Lalenin Bahçesi
Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
21 Ağustos 2010 Cumartesi
Yıl sanırım 1975 ya da 1976 falandır, henüz lisedeyim... Fındıkzade-Kızılelma caddesi yılları... Pınar Kür, Sevgi Soysal falan okuyorum...Erol Toy , İmparatoru yazmış...Vehbi Koç'un hayatı aslında , Adalet Ağaoğlu Bir Düğün Gecesini yazmış belki... Milliyet Sanat Dergim var... Hey var... Nilüfer Dünya Dönüyoru söylüyor... Suzy Quatro gibi bağırıyorum evde Can the Caaaaan diye... deliler gibi... okulu kırıp Yenikapı , Samatya sahillerindeki öğrenci kahvelerinde okey , bilardo oynadığım yıllar... İkinci Bahar gibi bir çok diziye plato olan yerlerde sokaklarda kah son derse yetişmeye koşturuyorum kah dersten çıkıp bu sokaklardan koşa koşa yokuş aşağı koşturup sahile iniyorum...Okuldan gelince hiç yemeğe falan bakmıyorum pencereye çıkıp karşıdaki Goralıya işaret çakıyorum bi goralı bi ayran diye...Nilgül Sineması var eve yakın... dayımla iddialara girip ben kazanıyorum... gidip orada Devlerin Aşkını izliyoruz... Türkan Şoray'lı Kadir İnanırlı... Yine onlarlı Bodrum Hakimini... Evin aşağı caddesinde Çakıl Gazinosu var... Emel Sayın ... Neşe Karaböcek ... Zeki Müren kim gelirse aklınıza bir kaç kez misafirlerimizi götürdük...gitmeyelim desek küserdi Annem hemen... Oscarlı müzikal Tommy'i izliyorum Beyoğlu Emek'de... Aysel'le buluşuyoruz o zamanın en in:)) cafesinde... Elmadağ Pangaltı arasındaki Padrossada... Çayımızı içerken önümüzden Aliye Rona geçiyor... Karaköy İskelesi batmamış yanmamış... karşısında şahane şekerpareleri olan Murat Pastanesi var... Aysel^'le mutlaka oturuyoruz orada...
Beş arkadaşız lise de... Ben, Deniz, Nermin, Yasemin ve Semahat Yanımdaki Yasemin, önde oturan Deniz... canım Deniz... Cahide Teyze Tarsus'a gittiyse eğer okul kırıldığında doğru Denizlere... şahane kısırlar yapıyor bize... Bazen Cahide Teyzenin yapıp bırakmış olduğu humusa yumuluyoruz... Gece bizim arabayı çalan şaşkın hırsız , arabayı götürüp Denizlerin Sitesindeki otoparka saklamış.... Biz de okulu kırıp Denizlere gidince ben arabayı görüp hemen bakkaldan önce polisi sonra Babamı babamı arayınca; o şaşkınlıkla Babam o saate orada ne aradığımı bile soramamıştı...
Nermin'den yakın zamanda söz etmiştim zaten, bir kaç ay önce buluştuk görüştük... Bana Avrupa Seyehatinden getirdiği takma kirpiklere hala güleriz... Yaz sonu tekrar bir toplantı ayarlayacak aradaşlarla... Denizle yeniden buluşmamızı o sağladı zaten...Denizcim şimdi Mersin'de iki kocaman yakışıklı oğluyla...
Yasemin ; ne çok anım var onunla da...Sizlere Annesinin bir anısını yazmıştım yıllar önce bir yazımda... Naciye Teyze hep şık, saçları hep topuz evlerinde her zaman kurabiye kek börek alesta hazır bizi beklemekte... Kahvaltı adreslerimizden Yaseminlerin evi... Yasemin'in Babası , subaydı. Türkiyenin her yerini karış karış gezmişlerdi... Naciye Teyzenin lakabı Boncuklu Naciye imiş... süslü pülü, takıp takıştıran boylu boslu güzelim bir kadın... Kars'da görev yaptıkları yıllarada, bir toplantıda , Naciye Teyzenin yanında oturan , yeni tayin olmuş bir subayın eşi, Boncuklu Naciye gelince bana haber verin, çok merak ediyorum demiş... hem de Naciye Teyze'ye... O da geldi geldi çoktan geldi, bak yanında oturuyor demiş, kendini göstererk... Bunu da defalarca yazdım ama okumayanlar okusun ve Naciye Teyzemin kulakları çınlasın...
Bunlar nereden mi? aklıma geldi... bu gün Deniz bu resmi buldu Facebook'a koydu... benimde aklımı başımdan alıp götürüp o yıllara attı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)