Lalenin Bahçesi
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
25 Aralık 2009 Cuma
Yıllar sonra yeniden
Deniz benim Davut Paşa lİsesi ve Fındıkzade yıllarındaki beş kişilk çetemin mensuplarından. Ne maceralara imza atmışız. Yenikapı, Samatya sahillerini turalamışız. , oradaki bütün öğrenci kahvelerinde bilardo, okey oynamışız. Eve sigarası içmişiz. Hani şu güllü sigaralar.Sahil yolundaki çingene kadınlara koftiden fallar baktırmış, gülmekten yerlere serilmişiz.Hem sınıfları geçmiş hem izlemedik film bırakmamışız. En büyük maceramızda , bizim bir gün önce çalınan arabamızı, bizim ertesi gün bu beş kişilik çeteyle okul kırmış dolaşırken görmüş. Kızları arabanın başına dikmiş, oradaki bakkaldan telefonla polis çağırmıştım. Babam şaşkınlıktan sen burada ne arıyorsun bile diyememişti heheheheheheh.
Deniz'in Annesi Cahide Teyze arada bir Tarsus'a giderdi. Ev halkı da işe falan. Evleri de okula çok yakındı. Soğuk günlerde okul kırınca doğru Deniz^lere , bize kısırlar yapar, çaylar demlerdi. Dolaptaki Humusu da bulur dibine darı ekerdik.
Deniz'in ablası, tesadüfen bizim bu beşli çete mensuplarından, Nermin'le komşu olmuş. Nermin de yıllardır beni aramaktaymış. Anacım o zamanlar cep telefonu, facebook neyin yok. Bi telefon değiştirdin, bi adres değiştirdin kayboldun gittin işte. Sonra Nermin^'le konuştuk. Nermin İstanbuldaymış, Deniz memleketi Tarsus'a yerleşmiş. İkisinde ikişer oğulları olmuş. Nermin hala sınıftan bir kaç kişiyle görüşüyormuş. Hatta sonraları bizim gruba iki oğlan:))) dahil olmuştu. Onlardan birine de bankaya gititğinde bakmış ki bizim oğlan bankanın müdürü. Buluşacağız bir gün . Ay çok heyecanlı oldu. Deniz gece tekrar aradı sonra , artık asla bırakmam ha , ona göre dedi.
Biz Nermin'le en yakın zamanda buluşacağzı. Aramızda bir deniz otobüsluk ara var. Üsküdardan kalkan Deniz Otobüsü doğru onun oturduğu semte gidiyor.Giderken de Onun bana yaz tatilinde trenle giitiği Avrupa seyahatinden getirdiği takma kirpikleri takarım:))))9 Deniz ^le de İstanbul'a geldiğinde, belki biz de Tarsus'a gideriz belli mi olur.
Bu yazıya hiçbir şey ilave etmek istemiyorum çok keyifliyim çoook.
