BİR KADINI. KAVGALARI VE DÖNÜŞÜMLERİ
(Combats et metamorphoses d’une femme)
Edouard Louis
2021
Fransızca aslından çeviren: Ayberk Erkay
Can Yayınları
2.Basım – Ağustos 2024
78 sayfa
Kadın anam, çilekeş anam hikayesi.
Kendisinin şahsi bir hayatı olmamış, ömrü kocası ve çocuklarından ibaret bir
anne hikayesi. Neyse ki buradaki anne sonunda kendi hayatını yaşamayı başarabiliyor.
*
Aşçı olmak isteyen bir genç kız. On yedi yaşında hamile kalmış, eğitimini
bırakmış. Evlenmiş. Bir oğlu olmuş. İki yıl sonra yine hamile. Bir kızı olmuş.
Bu arada kocasından nefret ediyormuş. Alkolikmiş adam. Ayrıca kadını
aldatıyormuş. Kadın iki çocuğu yüzünden adamı terk etmemiş, babasız
büyümesinler diye. Halbuki boşanınca anne baba yine anne baba olarak kalmaya
devam ediyor çocuklarının hayatında. Ama insanlar bunu algılayamıyor sanırım.
Boşanınca annelik babalık düşmüyor. Bunu özellikle babalara anlatamıyoruz.
Karısından boşanan erkekler babalıklarının da sona erdiğini zannediyor.
Kadın boşansa bile nereye gidecek? Gidecek yeri yok,
geçinecek işi yok. Ama her şeyi göze almış ve yirmi üç yaşında çocuklarını alarak
kız kardeşinin evine taşınmış.
Kadının mutsuz görüntüsü o kadar yerleşmiş ki yüzüne çocuğu şunu diyebiliyor:
“Onu evde mutsuz görmeye o kadar alışmıştım ki yüzündeki mutluluk bana derhal
ifşa edilmesi gereken bir sahtekarlık, bir ayıp, bir yalan gibi görünüyordu.”
Sf.21
*
Yeni bir sayfa olur diye başka biriyle evleniyor kadın.
Kurtuluşu başka bir adamda arıyor. Ondan da bir çocuğu oluyor. Bu çocuk bize bu hikayeyi
anlatan yazarın ta kendisi.
Başta iyi giderken bu evlilik de zamanla boka sarıyor.
Yine adamın alkolikliği ve kadının isteklerine (ehliyet sınavına girmek, tatile
gitmek-ki kadın bunu çekilişle bedavaya getirmişti) karşı çıkmak, kadını aşağılamak…
vb
*
Anlatıcı, annesinin hayatını dünyanın başka bir ucundaki başka annelerinki gibi
olduğunu anlıyor. Sofrayı kur, sofrayı kaldır; perdeleri aç, perdeleri kapat; aç, katla; doldur, boşalt…
*
Baba bir gün iş kazası geçiriyor ve yatalak kalıyor. Kadın çalışmak zorunda
kalıyor, yaşlı bakımına gidiyor. Adam yattığı yerden kadını koca göt, şişko,
dana diye aşağılamaya devam ediyor.
Kadın spiral taktırdığı halde hamile kalıyor. Hem de ikiz. Bakamayacağını
düşündüğünden kürtaj istiyor ama adam şiddetle karşı çıkıyor. İkizler dünyaya geliyor.
Kitabın anlatıcısı oğul liseye gidiyor ve kardeşleri arasında tek okuyan o. Lisede
bambaşka bir dünyayla karşılaşıyor ve kendi ailesine yabancılaşıyor. Aslında bu
uzaklaşma onları yakınlaştırıyor. Annesi daha çok anlatıyor ona yaşamını, o da
annesine daha yardımcı ve destekleyici oluyor.
Sonunda kadın kocasını terk ediyor. Sosyal hizmetlerin verdiği bir eve yerleşiyor
çocuklarla.
Bir zaman sonra bir adamla tanışıyor. Adam onu Paris’te yaşamaya davet ediyor. Anlatıcı oğlan
da Paris’te okuyor zaten. Annesiyle burada buluştuğunda onu çok değişmiş
görüyor. Güzel ve mutlu görünüyor artık. Kitabı annesinin bu mutlu dönüşümü
ile sonlandırıyor.
*
Annesinin bu hikayesini bize oğlu anlatıyor. Bu oğul
(yazar), annesinin ve genel olarak annelerin zorlu durumlarını çok net görmüş,
onlarla empati yapmayı başarmış. Genelde erkekler başaramaz bunu. Nitekim
anlatıcı da gay olduğunu söylüyor. Şimdi anlaşıldı. Erkek nerede böyle
görebilsin? Buna dair sorgulamalar da yapıyor yazar. “Bir erkek nedir?” diye
soruyor. “İktidar, kuvvet, öbür oğlanlarla dostluk mu? Bende yoktu bunlar.” Sf.29
*
Kitap kısacık ama çok yüreğe dokunuyor. Acı dolu anıları uzun uzun dramatize etmiyor, bam güm bir şekilde duygudan
yoksun da anlatmıyor. Çok kıvamlı bir noktadan yakalamış. Ayrıntılara girmemiş, çünkü zaten ne gerek var? Alkolik babaların zavallı anneleri dövmesinin ayrıntılarını okumaya ihtiyacımız mı var gerçekten? O cendereyi biliyoruz ve/veya tahmin edebiliyoruz, anlıyoruz. Bize kurtuluş/ çıkış/ hayata dönüş/ hayata tutunuş hikayesi lazım.