31 Ocak 2016 Pazar

Beauvoir.. çeyiz sandığı.. karaduygun.. ve daha nice kızkardeş..


Takip ettiğim bir çevirmenler forumu var..
Tercümesi zor sözcük oyunlari.. meslek jargonları gibi konularda fikir alıp veriyorlar..
Dil düskünü.. sözcük düskünü ben de aralarına karıstım..
Bazan fikir verme hadsizliğinde bile bulunuyorum..

Bu sabah açtığımda birisi..
Sandık lekesini nasıl çeviririm chest stain deniyormuş ama pek olmadı sanki diyordu..
Bir çok güzel öneri gelmişti gerçi.. 
Hatta lekenin nasıl oluştugu bile yazışılmıştı..
Ama en dikkat çekici yorum..
Kıskandım.. sema kaygusuz çeviriyorsun..
Yorumuydu..

Çevirmen hem erkek hem de yabancı.. anglosakson bir adı var..
Nasıl anlasın sandık lekesini..
Ben de girdim benim gugl'animın arama motoruna dedim yaz..
Chest stain... neler çıktı dersiniz..
Yüzde ve göğüste ve ellerin sırtında oluşan lekelerin hangi yontemle çıkarıldığı..
Hani yaşlılık lekesidir de onlar..
Güneş lekesi denir lekeliyi incitmesin diye..
Şimdilerde önemi olan .. yaşlanmamak.. emek değil..
Bu arama sonucu buna işaret eder..
Yani chest stain derse.. içi boş kalacak bugünün önem sırasına göre..

Girdim gugl'anımın arama motoruna bi daha..
Antika mefruşattan nasıl çıkarılır zor lekeler.. dedim..
ingilizce dedim..
Hemen işbilir blog adresleri verdi.. 
yellow stain.. 
Sari leke.. 
O sandığı emeğiyle doldurmayana kolay öyle isimlendirivermek lekenin rengiyle..
Birinde şunu buldum..
Safe stain..
İşte bu..

İçinde güvende tutmaya çalışırken de lekelenebileceği anlamını barındırıyor..
Ama ben bunları ararken birisi çok daha üstününü bulmuş..
Broken dreams.. olsun demiş.. kırık hayaller..
Ya da lamented dowry.. yakınan çeyiz..
Bilmem artik çevirmen neyi seçer..
Ama bu önerilerde bulunan kızkardeş ile..
Aynı bağlamda düşünmüşüz..

Sonra yoruma yazmaya başlamışım ben..
Anglosakson erkeğe çeyiz anlatmaya.. 
Kaptırmış gidiyordum öyle..
Bir yerde kesip.. geldim buraya..

Yorumumu alıntılıyorum buraya..

"toplumsal yaşamın dramatik bir kısmıdır sandık lekesi.. 
kız beşiğe çeyiz sandığa derler.. 
kızın tek hedefi evlenmektir.. kız gidicidir.. 
giderken aile büyüklerinin şanını yürütmelidir.. 
ince el işleri ve pahalı malzemeden yapılan çeyiz üç günde hazırlanamaz.. 
o yüzden anneler anneannelerle başlar ilk çeyiz üretimleri.. 
sonra kız da öğrenir aynı beceriyi.. 
o da yapmaya başlar.. 
yıllar içinde modalar değişir.. yapılanlara daha yeni modeller eklenir.. 
sedir ağacı sandıklarda saklanır ki böcek güve gelmesin.. 
her yıl çıkarılıp.. beyaz sabunla yıkanıp.. gün ışığına asılır kisandık lekesi olmasın.. 
o çeyiz o sandıkta durdukca sararır.. 
evlenmesi geciktikçe kızın yüzüne leke olur.. ayıp olur..

evleneceğinde yine yıkanır odalara serilir.. 
çeyiz serilir ki kız ailesi icin ne kadar kıymetli anlaşılsın da gittiği yerde de değer görsün.. 
velev evlendi o kadar ince dantel.. ütüsü zor ham ketenler.. ipekler bürümcükler.. iğne oyaları..
kullanılmaz bile.. sandıkta durur.. yine yılda bir havalanır.. 
her havalanmada ana evinde onlar yapılırkenki günler anılır.. 
evlilik mutsuzsa.. ana baba kaybedildiyse.. kız gurbetteyse..
daha farklı anlam kazanir.. o sandık o lekeleri.. 
üstelik inatçidir çıkmaz o lekeler .. 
insanin gönül kırıklığı gibidir.. 
o yüzden olmasın diye uğrasılır.. 
çıkarması zor diye.. bugünün kimyasalları bile çıkarmaz.. 
tedavisi gün ışığıdır beyaz sabundur.. yine emektir... 
o kullanılmayanlar bazen ceyiz sahibinin kızının sandığına aktarılır.. 
aslında sandık lekesi altı çok dolu bir kavramdır.. 

