Çarşamba, Nisan 29, 2009

Hadi gelin köyümüzü ateşe verelim

Yaz yaklaştıkça millet gideceği deniz kenarlarının, uzanacağı kumsalların hayalini kurarken, ben "köyümüzün toprak yolu bari asfaltlanmış olsa yine böbreğim patlayacak, o sarı eşeğe bu sefer bineceğim, banane kimse beni tarlaya götüremez dağlara kaçarım tamammı" düşüncelerindeyim.
Köyümüzü az da olsa seviyorum, giderken topuklu ayakkabı götürüp; düğünlerin en halay çekemeyeni, en ayakta duramayanı, en güzel yüzükoyun devrileni seçiliyorum. Malesef köyün ihtiyarlarıyla aram nane, yaşlıları sevimli buluyorum da bizimkileri bulamıyorum, adetlere ve törelere olan bağlılıkları aramızı baya açtı.

Gelenekler biraz çerkez geleneklerine benziyor, bizim kökenlerde rus bu nedenle kaideler, kurallar ortak. Ankara'da haydaa hobaaa tirilililili diye yaşayıp köye gelip katı kurallara toslayınca kafamızda kuşlar uçuşuyor.
Bütün yasalar kadınlar, kızlar uysun diye yapılmış ama beni ırgalayamadı. Pek sevgili kuralımız köyün anayasasından çıkıp bir kulağıma doğru hızla yaklaşırken, havada yakalayıp ağzıma attım çatır çatır yedim, adetlerini yediğimi gördüklerinden beri dudaklarına manalı bir titreme yerleşti, korkuyor gibiler, hımmm.

mesela..
Bir erkek yolda yürüyorsa, kadın karşıdan karşıya geçemez: Tuvalet yolun öte tarafındaysa ve sen altına işemek üzereysen, bizim beybaba da yoldan yaylanarak geliyorsa, ciğil ciğil altına bırakacak ama katiyyen onun yoluna çıkmayacak, gözüne görünmeyeceksin, ayıp cıssss.
Ben köyün delisi olmayı seçtim, en sevdiğim insanlar onlar. Camide namazını kılmış bastonuna tutuna tutuna gelen bekir amcanın önüne atladım:
-hohoyttt selam naberr bekir amcııa? hala kapı gibisin maşallah. Senin hatunu gördüm az önce bahcenin kenarında eteğini sıyırmış bişey yapıyordu, valla ne yalan söleyim pambuk gibi vücütu var karının, ne ballı herifsin seeen hade hadee.
Son yıllarda ihtiyarları göremez oldum, sanırım ben köye gidince sığınaklara yerleşiyorlar.


Hiç bir evli kadın ailedeki hiç bir erkekle konuşamaz. Aha bu en sevdiğim (!) bildiğin sessiz sinema oyununun atası. Şimdi bizim köye gelin geleceksen sıkı bir pandomim eğitimi alacaksın, başınla hı hı ve cık deme konusunda deneyimli olacaksın.. Diyelimki ihtiyarın biri sana "hişt gelin balta nerde" dedi, sen hiç konuşmadan, kaş göz işaretiyle "suya düştü" demeyi başarabilmelisin. Bir saatte anlatmayı başardın diyelim, adam sana "su nerde" diye sormadan yanından tüy, çünkü "inek içti" kısmını anlatmak daha zor malum insan kafasıyla "mööööö" sesini yapamayabilir.
Köyün en psikopat oğlanı gitti ilçeden bebek gibi bir kız getirdi, kızı buralarda paralayacak şerefsiz. Ben kıza görümcelik yaptım adetleri biraz değiştirerek anlattım: Şimdi bak bu köyde çok konuşanı severler, kimi görürsen önüne atla, selam çak, naber de, fıkra anlat dedim. Bir gün sonra psikopat kocası, elinde dirgen beni tarla yolunda kovalarken görüldü.

Gelinler yemek yemez, hadi diyelimki yemek istediler o halde artanı yerler. Kölelik zamanlarından kalma şahane bir antika parça, satıyorum sattım. Gözlemlediğim kadarıyla bu gelin denilen insan türü bizden farklı bir sistemle çalışıyor; acıkmıyor, konuşmuyor, başını sürekli emme basma tulumba gibi sallıyor, iyi derecede pandomim biliyor. Japonlar'ın geyşalığı ile köpek enikliği arasında bir yerlerdeler.
En son yaşadığım olay: Bir grup herif ve yaşlı kadın oturmuş şapır şupur etli güveç yiyorlar, şapırdatmalar gösteriyorki yemeği yapan geline bir lokma kalması imkansız. En gücüme giden o yaşlı kadınların bu suça ortaklık etmesi. Bir zamanlar kendilerine yapılan bu kötü muameleye şimdi kendileri de dahil olmuş, sorunca "bunca yıllık geleneği biz mi değiştireceğiz? diye bir savunma yapıyorlar. Onlar kaptırmış gidiyorken güveç çanağını alıp geline kaçırdım (zor bir projeydi) Garip kız "ay siminya hemen geri götür büyüklere çok ayıp olur" deyince sinirlendim ve avlunun ortasına çarpıp parçaladım. O günden beri o aileyle aramızda husumet var, türk tarihinde güveç çanağı kaçırmaktan çıkan ilk kan davası.

Bunun gibi: bebek ağlarken etrafta büyük erkek varsa kucağına alamazsın, adamın karısı ölürse kırk gün içinde evlenmelidir yoksa allah razı olmaz, kadının kocası ölürse katiyyen evlenmemelidir yoksa allah razı olmaz, evin büyükleri uyumadan evin kızları gelinleri yatamaz şeytan ağızlarına osurur, kadınların sesini duyan her kimse hemen "hişşşşş" diye susturmalıdır, kadınların fikri olur mu? görülmüş şey değil.... diye giden bin tane köhne, kösnük, kusmuk kural var. Bunların hepsini sırası geldikçe çarçur etmeye and içerim, olmazsa bu yaz orta anadolunun bir köyünde çıkan şüpheli yangınlardan beni sorumlu tutun, jandarmaya bloğumu ihbar edin.

