CEBİ DELİK
Özyaşamöyküsü
(Hand to Mouth)
(A Chronicle of Early Failure)
Paul Auster
1996
İngilizce aslından çeviren: Seçkin Selvi
Can Yayınları
98 sayfa
Paul Auster’ın çok kitabını okumuşum gibi
hayat öyküsünü aldım, okudum.
(Paul Auster'ın okuduğum kitapları:
Bkz: New York Üçlemesi
Bkz: Sunset Park)
Merak ettim ay.
Aslında kitabın adı ilgimi çekti desem.
Onlarca kitabı olan bir yazarın nasıl cebi
delikmiş?
*
Epey delikmiş.
Çeşitli işlere girmiş çıkmış. Ama pek
kazanamamış.
Gemide çalışmış bir ara.
Bir ara çeviriler yapmış.
Oyun tasarladığı bir dönem var. Masa oyunu
olarak oynanabilen beyzbol oyunu icat etmiş, patenti ve satışı konusunda bir
sürü kişinin kapısını da çalmış, dalga bile geçilmiş, sonuç… Olumsuz. Neticede
caymış ama epey zamanını ve parasını da götürmüş bu umut. Bu oyun işini de
tutkusu olduğundan falan değil para kazanmak için yapmış. Oyun tutarsa eline
toplu para geçer de rahatlar diye düşünmüş.
Bir de sinema deneyimi olacakmış az
kalsın. Bir sinemacı onu filmde oynatmak istemiş, ama Paul Auster kabul
etmemiş.
Bu sinemacıyı “Bay X” diye isimlendiriyor.
Onun karısı kitap yazmak için Meksika’ya gidecekmiş. Bay X de, Paul Auster’dan
karısıyla beraber gitmesini ve karısına kitap yazarken yardımcı olmasını
istemiş. Bir ay kadar kalmışlar ama kadının morali yokmuş ve hiç yazmamış. Bay
X de bunun üzerine Paul Auster’a peşin verdiği parayı geri istemiş. Auster
vermemiş şükür ki. Bu kısmı okurken gerilmiştim parayı geri verecek mi diye.
Çünkü sonuçta kadınla gitti mi gitti. Vaktini ve emeğini harcadı mı harcadı.
Kadının gırtlağına mı yapışacaktı hadi kitabını yaz da ben de yardımcı olayım
diye. Bay X’e de kibarca bunu söyleyip iade etmiyor.
*
Ailesinin durumu iyiymiş aslında Paul Auster'ın. Fakat
babasının eli sıkıymış, annesi ise harcama yapmaktan çekinmezmiş. Aslında annesi
har vurup harman savuran biri değilmiş ama babasının gözünde bu harcamalar
çokmuş. Bu nedenle anne ve babasının arası bozulmuş:
“Bence önemsiz olan para konusunun nasıl
olup da aralarını öylesine bozduğunu bir türlü anlayamazdım.” Sf.6
Sonra anlıyor ama. Evleniyor. Karısı ile
birlikte çeviriler yapıyorlar hiç durmadan. Dışarıda başka işler yapsalar da
aynı parayı kazanabilecekken bu işi yaparak kendilerini daha özgür
hissettiklerini düşünüyorlar. Ama yazar bugünden bakınca o kadar da özgür
olmadıklarını görüyor.
*
Jerzy Kosinski ile çalışmış bir dönem.
(Jerzy Kosinski'nin okuduğum kitapları:
Bkz: Boyalı Kuş
Bkz: Bir Yerde)
Kosinski'nin biraz değişik bir kafası olduğunu anlatıyor. Çok konuşuyormuş, Auster “beni
etkilemek istiyor gibi görünüyordu” diyor. Kosinski, kitaplarındaki olayları
kendi başından geçmiş gibi anlatıyormuş. “Dediğim dedik, tuhaf ve saplantılı”
diyor Paul Auster onun için. Sf.74 Sonra Kosinski hakkında “başkalarının
yapıtlarından çalıntı yaptığı, kitaplarını başkalarına yazdırdığı, geçmişinin
karanlık olduğu” söylentileri çıkmış ve Paul Auster şaşırmamış. Bu arada
öğrendim ki Kosinski kafasına plastik torba geçirip intihar etmiş.
Gelelim Auster'ın yazarlığına.
Çok kitap okuyormuş. Aynı zamanda
yayınevlerinde çalışmış. “Artık kitaplardan söz etmek değil, kitapları yazmak
istiyordum” diyor. Sf.5
Bir dedektiflik romanı yazıyor. Okuduğu
diğer dedektiflik romanlarını taklit ederek yazdığını da gizlemiyor. Ancak bu
kitap basılmıyor. Heves ve özgüven kırıcı şekilde reddediliyor.
*
Yazarlık arzusu varmış ama bunun para
kazanılabilecek bir iş olduğunu düşünmüyormuş:
“Öteden beri tek arzum yazı yazmaktı. Daha
on altı-on yedi yaşlarımdayken bu hevese kapılmıştım, ama hiçbir zaman ekmeğimi
bundan çıkarırım diye de kendimi aldatmamıştım. Yazar olmak, doktor ya da polis
olmak gibi bir meslek seçimi değildir. Yazarlıkta seçmekten çok seçilmiş
olursun ve başka bir işe yaramayacağın gerçeğini de bir kez kabullenince,
ömrünün sonuna kadar uzun, çetin bir yolda yürümeye hazırlıklı olman gerekir.
İlahların gözdesi durumuna gelmedikçe (vay haline bunu bekleyenin) yazdıkların
hiçbir zaman geçimini sağlayacak parayı getirmez ve eğer başını sokacak bir
yer, açlıktan ölmeyecek kadar aş istiyorsan, faturaları ödemek için başka işler
yapman gerekir.” Sf.4
Ancak Paul Auster artık “ilahların gözdesi”
durumuna geldi denebilir herhalde.