19 Ağustos 2016 Cuma
kitap sayfalarının arasından başka sığınağı olmayan biri olarak.. canıtınla dertleşme..
3 Nisan 2016 Pazar
Rebeka kızkardeşim.. vircinya ablam oldukça.. dünya güzel olur.. gelecek var olur.. di mi canıtın..
iş yerimin karşısında bir pastane var..
kaldırim üzerinde masalar ve onlarin etrafında büyük saksılar içinde,,
taflanlar var..
bazen bir yerlere gitmek için o saksilarin yanindan geçerken ciyak ciyak bağırışan serçeleri duyuyorum..
şehrin en kalabalık ve trafik gürültulü semtinde benim dikkatimi çekebilecek kadar yüksek bir cıvıltı..
bir yek serçe yok görünürde.. ama talanlar hep kuş cıvıltısı..
durup dururken insanı gülumseten bir koro..
etrafima bakarım ..
koşturan kaygılı kalabalık içinde bencileyin..
bu sesi duyan ve içi kıpır kıpır olan var mı..
yoktur..
en azindan benim gibi tam o köşeye gelince duraksayan..
etrafa göz atan.. sesin kaynağını arayan kimseyi göremem..
Hey sen..
Sen ordaki..
Bu koşuşturan kalabalık içinde bizi farkeden kadın..
Sende hala ümit var..
Yaşamı sevme ve silinip gitmeme dürtün var senin..
diyorlar gibi geliyor bana..
gecen gün .. nefis ve aldatıcı kış güneşi altında yürürken o köşeden..
yine dikkatimi çekti..
ama bu kez sesin olmaması..
kimbilir güneşi görunce damlarda denizliklerde ısınmaya..
tüylerini kabartmaya mı gitmişlerdi..
ben hep soğuk havalarda mı geçiyordum ki ordan..
garsonlara sorayım dedim..
ama sesleri duyarken onlarla bu konuyu konuşmamıştım ki..
belki farkında bile değillerdi..
şu yukarda iki hatta üç ipucu var bu bloğun yazarının kimliği hakkında..
minicik şeylere önem verir.. sevinir..
minicik şeylerin verdiği mutluluğa alışmaz.. yokluğunu hemen kaybeder..
burda gevezedir ama gerçek hayatta pek rastgele iletişime girmez..
kaygiyi sevmem o yüzden yoluma devam ettim..
ama iki karar verdim..
işim ne olursa olsun.. kuşların sesini ilk yeniden duydugumda..
oturup bir kahve içecegim ve iki ..
garsonla konuşacağım.. neden oturduğumu söyleyeceğim..
kuşlar çağırdı diyeceğim..
Lalenin bir kac kez sözünü ettiği.. simonetta'nin bademleri kitabını alırken..
bazen böyle tuhaf kararlar verdiğim icin..
annesinin ağacının son ürünü olan kayısıları sonsuzlaştırırken bizi ordan oraya sürükleyeceği vadedilen kitabı da aldım..
badem ve kayısı.. ve iki kadın öyküsünün iyi bir çift olacağını düşündüm..
bir selçuk altun kitabını bitirince başlanacak kitabı ararken daha entelektüel gezinimler vadediyor diye..
yakındaki uzak'ı.. seçtim.. kayısılı kitabı seçtim..
bu da bu bloğun yazarının tuhaf taraflarından biri işte..
çağrışımlar ve rasgele yolculuklar..
kendine ait bir odayı okurken kendi iç sesimi.. ve bir kızkardeş bulduğum gibi..
bu kitabı okurken de.. annemle arada kalan son bir kaç çetrefili..
ve zor bir ergenlik sonrası oluşmakta olan çekirdekle aramdaki bazı çatışmaların kaynağını buldum..
ve yeni bir kızkardeş buldum..
sonra tabii şaşmaz şeyi yaptım..
yazarın peşine düştüm..
Feysimin bukunda arkadaş oldum..
saglam bir insan hakları ve kadinın insan haklari fikir insanı..
ümit veren biri..
dürten baştan çıkaran.. biri..
bu sabah.. feysden eklediği mutfak masasından internet üzerinden yaptığı söyleşi linkinı tıkladım..
ben uyurken sınava gidip gelen ve kanapeyi işgal etmiş olan çekirdeği rahat bırakıp ben de mutfağa konuşlandım..
önce şu kare atladı gözüme sakin bir ses tonu ve sakin bir yüz ifad
Esi..
arkada açık mutfakta emayeler..
o mavi çaydanlıktan benim de var.. harika..
ve o kitap yığını.. daha güzel iki şeyi alamazdı arkasına bir kadın..
yaşamın kalbi.. mutfak.. ve ruhumuzun güzelleştiricisi kitaplar..
birkaç nokta dinleyince..
sessiz kızkardeş çığlıkları attım..
iyi terbiye edildim ben..
sessiz çığlıkları ve sessiz firça atmaları bilirim..
"ben bir fikir önderi.. bir amigo değilim".. diyordu..
"polyanna değilim ben..
ama bir duvar varsa.. bir kapi da olabilir mi diye bakalım derim"..
bana uyar.. pencere de olabilir.. hava girsin yeter..
