Bizim evde aynı yoğunluk devam ediyor, kızların tatili, Zuz'un İstanbul'a gelişi derken bir haldur huldur gidiyoruz.
Sözünü etmediğim bir film var mesela... ''Ölü Gelin''in yönetmeni Tim Burton'dan... Frankiewinnie...Bir animasyon filmi...Üç boyutlu... başından çok güzel çok hoş bir hikayeydi ama son yarım saat tam bir fiyaskoydu... Ölü Gelin ile çıtayı bu kadar yükselttikten sonra çıtanın gerisien düşmüş bence Tim Burton...Üç boyutlu film izlemeye pek alışık olmadığımdan aradab hiiiih hiiiiih ede ede izledim..
Zuz'un geldiğinin ertesi günü yani perşembe günü , ne yapalım ne yapalım sonucu yine Kadıköy dedik.Yemeğimizi Çiya'da yedik. Yemeklerimizin aynı anda gelmeyişine gıcık olduk, Çiya'ya yakıştıramadık. Birimiz yedi birimiz baktı sonra birimiz yedi birimiz yine baktı olayı oldu:))... yemek sonrası kızlar Bahariye'ye çıkmak isteyince Zuz ile aynı anda yooooo deyince ikimiz Türk Kahvecilerinin sokağında kardiş kardiş kahvemizi içtik, onlar da kardiş kardiş Bahariye'ye gittiler... Daha daha sonra, Nezih kitapevi, Alkım Kitapevi derken akşam oldu.Bir de Beyaz Fırına girdik, menekşeli macaron aldık. Henüz yemediyseniz mutlaka tatmalısınız bu lezzeti... Hemen bir ısırık aldım ve Leylak Dalıcım ve Ataletim canım benimin kulaklarını çınlattım...
Ben görümcemgilleri akşam oturmasına çağırmıştım , saat yedide bizde olun demiştim bi de:)))Şöle aperatif bir şeyler hazırlayayım dedimdi ama bu arada sokaklardayım halen:)) Hemen Migros'dan ıspanaklı,peynirli sini böreği aldım, dondurulmul yiyecekler bölümünden. Eve gelene kadar da yumşadı hemen fırına attım. Gamse ile Naziş böreği ben yaptım yarışına girmeselerdi, herkes benim yaptığımı bile sanabilirdi ... Bir kavanoz patlıcanlı sosumdan açtım, haşlanmış kuru fasulyem vardı , buzlukta da kıyılmış dereotu ve maydonoz, hemen onları fasulyenin üsıtüne serptim, küçük bir soğanı da doğradım, baharatladım, yağladım ve salata işini tamamladım.Bir tepsiye kedi dillerini dizdim, Dr Ötker kazandibini hemen pişirip üstlerine döktüm, soğuyunca da en üste mürdüm eriği marmelatı döktüm aaaaynııı chesecake gibin oldu:))Gelirken bir de çikolatalı toplar almıştım tatlı meselesi de böyle halloldu... E çayı da demledik, biz okeye genç kısım sohbete, erkek kısmı da maça daldı çoook güzel bir akşam olduuuu....
Dün yani cumartesi günü, kesinlikle ama kesinlikle evde oturma kararı aldık. Zuz ve kızlar benim''kendime ait bir oda'' ma yayıldılar, akşama kadar orada yediler içtiler, tv izlediler...Bu arada mutfak ha babam de babam çalıştı...Ocaktan çay demliği,kahve cezvesi inmedi...
Bugün Zuz'un ve Naziş'in kendi arkadaş programları vardı , kocam beni de azad edin dedi:)) Bizde Gamse, Mehmet ve Meral çok değişik bir şey yapıp Kadıköy'e gittik. Sahafları dolaştık. Ben bir sahaf dükkanında Atilla Atalay'ın '' Menekşe İstasyonu''nu görünce atladım, ''Sıdıka'' göz kırptı sanki bana...Ben kitaplara bakarken Gamse dışardan seslendi-Laluşşş gel gel, sana göre bir şeyler var burada diye baktım ''Adam Öykü Dergisi''nin eski sayıları...İçinde Fürüzan, Demir Özlü, Julio Cortazar ve Adalet Ağaoğlu ve daha bi sürü yazarın öyküsünün olduğu 1996 yılına ait Mart-Nisan sayısını aldım...
Yemeğimizi Otantik'de, tatlılarımızı Hacı Muhiddin Hacı Bekir'de yedik evimize döndük...
Yarın Kızların okulları açılıyor, tatil bitti biz Zuz'la programlara devam.
Bu arada İmza Kızın satışta biliyorsunuz...