key çıkmazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
key çıkmazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2010 Cumartesi

ÖPESİM GELDİ


Dün 23 yıl görev yaptığım eski okuluma gittim.

Her gün neredeyse koşarak çıktığım; bahçenin büyük bölümünü kaplayan, birli, bir buçuklu merdivenler düzeltilmiş, normal merdiven olarak yeniden yapılmış. Demek ki gitmeyeli çok zaman geçmiş.

Eskiden çok kızdığım bu merdivenleri bile özlediğimi fark ettim birden. Oysa derse yetişme telaşındaki bir insan için ne kadar da yorucu olurdu o merdivenler!

Acelem yoktu, ağır ağır, dura dinlene, sağa sola baka baka, her köşesini inceleye inceleye çıktım merdivenleri... Elektronik Bölümünün yakınına geldiğimde:

"Aaaa, öğretmenim hoşgeldiniz!" diyen sevimli bir sesle kendime geldim.

Şaşırmıştım. Kaç yıl geçmişti buradan ayrılalı? Sonra Anadolu Lisesinde çalışmıştım altı, altı buçuk yıl kadar. Bu ses öğrencim olamazdı, derken dersanede çalıştığım yıllar geldi aklıma. Evet dershaneden öğrencimdi beni sevgiyle karşılayan. Yanında da arkadaşları...

Hepsini öpesim geldi inanın, sarılıp sarılıp öpesim geldi. Nasıl da özlemişim! Okulu, öğrencileri...

Sonra ana binanın kapısından içeri girdim. Eskiden öğretmenler odası olan, daha sonraları muhasebeye çevrilen odanın kapısını açtım. Dört kişiden bayan olan ikisi yerlerinden fırlayıp sarılıverdiler boynuma. Diğer ikisini tanımıyordum. Tekrar tekrar kucaklaştık, aralıksız sorular, yanıtlarla süren soluksuz söyleştik. Sonra geliş nedenimi açıkladım:

"Şu KEY alacaklarımız ne alemde? Son listede de adım çıkmadı? Acaba yapılmadı mı?"

Bizleri gülümseyerek dinleyen genç arkadaş önündeki bilgisayardan başını kaldırarak:

"Adınız soy adınız şu değil mi öğretmenim? Ben hazırladım, çok iyi anımsıyorum, ama yine de bir kez daha bakalım." dedi.

Adımı duymuş, soyadımı da bulmuştu hemen...

Evet, tüm işlemler yapılıp gönderilmiş. Ancak yüz küsür eğitim emekçisinden birkaçı dışında kimsenin listelerde adı yokmuş! Yani yıllarca devletin : "Sizi konut sahibi yapacağım!" diyerek isteğimiz dışında bizden kestiği paralarımızı alamayacaktık, bu durumda...

Meğer genç arkadaş ne dertliymiş! Herkes, ona kuşkuyla bakar olmuş, hazırlamadın mı yoksa, diyen diyene... En çok da kulakları çınlasın, Sevgili Necdet Beyin telefonuna güldüm. Arkadaş uzak bir kente okul müdürü olarak gitmişti. Telefon ediyormuş: "Aman haaa, bir kez daha bakın! Necdet'in 'c' sini 'j' diye yazmış olmayasınız!"

Devletin kusuru yüzünden insanlar birbirine kuşku duyar olmuş. Bankacı arkadaşlar söylesin, bu nasıl iştir? Banka kayıtları doğru tutulmaz mı? Banka kayıtları yok edildiğinden kişilerle kurumlarını birbirine düşürmenin anlamı ne? Yoksa vatandaşı oyalamanın bir yolu olarak mı uyduruluyor bütün bunlar? Milli Eğitim Bakanlığı kayıtlarına baksalar, kimin nerede nezaman ne kadar çalıştığını görecekler ama...

Bu sırada odaya öğretmen arkadaşlarım geldi gitti. Hem çok kızgınlar hem de gülüyorlar ağlanacak bu duruma. Tuhaf değil mi?

Ondan daha tuhafı da bazı kişilerin iki yıl önceki dağıtımda paralarını aldıkları halde, bu seferki listeden de para almışlar.

Şanslılar diyeceğim, ama bu yanlışlığı çok çabuk düzelteceğine inanıyorum. Fazla ödediklerini geri alırlar tez zamanda, hem de yüklü bir faizle! Devletimiz kendi alacağına gelince şahin kesiliyor bilirsiniz. Vatandaşa olan borcunu ise sürüm sürüm süründürdüğü halde çıkmaz ayın hangi günü vereceğini bile bilemiyorsunuz!

Neyse bu konuya bir sonraki yazımda yine değineceğim. Bugün gittiğim banka maceramı da yazarım o zaman...

Muhasebe odasından sonra Müdür Yardımcıları odasına gittim. Orada da çok büyük sevgiyle karşılandım.

Kantinde yine bir öğrencimle kucaklaştım. Yanındaki arkadaşlarına dönüp: "Bakın benim dershaneden öğretmenim!" Adımı soyadımı doğru bir şekilde söyledikten sonra: "Soyadı, şöyle değil, böööyyleee söylenecek!" diye de uyardı. Soyadım, hiç istemediğim bir başka sözcükle sık sık karıştırıldığı için yaptığım uyarıyı anımsadığını anlatmak istiyordu böylece...

Okulun çeşitli yerlerinde pek çok arkadaşla karşılaştık, inanın abartmıyorum, öyle büyük bir sevgiyle sarmalandım ki anlatamam. Biri: "Gel başla, ücretli olarak..." dedi, çok hoşuma gitti. Neredeyse, hadi sınıfa gideyim, diyeceğim.Okulda iki kadrolu Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni varmış, gerisi ücretli öğretmenmiş. Biz yedi kadrolu öğretmendik eskiden!

ODTÜ'de düzenlenen "robot yarışmasında" birincilik dahil çeşitli derecelere giren öğrenciler varmış, Tubitak tarafından ödüllendirilmişler, çok sevindim, kutladım öğretmen arkadaşlarımı...

Özlediğimi anlatırken : "Merdivenleri çıkarken gördüğüm her öğrenciyi, yakalayıp öpesim geldi." dedim.

Biraz önce toplantıdan çıkan, yogun bir arkadaş: "Yaaa demek öpesin geldi! Gel başla bakalım, o zaman da öpesin gelecek mi?" serzenişinde bulunuverdi...

Okuldan ayrıldıktan sonra, yol boyu, yeni fotoğraf makinamla bol bol fotoğraf çektim.

Aslında okulla ev çok yakın. Yürüme mesafesiyle en fazla on dakikalık yol.

Bazen en yakınımızdakilere ne kadar uzak duruyoruz da sanal alemdeki uzaklarla nasıl da yakınlaşıyoruz değil mi? Şu insanoğlu/kızı çok garip, anlayana aşk olsun...

İyi tatiller.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

KEY PARALARIMIZI İSTİYORUZZZZ

CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Konut Edindirme Yardımı (KEY) ödemelerinin neden yapılmadığını sordu.

TBMM Başkanlığına soru önergesi sunan Köse, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, "KEY ödemeleriyle ilgili herhangi bir sorunla karşılaşıldı mı? KEY ödemelerinin ne zaman yapılması düşünülüyor? Ödemelerdeki gecikmeler sonucunda KEY'den yararlanacak yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için ne gibi önlemler düşünülüyor? KEY ödemelerinde gecikme faizi uygulanması düşünülüyor mu?" sorularını yöneltti.


Sayın Şevket Köse soru önergesine yanıt aldı mı bilmiyoruz. Ama biz KEY mağdurları bu soruların yanıtını bekliyoruz.

Dokuz yıl boyunca " Seni konut sahibi yapacağım. Onun için istesen de istemesen de zorunlu olarak senin maaşından para keseceğim!
" diyerek kestiği paraları başka işlerde kullanan devlet:

"Seni konut edindiremedim, paranı geri vereceğim!" demiş, ancak bu ödemeyi yapamamıştır. Eline yüzüne bulaştırmıştır.