Pazartesi, Nisan 27, 2009

İnternet olmadan yatamayan karı koca

Bizim birinci katta oturan karadenizli end karabenizli bir hikmet abi var, birde yarısı yerin altında giden, boğazındaki morlukları öteki kadınlara gösterip "bakın kocam beni emiyor, sizinkiler sizi böyle emiyor mu?" diyen bir karısı.
Aslında, gösterirken kurduğu cümle "ayol bu hayvan adam beni öldürecek, şuna bak şuramı ne hale getirdi" dee altyazıda ne yazdığını saniyesi saniyesine görüyoruz.

Bu ikisi internete girince bütün binanın sistem çöküyor, şarteller atıyor, elektirikli aletler yanıyor, baykuşlar ötüyor, birisi havaya iki el ateş ediyor. İnternetle ne yapıyorlarsa artık karı koca, gıdı gıdııı???

Modem bizim evde. Hikmet abi ve karısı sanal ekşına başladıklarında hızlı hızlı yanıp sönen göstergeden vaziyet anlaşılıyor ve yukarda anlattığım alacasanallık kuşağına giriyoruz. Bir daha töbe billah kimse nete adımını bile atamıyor. Nasıl hayvan gibi bir bilgisayarı varsa artık, hattı cork cork emip götürüyor. Millet acil durum masası olarak beni arayıp durumu çözmemi istiyor, ne yapayım gidip suç üstü mü yapayım? ben geldim, napıyorsunuz diye bakayım dediydim mi deyim?? Onlarda "hee sende gel" derlermiş.
Bazen sinirlenip şüpheli çiftin bağlantıyı kesiyorum, o dakka hikmet abiden telefon geliyor
-eee benim biraz işim var şeyle, şeyde, bilgisayarda, banka işlemlerime bakmam lazım ekistire naaptı?? ne oldu? niye kesik alet, bi bakıverin bekliyoz, bekliyom. Ulan insan 5 saat ekstreye bakmaz ki? Ekstre dediğin ortalama 45 dakikada yapılıp bitmeli, helede sizin gibi ekstresi 5 dakikada bitiyormuş gibi görünen insanlar için normali budur, değil midir? Hee kimsenin ekstre miktarı dışardan göründüğü gibi değil demekki. Bankalar ne ekstreler doğuruyor.

Bizim bu fantastik çiftin, çılgın banka işlemleri bitene kadar internetsiz kaldım, kaldık. Sadece telefonumdan biraz dolaşıyorum ama o zamanda gprs ücreti faturada gereğinden fazla göze batıyor.

Halbuki diyordumki, kankam hazır gözden kaybolmuşken, bloğun tozunu attırayım, hergün bir kirli çamaşırımı göstereyim, ne kadar muzur mesele varsa yalayım yutayım allahhh bloğumu kendi kendimin başına yıkayım diyordum. Çünkü o buralardayken tepeme vura vura hesaba çekiyor. "orda niye öyle dedin?? orda niye öyle demedin?? çok kıl bir durum hiç sevmedim! deli gönül diyor ki şu adsızları topla..."
Çocuk işten atıldı ve sırra kadem bastı. Anarşist değil mi işte, patronuna dünyayı dar etti "işçiyiz haklıyız kazanacağız" diye diye kendini işten attırdı. Şimdide sanırım tazminat peşinde olmalı en son gördüğümde yüzünde kocaman bir sırıtma "yaşasın özgürüm" diye bağırıyordu. Görürsem o özgürlük parasız oluyor mu sormak istiyorum.

Napiim bende bu internetsiz zamanlarımı bisiklete binerek, köpekler tarafından kovalanarak, fotoşopta anneme bıyık, babama dudak, kendime boynuz takarak ve tabak tabak çağla yiyerek geçiriyorum. Bisiklete, küçüklüğümde "ama içerde bir yerim yırtılırmış" diye binememiştim, artık öyle bir derdim olmadığı için rahatça biniyorum. Bisikletimde yok ama sitedeki merdiven altlarından çalıyo.. ııııı ödünç alıyorum. Genelde şu yukardaki seksapel ailesinin bisikletini alıp, yeni düşürdüğüm arkadaşımla mahalle içi tura çıkıyoruz.
Arkadaş İstanbul'da ki bir sarayın arşivinde çalışıyor (bence oda işsiz kalmışta yediremiyor) ve sanki öyle bir şart varmış gibi sürekli osmanlıca kelimeler kullanıyor.
-siminya anasır-ı muhtelif teyakkuzların hassasiyetine binaen bisiklet-ül tekeriyemizi şu tepeciğe doğru arzı endam eyletelim, diye konuşan biriyle kim bisiklet turuna çıkar lan??? Bazen dönüp dönüp bakıyorum yanımdaki profösör Hatemi'mi diye.

Genelde belli yerlerde tur atıyoruz, mahallede bir tane siyah köpek peydah oldu , millet"maallemizin köpeğe" diye fikrini bile sormadan onu sahiplenmişler, sonra önüne gelen bir isim koymuş "lassi, karagöz, godoş, kirli, maykıl ceksın" hayvanda bu duruma içten içe pek öfkelenmiş. Yetmedi bende aaa bunun adı "james blunt" olsun dedim, vayy onu diyen sen misin? Artık en nefret ettiği kişi benim. Gözüne kestirdiği her yerde pusu kurup gelmemi bekliyor, onun o duvarın arkasında olduğunu iliklerimde hissediyorum, geri geri topuklayım diye düşünürken herifcioğlu benim geri geri topuklayım diye düşündüğümü hissediyor ve başlıyor kovalama. Buradan o james blunt adlı köpeğe sesleniyorum;
-Allahın belası şerefsiz hayvan ne yaptım ben sana? en sevdiğim şarkıcının adını verdim it oğlu it! sana fazla isim verilmesinin faturasını neden bana kesiyorsun? bırak peşimi bak ısırıp kuduz ederim seni, bloğumun en tepesinde ne yazıyor, gördün mü?? seni lassikaragözkirlimaykılceksıngodoşu seni! hah

