25 Nisan 2012 Çarşamba

KİTAB-ÜL HİYEL





KİTAB-ÜL HİYEL


Yazarı: İhsan Oktay Anar

Yayınevi: İletişim Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım 1996, 22. Baskı 2011

Sayfa Sayısı: 154


Hani Hezarfen Ahmet Çelebi kendi icat ettiği takma kanatlarla Galata Kulesi'nden Üsküdar'a kadar uçmuş da sonra aklıevvelin biri padişaha '' Ey devletlum, bu çelebi kuş gibi uçar ama halk sizin de onun gibi uçmanızı bekler, uçamıyorsunuz diye de size saygı duymaz.'' demiş ya. Ya da bunun gibi birşey. Aklımda böyle birşey kalmış. Ben kendim uydurmadıysam eğer olmuş böyle birşey. Olmadıysa kim çıkarıyor bu lafları kardeşim? 

Şuraya varacağım. İşte böyle değişik icatlar yapan insanları hep bi aşağı çekmece, hep bir değerini bilememece.
Ahan da bu kitapta da öyle. Adam ne biçim şeyler yapmış. Teknik çizimleri de var. Bi el atsalar belki de ilimde, fende, sanayide bir numara olunacak ama yok. 

Gerçi bir kısmı Zihni Sinir projeleri gibi ama yine de icat çıkarana şahsen benim saygım sonsuz. 

Bir de böyle teknik çizimleri de olan bir kitabı bir roman kurgusuyla okumak çok güzeldi. 

21 Nisan 2012 Cumartesi

PUSLU KITALAR ATLASI


PUSLU KITALAR ATLASI

Yazarı: İhsan Oktay Anar

Yayınevi: İletişim Yayınları

Basım Yılı: 1. Baskı 1995 - 44. Baskı 2012

Sayfa Sayısı: 238


Neye üzülüyorum biliyor musunuz? Bu kitap 1995'te basılmış. Ben 2012'de haberdar oluyorum. Niye haber vermiyorsunuz arkadaşım? Bak ben ne güzel okuduğum kitapları anlatıyorum, tavsiye ediyorum. Kimse de demiyor ki bana bak böyle bir kitap var. Al, oku, çok seveceksin. Herşeye de tek başıma yetişemem ki.

O yüzden öncelikle, böyle bir kitabı okuyup da kimseye söylemeyenin montunun fermuarı bozulsun da, o fermuar ne aşağı inebilsin, ne yukarı çıkabilsin. Öylece ortada kalsın. Öyle, hiç kusura bakmayın, ağır konuşacağım.

Yattığı yerden hayal kurarak gördüğü şehirleri, ülkeleri yazan Uzun İhsan Efendi'nin bu kitabı oğulcuğunun hayatını değiştirir. Ne maceralar ne maceralar.

Bu kitapta da yeniçeriler, martalozlar, deliler, serdengeçtiler, sipahiler, çorbacılar, odabaşları, vekilharçlar, bayraktarlar, başeskiler, karakullukçular, zağarcıbaşı, saksoncubaşı, tüfekçi, zemberekçi, dilenci...Ahan da yine kayboldum.

SUSKUNLAR


SUSKUNLAR

Yazarı: İhsan Oktay Anar

Yayınevi: İletişim Yayınları

Basım Yılı: 1. Baskı 2007 - 9. Baskı 2011

Sayfa Sayısı: 268


Rüya gibi kitap. Hani rüyanda bir ordasın, bir buradasındır ya. Bu kitapta da bir Eminönü'ndesin, bir Galata'da, hop Karaköy'de, hop Tophane'de.

Mükemmel musikinin peşinde geçen bir macera. Tömbekzen, tamburi, kudumzen, udi, defzen, kemani, rebabi, kudunzen, bendirzen, kanuni, miskali, santuri... Kayboldunuz değil mi?

MAKSİM GORKİ TOPLU OYUNLARI 3


MAKSİM GORKİ

TOPLU OYUNLARI 3

YAZLIKÇILAR

&

VASSA JELEZNOVA

Yazarı: Maksim Gorki

Türkçesi: Koray Karasulu - Tansu Akgün - Didem Ataç

Yayınevi: Mitos-Boyut Tiyatro Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım 2005

Sayfa Sayısı: 176


YAZLIKÇILAR

(Yaz Misafirleri)

Gorki, 1904'te yazdığı bu oyunda Rusların Antalya maceralarını anlatır.