bu toplumdaki anlamı tam olarak hiç bir dilde tam karsılık bulamayabilir.. 
 ben gidip bloguma yazayım bunları..niye başınızı şişirdiysem .. 
sevgi saygi ve barisla kaliniz.. "

Yok onlara dedim vedayı.. size degil.. 
devam edesim vardi ondan buraya geldim..
Annen ölür bir gün..
Onun evini boşaltırsın..
Onun çeyizinde kendisi için hazırladiğı her parçanın öyküsünü bildiğini farkedersin..
Senin kızın biliyor mudur..
Yok senin kızın aslında chest stain kızı devrini yaşamaktadır..
Aah kimselerin vakti yok..
Durup ince şeyleri anlamaya..
Boşuna dememiş şair..

Böyle deyip çekirdeğimi ezdiğim düşünülmesin..
Annesindeki karaduygun* onda olmasın zaten..
Daha çok taze ayol..
Ben şimdi yanıyorum elden çıkardığım onca şeye..
Bunları kullanacak sevecek biri değil önyargısıyla..
Her gün yeni bir inceliğiyle beni şaşırtarak büyümekte..
Keşke öyle fütursuz kalabilseydi dedirtmekte..

Sandığa gelince..
Bu kadar yetsin..
O sandığın içinde kalmasın kadınların yaşam ümidi..
Evlilik de içinde olduğum ama hala varlığını desteklemediğim bir kurum..
Hayat devletlerce bodrumlara denizlere trenlere mezarlara gömülmediği takdirde..
Sokaklarda burda ne işi var ki denilip fırsatçılarca sokak aralarında ırzına geçilmediğinde güzel..
Hayatı daha güzel yapan emek..
Misal fotoğraftaki sema kaygusuz kitabının yanında duran kutu..
Tereyağlı bisküviler içeriyor..
Fabrikasyon değildir elde yapılmıstır ibaresi var .. kutunun üzerinde.. emek emek yanında..
Uu gittim ordan amelinin o en güzel sahnesine..
Hayat güzel.. 4D kalp yapacaklar .. sıfırdan kırılmamış kalplerle devam edeceğiz yola..

Sandıklarda lekelenmemiş..
Haberlerde berelenmemiş olsun pazarınız..

#####
Ps1.. simone hakliymış.. bir yazma düzenin olursa yazabiliyormuşsun..
Peseiki.. anıları kadinlara emanet edin bence..
Psüç.. bu sefer fotolar benden.. biri sema'mın kitabı.. diğeri geçen yıl gittiğim sergide..
Bir aile arşivinin parçalanması sergisinde..
Osmanli beyzadenin kızı için yaptıği.. çeyiz alışverişi listesi ve tutarları..
Pese 4.. o sergiyi anlattığım yazı için..
http://atalet.blogspot.com.tr/2014/03/bir-arsivi-olusturmak-parcalamak-ulusa.html?m=1
Ordan sergi fotoğraflarina da bakabilirsiniz.. 
Pese sondan bir önceki..
Yazidaki şiir alıntısı bir başka kızkardeş.. gülten akın'dan..
Pese son ve 6.. yazıda kullanıp yıldızladığım sözcük karaduygun.. melankoli anlamında ve yine bir sema kaygusuz kitabının adıdır..
Pese bu sefer son..
Cizre'de ölen sultan'ın bir çeyiz sandığı var mıydı acaba.. hayalleri.. sevdiceği.. ailesi........

30 Ocak 2016 Cumartesi

Beauvoirın izindeyim hala.. bu kez kitaplar ve bodrumlarla sahiller.. bir de hafıza

Belli bir özenim vardı..
Misal büyük küçük harf kullanmazdım..
Misal ille kendi cektigim fotoları kullanırdım..
Şimdilerde o kadar obsesif olmayı..
Ayıp görüyorum..
Çünkü yaşamla ölümün kıyısına getirildik..
Yalanla yalanlamayla karartmalarla..
Bodrumla deniz arasına sıkıştırıldık..