Pazartesi, Nisan 20, 2009

Sizinle ilgili planlarım var

Her evladın annesi ve babasıyla ilgili gerçekleştirmek istediği hayalleri vardır. "Bir iş sahibi olayım babama ve anneme doğru düzgün bir ev alacağım, annemin dişlerini yaptıracağım, babama o istediği lületaşı pipoyu alacağım cağımda cağım"

Benimde var, bende bir evladım.
*Babam; gece horuldaya horuldaya uyurken o bulgur pilavı üstüne ayran bulaşmış bıyığını kaynak makinasıyla ateşe vereyim. (burada nihaaaaaa diye çığlık attım)
*Odasındaki duvarlara dizdiği fötr şapkalarının içine, yalnışlıkla mobilya tutkalı sıvayım, yalnışlıkla tuz ruhu dökeyim, yalnışlıkla delikler açayım.
*6 aydır giydiği ve yıkatmadığı, gaveci mısti'nin evi gibi kokan 40 cepli yeleğini ansızın kesip kendime vintage çanta yapayım.
(yoksa onun karısıyla da mı işi pişirdi lan? bi dakka, anneeeğ)
*Kendisinin çuval çuval kılı yetmiyomuş gibi birde ceketine sarıp gezdirdiği döküntülü, pörsük kedisi; anamınadı ağzımındadı'nı (evet kedisinin adı; anamınadı ağzımındadı) teee kırıkkale'ye götürüp, azıtıp geleyim.
*Fotoğraflarını alıp; yüzüne bıyık çizeyim, dişlerini kehribar sarısı yapayım desem olmaz, zaten adamın yüzü komple bıyık, dişleri linyit madeninin en koyu katmanları. Bari yanaklarına çil yapıp, kafasına upuzun belik öreyim, uçlarına da şeker kız kurdalesi.
*Oynaştığı, halleştiği kadınlara babamın yıllardır aids olduğunu söyleyim. Büyük ihtimalle "eidis neki?" diyecekler. Aids'in; huzur evinde uyuklayan bir nene olduklarında, üçüz doğurmalarına neden olacak bir hastalık olduğunu ekleyim, hatta üçüde bıyıkları hazır doğacak, tıpkı babaları pu pu pu.

Annemle ilgili planlarım genelde onu alıp buralardan gitmekle alakalıdır. Ama eski kadınların evlilik anlayışı göründüğünden daha psikopatça. Adam evlendiklerinden beri milletin arazilerine tohumlarını saça saça gezmiş ama onun anlayışı "gocamdır saçarda saçmazda kimene" dahası yok. Bu ne sevgi ah, bu ne genişlik. Şimdi günümüzde, bırak gübreleme-tohumlama işlerini, başka tarlaların büyüklüğüne bakılması bile ortaklığı bitirir, bitirmeli.

Yanına yaklaşıp yaklaşıp "Anne gel hadi kadın dayanışması yapalım, isyan edelim, sesimizi çıkaralım, yaşasın feminizmin neferleri, yürüyelim arkadaşlar" diye kıstırıp, fiştekleyerek hatunu yasadışı eylemlere sürüklemeye çalıştım, hep aynı cümle ile havamı aldım.
-git anam git sen gudurmuşsun
-anne hadi sana koca bulayım şöyle zengin, golf oynayan falan
-git anam git sen gudurmuşsun
-antalya'ya gidip domates serasında çalışalım, kız kıza
-git anam git sen gudurmuşsun
-tibete varıp, içimize yolculuk yapalım??
-// // // //
Tabi kadıncağız 14 yaşında evlenmiş bizim palayla, daha yeni yeni konuşmayı öğreniyorken doğurmayı öğretmişler. Adet görmeden, adetleri belletmişler. Bildiği 25 tane cümle var döndere döndere kullanıyor naapsın.

Geçen bir arkadaşım "kadınlar babalarına benzeyen erkekleri severler" dedi. Ben bunca zamandır "şu babam ne gıcık adam" diye kendimi kandırıyorum o zaman.
Evet bir günü bir gününe uymayan, içinden geçen şey alabildiğine müstehcen bile olsa hemen oracıkta dile getiren (camide bile yapmış köftehor) patlıcan yemeğine, culuk buduna, kadın buduna bile türkü yazmış, iç anadolu bölgesinde göz kırpıp, öpücük atmadığı dişi veya dişiye benzeyen nesne bırakmayan birisi o, yani orjinal, renkli. Ama amaaa ona benzeyeni sevmek mi?!! hiii git git git git şeytan kulağına kurşun. Benim plan ve programlarım arasında onu hadım etmek bile varken töbe töbee.

güzelim şarkı almanca olursa


Perşembe, Nisan 16, 2009

Diktirsek de kurtulsak



Var ya bu erkek, kadın muhabbetinden sıtkım sıyrıldı. Erkektin, kadındın, memeydin, mestandın, ettindi, buttundu.. yettindi yetti!

İyi ki iki cinsmişiz, sadece iki kola ayrılmış olduğumuz halde birbirimizin beynini gece gündüz yiyoruz, ya bir sürü daha cins olsaydı!!! (diğer seksüel seçimleri hariç tutarak) Allahhh düşünsene hengameyi, tozu dumanı. Günlük şikayetler şöyle mi olurdu acep;
"Ay şu gıdanları hiç anlamıyorum hiç te anlamıycam, örkök değil mi işte hepsi aynı, kadınlardan hoşlanmıyor o bodun sever, bizim tızı bir keşkekle everdik, allah bir yastıkta kocatsın"
Şimdi kendi kendimin cümlesine baktımda fenada olmazmış be, ne güzel elimizde envai çeşit seçenek olurmuş, bozdur bozdur kullan.

