buralar hep hayattı sattık sonra.. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
buralar hep hayattı sattık sonra.. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ağustos 2016 Cuma

kitap sayfalarının arasından başka sığınağı olmayan biri olarak.. canıtınla dertleşme..

bir an dikkatim başka yere kaydıysa demek..
önündeki suyu masaya döktüğünü farketmemişim..

öykü roman özyaşam konusunda konuşurken.. 
elindeki kağıt peçete ile..
masanın üzerini yavaş hareketlerle silen bir kadın görüyorum..
yavaşça .. 
daireler halinde..
içten dışa daireyi büyüterek siliyor..
gözleri yaptığı işte..

nasıl cern'e gittiğini..
gitmeden kitabını yayına bırakışını..
yayınlanmasının sürpriz etkisini..
anlatıyor..

masada sabit bir lekeyi çıkarmaya çalışır gibi..

depresif.. 
majör depresif diye düşünüyorum..
ama meğer suyu dökmüş..
obsesif bir silme değil bu durumda.. 
ama çok hüzünlü..

cern de geçirdiği günleri anlatıyor..
gün boyu çalıştığını..
sonra odasına dönüp.. 
yatağının üzerinde kitabını yazışını..
bir yıl başka hiç bir şey yapmayışını..
siliyor ve gözleri önüne dikili.. anlatıyor..
ta ki..
kendince o sildiği şey.. 
tamam olana kadar..

iki şey dikkatimi çekiyor..
biri silerken gösterdiği özen dikkat ve ..
içine sinene kadar.. 
yapmak için geçirdiği süreyi önemsememesi..
iki.. işi bittikten sonra bile..
dinleyenlerle göz temasını uzun süre kurmaması..
kendi kendine anlatır gibi..

ayrıca bedeninin artık hastalık nedeniyle..
onun ruh durumunu taşımadığını da söylüyor..

kırmızı pelerinli şehir'i anlatıyor ..
konuşmanın konusu o..
gerçeklerden yola çıkarak romanı tasarladığını..
şehrin gerçeğinin bu olduğunu..

başka eserlerini okumamışım..
ama aynı hafta..
önümüzdeki 50 yılın en başarılı yazarları arasına seçilmiş.. 
fransa'da..
o haberi okumuşum..
yapı kredi yayınları kültür merkezindeki söyleşiyi duymuşum.. 
gitmişim..

kaç yıl oldu..
vardır blogda..

bakacağım yazı bitince..

bugün halkı suça kışkırtmak ile suçlanan yazar bu.. 
gözümün önünde.. konuşma günü halleri..

masadaki suyu silmeye kendini öyle adayan..
bu arada konuşurken en doğru ifadeyi.. 
sözcüğü bulana kadar susup bekleyen biri..

kışkırtsa kışkırtsa..
insanı özenle üretmeye..
ağzının ölçüsünü bilmeye kışkırtır.. 
diye düşünüyorm haberi okuduğumdan beri..

insanlık için acı çekebilme kapasitesi var..
özyaşam öyküsünü anlatırken verdiği detaylardan belli..
ve insanın içindeki hüznü kışkırtır..
insanın acısını görebilen biri..
en çok o acı olmasın diye..
vicdanı kışkırtır..

sevdiğim her yazarı tanımam.. 
tanıdığım bazı yazarları kişi olarak sevememişliğim var..
aslı erdoğan..
koruma altına almak isteyebileceğim ..
kırılgan bir insan..

söyleşi boyunca bunu hissedebildim..

sözlerinden yazılarından alıntı filan yapmayacağım..
kitaplarını kitaplığımda .. sevip okşayacağım..

bir sitem yollayacağım ..
yüzsüzce karşımızda göbeğini kaşıyarak..
bir ay dört gündür..
"yaptık ama kandık da yaptık"..
"hem 45 sene kandık"..
diyenlerin her gün geçit yaptığı zamanlarda..

utanacağım bir de..

ve kızacağım tabii..
bu coğrafya olmak zorunda mıydı yaşayacağım yer diye..
rönesans döneminde topuzlu kadın resimleri üzerine çalışmalar yapabilecek..
doğal boyalarla ilgili makaleleri masa üstüne kaydedip..
belki de bir gün doğal dokumaları boyayıverecek..
gönül rahatlığı ile yaşanacak boş boş işlere takılacak nice yer varken..

tamam..
elbette yiyor .. içiyor.. 
doğum günü kutlamaları yapıyorum..
hatta birkaç kez..
arkadaşlarımla yemeğe bile çıktım..

ama ..
deyip içini boşaltayım.. 
bu dediklerimin..
çünkü boş içleri..
hergün patladığımız..
öldüğümüz..

dokuz aylık bebeklere.. küçücük çocuklara.. gencecik insanlara.. 
tecavüz edilen..
22 yaşında insanların öldürülüp yakıldığı..
göz altında kayıpların olduğu..

