%100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
(%100 Mind Power)
Jack Ensign Addington
1988
Çeviren: Birol Çetinkaya
Akaşa Yayınları - 1.Baskı - 2001
217 sayfa
Ben bu kitapları okuyunca resmen gaza geliyorum. "Tabi len, tabii ki istersem yaparım, ne yapamayacakmışım yaa, ha haytt"
Böyle birkaç gün sürüyor bu, sonra geçiyor.
Aslında temelde anlıyorum bu meseleleri. Gerçekten de istemenin ve inanmanın bir gücü olduğunu düşünüyorum ben de. Yoksa tarihte az sayıda askeri olan güçsüz orduların, kendilerinden daha donanımlı orduları yenmesini nasıl açıklıyorsunuz? Ya da ölümcül hastalığı olan ve doktorların birkaç ay/yıl ömür biçtiği hastaların iyileşmesini, yıllarca yaşamasını nasıl açıklıyorsunuz? Var işte istemenin ve inanmanın bir gücü. Sorun şu ki;
1. Ne istediğimizi biliyor muyuz ve bunu gerçekten istiyor muyuz?
2. Buna inanmamızın önündeki engeller ne?
İsteklerim milyonlarca insanınkinden farklı değil. AŞK - İŞ- EV ekseninde istekler. Ama mesela bunları açılımlayamıyorum. İş şöyle olsun, ev böyle olsun diye spesifik olarak somutlaştıramıyorum.
Aklım yetmiyor galiba, bilemedim.
Bir de korkuyorum ne yalan söyleyeyim.
Kitapta da buna dair bir örnek var:
sf.29 |
Al işte.
Ondan sonra "iste"
İstemenin bu tehlikeli hali ile ilgili bir somut örnek de benden gelsin. Bursalı bir arkadaşım, çalıştığı şirketin tüm şehirlerdeki yetkililerin olduğu bir toplantıda, Antalyalı bir beyi pek beğenir. "Keşke bu bey Bursa'ya gelse, burada görevlendirilse." der. Ve ta tam. Adamın görev yeri gerçekten Bursa olur, adam Bursa'ya gelir, ve fakat EVLENMİŞ OLARAK.
İşte o yüzden isteme meselesi biraz tehlikeli gibi.
"Hayırlısı" deyip çıkamıyor muyuz işin içinden?
*
Kitabın yazarı epey dindar. Hz.İsa'dan, İncil'den örnekler var bolca.
Mutlak Güç
Yüce Zeka
Evrensel Akıl
Sınırsız Kaynak
Bunlar varmış bizde, içimizde içimizde.
*
İsteklerimizin gerçekleşmeyeceğine dair hemen peşi sıra gelen olumsuz fikirler neler, bunları tespit et diyor yazar.
"Olumsuz düşüncelerinin farkına vardıkça bunları yazmasını istedim. Daha sonra bunları analiz edecek ve olumlu karşılıklarını bulmaya çalışacaktı."
İşte sonra olumlu bir kendini yönetme planı çiziyormuşsun. Hayata olumlu bakmanın olumsuz bakmak kadar kolay ve çok daha üretken olduğunu görmeye başlıyormuşsun.
"Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki, düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşür." sf.32
Yemin et.
Bak deneyeceğim ben bunu.
*
Bölüm sonlarında rahatlatıcı ve telkin edici, adeta dua gibi sözler var:
"Düşüncelerimi seçme hakkım olduğunu idrak ettim.
Kendim için sağlık, mutluluk, refah, sevgi ve anlayış düşüncelerini seçiyorum.
Şu anda aklımı, fikirleri almak üzere açıyorum. Biliyorum ki sonsuz bilgi ve daha önce denenmemiş yaratıcı fikirlerle dolu bir kaynağa sahibim. Sonsuz Zeka'ya güveniyorum.
Kendimi harika hissediyorum! Güçlü ve sağlıklıyım ve bunun tadını çıkarıyorum.
Yaptığımı iyi yaparım ve doğal olarak da hep iyi sonuçlar alırım.
