Eryaman'dan taksiye bindim şoföre "Ulus'a gidelim" dedim sürdü.
Cebimde hiç para yok, işim yok, ailem yok, umudum yok, sokaktayım... Aklıma o anda gelen ve hayatımı tamamen değiştirecek cümleyi kurdum.
-Şöför abi bildiğin iyi, güvenilir bir pavyon var mı? İşsizim ve hiç param yok...
Şoför doğal olarak şaşırdı, pavyonda çalışmak istediğimden emin olup, olmadığımı sordu. Emin değildim o an, o kaybetmişlikler içinde aklıma daha iyi bir fikir gelmedi..
Beni Ulus'un meşhur pavyonlarından birine bıraktı. Merdivenlerden indim "patronunuzla görüşeceğim" dedim. Sanki o anda o pavyona bir lütuf ihsan ediyordum, benim gibi biri onların ayağına gelmişti.
Patronun karşısına çıktım " Burada çalışmak istiyorum, ben köklü bir ailenin kızıyım, iyi eğitimliyim, gördüğünüz gibi elim yüzüm düzgün" dedim. Adam "Olabilir bende Ankara Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdim ama gördüğün gibi pavyon işletiyorum" diye cevap verdi.
Belkide tarihte bir ilktim, kendi ayaklarıyla pavyona giden başka biri yoktur heralde, orada işe başladım. Şizofren iki kardeşim, trafik kazasında bin parçaya bölündüklerine şahit olduğum annem,babam...bunların yanında pavyonda çalışmak gözle görülemeyecek kadar küçük bir ayrıntı...
Bu hikaye Okan Bayülgen'in proğramında dinlediğim Elif'in gerçek yaşam hikayesinin sadece bir parçası. Yarın gösterime girecek "Yaşam Arsızı" adlı filme konu olan Elif Çağlayan'ın.
Ankara Ulus'ta; mavi boyalı pencerelerden titrek elindeki sigarasıyla sessizce bakan, güçlü görünen, yaklaştığında ne kadar zayıf olduğunu anladığın kadınlar.
Pavyonlarda; gül dendiğinde gülen, iç dendiğinde içen, beni anla dendiğinde anlayan masa süsleri.
Mesleği; sızım sızım sızlayan kalbini sol eliyle yumruklayıp, sağ eliyle elin heriflerinin kalplerini pembeye boyamak olan kadınlar.
Süslenmeyen, gülümsemeyen, saçını süpürge yapmış, mutsuz kadınlarından kaçan erkeklerin, içip içip seyrettiği acemi işi biblolar.
Her köşe başında istisnasız birbirinden yararlanmak isteyen insanların ikiyüzlülüğünde, vitrinde sergilenen, namusunu aklamak isteyenlerin filmi "orospuluğun" zoraki oyuncuları.
Ölmek mi, yaşamak mı? seçimi; biz o tertemiz, kutsanmış hayatımızı sürdürürken bir namlu gibi kafalarına dayanmış. Ölmek için ardında başka pavyona düşecekler olmamalı. Eğer küçük bir kardeşin, çocuğun varsa yaşamayı seçersin, pis işleri yapacak birileri lazım.
Yazıyı yazarken hatırladım. Hiçkimse'nin yazdığı "Pavyon Dinamiği" adlı yazıyı.
sinema filmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sinema filmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Perşembe, Mart 05, 2009
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum
Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...
-
Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...
-
Kız ergenliğinin en mutsuz edici evresi sanıldığı gibi sivilceler değil erkek ergenlerin bacaksız birer sabiyken atlattığı " amcaya...