2006 yılında çıkarılan tasfiye yasasından bu yana 3 yıl geçmesine rağmen hak sahiplerinden yaklaşık 6 milyon kişi ya parasını eksik almıştır ya da hiç alamamıştır. İlk ödemelerin yapıldığı Temmuz 2008 yılından bu yana bir yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen itirazlar sonuçlandırılamamıştır. Bu nedenle hak sahiplerinin mağduriyeti devam etmektedir. Her geçen gün hak sahiplerinin aleyhine işlemektedir. Bu sürecin yaşanmasının en büyük sorumlusu bu konuda lakayt davranan iktidardır. Özellikle itirazları incelenmekte ve sonuçlandırmakta yetersiz kalan SGK" dır. SGK yönetiminin liyakatsiz bir kadronun eline verilmesidir. Bu kadrolar 6 milyon hak sahibini mağdur etmekle kalmamış Sosyal Güvenlik Sistemini işlemez hale getirmiştir.

KEY ödemelerinden sorumlu olan bir diğer kurum Ziraat Bankası ve bankanın Genel Müdürü'dür . Genel Müdürün hak sahipleri için söylediği şu sözlere bakar mısınız?

" Çalışmaların devam ettiğinin söylemememize rağmen pek çok hak sahibi paramızı verin diye kapımıza dayanıyor… Bunların içinde devlette üst kademelerde görev yapan kişiler bile var…”

Sayın Genel Müdür, vatandaş hakkını istiyor. Vatandaş geçim derdinde, tabi senin tuzun kuru. Siz bankadan verdiğiniz bir kredi zamanında ödenmediğinde ne yapıyorsunuz? Faizleri kaça katlıyorsunuz? Vatandaşın evine, iş yerine, memursa maaşına icra götürmüyor musunuz?

Kendi alacağınız için bunları yapıyorsunuz. Vatandaş, hakkını isteyince neden kızıyorsunuz?

Vatandaşın elinde bir güç, bir yetki yok sadece kapınıza geliyor. Aslında vatandaşlarımız çok olgun ve de suskun... Hatta biraz fazla suskun!..

Devletin kurumları alacağı için vatandaşa şahin olurken, vatandaşın ne yapmasını bekliyorsunuz? Siz yıllardır hakkını devletten alamayan vatandaşın, kapınıza gelmesinden rahatsız oluyorsunuz.

KEY ödemelerini yılan hikâyesine döndüren yöneticileri 6 milyon hak sahibi adına vicdanlarıyla baş başa bırakıyoruz Bu ödemeleri, bir lütuf gibi kamuoyuna sunanları, vatandaşı şu ekonomik krizde kapı kapı dolaştıranları kınıyoruz.

Ayrıca şu sıralarda "işsizlik sigortası" adı altında vatandaşlardan kesilen paraların da işverenlere aktarıldığını duyuyoruz. Bunun da kokusu çıkar yakında. Sen, işsizlere yardım yapacağım, diyerek çalışanlardan para kes, o paraları patronlara ver! Adına da 'adalet ve kalkınma' de! İşte sizin adalet anlayışınız bu!

Yoksuldan al, yandaşını zengin et...
"
Yoksulun sırtından doyan doyana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana"

Bu düzen böyle mi gidecek?

11 Mart 2009 Çarşamba

YAŞASIN KEY KEY




Genç arkadaşlarım duydu mu bilmiyorum. Duysalar da ilgilenirler mi bunu da bilmiyorum. İlgilenseler ne işlerine yarayacak onu hiç bilmiyorum...

Gençlerin çoğu işsiz!.. İşleri olanlar da memur değil; özel takılıyorlar. Öğrenciler için değişen bir şeyler belki olur...

Yine de bencillik etmeyin lütfen. Bizim sevincimize siz de katılın!

Memura ve emekliye sıra gelmiş. Bir seferlik de olsa 300 TL yardım parası vereceklermiş! Duydum, çıldırdım! Ne zaman ne zaman diyip evin içinde turlamaya başladım. Başbakan bizi de 'yiğit' olarak görmeye başlamış. Halimizi anlamış!

"Yiğit muhtaç olmuş." dedi, gözlerim doldu. Hele bir de "Yoksulun sırtından doyan doyana!" deseydi kendimi artık hiç tutamazdım. Hüngür hüngür ağlamaya başlardım. Acıdı da "Yoksulun sırtından doyan doyana " bölümünü atladı çok şükür...

Padişahım Çok Yaşa, diyeceğim, diyemiyorum. Bu kadar iyilikten sonra "Bilmem söylesim mi söylemesem mi?"

