En sevdiğim dönemdeyim; mağazalar deri değiştiriyor ve habire mesaj yolluyorlar:
-senin elemanlar burayı yağmalıyor sen hala orda mısın ? kaldır tembel kıçını ve hemen buraya gel !
Alışveriş yapmam için emir verilmesi hiçte onur kırıcı değil hatta beni döveceklerini söyleseler bile koşa koşa giderim "Dayak cennetten çıkmadır" despot erkek yalanı dilenirse alışveriş karşılığında uygulanabilir çıt çıkarmam, mağazalar benim cennetim.
Giyim alışverişinde en sevdiğimiz bölüm sepetlere yığdıkları bluzlar, etekler, elbiseler, tişörtler bölümü, savaşın en çetin geçtiği cephe. Kitapta şöyle der:
Hasımcinsinin söylediği "bu size yakışır" lafına asla inanma ! samimiyet kurma ! yavaş hareket etme ! acele edip kabine gitme ! sepetin en altındakiler daima en iyilerdir, çekinme sok kafanı ! aslolan vazifen kabin değildir ! sepeti ele geçir ! ilk hedefin...!
Ben bu ateşli ve kanlı saatlerde nedense başkasının elindekine ilgi duyar;
"ah onu bıraksa hemen alırım kimseye vermem, diye düşünürüm ama hatun bırakır, bırakmaz
"neden bıraktı ki ? bir defosu vardır ! onun beğenmediğini ben mi beğeneceğim ? diye o pılı pırtıdan derhal soğurum, içinden çıkamadığım kısır döngüsel atık.
Geçtiğimiz indirim döneminde savaşa geç kalmıştım hatun orduları son çırpınışlarını veriyordu etraf askı gölüydü.Son bir bölge kalmıştı hepsi oradaydı ve ben hepsinden nefret ediyordum. Bölgeden hemen uzaklaşmak istedim ama almaya çalıştıkları şeyin ne olduğunu çok merak ediyordum.Yenilmiş mağrur komutan edasıyla yanlarına sokuldum. Üzerinde ingilizce yazılar vardı dermatology, genital, woman, vs..Yazılardan mevzu açıktı bu cinsel bölge için bir üründü ? Hatunlardan biri 4 tane alınca "demek önemli birşeyki bu kadar çok aldı" diye düşünüp yaklaştım. O elindekinin ne olduğunu, ne işe yaradığını sordum.Yüzünde bir sürü almayı başardığı ürünün, görülmeye değer ışığı parlıyordu;
-Genital bölge kozmetik ürünü, dedi sırıtarak.
-Nasıl yani ruj mu ?
Neden aklıma kozmetik dendiğinde ruj gelmişti ki ? Bir renk seç diye sorulduğunda da "kırmızı" akla gelir ya onun gibi birşey.Birden gözlerimin önünde hayaller belirdi, kırmızı ruju cinsel bölgesine özenle süren bir sürü kadın. Zor olmaz mı ? hem yakışır mı ?
öteki çırpınıyor:
-Hayır ruj değil! Bu ürün süper; hem maske, hem nemlendirici, hem temizleyici, hemde toparlayıcı
Ürüne bak ! bir çırpıda güzellik merkezinin bütün vücuda yapacağı her işi yapıyor !! Hem neden oraya maske uygulanır ki ? İsim benzerliği oyun oynadı, hayalime Jim carrey'in oynadığı "maske" filmi geldi; takıyor maskeyi şekilden şekile giriyor, bu da öyle birşey mi ? Bu komik ürün kafamı allak bullak etti bir sürü muzur hayal kurdum; kırmızı ruj sürdüm, maske taktım, hoplattım zıplattım, madara ettim başbelasını.
Cuma, Ağustos 29, 2008
Salı, Ağustos 26, 2008
Görücüler ve göremeyiciler
Kız kısmı 12 yaşını geçtiği yıl kadına dönüşür.Önce minimini memeler pırtlar kolları çapraz yapıp sakladığımız.Sonra regl başlar peçeteyle sile sile bitirebileceğimizi sandığımız.Ardından mürüvvet ve murad avcısı oğlan anneleri peydah olur her köşe başından, fellik fellik 12 yaşını geçen kız ararlar.Görücü evliliğinin hala popüler olduğu yıllardayız, malum televizyon proğramlarıda görücülüğe soyundu bit pazarına nur yağıyor koşun.
Görücü evliliğin 4 aşaması vardır.İlk aşamada bir gözcü kadın keşif turuna çıkar, bu bazen oğlanın annesi olur bazende yakın bir teyze.Kimse onların amacını çakmaz (!) gizli gizli ön çalışma yaparlar.Kapımızın zili çalar, zırrrrr yok zır diye ötmüyor, dın dın.
-merhaba yavrum 3 kızı olan bıyıklının evi burası mı ?
-hı hı
-sen büyük kız mısın ?
-yok en küçük
-büyük bekar mı ?
-ııh evlide ayrılmalarını istiyoruz
-ortanca evli mi ?
-değil şu anda 462. sevgilisiyle birlikte.
-o halde evin iyi aile kızı sensin
-ya ya öyleymişim de ben hiç memnun değilim bu tanımlamadan.Oysa ben istiyorumki vücudumun her yerine piirsing yaptırayım, dövme yaptırayım, banki jamping yapayım, dağa tırmanırken düşeyim, içimden mazoşistler geçiyor.
-ne geçiyor anlamadım
-mazottan türemiş bir kelime petrol kıvamında
-???!!????
-yani acı çekmeyi seviyorum, sapıkça bişi.
-ben ufaktan gideyim, zaten üst kata Semralara gelmiştim hadi annene selam söyle.
-baayy.
İlk aşamada uyanık olmalı dedektör teyzeler, beni benden sorarsa böyle yamulturum.Bazı teyzeler ilk aşamayı biz uyurken geçmiş olurlar direk ikinci aşamadan başlarlar yani haberli olarak karşılıklı tanış, görüşe gelirler.
Oğlu galeri sahibi olan bir teyze bize geleceğini söyledi Yasemin'in annesi çılgına döndü. "benim kızım sarışın, fıstık fıstık " diye mahallenin girişine pankart açacak kadar belli etti kıskançlığını.O gün geldi, kapımızın zili çaldı ( üst bölümdeki zil sesi tekrar)
-hoşgeldin teyze buyur buyur.Anneee misafirimiz geldi !!
Giydiği yeleğin orta düğmesi göbeğinin kocamanlığından kopmuş teyze:
-dur seni bir öpeyim yavrum şapalapurt, şıpılıpırt ( yalamayın insanı be yalamayın ) Ay sen güzelmişsinya ? bana neden öyle dediler
-ne dediler ? (vay yellozlar "çirkin o bakma" deyip reytingimi düşürmek istediniz demiii ? )
Annem sordu:
-oğlunuzun adı neydi ?
-bozbeyli
Ben:
-ohaa yani oh oh ne iyi ne iyi yanlız bir insan hem galeri sahibi olacak hemde adı bozbeyli olacak ! niyeyse tezat geldi bana "emre" olsa "cem" olsa mesela dimi ?
-Yoo kim dedi galerisi var diye ? oğlum tofaş servisine girdi geçen ay, tamirci ama patronları çok beyeniyor.
Oğlanın karizması ismini duymamla bitmişti zaten.Tamam iş iştir ekmek parası, aslan ağzı, aslan yattığı yerden bellidir biliyoruz ama o adla biriyle evlenilir mi ya ? kocanın adı ne ? "bozbeyli babahindioğlu" Yasemin'in annesi mahallenin girişine pankart yapar bizi animallah.