172 yazı önceki yazımda bende ayrım yaptım gibi dursada işin aslı öyle değil. "Kadınlar daha iyi yazıyo, ah kadınlar internette neler çekiyorlar neler, hergün taciz ediliyorlar, kadın olmak zor zenaat mirim diğmi diğmi " düşüncemi kendime yalanlamak için yazdım onu. Yani yine kendimle ilgili bişeyler var derinlerde. Hemde bilmeyenlere o adamları tavsiye etmek istedim. Bundan dolayı suçluluk duyacağımı düşünmemiştim. Ama sonrasında anladığım birşey varki hem erkekler, hemde hemcinslerim benden beter ayrımcılar, kaburgası dalağına batmayasıcalar.

Kadınlar, erkeklerle daha iyi anlaşır, erkeklerde, kadınlarla. Çünkü aralarında bir çekim, hormonal bir alışveriş var, bu anormal mi? değil. Anormal olsaydı, böyle birşey 5 milyar insanda birden olmazdı, birazcığımızda olurdu onlarda tedavi edilirdi, kurtulurduk.
Hormonlar bize ağzımızdan salyalar akıta akıta karşı cinsin peşinden koşmamızı emreder. Nerede olursa olsun, sanal reel hak getire koşacaksın, emirlere itaaat edeceksin, şişşşşş. Karşı cinse sıvanacak, koklayacak, elleyecek, inceleyecek, ehe eğe eeeeğğğdjkhjhkjkjkuieuie diye sesler çıkaracaksın.
Hadi sıkıyosa aksini yap; marjinal olayım, şu dangalağın götünü kaldırıp tepeme çıkarmayayım de ve gidip kendi cinsine hormon salgıla..kuşum aydın olacağını ikimizde biliyoruz.

Şimdi bu gerçekleri, hormonları, binbir geceyi, aşkı memnu'yu bile bile "erkekler erkeklerle hoş beş etsin, kadınlarda kadınlarla yazışsın çizişsin, ona yüz verme, şunu şımartma, aman 250 gram soykası var ne yüz vereceğim lan olum" demek, yorumlarda Scatterbrain'ın dediği gibi "haremlik selamlık" olmaz mı? Durup duruken, ortada bir suç yokken kendimizi cezalandırmış olmaz mıyız? Neden düşündüklerimizi yazmıyor ve birbirimizi sürekli kandırıyoruz?

Bak şimdi asıl neye lafı getireceğim. Sırf "heyy gel bak bende aşağıda neler var" bakışı atan bir avatardan yola çıkıp, erkeklerin bana yüz vermesinden rahatsız olmuş, acıların çocuğu bir arkadaş.
"Meni sizler bu hale getirdiniz, nintikamım acı olacak, bütün gadınlar kevaşe en baştada siminya" diye yürek burkan bir yazı yazmış. İşin güzel yanı ben bu kevaşeyi arabistan'da yetişen bir hurma çeşidi sayıyorum. Bütün kadınlar hurma en baştada siminya. Böyle bakınca gayet lezzetli görünüyor, hem mübarekte oluyorum cennete bile gidebilirim.
Yok eğer gerçekten benim bir dişi olmam, arada aptal arada zeki görünmem, bazen ağzımı bozup, bazen "beni çok eziyorlar biliyörmüsüün" yazıları yazmam ve muzur günüme denk gelince cinselliğe verip veriştirmem çok rahatsız ediciyse, e diktireyimde kurtulalım mari! sende kurtul bende kurtulayım. Zaten başıma bir sürü dert açtı. Ayıp ettin koçum, bir yorgan iğnesi ve dikiş ipine bakar, ne demek ne demek derhal.

Çarşamba, Nisan 15, 2009

Yoo ben erkek bloğu da okurum

Linklerle doldurulmuş, bol bol isim zikredilen, oraya buraya örümcek ağları gibi bağlanmış, bumerang hesabı attıktan sonra yine sana geleceğini bildiğin yazılar, genelde mimimizm tarikatının felsefesidir, göze pek hoş görünmez.
"ay ben sırıtankarpuzu severek okuyorum bence bloglar arasında ki en iyi blog onun bloğu, hastasıyım" yazısı sadece sırıtankarpuzu mutlu edecektir, gerisi büyük ihtimalle "halt etmişsin sen onu" diye malum bloğa bir kafa çakıp ayrılır, doğrusuda budur.

Ama hem eleştirip hemde buna benzer bir yazıyı yazma arzusuyla yanıp tutuşuyorum, nedir bu iş?
O kadar tutuşacak, kendini paralayacak bir mesele olmasada bu düşüncelerimi yazıya dökmem, itiraf etmem şart oldu, uyuyamıyorum rüyalarıma giriyorlar "siminyaaaa dün bloğuma gelmişsinnn itiraf etttt" diye sesler duyuyorum.

Şu erkek blogcular hakkında bişeyler hissediyorum. Karışık yazayım:
029ur En soyut blog yazarı, varlığıda, yokluğuda bir. Kainatı tersten okuyor, hiç bir kaygı taşımıyor, aklına estikçe yazıp, bazen "bu sefer öldü galiba" hissini uyandırıyor. Arşivi gayya kuyusu gibi içine atlar kaybolurum, çıktığımda etrafa zekeriya beyaz gibi şaşı şaşı bakarım.

Hokkabaz Eğer birisi yazı koçu olacaksa cornelius olmalı. Yazı yeteneğini kıskanıyorum, içimden bloğunu hackleyip, yazılarını çalmak sonrada onu çuvala koyup bizim aşşadaki kanala atmak geçiyor. Sanırım bunu yapacağım. Yakında zabit gibi fostiş kakül takıp bize doğru gelmeyi düşünüyor, sanıyorki elimde hoşgeldin yazısıyla karşılayacağım, ah canım ne iyi çocuk-tu.

Aceto Balsamico O'nun bloğunda aptal görünmeyi seviyorum. Bollare buento maccappino'nun transferi diye başlayan bir yazıyı tıklayıp "o çimdeki şey kurbaa mı? "yazıp blogtaki ciddi futbol fanatiklerini taciz ediyorum, eminim çoğunluğu arkamdan "gene geldi şu gerizekalı" diye konuşuyordur. Kendinden emin, klas, bloğuna gelenleri; ayağı sehpanın üstünde, elinde gazete, sırtı dönük karşılayacak kadar samimi insan.