Ayıp olacak ama ben yine de söyleyeceğim. Unutmuşlarsa belki anımsarlar.

Arkadaşlar, benim devletten alacağım var. Devlet bana borçlu! Borcunu ödemediği gibi, ne zaman ödeceğini de söylemiyor. Siz bilmezsiniz bunu, ama belki büyükleriniz de aynı durumdadır. Sorun onlara, bin ahh işitin.

Şu konut edindirme yardımından, yani KEY'lerden söz ediyorum. Bu bizim hakkımız. Hak edenlerin bir kısmının parasını verdiler, bir kısmınınkini vermediler...

Acaba diyorum bir kusur mu ettik ki hakkımız olan parayı vermediler? O parayı verselerdi şimdi yardıma bu kadar muhtaç olmazdık. Ağrıma gidiyor anlayacağınız.

Sonra da sırada kimler var diye düşünüyorum. Sanırım iş adamlarında sıra... Yandaşları demiyorum. Onlar sırasını baştan savdı. Aldılar alacakları kadarını...
Yandaş olmayanlar iş yerlerini kapatmaya başladı, çalışanları işten çıkardı ya, onlara da bikaç kuruş vermek lazım değil mi? Onların da çocukları var...

Ne güzel milletçe sadakaya muhtaç gül gibi geçinip duruyoruz!..


Bu arada anahaberleri izliyorum. Müzik dikkatimi çekiyor birden, Tolga Sağ söylüyor:

"Bunu duyan yürek nasıl dayana, nasıl dayana, dayana...

21 Eylül 2008 Pazar

KEY PARALARINI ALAMAYANLAR


Binlerce çalışan hak ettikleri "Konut Edindirme " adı altında yıllarca maaşlarından kesilen paralarını henüz alamadı !

Devlet yönetimi ciddi iştir. Devlet çalışanlar arasında haksızlık yapmaz.

Bir kısım çalışan aldı, diğerlerinin üç ay sonraya, ekim ayına kadar dilekçeyle başvurmaları istendi. Alamayanlar dilekçelerini verdi, bekliyor.

Şurda ekim ayına ne kaldı ? Yetkililerden ne bir ses , ne bir nefes duyuluyor. Toz duman içinde kısaca "KEY" denen bu paralar da Deniz Feneri yardımlarının durumuna düşmesin sakın !

Ne zaman verilecek bu paralar ? Açıklama bekliyoruz.

16 Eylül 2008 Salı

TATİL SONRASI DEPRESYON EMEKLİLİK SONRASI DEPRESYON


Biliyor musunuz özel yaşantımda benim hiç canım sıkılmadı.

Canım sıkılmadı, çünkü hiç boş kalmadım. Sürekli aklımda yapmam gereken bir şeyler vardı... Birini yaparken diğerini ne zaman yapabileceğimi düşünüyordum. Boş kalmadığım için de depresyona yakalanmadım.

Şimdi tatil sonrası , üstelik de emekli olmuşum yeni... Dur bakalım belki depresyona girebilirim. Bir haftayı geçti geleli. Henüz boş kalmadık. Dışarı çıkmak istemiyor canım. Acaba bu depresyon belirtisi mi ?

En kısa zamanda kuaföre gitmem gerekiyor. Denizin saçlarıma yaptığı olumsuz etkilerden kurtulmam zorunlu... Bu ruhuma da iyi gelecek.

Sonra sosyal etkinliklerime başlamalıyım. Üyesi olduğum Atatürkçü Düşünce Derneğine uğramalıyım öncelikle. Bu sıra öğrencilerin bursa ihtiyaçları vardır. Geçen yıllarda dört beş arkadaş birleşerek bir öğrenciye burs veriyorduk. Çocuğun kim olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz. Yoksul ve okumak istiyor, bu yeterli değil mi yardım için...

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği de aynı çabalar içindedir. Ne yazık ki bu tür derneklere üye olanların aklı bol ,parası kıt ... Ben diyorum ki Deniz Feneri gibi derneklere para kaptırıp birilerini zenginleştirenler bir kez olsun yardımlarını , gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştıran derneklere verseler n'olur ?