Yalan ve karartma deyince..
Aklıma hemen umberto eco geldi..
Sıfır sayı isimli kitabını okurken..
Bugünün medyasının el kitabını okur gibim..
Kurgu güzel..
Çeviri dikkat bozucu değil..
Okunması gerekenler arasına alın bence..
Bodrumlar varken doğuda..
Deniz ortasında can pazarları varken batıda.. okuyun..
Bunlar biza nasıl anlatılıyor.. yorumlanıyor diye..

Deniz ortasında can pazarı denince aklıma düşen hakan günday ve mathias enard..
Birinde insan kaçakçiları..
Digerinde denizden toplanılan kaçak göçmen ölülerini istifleyen kahraman vardı..
Metroda yürürken aklıma jean rhys'in düşmesi gibi..
Sonradan düşündüğüm kitabın aslında ruth rendell'in olduğunu anımsamam gibi..
Anımsamak için en iyi ingiliz kadın kriminal yazarlar diye gugl'anıma sormam gibi şeyler..
İyi ki okuyorum dedirtiyor..
Çünkü bodrumlari ve sahilleri can pazari bir yerde vicdan azabı duymadan yapılabilecek..
Ruhu besleyebilecek az şey kaldı..

Hafıza ile ilgili yeni birşeyler bulunmuş ..
Bazı insanların yaşadikları günü..
Ne yiyip ne içtiklerine ne giyip ne koktuklarına varana kadar..
Anımsadıkları saptanmış..
Proustbhafızası değil.. çağrışımsal değil.. bildiğin aklında günlük varmışçasına..
Bu da böyle bir hafızaya sahip birinin..
Benim niye böyle bir hafızam var diye başvurmasiyla..
İnceleyin beni diye tutturmasıyla araştırmışlar..
Algıları toplayan bölge ile.. anıları toplayan alan arasında bağlayıcı dokunun..
Normal kabul edlenden daha kalın olduğu saptanmış..
Ama çok anlamlı bir fark değilmiş..
Anıları film gibi gözünün önünden geçirebiliyormuş bu kişi..
Benzer bir hafızam vardır..
Gözümün önüne bir kare gelir.. sonra önünü arkasını ayrıntıları anlatırım..
Ta ki o sabah uyandıgım andan sonra o kareyi de barındıran tüm günü anımsayana kadar..
Hatta ben sizin anı tutucunuzum diyorum.. çevremdekilere..
Bazıları hayatımın en dış cemberinde de yer alsa..
Onlarla ilgili şeyleri böyle detaylı hatırlayıp anlattığımda..
Kendilerini birden anılara değer vermeyen.. yaşamı es geçen gibi hissedip..
Mahçup oluyorlar.. anlıyorum..
Murathan mungan cevap versin diyorum sonra..
'Hafızası güclü olanların .. mutsuz olması da kaçınılmazdır'..

Örneğin şu doğusunda bodrum..
batısında denizlerde can pazarı olan günlerde yaptığım herşeyi böyle..
Anımsayacağım..
O gün çekirdek sabaha karşı yoldan gelecekti..
ben de erken yatıp sabah erken uyanayım diye yatağa erkenden kurulmuştum..
Umberto eco'nun kitabını okurken midem kazınmıştı ..
Biraz peynir ve kraker atıştırmak için mutfağa gitmiştim..
Avniş peynir kokusunu alır almaz derin uykulardan kalkıp dilenmeye gelmişti..
Yaseminli beyaz çay yapmak için suyun kaynamasıni beklerken..
Onun peynir dilenen halini fotoğraflayıp instagrama eklemiştim..
Fotoğrafta mutfak kiliminde leke olduğunu farketmiş ama önemsememiştim..
İnstagramdaki fotoyu facede paylaşmıs ama twittera koymamıştım..
Sonra twittera haberlerde baktığım da.. faysal'ın twitlerini görmüstüm..
Çıldıracağım su diye inlemeli duymaktan diyordu..
Çayı hazırlamadan su da icmeden odama dönmüştüm..
Diye..