"türkiyede pedofili cezasız.. 
aman dikkat" diye vatandaşını uyaran avrupa ülkesine sinirlenip..
"isveç dünyanın en çok tecavüz suçu işlenen ülkesi" diye 
mahalle ağzı.. mahalle mantığı lafların..
edilmeyi bırak led'lerle havaalanlarına yazıldığı..

turistlerin sokaklarda..
"bunlar geliyor.. gavur ediyor milleti" diyenlerce kovaladığı..
"bas git.. bas git" diye takip edildiği..

dünyanın..
2016 yılına ait doğal kaynak rezervi tükeneli 15 gün olmuşken.. 
15 gündür 2017 rezervinden yerken bizler..
ve dünya çevre bilimciler.. 
2030 son tarihi bildiğimiz dünyanın derken..
yeraltı ve üstü sularının özelleştirilmeye çalışıldığı..
"çevreyi putlaştırmış" bunlar diye .. 
yeni bir yafta ile rekora koşan kafa yapısının..
tüm yeşil alanları imara sanayiye açtığı.. 
üstüne ormanı yok edecek olana teşvik vereceğini müjdelediği..

guglanımda "sihir namazı" araması yapmama neden olan..
tuhaf insanların yücelere danışman olduğu..

devlet fonlarının tek elden ve kimseye hesap vermeden ..
harcanmasını mümkün kılacak olan yasaların gündemde olduğu..

çakıcının ve 38 bin suçlunun ..
halka daha az zarar vereceği düşünülerek serbest bırakılırken.. 
aslı erdoğan'ın tutuklandığı yerde..
içi boş benim bu sosyal faaliyetlerimin..

daha ölmedim.. 
demeye çalışan bünyemin hezeyanları..

ama ruh durumumu sorarsan canıtın...
çal bre israfil.....
der geçerim..
çal ne olursun..
çal artık......





3 Nisan 2016 Pazar

Rebeka kızkardeşim.. vircinya ablam oldukça.. dünya güzel olur.. gelecek var olur.. di mi canıtın..



iş yerimin karşısında bir pastane var..
kaldırim üzerinde masalar ve onlarin etrafında büyük saksılar içinde,,
taflanlar var..
bazen bir yerlere gitmek için o saksilarin yanindan geçerken ciyak ciyak bağırışan serçeleri duyuyorum..
şehrin en kalabalık ve trafik gürültulü semtinde benim dikkatimi çekebilecek kadar yüksek bir cıvıltı..
bir yek serçe yok görünürde.. ama talanlar hep kuş cıvıltısı..
durup dururken insanı gülumseten bir koro..
etrafima bakarım ..
koşturan kaygılı kalabalık içinde bencileyin..
bu sesi duyan ve içi kıpır kıpır olan var mı..
yoktur..
en azindan benim gibi tam o köşeye gelince duraksayan..
etrafa göz atan.. sesin kaynağını arayan kimseyi göremem..

Hey sen..
Sen ordaki..
Bu koşuşturan kalabalık içinde bizi farkeden kadın..
Sende hala ümit var..
Yaşamı sevme ve silinip gitmeme dürtün var senin..
diyorlar gibi geliyor bana..

gecen gün .. nefis ve aldatıcı kış güneşi altında yürürken o köşeden..
yine dikkatimi çekti..
ama bu kez sesin olmaması..
kimbilir güneşi görunce damlarda denizliklerde ısınmaya..
tüylerini kabartmaya mı gitmişlerdi..
ben hep soğuk havalarda mı geçiyordum ki ordan..
garsonlara sorayım dedim..
ama sesleri duyarken onlarla bu konuyu konuşmamıştım ki..
belki farkında bile değillerdi..

