EV, KADINLAR, SEKS
(Haus, Freuen, Sex)
Margit Schreiner
2001
Çeviren: Serap Gülerçin Karluk
Yapı Kredi Yayınları
2.Baskı – Ağustos 2023
119 sayfa
Nafaka mağduruyuz ühühühh diye ağlayan erkekler var ya. Tam
onların manifestosu olabilecek bir kitap. Neyse ki pek okumuyorlar da böyle
kaynaklardan beslenemiyorlar.
*
Kitapta karısı tarafından terk edilen bir adamın müthiş
kadın düşmanı sızlanmaları yer alıyor. Karısı aslında bir hiçmiş de kendisi olmasa
hiçbir şeyi beceremezmiş de feminist arkadaşları aklına girmiş de…
*
Yirmi yıllık evlilermiş. Bir çocukları varmış sekiz yaşında.
Karısı, çocuğu da alıp evi terk etmiş. Artık dayanamıyormuş.
Boşanma davası açmış. Hakim karşısına bir kere çıkmışlar. Nafaka mevzusunda
anlaşamamışlar. Tekrar duruşmaları olacak.
Kitapta adam, bu süreci kendi dünyasından değerlendiriyor.
Ancak bir kadın okur olarak o kadar sinir bozucu ki yazılanları okumak. Okurken
kitabı yazanın erkek olduğunu düşündüm. Ama kadınmış. Şaşırdım.
*
Adamın anlattığına göre karısı çok çekingenmiş. Kendi başına
hiçbir şey yapamazmış. Dışarıdaki bütün işleri adam kendisi halledermiş. Hem
çalışıp hem de dışarıdaki sosyal yaşamı sürdürmeye çalışmak çok zormuş. Bir de
eve gelince karısının evi temiz tutmadığını, yemek yapmadığını gördükçe iyice canı
sıkılıyormuş.
Kadın bir markette kasiyerlik yapıyormuş. Kazandığı para çok
azmış. Adamın kazandığı para daha çokmuş ve giderlerine yetiyormuş. Kadının
çalışmasının neredeyse hiç ekonomik getirisi yokmuş. Çalışmasa da bir şey fark
etmezmiş. Ama kadın buna rağmen sevmediği bu işte çalışıyor, yorgun şekilde eve
geliyor, dolayısıyla evin işlerini yapamadığı gibi sevişmek de istemiyormuş.
Adam uzun uzun buna gerek olmadığını anlatıyor. Ben ona
çalış demedim, çalışmasa da olurdu, ama o özgüvenini kaybetmemek için çalışmak
istediğini söyledi, fakat yine de özgüveni yoktu… diye anlatıyor.
Kadın hamile kaldığında işi bırakmış. Çocuğuna bakarken de çalışmamış.
Adam buna sevinmiş önce. Nihayet ev temiz olacak ve evde sıcak yemek pişecek
diye. Fakat kadın yine bunları yapmıyormuş. Adam yine uzun uzun bu durumdan yakınıyor.
Evin temizliği ile ilgili bir eleştiride bulunsa kadının ne kadar
öfkelendiğinden de bahsediyor. Karısını histerik olmakla suçluyor.
Karısına meşgale olsun diye dikiş makinesi almış adam.
Karısı zamanla dikiş işini ilerletmiş ve elbise siparişleri almaya başlamış.
Adam da o dönem işten kovulmuş. Kadının kazandığı parayla
geçinmeye başlamışlar. Adam onlarca yıl kendi kazandığı parayla geçinirlerken
kendisinin hiçbir şey demediğini ama şimdi kadının kazandığı parayı
kullanıyorlar diye kadının etmediği laf kalmadığını anlatıyor.
Adam, işten kovulmasının sebebi olarak da işyerlerindeki
kadın kotası uygulaması olduğunu iddia ediyor. Kendisi kadar iyi olmayan iki
kadın çalışan kovulmazken, yıllarını bu işe vermiş olan kendisinin kovulmasını
haksızlık olarak görüyor. O kadınların şefle yattıklarını öne sürüyor. Başka
bir açıklaması olamayacağını düşünüyor.
Karısının kendisinden ayrılma sebebi olarak da başka bir
adam bulmuş olduğundan şüpheleniyor. Başka türlü böyle bir şeye cesaret
edemeyeceğini düşünüyor.
Kadının çocuğu da alıp gitmesi nedeniyle çocuğun bakımını da
kadının üstlenmesi gerektiğini düşünüyor. Çocuğa nafaka vermek istemiyor. Bir
çocuğun yemesi, içmesi, barınma ve ısınması için ne kadar para lazım ki, diye düşünüyor.
Hem tüm bunları kadın kendisi de kendisi için harcıyor zaten, çocuk için ekstra
bir şey harcamayacak, ne gerek var diyor.
...ve benzeri.
Sinirlendim okurken.,
En son bu kadar mizojiniyi Tolstoy’un “Kreutzer Sonat” ve
Schopenhauer’in “Aşka ve Kadınlara Dair” kitaplarında okumuştum.