Charles Dickens
1849
İngilizce aslından çeviren: Gönül Suveren
Altın Kitaplar Yayınevi
527 sayfa
Çok acıklı başladı roman. Hep öyle devam edecek sandım. Hep öyle devam etseydi ben devam edemezdim. Gam keder, okumak isteyeceğim son şey. Şurada bir kitap okuma keyfim var, onda da kasvete boğulmak istemiyorum. Gerçi böyle diyorum ama yine de sonuna kadar okurdum muhtemelen. Merak ediyorum çünkü, belki sonradan karakterin talihi düzelir, işleri yoluna girer ya da bu dert tasa nereye kadar, daha ne kadar sürecek diye. Hem umut hem merak, okumaya devam etmeme sebep oluyor. Bir kitabı yarım bırakmak biraz içimi buruyor da.
Bu romanda da merakıma ve umuduma sığındım, okumayı sürdürdüm. Buna değdi. David Copperfield'in acıklı başlayan yaşamı, dram yüklü çocukluğu öyle sürmedi, sonradan bahtı güldü yavrucağın.
*
David'in babası daha David doğmadan ölmüş. Annesi genç yaşta yalnız kalmış.
David'in annesi, kilisede tanıştığı bir adamla evleniyor. Adam, kadıncağızın çekingenliğinden ve yumuşak huyluluğundan faydalanıp kadıncağızı ezdikçe eziyor. Kadıncağızın da özgüveni gittikçe yok oluyor. Bunun ceremesini de yavrucak David çekiyor.
Zalim üvey babası, David'e kötü davranıyor. Aşağılıyor, küçümsüyor, dövüyor. O yetmezmiş gibi bir de üvey babanın kız kardeşi de yanlarına taşınıyor. Üvey hala da üvey baba kadar acımasız. Yavrucağın evi cehenneme dönüyor.
Çocuğu her hareketinde aşağılıyorlar. Sonra da ne kadar somurtkan bir çocuksun diye eleştiriyorlar. Çocuğa zor sorular sorup bilemeyince kızıyorlar. Sonra ne kadar aptal bir çocuksun diye eleştiriyorlar. Üvey baba çocuğu dövmeye kalkıyor, çocuk da kendini korumak için can havliyle adamın elini ısırıyor, sonra çocuk kötü oluyor. Özür dilemek zorunda kalıyor.
Annesinin ise kendine hayrı yok. Üvey baba ve hala, anneyi manipüle ettikleri için anne de bir şey diyemiyor. Kadıncağızın tek suçu saf ve zayıf olmak. koruyamıyor çocuğunu.
Bu kısımları okumak çok zorlu oldu. İşte bu kısımlarda okumaya devam etmesem mi diye düşündüm. Hep böyle kahır bela mı devam edecek bu yavrucağın hayatı? Yavrum, büyü de kurtul şunlardan.
*
David'i yatılı okula gönderiyorlar. Okulda da şiddet görüyor çocuk.
David'in annesinin bir çocuğu daha oluyor. Ancak kısa bir zaman sonra annesi ve kardeşi ölüyor.
David'i okuldan alıyorlar, ilgilenmiyorlar. Çocuk sözde evine geldi, ev annesinin, üvey baba bu eve iç güveyi geldi ama çocukcağız kendisini evinde hissetmiyor ki...
Çocukla ilgilenen tek kişi hizmetçi Peggoty. Öteden beri çocuğu da annesini de seven Peggoty'i kovuyor üvey baba ile hala.
Peggoty, ağabeyinin yanına gidiyor. David’i de götürmeyi teklif ediyor. Karşı çıkan olmuyor. Peggoty'nin ailesinin yanında biraz huzur buluyor çocuk. Peggoty'nin ağabeyi Mr. Peggoty'nin evlat edindiği bir kız var, adı Emily. David ondan çok hoşlanıyor.
Peggoty daha sonra evleniyor. Arabacı (şoför) Mr.Barkis ile. Yine de David ile uzaktan da olsa ilgilenmeyi sürdürüyor.