İnanın daha çok sevap kazanacaklardır. Yardımlar yoksulluk nedeniyle okuyamayan çocuklara gidecektir. Kendileri de gönül huzuru duyacak, depresyonla tanışmayacaklardır.

Ülkemiz yoksul... Yardım kaynakları zengin. Çoğu açıkgözün iştahını kabartıyor. Şimdi ramazan fitreleri; Kurban Bayramında kurban derileri peşine düşenlere bakın ! Almanya'da "Gurbetçi" dediğimiz yurttaşlarımızdan toplananlar... Ve seksen bin camiden her gün toplanan kayıtsız kuyutsuz paralar... Ev ev ,kapı kapı dolaşan cami yaptırma dernekleri adına para toplayanlar...

İnsanlar yoğun çalışma ortamında zamansız... Ayağına gelen bu çıkar düşkünlerine yardımlarını vermenin kolaylığına da aldanabiliyorlar...

Bunun bir düzene bağlanması gerekmiyor mu ? Neden devletin kurumları buna el atmaz ki? Teknoloji olanaklarından yararlanmak işleri en azından kayıt altına almaz mı ?

Bankada bir hesap açılsa, tüm yardımlar orada toplansa, gerekli kurumlara dağıtılsa...

Bu yaptığım öneriye ben bile gülüyorum şimdi.

Bankalara güveniyor muyuz ? Hayır.

"Key" kayıtlarının yakılması sonucu yaşadığımız kargaşa, alamadığımız ' key paraları ' son örnek. Öncekiler,batan bankalar, hortumlanan hesaplar, yakınlara dağıtılan krediler...

Resmi Kayıtlara güveniyor muyuz ? Hayır.

Batan Bankalarda da duymuştuk, şimdi Deniz Feneri Davasında da gündeme geldi. İki , hatta üç ayrı hesap tutuluyor !

Birincisi: Resmi incelemelere yönelik tutulan kayıtlar...
İkincisi : Gayrı-resmi incelemeye yönelik tutulan kayıtlar(Resmi incelemelerden kaçırmak amaçlı. Şirketler,TV'ler, partiler kurulması için kullanılmaya ayrılan paralar.)
Üçüncüsü : Resmi ve Gayrı-resmi incelemelerden kaçırılan paralar. Bunların kayıtları yok. Yalnız görevli kişiler, bankadan paraları çekmişler; çok azını resmi kayıtlara yatırmışlar, çoğunu gayrı-resmi kayıtlara geçirmişler, birazını da kendilerine ayırmışlar...

Görüyorsunuz, rant büyük ! İnsanları din duygularını sömürerek kandıranlar, birbirlerini de kandırmış. "Bal tutan parmağını yalamış!"

Kişisel olarak sorunsuz olmanız yetmiyor galiba depresyonla tanışmamıza... Yaşadıklarımıza bakmak yeter de artar bile... Şöyle alt alta sadece adlarını yazıp bırakacağım son zamanlardaki olayları. Siz de depresyona girin istiyorum. Biraz da doktorlar kazansın, bilim kazansın !..

Terör
Şehitlerimiz
PKK
Sınır Ötesi Operasyonlar
GAP
BOP
AB
ABD
Şemdinli Davası(sonuçlandı)
Ergenekon Davası
Deniz Feneri Davası
AKP Kapatma Davası (sonuçlandı)
Laik Demokratik Hukuk Devletini yöneten Hükümetin " Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmasının Anayasa Mahkemesince kabul edilmesi.(sonuçlandı)
DTP Kapatılma Davası
Şaban Dişli yolsuzluğu
Kaçak Kuran Kurslarında Ölen Çocuklarımız
Medyaya sızdırılan bilgiler
Aydın Doğan RTE kavgası
Karapazartesi (Ekonomik Kriz)

Vatandaşa:
Ramazan çadırında oruç açma
Ölmemesi için yiyecek paketi (iş değil, istediği yerden yiyeceğini alması için para değil,kendi adamlarından aldığı ,kendi seçtiği yiyecekler ! Seçme hakkı bile tanınmıyor!)
Donmaması için kömür yardımı...
Elektriğe, doğalgaza, her şeye her şeye zam...

Ben yoruldum. Aynı zamanda depresyona girdim... Doktorumu arayacağım...