Godsyndrome Kader arkadaşım; ikimizde ortadirek şaban, tuzsuz deli bekir, hayırsız evlat. Eminimki bir olup bileğimizi jiletlesek, bali çeksek bile oturup tipimize bakıp güleriz. Satmışız dünyanın anasını babasını. Bazen çok masum biri olduğunu düşünürüm tam o esnada bloğunda cıbıldak hatunlara methiyeler düzdüğünü görürüm, fikrim değişir. Değişmez kuralı unutmamalıyım: Hiç bir erkek masum değildir.

Hiçkimse Biliyoruz ki bu çocuktan bişey olacak, iyi bişey yapılacak ondan. Çok kitap okuduğu ve yazmak için yaratıldığı o kadar açık ki bu gerçek insanı korkutuyor. 21 yaşında böyle kalem sallayan biri 41 yaşında nobel'i almazsa gel yüzüme tükür. Bazen bloğundan bu yana kendini beğenmişlikle karışık soğukkanlılık duygusu yayılır, işte o an biraz ondan ürkerim. Her halükarda ukala erkek iyidir.

Kayhanoviç Havası batsın. Kolay kolay blog beğenmez, okumaz, yorum yazmaz. Kendine yaptığı şahane, ışıklı, sesli headeriyle mutlu mesuttur, elleşmeee. Zaten burnundan kıl aldırmayan hali avatarından belli "burnunu kaşkolla kapatmış adam" İstanbul'un belalı çocuklarından biri az kavga çıkarıp karakola düşmemiş, bu yönü en çok hoşuma giden tarafı tabiki.

Fenasi Üzeri tıklanamayan adam. Görüldüğü gibi ismine link vermedim çünkü bloğu günün gacılarından, bacılarından geçilmiyor, her insanın görmek istemeyeceği gacı hareketleri bunlar. Erkeklerin en mahrem düşüncelerini, zaaflarını ve beklentilerini cesurca yazıyor, blogların parçala beni behçet'i. O'da çok havalı, anlaşılan o ki blog yazan adamlar genelde havalı. Sonra baya baya zeki, demekki "sadece belden aşağı düşünüyorsun niyazi birazda kafan çalışsın lütfen" muhabbeti külliyen yalan. Eğer yakında gerdeğe girecek biriysen bir hafta önceden fenasi'nin bloğa bi gir sonra gerdek.

Kültür Mantarı Teması bende hiç bir zaman tam anlamıyla açılmadı. Kültür var mantar yok, başı var, kıçı yok. Blogculara kodlar yazmaya kendini adamış ulu zat. Ama bazen abudik gubudik, hiç bir işe yaramayan sayaçlarda üretiyor. "size gelmeyenleri sayan sayaç" "yazamadığın yazıları sayan sayaç" gibi her türlü sayacı üretti, çok şükür maşallah.

Barış Atasoy Kafası karışık, hayatı karışık, bloğu karışık. Su maymunu diye bir balık türünden, reha muhtar'a, şişme kadınlardan, salvador dali'ye herşey hakkında yazabilir, yazamayacağı hakkından gelemeyeceği bir konu yok, kefilim. Sessiz sedasız kendi kabuğunda gizemli bir hayat sürüyor. Bu kadar içine kapanık olmasına rağmen bir dolu kadın hayranı var hatta bir ara bu hayranları bana sataşmıştı "sen barış'ın nesisin" diye. Oysa sadece bloğuma yorum yazmıştı. İlginç bir cazibesi var bu da kesinlikle "delilikle, dehalık" arasında yüzen kafasıyla alakalı, kadınlar zeki erkekler karşısında erir biterler.

Sunipeyk Gördüğüm en sempatik, keyifli, üretken adamlardan biri. Herkesin sevdiği, etrafına toplanıp dokunduğu, fikrini aldığı, sizde nasıl diyorlar eemmm ışığı olan biri evet ıpışıklı. Ne yaşını biliyorum, ne gelmişini, ne geçmişini hatta erkek olduğunuda şu malum "hocam" geyiğinden anladım. Gerçi millet bazen banada hocam diyor ama sunipeyk erkek besbelli (şimdi kaş yaparken göz çıkaracağım, olmadı bu)



Stickman 3 tane sevdiğim espirili erkek bloğundan biri, basketçi.. hey meeenn. Zaten bloğuna girer girmez harlem, hip hop, eminem, o yea gibi nesneler odaya doluyor, kuul mul biri işte. Çok minik detaylara bakışı, ıncığa cıncığa getirdiği komik yoruml.... işte anlatamıyorum, anlatılmıyor

Malın Gözü Ekşi sözlük yazarı rectoa ve ismail, bence yeterince tanınmıyorlar dahada dahada çok okunmaları için ne yapabilirim? bu dünya adile naşit değil, insanlar acı biber turşusu, hayat gübreli toprak, adsl hattı şerefsiz, babam blog yazsın, annem kocaya kaçsın yeter!!!

Erkek blogları okunmaz diye yalan konuşuyoruz aha bak ben bunları okuyorum, vallada okuyorum billada iyiler yani. Kız bloglarıda "aşkısıyla çıktık, aşkısıyla ayrıldık, çok sıkılıyoraaammm" larla dolu çok mu yaratıcıyız sanki? Ben misal kendimi tekrar etmekten sıkıldığım için yakında yan tarafa inek bağlayıp gelene gidene sütünü sağdıracağım. Al sana yeni konsept, blogların ahırı.

Pazar, Nisan 12, 2009

İsmini kral yap, kral ol

İnternette; yularımdan boşanmış, dilim on metre dışarda, her tıkladığım siteye;
"anaaa ne kalabalıkk dur bende o kalabalıklara karışayım"
diyerek gerçek adımla, sanımla, dişimle,tırnağımla üye olduğum, şuursuz günlerim. Dijital uydu sistemleri üzerine kurulmuş devasa büyüklükte bir foruma üye oldum, niye oldum? Bilmem ki oldum işte şuursuzdum dedimya. O kafayla; Sokak İguanalarını Koruma ve Yaşatma Derneği'nin forumu çıksa orayada üye olurdum, elime özgür bir nesne geçmişki amanda aman sörfe sörf demiyorum, çekilin.