Şaka.

Bir eli yağda bir eli balda Rus burjuvasının arada bir istemeyerek de olsa yaptıkları iç hesaplaşamları anlatır. Hiçbiri halinden memnun değildir. Memnun olmak için birşey yapacak kudrette de değildir. Anca yesinler, içsinler, dert yansınlar. Dans, müzik, balalayka. Acık memleket meselelerine kafa yorun. Şimdiden kafa yorun ki şurada 1917'de Ekim devrimi olacak memleketinizde. Hazır olun. Heyy kime diyorum, ohoo.


Vassa Jeleznova

1910 yapımı Maksim Gorki oyunu.

Bu Vassa var ya Vassa. Ne anasının gözü kadın. Zengin ama parasını kimseye koklatmayan, kendisi de harcamayan, cimri zenginler yok mu, onlardan işte. Para hırsı gözünü öyle bir bürümüş ki ne çocuğunu tanıyor, ne kocasını. Bu var ya, gözünü kırpmadan herkesi satar bu. Yılaaaann.

Ama çok böbürlenme Vassa Jeleznova, senden büyük Allah var.

MAKSİM GORKİ TOPLU OYUNLARI 2


DİPTE

(AYAKTAKIMI ARASINDA)

&

DOSTİGAYEV VE DİĞERLERİ



Yazarı: Maksim Gorki

Türkçesi: Koray Karasulu

Yayınevi: Mitos-Boyut Tiyatro Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım Mart 2004

Sayfa Sayısı: 160


DİPTE

(Ayaktakımı Arasında)

Maksim Gorki'nin 1902'de yazdığı bu oyun,onun en ünlü oyunuymuş.

Toplumun ezilen, dışlanan kesimi dile getiriliyor burada. Bir pansiyon dolusu fakir. Kimisi önceden zenginmiş, sonra tüm varını yoğunu kaybetmiş, kimisi ezelden beri yoksulmuş, kimisi öyle, kimisi böyle, bir dolu insan.

Okurken, sahnede nasıl canlandırılır sorusu geçti hep zihnimden. Çok karmaşık bir matematiği var oyunun. Oradan biri birşey diyor, öbür taraftan biri cevap veriyor, yandan biri giriyor, biri laf atıyor, biri gidiyor, hop o ona soru soruyor, o ona cevap veriyor falan. Zaten bir sürü insansınız, bir sırayla konuşun kardeşim.

Bir de çok konuşuyorlar zaten. Günlük konuşmalar bunlar. Bu ''toplumun en dibindeki'' insanlarının gerek kendi hayatlarına, gerek başkalarının hayatlarına, gerekse genel olarak hayatın kendisine dair günlük muhabbetleri, yaşama tutunma çabaları anlatılıyor.


DOSTİGAYEV VE DİĞERLERİ

Gorki'nin yazdığı son oyun. 1932'de yazdığı bu oyunda Dipte'nin tersine tepedekiler var. Tüccarlar, fabrikatörler... Rusya'da o dönem devir değişiyor, devrimdi, ihtilaldi ama bizim burjuvaların umrumda değil. Amaan çok da tın. Aslında adamlar ekmeğinin peşinde bir yerde.

14 Nisan 2012 Cumartesi

OLMEDO ŞÖVALYESİ


OLMEDO ŞÖVALYESİ

Yazarı: Lope De Vega

İspanyolca Aslından Çeviren: Yıldız Ersoy Canpolat

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Sayfa Sayısı: 118


İspanyol edebiyatının önemli bir ismi olan Lope de Vega'nın 1600'lerde yazdığı bu oyunda Olmedo şövalyesi Don Alonso'nun, büyük aşkı Dona İnes'e kavuşma ya da kavuşamama öyküsü var.


Zaten kavuşursan meşk olur, kavuşamazsan aşk olur

Aslında çok da kavuşulamayacak bir durum yok burada ama gençlerin başında kavak yelleri estiği için sağlıklı düşünememişler.

Babası, Dona İnes'i Don Rodrigo ile evlendirmek istiyor. Ama Dona İnes, Don Alonso'ya aşık. Don Alonso da boş beleş bir adam değil. Cesur, zengin, saygıdeğer bir soylu. Dona İnes zaten babasına dese ki ''Ben Don Alonso ile evlenmek istiyorum. Biz birbirimizi seviyoruz.'' Babası zaten karşı çıkmayacak. Ama illa bir allengirlikler, bir alicengiz oyunları, bir kumpaslar falan. İnsan gibi söyleseniz, sonuç herkes için en hayırlısı olacak ,gençler birbirini sevmiş, beğenmiş'e bağlanacak mesele ama ı -ıh. Akıllanmıyor bu gençlik mirim, akıllanmıyor.