Deneyimlerimi harika insanlarla paylaşıyorum.
İhtiyaç duyduklarım ve bana ihtiyacı olanlar kapıma gelir.
Düş gücümü yapıcı olarak kullanıyorum ve arzuladığım hayatı gözümde canlandırıyorum.
Bütün düşlerim harika bir biçimde gerçekleşiyorlar."
Ver coşkuyu ohhh
İçre içre gaz doluyorum.
Bu duasal sözler yogada da var. Yoga yaptıktan sonra buna benzer şeyler söyleniyor.
Yogaya da gitmişliğim var benim. (Ay benim yogaya başlamamın çok aptalca bir hikayesi var. Parantez içinde özetle anlatayım. Hoşlaştığım bir bey vardı. Facebook hesabında bir yoga merkezini paylaşmış. "Aaa sen yogaya mı gidiyorsun? Ben de yoga yapmayı düşünüyordum ne zamandır." diye yalandan muhabbet açmıştım. Yoga yapmayı düşünüyormuşmuşum, hem de ne zamandırmışmış. O an adam aikido merkezi paylaşmış olsa "Aaa ben de ne zamandır aikido yapmayı düşünüyordum." diye yavşayacaktım. Hemen ertesi gün cumartesi, gidelim madem, dedi. Cuma akşam ben iş çıkışı yaldır yaldır mağazalarda dolanıp tayt aradım ya. 70 liraya tayt, 50 liraya tişört aldım, sanki evde yokmuş gibi, heyecanlandım ama ne yapayım. Paylaştığı yoga merkezi bir arkadaşınınmış, kafasına eserse gidiyormuş. Bir daha gelmedi. Ben kursun parasını peşin verdiğim için 1 ay gittim. Neyse bu aramızda kalsın)
*
Kitabın devamında zamanı iyi kullanmak, sakinleştirici hap kullanma, iyi hafıza, korku, sigara bağımlılığından kurtulma, uyku sorunu... konuları var. Bunlarla ilgili problemim olmadığı için ilgimi çekmiyor. Problemim ilk mevzular.
İnanmak istiyorum ben bunlara.
Bir yolunu bulup inanacağım her şeyin güzel olacağına.
Ha bu arada pardon, böyle gelecek zamanlı konuşmamalıymışız. Bilinçaltımız gelecek zamanı anlamıyormuş. O sadece şimdiyi biliyormuş. Olacak, yapacağım... gibi kalıplar kullanırsak o gelecek zaman hiç gelmezmiş.
"Elde etmek için ne gerekirse gereksin, mutlu bir evliliğiniz, başarılı bir iş hayatınız olduğunu, sağlıklı ve aktif, sevgi dolu ve herkes tarafından sevilen birisi olduğunuzu düşünün. Zihinsel olarak kendinizi bu havaya sokun." sf.61
Yani sanki isteklerimiz olmuş gibi konuşmamız ve düşünmemiz gerekiyormuş ki mal bilinçaltımız anlasın.
"Elde etmek için ne gerekirse gereksin, mutlu bir evliliğiniz, başarılı bir iş hayatınız olduğunu, sağlıklı ve aktif, sevgi dolu ve herkes tarafından sevilen birisi olduğunuzu düşünün. Zihinsel olarak kendinizi bu havaya sokun." sf.61
Yani sanki isteklerimiz olmuş gibi konuşmamız ve düşünmemiz gerekiyormuş ki mal bilinçaltımız anlasın.
Bilinçaltının mallığı ile ilgili bir yerde mi okudum, bir yerde mi duydum, şöyle bir şey. Bilinçaltı iyi kötü, doğru yanlış gibi değer yargılarını anlamıyormuş. Aklımızdan geçeni saf bir şekilde alıyormuş. Mesela akşam dizi izlediniz, dizide karakter kaza yaptı, siz de üzüldünüz. O şekilde yattınız, aklınızda izlediğiniz kaza. Bunun üzerine bilinçaltı diyormuş ki:"Hımmm sahibim kaza yapmak istiyor."
Böyle bir malla yaşanır mı ya?