LATİFE HANIM
Yazarı: İpek Çalışlar
Yayınevi: Doğan Kitap
Basım Yılı: 1. Baskı-Haziran 2006 , 6. Baskı-Haziran 2006
Sayfa Sayısı: 520
Kızım olsa adını Latife koymayı düşünürüm. O denli sevdim Latife Hanım'ı.
Atatürk'ün gece geç saatlere kadar arkadaşlarıyla birarada olmasına sinirlenirmiş de üst kata çıkıp topuklarını yere vururmuş falan... Böyle karikatürize edilmiş bir Latife Hanım'ı büyük saygısızlık olarak değerlendiriyor yazar. Ben de.
Latife Hanım, müthiş eğitimli, kültürlü, görgülü bir kadın.
Böyle avam hareketler yapacak tıynette değil.
Ama bir dönem, Latife Hanım'ın bu şekilde kötülenmesi politik bir gereklilik gibi algılanmış.
Atatürk ve Latife Hanım boşandı. O yüzden Latife Hanım'ın kötülenmesi gerekiyor ki bu boşanma toplum nezdinde de haklı bulunsun. Böyle bir algı varmış.
Latife Hanım, bir kere çağının çok çok ötesinde bir kadınmış. Bugün için bile fazla hatta.
İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça, Farsça bilen bir insan. Üstelik "derdimi anlatacak kadar" seviyesinden çok çok daha fazla. Diplomatik yazışmalar, kitap çevirileri yapabilecek kadar üst seviyede bir dil bilme. Kadın gitmiş Londra'larda, Paris'lerde yaşamış, eğitim almış.
Bu kadar dil bilmesinin yanısıra, hukuk eğitimi de var. Edebiyatla da ilgili.
Dolu, dopdolu bir kadın
Gerçekten Atatürk gibi bir lidere böyle bir eş yakışırdı.
Ya da Latife gibi bir hanıma ancak Atatürk gibi bir eş yakışırdı.
Latife Hanım, bu muazzam birikiminin yanısıra karakter olarak da çok güçlü.
Öyle aman eşimi alttan alayım tavrı yok. Çatışmalarının başlıca sebebi de bu.
Latife Hanım, eşinin arkasında değil, yanında olan bir kadın.
Atatürk de nereden bakarsanız bakın, sonuçta tek adam olarak devrine sözünü geçirmiş bir lider. Kendisine diklenilmesine tahammülü yok.
Bir de biliyorsunuz Atatürk arkadaşlarını çağırıp gece yarılarına kadar sohbet etmeyi seviyor.
Fakat sağlığı tehlikede.
Latife Hanım, Atatürk'ün sağlığını düşünerek bu düzensiz yaşama müdahale ediyor. Bunu hani bazı kadınların yaptığı gibi alttan alta, ne bileyim çaktırmadan falan yapmıyor. Vardır ya, kadın çeşitli katakullilerle erkeğin aklına birşey sokar, sonra erkek de bunu kendi kararıymış zanneder. O böyle kadınsal oyunlardan uzak. Çat diye söylüyor, çat diye yapıyor aklına geleni.
Ama Atatürk bu müdahalelere dayanamıyor.
İsmet İnönü'nün dediği gibi, eğer Atatürk, Latife Hanım'ı dinleseydi belki daha uzun yaşardı.
Boşanmaları da biraz sancılı oluyor. Atatürk ve Latife Hanım Batılı gibi evleniyor. Gelin, damat, şahitler. O dönem için henüz uygulanmamış bir usül. Ancak boşanmaları geleneksel oluyor. Atatürk, Latife'yi gönderiyor. Böyle bir tablo gözüküyor.
Bu tablo yabancı basında çokça eleştiriliyor. Hatta bir karikatürde Atatürk, smokinli, batılı, modern maskesinin altında şalvarlı, sarıklı bir tip barındırıyor gibi resmediliyor. Batılı gibi evlendiler, doğulu gibi boşandılar... tarzı haberler çıkıyor.
Yalnız bu haberler yerli basında bu şekilde yer almıyor. Dümdüz, herhangi bir yorumdan, düşünceden, eleştiriden uzak bir haber olarak kamuoyuna duyuruluyor boşanma.
Basın o zamanlar da özgür değilmiş yani.
Ölümsüz Atatürk'ün üstüne bu kitabı okuyunca şahane oldu.
Atatürk biyogrofilerinde ister istemez Latife Hanım'a da yer veriliyor ama bu çok derinlikli bir anlatım olmuyor. Yazar, çeşitli kitaplarda yer alan Latife Hanım hakkında yazılanları da karşılaştırmış.
Latife Hanım, evliliği boyunca siyasetle içli dışlı oluyor. Siyasi yazışmaları okuyor, yazıyor vesaire.
Belki de bu yüzden, boşanmalarının ardından, çok şey biliyor diye pek çok kişi tetikte bekliyor.
Siyaset dünyasının bu kadar içinde biri olarak bazı kimselerin sırlarına da vakıf Latife Hanım.
Ayrıca aktif bir şekilde siyasete atılabilecek kapasitesi de var.
Ama bir şekilde susturuluyor. Bastırılıyor. Sindiriliyor.
Çok yazık.
Hem o dönem için yazık. Hem de bugün adının anılmaması yazık.