Cumartesi, Eylül 19, 2009

Onlar ve bizler

Bizimkilerin bize özgüven veremedikleri dönemde (ne varsa bu küçüklükte verilemeyen şeylerde var, verilmeyince bizim gibi orta saha çocukları peydah oluyor işte, siz siz olun ne verecekseniz küçükten verin küçükten) insanları onlar ve bizler diye ayırırdım. Onlar zengin ve mutlu insanların adıydı "bizler" ise; kiremitleri dahi yıkık evlerin viranlarından satın alınmış, akan ve kokan evlerin insanları.

Hiç sebepsiz onlara karşı nefret beslerdim. Tek suçları belki bir sürü renkli kokulu silgilerinin olması, tüp yapıştırıcıları tam bitmeden okulun çöpüne atmalarıydı. Belki okul çantalarının ve defter kaplarının üzerinde en sevdiğim çizgi film insanlarının figürlerinin olmasıydı. Yemek saatlerinde biz salça yerken onların salam yemesiydi. Çantam abimden kalan, altı kocaman yamanmış haki yeşil bir çantaydı, seyahat çantasına benziyordu. Çantamla dalga geçtikleri içinde nefret etmiş olabilirim, hatırlamıyorum işte çocuklukta kaldı.

Onlar bizim mahalleye sadece "çocuk bakıcısı, hasta bakıcısı, ev temizlikçisi, ölü yıkayıcısı" gibi aramalar için gelirlerdi. Olaki gelip son model arabalarını park ettiler anında tekerinin havasını alırdık, hergün bize havamızı aldıran arabadan ancak böyle hırsımızı alırdık.
Bazen onların okullarının civarına yolum düşerdi. Dikkat ederdim o yöne doğru hiç bakmıyorum. Eğer bakarsam o mutlu ve hiç derdi olmayan (!) zengin veletlerin durup dururken günahını da alacaktım.
Onlar benim olmayan herşeye sahiptiler bunun nedenini bir türlü anlayamazdım. Beni aşağı gördüklerini düşünürdüm, benim hakkımı yediklerini, bana acıyarak baktıklarını. Birgün onlardan birilerini sevdik, onlarda bizden birilerini sonra onlarla halay çektik parmaklarımızı tuttu onlardan birileri, demekki tutmaktan tiksinmiyorlardı. Bütün önyargılarım ve özgüven sorunum böyle böyle ufalıp gitti.

Ta ki...

İstanbul'a halatını almadan himalaya'lara tırmanmaya çalışan bir dağcı gibi geldim. Aylar önceden hayalini kurduğum halde ne yapacağımı, nerde kalacağımı hiç hesaplamamıştım. Kafası dumanlı bir himalayaydım. Elbette ki bu bir "iç turizm" değildi, otogara yüzümde kocaman bir tebessümle inmedim.
Amaçlarım vardı, ne olduklarına dair hiç birşey bilmediğim ulvi amaçlarım. Ne kimselere sığınmaya ne de asalak olmaya niyetim yoktu. İnsan hayalperest olunca yarınını hayal ederken öylesi canlı renkler kullanıyorki, hayallerde siyah ve gri tonlara yer yok. Oysa madalyonun ön yüzü şapa oturmakmış.
Hayallerim, pırıltılı renkler kullanarak beni kekledi! Böyle parazit gibi oraya buraya tutunarak yaşamak yoktu vaadleri arasında! Eğer illa bir parazit olacaksam bit olmak istiyorum, hiç değilse kendi saçlarım arasında kayıplara karışıp giderim.

