Bir süre yazmayınca insan yazmayı da unutuyor sanki.
Şükürler olsun bizim evden iyi haberler var. Gamsegamse bugün de hastaneye gitti,kan verdi testler oldu ve karaciğer enzimleri de lökosit de düşmüş. Tam istenilen seviyelerde olmasa da hızla düşüyor. Dün geceyi biraz huzursuz geçirdi, heyecan yaptı ama neyseki sonuçları alınca rahatladı. Bundan sonraki tarih; 21 Ocak.. O gün yine kan verecek falan filan.
Hadi azcık biraz film ,kitap, yemek falan konuşalım.
Filmimiz, Marcus Zusak'ın Kitap Hırsızı adlı kitabından aynı adla sinemaya uyarlanan; Kitap Hırsızı... Anlatıcısının ölüm olan,Cennet sokağında yaşayan; akordion kalpli bir adam, kitap hırsızı bir kız,Gökgürültüsünün arkasına saklanan kocaman yürekli bir kadın ve limon gibi sapsarı saçları olan bir çocuğun hikayesi. Atmosferimiz II.Dünya savaşı yıllarında Almanya...Her olumsuzluğun içinde yaşanacak bir güzelliğin de olabileceğini anlatan, yer yer sert,hüzünlü,duygulu,umutlu bir hikaye... Kitap sevgisine de bambaşka ,çok güzel bir örnek hem de... Ben çok beğenerek izledim. Kitabı okuma fırsatı bulamadan filmi izledim. Kitabı okuduktan sonra izleyenler olursa,görüşlerini merak ederim. Lizel ve Max'ın evin bodrumunda yaptıkları sohbetler kitapta çok daha güzel çok daha farklıdır eminim...Filmde anneyi oynayan Emily Vatson yine harikaydı ,bunu da söylemeden geçemeyeceğim....
Kitabımız,ha kitabımız demişken araya hastane günleri girince söz edemedim. ''Bibliyomanyaklar''ın ocak ayı kitabı Kapalı Çarşı Cinayeti/ Esra Türkekul'du biliyorsunuz. İlk yazı benim yorumumla yayınladı,ikinci yazı ise Selgin GB' ye ait... Kitabı biz çok keyifle okuduk ,sonucunda da çok keyifli yazılar çıktı, okuyunuz ve de yorumlayınız isterim:) Sonra eminim ki kitabı da okumak isteyeceksiniz.
Gamsegamse hastanede geceleri babası ile kalmayı tercih edince,kiii bizi tanıyanlar için bu kimseye garip gelmeyecektir. Benim bu kız yavruları bebekken , gece bile uyanıp babaaa mamaaa diye ağlarlardı. Ay benim de canıma minnet yani:))Akşama kadar ayile boyu hastaneye konuşlanıp geç saatte de babalı kızlı onları hastanede bırakıp Naziş ile eve döndük. Zaten evin penceresinden taş atsak hastane penceresinden onların kafasına düşeceği için ,içimiz gayet rahattı. Tabi benim saatle işi olmayan teyzemgilleri hesaba katmamıştık. Gecenin bir buçuğunda geçmiş olsun telefonu açan teyzem yüreğimizi ağzımıza getirmekle kalmayıp gecemizi de bize heder etti... Bi de ertesi gün tekrar arayıp, o kadar geç miydi? o saatte uyunur mu? diye de kızdı...Ha biz kitap diyorduk hani, bu akşam eve gelişlerde uyku tutmayınca kitap okudum. Ben o kitabı okumaya cesaret edemedim,şimdi rahatsız olurum diye diye ertelediğim,okumaktan kaçtığım kitabı Şenay bana yeni yıl hediyesi olarak gönderince, demek ki vakit bu vakit dedim. Kitaba başladım ve başladığım gece bitirdim. Bi türlü adını da yazmadım di mi? hihihi... Ay hala mı yazmadım:)) ''Kirpiklerimin Gölgesi/ Şebnem İşigüzel''...Çocuklara yönelik cinsel tacizi,şiddeti anlatan bir kitap.Şebnem İşigüzel bir röportajında, çocukken bir gün annesiyle yolda yürürken ; annesinin birden elini bıraktığını ve nerede olduğunu ,kim olduğunu hatırlamadığını o günden sonra tüm hayatlarının değiştiğini ,çok büyük bir travma yaşadığını kendini kirpiklerinin gölgesinden başka sığınacak bir yeri yokmuş gibi hissetiğini söylemişti.Hatta bu travma yüzünden tüm kitaplarında ,roman kişilerinin başına hep belalar sardığını da söylemişti. Ne zamanki çocukları olmuş,ondan sonra yumuşamış. Son okuduğumuz ''Venüs'' diğer kitaplarının aksine çok eğlenceli bir kitaptı.''Kirpiklerimin Gölgesi''nden önce okuduğum'' Güneşin Kızları'' da böyle bir içeriğe sahipti. O yüzden okurken ne kadar irite olsam da nelerle karşılaşacağımı biliyordum en azından...
İkinci kitap; 2O13 Nobel Edebiyat Ödüllü ''Nefret ,Arkadaşlık, Flört, Aşk , Evlilik/ Alice Munro''...Bir öykü kitabı... Anlatım dili, çevirisi mükemmel...Hikayeler de öyle... Alın,okuyun valla... Tavsiye ettiğim kitaplar arasına koyun...
Üçüncü kitabımız iseeee)) '' Hürrem Sultan'ın Torunları/İnci Döndaş-Ali Serim'' in yaşayan 12 hanedan kadını ile yaptığı röportajlardan oluşan bir kitap. Leylak Dalıcım'ın yeni yıl hediyesiydi...Tanıştığımızdan beri her yıl, yeni yılın ilk okunan kitabı birbirimizin armağanı kitapları olur. Biyografi okumayı sevdiğim için bu kitabı da keyifle okudum.
Ben günlerdir evde sıkılınca, dün akşam Gamse'yi ablasının refakatine bırakıp ,karı koca dışarı çıktık. Kandilli'den karşı kıyıların ışıklarına baktık. Kıyıda yürüdük. Bir yerde oturup yemek yedik. Beyran çorbası içmemiştim hiç. Gaziantep yöresine aitmiş. Damak tadıma çok uydu bu çorba. Artık kaçmaz yani:))
Kandilli'den...Karşının ışıkları bir bir yanarken...
Hayde gittim ben...iyi yarenlik ettik valla...