2 Ağustos 2008 Cumartesi

KEY'DE DE KADININ ADI YOK

KEY ödemelerinde de kadınlar sıfırlandı.

Hem evde hem işte çalışmış ! Ne gam! Hükümetin gözünde değerimiz sıfır. Ne yaparsan yap istediğin kadar tüm sınav sorularını doğru yanıtla. Yine de sıfır çekeceksin. Çünkü kadınsın. Ben de sıfır alanlardanım. Üstelik eşim o dönemde sözleşmeli olduğu için o da sıfır çekti.

Sadece türban takma hakkınızı savunuruz. Hem de ne pahasına ! Gördünüz, neredeyse sizin yüzünüzden kapatılıyorduk. Bundan sonra bizden hiçbir şey beklemeyin !..

Kadının Adı Yok!.. Kadın diyenin ağzına biber süreceğim. Ona göre...

Belki de yanılıyoruzdur. Erkeklere KEY veriyorlar. Biz kadınlara da konutlarımızı verecekler. Konut edindirme ya adı... Olur mu olur ! Bekliyoruz.

Belki bu sayede rahmetli Duygu Asena da huzur içinde uyur. "Kadının Adı Yok" ondan ödünç alınmış bir başlık.

YOK' u VAR etmelerini bekliyoruz. Çok bekler miyiz dersiniz ?

1 Ağustos 2008 Cuma

KEY'DE SKANDAL


Milleti canından bezdiren KEY karmaşasının nedeni anlaşıldı.

Emlak Bankası tasfiye edilip Ziraat Bankasına bağlanınca tüm evraklar SEKA'ya gönderilmiş. Dönemin Ziraat Bankası genel müdürü yapmış bunu.

İyi mi ?

N'olacak şimdi ? Gülmeyin, gülmeyin lütfen !

31 Temmuz 2008 Perşembe

KEY ÇIKMAZI

Aylardır beklenen KEY ödemeleri başladı. Başladı da sorunlar bitti mi ? Hayır, bitmedi. Aksine hem kişisel, hem de ulusal olarak ne duruma düşürüldüğümüzü acı bir şekilde gözler önüne serdi ne yazık ki...

İnsan devletine güvenmez mi ? Devlet kişilerini aldatır mı ? Hak sahiplerinin hakkını verirken burunlarından fitil fitil getirir mi ? Banka kapılarında sürüm sürüm sürünen insanlarımız eli boş dönüyor. Aynı koşullardaki arkadaşı alıyor, o alamıyor. Sebep ? Yanlışlık olmuş ! Alırken yanlışlık yapıldığını siz duydunuz mu ? Ben duymadım. Ama verirken pek çok örneğini duydum.

Ayıp vallahi ayıp beyler ! Türkiye Cumhuriyeti ciddi, güvenilir bir devletti. Hiçbir zaman bu durumlara düşmemişti.

Kim, ne kadar alacak belli değil. Alıp almayacağı da belli değil. Bankaya gideceksin, sırada bekleyeceksin ve senin yok, cevabını alacaksın!

Kadına yok, lojmanda oturana yok ! Neden ?

Kadınlarla , çalışan kadınlarla araları iyi değil biliyoruz. Ama lojmanda oturanlarınkini anlayamadım. Lojman kişinin kendi evi değil ki... Kendi evi olanlara ( hatta Hülya Avşar'a, Güler Sabancı'ya, Koç'lara ...) var; lojmanda oturana yok ! Bu nasıl bir mantık?

Kira yardımı tamamdı. Lojmanda oturanlar bunu almadı. Ama mademki "Konut Edindirme Yardımı " bunun adı, çalışan herkesin alması gerekmiyor mu ? Versinler de konutlarımızı alalım !? Şaka bir yana insanların bu paraya bağladığı umutlar ne olacak? Çoğu kişi borcunu kapatmak için bekliyordu bu parayı... Çalışanın hakkını verirken işkenceden geçirmek hakkını nereden alıyorsunuz ?

Alamayanlar ne yapacak? Nereye başvuracak? Bilen varsa söylesin lütfen...

KİMSE YOK MU

"bu geceyi bağırtan ben değilim bu geceyi bu bir yürek gibi buğulu bu uğultulu yangın gecesini rezil rezil bağırtan ben değilim gem...