Annem recep ivedik'in "buğdaylar baş vermeden kör buzağa topallamazmış" lafı gibi buzağılı bir deyim söyler; "yularından boşanmış buzağa" misali acıkınca annemin memesini emmem gerektiğini bile düşünmeden, hiç hesap yapmadan, bodoslama daldım "burası istanbul'a". Sonrada orada tıkandım kaldım.( böyle yavaştan kıyın kıyın ajitasyona kayan yazılar yazdığımda yine bir yerlere kaçasım geliyor, her zaman trajikomik yazılardan yanayım çünkü hayat zaten bok gibi birde acındırıkçı, melankolik, ağlak yazılar yazıp boku iyice cıvıklaştırmanın anlamı yok da hep yapıyoz işte ) Bu hal beni yine o eski takıntıma götürdü. Onlar ve bizler, onlar ve bizler, onlar ve bizler,varmış, yokmuş, varmış, yokmuş. Ben neden bu haldeyken onlar orada öyleler? Neden? Ama nedennnn??
Bir gün sırf onlardan durup dururken nefret etmek için bebek'e gittim. Kendimi kill bill filmindeki deri tulumlu suikastçiler gibi hissediyordum. Oysa üzerimde dolama bir nepal etek, pislick tişört ve bez çanta vardı, hipilere benziyordum bir tek marihuana resimli aksesuarlarım eksikti. Benden olsa olsa nepal sokaklarında yaşayan keş (iş) olur.

Sol tarafımda deniz ve şu meşhur barlardan bir dolusu. Sağ yanımda yalı mı diyorlar, köşk mü, başka bişey mi bilmiyorum acayip süslü püslü evler sıra sıra. Bir kaplan gibi pusup kesmeye başladım masum insanları. Bilseler dışarıda yumruklarını sıkmış kendi kendine gelin güvey olup duran bir kızın dolaştığını.
Evlerin çoğu perdesiz içerisi şam şam şakıyor. Bizim evlerimizde kalın kalın güneşlikler örtülü olur çünkü o evde pek değerlimiz namus kavramımız gezinir. Birilerinin biryerlerimizi görmesi endişesini taşırız, gözüyle bizi yiyecek insanlardan korkarız, kendimize bayılırız!
İçerilerde beni tüm ailemle birlikte satın alacak büyüklükte ve çoklukta tablolar, pırıl pırıl yanan lambalar vardı. Balkonlarda yemek yiyip sohbet edenler mutlu muydu ne? Daha başka ayrıntıları görmek için bir ağaca tırmanmam gerekirdi ama görgüsüzlüğümü etrafta yürüyüş yapanlardan saklamam icab ediyordu. Önümden sarı bir ferrari geçti yine durup dururken ferrariye orta parmak çıkardım. İçinde giden ben olsaydım sorun olmazdı heralde, insanoğlu çiğ süt emmiş.
Bu saçma nefret seromonisinden o işlemeli saraylardan birinde kendi halinde sessizce oturan yaşlı bir amcayı görünce sıyrıldım, kendimi ve yaptığım şeyi sevmedim. Belkide bende onlardan biriyim, şu anda herhangi bir tarlada pamuk toplayan işçi kızda kendisine "bizler" bana "onlar" diyordur kimbilir.
foto

HALALUYA: lafı uzattım köpekler hani kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırınca ne der? "hıyimi hıyımi muyiii" işte tamda öyle diyerek ablama sığındım, bu yerinde kaçış tatbikatıda sona ermiş oldu artık bir dahakine, kısmet

33 yorum:

  1. Lise çağlarında,ekmeğime katık edeceğim bir tabak yoğurdu,arkadaşım kaşıklarken içim gidiyordu.Zira o yoğurt ekmeğe bandırarak yediğimiz zaman karnımız doyuyordu.Ama ailesinde (herkes gibi)yoğurdu kaşıklayarak yiyen arkadaşım,bilmiyordu ki benim ikinci bir tabak yoğurdum yok.Her nedense,bu şartlarda dahi ötekilere kin duymadım.Sebebini bilmiyorum.Hiç lastik patlatmadım,araba çizmedim,duvara yazı yazmadım.Sebebi gerçekten bilmiyorum.Olsa olsa erken kaybettiğim dedemin öğütleri olabilir.
    İçim eriyerek okudum,okuyorum yazılarınızı.Ajitasyon kokan yazı da olsa,yaşanmış gerçekler bunlar.Binlercesi de halen yaşamakta.
    Var olmak zaten başlı başına zorluk.Siz gençler bunu daha radikal bir biçimde ,açık seçik ifade ediyorsunuz.Doğrusu ben de beğeniyor ve takdir ediyorum.
    Ama bunları burada yazıp ortaya dökmek de güzel.
    En azındaniçimizi dökmüş oluyoruz.Psikologa gideceğimize.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Siminyam,bir daha kimden,neden, nereye kaçarsan kaç,kendinden ,evdekilerden kaç,ama yazı yazabileceğin ,interneti olan ,bir yere kaç anam bacım.çok özledim yazılarını bu kadar aralarını uzatma ,lütfen

    YanıtlaSil
  3. "Vurun abalıya kep'i düşmesin" misali. Varol Siminya eline sağlık nefis anlatımlı güzel bir yazı. Seni sen olduğun için değil, seni ben olduğun için çok severek okuyorum.

