Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
Şef etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şef etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Eylül 2014 Pazartesi

Hava nasıl oralarda üşüyor musun?

Sizin oralar nasıl bilemem ama bizim buralara sonbahar geldi.Artık hava ne kadar sıcak olsa da akşamları serin bir rüzgar var ve bugün yağmurla uyandık. Güzel oldu, bu yapış yapış yazı sevmedim ben... Artık gelsin Kuzguncuk'da çay, kahve fasılları, Üsküdar sahil yürüyüşleri, Kız Kulesine  ayaklarını uzatıp kitap okumalar, dönüşte  çorbacımıza uğrayıp çorba içmeler.

Dünü hareketli ve de bereketli geçiren bizim ev bugün oldukça sakin... Kızların okul artık açıldı, zaten seminer dönemi nedeniyle okula gidiyorlardı ama makul bir saatte gidiyorlardı :) Yani bizim evde gün artık güneşin doğmasıyla başlıyoruz denilebilir.


Üstte  gördüğünüz resim  dünden... Hadi pazar sabahıdır, herkesin gönlüne göre olsun kahvaltı deyince, kimi sucuğunu tostunun içinde , kimi üstüne yumurta kırılmış, kimi de sucuk önce tavada kendi yağında çevrilip, tavadan alınsın, sonra tavada kalan yağa yumurta kırılsın böylelikle de yumurtanın beyazı sucuğa  değmesin deyince tek tesellim o an dinlemekte olduğum Müzeyyen Senar ve Nilüfer düeti oldu :) Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın dedim, hepsini yaptım. Sonra acıkınca yesinler diye gözleme yaptım, sonra öğrendiğim  yufkalı tepsi mantısını hazırladım ,dolaba koydum. Yarın yenecek, o zaman aşama aşama anlatırım... Sonra sonra hadi hava serinledi dedim etli  nohut yahni ve nohutlu pilav pişirdim akşam için. Bu arada tabi tek  tek acıktılar ve gözlemelerini pişirip pişirip ellerine verdim. Bulaşık makinesini boşalttım, balkondaki çamaşırları topladım, katladım, yerine bir balkon dolusu daha astım tam yetti gayri diyecektim ki bizim ahali tek tek toz oldu evden. Hele şükür dedim ve resimde gördüğünüz etkinliği düzenledim kendime...
O gördüğünüz tost; tava tostu... Ataletim canım benim aklıma düşürmüştü, yanına da bi kiraz çiçekli yeşil çayımdan yaptım bir de mutfak filmi izleyeyim dedim 2014 yapımı -CHİEF -izledim. Çok  eğlenceliydi, tavsiye ederim...Ünlü bir şefin restoranına gelen yemek yazarının yazdığı yazı yüzünden değişen hayatı anlatılıyordu. Tabi bol bol yemek yapma ve yeme sahneleri mevcut. Enteresan olan şef de oğluna tava tostu yaptı. Ama o her iki ekmek diliminin üzerine malzemeleri ayrı ayrı koydu, yine ayrı ayrı pişirip sonradan birleştirdi. Sabah da öyle denedim ama benim usul inanın çok daha iyi sonuç veriyor.

Şöyle yapabilirsiniz:Normal tostunuzu hazırlayın, benimki her zamanki gibi yengendi tavayı tereyağ ile yağlayın kızınca tostunuzu koyun, ateşiniz kısık olsun ben arada kapak da kapatıyorum ki içindeki malzeme iyice pişsin diye, sonra alt üst yapmaca ve yemece... Tost makinasındaki gibi bastırılmadığı için daha lezzetli oluyor ama ben makine de yapılan şöleee jilet gibi yapışmış ve iyi kızarmış bir tosta da bayılırım icabında.

Akşam yemekten sonra sülale boyu DSİ Çamlıca tesislerinde toplandık. Havuz başına doluşup gelsin çaylar,gitsin kahveler, eksilmesin muhabbetler şeklinde   geceyi de bitirdik. Bu arada Milli Basektçileri de yüreğimiz hop hop izledik ve en sonunda bir üçlük atışla oh dedik ilk sekize girdik.

Bugünün planı sadece   ama sadece yatmak yuvarlanmak...


İşte böle böle ...



 

31 Ekim 2012 Çarşamba

Mutfak Sineması



Eğer mutfakda yemek yaparken, film izleyeceksem bunun bir mutfak filmi olmasına özen gösteririm, stil meselesi:)))Mutfak filmleri arasında favorim elbette ki Julia& Julia... hem mutfak filmi hem bir blogger filmi daha ne olsun...İkisi ile de yakinen ilgiliyim...
İşte bugün mutfağa geçip,mevsimin ilk zeytinyağlı pırasasını pişirirken ''Chef de Chef'' izledim...Baş rolünü Jan Reno'nun oynadığı tam anlamiyle harika bir mutfak filmi...Dakika  bir gol bir, film başlar başlamaz o da pırasa pişirdi, ama onunki ballıydı:))) İki gündür size de gönül rahatlığı ile tavsiye edebileceğim filmler izlemenin  gönül rahatlığı içindeyim benim aziz okuyucularım:)Jan Reno nasıl böyle her role yakışıyor anlamıyorum. Dadı olarak bile izledik adamı, ''Leon'' gibi unutulmaz bir rolde elinde silahla da...Adamımsın Jan...süpersin.



Zeytinyağlı pırasa meselesine gelirsek, bunun yüz türlü metodu yok haliyle, pırasaları doğrar, havuçlu pirinçli pişirir, soğuk olarak servis edersin. Ama ben şöyle bişi yaparım... Pırasanın yeşil kısımlarını, atmam, onları ince ince doğrarım ama baya bi ince hatta kıyar gibi diyeyim. Yağda soğan kavurur gibi kavururum, üstüne , geri kalan pırasa ve havucu koyar öyle pişiririm. Bir de böyle deneyin bakalım beğenecekmisiniz...

Akşama lüfer sezonunu açıyoruz inşalah maşallah, bol olsun, bereketli olsun mevsimi uzun sürsün... Temizlenip,  yıkandılar, süzüldüler hafifçe tuzlanıp akşama kızarmak için dolaba yerleştiler. Yemekte önce çorba içmek isteyenler içinde tarhana çorbamız mevcuttur efemmm... Hah çorba demişken, yakınınızda halk ekmek büfeleri varsa, yeni çıkardıkları fesleğenli, sarımsaklı, domatesli, biberli minik kızarmış ekmek küplerini tavsiye ediyorum... Çorbaların üstünde servis etmek için...

Şimdiii bu yazı burada bitti cancağızlarım, şimdi biraz  dergilerime bakacağım... Kalın sağlıcakla ve de afiyetle....



 

Filmi beğendiğimi söylemekle yetineceğim. Çünkü traillerini gördüğünüz gibi sayfaya koydum...