Çocuk Peggotty'lerin evinden kendi evine geri döndüğünde ilgisizlik devam ediyor. Çocukla ilgilenmiyorlar, Peggoty’nin yanına tekrar gitmesine de izin vermiyorlar. Çocuk ilgisizlikten o kadar bunalıyor ki sert yatılı okuluna gitmeye bile razı. Ama üvey baba ve hala çocuğu okula değil, Londra’ya bir şarap fabrikasında çalışmaya gönderiyor. Yarı aç yarı tok yaşıyor çocuk orada. Elbiselerinin pejmürdeleştiğini fark ediyor. Hırsız olması an meselesi ama olmuyor ve bu durumu Allah'ın hikmetine bağlıyor:
“Şunu da gayet iyi anlıyorum: bana Allah acıdı. Yoksa… küçük bir hırsız, ufak bir serseri olmam işten bile değildi.” Sf.134
Londra'da çalıştığı süre içinde Mr. Micawber adlı bir adamın pansiyonunda kalıyor. Adam ve karısı ile iyi anlaşıyor, hatta kendi derdi yetmezmiş gibi bir de bu ailenin dertleriyle dertleniyor.
Mr. Micawber, borçları yüzünden hapse giriyor. Hapisten çıktığında karısını da alıp başka bir yere taşınıyor. Kalacak yeri kalmayan çocuk, zaten işinden de memnun değil, kaçıyor.
David'in bir halası var. Özbeöz halası. En son bebekken görmüş onu, sonra yolları ayrılmış aile ile. David, işten ve Londra'dan kaçıp halası Miss Betsy’nin yanına gitmeye karar veriyor. Yolda parasını çaldırıyor, onlarca kilometre aç susuz yol yürüyor. Sonunda buluyor halasını.
Halası insan çıkıyor çok şükür. David'i bağrına basıyor. Ama neticede üvey de olsa babası diye David'in üvey babasına haber veriyor durumu. Üvey baba ve üvey hala geliyor. Öz hala, üvey baba ve üvey halanın ağzına sıçıyor, kötülüklerini yüzlerine vuruyor. Oh be! İçimin yağları eridi. Karşılaştıkları bu muamele yüzünden üvey baba ve hala orayı terk ediyor ve David'in hayatından çıkıyor.
*
Miss Betsy’nin yanında Mr.Dick adında uzaktan bir akrabası var. Aklı gidik ama Miss Betsy ona güveniyor. Böylece David, halası ve Mr.Dick ile yaşamaya başlıyor.
Yeni bir okula yazdırıyorlar David'i. Öğretmen, öğrenciler, okul... hepsinden memnun David. Oh be! Sonunda yüzü güldü çocuğun.
*
Okul bitiyor. David ne yapacağını düşünüyor. Halası ona Pegotty’e gitmesini öneriyor. Yolculuk iyi gelir, düşünür diye.
David, daha önce fakir olarak geçtiği yollardan şimdi iyi bir durumda geçiyor.
Yolda kaldığı handa eski okulundan arkadaşı Steerforth’u görüyor. Yolculuğa onunla birlikte devam ediyor ve birlikte Peggotty’ye gidiyorlar. Mr.Peggoty’nin evlatlık aldığı ve David’in de çocukken aşık olduğu Emily evlenecekmiş. Evleneceği adam Ham, dünya iyisi bir adamcağız. David büyürken bir sürü kıza aşık olduğu için Emily'nin evleneceği haberinden etkilenmiyor.
Bu kısa yolculuk David'e iyi geliyor ve ne yapacağına karar veriyor. Halasının tavsiyesiyle dava vekili olacak. Staj için bin İngiliz lirası veriyor. Staj için üste para verme olayı varmış orada. Bunu daha önce bir kitapta okumuştum:
Bkz: Kraliçenin Avukatı.
Halası David'i bir avukatla tanıştırıyor. Adı Mr.Wilkins. Mr. Wilkins'in bir çalışanı var, adı Uriah Heep. Çirkin karakterli, içten pazarlıklı bir adam. Heep,Wilkins’in zayıflıklarından yararlanıp ona ortak oluyor. Wilkins’in kızı Agnes ile de evlenmeyi planlıyor. Bu planlarını David ile paylaşıyor. David sinirleniyor ama bir şey yapamıyor. Ne yapabilir ki?
*
David, iş arkadaşı olan Mr. Spenlow’un kızı Dora’ya aşık oluyor. Dora’nın en yakın arkadaşı ise kim? Miss Murdstone, yani David'in üvey halası. Gerçi Dora sevmiyor bu kadını ama bir şekilde arkadaş olmuşlar. David, etkilenmiyor üvey halası ile karşılaşmaktan. Zira gözü Dora’dan başkasını görmüyor. Zaten Dora da bir zaman sonra bu kadınla arkadaşlığını sonlandırıyor.