Bir forumda en çok dikkat çeken kişi forumun adminidir. Eğer erkeksi, sert, kartal bakışlı, aslan pençeli bir avatar kullanıyorsa bütün kadın üyeler ona aşık olur. Adminin sağ kolu (co admin) olmak için gerekirse gerçek hayatta metresi bile olurlar (elimde örnek var, kankam bilir) Admin gelip bizim açtığımız konuya yorum yazsın diye mum diker, istihareye yatarız. O birisini banladığında kalbimiz yerinden çıkar, banlayan ellerine kurban olsunlar şovalye misin nesin mübarek.

Adminin forumdaki adı Kral Henri' idi breh breh, kılıç seslerini duyuyor musun? dokunabiliyor musun ellerinle?
Bilinen gerçek; forumlarda, chat odalarında, interaktif her noktada önce nikler yarışır. Kendine eğer sağlam bir nik bulduysan işin yarı yarıya kolaylaşmış demektir (işimize de bak hele)
Kadınlar genelde evcil hayvan, böcek, bitki ve ruhani varlık isimlerini seçer; angelgirl, rose_83, Butterfly-zonguldak, kedicik, gibi.
Erkeklerde "haaayttttt hattari hanzoo" diye bir ses ve mekanik tıkırtılar çıkardığını hissettiren isimler bulur;
kasırga_ismail, RoCkHeT, komando, andıroid, Panzerxxx, vs.
Kimse kalkıp kendine züccaciye, süpürke, kocamış zekiye, montofon ineği adını koymaz.Hoş şimdi bazen knight'ta görüyorum artık daha sıradan isimler koymaya başlamışlar, geçenlerde "kurufasulye" diye birine rastladım
(geçenlerde kelimesini sık kullandığımı bu yüzden artık sevmediğimi farkettim, bu yüzden cümlesini çok kullandığımı onuda sevmediğimi farkettim, ve aha bak farkettim kelimesinide.... neyse ya )

Foruma döneyim. Kral'ın dikkatini çekmem çok sürmedi. Zaten farkedilmek için türlü soytarılıklar yapmaya özen gösteriyordum. Binlerce üyenin arasında her hangi bir üye olarak kalmak...tanrım düşüncesi bile korkunç.
Beni msn'e ekledi. İnanmıyorumm msn'e ekledi hemide kral, koskocaman olanından olan kral. Heyecanla açtım, gözlerim kamaşıyor, kirpiklerim şipir şipir. Admin gayet mesafeli, forumun heybetini üzerinde taşıyor.
-Nasılsınız pek bi keyiflerde misiniz, zataliniz memnuniyet içindeler mi?
Ben bu Halit Ziya Uşaklıgil dilinden dahada eriyip bitiyorum. Oysa başkalarına; kibarlıktan, reveranstan, bil mukabeleden hiç hoşlanmam diye prensip saydırıyorum (aleyhime en taze delil, alttaki yazı misal) İyiyim, hoşum ama içi boşum.. demedim tabi.

Konuşmamızdan bir kaç gün sonra, görev ve admin aşkıyla yanıp tutuştuğumu anlamış olacakki beni co admin yaptı, verdi ayarı, verdi gazı. Ben oldum bir atom karınca forumun her köşesinde at koşturuyorum, millete hiza veriyor, yan bakanı banlıyorum. Bazı komutan eşleri vardır, kocaları komutandır ama selam onlara çakılır, işte öyleydim. Neye bu havan, bu cakan? diye soran yok. Sanki maaşlı, yemekli, sigortalı işe girdim. Foruma koyayım diye Rusca'dan çeviri bile yaptım, красивый русский девушка leri hemde. 30 part oyun upload ettim, kırıldı yine ettim, kırıldı yine ettim. Beğğnki adminin gözdesi olmuşum, az, buz bişey mi a canım.

Ülkemizi ziyaretinde Hüsnü Mübarek gazetecilere şöyle demişti: Kızını dövmezsen ya nike kaçar ya avatara. Doğru demiş, adamın nikine ve avatarına tav olup çığrımdan çıktım (çığrım??? ) Millet imzasında; "SeN bEnİ sEvme bEn SeNİ sEVeRim sEnin İÇİn sEvEni SeVeRİm sEN" gibi anlaşılmaz, gerizekalı, kusmuk bir yazı olan, sevgi kelebeği bu kızın, hangi nedenle eşek arısına dönüştüğünü anlayamıyor, korkudan benimle aynı konuya bile bakamıyorlardı.
Bu halim feysbuka üye olup adminin; 65 yaşında, 3 çocuklu, şişe dibi gözlük takan, büyük olasılıkla prostat ameliyatı olmuş bir dede olduğunu anlamam, o dakka forumdaki tüm izlerimi silip kendimi banlamamla bitti. Dahada o foruma gitmedim.
............................
yazım uzun oldu, üşenirsen özeti oku, şöyleki:
çeneni kapa=kapanı çene
kes sesini=ses kesini
kulağını kapa=kapağını kula
kanayan yaralarım=yarayan kanalarım
battaniyeyi katla=kattaniyeyi batla

Perşembe, Nisan 09, 2009

Kapımıza tüküreni severim

Bi tane belalım var-ki şu saat itibariyle hala belalım olduğunu tahmin ediyorum.Yıllardır ankara kazan, o kepçe, ben kazanda kalan son köfte, cebelleşir dururuz.

Televizyon yarışmalarına katılan insanların yüzde 99'unun dediği gibi; "Bir kamu kuruluşunda memur olarak çalışıyor" Etrafımdaki tipi kaymış, sol gözü tikli, donu pireli, yüzü yaralı, ağzı çimento kamyonu gibi küfürle yüklü insanlardan farklı; pantolonuna çamur bile sıçratmayan, işten eve giderken domates alan, yere düşmüş ekmeği öpüp duvar dibine koyan, ağız yapısından hayatında "eşşoleşşek" bile demediği anlaşılan temiz bir belalı.
Böylelerden de böyle aksiyonlar çıkabiliyormuş demekki. Belalı deyince illa bıçkın mı olacak?