Kadını tatlı dille evden yolcu ettik ama kadın bir kere yanağımın tadını aldı 3. aşama olan "oğlunuda alıp kıza bakmaya gelme" kısmını atladı, kurallara uymadı.Son aşamaya geldi yani "kızı isteme" kısmına, daha ortada Bozbeyli'miz yok.Eve ani bir baskın düzenlediler ailenin diğer fertlerinide kendilerine ait kamyonete doldurup getirmiş, herbiri kapıdan zor sığıyor, heryerlerinden asalet fışkırıyor (!)
-gitmemmm gitmem gelinimi almadan şurdan şuraya gitmem
babam:
-yav kadın oğlunu gören yok, kız istemiyor, kimi kimden alıyorsun sen ?
-gitmemmm gitmem kendimi aha şu kapıya asarım gene gitmem, o benim gelinim
abim:
-teyze kapıda asabileceğin bir çıkıntı yok arka bahcede kasap çengeli olacak oraya buyur.
misafir ailenin kalabalıkları:
-seğğyn anamızla nası gonuşuyon laynn ! verin gızı gidek ne naz ediyoğuzzzz....
O gecenin devamını kısaca yazayım.Kavga gürültü komşular araya girdi, ayırdılar.Az kalsın abimi bıçaklayacaklardı resmen evi basıp beni kaçırmaya gelmişlerdi.Kendimi çok kıymetli hissetmiştim.Sanki ben Truva'lı Helen'dim ve Paris az sonra kapıdan girecekti.Allahım ben ne vazgeçilmez birşeydim, neydim ben.O günden sonra reytingimde arttı.Yasemin'in annesi günlerce evden çıkamadı, eh çıkmasın tabii hiç onun kızını kaçırmaya gelenler oldu mu?? yaniii işte budur.
Görücü evliliğin 4 aşaması vardır.İlk aşamada bir gözcü kadın keşif turuna çıkar, bu bazen oğlanın annesi olur bazende yakın bir teyze.Kimse onların amacını çakmaz (!) gizli gizli ön çalışma yaparlar.Kapımızın zili çalar, zırrrrr yok zır diye ötmüyor, dın dın.
-merhaba yavrum 3 kızı olan bıyıklının evi burası mı ?
-hı hı
-sen büyük kız mısın ?
-yok en küçük
-büyük bekar mı ?
-ııh evlide ayrılmalarını istiyoruz
-ortanca evli mi ?
-değil şu anda 462. sevgilisiyle birlikte.
-o halde evin iyi aile kızı sensin
-ya ya öyleymişim de ben hiç memnun değilim bu tanımlamadan.Oysa ben istiyorumki vücudumun her yerine piirsing yaptırayım, dövme yaptırayım, banki jamping yapayım, dağa tırmanırken düşeyim, içimden mazoşistler geçiyor.
-ne geçiyor anlamadım
-mazottan türemiş bir kelime petrol kıvamında
-???!!????
-yani acı çekmeyi seviyorum, sapıkça bişi.
-ben ufaktan gideyim, zaten üst kata Semralara gelmiştim hadi annene selam söyle.
-baayy.
İlk aşamada uyanık olmalı dedektör teyzeler, beni benden sorarsa böyle yamulturum.Bazı teyzeler ilk aşamayı biz uyurken geçmiş olurlar direk ikinci aşamadan başlarlar yani haberli olarak karşılıklı tanış, görüşe gelirler.
Oğlu galeri sahibi olan bir teyze bize geleceğini söyledi Yasemin'in annesi çılgına döndü. "benim kızım sarışın, fıstık fıstık " diye mahallenin girişine pankart açacak kadar belli etti kıskançlığını.O gün geldi, kapımızın zili çaldı ( üst bölümdeki zil sesi tekrar)
-hoşgeldin teyze buyur buyur.Anneee misafirimiz geldi !!
Giydiği yeleğin orta düğmesi göbeğinin kocamanlığından kopmuş teyze:
-dur seni bir öpeyim yavrum şapalapurt, şıpılıpırt ( yalamayın insanı be yalamayın ) Ay sen güzelmişsinya ? bana neden öyle dediler
-ne dediler ? (vay yellozlar "çirkin o bakma" deyip reytingimi düşürmek istediniz demiii ? )
Annem sordu:
-oğlunuzun adı neydi ?
-bozbeyli
Ben:
-ohaa yani oh oh ne iyi ne iyi yanlız bir insan hem galeri sahibi olacak hemde adı bozbeyli olacak ! niyeyse tezat geldi bana "emre" olsa "cem" olsa mesela dimi ?
-Yoo kim dedi galerisi var diye ? oğlum tofaş servisine girdi geçen ay, tamirci ama patronları çok beyeniyor.
Oğlanın karizması ismini duymamla bitmişti zaten.Tamam iş iştir ekmek parası, aslan ağzı, aslan yattığı yerden bellidir biliyoruz ama o adla biriyle evlenilir mi ya ? kocanın adı ne ? "bozbeyli babahindioğlu" Yasemin'in annesi mahallenin girişine pankart yapar bizi animallah.
Kadını tatlı dille evden yolcu ettik ama kadın bir kere yanağımın tadını aldı 3. aşama olan "oğlunuda alıp kıza bakmaya gelme" kısmını atladı, kurallara uymadı.Son aşamaya geldi yani "kızı isteme" kısmına, daha ortada Bozbeyli'miz yok.Eve ani bir baskın düzenlediler ailenin diğer fertlerinide kendilerine ait kamyonete doldurup getirmiş, herbiri kapıdan zor sığıyor, heryerlerinden asalet fışkırıyor (!)
-gitmemmm gitmem gelinimi almadan şurdan şuraya gitmem
babam:
-yav kadın oğlunu gören yok, kız istemiyor, kimi kimden alıyorsun sen ?
-gitmemmm gitmem kendimi aha şu kapıya asarım gene gitmem, o benim gelinim
abim:
-teyze kapıda asabileceğin bir çıkıntı yok arka bahcede kasap çengeli olacak oraya buyur.
misafir ailenin kalabalıkları:
-seğğyn anamızla nası gonuşuyon laynn ! verin gızı gidek ne naz ediyoğuzzzz....
O gecenin devamını kısaca yazayım.Kavga gürültü komşular araya girdi, ayırdılar.Az kalsın abimi bıçaklayacaklardı resmen evi basıp beni kaçırmaya gelmişlerdi.Kendimi çok kıymetli hissetmiştim.Sanki ben Truva'lı Helen'dim ve Paris az sonra kapıdan girecekti.Allahım ben ne vazgeçilmez birşeydim, neydim ben.O günden sonra reytingimde arttı.Yasemin'in annesi günlerce evden çıkamadı, eh çıkmasın tabii hiç onun kızını kaçırmaya gelenler oldu mu?? yaniii işte budur.
Cuma, Ağustos 22, 2008
Bi ağladık bi ağladık
Sıcak toprakların sıcak insanlarıyız, ne yaşarsak zirvesinde yaşarız.Savaşımızda, sevişimizde, acımızda, mutluluğumuzda sınıra sıfır noktasından seslenir.Süngüyle savaş kazanırız, sevdiğimiz ya bizim ya olur ya toprağın, mutluysak havaya, sağa sola kurşun yağdırırız, her duyguyu ölesiye yaşarız.En çokta ağlamayı severiz, ağladıkça ferahlarız, içimiz açılır.