"toplum kokuşmuş halde.. politikacilar bizden habersiz kötü şeyler yapıyorlar..
ve ana akım medya bundan söz etmiyor.."
ne kadar da biz..
"tamam.. ama başka şeyler de oluyor.. ve ayni ana akım medya bunlardan da söz etmiyor..
ırkçılıkla.. homofobiyle ilgili.. kadın hakları ile ilgili..savaşan ve birşeyler başaran insanlar var..
ve ana akım medya onlardan da söz etmiyor..
başarıları.. zaferleri.. yazmıyor..
o zaman ben neden bunlardan söz etmeyeyim..
çunkü kötü haberleri paylaşan haber veren yeterince alternatif kaynak var..
ben zaferlerin üzerinde durayım.."
biliyorum bu ruh halini..
incecik bir aydınlık olsa sevinen kaynağını arayan ruh hali..
aslinda karanlığı isteyenlerin en korktuğu tipler..
yıkilmaz ümitliler..
aktif ümitveren şey takipçileri..
"öksüz şimdi " diye bir kavramdan bahsedildi sonra..
geçmişe üzulmek ve gelecek için kaygılanmak yüzünden..
an'ı öksüz bırakmaktan..
anı sahiplenmek derken önüne bak kendi küçük hayatına bak demediğı için ilgimi çekti..
doğru carpe diem olabilir bu tanımlama..
insanların güclü hissetmektense.. güçsüzlüğü daha kolay benimsediklerini..
geleceğin kurulmasında bir katkımız olacağını düşünmediklerini..
"ne yapabiliriz ki.."
"bilinmezliklerin endişe doğurduğunu.. endişe dilinin insanlara yakın geldiğini..
bir liderin gücünden çok etrafında toplanan kişilerin enerjisinin daha etkileyici olduğunu..
bunun o kitle içinde olan bireylerce farkedilmediğini..
püritan.. yani ahlakçı olmanın insanı bağlayıcılığını..
çünkü o kadar ahlakçı olabilir ki insan yediği.. yaptığı düşundükleri ve yaptığı herşey onu bu saf halinden çıkarabilir diye..
hiç birşey yapamaz ahlakı yaymak için..
o yüzdem.. im_puritan yani saf olmayanın etkinliğini.. yani ahlaksızlıkla mücadele etmek için biraz kirlenmek gerektiğini..
buna ahlaki tembellik olarak kabul ettiğini..
yaşamak için ince hesaplar yapmamayı..
şefkat bizim yeni para birimimiz diyen posteri taşıyan genci..
her bireyin öteki degil önemli olduğu toplum için uğraşanların olduğunu..
2metreye 3 metrelik hücresinde tüm dunyayla bağlantıda kalabilen olunabileceğini..
gençlerin bu "tanımlama" ve "tanimlanmış olanı bozma/değiştirme" fikirlerini..
çok beğendiğini..
anlattı..
sabahımı aydınlattı..
endişeden arındırdı..
sesi belki saksıdaki taflanların şarkısı kadar güçlüydü..
ama ben duydum..
ve bu sefer pas geçmeyeyim..
sizi de haberdar edeyim dedim...
Bir de haber var paylaşmam gereken..
Gerekcem net.. karanlığı despotizmi destekleyenlerin çok cahil olduklarından..
Her seçim sonrası.. çok cahiller analizi yapmaktan..
Üstten konuşan çok biliş analizlerden.. cehaletin baskıyı kabullendirici etkisini kabul etsem de çok sıkılan biriyim..
Felaketlerden sonra gelen ama onlar da veya peki sen şuna tepkı verdin mi önerge ve sorgulamarından da..
Bize gereken bilgi ve empati..
Ne yapabilirimin minik bir cevabıni buldum..
Ve insanların kapısını çalıp çok cahilsin seni eğitmeye geldim diyemeyeceğimize göre..
Okuma alışkanlığı olmadıgına inandığımiz..
Ya da maddi durumu kitap almaya elverişli olmayan ailelerin çocuklarından başlamamız gerektiğine inandim..
Onları değiştirmek değil amacım..
Onların gören gözünü açmak.. empatisini arttırmak..
Bunlar olunca zaten iyiyi doğruyu goreceklerini biliyorum..
Küçük dünyevı çıkar hesaplarına düsmeden önceki yaşamlarına değerli dokunuşlar ancak kitaplar aracılığıyla olur..
Masallar ve öyküler..
O zaman ne yapıyoruz..
Yanımında çocuk kitapları taşıyoruz..
Çantada.. torpido gözünde.. iş yerinde çekmecede..
Ve o kitaplarla karşılaştığımız çocuklara dokunuyoruz..
Konuyu yaymak ve birbirimizi motive etmek için..
Bir sayfa açtım..
Oraya bununla ilgili paylaşımları ekleyebiliriz..
Herkese açık..
https://m.facebook.com/CantamizdaCocukKitaplari/
Beklerim.
İşığımızı kesen duvara bir çatlak olun derim..
Bugün kitap vermemin an'ına sevinirsiniz..
Gelecek için minik bir yatirim yapmış olursunuz..