şu yukarda iki hatta üç ipucu var bu bloğun yazarının kimliği hakkında..
minicik şeylere önem verir.. sevinir..
minicik şeylerin verdiği mutluluğa alışmaz.. yokluğunu hemen kaybeder..
burda gevezedir ama gerçek hayatta pek rastgele iletişime girmez..

kaygiyi sevmem o yüzden yoluma devam ettim..
ama iki karar verdim..
işim ne olursa olsun.. kuşların sesini ilk yeniden duydugumda..
oturup bir kahve içecegim ve iki ..
garsonla konuşacağım.. neden oturduğumu söyleyeceğim..
kuşlar çağırdı diyeceğim..

Lalenin bir kac kez sözünü ettiği.. simonetta'nin bademleri kitabını alırken..
bazen böyle tuhaf kararlar verdiğim icin..
annesinin ağacının son ürünü olan kayısıları sonsuzlaştırırken bizi ordan oraya sürükleyeceği vadedilen kitabı da aldım..
badem ve kayısı.. ve iki kadın öyküsünün iyi bir çift olacağını düşündüm..
bir selçuk altun kitabını bitirince başlanacak kitabı ararken daha entelektüel gezinimler vadediyor diye..
yakındaki uzak'ı.. seçtim.. kayısılı kitabı seçtim..
bu da bu bloğun yazarının tuhaf taraflarından biri işte..
çağrışımlar ve rasgele yolculuklar..

kendine ait bir odayı okurken kendi iç sesimi.. ve bir kızkardeş bulduğum gibi..
bu kitabı okurken de.. annemle arada kalan son bir kaç çetrefili..
ve zor bir ergenlik sonrası oluşmakta olan çekirdekle aramdaki bazı çatışmaların kaynağını buldum..
ve yeni bir kızkardeş buldum..

sonra tabii şaşmaz şeyi yaptım..
yazarın peşine düştüm..
Feysimin bukunda arkadaş oldum..
saglam bir insan hakları ve kadinın insan haklari fikir insanı..
ümit veren biri..
dürten baştan çıkaran.. biri..

bu sabah.. feysden eklediği mutfak masasından internet üzerinden yaptığı söyleşi linkinı tıkladım..
ben uyurken sınava gidip gelen ve kanapeyi işgal etmiş olan çekirdeği rahat bırakıp ben de mutfağa konuşlandım..
önce şu kare atladı gözüme sakin bir ses tonu ve sakin bir yüz ifad
Esi..
arkada açık mutfakta emayeler..
o mavi çaydanlıktan benim de var.. harika..
ve o kitap yığını.. daha güzel iki şeyi alamazdı arkasına bir kadın..
yaşamın kalbi.. mutfak.. ve ruhumuzun güzelleştiricisi kitaplar..

birkaç nokta dinleyince..
sessiz kızkardeş çığlıkları attım..
iyi terbiye edildim ben..
sessiz çığlıkları ve sessiz firça atmaları bilirim..

"ben bir fikir önderi.. bir amigo değilim".. diyordu..
"polyanna değilim ben..
ama bir duvar varsa.. bir kapi da olabilir mi diye bakalım derim"..
bana uyar.. pencere de olabilir.. hava girsin yeter..

"toplum kokuşmuş halde.. politikacilar bizden habersiz kötü şeyler yapıyorlar..
ve ana akım medya bundan söz etmiyor.."
ne kadar da biz..
"tamam.. ama başka şeyler de oluyor.. ve ayni ana akım medya bunlardan da söz etmiyor..
ırkçılıkla.. homofobiyle ilgili.. kadın hakları ile ilgili..savaşan ve birşeyler başaran insanlar var..
ve ana akım medya onlardan da söz etmiyor..
başarıları.. zaferleri.. yazmıyor..
o zaman ben neden bunlardan söz etmeyeyim..
çunkü kötü haberleri paylaşan haber veren yeterince alternatif kaynak var..
ben zaferlerin üzerinde durayım.."

biliyorum bu ruh halini..
incecik bir aydınlık olsa sevinen kaynağını arayan ruh hali..
aslinda karanlığı isteyenlerin en korktuğu tipler..
yıkilmaz ümitliler..
aktif ümitveren şey takipçileri..