    YanıtlaSil
  4. ehauahau eeeet ne varsa kucukken bizimkilerin sizinkilerin onlarinkinin veremediklerinde var, ozguven kesinlikle :)))
    mesela bende yok :)))))
    ciddiyim biraz daha ugrassam asmak icin psikolog kada bilgi sahibi olucam aq :s

    YanıtlaSil
  5. Bu sorgulamalar bitmez Siminim.. Ne dersen de bazıları 1-0 yenik geliyor dünyaya..
    Ben çocukken filmi en başa sarmaya kalkar, ilk zengin insan nasıl zengin olmuştur acaba diye kafa yorardım. Öyle ya, her yer sahipsiz..Kapan kapana mı gitmiştir? Salaklar eli boş kalıp halen fakirdirler, açıkgöz olanlar almış başını gitmiştir ve halen devam ediyordur diye bu işi bir türlü çözemezdim.
    Tertemiz bir kalp taşıdıktan sonra senden zengini yoktur.Para el kiri derler, çoğu insanı insanlıktan çıkarmıştır üstelik..
    O yüzden yorma o güzel kafanı Simincim..
    İyi bayramlar diliyor, öpüyorum seni..

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. parasız büyümüş olmamdandır herhalde, bu yazdıklarının okuyunca kendimden tiksindim. böyle yazılar yazma be içim gidiyo, tuhaf oluyorum. sen hep harala gürele, güleceğimiz yazılar yaz. bırak gerçek hayatı anlatmak reel cilere kalsın. biz fake, fakeye mutlu da olabiliriz.
    yapmak istediklerimizi, yapmışız gibi yaşamayı seviyorum.

    YanıtlaSil
  8. herkesin bir zamanlar fakirlik çektiğinden veya ötekiler gibi hissettiğinden eminim, kendimi asla apayrı yere koyup duygu sömürüsü yapmak istemiyorum, sadece kalbimdeki yalnış veya doğru duyguları aynen hissettiğim gibi anlatmak istiyorum. sizde olmaması ne iyi ama bende ciciyim bak, bakmayın bu suikastçi ayaklarıma :)

    YanıtlaSil
  9. Siminyam, bayramin kutlu olsun:)) Yaziyi okumaya sonra gelicem, bayram tatlimi ayirmayi unutma:))

    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  10. Canımın içi Siminim,

    Bu duyguları hissetmeyen kişi pek yoktur. En azından belli dönemlerde çoğu kişi bu duyguları içinde yaşamıştır.

    Ben şahsen bu uzun sayılmayacak yaşamımda, öyle iki önemli hayat dönemeci geçirdim ki, bu dönemeçler sonrasında, değil insanlar arasında ayırım yapmayı, her insanın kendimden üstün görmeye başladım. Bunların birincisi, geçirdiğim bir kaza sonrası idi. Diğeri de, deprem sonrası yaşadıklarım ve ondan aldığım dersler.

    Elbette bu yaşanmışlıklar içinde kendimi o insanlarla aynı cinsten olup olmadığımı sorguladığım, insanlıktan nasiplenmemiş kişilerin yaptıklarına da şahit oldum.

    Fakat, ne olursa olsun, bütün kötülüklerin kişinin kendisinden gelebileceğini ve eğer kişi kendini bu kötülüklerden sıyırabildiği taktirde, karşısındaki kişilere de bu elektriği verebileceğini gördüm, öğrendim, anladım.

    Senin de, kalbinin pırıl pırıl olduğuna eminim. Bu nedenle de seni çok seviyorum. :))

    Bayramını en güzel dugularımla kutlar, huzur ve mutluluk getirmesini dilerim.