Okulumuz bizim yanımızda bir çok ünlü yetiştirmiştir heheheheheh onlarAziz Nesin,Celal Bayar,Oğuz Aral, Tekin Aral, Fatma Girik, Ayşegül Aldinç, Perran Kutman, Aydın Boysan, Doğan Hızlan, Asaf Koçak ve Murathan Mungan sayılabilir
Burası okulumuzun caddeden görünen tarihi binasıydı, bu binanın içinden geçerek büyük bahçe içindeki yeni binaya ulaşılırdı. Bizim sınıf yeni binadaydı. Zuz' da eski binada ortaokul öğrencisiydi. Cerrah Paşa Tıp Fakültesiyle karşılıklı olduğu için , hemen hemen bütün kızların bir tıplı sevgilisi vardı:))) Bizim çete hariç valla , biz o ara ancak muzurluk peşindeydik. Ay iyiki de öyle yapmışız, sevgili her zaman bulunan bişey heheheheheheheh bulmadık mı, sevgilisiz mi kaldık...Gelirmi şimdi geriye o bilardo maçları, yaptığımız şamatalar, gördüğümüz filmler. Emanueli bile gidip seyretmiş insanlarız :)))
485 yılında II.Bayezid’in Sadrazamı Davut Paşa tarafından Sübyan Mektebi olarak kurulmuştur. İstanbul’un ilk Türk okuludur.Fatih Sultan Mehmed Döneminde Anadolu Beylerbeyliği olarak fetihte büyük yararları bulunan Davut Paşa’ya Padişah büyük ayrıcalıklar vermiş, Aksaray meydanından bugünkü DavutPaşa Kışlasının bulunduğu yere kadar olan alanı Paşa’ya bırakmıştır.DavutPaşa’nın vakfı olan bu alan üzerinde adını taşıyan pek çok tarihi eser bulunmaktadır.Rumeli Beylerbeyi olarak 1478′de Rumeli atanan Davut Paşa burada da pek çok eser inşa ettirmiştir.Okul,yıllar içinde Osmanlı Eğitim sisteminde ki değişim ve gelişmelere paralel olarak değişik kademelerde hizmet vermiş,1847 yılında açılan ilk Rüştiye Mektebi yine Davut Paşa olmuştur.Dönemin Maarif Nazırı Kemal Efendi’de bu okulda öğretmenlik yapmıştır. 1894 yılında olan büyük İstanbul depreminde bugün sokak tarafına bakan duvarı hariç yıkılmış, yeniden 3 katlı yapı olarak inşa edilerek eğitime devam etmiştir.1913 yılında Sultani olmuştur. Cumhuriyet döneminde önceleri Erkek Orta Okulu,1955′ten itibaren karma Ortaokul ve en sonunda 1969 yılında Lise olarak nice öğrenciler yetiştirmiştir. Bunlar arasında Aziz Nesin,Celal Bayar,Oğuz Aral, Tekin Aral, Fatma Girik, Ayşegül Aldinç, Perran Kutman, Aydın Boysan, Doğan Hızlan, Asaf Koçak ve Murathan Mungan sayılabilir.
21 Ekim 2008 Salı
antin kuntin
En sonun da silkindim bu gün de, iki oyuna rezervasyon yaptırdım. Yıllardır sahnelenen oyunlar. Biri Anton Çehov'un Vişne Bahçesi diğeri de Orhan Asena dan Ya devlet başa ya Kuzgun Leşe. Sinemalarda ise bir çok film vizyona girdi, ''Devrim arabalarını'' çok merak ediyorum. Ne hazin bir hikayedir. İlk yerli arabamız Devrim'in hikayesi. Benzinin konulmasının unuttuğu için çalışmadığı hikayesi çok basit geliyor bana. Hep arkasında başka şeyler olduğunu düşünmüşümdür. Yani o tasarı hayata geçseydi belki yabancı otomotv sanayi bu kadar güçlü olmazdı Türkiyede.
Otomobil dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'i Cumhuriyet bayramına götürerek hem tanıtımını hem ilk vazifesini gerçekleştirecek iken benzinin bitmesi nedeniyle sadece 100 metre gidebilmiştir. Cemal Gürsel tarafından "Garp kafasıyla araba yaptık, şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk" mizahi tabirine de konu olmuştur.
İşin aslında, Eskişehir den Ankara 'ya tren ile taşınan devrim otomobillerine benzin konulmamıştır. Çünkü trende oluşabilecek bir tehlikede otomobillerin en az zararla kurtarılması düşünülmüş ve araçların ihtiyacı benzinin de Ankara'da konvoy yolunun üzerinde bulunan bir Mobil istasyonundan alınması, ve buraya kadar aracın ihtiyaç duyacağı benzinin mühendisler tarafından trene koyulması dahi mühendislerin en ince detayları dahi ne kadar düşündüğünü ve planladığını gösterir. Trenden indirilen arabalara çok daha sonradan Cumhurbaşkanı binmeden önce yapılan hazırlıklar sırasında neden benzin ikmali yapılmadığı bugün dahi bilinmez. Ancak konvoy Mobil istasyonuna uğrayıp vakit kaybetmek istemez ve böylelikle arabalar benzinsiz kalır. Gri olanda benzin vardır Cumhurbaşkanı gezisini bununla sürdürür. Anıtkabir'e ve tören alanına gider. Fakat gazeteler o zaman da ülke adına yapılan bu işin aleyhinde yayın yapar.
