Lalenin Bahçesi
Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
22 Ağustos 2011 Pazartesi
Bir film Bir kitap
Çoktandır bir film bir kitap yazısı yazmamıştım. Dün gece hem yeni bir kitaba başlayıp hem de bir film izleyince , hah dedim tam sırası..
Önce film
Düşes...Sonsuz, göz alabildiğine uzanan İngiliz çayırları, balolar, kostümler, peruklar, korseler, aldatmalar, aldanmalar,
.On sekizinci yüzyıl sonlarında geçen filmde, dönemin en güzel ve karizmatik kadınlarından olan Düşes Georgiana Cavendish (Keira Knightley) yaşadığı aşk, müsrifliği ve politikaya el atması sonucunda itibarını kaybeder.Ve bu arada kocası, en yakın arkadaşı Leydi Bess ve kendi yasak aşkı arasında ki ilişkiler karmaşası..
Kostümlü filmleri çok severim. Eski klasikleri okuyormuşum gibi gelir. Ben filmi beğendim. Bunu beğendiklerim, izlerseniz beğenirsiniz kategorisine koyabilirsiniz.
Bu rada ben bu filmi izlerken , o uzun up uzun, geniş İngiliz çayırlarına bakarken, kendi İngiliz çimi maceramız geldi aklıma.. Denizi olmayan yerde, eğri çatılı evde otururken.; kocam İstanbul seyahatindren bir kaç kilo İngiliz çimi tohumu ile dönmüştü. Biz de gördüsüzce , arap yağı bol bulunca orasına burasına sürermiş hesabı, tüm tohumu bahçeye saçtık. Sanırsınız buğday ekiyoruz. Ay bunlar bir çıktı. Bahçevan Mehmed Ağa elinde bir makas tayır tayır her dakika çim biçti. Ben de o kızmasın diye , her sabah kahvaltısına beş yumurta kırdım :)
Gelelim kitaba... Kitabın bana geliş hikayesi var önce... Ben Atalet'in bloğunda bu kitabı gördüm. Bi de altına Atalet bunu çok beğendi çok güldü falan yazmış. Ben de bir ara sesini çok iyi bildiğim yazarları okuyamamam hastalığı vardı::) neyse hallettim onu... Kitabı görünce hah dedim ya artık okuyabilirim... Frehan Şensoy kendi okumaya kalkmaz bana. Ama gelin görün ki kitap yok. basımdan kalkmış. Canım Bahar karları bana göndermeyi teklif etmişti hatta. Neyse o sırada Leylak Dalıcım ne etti etti bana kitabı ulaştırdı...
Kitap, tammaiyle bir yalnızlık hikayesi... Annemin İstanbul'a ilk geldiğinde tanıdığım bir kuş bile yoktu demesi gibi... Neyse bu adamceyizin tanıdığı iki kumru var... Ben onları izlemedeyim şimdi. Beyoğlu-Karaköy- Şişhane hattında yürüyoruz, uçuşuyoruz...Hem kumrulara da aşinayım. Yuva yeri bulma konusunda nasıl gerzek olduklarını, açtığım banyo penceresinin üstüne yuva yapmaya kalkmalrından bilirim. Kitabın harfleri o kadar büyük basılmış ki, gözlüksüz okuyabilirim sandım ve dün gece şıp diye yarıladım.Tipik bir Ferhan şensoy kitabı...Kelimelerle oynayışı, onlara cambazlık yaptırışı, araya sokuşturduğu ince kara mizahlar... Bana çok iyi geldi. Hele bir de Ferhan Şensoy oyunlarına aşinaysanız. Sahnede Ferhan Şensoy izliyor gibi okuyabilirsiniz.
Bu günlük de bu kadar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)