Persepolis-En İyi Animasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Persepolis-En İyi Animasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Haziran 2013 Salı

BU DİRENİŞİN LİDERİ KİM?

Bu direnişin Lideri Kim? 
Bunu bulmaya çalışıyor iktidar. Adını bir koyabilse rahatlayacaklar. CHP'ye attılar suçu, kimse yemedi. Sonra "birkaç çapulcu" dediler ama onları yöneten kimdi? 
Bu yazı iktidara ve rte'ye yardımcı olmak için hazırlandı. 
İhanet ediyorum ve direnişin liderini açıklıyorum: 
Kardeşlerimden özür dilerim. 
BDP başkanı Selahattin Demirtaş dedi ki "Bizim tabanımız ne yaptığını bilir, ırkçılarla, ulusalcılarla beraber eylem yapmaz." 
Desteğe herkesten önce BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder geldi. Kepçenin önünde durdu, yerlerde sürüklendi. 
Bu direnişin lideri odur. 
Bahçeli "polisi suçlamayın" falan filan diye geveledi. 
Bu esnada Gezi parkında direnen ülkücüler namaz kılarken direnişin geri kalanı onları polisten koroyordu. 
Bu direnişin lideri onlardır. 
Kılıçdaroğlu cumartesi günü yapacağı parti mitingini iptal etti; milletvekilleriyle birlikte bayraksız, rozetsiz Gezi parkı direnişine katıldılar. "Biz bu eyleme parti olarak değil, birey olarak katılıyoruz, bu örgütsüz bir eylemdir." dedi.
Bu direnişin lideridirler. 
Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nde bir er gördük. Polis mezaliminden yürüyecek hali kalmayan direnişçilere gaz maskesi dağıtıyordu. Ve aynı erler polisin, tomanın dönmesi için açılmasını istedikleri hastane kapısını açmıyorlardı. 
Bu direnişin lideri onlardır. 
Ve direnişin askeridir. 
Mersin'de, İzmir'de, Ankara'da, Ordu'da, Londra'da, Berlin'de, Teksas'ta... hemen her şehirde, her sokakta, her sıçan deliğinde: 
"Her yer taksim, her yer direniş" diyenleri gördük. 
Direnişin baş müsebbibidirler. 
İnsanları boğulmaya terk eden rixos'u, güllüoğlu'nu, burger king'i, starbuck'ı, alkım kitabevi'ni gördük, ama onlar bizi bir daha dükkanlarının içinde göremeyecekler. Ve mado'yu gördük, bizlere su bile vermeyen, ama polise çay servisi yapan mado'yu... 
Sabah'ı, CNN Türk'ü, NTV'yi, Haber Türk'ü gördük; "Nasıl haber kanalı olunmaz"ın kitabını yazdılar. 
Ve Halk TV'yi gördük, imkansızlıklar içinde "haber vermeye" çalıştılar. 
Bu direnişin lideri onlardır. 
Okan Bayülgen'i, Mehmet Ali Alabora'yı,Şafak Sezer'i, Erdal Beşikçioğlu'nu, Halit Ergenç'i ve daha nicelerini yanımızda gördük. Bir daha bu sistemden iş alabilir miyiz diye düşünmediler. Gaz maskelerini taktılar ve maske, onların gerçek kimliğini saklamak şöyle dursun, iyice ortaya çıkardı; ünlü değil, halk oldular. 
Bu direnişin lideri onlardır. 
Provokatörleri gördük; "direnişçiler başörtülü katılımcılara saldırıp dövüyorlar" diyorlardı.
 İlk cevap devrimci müslümanlardan geldi: "Polis dışında kimse kimseye saldırmıyor, biz kardeşlerimizle, kardeşçe direniyoruz." 
Bu direnişin lideri onlardır.
Yemekler yapıp yataklar hazırlayarak, direnişçilere evlerini açan anneler, anneanneler, babaanneler gördük. Giriş katındaki camlarının pervazından çiçekleri kaldırdılar; yerlerine sirke, süt, limon ve su koydular. 
Direnişin lideri oldular. 
İki gün önce birbirinin boğazına sarılan taraftar gruplarını gördük. 
Çarşı grubunun Beşiktaş'ta polis işkencesi çektiğini duyan Fenerbahçe ve Galatasaray taraftar grupları Beşiktaş'a girdi. Hep bir ağızdan " Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin!" diye bağırıyorlardı. 
Bu direnişin lideri onlardır. 
Osmanbey'de bir halk otobüsü şöförü gördük, velinimetini, cehennem gibi olan caddenin ortasına yan park ederek polis tomalarının girmesini önledi. Adı mı? Adını bilmiyoruz. 
Ama bu direnişin lideri odur. 
Her sokaktan, her mahalleden, her şehirden yüz binleri gördük. Ellerinde tavalar, kepçeler,düdükler; daha güzel bir Türkiye'ye inananların "Gayrık yeter!" deyişini gördük. Bir insan, ömründe bundan daha güzel çok az şey görebilir. 
Bu direnişin tek lideri onlardır. 
Bağdat caddesinde, yetmişlerinde ve elindeki destekle zar zor yürüyen bir kadın gördük. Etrafındakilere "Taksim'e kadar yürüyeceğiz değil mi?" diye soruyordu. Provakatör, marjinal grup, çapulcu odur. 
Bu direnişin lideri odur. 
Ve Ataşehir'de küçük bir market gördük. İçeri genç bir kız girdi. Taksim'i temizleyen direnişçiler için çöp torbası alıyordu. Çantasının ucundan Türk Bayrağı göründü. Market'in sahibi sordu: 
"Taksim'e mi?"
"Evet"
"Araban var mı?"
 "Var"
 "Bekle biraz" dedi.
 Faraş,kova, eldiven,çöp poşetleri,içecekler bir güzel paketlendi. 
"Bunları da götürür müsün çocuklara? Çünkü ben gidemiyorum..." dedi.
Adını bilmiyoruz; ama bu direnişin lideri odur. 
Türkiye'nin tüm meydanlarındaki bu direniş, Ataşehir'deki o market sahibinin iradesi sayesinde, tüm zulme ve faşizme karşı ayakta dimdik durmaktadır! 
Eğer tepemizdeki diktatör, bu direnişe hemen bir son vermek istiyorsa önce direnişin liderini yok etmelidir. 
Polise tavsiyem müdahaleye önce Ataşehir'deki o marketten başlaması. Ve sonra geri kalan milyonlarca lideri tek tek yakalayabilirler... 
Avukat Cüneyt Erkmen Özbayır

13 Ocak 2013 Pazar

ZIKKIMIN KÖKÜ DE


"Bal arıdan, kavga karıdan olur."
"Kadının cihadı, eşiyle güzel geçinmesidir."
"On beşinde kız ya erde, ya yerde olmalıdır."
"Tarlayı taşlı yerden, kızı gardaşlı yerden al."
"İşin eve, avradın ere, paranın ele yakını makbuldür."

Genel kültürünüz artsın diye mutlaka okumanız gereken bir kitaptan bu alıntı cümleler. 
Yazarı: Polis Akedemisi Başkanı Remzi Fındıklı.
Kitabın adı: Hasılı Kelam (Sözün Özü)
Tavsiye eden: Sevindiğini kanıtlaması için vatandaşa, "Takla at da inanayım!" diyen ünlü içişlerimize bakan.

Öğrencilerimden özür diliyorum sizlerin huzurunda. Cahilliğime versinler. Onlara Şeker Portakalı'nı okuttum. Hatta Zeze'nin hayatının bölümlerini anlatan  "Güneşi Uyandıralım ve Deli Fişek" i de okumalarını önerdim. Onlar da okudular. Yetmezmiş gibi "Fareler ve İnsanlar"ı bile okuttum. Başka kitaplar da var klasik olmuş, hepsini okudular, sınıfça konuştuk, tartıştık,eleştirdik. Yıllar sonra baktım hepsi üniversiteler bitirmiş; kimi ODTÜ, KİMİ BÜ, kimi İTÜ... Affedilir gibi değil!

  Meğer bu kitaplar hep sakıncalıymış, bilemedim. Koskoca İzmir Milli Eğitim Müdürü kitapları okumamış, ama bazı bölümlerini zararlı bulmuş, Türkçe öğretmenine soruşturma açmış, bu kitapları önerdiği için iyi mi? Tam zamanında emekli olmuşum. Yoksa başım beladan kurtulmazmış...

Zıkkımın Kökü...(TIK 19 Haziran 2008'de de yazmışım) 

Yok yok, kimseye bir şey demiyorum, kimse yanlış anlamasın. "Zıkkımın Kökü" de yasaklanması istenen kitaplar listesindeymiş. Haklılar tabi, adı bile insanı tedirgin ediyor, çemkirir gibi... 
Yoksul, çok yoksul olan bir çocuk kahramanın hayatı var bu kitapta da. Tıpkı "Şeker Portakalı" nın Zeze'si gibi Muzaffer de yoksulluk içinde okuyor. Okuduğu yetmezmiş gibi babasının yaptığı takunyalarla okula giden Muzaffer tutup bir de ünlü yazar Muzaffer İzgü oluyor. Güldürürken düşündürüyor üstelik...


 Yassak kardeşim, bu ülkede düşünmek yasak, düşündürmek yasak... 

Anlamadan Arapça okusunlar yeter. Ezberlesinler, söyleneni yapsınlar, konuşmasınlar. Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur! Yat dersem yatacaksınız, kalk dersem kalkacaksınız; doğurun dersem doğuracaksınız, öl dersem öleceksiniz o kadar! Kabul edenler, etmeyenler? Kabul edilmiştir!

Bu arada Anadolu Liseleri, Fen Liseleri de yakında sizlere ömür olacakmış. Zeki çocuklar bu okullarda okuyup da tinerci mi olsun?! Değil mi ama? Biraz törpülenmeleri gerekiyor, genel kültür(!) almaları gerekiyor. İmam Hatip Liseleri onları bekliyor...
 11 Haziran 2010'da yazmışım, bakın isterseniz: ÇOCUK VE BALIKLAR

İyi pazarlar...
  

21 Temmuz 2008 Pazartesi

SON OKUDUKLARIM

Sarımsaklı günlerim genelde güzel geçti...

Birkaç kez Ayvalık'a gittik. Ayvalık'ın nefis sakızlı kurabiyesinden aldık. Ve tabii ki Ayvalık tostu da yedik. Birkaç yerde yedim ama Ramazan Usta'nın hazırladığı kadar güzelini yememiştim. Yolunuz Ayvalık'a düşerse mutlaka uğrayın. Açalye Çay Evi ve Ramazan Lale bu işi biliyor. Bize tostumuzu getiren sevimli garsonumuzun adını sordum, çekindi söylemedi, küçük bir dalgınlık yaptığı için çekindi, oysa hiç önemli değildi bizim için... Hepsine teşekkürler...

Sarmısaklı günlerime Kenan Doğulu Konseri de renk kattı. Bu kadar güzel şarkıları olduğunu doğrusu bilmiyordum. Çok da sevimli geldi bana, oldukça da yakışıklı görünüyordu zayıflayınca... Gençler tüm şarkılarını biliyor, o susunca hep birlikte bağırarak söylüyorlardı... Güzel bir gece oldu...

Bu kısa, tatil içinde tatilin, en güzel yanı da üç tane kitap bitirmem oldu.

Okuduğum kitaplardan birincisi Emin Çölaşan'ın " Kovulduk Ey Halkım " adlı kitabı. Medyanın içinde bulunduğu durumu biliyorduk ama içinden bir kişinin anlatmasıyla doğrulanmış oldu... Bu arada Ertuğrul Özkök'ün yazılarını okumayı hiç sevmediğim için daha önce okumamıştım. Emin Çölaşan'ın kitabı sayesinde okumak zorunda kaldım. İyi ki önceden okumamışım... Bekir Coşkun'un yazılarını severek okuyorum Hürriyet'te bir de Ahmet Hakan'ınkileri meraktan... Bazen Oktay Ekşi'yi de okuyorum. Okumayanlara önerilir.

İkinci okuduğum kitabı daha önce okumuştum, bir kez daha okudum. Bunu da okumayanlara öneriyorum. Betti Mahmudi'nin
"Kızım Olmadan Asla ". Özellikle kadınların okuması gereken bir kitap... İran gerçeğini görmek, Passadı tanımak ve Atatürk Türkiyesi'nin değerini anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitap... Eleştirilecek yanları yok mu ? Var tabii ki ... Ama onlar anlatılanlar, yaşananlar karşısında önemsiz kalıyor.

Daha önce İstanbul'da Persepolis'i de izlemiştim. Oskar Ödülü Adayı 2008 En İyi Animasyon... Persepolis, Bir Çocuk... Bir Aile... Bir Ülke... Bir Rejim...

Tahran'da ailesi ile birlikte yaşamakta olan küçük Marjane'in ve ailesinin hayatı Şah rejiminin devrilmesiyle değişir. Rejim değişikliğini büyük bir sevinçle karşılayan aile yaşanan İslam devrimi ile birlikte ülkelerinin geçirdiği değişime ayak uydurmakta zorlanır. Aile çareyi Marjane'i politik tansiyonun giderek arttığı ülkeden göndermekte bulur. Aile ve çocuk çok acılar yaşar... Mutlaka izlenmesi gereken bir animasyon, ama gerçeği aratmıyor. Önerilir. Kızım Olmadan Asla ile aynı doğrultuda...

Son okuduğum kitap ise Doğan Cücenoğlu'nun Savaşçı adlı kitabı... Beni düşündürdü, özellikle gençlere önerilir...

Sırada hiç kitabını okumadığım bir yazar var . Elif Şafak, "Baba ve Piç". Okuduktan sonra düşüncemi yazarım...

Herkese iyi okumalar...

KİMSE YOK MU

"bu geceyi bağırtan ben değilim bu geceyi bu bir yürek gibi buğulu bu uğultulu yangın gecesini rezil rezil bağırtan ben değilim gem...