Bir düğünde ortaya fırlamış omuzlarımı titrete titrete "pıtı pıtı pıtı pıtı çekirge, benim canım çekirge" halk dansını yapıyordum karşı karşıya geldik.
Gözlerini faltaşı gibi açtı, içinde "çocuklarının babası, evinin direği olacağım" ışığını gördüm. Ani bir dönüşle omuzlarımı titrete titrete, arada arkamı yoklayarak, bir çekirge sıçraklığıyla başka tarafa doğru topukladım.
Malesef birisinin beni sevdiğini farkedersem ondan muhakkak kaçarım. Sevilmekten çok korkarım, sevilmek dağdan yuvarlanan küçük bir kartopu gibidir, büyüdükçe çığ olur ve altında kalanlar ölür, ölenlerden biride sen. Bu sadece aşk içinde geçerli değil, herhangi bir sevgide de bu geçerli. Makul bir sevgi için kartopunu dağdan yuvarlamayacaksın.

Ertesi günden sonra başladı bi kovalamaca. Bütün caddelerden, sokaklarlardan, kuytulardan, çöplük arkalarından karşıma çıkıyor ve memur memur gülümsüyor. Arabesk, fantezi dinliyor, papatya topluyor (görmedim ama hissettim) saçını düzgün tarıyor, temiz görünüyor, elleri benimkinden güzel, ayakkabısı boyalı...yani benim üstüne para verirlerse ancak sevebileceğim biri. Bilse ki; üstü başı özensiz olsa, saçını taramasa, traş olmasa, ayakkabısı kirli görünse, fazla gülümsemeyip kapımıza tükürse, birde kardeşime sağlam bi dayak çekse ben onun peşine düşeceğim, hatta peşini bırakmam için bana küfür etse...ah ah nerdeee kalmadı dünyada böyle iyi insan.

Bazen gezgiç ablamla haber yolluyor (gezgiç: akşama kadar kapı kapı dolanan dişi türü) Radyodaki şu proğramı açsın ona şarkı istedim diye. Öyle elimin ucuyla "öffff buda yanee kendi kendine şey oluyor" diye açıyorum, gelen şarkı mahsun kırmızıgül'den
(kılibi ve mahsunu düşünerek okursan)
belalım, yaban çiçeğim
belalım, aşkım gerçeğim
belalım, tek sevdiceğim
belalım, ah yaaaralım
Böyle bana yaban çiçeğim, gardelenim, şark bülbülüm dedikçe bende sol gözü tiklilerin tarafına kayıyorum. Eğer bir suç işleyip hapse tıkılsam ankara'nın altını köstebek yuvasına çevirecek kadar tünel kazma potansiyeli birikiyor. Belki ona GBT kayıtlarımı göstersem, benden olsa olsa et yiyen çiçek olacağını anlayacak.

Ablamın neden bu kadar çok sevgilisi olduğunu bu günlerde daha net anladım. O kendisinden hoşlanan herkesten hoşlanır; birine mektup yollar, ötekine saç teli, berikine kokulu öpücük, ötekine daha başka bişey. Bense benden hoşlanmayıp ablamdan hoşlananları, yaşı büyük olanları, suç işlemişleri ve ölmüşleri severim. En iyi sevgili, ölmüş sevgilidir hatta velakin, zararsız, sessiz, oh mis.
Alışmış kudurmuştan beterdir sözünüde severim, pek çok severim. Bence kendimin özeti bu deyim. Sevmenin neye benzediğini doğru kaynaklardan öğrenmeyince, seven adam sevdiğini belli etmez, adam gibi adam olur, hayt, huyt, oştt edebiyatını fazla alınca sevilmeyi böyle anlamsız kurallarla anlamlandırdım. Ben bile kendilerinden bişey anlamadım o da var.

Pazartesi, Nisan 06, 2009

Blog yazarı kızın hazin mücadelesi

Alttaki yazının ruh halinden kurtulmak için yine cem karaca'dan gelsin;
Ben feleğin tekerine çomak sokarım
" Birde "avradını" diye küfürlü bir şarkısı var ama o kadar asabiyete gerek yok, sonuçta kendi ruh halim, kendi yazım.

Bir yazım var orospulukla ilgili, tee Onpunto'da yazmıştım buraya arşivliyordum. O yazı tıpkı içinde "seks, kız, kızlık, çiş, popo" geçen her yazı gibi en çok okunan yazım. Sabahın köründe yularından boşanmış gibi orospu aramaya başlayan google milletinin abazaları, kendini o yazıda buluyor ama şöyle ağız tadıyla bir orospu resmi, bir msn adresi bile bulamadan 5 saniye içinde bloğumu terkediyorlar, giderken allah bilir ne sövüyorlardır.

Yok aman asla "aramaya inanıyorum" "google'dan amanda kimler gelmiş kimler" "ara beni boya beni" gibi başlıklarla, google analitiks yazısı yazacağımı sanma. Sanırım mim yazılarından sonra en haz etmediğim ikinci yazı familyası "arama" yazıları.
Yazacağım şey orospu kavramıyla ilintili, bir yerden başlamak gerekiyordu böyle oldu bakalım toparlayabilecekmiyim.

Blog yazan kızların dramı diye bir film çekmeyi düşünüyorum, sanırım benden iyi bir dişi Mahsun Kırmızıgül olur. Kırroluksa, damarlarımda ki dağlı kanında mevcut. Arabesk bir geçmiş dersen, o biçim. Sağ gösterip sol vurma denir Mahsun Kırmızı Kubrick'in yaptığına, ee bayılırım öyle hedef şaşırtmaya zaten. Neyse işte blog yazan kızların dramı diye bir film yapacağım, tutarsa seri çekerim; Blogcu kızın intikamı, Blogu tamamen kapalı, Blogcu nenenin kehribar tesbihi, diye gider. İzleyiciden gelen talebe göre bir yaprak dökümü kısır döngüsüne çevirebilirim. Kimin, kiminle, kaç kez çiftleştiğini hesaplamaktan izleyicinin beyni eleğe döner malı götürürüm.