"öksüz şimdi " diye bir kavramdan bahsedildi sonra..
geçmişe üzulmek ve gelecek için kaygılanmak yüzünden..
an'ı öksüz bırakmaktan..
anı sahiplenmek derken önüne bak kendi küçük hayatına bak demediğı için ilgimi çekti..
doğru carpe diem olabilir bu tanımlama..

insanların güclü hissetmektense.. güçsüzlüğü daha kolay benimsediklerini..
geleceğin kurulmasında bir katkımız olacağını düşünmediklerini..
"ne yapabiliriz ki.."
"bilinmezliklerin endişe doğurduğunu.. endişe dilinin insanlara yakın geldiğini..
bir liderin gücünden çok etrafında toplanan kişilerin enerjisinin daha etkileyici olduğunu..
bunun o kitle içinde olan bireylerce farkedilmediğini..
püritan.. yani ahlakçı olmanın insanı bağlayıcılığını..
çünkü o kadar ahlakçı olabilir ki insan yediği.. yaptığı düşundükleri ve yaptığı herşey onu bu saf halinden çıkarabilir diye..
hiç birşey yapamaz ahlakı yaymak için..
o yüzdem.. im_puritan yani saf olmayanın etkinliğini.. yani ahlaksızlıkla mücadele etmek için biraz kirlenmek gerektiğini..
buna ahlaki tembellik olarak kabul ettiğini..
yaşamak için ince hesaplar yapmamayı..
şefkat bizim yeni para birimimiz diyen posteri taşıyan genci..
her bireyin öteki degil önemli olduğu toplum için uğraşanların olduğunu..
2metreye 3 metrelik hücresinde tüm dunyayla bağlantıda kalabilen olunabileceğini..
gençlerin bu "tanımlama" ve "tanimlanmış olanı bozma/değiştirme" fikirlerini..
çok beğendiğini..
anlattı..

sabahımı aydınlattı..
endişeden arındırdı..
sesi belki saksıdaki taflanların şarkısı kadar güçlüydü..
ama ben duydum..
ve bu sefer pas geçmeyeyim..
sizi de haberdar edeyim dedim...

Bir de haber var paylaşmam gereken..
Gerekcem net.. karanlığı despotizmi destekleyenlerin çok cahil olduklarından..
Her seçim sonrası.. çok cahiller analizi yapmaktan..
Üstten konuşan çok biliş analizlerden.. cehaletin baskıyı kabullendirici etkisini kabul etsem de çok sıkılan biriyim..
Felaketlerden sonra gelen ama onlar da veya peki sen şuna tepkı verdin mi önerge ve sorgulamarından da..

Bize gereken bilgi ve empati..

Ne yapabilirimin minik bir cevabıni buldum..
Ve insanların kapısını çalıp çok cahilsin seni eğitmeye geldim diyemeyeceğimize göre..
Okuma alışkanlığı olmadıgına inandığımiz..
Ya da maddi durumu kitap almaya elverişli olmayan ailelerin çocuklarından başlamamız gerektiğine inandim..

Onları değiştirmek değil amacım..
Onların gören gözünü açmak.. empatisini arttırmak..
Bunlar  olunca zaten iyiyi doğruyu goreceklerini biliyorum..
Küçük dünyevı çıkar hesaplarına düsmeden önceki yaşamlarına değerli dokunuşlar ancak kitaplar aracılığıyla olur..
Masallar ve öyküler..
O zaman ne yapıyoruz..

Yanımında çocuk kitapları taşıyoruz..
Çantada.. torpido gözünde.. iş yerinde çekmecede..
Ve o kitaplarla karşılaştığımız çocuklara dokunuyoruz..

Konuyu yaymak ve birbirimizi motive etmek için..
Bir sayfa açtım..
Oraya bununla ilgili paylaşımları ekleyebiliriz..
Herkese açık..
https://m.facebook.com/CantamizdaCocukKitaplari/

Beklerim.
İşığımızı kesen duvara bir çatlak olun derim..
Bugün kitap vermemin an'ına sevinirsiniz..
Gelecek için minik bir yatirim yapmış olursunuz..


