Margit Schreiner etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Margit Schreiner etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2023 Cuma

EV, KADINLAR, SEKS

 

EV, KADINLAR, SEKS

(Haus, Freuen, Sex)

Margit Schreiner

2001

Çeviren: Serap Gülerçin Karluk

Yapı Kredi Yayınları

2.Baskı – Ağustos 2023

119 sayfa

 

Nafaka mağduruyuz ühühühh diye ağlayan erkekler var ya. Tam onların manifestosu olabilecek bir kitap. Neyse ki pek okumuyorlar da böyle kaynaklardan beslenemiyorlar.

*

Kitapta karısı tarafından terk edilen bir adamın müthiş kadın düşmanı sızlanmaları yer alıyor. Karısı aslında bir hiçmiş de kendisi olmasa hiçbir şeyi beceremezmiş de feminist arkadaşları aklına girmiş de…

*

Yirmi yıllık evlilermiş. Bir çocukları varmış sekiz yaşında.

Karısı, çocuğu da alıp evi terk etmiş. Artık dayanamıyormuş. Boşanma davası açmış. Hakim karşısına bir kere çıkmışlar. Nafaka mevzusunda anlaşamamışlar. Tekrar duruşmaları olacak.

Kitapta adam, bu süreci kendi dünyasından değerlendiriyor. Ancak bir kadın okur olarak o kadar sinir bozucu ki yazılanları okumak. Okurken kitabı yazanın erkek olduğunu düşündüm. Ama kadınmış. Şaşırdım.

*

Adamın anlattığına göre karısı çok çekingenmiş. Kendi başına hiçbir şey yapamazmış. Dışarıdaki bütün işleri adam kendisi halledermiş. Hem çalışıp hem de dışarıdaki sosyal yaşamı sürdürmeye çalışmak çok zormuş. Bir de eve gelince karısının evi temiz tutmadığını, yemek yapmadığını gördükçe iyice canı sıkılıyormuş.

Kadın bir markette kasiyerlik yapıyormuş. Kazandığı para çok azmış. Adamın kazandığı para daha çokmuş ve giderlerine yetiyormuş. Kadının çalışmasının neredeyse hiç ekonomik getirisi yokmuş. Çalışmasa da bir şey fark etmezmiş. Ama kadın buna rağmen sevmediği bu işte çalışıyor, yorgun şekilde eve geliyor, dolayısıyla evin işlerini yapamadığı gibi sevişmek de istemiyormuş.

Adam uzun uzun buna gerek olmadığını anlatıyor. Ben ona çalış demedim, çalışmasa da olurdu, ama o özgüvenini kaybetmemek için çalışmak istediğini söyledi, fakat yine de özgüveni yoktu… diye anlatıyor.

Kadın hamile kaldığında işi bırakmış. Çocuğuna bakarken de çalışmamış. Adam buna sevinmiş önce. Nihayet ev temiz olacak ve evde sıcak yemek pişecek diye. Fakat kadın yine bunları yapmıyormuş. Adam yine uzun uzun bu durumdan yakınıyor. Evin temizliği ile ilgili bir eleştiride bulunsa kadının ne kadar öfkelendiğinden de bahsediyor. Karısını histerik olmakla suçluyor.

Karısına meşgale olsun diye dikiş makinesi almış adam. Karısı zamanla dikiş işini ilerletmiş ve elbise siparişleri almaya başlamış.

Adam da o dönem işten kovulmuş. Kadının kazandığı parayla geçinmeye başlamışlar. Adam onlarca yıl kendi kazandığı parayla geçinirlerken kendisinin hiçbir şey demediğini ama şimdi kadının kazandığı parayı kullanıyorlar diye kadının etmediği laf kalmadığını anlatıyor.

Adam, işten kovulmasının sebebi olarak da işyerlerindeki kadın kotası uygulaması olduğunu iddia ediyor. Kendisi kadar iyi olmayan iki kadın çalışan kovulmazken, yıllarını bu işe vermiş olan kendisinin kovulmasını haksızlık olarak görüyor. O kadınların şefle yattıklarını öne sürüyor. Başka bir açıklaması olamayacağını düşünüyor.

Karısının kendisinden ayrılma sebebi olarak da başka bir adam bulmuş olduğundan şüpheleniyor. Başka türlü böyle bir şeye cesaret edemeyeceğini düşünüyor.

Kadının çocuğu da alıp gitmesi nedeniyle çocuğun bakımını da kadının üstlenmesi gerektiğini düşünüyor. Çocuğa nafaka vermek istemiyor. Bir çocuğun yemesi, içmesi, barınma ve ısınması için ne kadar para lazım ki, diye düşünüyor. Hem tüm bunları kadın kendisi de kendisi için harcıyor zaten, çocuk için ekstra bir şey harcamayacak, ne gerek var diyor.

...ve benzeri.

Sinirlendim okurken.,

En son bu kadar mizojiniyi Tolstoy’un “Kreutzer Sonat” ve Schopenhauer’in “Aşka ve Kadınlara Dair” kitaplarında okumuştum.