Şu doğuda feryat batıda figan meselesi..
Benim hekimliğimi yapmamı engelliyor..
İzin vermiyorum engele..
Ama engellemk istiyor..
Minnacık ve nedensiz sorunlarını..
Onun busu bunun osuna kusur bulan..
Dertsiz başlarını uzun uzadıya dile getiren hasta ve yakınlarına..
Bu da bir şey mi.. duye cevap veresim geliyor..
Başımı yavaş yavaş öne arkaya sallayıp.. onaylar gibi..
Derin bir nefes alıp.. empatiliyorum.. lemeye çalışıyorum..
Yani bu benim en önem verdiğim şeyken..
Düşünün ne sevimsizim iş eşe dosta geldiğinde..
O yüzden bu aralar.. görüsmeyelim buluşmayalım ne olursun diyorum..
Herkese..
Kıtaplar ve sayfalarındakı ağular..
Bir de burda ve twitterda hemdert olduğum..
büyük kısmıyla bir kere bile kucaklaşmadıklarımla temasa toleransım var..
Bodrumlarda ve denizlerde olanlar bizi birbirimize bağıyor..
Bu noktadan gittiğimiz en uzak nokta kadın cinayetleri konusu ordan ötesi..
Yasak sular şu ara..
İyi gelmiyor..

Ve herkesin şaşırtan hafızam..
Korkutuyor beni şu ara..
Kalıcı mutsuzluklarıma gebe hafızam..

############
Dediğim gibi foto.. ordan burdan..
Saçmalamalar benden....

29 Ocak 2016 Cuma

Ayının cep boyutu makbul ayrılığı düşünürken bodrumlarda.. di mi canıtın...



Henüz 3D'nin nasıl işlediğinı tam anlayamamışken..
Bugün 4D'ye geçildiğini öğrendim..
Artık hareket kabiliyeti olan objeler bastırılacak ..
Kalp basacaklar mesela..
Kemiktir alçıdır ateldir yapılıyordu zaten..
Artık organ yapacaklar..

Sanmayın insan hayatı çok değerli.. değil..
Hekimler bunları geliştiriyor çünkü merak..
Ve geliştirilebiliyor olmasından..
Yoksa insanların bir bodrum katında..

Tamam geçelim.. şu fotoğrafa bi baksanız..
Şu fotoğrafı karşıdan gördüğünüzü düşünün..
Bisikletle gelen bir ayı..
Lunatic.. ne güzel sözcüktür canıtın..

Böyle bir yağmurlu havanın alacakaranlığında..
Kapının çalınıp da bu ayının size getirilmesi ne güzel bir anıdır..
Peki o sevgiliden ayrılınca..
Neden sevgilisine götürdüğünü varsaydığım bence de meçhul..
Geçen yazıda sözünü ettiğim 'tutkumu yemişler' sendromundan olabilir.. ama boşverelim beni..
Evet sevgiliden ayrılınca bu hayvan kadar ayıyı naaparsınız..
Ayı kırpıp yıldız yapıyoruz da ayıyı..
Tamam canıtın .. delirmedim..
Yaşadık bir bu sorunu..
Veremedik tutamadik atamadik kazuleti..
Aylarca durdu..
Neyse sonunda biryere bağışladık..
Ama oraya götürmek de sorun oldu..

Gençler akıllı olun..
Cep boyu ayılar alın sevdiklerinize..
Hem zaten size sarılması bekleniyor..
Ayıya sarılınca sizi ne yapsın..
Sizden ayrılınca ayıyı .. ne yapsın..
Pratik olun..
Kazalarda 155i ambulans icin 112yi..
Yok ambülans için.. aihm'yi flan arayın çünkü.. bodrumlarda...

Yok bu değil..

Yaşlılığı araştırıp duruyorlar..
İnsanın en süper yaşı 60lar civarıymış..
Salgınlarda en az fire veren yaş grubu..
Bağışıklığı en yüksek olan yaş grubuymuş..
Yaşlılığı bu kadar araştırıyorsa doktorlar..
Sizin için değil..
Merak ettiklerinden..
Bir de yapabildikleri için..
Çünkü siz ergen yaşında bodrumlarda..
Yok tamam demedim..

850 yıl öncesinden kalmış çanak bulmuş kadınoğlu..
İçinde de tohumlar..
Kabak tohumları..
Ekmişler..
Yeşermiş mi..
Meyve bile vermiş mi..
Vermiş..
Ama bu haber de senin ilgini çekmez ..
İşine de yaramaz.. çünkü sen tohum ekme kısıtlamaları olan ülkede yaşıyorsun..
Napacaksın dogana uyumlu tohumu.. 850 yıllık kabağı filan..
Ayrıca ambülansın gitmedigı.. yok dur sus....

Yalnız şu kadınoğlu sözünü çok seviyorum ben.. insanoğlu ademoğlu yerine bunu kullanıcam artık..
Nasıl yakışmıs mı bana..
Mor olduğunu düşünün..
Kırmızı olmaz çünkü bodrumlarda....