    Sevgilerimle, öpücüklerimi yolluyorum.. :))

    YanıtlaSil
  11. yorum yazamıyorum sana

    YanıtlaSil
  12. duygularımı okudum snki garip birisin sen ya kafamı karıştırıyor bloğundaki çok şey :/

    YanıtlaSil
  13. Ben de kimi zaman kızdım bir takım eşitsizliklere. Mesela benim param olmadığı içn beklemem gerekirken kimisi beklemiyordu. Ama hiç özenmedim ya da nefret etmedim.

    Yazını tam dikkatimi vererek okudum. Çok içtendi, çok meraklandım, yarıda kalmış gibi geldi, belki doyamadığımdan. Belki de şuanki fikrinizi merak ettiğimden. Bu konuda hislerin karışık ama sen yine de insanları sevmeye meyillisin.

    YanıtlaSil
  14. Yazını yine çok beğenerek okudum. Onlar ve bizleri her konuda hissedelim, sadece zengin ve fakirde değil,güçlü/güçsüz;büyük/küçük/ ezen/ezilen;Kürt/Türk;Alevi/Sünni/;Türbanlı/Türbansız;Dinci/Dinsiz...Ve bir sürü onlar ve bizlerde... Bir tek konuda dahi onlar ve bizleri hissedemiyorsak (sözüm meclisten dışarı) sahtekar bir duygusallığımız var demektir ve inandırıcılıktan çok uzağa düşeriz. Empati olması babında; http://deranderan.blogspot.com/2009/09/empati-denen-seye-ornek-olmas-babnda.html

    YanıtlaSil
  15. Hepimiz bu duygulardan nasibimizi aldık sanıyorum.Küçükken çok Kemalettin Tuğcu okumama bağlardı büyüklerim bu isyanlarımı,ama memur babanın okuyan 4 çocuğunun sonuncusu olmak, hep ablaların giysi ve okul malzemelerinin tek varisi olup ,yeni kavramını başkalarında görmekdi asıl bu isyanların sebebi ..

    Bu duygulara sahip olmak o yaşlarda belki farkındalıklarımızı oluşturmaya başladı.Hayata 1-0 başlıyor olmak ,ötekiler daha olaylara vakıf değilken bizi oyuna dahil etti.Başlangıcımız olmadı belki sonumuz hayırlı olsun.

    Herşeyin gönlünce olmasını dilerim.

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  16. Benim onlarım çoçukkene sadece ünlülerdi galiba en saçma salak düşüncemde
    onlar wc ye gırıyormu diye düşünmemdi heralde :S
    ne bilim hiç yakıştırmıyodum walla süslü kokonolara amcalara BEYLERE :P

    YanıtlaSil
  17. çok güzel yazı olmuş, ellerine sağlık..

    YanıtlaSil
  18. umarım iyisindir krakerkelebeği, ve açıkçası bir dostun yazılarını bir parça endişeyle okuyorum desem son zamanlarda, biraz tedirginlik hali belki, ama inanıyorum ki herşey istediğin gibi olacak, belki biraz zaman...peşinden koştuğun düşlerin, peşine düşmeden yakalaman dileğiyle,bayram tadında nice günlere sevgili dost...

    YanıtlaSil
  19. bu blogere ne oldu be hic bitürlü bloglara giremiyorum yorum bırakamıyorum okuyamıyorum bilene :X

    YanıtlaSil
  20. Geldim, yazdiklarini okudum, kendimi ve hissettiklerimi buldum:)) Hani ayri sehirlerde büyüdügümüzü bilmesem, beni yazmissin diycem...

    Hadi ben gidip kendime salcali bir ekmek yapip, yiycem (begendinmi simdi gece gece ettigini:))

    En iyisi ben seni öpüp kacayim:))

    YanıtlaSil
  21. bende giremiyorum adsız sen girememişsin çok mu? üstelik şu adsız halinle girememişsin :)

    :oynasınseninlesiminya, niye bekleyeceğim?