*
Peggoty’nin kocası ağır hastaymış, ölmek üzereymiş. David, dadısı Peggoty’nin yanına gidiyor. Peggotty’nin kocası ölüyor. Cenazeden on beş gün sonra Mr. Peggoty’nin büyüttüğü yeğeni Emily, kuzeni Ham ile evlenecek. Ama Emily’nin pek gönlü yok evliliğe. Mektup bırakıp kaçıyor. Kaçtığı kişi kim? Steerfort. David'in en yakın arkadaşı. David şok! Herkes şok!
Emily’e gerçek babasıymış gibi bakan Mr. Peggotty, ömrünü kızı aramaya vakfediyor.
*
David, Dora’ya aşkını ilan ediyor. Nişanlanıyorlar.
Dora’nın babası Mr.Spenlow öğreniyor David ile Dora ilişkisini. Rızası yok bu ilişkiye. Bu rızasızlıkla ölüyor adam. Dora, babası kendisine kırgın öldü diye üzülüyor.
Halaları Dora’yı alıp götürüyor. Halalarının izniyle Dora, David ile görüşmeye devam ediyor.
Dora çok saf bir kızcağız. Alışveriş yapmayı bile bilmiyor. David öğretmeye çalışıyor. Alıngan da bir kız. David, sık sık onu teselli ediyor öyle demek istemedim, seni seviyorum... diye.
Evlendiklerinde David katiplik işi yapıyor, meclis konuşmalarını yazıyor. Dora ev idaresini bir türlü beceremiyor, çok saf ve masum. Ama yine de sevgi dolu mutlu bir evlilikleri oluyor.
*
David’in halası aniden fakirleşiyor. David, halasına yardım etmek için zamanında staj için verdiği parayı geri istiyor ama mümkün değilmiş. Para kazanmak için eski öğretmeni Dr.Strong’un yanında sekreterlik işi yapmaya başlıyor.
Uriah Heep, Dr. Strong’un kendisini küçümsediğini düşünüp Strong’un karısına iftira atıyor, karısı onu aldatıyor diye. Çok sinsi ve pis bir adam Uriah.
*
Emily dönüyor. Steerforth onu terk etmiş.
Mr.Peggoty, Emily'i alıp Avustralya’ya gitmeye karar veriyor. Orada kimse tanımaz, yeni bir hayat kurarız kızımla diyor.
*
David'in zamanında pansiyonunda kaldığı ve sonra da dostluğunu sürdürdüğü Mr. Micawber, Uriah Heep’in düzenbazlıklarını ortaya çıkarıyor. David'in halasının fakirleşmesi de Uriah'ın işiymiş meğer. Hala yeniden zenginliğine kavuşuyor. Bu arada David'in halası çok sert görünümlü ve aşka uzak bir kadın. Ama meğer o da zamanında bir evlilik yapmış, hem de serseri bir adamın tekiyle. Adam zaman zaman para istemeye geliyormuş. Halası da veriyormuş. Sonra bu adam ölüyor.
*
Biri daha ölüyor. Dora! Hasta olup ölüyor.
Ölen birileri daha var: Ham (Emily'nin evleneceği adamdı) ve Streetfort (Emily'nin kaçtığı adamdı) ölüyor denizde çıkan bir fırtına yüzünden.
*
Romanın sonunda David, Agnes ile evleniyor. Uriah Heep'in babasını mahvedip evlenmeyi düşlediği Agnes ile. Üç çocukları oluyor. Mutlu mesut yaşıyorlar.
*
Hikayenin mutlu sonla bitmesine çok sevindim. Kitabın başındaki hüzünden ötürü az kalsın bırakacaktım ama iyi ki bırakmamışım dedim kitabı bitirince. Zaman zaman yaşattığı beklenmedik şoklar da yanıma kar kaldı.
*
Yazarın çocukluğu yoksullukla geçmiş. Romana da bunun izi yansımış herhalde. David Copperfield, yazarın “en iyi romanım” diye nitelendirdiği bir romanmış. Tolstoy da çok sevmiş bu romanı.
Kitabın önsözünde deniyor ki:
“Kahramanları bugünün kahramanları kadar canlıdır. Gerçek hayatın roman ülkesinde dolaşan temsilcileridir adeta.” Sf.8
Çok güzel ve doğru bir tanım olmuş. Müthiş bir karakter zenginliği var. Hepsi de çok gerçek. Kurgu da öyle. Yaşanan her şey çok mümkün. Çok severek okudum.