ÜÇ ROMAN
1-ALTIN MASKELİ KRAL
2-MONELLE’İN KİTABI
3-DÜŞSEL YAŞAMLAR
(Le Roi au masque d’or - Le Livre de Monelle- Vies imaginaires)
Marcel Schwob
1892 - 1894 - 1896
Çeviren: Aykut Derman
Yapı Kredi Yayınları
3.Baskı - Ekim 2020
198 sayfa
YKY kitabevinde kitapçının övmesi ile aldım. Eğlenceli bir kitap ama beğenmedim. Bu kadar eğlenesim yok demek ki. Halbuki 20.yüzyılın başyapıtları olarak anılıyormuş bu romanlar, öyle yazıyor kitapta.
ALTIN MASKELİ KRAL
Ülkede kral dahil herkes maskeli. Yüzleri açık tutmak, yüzlere bakmak yasak.
Bir gün kör bir dilenci kralın huzuruna çıkıyor. Maskesi yok. Kralın rahiplerini soytarı, soytarılarını rahip sanıyor. Kral, yanıldığını söyleyince ben en azından bilmediğimi biliyorum, tahmin ediyorum. Sense bu maskelerin altında ne olduğunu bilmiyorsun. Belki soytarılar maskenin altında ağlıyor, belki rahipler maskenin altında seni kandırmanın sevincini yaşıyor.
Kral, dilencinin sözlerinin ardından bir gün saraydan gizlice çıkıyor. Bir kadınla karşılaşıyor. Maskesini çıkarıyor. Kadın çığlık atarak kaçıyor. Kral, nehirden kendi yüzüne bakıyor. Meğer cüzzamlıymış.
Saraya döndüğünde atalarıyla hesaplaşıyor iç dünyasında. Kimse bu cüzzamlı yüzü görmesin diye yüzyıllarca maskeyle dolaşmışlar.
Kral, maskesinin çengelleriyle gözlerini deşiyor ve kör oluyor.
Saraydan çıkıyor. Bir kadınla karşılaşıyor. Kadın cüzzamlı ama söylemiyor. Kadın Sefiller Sitesi’ne gidecekmiş. Kral da oraya gitmek istiyor. Beraber gidiyorlar.
Siteye yaklaşınca kral kendinden geçip ölüyor. Ölmeden önce son sözleri: “Çok güzel olduğunu düşündüğüm yüzümü serinletmek için dudaklarımı senin dudaklarının üzerine koymak istemiştim. Ne var ki hastalığımı sana bulaştırırım, çünkü ben cüzzamlıyım.” Sf.24
Halbuki kralın cüzzamı geçmiş. Gözlerine çengel soktuğunda akan kanla yüzü iyileşmiş.
Dilenci bu olaya tanık oluyor ve kralın altın, cüzzam, ten... tüm maskelerinden kurtulmuş olduğunu söylüyor.
MAVİ ÜLKE
Küçük bir kız ve erkek çocuğu, Sefillik içinde yaşıyorlar.
Kız evine ve eşyalarına sevgiyle yaklaşıyor, konuşuyor onlarla.
Kız, tiyatroda oynuyormuş. En unutamadığı oyun Mavi Ülke adlı oyunmuş. Oyuncu arkadaşları hep hapse atılmış, hırsızlık yaptıkları iddiasıyla.
Bir adam sık sık kızı ziyaret edip yardım ediyormuş. Bir gün evi boş bulmuş. Bir not varmış geride: "Mayi ile Michael Mavi Ülke’ye gitti.”
MONELLE’İN KİTABI
I-MONELLE’İN SÖZLERİ
Monelle karanlıktan çıkagelen ve kendisini fahişe diye tanıtan biri.
Önce başka fahişelerden bahsediyor. Karanlıktan çıkan, sadece üzgünken yanına gelen küçük kadınlar, sana acıyıp üzülüp sonra da yok oluyorlar...
Yok olmak ve yok etmekten bahsediyor sonra. Yeniye yer açmak için yok etmek gerektiğinden.
Bilgece sözler ediyor ki hiç sevmem. Kutsal kitap simgeselliğinde konuşuyor. Beni çok baydı.
“Her sevinç senin içinde birazdan uçacak bir böceğin geçişi gibi olsun. Emici böceklerin üzerine kapanma. O altın böceklerine aşık olma.” Sf.36
Tamam. Böyle sözlere başka ne denebilir ki? Hı hı tamam. Kulağa hoş gelen ama gerçekliği ya da uygulanabilirliği olmayan sözler gibi geliyor bunlar bana ve ilgimi çekmiyor. Bunaltıyor hatta beni. Böyle efsunlu lafların ardından hep “Eee yani?” diye sormak geliyor içimden. Yani bu lafların gerçek hayatta ne işime yarayacak? Var mı bir işe yararlığı? Bende yok. Düz ve basit bir insanım.
“Yaşam lambasına üfle ki peşinde olan sana erişsin. Çünkü eski lambaların tümü tüter.” Sf.38
Pardon?