Gamsegamse'nin ilk staj günüydü bu gün. Çok hoş bir tesadüfle benim büyüdüğüm semtte yapıyor. Az kaldı okuduğum lisede yapacaktı ama sonradan değişti onun alt sokağındaki bir okulda yapıyor. Artık annesinin koştuğu yürüdüğü sokaklarda yürüyecek , okuduğu okulun önünden geçeçek. Hiç aklıma gelirmiydi o sokaklarda caddeler de yürüken bir gün kızım da oralardan benim yollarımdan geçecek. Bu gün hep bunları düşündüm.ha unuttum semt Fındıkzade, okulum da Davut Paşa Lisesi. Aynı zaman da Zuz 'unda lisesi. Resim de görülen eski binadır. Eski binanın içinden geçerek asıl okul bahçesine ve yeni binaya ulaşılır. Dışardan bakıldığında yeni bina pek görülmez.
Fındıkzade - Kızılelma caddesi bizim anılarımızda çok önemli yer tutar. Evimiz oradaydı. Alt katımız da restoran. Anemle babam seyehate gidince bizim yemekler ordan gelirdi. Biz ozamanlar üç çocuk en büyüğümüz yani ben lisede , 15-20 gün evde kalır, okula gider gelir. Ne kadar arkadaş varsa eve doldurur eğlenirdik. Sınıflarımızı da takır takır geçer, hiç bir şeyden geri kalmazdık. Hiç bir şeyden korkmazdık. O zaman zırt diye annne babayı aramak için cep telefonu da yok. Şehirler arası telefon açmak için ptt ye yazdırıp sıra beklemek var . Hey yavrum hey. Cuma günleri de pazar kurulurdu ama ne pazar için de Amerikan pazarı denilen , kaçak malların satıldığı bir yer bile vardı. O zamanlar kotlar yurda sözde kaçak giriyor falan. Charlie diye bir parfüm var tüm kadınlar onun peşin de. Sahi hatırlayan var mı Charlie yi. Annemin gıcık olduğu bir şey de heheheh, cuma günü pazara çıkmak için tanıdıkların bize doluşması. Hem pazara git hem çayını iç ohhhhh kebap , Üle bu evin ahalisinin pazara gitme hakkı yok mu. Tabi o zaman bizim bunlara aldırdığımız falan yok. Benim beş kişilik bir çetem var. Okuduğumuz okulla aynı semtte de oturduğumuz için çoğu arkadaşlarla çok yakın oturuyoruz zati. Biz beş kız kolkola gir, pazarı ellik fellik et. Kakara kikiri. sonra aldıklarımızla gitt birimizin evine çay içmeye. Yaseminin annesi Naciye Teyze ne masalar hazırlardı bize. Çok süslü, hep saçları topuz dolaşırdı ev de bile. Çok süslü çok takıp takıştırdığı için Boncuklu Naciye imiş lakabı. Şen kahkahalar atarak anlatırdı bize. Yasemin'in babası Albaydı. Dilaver amca , nurlar içinde yatsın. tabi meslekleri dolayısıyle il il geziyorlar. Kars hizmetleri sırasında Naciye teyze diğer subay eşlerinden birinine misafirliğe gitmiş. yeni tayin olan bir subayın eşi de varmış orada. Naciye teyze'ye demiş ki,- Boncuklu Naciye gelince bana haber verirmisin. Tabii demiş geldi bile , karşında. Sonra Deniz'im vardı. Annesi sık sık Tarsus'a giderdi , evleride okulla aynı sokaktaydı. Cahide teyze Tarsus' sa gittiği zaman , biz okulu kırar Denizlere giderdik. O bize kısır yapardı. Hey gidi günler heyyy. Bu gün Gamsegamse staja gitti ben de bunları düşündüm
not: