GULYABANİ
Hüseyin Rahmi Gürpınar
1915
Can Yayınları
1. Basım - Ocak 2019
173 sayfa
Vuuuuv. Korkunçlu bir hikaye.
*
Gulyabani'yi "Süt Kardeşler" filminden biliyorum. Zaten kitabın başında filmin afişi var, altında da "Gulyabani figürü ve diğer bazı öğeleri romanla örtüşen 1976 yapımı Süt Kardeşler filmi" bilgisi var.
*
Kitap bir mektupla başlıyor.
Bir okur mektubu.
Kendisini "hanımnine" olarak tanıtan bir okur, yazardan gulyabanili roman-masal karışımı bir eser yazmasını istiyor. Bu hanımnine, yazarın romanlarını pek severmiş, çevresindeki diğer hanımlara da yazarın kitaplarını okurmuş. Ama bazı romanlar o hanımların anlayışına ağır gelirmiş. O yüzden daha eğlenceli, daha basit, heyecanlı, hanım arkadaşlarla hoşça vakit geçirmesini sağlayacak, korku unsurları da içeren bir kitap yazmasını istiyor yazardan.
Yazar, okurunun bu mektubunu saygıyla karşılıyor. Okurunun arzusunu yerine getirmek istediğini belirtiyor ama bir yandan da ben ne anlarım öyle şeylerden diyor cevabında.
Ama hadi bir şeyler çiziktireyim madem diyerek, biraz istemem yan cebime koy minvalinde yazıyor.
*
Hikayeye göre Muhsine Hanım adlı çevresinde sevilen sayılan bir teyze hanım, komşularıyla bir araya gelir, onlara hikayeler anlatır, komşular da şevkle dinlermiş.
Muhsine Hanım bir gün kendi başından geçen bir anıyı anlatıyor:
Muhsine Hanım gençken evlendirildiği adamdan gördüğü zulüm üzerine onu terk etmiş.
Tek başına hayata tutunmaya çalışırken bir aile dostlarının tavsiyesi üzerine perili, uğursuz, lanetli olduğu rivayet edilen bir evde hizmetçiliğe başlamış.
Evde çalışan iki kadın daha varmış. Bu iki kadın evin hanımına hizmet ederlermiş.
Muhsine'ye evde olanlarla ilgili ağzını sıkı tutmasını, sır saklamasını öğütlüyor herkes. Çünkü evde ilginç şeyler yaşanıyor. Ev cinli.
Muhsine deli gibi korkuyor tabii, geri dönmek istiyor ama kimsenin o evden dirisinin çıkamayacağını, geri dönmesinin mümkün olmadığını söylüyorlar.
Geceleri garip garip sesler duyuyorlar.
Diğer kadınlar da korkuyor ama cinlerle geçinmenin yolunu bulmuşlar kendilerince; muskalar, dualar, zikirler...vb.
Muhsine'ye de gözüküyor bu yaratıklar. Muhsine ile birlikte olmak istiyorlar, Muhsine kabul etmiyor.
*
Bir gün adının Hasan olduğunu söyleyen bir peri geliyor Muhsine'nin odasına. Muhsine hoşlanıyor bu delikanlıdan ama onun cin-peri olduğu ve kendisine kötülük edeceğini düşünüp kovuyor.
Ertesi gün evin çalışanlarından olduğunu öğrendiği Hasan adlı biriyle tanışıyor. Şaşırıyor tabii.
Konuşuyorlar. Hasan da dün gece aynı Muhsine görünümünde bir cin-peri görmüş kendi odasında.
Cin-perilerin kendi suretlerine bürünüp bir oyun ettiklerini düşünüyorlar.
Bir akşam başka bir cin-peri dadanıyor Muhsine'ye. O sırada Hasan da Muhsine'nin odasında saklanıyor. Cin-peri tam Muhsine'ye saldıracakken Hasan çıkıp cin-periye saldırıyor. Yaratık, Hasan ile birlikte bir sandığa giriyor ve ortadan kayboluyorlar.
Muhsine çok üzülüyor Hasan'ı kaybettiğine.
Cin-periler çok kızdığında en büyükleri ve kötüleri olan Gulyabani çıkıyormuş ortaya.
Bir akşam Gulyabani çıkıyor yine karşılarına.
Ve Hasan da.
Hasan meğer ölmemiş, yok olmamış.
Hasan evdeki gariplikleri öğrenip işin aslını anlamaya karar vermiş. İşin aslı şuymuş; Evdeki hanım çok zenginmiş ve yeğenlerine para vermezmiş. Yeğenleri de onu bu eve getirip cin-peri kılığına bürünüp onu delirtmeye çalışmışlar. Eve gelen hizmetçileri de cin kılığına girip kandırarak ve korkutarak istediklerini yapıyorlarmış.
Hasan, Muhsine'nin odasına saklanıp Muhsine'ye dadanan yaratığı alt etmeye karar vermiş. Çünkü o da Muhsine'yi sevmiş ve onun namusunu test etmek için ona cin kılığında görünmüş. Muhsine'ye anlattığı "Sana benzeyen bir cin de bana göründü" kısmı da yalanmış.
Odadaki sandıktan gizli bir geçide geçip dışarı çıkılıyormuş. Cin-peri kılığına giren adamlar, odalara bu şekilde giriyorlarmış. Hasan dışarıda bu adamlarla dövüşüp kaçmış. Sonra da olanları köyündekilere anlatmış. Böylece her şey ortaya çıkmış. Gulyabani ayaklarına uzun tahta bacaklar takan kahya imiş. o da diğer adamlar da cezalandırılmış. Hasan ve Muhsine evlenmiş. Zengin Hanım mirasını Muhsine ve Hasan'a bırakmış.
*
Güzel hikaye.
Geceleri okumayınız.
*
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın bir kitabını daha okumuştum. O da böyle manyakçaydı.