Ağlamanın marifet olduğu ve bunu kayda geçirmeyi öğrendiğimiz ilk yıllar.Arabesk filmler en çok iş yapan filmler. Filmde, geberene kadar ağlamanız için tüm sömürüler kullanılır. Esas kız, dişleri sarı etrafta "hu ha hu ha zu ha ha" diye gezinen gözü kör olasıca kötü adam tarafından tecavüze uğrar,mahvedilir,kirletilir. Esas kızın"yar"i arabeskçimiz kesin kaportacıda çalışır; fakirlik, sefalet,vah yazıkkk yavrucuk mesajı yavaşça ağlamaya hazırlanan seyirciye yollanır (yolla uğurcum) Kızın tecavüze uğraması karşısında vah yazığımız yavrucuğumuz, kızdan o dakka nefret eder, ciğerini yidiim delikanlı yapması gerek en doğru hareketi çeker "kahpeee şrank şrank"
Üstü başı araba yağı çamlıca tepesine çıkar mutlaka çamlıca tepesi olmalı ambians icabı. Başlar kasetindeki”yar” ile başlayan “kahpe felekle” devam eden önce A yüzündeki, sonra B yüzündeki şarkılarını bir bir okumaya.Film dediğin böyle olur hiç taş kullanmadan bir çuval kuş avlanır. Film bu rutinde (bakire olmayan kız kan kusar, arabeskci yar delirir, tecavüzcü parasız kalır, arabeskci yar iyileşir zengin olur, bakire olmayan kız iyileşir konsomatris olur, tecavüzcü itiraf eder ölür vs) sürüp gider.Seyirci perişan,yıkık, gözleri şiş sinemadan çıkar
"Ne ağladık bea ,adamlar ne film yapmış "
Aradan yıllar geçer Tv'de “Şebnem Kısaparmak'la paylaştıkça” “Mahmut'la duygu seli” “Safiye ve Faik'le gel beraber sümkürelim” diye bir proğram türü ortaya çıkar. Proğramda damardan şiirler, fondaki ninni gibi müziğin eşliğinde “mıhı mıhı, buhu buhu, ühüü” tınısında bir ses taşıyan kadın veya erkek sunucu tarafından okunur.Seyirciler az önce “Haniyada benim elli gram pırasam pırasam“ türküsünde gerdan kıvırdıkları halde,bu yırtıcı şiir dinletisine karşı koyamaz ve gözleri kan çanağı olana kadar ağlar. Proğram aralarına "kaynım beni şey etti" dramıda ekledinmi oh oh dünya görsün proğram nasıl olur behey yavrum.Seyirci birbirine tutunarak,yorgun ve bitkin halde kanal binasından çıkar
“Ne ağladık bea adamlar ne proğram yaptı”
Aradan bir kaç yıl geçer yıllar önce arabesk filmlerle kendini fes etmiş ,büyük hasarlarla yok olup gitmiş sinema sektörü yeniden canlanır.Bundan büyük sevinç duyarız ama gel görki, gemi yine ağlama sömürüsüne doğru yol alır. Bazen silkinip “Aman çok ağlattık birazda güldürelim ve korkutalım” deselerde ağlama filmi çekmeye alışık abiler Mehmet Ali Erbil'in don indirmesinden daha komik birşey yapamazlar. Yeniden dönülür ağlayışlı, ağlandırıcı, ağla babam ağlacı film anlayışına. Seyirci ağlamak için gider, ağlatılmak istendiği için gider,ağlamaya para verir (isteyen olursa ben parasız ağlatırım) Film ağlaması bol olduğu için ödüller toplar,eleştirmenler över, över, över (örn: babam ve oğlum )Seyirci sinemadan pürsümüş halde çıkar, birbirlerine bakar
"Ne ağladık bea adamlar ne film yapmış“
..............................
Yazının finali böyle mi olmalı ? Hayır ! ben aşağıdaki gibi bir final istiyorum.
Seyirci sinemadan pürsümüş halde çıkar, birbirlerine bakar " Yahu biz yüz yıldır bu adamlara gözyaşlarımızla para kazandırdık, derdimiz ne ? Ağlatan film demek iyi film demek mi ? Bir proğram ne kadar dramatikse o kadar iyi midir ? Gel bence bir daha ne böyle bir filme gelelim nede o proğramları izleyelim,yetti be ağladığımız. Biz gülmek ve düşünmek istiyoruz, biz bilmediğimizi öğrenmek istiyoruz ağlamayı zaten biliyoruz.
not: ağla halkım dizilerini saymadım bile dikkatinizi çekerim.
Ağlamanın marifet olduğu ve bunu kayda geçirmeyi öğrendiğimiz ilk yıllar.Arabesk filmler en çok iş yapan filmler. Filmde, geberene kadar ağlamanız için tüm sömürüler kullanılır. Esas kız, dişleri sarı etrafta "hu ha hu ha zu ha ha" diye gezinen gözü kör olasıca kötü adam tarafından tecavüze uğrar,mahvedilir,kirletilir. Esas kızın"yar"i arabeskçimiz kesin kaportacıda çalışır; fakirlik, sefalet,vah yazıkkk yavrucuk mesajı yavaşça ağlamaya hazırlanan seyirciye yollanır (yolla uğurcum) Kızın tecavüze uğraması karşısında vah yazığımız yavrucuğumuz, kızdan o dakka nefret eder, ciğerini yidiim delikanlı yapması gerek en doğru hareketi çeker "kahpeee şrank şrank"
Üstü başı araba yağı çamlıca tepesine çıkar mutlaka çamlıca tepesi olmalı ambians icabı. Başlar kasetindeki”yar” ile başlayan “kahpe felekle” devam eden önce A yüzündeki, sonra B yüzündeki şarkılarını bir bir okumaya.Film dediğin böyle olur hiç taş kullanmadan bir çuval kuş avlanır. Film bu rutinde (bakire olmayan kız kan kusar, arabeskci yar delirir, tecavüzcü parasız kalır, arabeskci yar iyileşir zengin olur, bakire olmayan kız iyileşir konsomatris olur, tecavüzcü itiraf eder ölür vs) sürüp gider.Seyirci perişan,yıkık, gözleri şiş sinemadan çıkar
"Ne ağladık bea ,adamlar ne film yapmış "
Aradan yıllar geçer Tv'de “Şebnem Kısaparmak'la paylaştıkça” “Mahmut'la duygu seli” “Safiye ve Faik'le gel beraber sümkürelim” diye bir proğram türü ortaya çıkar. Proğramda damardan şiirler, fondaki ninni gibi müziğin eşliğinde “mıhı mıhı, buhu buhu, ühüü” tınısında bir ses taşıyan kadın veya erkek sunucu tarafından okunur.Seyirciler az önce “Haniyada benim elli gram pırasam pırasam“ türküsünde gerdan kıvırdıkları halde,bu yırtıcı şiir dinletisine karşı koyamaz ve gözleri kan çanağı olana kadar ağlar. Proğram aralarına "kaynım beni şey etti" dramıda ekledinmi oh oh dünya görsün proğram nasıl olur behey yavrum.Seyirci birbirine tutunarak,yorgun ve bitkin halde kanal binasından çıkar
“Ne ağladık bea adamlar ne proğram yaptı”
Aradan bir kaç yıl geçer yıllar önce arabesk filmlerle kendini fes etmiş ,büyük hasarlarla yok olup gitmiş sinema sektörü yeniden canlanır.Bundan büyük sevinç duyarız ama gel görki, gemi yine ağlama sömürüsüne doğru yol alır. Bazen silkinip “Aman çok ağlattık birazda güldürelim ve korkutalım” deselerde ağlama filmi çekmeye alışık abiler Mehmet Ali Erbil'in don indirmesinden daha komik birşey yapamazlar. Yeniden dönülür ağlayışlı, ağlandırıcı, ağla babam ağlacı film anlayışına. Seyirci ağlamak için gider, ağlatılmak istendiği için gider,ağlamaya para verir (isteyen olursa ben parasız ağlatırım) Film ağlaması bol olduğu için ödüller toplar,eleştirmenler över, över, över (örn: babam ve oğlum )Seyirci sinemadan pürsümüş halde çıkar, birbirlerine bakar
"Ne ağladık bea adamlar ne film yapmış“
..............................