Moğolistanda bir kız çocuğu..
Geleneklere karşı gelip yüzlerce yıldan beri ilk defa..
Doğan eğiticisi olmuş..
Kartal da olabilir.. ama ben doğan etmek istedim..
Son doğan eğiticisi.. bir kadın..
Son gelenek bükücü bir kadın..
Ama siz bu haberi napıcaksınız..
Artık sosyal medya paylaşımlarında geleneklere uygun olmamızı denetleyen kurum var..
Siz gelenekte kalın..
Bodrumlarda kalmayın...

Yıllar önce bir film izlemiştim..
Fatih pelle .. pelle the conqueror..
İsveçte kıtlık ve işsizlik zamanında danimarka'ya iş bulmaya gidenleri anlatıyordu..
Doğrusu avrupa'nın o bölgesi biraz karanlık..
Yani mecazen.. tarihi karanlık..
Hiç aklıma gelmezdi teknoloji devi isveç'in zamanında acından öldüğü..
Hayretlerimin biri ona..
Diğeri de.. birbirinin burnundan düşmüş gibi benzeyen bu iki ülke insanının ırk ayrımı yapması idi..
Suriyeli göçmenlerin takılarına filan el koyma yasası cıkardılar..
Şaşırmadım..
Çünkü pelle'den hazırlıklıydım..
E memleket bodrumları da elverişli bu ırk konusunu öğrenmeye..
Çinli bir ressamın yılıymış bu arada danimarka'nın müzelerinde resimleri varmış..
Onları geri istemiş.. protesto niyetine..
Müzenin biri.. adam haklı bizim da zaten kapıları kapatasımız var demiş..
Diğeri neden böyle yaptı anlamadık ama neticede onun eserleri demiş..
Demek yandaş müze denen şey de var..
Sanatçı da çinli demiş miydim..
Korkmayın çine baglamıyorum..
Size bağlayacağım..
Çünkü bodrumlarda .. yaralıların olduğu memleketimde..
Protesto için dövecek çinli bulamazken biz..
Onlar resm yapıp..
Protesto olarak geri cekebilecekleri kadar iyi resimler yapıp..
Insan haklariyla ilgileniyorlarmış..


Ha.. bi de şu var.. adam kızının tacize uğradığını..
Ve tacizde bulunanı dava ettiğini posta kutusundaki celp kağıdını açınca ögrenmiş..
Kızını.. karısını iki oğlunu vurmuş öldürmüş.. bir kızını yaralamış..
Sonra kendini vurmuş..
18 kurşun şiddetinde cinnet..
Şiddet gösteriyor diye eve yaklaşmama kararı çıkmısmış..
Ama sonra aile affetmiş.. 3 ay önce..
Ders alalım..
Şiddete meyilli adamları hayatımızdan uzak tutalım..
Mümkünse evde beslemeyelim..
Ama kızlarımıza senin ne işin var demiyelim..
Bodrumlardan uzak duralım..

Güzel bir yazıydı bence bu..
Botanik.. tarih.. sosyoloji.. psikoloji.. her telden çaldık..
Güzel oldu gerçekten..
Yarın hafızayla ilgili yazıcam..
Aslında bugün bir hafıza testi sayesinde animsadım her güne bir yazı eklemeye karar verdiğimi..
Ama bodrumda.. her twitte sayısı azalan yaralılar olunca haliyle..
Kafam karıştı biraz..

Ay durun ayol en önemlisi..
Milliyet yeni bir köşe yazarı ediniyormuş..
En cum_baş'ından..
Bu iyi gene.. ya blog açsaydı..
Buralar pert.. buralar isyan olurdu o zaman.....

################
Fotoyu çaldım twitterdan..
Kaynağı belirsizdi..
Çok da şey yapmıyorum artık ya..
Hayır her yer.... her yer... iken....

27 Ocak 2016 Çarşamba

Beauvoir.. yazma rutini kuşaktaki kibrit ve tutku...

Beauvoir yazma rutini demiş..
Benim yok..
Aslinda genel olarak sabah kahvem sigaram ve yalnızlığım dışında rutinim yok..

Ama yazma işi bırakıldıkça unutuluyor..
Eskiden buralar hep yazıydı misal..
Sonra toplumca depresyona girdik..
Ya da ben girdim..
Utandık günümüzü paylaşmaktan..
Günleri solarken nicelerinin..

Unutmak için yazmak gerek demiş biri..
Belki de buraya bırakılan beynimizden eyleme dönüşerek gidiveriyordur..

