Ben istemezmiydim şuraya seksü resimlerimi koyayım; gelen çarpılsın, ööyle salak olup kalsın, hiç bir yere kıprayamasın ama yok işte öyle ballı memleket. Bi kere ben Ankara'dan gelen her ziyaretçiyi akrabam sanıyorum, o dakka burnuma kan kokusu geliyor. Bu paranoyayı atlatmadıkça ancak profilimin azcığını görüntületeceğim.
Kim lan bu? Deme ihtimalini düşünüp sana yazı hazırladım. Profilime birazcık göz atmak istersen.
Annem beni ne vakit doğurduğunu unutmuş " Güzdü, Eylül'müydü Ekim'miydi neydi; yapraklar dökülüyodu. Süpürkeyi aldım, yokuş aşşaa süpürüyodum birden böğrüme bir sancı girdi "vıyh" didim sen pırtladın" diye anlattığı, bana kendimi köpek eniği gibi hissettiren alengirli bir doğum öyküm var. Elalem antibiyotik kokulu hastanelerde kıçında ebe tokadıyla karşılanır, ben ise "vıyh" la. Hayat hikayemi yazarsam kitabın adını "Vıyh" koyacağım.Olmazda hani olur ya, belki bir kaç bir şey biliyodur diye yalvaran gözlerle babamın hafızasına bakıyorum.
-şiyy ayın 27 si idi gavedeydim (yılın 365 günü olduğu gibi) oğlan geldi "baba annem rahatsızlandı" didi "iyi halt itmiş" didim. Şamarı gösterttim korkup kaçtı. O kadar.
Neyse ki ayın 27. olduğunu hatırlaması önemli bir veri, aklında kaldığına göre kumarda fena ütüldüğü bir gün olmalı.
* Kalabalıklar için çokta bişey ifade etmeyen, en fazla dahada kalabalıklık ifade eden varlığımın 4. Yılı. Güzel bahcemizde ayva ağacına kurulu salıncakta sallanıyorum. Mahallemizde de gecekondu animasyonu çektiğini düşündüğüm Japon ekipler dolanıyor. Beni görünce kadraja alıp sinirli mi neşeli mi anlaşılamayan o heyecanlı yapılarıyla çekime başladılar. Hangi özelliğim dikkatlerini çekti bilmiyorum. Götü boklu, burnu sümüklü, ayağı yalın, üstü alamancı eskisi özelliklerini taşıyan bir velet, oralarda benden bir yığın. Bir taraftan da konuşuyorlar " hay nikomasakan çiuu samurai mata haytt" anlamı: İşte sevgili seyirciler Türkiye'nin başkentinden sefalet manzaraları.
O sırada olanları bana sonradan anlatan annem, Japonları görünce kömürlüğe dalıp küreği kaptı. Samuray görmüş kill Neriman yavrusunu koruyan dişi bir kaplan misali yırtıcı sesler çıkararak ekibin üstüne uçtu. Japonlar anneme birşeyler anlatmaya çalıştıkça annem, küfüre benzettiği sert cümlelerden dahada kudurup düşmanları metrelerce kovalayıp püskürttü. Hala salıncaktaki görüntülerimin Japonya’da hangi amaçla kullanıldığını merak etmekteyim. (yo sanmam maymun belgeseli değildir.. değildir değildir)
* Üç gün masanın altına saklansam “ayol nerde bu çocuk” diye aranmadığım hayatımın 7. Yılında, kayalıkların üstüne kartalların inşa ettiğini düşündüğüm çarpık çurpuk bir okula kaydedildim. Çarpıklı İlköğretim Okulu. Okula gitme nedenim bakkal Şenol'un çemen ekmeklerini yemeyi öğrenmek sonrada o öğrendiklerimi yemekti. Nihayet hayatımda karın doyurucu bir şeyler öğreniyordum. Öğretmenim; sazıyla, fötür şapkasıyla, bıyığını kulağına kadar sivriltip okula türkü çığırmaya gelen babama.
-korkarım kızınız siyam ikizinin doğmamış olanı, ötekini bulun! Diyene değin eğitimle hiç alakam olmadı. Kabul etmeliyim ki yediğim sopa çemen ekmekten daha doyurucuydu.
Bir sabah okuluma doğru çarpım tablosunun birler basamağını tekrar ederek yürürken üzerimden sert bir cisim geçti. Bu sefer o imrendiğim antibiyotik kokusunu aldım işte, hastanedeyim. Oleeey. Büyükler kritik ediyor: Bir motorsiklet boylamasına üzerimden geçmiş ben nasıl dipdiri duruyormuşum, motorcu ne vicdansızmış beni öylece bırakıp gitmiş, zaten görgü tanıklarına göre motor aniden ortadan kaybolmuş vs. vs. Kimin umurunda ben kendimi çok iyi hissediyorum. Sanki beynime motor takılmış, eksik parçalar tamam, elim tamam, kolum tamam, zihnim yunmuş yıkanmış. Canım da ne biçim çemen ekmek çekiyor.
* Nihayet ismimle hitap edilmeye başlanılan ömrümün 17. yılı. Sinemalarımda "Siminya nasıl gaza getirlir" adlı bir sinema filmi oynuyor. İlk anda akla gelmeyebilir diye söylüyorum siminya’yı ben oynuyorum. Bir anarşiste aşık olmakla kalmadım, okuma sevdasına hem örgütçü hem kırtasiyeci bir gencin peşinden sürüklendim. Tırışkadan bir davası vardı o davaya gönül verdik. Hırbo tasarladığı tüm eylemleri bana yaptırdı, geldi gitti dayadı gazı "Kızım varyaa sen çok ateşlisin, sende Jeanne d'Arc'ın ruhunu görüyorum, aha şuraya yazıyom memleketi sen kurtaracaksın, heykelini meydana diktiklerinde " vay beeh ben bu kızı tanıyordum" diyeceğim" diye diye kendimi jan dark olmasada nihat doğan gibi filozofik hissetmemi sağladı. Ben ne yapacağım da heykelimi dikecekler diye sormuyorum bile, yüklenmişim ki gazı allah allah allah allah!
Bir öğlen polisler beni komserim haşmetbaamın karşısına diktiklerinde ciddi bir enerji ve gaz kaybı yaşadım. Haliyle gaz bitince dava da bitti. Dava gitti aşk bitti.
Bu arada sen motor mu kullanıyorsun? Ara ara motorsiklet sesi duyuyorum eğer sen kullanmıyorsan nerden geliyor o ses? Lan!