OTUZUNDA KADIN
Yazarı: Balzac
Türkçesi: Nurettin Bahar
Yayınevi: Kum Saati Yayınları
Basım Yılı: 2004
Sayfa Sayısı: 239
Balzac'ın kadınlarla, özelikle kitaba adını veren 30 yaş kadınlarıyla ilgili muazzam tespitleriyle dolu ve sürükleyici romanı.
Hikayemizdeki kadın Julie.
İyi, hoş, güzel bir genç kız.
Hayatta bir tane babacığı var.
Julie, bir adama aşık oluveriyor. Ya da aşık olduğunu zannediyor. Evlenmek istiyor. Babası "Yapma, etme" diyor, "Daha gençsin, pişman olursun."
Julie dinlemiyor, evleniyor.
Nitekim babası haklı çıkıyor. Julie aslında kocasını sevmediğini anlıyor. Kendisini hayatın akışına bırakmış, cansız, heyecansız, mutsuz yaşıyor.
Kocası savaş nedeniyle göreve gitmek zorunda kalınca Julie'yi yaşlı teyzesine bırakıyor. Teyze gençliğinde yere bakan yürek yakanlardan. Julie'yi hemen çözüyor. Ona evliliğini renklendirecek tavsiyelerde bulunacağını söylüyor.
Böylece çok sürprizlerle dolu, acayip olaylar olacak derken teyze ölüveriyor.
Julie yine mutsuz, cansız.
Bir kızları oluyor. Helene.
Evlilikte ve hayatta bir mutluluk yok ama hala.
Sonra bir sevgilisi oluyor. Arthur.
Tabi yasak bir aşk bu. Arthur, çok temiz, namuslu, dürüst bir adam. Julie'den vazgeçemiyor. Ama yanlışın da farkında.
İntihar ediyor.
Ardından Charles giriyor Julie'nin hayatına. Hatta ondan çocuğu oluyor. En sevdiği çocuğu da bu oluyor. Tabi kimsenin haberi yok çocuğun gerçek babasından.
Gel gör ki, Julie'nin ilk çocuğu Helene, bir itişme sırasında yanlışlıkla bu en sevilen çocuğu dereye düşürüyor ve çocuk hayatını kaybediyor.
Julie artık yaşlanıyor. Sadece Helene kalıyor hayatında. En dışladığı, en sevgisini göstermediği çocuğu.
Helene bir adama aşık oluyor. Yalnız bu ilişkiyi sürdürürse resmen annesinin kaderini yaşayacak. Julie bunu anlayıp engel olmaya çalışıyor ama Helene oralı değil. Zaten annesine pek saygılı olduğu söylenemez.
Julie, Helene'i son kez uyarıyor ve ardından hayata gözlerini yumuyor.
Ben böyle bir çırpıda anlattım ya, kitapta da böyle hızlı.
Şok edici, hazırlıksız yakalayan bir hız hem de.
Mesela ilkin yaşlı teyze ile tanışma var ya. Teyzenin çılgınlığını ballandıra ballandıra anlatıyor. Ne olaylar olacak şimdi diye heyecanlanırken, birkaç sayfa sonra teyzenin öldüğünü öğreniyoruz.
Sonra daha teyzenin öldüğünün şoku geçmemişken, çocukları oluvermiş.
Arthur gelince romanın gidişatı bir an Madam Bovary'e dönüşecek diye bir heyecanlar, bir aksiyonlar olacağı beklentisine girmişken, intihar haberi geliyor Arthur'un.
Dur bir soluklanalım.
Bu beklentiler ve hayal kırıklıklarının hızlı kurgusunun içinde Balzac bol bol 30'lu yaşlarındaki kadınlara özgüler düzmüş. Bu yaşlarda kadınların daha akıllı, daha olgun olduğu, kendini de erkekleri de tanıdığı, sevginin aşkın ne olduğunu bildiği, gerektiğinde fedakarlık edebilecekleri..gibi gibi.