O kadar anlamıyorum, o kadar bende bir yere dokunmuyor ki… Sanki yabancı bir dilde konuşuluyormuş gibi ama kelimelerin Türkçe olduğunu görüyorum.
Yazarın buralarda eğlendiğini düşünüyorum.
Unut, anı yaşa, geçmişe takılma… tarzı öğütlerinin ardından Monelle gidiyor.Kız kardeşi ortaya çıkıyor.
II-MONELLE’İN KIZ KARDEŞLERİ
Bencil Kız
Ben bir bencilliğini görmedim. Yanında çalışan kadın tarafından azarlanan bir kız çocuğu var burada.
Zevk Düşkünü Kız
Masalları oynayan bir kız çocuğu ve oğlan çocuğu var. Mavi Sakal masalını oynayacaklar. Masalda kızı ağabeyleri kurtarıyor. Ama kız kurtulmak istemiyor, kocası Mavi Sakal’a uzatıyor boynunu.
Sapıtık Kız
Fırında çalışan kız, eskiden değirmende ölmüş insan kemiklerinden elde edilen unla ekmek yapılıyormuş şeklinde yayılan söylentilere inanıyor. Bu tip düşünceler hoşuna gidiyor. Kendisinden su isteyen dilenciye gölü tarif edip oradan içmesini söylüyor. Gölde boğulabilir dilenci belki.
Düş Bozgunu Kız
Havuzcu kız dedikleri kız gemicilerle birlikte güzel bir ülkeye gideceğini umarken tarlalar, cılız ağaçlar olan bir ülkeye varıyorlar. Kız onlara yalancılar diye bağırıyor, ama yalan söylemediler ki.
Yabanıl Kız
Oduncu babası ile ormana giden kız Buchette, bir ağacın dibinde yeşil renkli bir kız buluyor. Kızı eve getiriyorlar. Yeşil kız, zamanla ev işleri yapmayı öğreniyor. Büyüyen Buchette’i hizmetçi olarak bir eve vermeyi düşünüyor ailesi. Buchette üzülüp ağlıyor. Yeşil kız da üzülüyor ayrılacaklarına. Ve sonra yeşil kız, Buchette’in elinden tutup evden kaçırıyor, “bilinmez bir özgürlüğe” gidiyorlar.
Sadık Kız
Sevgilisi denizci olarak bir gemiyle gitmiş kızcağız var. Sevgilisine mektup yazıp nehire atıyor. Mektubun nehirden okyanusa ve sevdiği adama ulaşacağını düşünüyor. Ama ondan yanıt gelmiyor. İnsanlar onun nişanlı veya evli olduğunu sanıyor, o hiçbirine cevap veremiyor, çünkü bilmiyor nişanlı mı evli mi.
Yazgısına Koşan Kız
Aynadaki görüntüsüne hep gülümseyen, aynadaki görüntüsüyle hep güzel güzel konuşan kız, bir gün bir erkeğe aşık oluyor. Artık aynadaki görüntüsüne bakmaz oluyor. Zamanla aşkıyla arası da bozuluyor.
Buradaki metaforu şöyle anladım. Aynadaki görüntü kendisini temsil ediyor. Kendisini severken, kendisine güzel sözler söylerken aşkıyla da arası iyiydi. Genel olarak kendisini de iyi hissediyordu. Ne zaman ki kendisiyle ilgilenmez, kendisini -içsel anlamda- görmez oldu, o zaman hayatının ritmi bozuldu.
Düşçü Kız
Anne babası ölmüş, süt annesiyle yaşayan kız. Babası düşçüymüş. Düş kursun diye ona ev ve para bile verilmiş. Kızına da bu özellik geçmiş. Süt annesi kıza evlenmesini önerirken kız bambaşka düşler kuruyormuş. Prens bulmak, saray sahibi olmak vb. Bu düşünü gerçek kılmak için küplere kum atmak gibi ritüeller yapıyormuş. Ama yıllar geçmiş ve gerçek olmamış, kız yaşlanmış ve inancını kaybedip küpleri kırmış.
Uysal Kız
Külkedisi gibi olduğunu, kız kardeşlerinden kötülük gördüğünü düşünen kız, prens hayali kuruyor. Prensle evlenecek ve kız kardeşlerinden intikam alacak.
Prens değil ama arabası geliyor. Kız da arabanın peşinden al, götür beni diye bağırıyor.
Duyarsız Kız
Aynadaki görüntüsünün gerçeği yansıtmadığını düşünen prenses, gerçek aynayı bulmak üzere yola çıkıyor. Acımasızlığı ile bilinen ölmüş bir kraliçenin kanlı aynasını buluyor. O aynaya baktıktan sonra prenses artık ne görmüşse o da katilleşmiş ve fahişe olmuş.