Bu film fikrimin nedeni, blog yazan kızların hafife alındığı düşündüğüm için. Ne kadar götünü yırtarsan yırt asla erkek blogcular kadar saygın yer edinemiyorsun, hatanı yakaladıklarında anında indirirler, örnekleri kesin vardır. İsterdimki elimde dosyalarla, belgelerle geleyim ama malesef bir ön çalışma yapmadım, sadece son günlerde bir yerlerde okuduğum "blogcu kızları küçük gören" yorumlar var onlarda bende kalsın.

Erkek blogcu dediğimde; öyle firefox eklentisi, tv dizisi, hadise resimlerini bloğuna doldurup doldurup "biz yaptık, temamızı yeniledik, sitemiz ilk sıralarda, mutluyuz, mesutuz" jargonunu kullanan, kendine çoğul erkek bilogcular değil. Yıllardır buraları avucunun içi gibi bilen, burnunun sümüğünü yuvarladığı gibi kod yuvarlayan, halk kahramanı, üstün şahsiyet, blogların TBMM'sini, G8'ini, voltranını vs. gibi, oluşturulabilen herşeyi oluşturan erkek blogcuları kastediyorum.
O'nlar öyle bir İbrahim Tatlıses'ki onları eleştirebilmek, Yıldız Tilbe gibi kuyruğuna teneke bağlanmasını kabul etmek demek.

Reel hayatta ne kadar kadınsan sanalda da o kadar kadınsın. Her ikisinde de "Orospu" damgası yemek işte o yazımdaki örnekler kadar basit. Sadece şiir yazsan adın pesimist olur. Teknoloji yazsan elinin hamuru falan filan. Bacağını, saçını, dudağını yazsan hay seni doğuran anaya. Seks hayatını yazsan "kaşar,motor,bip bip,mozaik"
Peki ne yapacaksın? Kıracaksın ağdası taze yapılmış dizini; dizinin fan külübüne üye olacak (iki eş sesli kelimeyi bilerek yan yana koydumki böyle ağızdan çıkan ahenkli tınının egzotik tadını hissedebilesin diye) ahşap boyayıp, takı yapacak, kremalı mantar çorbası tarifi vereceksin, işte sana gül gibi hatun bloğu. Neyine güvenipte meclise girmeye kalkışıyorsun bakiim?

Pazar, Nisan 05, 2009

Yaşanmış ve asla utanılmamış

zihincell bir ara yıldız haritama bakmıştı, en alakasız üç gezegenin açısında doğduğumu, uçlarda yaşadığımı, bir sesin sürekli keyfimin kaçmasını telkin ettiğini, kahırlana kahırlana gebereceğimi söylemişti. kahırdan ölmek kısmı bana çok cazip geliyor ama uzun vadeli bir ölüm bu, bekle bekle bekle.. kahır, ölüm için o kadarda iyi bir yöntem değil.

bir kaç gece önce aniden yanlızlaştım, bir kaç ses dışında tüm sesler sustu, odadaki saatin sesi, başka dairelerden gelen su damlaları, birde bebek ağlaması. saat 1'de silahı önüme koydum, kıpırdamadan uzun uzun seyrettim.tırnağımı kıvrımlarında gezdirdim, namlusunun içine gözümü soktum, kokladım, hemen az önce ateş edilmiş gibi kokmaz mı şu meret, garip.
silahın bana göre en garip tarafı, defalarca kullansan da tetiğe parmağını koyduğunda ilk kez koymuş gibi hissedip heyecanlanman, ateş basması.
bunun nedeni silahın asla sana yakın olmaması, hep mesafeli, yabancı, duygusuz. koynuna alıp yatsan, istediği şeylerle beslesen bile o hep yılan.tek istediği birisinin tetiğine basması, sonra yine basması, sonra yine.. varoluş amacı bu. istediğini yapsanda yine senin değil, sana teslim olmaz. onu, korku filmlerinde sıkça işlenen; bir kurbanının bedeni ölünce başka kurbanın bedenine zıplayan yaratıklara benzetiyorum. seninle işi bitince tavan arasına saklanan bir nesne değil. o hep yaşayacak, dünya infilak edene kadar elden ele dolaşacak.

bu vakitlerde cem karaca dinliyorum
Kırmızı uçurtması hep ağaçlara takılmış
Tüketilen bir gençlik orda yalnız değilsin
Yaşanmış, yaşanmış, yaşanmış
Ve asla utanılmamış

ben göründüğümden daha güçlüyüm. öyle her dertte canına kıyacak kadar zayıf değilim, saçlarımdan sürüklenirken bile asla seni dinlemeyeceğim diye bağırdım, hırpalayana. günlerce aç kalsamda yemedim verdiği ekmeği. çizdiğim resimleri sobaya tepip yaktığında, birgün bende senin yüreğini yakacağım diye söz verdim, sözümü tutacağım.

defalarca geldim, şuraya birşeyler karaladım sonra sildim, sonra yine yazdım,yine sildim. ben gülmeyi seviyorum, gülerken beni herkes seviyor, bugün bir başka güzelsin diyorlar. suratım asılınca bir tek dostum kalmıyor, kimse beni mutsuzken sevmiyor tabi ya neden sevsinler? romatizmasını anlatıp duran teyzeler gibi davranmanın sırası değil. herkesin hayatı zor, büyük dertleri, iyileşmez yaraları var üstelik onlar anlatamıyorlar, yazamıyorlar. parıltılı ışıklarla süslenmiş şehrin, her odacığında bir ağlayan vardır belki ve çok çaresiz olmalılar.
kendime acıdığım falan yok. yaşadığım ve yazmaktan utanmadığım duygularım var. bunun için yazdım başka bir manası yok.
ben gülmeyi seviyorum, beni gülerken seviyorlar. uçurtmam ağaçlara takılsa kalkar yenisini yaparım ipte var naylon poşette.

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...