Meclis Ankara’nın Holywood’ıdır. Orada ufacık bir rol kapsan bile kendini
Robert De Niro kadar karizmatik ve havalı hissedebilirsin. Sadece sen değil
yakınlarında; senin orada çalışıyor olmanın engin ve ulu hazzını damarlarında
hissederler. Çevrelerindeki herkesin bu ayrıcalığı bilmesini ve ürkmesini
beklerler.
Ankara’da yaşayıp ta, kendine mecliste en az bir yakın yapmayan yoktur. Cemil Çiçek amcanın torunudur, o olmazsa, Binali Yıldırım teyzenin kocasının kardeşidir yok milletvekili olamıyorsa meclisin aşcısı, bahçıvanı, uşağı bir kuşaktan akraban olur. Yetkilileri bıraktık mecliste teknisyen akrabası olana bile bulaşsan gözü meclis yönüne bakar, konuyu döndürüp dolaştırıp “leb dediğinde leblebi kavuran” yakınına getirir. Bu kataküllilere o kadar aşinasınızdır ki artık o getirmeden sen gidersin. Başkentte işler biraz meclisteki yakınına orantılıdır.
Ankara’da yaşayıp ta, kendine mecliste en az bir yakın yapmayan yoktur. Cemil Çiçek amcanın torunudur, o olmazsa, Binali Yıldırım teyzenin kocasının kardeşidir yok milletvekili olamıyorsa meclisin aşcısı, bahçıvanı, uşağı bir kuşaktan akraban olur. Yetkilileri bıraktık mecliste teknisyen akrabası olana bile bulaşsan gözü meclis yönüne bakar, konuyu döndürüp dolaştırıp “leb dediğinde leblebi kavuran” yakınına getirir. Bu kataküllilere o kadar aşinasınızdır ki artık o getirmeden sen gidersin. Başkentte işler biraz meclisteki yakınına orantılıdır.
Amcamın en yaşlı oğlu Yusuf yıllardır mecliste çalışıyor. Mecliste
nerede ikamet ettiği konusunda hiçbir fikrimiz yok, çünkü bilmemizi istemiyor. Eskiden meclis
lojmanları vekillere hizmet ederken, bizimki kendisini; onların evinden hiç
çıkmayan, Tansu Çiller’le verandada oturup çekirdek çitleyen biri olarak
tanıtırmış. Bunu öyle yüksek sesle yaparmış ki sadece akrabaları değil tüm
Ankara ahalisi onun olduğu belediye otobüsüne binmek istemiyormuş. Otobüse
biner binmez telefonundan bir kaç kurban seçip arar
“Selam gız ben Yusuf. Eve dönüyom
da iki dakika önce Tansu, şu bizim Tansu Çiller leydim çok matrak hatun yav
gebertti beni gülmekten. Siz daha ne gaflarını gördünüz ki. Hatun tam bir gaf
üreteci, bugün bana mutfaktan gave getiriyodu dedi ki “Yusufcum, gankicim,
Rize’de çok kahve yetişiyor orayı Dünya’nın kahve başkenti yapalım ne dersin ? Aha
aha aha. Yav iyi ki tanışıyoz biz bu gızla. İstediğiniz bir iş varsa konuşayım,
çekinmeyin isteyin, bende”
Diyerek telefon ettiği kişiyi hiç ilgilendirmeyen konulara girip çıkar,
bu şekilde kendisiyle aynı otobüse binen, aynı lokantada yemek yeme hatasını
yapan insancıklara cakasını satarmış.
O, telefon ettiğinde biliriz ki kesinlikle yalnız değil. Halkın toplu
halde bulunduğu yerlerden birine pusu kurdu. Genelde aile efradı onun adını
görünce telefonu birbirine fırlatır;
-Sen bak benim
elimde kramp başladı telefonu tutamıyorum auu
-Aman allahım bu
Yusuf abi! Siz bakın benim gidip tüpçüde kaç tane tüp kalmış ona bakmam lazım
Benim telefonumda da adına layık olarak Yusuf Yusuf diye kayıtlı.
Bu kadar yalan sıkmanın başına iş açtığı da çok olmuştur. Birkaç kişi “madem bir sürü vekil tanıyorsun şu işimizi hallet” diye istekte bulunduğunda; “Yarın varayım Bülent Arınç’ın yanına konuşurum sen merak etme” der. Sonrada günlerce kira isteyen ev sahibinden kaçar gibi işini yapacağı adamdan saklanır. Telefonda “oluyo oluyo az kaldı” diye oyalar. Hava atmanın ceremesini akrabalarıyla köşe kapmaca oynayarak çeker, yinede hiç vazgeçmez.