tekke etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tekke etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Mart 16, 2010

Eski belalı ile romantik dakikalar

Belalının eskisi yenisi olmaz, belalı belalıdır. Ancak bir çok belalın varsa onları kategorilendirirsin "aşağı mahalledeki belalım, yukarı mahalledeki belalım, önden iki dişi kırık belalım, mapushanedeki belalım, parayı bulunca beni unutan belalım" diye. Benim toplasan iki adet belalım var onları da nasıl değerlendireceğimi, hangi pamuklara sarmalar saracağımı şaşırdım. (memur olan belalım yaban çiçeğim)

İnsanın belalısı olması güzel bişey. Daha bi serimli, düğümlü, çözümlü, daha bi sessiz ve endişeli bekleyişlere gebe hayatın oluyor. Bütün faili meşhur vakaları belalına yıkmak ayrı bir haz veriyor, heyecanı bitmeyen aşk bu işte lan diyorsun. Bozkırda iki el ateş edilse "benim için kurt avına gitti heral", yerküre sallansa "bana güzel görünmek için egzersiz yapıyor" çatıda kedi kaçışsa " ay inanmıyorum tepeme tünedi çılgan" diye palazlandıkça palazlanıyosun, etrafındakilerin yüz ifadelerine bakıyorsun piyasadaki kıymetimi çaktı mı ahali diye. Kendine belalı yapmanın haklı gururu ile bilmem kaç sıfır önde dolanıyorsun mahallede.
Hemcinslerine malum meseleyi "ben çektim siz çekmeyin" diye dudağını türkan şoray ambiansıyla titreterek mustur mustur anlatırken, burun ucuyla duygularını kokluyorsun bakalım beni kıskanacaklar mı diye. Tabiki kıs kıs kıskanıyorlar söylemiyorlar da mimiklerinden, seslerindeki akort ayarlarından, havadaki keskin hased kokusundan anlaşılıyor, sende içten içe kıs kıs gülüyorsun.

Öyle herkese gelmiyo bunlardan, bi belalı kolay yetişmiyor, zaten sayıları da gitgide azaldı. Çünkü zor zanaat, zor meslek. Bir kere belalılığa soyunmuş kişi kati surette korkusuz olacak babaymış, abiymiş, kuzenmiş, dayıymış iplemeyecek. Geçmişi naletmi nalet, kılçıklımı kılçıklı olacak. Hakkında bi sürü söylenti dolanacak " 10 kişiyi deşmiş, 20 kişiyi depelemiş, 30 kişiyi yuvarlamış, 40 kişiyi hırtlaklamış" gibi abartılı, yalan mı gerçek mi belirsiz efsaneleri olacak.
Söylentileri anlatan kişinin vücut hareketleri bile belalının ne biçim bir herif olduğunu hissettirecek; gözler belerik belerik, ağzı hhommms mhoomms gibi kaba saba şekillere girecek, elleri vukuat rakamlarını vurgularken havada daireler çizecek. Belanının burnu problemli olacak sanki kokain çekmişte burnu akıyo gibi hareketler yapacak, sağ elinin işaret parmağını katlayıp onunla burnunu ittirirken sıfhırşk ettirecek. Seninle konuşurken yerdeki bir soda şişesi kırığından çocukluğuna gidermiş gibi arabesksi duracak, gizemlerin gizemlerinde kaybolacak. Arada kaşının altından sana bakarken gözünün ortasındaki noktayı hedef alıp imalı imalı ateş edecek. Yüz verirsen senden soğur başkasına belalı olur, bu nedenle hep kaçacaksın oda kovalayacak. Tavşan kaç tazı kovala oyununun çıkışına sebep olmuş bir olaydan söz ediyorum!


Bu kadar "belalı kime denir, özellikleri nelerdir" semineri vermeme neden olan şeyi söyliycem. Eski belalım kürşat'la karşılaştım hafta sonu tüpçü'de. Yani pek romantik bir ortam değildi, arada bi tüp tıssss diyordu ortalık tüp ossuruğu kokuyordu ama şeyapmayalım gayet marjinaldi bence. Yengem yanımdaydı klasik kadın refleksi olan sivri dirsek dürtmesiyle böğrüme dürttük attı "ahada seninki" dedi. Neymiş lan o benim olan şey diye ortamı radarladım gözgöze geldik, kürşat hemen yerde soda şişesi kırığı aramaya başladı. Neyseki yerde bi tane küçük tüp contası gördü onda kayboldu gitti. Geri döndüğünde msn konuşması gibi yaptık "slm naber iiiiiiiii nassın iiiiiii nolsun iiiiiiiii"
Sonra çıktık oradan katı meyve sıkacağı almak için bir mağazaya girdik yengem gene bir dirsek dürtüğü attı "ahada seninki" dedi. Lan nolui bi aralar çarşıdaki tüm erkekler benim miymiş nedir? bayaa götürmüşüm be heytt yavrum diye bakınırken kürşat yukardan bi yerden önümüze atladı. Aynı anda hem tüpçüde hem beyaz eşya mağazasında karşıma çıkmasından çok gene msn konuşması yapacak olmamızdan ürktüm.
Kürşat'a; aynı anda hem mekke'de hem istanbul'da ki tekkede bulunan evliyalar gibi bir kerameti olup olmadığını sordum. O'da; tüpçüde bizim, burada bizim, heryer bizim dedi. Ben görmeyeli kürşat kürşatSA olmuş. Nerde o tek mal varlığı rambo bıçaa olan, düzlüklerde benim için kurt avlayan belalım, nerde "tüm tüpler benim" derken ağzının sol tarafını omuzuna kadar yayan armut!

Çay söyledi, ürünlerinin kalitesinden söz etti, katı meyve sıkacağının içindeki pıçağın ucunu gösterdi, 4 düğmeli blendır getirecekmiş onu övdü, ne alırsak 36'ı ya bölebileceğini söyledi... Ohooo belalıya bak hele! Ulan insan bi eski günleri yad eder, bi üstüme atlar, bi işmar eder kuyruk sallar bişey yapar. Kafayı arçelik'le, bosch'la bozmuş boş kafa! damacana kafa! Bence artık devlet belalı ithalatına izin versin yerli malında eski kalite yok.

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...