Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

31 Mart 2009 Salı

ondan bundan

Gezdim tozdum, okudum , izledim , pişirdim taşırdım ama canım yazmak istemedi nedense.
Sabahları mide ağrısıyla uyanıyorum, bir iki gündür belki ondandır. . Yedi sekiz yıldır unuttuğum bir şeydi ama hortladı birden. İlaçlarıma başladım ve bu gün nispeten daha iyi.

İstanbul bir kaç gündür daha sabahtan güzel bir hava vaad ediyor insana. Hadi dışarı dışarı diyor. Naziş dün Fethi Paşa korusunun açılışını yaptı. Çok güzeldi dedi. Bazen kışın da yürüyüşlere gidserdim ama bu kış hiç gitmedim. Bazen kızıyorum kendime burnumun bu kadar dibindeki bir güzellikten yeterince yararlanamadığım için. Mahallenin kadınları her sabah yedide yürüyüşe , spora gidiyorlar. Sabahları Spor Akademisinden spor hocası geliyormuş, aletler de var ama işte...

Cumartesi günü erkenden İlmiyem aradı, hava çok güzel gel balkonda çay içelim dedi. Yok karşıya geçiyorum dedim ama ne yaptı etti beni razı edip, fikrimi değiştirtti. Küçük bir operasyon geçirmişti onu kullandı bana karşı bi de pizzayı hehehe. Neyse bir de çok tatlı bir iş arkadaşı gelmişti Sema Hanım. Güzel güzel oturup sohbet edip çay içtik.

Pazar günü ise malum seçim. E iyi oldu, anladık ki kriz bize teğet geçmiş gerçektende. Kimse ağlayıp zırlamasın artık dinlemem . O kadar oyu tek başıma ben vermiş olmama dimi))


Prenses Günlüklerini okudum.Burada sözünü edeceğim Kastilya Prensesi Dona İzabel'in günlükleri. Sonradan İspanya Kraliçesi oluyor. Hayatında bir kara leke bir de yüz akı var. Kara lekesi engizisyon mahkemelerini kurdurmuş olması. Çocukluğundan başlayan günlüğünde o kadar naif , resim yapmaya çalışan, nakış işleyen, hasta annesi için o kadar endişelenen bir genç kızın engizisyon mahkemeleri kurdurmaya kadar giden hayatı. Ve de Kristof Kolomb'a verdiği destekle dünyanın seyrini değiştirmesi. Gerçi Kristof Kolomb onu bile din adına diyerek arazı ediyor. Yeni dünyadaki insanları da hristiyan yapmak için. İlginç bir kitaptı.



Her sabah kadife elbisemi giyip saçlarımı altın simli ağla toplayıp Portekizli elçi ile piskoposa tatlılıkla gülümsemek için hazırlanıyorum. Yüzüm gülüyor ama içim kan ağlıyor! Bu kadar iyi bir oyuncu olduğuma ben bile şaşırıyorum. Bütün bunları, henüz hakkında çok az şey bildiğim biriyle evlenmek için yapıyorum.

1400lü yılların ortalarında yaşayan prenses İzabel hem kaba saba bir adam olan erkek kardeşi Kral Enrique ile mücadele etmek zorundadır; hem de onu zorla evlendirmek istedikleri, Portekiz Kralı Afonsodan kurtulmak. Küçük prensesin mücadelesi zor ve acılı olur ama Amerikayı keşfeden denizci Kristof Kolomba verdiği destekle tarihin akışını değiştirir. Afonso ile değil, aşık olduğu Kral Fernando ile evlenmeyi başaran İzabel artık İspanyanın Altın Çağını yaratan bir Kraliçe, Amerika Kıtasının Anası olarak anılacaktır..



Bunlar dışında hayat bizim evde bildiğiniz gibi akıyor. Okula gidenler, işe gidenler, yoldan açım ne yiyeceğiz diye arayanlar. O, bu nerede diye soranlar. Pişenler taşanlar, gelenler gidenler, çalan telefonlar, kapılar. Hayatımıza acaip bir renk tat katan Can var bi de. Bu gün gelecek. Kokusunu almaya başladım bile. Ona okuyacağım kitapları hazırladım. Bi kitaba bakacak bi yüzüme arada bir de çaktırmadan tadına .

Hadi gittim ben kahve saati....



Not. Anam bu yazıyı ben size Pasifikten yazıyorum. Ne ettiysem ayarlayamıyorum saati.Hep pasifik saatine göre yazım çıkıyor. Bakın şimdide yazım pazartesi yazıldı çıktı hehehe idare edin.


Not.2-Zuhal Olcay'ın o buğulu , hüzünlü bakışlarının nedeni makyaj alerjisiymiş. İnsanın kendine ettiğini kimse edemez derdi annem ne doğru dermiş.