Yazının finali böyle mi olmalı ? Hayır ! ben aşağıdaki gibi bir final istiyorum.
Seyirci sinemadan pürsümüş halde çıkar, birbirlerine bakar " Yahu biz yüz yıldır bu adamlara gözyaşlarımızla para kazandırdık, derdimiz ne ? Ağlatan film demek iyi film demek mi ? Bir proğram ne kadar dramatikse o kadar iyi midir ? Gel bence bir daha ne böyle bir filme gelelim nede o proğramları izleyelim,yetti be ağladığımız. Biz gülmek ve düşünmek istiyoruz, biz bilmediğimizi öğrenmek istiyoruz ağlamayı zaten biliyoruz.
not: ağla halkım dizilerini saymadım bile dikkatinizi çekerim.
Salı, Ağustos 19, 2008
Elleşme, kafam karışık
"Kendi kendine konuşan normal olamaz"
J.Albırt Zıbardıken
J.Albırt Zıbardıken
Yoooo ben kendi kendime konuşmuyorum ki, kendi kendime düşünüyorum, buda delilik değil heralde albırtt zıbardıki ? Hoş bu memlekette düşünenlere konuşanlardan daha çok önyargı vardır, o ayrı. Bu meseleye sonra değinirik, belki, ne bilim.
Saksıda bir anormallik var aynı anda 10 şey düşünmeye başladı, birini düşünüp bitirmeye ramak kalmışken öteki damlıyor, sonra öteki... Bloğumda bir şey eksik, bi bişey ama ne ? Çekip çevirip adam edecek biri gerekli "earkekim bana sahip çıkmalıaa" diyen davarlar gibi bloğuma şöyle en izbandutundan birini sahip mi çıktırtsam ?? Mesela bir fav ikon yapsa, beyazları daha beyazlaştırsa, cam yüzeylerde leke bırakmasa ?? Cık ! sonra minnetti, çok teşekür ederimdi, ay sen çok süpersindi çaputa döner karizma, kalsın.
Akrep burcu olmayı düşünen varsa vazgeçsin çok kötü yan etkileri var.Bi kere haftada bir zehir birikimi oluyor, durup dururken hiç tanımadığınız insanlara uyuz olmaya, Gürcistan başbakanı gibi üzerinizdeki bir şeyleri yemeye başlıyorsunuz. Ben hemen en yakın kostüm saçımı tepiyorum ağzıma öööğğ parfümlü bu nalet şey...En kötü tat "Bu bea you" parfümünde, geçenki Spirit lezzetliydi.
Acaba pesimist bir blogcumu olsam ? belki severim, severler ha ? Denemek istiyorum bi gıpraşmasan ?
"hüzün bulutlarında giden ayrılık gemisinin kanatlarındaki bir çiğ tanesinde aradım aşkın gözyaşlarının tınısını ??? yok olmadı buruştur at yeni kaat... yüreğimin sesleri keder kuşlarının seslerine isyan eden bir isyankar,kendi gözlerimde buldum gözyaşlarını, uzattım elimi dokunmak için, masum gözlerinden martı sesleri geldi, bulutlardaki dalga seslerini bastırırcasına haykırdılar duyargaçlarımın duyargalarına ??? hööö siğeaa !!
Bir yerlerde benim teknoloji bloğum olacaktı ?!! nerdeydi adı neydi ? Hocaanım gibi takılıyordum orada: bir çok bilmiş, bir ukala sorma.İngilizce çeviri yapıyordum fransızca bilmediğim halde.Bir sürü warez siteye üye olmuş, bi sürü trojan yemiştim,bloglar aşkına. Proğramları indirip tanıtım yazısı yazıyor,caps alıp,crack buluyordum salakmıy-mıntıy-mışım ben? Bir ara el sanatları dükkanında çalışıyordum orada yaptığım şeyleri şimdi yap deseler paraguaya kaçarım.Niye önceden yaptığımız, giydiğimiz, düşündüğümüz şeyler şimdi komik yada inanılmaz gelir ? hı albırt ?
Bir yorum bırakılmış az önce bloğuma, kafam iyice sebze çorbası oldu.Sanki beni tanıyormuşta ben onu tanımıyormuşum gibi bir izlenim şey ettim yada o öyle izlenimleyim diye öyle yapmış.İsimsiz yorumlardan tırsmaya başladım acaba gıcık olduğum "yorumunuz blog sahibinin möhöm onayından geçcek sona bi ara hizmete girecek" durumuna sıcak mı baksam ? Onlar'da haklı demek ki ismini açıklamak istemeyen izleyicilerden dolayı böyle bir önlem almışlar.Korktuğum, başıma bela olabilecek kimse yokki ! Olsa olsa en köşegen ihtimal abim olabilir, belki kardeşim, sonra amcamın 5 oğlu, belki babam, kel eniştem, bakkal muzaffer, belki kuzenlerim bel.. fazla sayılmaz sen kendi belalılarına bak !
kafam karışık, kafam karışık, kafam karışık,kafam karışık
Saksıda bir anormallik var aynı anda 10 şey düşünmeye başladı, birini düşünüp bitirmeye ramak kalmışken öteki damlıyor, sonra öteki... Bloğumda bir şey eksik, bi bişey ama ne ? Çekip çevirip adam edecek biri gerekli "earkekim bana sahip çıkmalıaa" diyen davarlar gibi bloğuma şöyle en izbandutundan birini sahip mi çıktırtsam ?? Mesela bir fav ikon yapsa, beyazları daha beyazlaştırsa, cam yüzeylerde leke bırakmasa ?? Cık ! sonra minnetti, çok teşekür ederimdi, ay sen çok süpersindi çaputa döner karizma, kalsın.
Akrep burcu olmayı düşünen varsa vazgeçsin çok kötü yan etkileri var.Bi kere haftada bir zehir birikimi oluyor, durup dururken hiç tanımadığınız insanlara uyuz olmaya, Gürcistan başbakanı gibi üzerinizdeki bir şeyleri yemeye başlıyorsunuz. Ben hemen en yakın kostüm saçımı tepiyorum ağzıma öööğğ parfümlü bu nalet şey...En kötü tat "Bu bea you" parfümünde, geçenki Spirit lezzetliydi.
Acaba pesimist bir blogcumu olsam ? belki severim, severler ha ? Denemek istiyorum bi gıpraşmasan ?
"hüzün bulutlarında giden ayrılık gemisinin kanatlarındaki bir çiğ tanesinde aradım aşkın gözyaşlarının tınısını ??? yok olmadı buruştur at yeni kaat... yüreğimin sesleri keder kuşlarının seslerine isyan eden bir isyankar,kendi gözlerimde buldum gözyaşlarını, uzattım elimi dokunmak için, masum gözlerinden martı sesleri geldi, bulutlardaki dalga seslerini bastırırcasına haykırdılar duyargaçlarımın duyargalarına ??? hööö siğeaa !!
Bir yerlerde benim teknoloji bloğum olacaktı ?!! nerdeydi adı neydi ? Hocaanım gibi takılıyordum orada: bir çok bilmiş, bir ukala sorma.İngilizce çeviri yapıyordum fransızca bilmediğim halde.Bir sürü warez siteye üye olmuş, bi sürü trojan yemiştim,bloglar aşkına. Proğramları indirip tanıtım yazısı yazıyor,caps alıp,crack buluyordum salakmıy-mıntıy-mışım ben? Bir ara el sanatları dükkanında çalışıyordum orada yaptığım şeyleri şimdi yap deseler paraguaya kaçarım.Niye önceden yaptığımız, giydiğimiz, düşündüğümüz şeyler şimdi komik yada inanılmaz gelir ? hı albırt ?
Bir yorum bırakılmış az önce bloğuma, kafam iyice sebze çorbası oldu.Sanki beni tanıyormuşta ben onu tanımıyormuşum gibi bir izlenim şey ettim yada o öyle izlenimleyim diye öyle yapmış.İsimsiz yorumlardan tırsmaya başladım acaba gıcık olduğum "yorumunuz blog sahibinin möhöm onayından geçcek sona bi ara hizmete girecek" durumuna sıcak mı baksam ? Onlar'da haklı demek ki ismini açıklamak istemeyen izleyicilerden dolayı böyle bir önlem almışlar.Korktuğum, başıma bela olabilecek kimse yokki ! Olsa olsa en köşegen ihtimal abim olabilir, belki kardeşim, sonra amcamın 5 oğlu, belki babam, kel eniştem, bakkal muzaffer, belki kuzenlerim bel.. fazla sayılmaz sen kendi belalılarına bak !
kafam karışık, kafam karışık, kafam karışık,kafam karışık
Pazar, Ağustos 17, 2008
Gutuntag 2 - cici anne müessesesi
Benim sevgili, alman kovboyu babam eşşek sudan gelinceye kadar dövülse bile yola gelmeyecek azılı bir çapkındır.Tek eşliliğe karşı sağlam bir duruşu vardır..bisürü bisürü eş, erkek adamın elinin kiridir. Asla öyle gizli, saklı çapkınlık yapmaz...erkek adamın malı meydanda olur. Hiç O'nun gibi bir avcıya yakışır mı gizli iş çevirmek ? elini kirletmemek ? malını meydana çıkarmamak ? hey yavrum heyy
Tee 18 yaşında başlamış atraksiyonları; evliymiş, bekarmış, kızmış, dulmuş önemsemezmiş bahtına ne çıkarsa. Bir defasında kocası askerde olan bir geline etmediğini bırakmamış. Kahraman gelin illahlah edip bir gece yarısı penceresinin önünde türkü çığıran babamı topuğundan vurmuş, vurmasına da uslanmış mı ? ııh. Evlenmiş, baba olmuş ama aynı tas aynı hamam. Hala geçen yıl bana " Bitlis'te bir kadın varmış koca arıyormuş onu bana alsana "diyordu, sesi kesildi bu ara. Annen bu olanlara ne diyor diye sorarsanız "dünya varmış" diyor, ne desin. Yıllarca adrenalin fazlalığından tavana tırmanan kocasından o kadar bıktı ki "amaaan git git git bana gelmesinde kime giderse gitsin" diyor, trajikomik.
Babamın zampara yönünü ilk farkettiğimde 9 yaşındaydım.Okul çıkışı dul annesiyle yaşayan arkadaşımın evine gittiğimde O'nu hacıların ihrama sarılması gibi havlulara sarılmış baş köşede otururken buldum, banyo yaptığı belliydi yüzü ay gibi parlıyor ve sırıtıyordu. Babam; büyümekte olan küçük kızına hayat dersi öğretmeyi şiar edinmiş sorumlu bir baba olarak derin ve anlamlı cümlesini kurdu.
-bak kızım bu cici anne, tut onu tut, tut cici anneyi tut, ben öptüm sende öp, öp cici anneyi öp.
Bu durum o anda hoşuma gitmedi kekremsi bir tadı vardı eli kafaya sürünce kaşıntıya sebep oluyordu.Sonra sonra Kırıkkale'den Nuriye, Yenimahalle'den Halime diye giden cici anne arşivinden haberdar oldukça, dilden dile söylendikçe alışmaya başladım. Zaten annem dahil herkes kabul etmişti ki ben kimdim ? Belliki babamda bir Şahin k. durumu vardı. Hem cici annem oldukları kafama vurula vurula öğretilen kadınlar bana çok iyi davranıyorlardı. Satı annem müthiş omlet pişiriyordu, Güllü teyzemin pardon güllü annemin evi okula yakın olduğu için öğlen saatlerinde karnımı doyuruyordu, velhasıl durumumuz o kadarda vahim görünmüyordu.Hatta cici annelerin Almanya şubesi (varlığına daima şüpheyle yaklaştığımız ) Helga, bana tekerlekli paten gönderince bu cici annelik müessesesine sempati duymaya bile başladım. Büyüyünce ne olacaksın ? diye sorulan bayıcı soruya "cici anne olucam" bile diyebilirdim, o kadar.
Yemek duası şöyle olan adamdan kim sadık olmasını beklerdi ki zaten ?
yarabbi şükürün
evi yıkılsın bekirin
yiyeceğim varsa getirin
yemeyeceğimi de götürün karılara kıran gire ( kıran: öldürücü bir tavuk hastalığı )
gelinlere pat sat (onlarada ara ara kıran girsin ama hepsine diil)
bizde gezek gözeller içinde hört hört ( kafiye için sallamış )
endişe: babam bilgisayarın küçük bir televizyon çeşidi olduğuna inanıyor, bana hep "büyükte izlesene" diyor. Diyelimki bilgisayarı öğrendi, hadi diyelimki interneti keşfetti, de hadi bloğumu okudu, naparım ben abi !! varyaa, yer beni yer !
Perşembe, Ağustos 14, 2008
Sence ben güzellik yarışmasını kazanırmıyım ?
Eğer konuşmaya başladığımdan beri sorduğum soruların bir sayacı olsaydı, şu blog sayacı gibi.İstatistiklere göre en çok sorduğum soru bu olurdu yüzde 73' le. Buna halk dilinde kompleks diyorlar,ben kendime yediremediğim için "sadece merak" diyorum.
Postacıya bile sorduğumu hatırlıyorum.Bir ara gazetelerde "mısır kralı firavunun yüzüğü artık sizinnn, ta ta ta taaamm" kampanyası vardı onu sipariş etmiştim, o zaman ahbap olmuştuk postacıyla.Yüzüğü getirdi; para bulamadım, her kadının uzmanlık konusu "durumu ajite etmeyi" kullandım, yufkadan yapılmış yüreğini cızır cızır kızarttım.Yüzüğü benim yerime o aldı, taktı parmağına. Adamcağıza (bu cağız eki ne acıklı bir ektir ya ) amca diyordum yanlış anlaşılmasın.O "kazanırsın tabii senin onlardan neyin eksik" demişti.Heralde mutlu olayım diye söyledi, kulakları çınım çınım çınlasın.
En çok amcamın oğlu Fuat'a sorardım.Önce pozisyonumu alırdım (yüzümün sağ profilini fuat'a dönüp, dudağımı öne uzatıp, gözlerimı hızlı hızlı kırpma pozisyonu.Ha birde boynu daha uzun göstermek için yukarı germe )
-Fuat söylesene sence ben güzellik yarışmasını kazanırmıyım ?
-yine mi bu soru !! şey dediğim gibi biraz kilo verirsen şöyle üç beş, sonra boyun üç beş uzarsa, ayakların biraz daha küçük olsaydı, sanki bacakların çarpık, öyle olmasalardı , belki balinaların çiftleşmesine yardım da etmelisin, ozon tabakası için bişeyler ...
-ama bak dudaklarım güzel
-kızım sadece dudakla yarışma kazanan gördün mü ?
-sağ profilden çok güzelim bak
-bi git
Gerçekleri söylemiyordu bence, güzelliğimi kıskanıyordu.Bir kere ben onun ablasından daha güzeldim, pöf tınn. Ama başka bir gerçek vardı dudaklarıyla her işi halledeceğini sanan kompleksli bir kompleksli.Angelina julie'nin ki kadar değil canım onunki bildiğin tekerlek lassa.Başka bir yerim işe yaramasada dudağımla en azından ruj reklamlarında oynardım, bunun için de bir yarışmaya katılmam şarttı.
Hayal ederdim; fotoğrafımı gören cüri "aman tanrımm aman yarabbim bu aradığımız kız değil ! ama dudak" derdi.Beni aralardı "dudağınız bize lazım" derlerdi. Ben bohcamı hazırlayıp dudağımın istikbali uğruna evden kaçardım.Ruj reklamlarında şöhret olurdum, yüzümü kimse görmeyecekti, yoksa hapı yutardım.Sonra biri dudağıma aşık olurdu evlenirlerdi dudağım ve o birisi, mutlu mutlu yaşarlardı.Böyle bir dudağı yerde bir dudağı gökte hayallerle günümü geçirirdim.
O sıralar bizim mahalledeki her genç kızın rüyası star tivi güzellik yarışmasıydı.Ne zaman televizyonda "haydi kızlar !! hayatınızın fırsatını kaçırmayın" reklamları dönmeye başlasa, soğuk savaşta başlardı.Yolda karşılaşınca birbirimize bitirim bakışlar atardık.Yasemin'in yüzüne kezzap dökülse Derya'da keşke yanlışlıkla yansa gibi gaddar beklentilerim vardı.Bana birisi sorumun cevabını gaz takviyesi ile verse vallada billada "manken olmak için evden kaçan gerzekler" ajandasına adımı yazdıracaktım.Ama hiç kimse bana yalan söylemedi.Bu hayalim beni gülümseten bir anı olup kaldı.
Yazmaya başladım mı bırakamıyorum sonrada ortaya destan gibi bir yazı çıkıyor.Sıkıcı olduğumu hissediyorum. Sence ben sıkıcı yazılar yarışmasını kazanabilir miyim ?
Pazartesi, Ağustos 11, 2008
Gutuntag
Babam; eğlenceli mi? psikopat mı? gerçek
bir marjinal mi? Yoksa kara cahil mi olduğunu senelerdir anlayamadığım tuhaf
adam. Kulaklarına kadar uzanan biryantinli bıyıkları, kafasında Lee Van Cleef şapkası,
bıyığının yağıyla yağladığı tüfeği, binemediği atı, çalamadığı sazı, muzur
türküleri, alman sevgilisi helga, türk sevgilileri; satı, halime,nuriye, güllü,
falaniye, fişmaniye..more. Sigaradan sarara döküle tek dişi kalmış zampara. Velhasıl
kırk tarağa bezi takılan, ağalar ağası zerhoşlar zerhoşu adam.
Bir film karakteri olsa ölesiye nefret edilir, bizde nefret ediyoruz ama "kurt kocayınca köpeğin maskarası olur" atasözü gereği, maskaradan hallice bir nefret. Her hafta sonu ve yaz tatilinde, 5 çocuğunu zorla ve cürümle içi barut kokan, mağmut amcanın kamyonetine doldurur, otluk, sazlık alanlara ava götürürdü. Amaç; yavrucuklar top sektirsin, temiz hava alsın, piknik yapsın değil elbet. Niyeti daltonlar gibi sıraladığı çocuklarını iyi eğitimli tazı köpeği olarak kullanmaktı. Bizde fena değildik hani tavşanı ağzımızla yakalayacak, uçan kazın kokusunu kör itin öldüğü yerden alacak, hatta bir tazı gibi havlayacak tecrübeye kavuşmuştuk. Daha sonra rüyasında ak sakallı dede yerine avladığı hayvanlarla sohbet edince, yusuf yusuf yaparak uyanıp töbe istiğfarla av işine son verdi.
Şapka tutkusu nasıl başladı tam bilemiyorum. Tahminimce şapka devriminin rüzgarları babamların köye geldiğinde köycek bu tencere kapağından kaskete hayran kalmış, paraları olmadığı için zengin olunca almak üzere ertelemiş olmalılar. Babam büyüyüp adam olup siyasete atılınca her yeni yetme siyasetçi gibi fötre ilgi duymuş. Sonunda da köylülerinin ahını yerde komamış şapkadan intikamlarını almış, hem de ne alış. Evimizde sayısı belirsiz, her renkte, boyda ve pek çok ülkeden fötr seçeneği bulabilirsin. Onlarla arasında garip bir ilişki var. At-avrat-şapka gibi. Kendinden habersiz alana bıçak sallar, evini kundaklar.
Almanya macerası da ilginçtir. Kısa süreliğine bordo bavulunu alıp Almanya'ya yerleşen babam 3 ay içinde saf kan bir alman olup geri dönmüş. Ben o yılı tam hatırlamıyorum çünkü doğmamıştım. Aradan yıllar geçti ; doğdum, altıma işedim, beşikten düştüm, yürüdüm, bezden kurtuldum, leblebi tozu yiyebilecek yaşa geldim babam hala kendini bir alman sanıyordu. Hala öğrendiği 10 tane kendine almanca kelimeyle hayatını idame ettiriyor, sıkıysa anlama ne dediğini. Ama pala almancasına saygı duyuyorum. Aksini bir yerim yemiyor çünkü. "meçin vassa tiringe guutt" bu "kızım su ver demek " Sayılar "ayn, zıvayn, dırayn, fifh, zibın, akh, noyn" Sık sıkta "gutuntag" der. O ne demek bilmiyorum iyi bir şey demek olduğuna inanıyorum yazı başlığına da bu ismi verdim, umarım alman pornosuyla alakalı değildir. Almanya'dan sadece yalan yanlış almanca getirseydi iyiydi. Her yılbaşında noel kutlamaya hindi kesip alman halk oyunları oynamaya kafam kadar bira bardaklarında bira içmeye başladık. Babamın sonradan görmüşlüğü ailecek asimile olmamıza neden oldu. Alman köylü kıyafetlerini temin edebilseydik Trt 23 nisan şenliklerine "alman halk oyunları ekibi" olarak katılabilirdik. Yakında da alman cici annem Helga'da gelecek(!) ondan küçük melez kardeşlerimiz olacak ne mesut ve ne bahtiyarız tanrım.
Bir film karakteri olsa ölesiye nefret edilir, bizde nefret ediyoruz ama "kurt kocayınca köpeğin maskarası olur" atasözü gereği, maskaradan hallice bir nefret. Her hafta sonu ve yaz tatilinde, 5 çocuğunu zorla ve cürümle içi barut kokan, mağmut amcanın kamyonetine doldurur, otluk, sazlık alanlara ava götürürdü. Amaç; yavrucuklar top sektirsin, temiz hava alsın, piknik yapsın değil elbet. Niyeti daltonlar gibi sıraladığı çocuklarını iyi eğitimli tazı köpeği olarak kullanmaktı. Bizde fena değildik hani tavşanı ağzımızla yakalayacak, uçan kazın kokusunu kör itin öldüğü yerden alacak, hatta bir tazı gibi havlayacak tecrübeye kavuşmuştuk. Daha sonra rüyasında ak sakallı dede yerine avladığı hayvanlarla sohbet edince, yusuf yusuf yaparak uyanıp töbe istiğfarla av işine son verdi.
Şapka tutkusu nasıl başladı tam bilemiyorum. Tahminimce şapka devriminin rüzgarları babamların köye geldiğinde köycek bu tencere kapağından kaskete hayran kalmış, paraları olmadığı için zengin olunca almak üzere ertelemiş olmalılar. Babam büyüyüp adam olup siyasete atılınca her yeni yetme siyasetçi gibi fötre ilgi duymuş. Sonunda da köylülerinin ahını yerde komamış şapkadan intikamlarını almış, hem de ne alış. Evimizde sayısı belirsiz, her renkte, boyda ve pek çok ülkeden fötr seçeneği bulabilirsin. Onlarla arasında garip bir ilişki var. At-avrat-şapka gibi. Kendinden habersiz alana bıçak sallar, evini kundaklar.
Almanya macerası da ilginçtir. Kısa süreliğine bordo bavulunu alıp Almanya'ya yerleşen babam 3 ay içinde saf kan bir alman olup geri dönmüş. Ben o yılı tam hatırlamıyorum çünkü doğmamıştım. Aradan yıllar geçti ; doğdum, altıma işedim, beşikten düştüm, yürüdüm, bezden kurtuldum, leblebi tozu yiyebilecek yaşa geldim babam hala kendini bir alman sanıyordu. Hala öğrendiği 10 tane kendine almanca kelimeyle hayatını idame ettiriyor, sıkıysa anlama ne dediğini. Ama pala almancasına saygı duyuyorum. Aksini bir yerim yemiyor çünkü. "meçin vassa tiringe guutt" bu "kızım su ver demek " Sayılar "ayn, zıvayn, dırayn, fifh, zibın, akh, noyn" Sık sıkta "gutuntag" der. O ne demek bilmiyorum iyi bir şey demek olduğuna inanıyorum yazı başlığına da bu ismi verdim, umarım alman pornosuyla alakalı değildir. Almanya'dan sadece yalan yanlış almanca getirseydi iyiydi. Her yılbaşında noel kutlamaya hindi kesip alman halk oyunları oynamaya kafam kadar bira bardaklarında bira içmeye başladık. Babamın sonradan görmüşlüğü ailecek asimile olmamıza neden oldu. Alman köylü kıyafetlerini temin edebilseydik Trt 23 nisan şenliklerine "alman halk oyunları ekibi" olarak katılabilirdik. Yakında da alman cici annem Helga'da gelecek(!) ondan küçük melez kardeşlerimiz olacak ne mesut ve ne bahtiyarız tanrım.
Tu be contuleyecek canını yidiim.....
resimdeki
resimdeki
Perşembe, Ağustos 07, 2008
Diyet uğruna ölürüz
Kadınlar kış mevsimine girince kış uykusuna yatarlar, yok canım ayı demek istemiyorum hoş desem ne olur ayıda insan, onunda canı var. Kış bitimine doğru genelde ayılar kilo verirler çünkü koca kış vücutlarını yemişlerdir, çiğ çiğ.Kadınlarsa tersine istikamet bir kaç balkonlu ev çıkarlar, hey maşallah pehlivann pehlivan. İlk baharla birlikte ayı sendromu biter hatun taifesi büyücüye dönüşür. O balkonları öyle kibrit kutusu peynirle yıkamayacaklarını gayet iyi bilirler, dozer gücünde bişeyler gerekir.
Bunun içinde cennet vatanımın otlarına hücum başlar yeterki televizyona çıkan bir işbilir bir ottan bahsetmesin, hurra ot yayılmaya.Herkes taarruza geçerde benim arkadaşlarım durur mu ? durmaz.Yaz mevsimiyle birlikte yaşlı nineler gibi aktarlardan aldıkları otu, püsürü kaynatmaya başlarlar.
Mutfağında kazanlarda üfüre üfüre birşeyler kaynatan arkadaşıma, bu ne ? diye sorduğumda cevap aynen o büyücü teyzelerin ses tınısıyla geliyor (sizde öyle okuyun)
-Şimdi bak bunu içeceksiiiiinnn, içindeki posayı yüzüne süreceksinnn, selülütüne yapıştıracaksınnn, mutfakta el fatiha, kapının eşiğinde kırk bismillah, eşeden, köşeden yallah diyip uyuyacaksıınn.Sabah bir kilo veriyormuşunnn, yaa
Bende diyorum ki töbe estafurullahh, la havle.
Mate yaprağı diye ticari bir bitki ortalığı kasıp kavuruyor "Efendim çok feci zayıflatıyormuş, bir deri, bir kemik, 32 diş kalıyormuşun acayip birşey denede gör" dedikodularından etkilenen bir başka arkadaşım, içmeye başlamasının birinci haftasında ani baygınlık geçirerek bu yöntemden vazgeçti. Üstelik bir kilo bile veremeden.Ticaret erbabı; önce bir ürünü stoklayıp ardından hakkında fısıltı gazetesi çıkarıyor "Çok faydalıdır, aganigidir naganidir, afrodizyaktır, yağları yaktırtır, memnun kalacaksınız,maymun olacaksınız" diye. Bunu duyan bizim haspalarda koşuyor aktarlara.Sonra gelsin gani gani paralar, dolsun kasalar, ölsün mikroplar.
Diğer bir arkadaşım protein diyeti ile zayıflamayı denedi.Günlerce kilolarca peynir yedi, peynir pazarı gibi koktu, 4 ayda 10 kilo verdi ama Dünya'nın en çirkin kızına dönüştü.Kaybettiği güzelliğini geri kazanmak için yüzüne film yıldızlarının makyajını yapıyor, evdekilerden başka yüzünün son halini gören yok. Bu aralar bir kaç kilo almayı deniyor, morali sıfır.
16 yaş civarında ne kadar normal bir kiloda olsamda Bulumia'dan kıl payı kurtulmuştum.Çünkü bizim büyümemize ters orantıda, kıyafetler gittikçe küçülüyordu. Bu durumda benimde büyümemek ve o kıyafetlere sığmak için hiç yemek yememem, yanlışlıkla(!) yemek yeme gafletinde bulunursam da onlardan hemen kurtulmam gerekiyordu.Berbat bir deneyimdi çabuk üstesinden geldim.Sakın kendinizde denemeyin ! +12
Diyet bana göre az yemek ve sofradan doymadan kalkmaktır.Hava kararınca ağır gıdalardan uzak durursanız kilo almadığınız gibi verirsinizde.Sağlıklı günler sevgili patetezler
Bunun içinde cennet vatanımın otlarına hücum başlar yeterki televizyona çıkan bir işbilir bir ottan bahsetmesin, hurra ot yayılmaya.Herkes taarruza geçerde benim arkadaşlarım durur mu ? durmaz.Yaz mevsimiyle birlikte yaşlı nineler gibi aktarlardan aldıkları otu, püsürü kaynatmaya başlarlar.
Mutfağında kazanlarda üfüre üfüre birşeyler kaynatan arkadaşıma, bu ne ? diye sorduğumda cevap aynen o büyücü teyzelerin ses tınısıyla geliyor (sizde öyle okuyun)
-Şimdi bak bunu içeceksiiiiinnn, içindeki posayı yüzüne süreceksinnn, selülütüne yapıştıracaksınnn, mutfakta el fatiha, kapının eşiğinde kırk bismillah, eşeden, köşeden yallah diyip uyuyacaksıınn.Sabah bir kilo veriyormuşunnn, yaa
Bende diyorum ki töbe estafurullahh, la havle.
Mate yaprağı diye ticari bir bitki ortalığı kasıp kavuruyor "Efendim çok feci zayıflatıyormuş, bir deri, bir kemik, 32 diş kalıyormuşun acayip birşey denede gör" dedikodularından etkilenen bir başka arkadaşım, içmeye başlamasının birinci haftasında ani baygınlık geçirerek bu yöntemden vazgeçti. Üstelik bir kilo bile veremeden.Ticaret erbabı; önce bir ürünü stoklayıp ardından hakkında fısıltı gazetesi çıkarıyor "Çok faydalıdır, aganigidir naganidir, afrodizyaktır, yağları yaktırtır, memnun kalacaksınız,maymun olacaksınız" diye. Bunu duyan bizim haspalarda koşuyor aktarlara.Sonra gelsin gani gani paralar, dolsun kasalar, ölsün mikroplar.