Kurban Kız
Fakir hizmetçi kız Lily, rüyasında bir kraliçe görüyor. “Ben kraliçe Mandosiane’im, beni görmeye gel.” Lily yola çıkıyor, soruyor kimse bilmiyor. Bir gün bitkin kalıyor, bir çocuk ona bir bitki uzatıyor, “mandosiane seni iyileştirir” diyor. Kraliçe bir bitkiymiş. Geri dönüyor Lily, ama farkında olmadan aradan elli yıl geçmiş yolculuğu sırasında. Elli yaşında göründüğünü öğrenince ölüyor. “Kraliçe Mandosiane’i aramaya gitti ve onun tarafından öteki dünyaya götürüldü.” Sf.74
III- MONELLE
Ortaya Çıkışı Hakkında
Kandil satıcısı küçük kız var. Sattığı kandiller çocuklar için. Çocuklar bu kandilin aleviyle aynaya bakıp kendilerini görüyorlar, eğleniyorlar.
Adam da bu kandillerden almak istiyor. Kız satmıyor, çocuklar için bunlar diyor. Adam alıyor, aynaya bakıyor ve bazı Shakespeare karakterlerini hikayelerine aykırı şekillerde görüyor. Yalancı Kandil diyor ve karanlık gecede uzaklaşıyor.
Yaşamı Hakkında
Küçük Mız Monelle, büyük adamı oyunlarına çağırıyor. Diğer çocuklar şaşırıyor büyük adam aralarına katıldı diye. Monelle:
“Yakında aramıza büyük insanlar gelecek. Büyük insanlar küçük çocukların yanına gelecek. Oyun oynamayı öğrenecek. Onlara biz ders vereceğiz ve bizim sınıfımızda asla çalışma olmayacak.” Sf. 79
Kaçışı Hakkında
Bir gün gidiyor Monelle. Neden gittiğini kimse bilmiyor. Belki çalışmaktan yorulduğu için, belki başka çocuklara yardım etmek için.
Sabrı Hakkında
Adam Monelle’i buluyor. Kar yığınına yatmış. İyiymiş, dönmeyecekmiş. “Ben burada iyi toprağın üzerindeyim, kara bir tohum gibiyim ve küçük bir kuşa dönüşmeyi bekliyorum.” Sf.86
Krallığı Hakkında
Adam bir ses duyuyor: “Ak bir krallık biliyorum.” diye. Adam inanmıyor. Krallıklar bitti diyor.
Kendisi önce kızıl bir krallık istemiş. Kanlı. O krallık batınca karanlığa gömülmüş, kara krallık edinmiş. Monelle’in zayıf kandil ışığıyla aydınlanmak istemiş ama Monelle gitmiş.
Ses: “Ben ak bir krallık biliyorum! İşte o krallığın anahtarı: Kızıl krallığın içinde kara bir krallık var, kara krallığın içinde de ak bir krallık var; ak krallığın içinde…” Sf.90
Monelle var. Ve krallık ortaya çıkıyor. Adam, krallığın anahtarı nerede diye soruyor, ses susuyor.
Halbuki daha önce söylemişti:
“Gösterdiğin şiddetten ve anılarından pişmanlık duyuyorsun ama yok etme işlemini bitirmedin. Ak krallığı elde etmek için yok etmek gerekir. Suçunu itiraf et ve özgürlüğe kavuş; şiddetini ve anılarını avucumun içine koy, ben onları yok edeyim; çünkü her itiraf yok ediştir.” Sf.88
Kutsal kitap gibi bir üslup:
“Sen o krallığı göreceksin ama o krallığın içine girebilecek misin, bilemem. Çünkü beni anlamak zordur, hiç anlamayanların dışında ve beni yakalamak zordur, artık bir şey yakalayamayanların dışında ve beni tanımak zordur, hiç anısı olmayanların dışında. Aslında ben seninim, ama sen artık benim değilsin.” Sf.88
Dirilişi Hakkında
“Monelle öldü, ben aynı Monelle’im” diye adamın karşısına çıkıyor Monelle. Çocuklarla oynuyor, herkes neşeli.
“Aramızda kimse acı çekmiyor, kimse ölmüyor; biz onların kendilerini, asla var olmayan hüzünlü gerçeği öğrenmeye zorladığını söylüyoruz. Gerçeği öğrenmek isteyenler aramızdan ayrılıp bizi terk ediyor.
Biz tersine dünyanın gerçeklerine hiç inanmıyoruz; çünkü o gerçekler insanları hüzünlü kılıyor.
Oysa bi çocuklarımızı neşeye boğmak istiyoruz.” Sf.91
Adam acı çekmeyi seçiyor.
DÜŞSEL YAŞAMLAR
Eğlenceli ama okumadım. Ünlü insanların hayat hikayelerinin pek de bilinmeyen ve bilinmesine gerek de olmayan kısımlarını anlatıyor. Tabii bu anlatısı hayalgücüne dayanıyor. Örneğin Napolyon Waterloo Savaşı’na başladığı gün rahatsızdı, Newton kendisini cinsel perhize soktuğu için aşırı entelektüeldi gibi. Ve başka bazı hayali insanların hayali hayat hikayelerinin çok da lazım olmayan bilgileri yer alıyor.
Okumadım.
Eğlenceli gözüküyordu, okusam eğlenirdim muhtemelen ama bu eğlenceden kendimi yoksun bırakmayı tercih ettim.