Balzac etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Balzac etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
21 Mart 2014 Cuma
8 Eylül 2012 Cumartesi
VADİDEKİ ZAMBAK
VADİDEKİ ZAMBAK
( Le Lys Dans La Vallee)
Yazarı: Honore de Balzac
Fransızca Aslından Çeviren: Cemal Süreyya
Yayınevi: Alkım Yayınevi
Basım Yılı: 1. Baskı-Mart 2006
Sayfa Sayısı: 290
Zavallı, doğuştan şanssız Felix'çiğim.
Daha aileden bahtsız. Aslında hali vakti yerinde bir ailenin evladı olarak dünyaya geliyor ama o anası olacak kadın yok mu. İnsan öz evladına böyle davranır mı? Sanırsın üvey evlat ya da evlatlık alınmış. Hoş, öyle olsa bile insan böyle davranır mı vicdansız kadın.
Anasından, babasından,kardeşlerinden bir güleryüz, bir hoşluk, doğru düzgün para da görmeden büyüyen Felix, başka bir şehre, bir yakının yanına gönderilir. Burada kaderi Henriette'yi görmesiyle değişir.
Bir baloda karşılaşırlar. Felix tabi çulsuz, çelimsiz bir genç. Henriette alımlı, güzel bir kadın. Felix dayanamayıp Henriette'nin omzuna bir buse konduruverir. Tabi kadın şaşkın. Felix ondan da şaşkın.''Ne yaptım ulan ben!'' der içinden. Ama kadın kızmaz ona, ''Aferin iyi yapmışsın''da demez ama en azından o kadar rencide etmez.
Balo sonrası Felix, Henriette'yi unutamaz. Arar sorar, sonunda bulur kadını ve yaşadığı yeri. Evli barklı, çoluklu çocuklu, hizmetçili, bahçıvanlı koca bir evde yaşamaktadır kadın.
Felix, ailenin içine sızar. Böyle söyleyince kötü biriymiş ya da kötü niyetliymiş gibi oldu ama hiç değil. Kadının kocası zalım. Huysuzun teki. Sevimsiz birşey. Kadınsa melek adeta. Nasıl naif, nasıl yüce gönüllü.
Felix, artık aileden biri olup çıkar ama kadın da tabi saf değil o kadar. Anlıyor Felix'in kendisini sevdiğini. Ama kocasını, çoluğunu çocuğunu bırakıp maceraya atılacak kadın mı o? ''Annen gibi sev beni, ablan gibi sev'' diyor. Hee kolaydı öyle.
Felix, arkasındaki gizli güç Henriette sayesinde güzel bir kariyere kavuşur. O arada başka bir kadın Felix'e aşık olur ama Felix'in gözü pek yok onda. Ancak bu durum Henriette'nin kulağına gider elbet. Üzüle üzüle bir deri bir kemik kalır kadıncağız. Sonra da Allah rahmet eylesin.
Aslında tüm bu hikaye, Felix'in üçüncü kız arkadaşına yazdığı bir mektup. İlki Henriette. İkincisi, Felix'e aşık olan Leydi Dudley. Üçüncüsü de Natalie.
Felix hep Henriette ile Leydi Dudley'i kıyaslar. Natalie de ''Beni de bunlarla kıyaslayacaksın. Ama ben ne Henriette kadar iyi yürekliyim ne de Leydi Dudley kadar tutkulu. Git kendini çok sevdirmeden'' der.
Felix'e yine hüsran, Felix'e gene hasret var.Yine ona esmer günler düştü.
18.yüzyıl Fransa'sının toplumsal ve siyasal hayatının arka planda olduğu, Balzac'ın sanırım sadece kadınlara hitaben yazdığı bir aşk romanı bu. Zira yer yer ''Siz ki kelimenin tam anlamıyla kadınsınız...'', ''...tabi sizin anneleriniz öyle yapmaz...'' gibi ifadeleri var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)