Bu arada kitapta güzel bir söz var. Onunla bitireyim.

'' Ana rahmine düşerken,
iki gönül bir olmazsa
mükemmel olmaz yaratık.''

KUKLA


KUKLA

Yazarı: Ahmet Ümit

Yayınevi: Everest Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım 2002 Om Yayınevi- 19.Basım 2010 Everest Yayınları

Sayfa Sayısı: 504


Artık işten elini eteğini çekmiş bir zamanların başarılı gazetecisi, yıllardır görmediği üvey kardeşi ile karşılaşır. Ama bu karşılaşma basit bir rastlantı değil, kirli işlere bulaşmış üvey kardeşin planının bir parçasıdır.

Bu plan nedir?

Bu üvey kardeşin olayı nedir?

Perde arkasında yaşanan devlet sırları nelerdir?

Aslına bakarsınız heyecanlı, sürükleyici bir konu ama ne yazık ki kullanılan dil çok bayık. O kadar gereksiz ayrıntılarla dolu ki kitap.

Mesela bazı kitaplar vardır, bir gün okumayın unutursunuz o güne kadar okuduklarınızı. O kimdi, bu kimdi, nerde kalmıştım, koparsınız kitaptan.

Ama diğer bazı kitaplar da vardır ki günlerce okumasanız, döndüğünüzde kaldığınız yerden devam ettiğinizde hiçbir noksanlık hissetmezsiniz. Ahan da bu o kitaplardan. Başladım ben bunu okumaya. Ama sonra araya başka kitaplar, aramıza yollar, yabancı kollar, zor yıllar girdi. Günler sonra geri döndüm ben buna, hiç te o kadar uzun süre ayrı kalmamışız gibi devam ettim kaldığım yerden, tek sayfa bile geri dönme lüzumu görmeden.

Gazeteci kardeşimizin kendi içsel düşünceleri o kadar fazla ki. '' Peki şimdi ne yapmalıyım? Bu işlere bulaşmayı hiç istemiyorum. Ama bulaşmadan da yapamayacak gibiyim. Bir yandan gazetecilik merakım, öbür yandan tembelliğim. Ah bu tembelliğim. İçki yok mu içki. Bir içeyim de kendime geleyim. Hah içtim ,iyi oldu, kendime geldim. Peki şimdi ne yapacağım? Kafam o kadar karışık ki...''

Hay kafasına oklavayla vurduğum.

Tüm bu kafa sıkan gereksiz ayrıntılara katlanabilirim diyorsanız, vatan millet aşkıyla, devlet kontrolünde cinayetler işlemiş, bunu yaparken başka pisliklere de bulaşmış insanlar anlatılıyor burada.

EKMEĞİMİ KAZANIRKEN


EKMEĞİMİ KAZANIRKEN

Yazarı: Maksim Gorki

Çeviren: Hande Nurel

Yayınevi: Bordo Siyah Yayınları


Sayfa Sayısı: 479



Maksim Gorki'nin çocukluk yıllarını anlattığı ''Çocukluğum'' kitabından anlaşıldığı kadarıyla bu büyük yazar o dönemde eline bir tane bile kitap almamıştı.

''Bir tane bile kitap okumadan nasıl yazar olunur? Üstelik de dünyaca ünlü klasikleri yazan bir yazar?'' diye başımı ellerimin arasına almış kara kara düşünürken cevabı bu kitapta buldum. İlk gençlik yıllarında Maksim nihayet kitaplarla tanışıyor ve çok seviyor. Her fırsatta kitap okuyor. Ama bu fırsatları bulmak çok kolay olmuyor onun için. Zira işi başından aşkın. Temizlikçilik mi dersin, hamallık mı dersin, yapmadığı iş kalmıyor.


Çok zor bir hayat yaşamış, dağlara taşlara Ya Rabbi.


Gerçi kitabı sonuna kadar okumadım, itiraf edeyim. Sıkıldım. Evet çok zor, çetin, acımasız bir hayat. Ama sıkıcı beya. Sıkıldım bıraktım.