    YanıtlaSil
  22. HAkkaten macera filmi gibi lan neyi bekliycez acaba (düşünen smiley) Acaba kötü yola düşemiyorum dedin adam onu kendine misyon mu edindi? Benim bloga da sahte siminya seni seviyorum falan yazıyo takıntılı sapık edindin ne güzel. Şşşşt canım çekti telefonunu versene arayıp hohlayıp inliycem. Du bak bi "do" vereyim sana "huoooooooooh"

    YanıtlaSil
  23. korhan o bendim manyak herif :))verdimya telimi bloğumda görmedin mi?

    üstteki 007pinokyo abi çok bekledim hadii ?!!'^^+

    ya birde cgdmt yani ...ve} aşkım kıymatlım benim için endişe etmeyin asıl ben sizler için endişeliyim :)) iyiyim bazı olayları yoluna koyuyorum bir iki hırtlak alacağım, adam çizeceğim sonra vın evin yolu :)

    YanıtlaSil
  24. Sabahtan beri verdiğin telefonu arıyorum. Önce bir müzik başlıyor sonra bir kadın bana neler yapacağını anlatıyor; hem neden telefonun açılışında "hoş sohbet'e hoşgeldiniz" diyosun ki çözemedim..

    YanıtlaSil
  25. onlardan söz açılmışken aklıma gelen bir ayrıntıyı paylaşmak istiyorum; sarı karıncalar vardı onları temsil eden, çiğnemenin sevap sayıldığı..

    YanıtlaSil
  26. Yaşamımım en güzel dönemi çocukluğumdur. Bunu blogumda her fırsatta, illa ki dile getiriyorum. İnsanları bıktırdım belki. Ama bu, Adana' da 7 yaşındayken oturduğumuz alt katının tabanı toprak, merdivenleri kırık, kapısı tokmaklı dublex (!) evimizin camından İncirlik Üssü lojmanlarının tam da filmlerdeki gibi bahçeli, bol çiçekli, balkonlu evlerini, sarışın hepsi semirmiş Keti Semi Viki ve diğer çocukların bisikletle salınmalarını izlerken deli gibi kıskanmama engel olmadı.
    İtiraf etmem gerekir ki (sebebini ben de bilmiyorum) çok kıskandığım
    ilk on kişinin içindesin Siminya.
    Bu bir tez konusu olabilecek kadar derin bir duygu. Yanlış anlama. Ya da kıskanma yerine imrenme diyelim. İçinde kötü duygular barındırmıyor çünkü...Senin gibi olmak isterdim...Özgüvenli, güçlü, sözünü sakınmayan vs....

    YanıtlaSil
  27. En azından hiç bir zaman unutmayacağın bir anın oldu. Ben hep şöyle dua ederim..."Alahım benim için neresi hayırlı olacaksa oraya yönelmemi nasip et!" Ve her adımda iyi bir yöne yöneldiğimi hayal edince belki dahada olumlu şeyler yaşarım kim bilir :) Öyle işte... Boşver, koy ... gitsin :D

    YanıtlaSil
  28. Eskisi gibi daha çok yazmalısın SİMİNYA!

    YanıtlaSil
  29. Bazıları daha şanslı doğar onlar hayatları boyunca yan gelip yatarak mutluluk içinde yaşar, bazıları doğuştan şanssızdır. Yan gelip yatanlara hizmet için yaşarlar.

    YanıtlaSil
  30. canımm siminim çok güzel ifade etmişsin.ancak şimdi yazabiliorum.harikasın sen ,sahicisin.yaşadıkların sana çok şey katmış.olumlu anlamda.eminim her şeyin değerini bilecek kocaman tertemiz kalbin var.Allah gönlüne göre versin.öptüm.

    YanıtlaSil
  31. En azından kaçmayı becerebildin. Gittin, yapabildin. Bunu başardın, orada kalmak senin insiyatifinde. Beğenirsen kalır beğenmezsen dönersin. Kalacağın hayatı görüyorsun, dönersen de yaşayacağın hayatı biliyorsun..

    Onları da gördün sizleride..

    Ben bazen kapıcıya özenirim, benden çok daha az maaş alıp, benden ağır işleri yapıp, benden daha çok çalışıp ve benden daha büyük insanların sözümden çıkmamalarını gördüm. Onlar bana özendi ben onlara. Hayatın gamzelerindeki cilve bu olsa gerek..

    YanıtlaSil

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...