Ama  burda durduğuna göre bizimdir de aslında..

O zaman dedim yazayım..
Okumam yavaş biraz..
Böyle yüreğimi ezmeyen hiçbir kitap.. okunamıyor tarafımdan..

Filmler garip bi şekilde almıyor gönlümü..

Tuhaf bişey..
Didik didik tutkulu bişeyler olursa..
İlgimi çekiyor..
Tutkulu.. çekişmeli.. aşklı..
ergen gibi..
Ki ergenken sevmezdim..
Sevgilimden yeni ayrılmışım gibi ağulu şarkılar çekiyor..
Tutku aşeriyorum.. o aptal biskuviyi kastetmiyorum.. şakasını bile yapmayın üzerim..

Düşündüm..
Neden..

Buldum.. tutkumu öldürüyorlar..
İçimi eziyorlar..
Yüz hatlarım aşağı doğru sarkacak.. bu gidiş..
Etrafta.. ne bulsak da eğlensek diye gezerken..
Ne bulsam da yaşayabilsek yaşatabilsek durumuna getirildik...
Şimdilik iyi idare ediyoruz ama..
Sağol(ma)sınlar hergün direnip öfkelenecek bi konu veriyorlar..
Öfke de benziyor tutkuya.. bir kanal bulup akıtıyoruz işte duyguyu..

Her gün birimizi daha zıvanadan çıkarıp sayımızı bir arttırıyorlar..
En azından bir 'zaten var olan'la daha tanışıyoruz..
Subliminal kullandıklarında hemen yakalıyoruz da..
Biz de subliminalleri mesajlari okuyoruz seviniyoruz...

Akla karayı ayırma konusunda geliştik sanki..
Daha mı netiz.. ehven i şer hiç bu kadar vasıfsız olmamıştı..
Ehven i şer.. hiç bu kadar potansiyel mutlak kötü algısı vermemişti..
Yanlışımızla doğrumuzun arkasında durmayı beceriyoruz..
Durmazsak yandık .. biliyoruz..

Azız.. naapalım..
Az iyidir..

Tamam kendimi inandirmaya çalışıyorum...
Ve inandıramıyorum..
Ama en azından hala deniyorum..

Aslında mesleğimi en çok böyle zamanlarda seviyorum..
Acıya derman olmaya çalışiyorum..
Ya bu devirde bu duyguyla.. makyaj sanatçısı filan olsaydım..
Çeyiz eşyası filan satıyor olsaydım.. yanmıştım..
Gerçi.. meme kanseri ameliyatı sonrası oluşan yaraları muhteşem dövmelerle kapatan bi sanatçı var..
Yani aslında her iş istenirse toplumda tüketim nesnesi olmaktan.. kamu yararına çevrilebilir..
Herşey elimizde yahu..

Sen zaten korkutucusun diyo çekirdek..
Sevincin eğlencen böyle kaptırman filan ürkütücü derecede..
Bilmiyo tabii.. yıllardır bu topraklarda yaşadı annesi..
Boğazına tıkılanı çıkarıp.. mmmmah ne lezzetlymiş dedi .. yuttu...

Bu sefer yazma pratiğim kalmış mı diye bakmak için yazdım..
Kalmış.. ayol fikrim bile varmış.. korkun benden....
Artık pratiği geliştirsek ya.. tüm blogcu dostlar utanır gibiler.. yazmıyorlar..

Oysa terör..
İnsanı yapmayı sevdiği şeyden uzak bırakan şeydir..
Birey örgüt ya da kamu.. karşı cins ya da bazen devlet eliyle gelebilir..
Bizler teröre ayak diremek zorundayız..
Böyle bildik hep..
O yüzden var hala .. bazı insanlar..

Bu ara sık sık aklıma okuduğum bir romandaki mubacir babaanne geliyor..
Bir kadının kuşağında kibriti..
Çuvalında unu varsa.. her derde deva olabilir diyordu..
Bizim sözcüklerimiz..
Birbirinize sevgimiz..
Büyük insanlığımız var..
Dururuz ayakta..

E siz ne pişiriyorsunuz bu aralar..
Dökün kuşağınızdakileri...
########################

Yukardaki fotoğrafı internetten çaldım..
Hic bilmiyorum kimin neyin..
Bunun adını vazgeçmeyenler koymuş paylaşan..
Ben.. tutunanlar demek istedim açıkçası...

Follow my blog with Bloglovin