Diğer bir arkadaşım protein diyeti ile zayıflamayı denedi.Günlerce kilolarca peynir yedi, peynir pazarı gibi koktu, 4 ayda 10 kilo verdi ama Dünya'nın en çirkin kızına dönüştü.Kaybettiği güzelliğini geri kazanmak için yüzüne film yıldızlarının makyajını yapıyor, evdekilerden başka yüzünün son halini gören yok. Bu aralar bir kaç kilo almayı deniyor, morali sıfır.
16 yaş civarında ne kadar normal bir kiloda olsamda Bulumia'dan kıl payı kurtulmuştum.Çünkü bizim büyümemize ters orantıda, kıyafetler gittikçe küçülüyordu. Bu durumda benimde büyümemek ve o kıyafetlere sığmak için hiç yemek yememem, yanlışlıkla(!) yemek yeme gafletinde bulunursam da onlardan hemen kurtulmam gerekiyordu.Berbat bir deneyimdi çabuk üstesinden geldim.Sakın kendinizde denemeyin ! +12
Diyet bana göre az yemek ve sofradan doymadan kalkmaktır.Hava kararınca ağır gıdalardan uzak durursanız kilo almadığınız gibi verirsinizde.Sağlıklı günler sevgili patetezler
Çarşamba, Ağustos 06, 2008
Profesyonelce Keklendik !
Son günlerde internette bir acayip oyun sahnelendi Fox tv tarafından, duymayan sağır sultan kalmıştı onada az önce haber saldım. Önce Gülsuna adında bir kızın zorla evlendirildiği için yardım istediği söylendi ve "gülsuna gerçek mi ? babası cani mi ? ahmet abi kaç yaşında ? gibi sorular gözümüze, kulağımıza sokuldu.İstemediğimiz boktan bir gündem burnumuzun dibine kondu "yiyin gari" dendi.Hepimiz koştuk Gülsuna'nın videolara bakmaya, kop kop kop.
Olay gerçekti, yalandı kısmı tartışıldı, bitti çoktan.Her blogta yazıldı neredeyse, olayın özeti şu:Gülsuna diye bir kız yokmuş, bu sadece Fox tv için çekilecek bir dizinin ön çalışmasıymış, amaç dikkati zorla evlendirilen kızlara çekmekmiş !!!! Yani özetin özeti; salak bir dizi için güya "sosyal poroce" diye profosyonel mercilerce keklendik.
Yuh diyorum o halde Fox tv ye yuh ve tekrar yuh.Önceden açılan fake bir profil, sahte bir genç kız odası, 15 yaşında göstermeyen 15 yaşında bir kız, rol arkadaşları, acıklı senaryolar, hepsi çekilecek "toplum yaralarına pağğrnak basacak" bir dizinin reklam kampanyası içinse ve "ceee şaka yaptıkkk" tadında salak yerine konduysak, benim salaklığım üzerinden para kazanmayı düşünen bu diziyi izlemem, izleyenide anlının ortasından vururum. İsterse benim yarama kabuk olsun, yara bandı olsun izlemem arkadaş.İzlerken "ne kandırıldık biz bu dizi için"Hissini yaşamassanız izleyin siz, banane.
ve : Dizi dizi bir hal olduk zaten, katrilyonlarca var; köyden indim şehre, fadimenin samanlığı, mustaa emminin gızları türünde, sözde sosyal içerikli ama o toplumu tanımadığı besbelli olan bir dolu dizimiz var, onlar ne kazandırdı bize ?
Pazartesi, Ağustos 04, 2008
Öpme beni !
O’nun beni öpmesinden hoşlandığım fikrine nerden kapıldığını bilmiyorum,oysa ben, o öper öpmez hırsla yüzümü siler, çamaşır suyuyla derinlemesine temizler ve parlatırdım. Maalesef yıllar boyunca da bu korkunç ızdıraba katlanmak zorunda kaldım. Bir gün eşyalarını kamyona yükleyip taşınıp gittiler, son bir hamleyle tükürüğünü yanağıma yapıştırdıktan sonra tabii.
Daha sonra; beni Alamanya'daki oğluna beğenen , gözümün hiç tutmadığı Ahmet enişte (kendisi annemin halasının kocasının kuzeni ) bu geleneği sürdürdü. Evimize haftada bir gelir ben gelene kadar defolup gitmez, görür görmezde “Gelinimmm gelinim, gel seni bi öpem o bal yanağından şapalap foşşş ohşş” diye yüzüme kusar gibi öperdi. Öve öve bitiremediği oğlundan çok kendisi beni beğeniyor gibiydi.(muhterem eniştemiz bir kaç yıl önce 1 kadına tecavüzden hapse tıkıldı )
Tahmin edileceği gibi ondan nefret ediyordum.Annemle en az 567 kere bu sapık akrabası yüzünden tartışmak zorunda kaldım ama geleneksel kurallar gereği öpmek, hele oğluna alacağı kızı öpmek (öpen adamın cüzdanına göre değişir) sapıklık kategorisine girmiyordu.Vücudunda dövme yapılmamış bir santim boş yer olmayan oğlu, esrar çekip tanışmaya gelince bu kabusuma da nokta konmuş oldu. Annem; sapık akrabasının salyalı öpücüklerine kılını kıpırdatmazken, damadı olmasını hayal ettiği genci bu halde görünce kaplan kesilmiş ve tüm bağları bir celsede koparmıştı. Bir daha evimizin civarından bile geçemediler.(aslında çocuk hoştu tekrar düşünmeliydik)
Büyüdükçe aşk meşk olayının öpüşmeden olmayacağını anlayınca, kendimle büyük bir mücadeleye başladım.Yıllarca talihsiz bir şekilde akraba amcalar, komşu teyzeler,kurban olurumcular,kölen olurumcular, gız ne şekersinciler tarafından öpülen ben ve öpüşmeye karşı Türkan Şoray prensibi geliştirmiş olan alt beynim, öpüşmemek için türlü bahaneler bulduk. ”Mikropludur öpüşme, dişi sarı öpüşme, komik gülüyor öpüşme, ağzı kokuyordur öpüşme” Bu sesler bir 10 yıl bende saplantı haline dönüştü neredeyse ağız görünce öpüleceğim sanmaya başlamıştım.Filmlerde öpüşen kızlara bakamıyordum bile. Sanki "halka" filmini izliyorum da erkeklerin ağzı kızın atıldığı kör kuyu gibi geliyordu, feci sarsıyordu beni.
Bu abartılı öpüşme fobimi son yıllarda tedavi etmeyi başardım.Öpüşmenin çikolata kadar tatlı ama ondan daha az zararlı olduğunu farkettim.Yanlız ufacık minicik bir kaç şartla öpüşebiliyorum.Öpüşülecek objenin (dudak ve tayfası) bol köpüklü macunla çitilenmesi, içine bolca mentollü bişeyler doldurulması "çok sağlıklıyım bildiğin gibi değil" sertifikasının cepte bulundurulması kaydıyla.
boyabadananotu: boyuyorum boyuyorum odam kuru kalıyor, bir kaç gündür boya badana topla gel ,yükle gel işlerine daldık, geberiyorum sos... birde şu altta yazan "devamı..." yazısına aldırmayın, devamı yok daha bitti... o öyle süs :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum
Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...
-
Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...
-
Kız ergenliğinin en mutsuz edici evresi sanıldığı gibi sivilceler değil erkek ergenlerin bacaksız birer sabiyken atlattığı " amcaya...