4 Mart 2016 Cuma

şarabı havalandır dedim ya.. pek keyfim yok simone.. sonradan vurur mu..


sabah normaldim..
hatta yolda gelirken..
aklımda bir takım fikirler vardı..
birbirine kenetlenen ve bir denememeye dönüşen..
ben de erken gelmenin kârı olsun..
sabah kahvemle bir yazı çıksın diye hayallendim..

eskiden öyle yapardım..
sabahın çok erken saatinde yazı eklerdim..
benim zen saatlerim derdim..

fikir dediğin yün yumağı değil..
ucu bi kaçtı mı..
gelmiyor..
ucu kliniğe girişimde kaçtı..
çalışma arkadaşımın oğlu intihar etmiş ve başarmış..
gencecik can..
bazı ruhi sıkıntıları varmış zaten..
ama ne farkeder ..

derken çekirdek hanım telefon etti..
kaza yapmış..
arkadan birisi üstüne çıkıvermiş..
önüne aniden giren biri yüzünden ani fren yapınca..
mesafe candır kardeşim..
bu istanbul trafiğinde..
hem de sabah trafiğinde..
ne demeye önündekine yapışıyorsun..
20 metre sonra duracaksın zaten..
nedir bu acelen..
arabanın arkasının durumunu görünce..
aklım gitti..

derken soluk soluğa biri geldi odama..
hastası düşmüş..
yani hasta yakını hastayı düşürmüş..
personel son anda yetişmiş ama sadece yavaşlatabilmiş..
hadi onun başına koştum..

derken çb aradı arabanın sigortası bidibidisi..
derken gelmişken bi de beni evlât edinmezseniz hayatta düzelmem.. diye tutturan bir hasta..
şikayetlendi..
onu dinledim..

zor bi gündü..
içim ezildi..

uzun bir vizit yaptım..
tuhaftır..
içim daralmış canım yanıyorken..
 başkalarıyla daha derin ilgilenebilmek..
ve bu ilginin de bana iyi gelmesi gibi bir durumum var..
 vizit bittiğinde..
daha iyiydim..
biri hariç..

iki ay önce de bir arkadaşımızın 13 yaşındaki çocuğu intihar etti..
nedenini niçininini anlamak mümkün değil..

evlat acılarına çok yanarım ..
 çok da korkarım yanmaktan ..
büyükler öyle derlerdi..
çok üzülmeyecekmişsin..
kendi başına da gelebilirmiş..
bu beyin yıkanmışlıkla..
hem korkarım hem gene kendimi üzülmüş bulurum..
dibine kadar..

bazı insanlar çok zayıf..
çeviriyor kafasını..
ben dayanamıyorum diyor..
ben dayanamıyorum ne demek.. 
ben hiç anlamadım..
sanırsın komandonun karnından çıktım..
saime hanımın değil..
her şeye dayanıyorum..
kendi başıma gelenlere dayandığım gibi.. başkalarının..
 birilerinin başına gelince de kahroluyorum..
duymazsam daha fena kahroluyorum..

haberleri almalı..
kahrolmalı..
içimde bir yere oturtmalı varsa çözüme ortak olmalı..
ve devam etmeliyim..
hayatın keyiflerle taçlanmış..
acılarla yoğrulmuş bir mutfağı var..

öyle kaderci filan değilim..
pozitif düşün iyi olsuncu filan değilim..
ama bir şeyi farkettim..
bu kaçanlar var ya..
baş çeviren dayanamayan..
onlar dayanıklılıktan sınanmıyor..
biz.. ben gibiler daha çok sınanıyoruz..

dağına göre kar derler..
ayniyle vaki..

bir çok haneye birçok ateşin düştüğü zamanlardayız..
çocuğunun kendi eliyle kendi canını aldığını yaşayanlar..
çocuğunun devlet eliyle canının alındığını yaşayanlar..
canının gideceğini bile bile manasız bir eylemin ortasına kendini atanlar..
hiç birini bilmek istemeyenler..
hangi birine yetişeceğini bilemeyenler..

ne olduk..
ne oluyoruz..
olmayalım..

zor bir gündü zor..
bazen basit düşünenlerden olsam..
daha mı az ağrırdı başım diye düşünüyorum..
ama asla başını çevirip kendini koruyanlardan olmaya özenmiyorum..

kadınlarla ilgili hafızayla ilgili..
kitaplarımla..
yaşanan herşeyle ilgili yazasım var..
ama bugün böyle gitsin..

pese: denememeler çalıntıdır.. ferhanın kitabıdır.. okumadıysanız okuyun..
pese 2: güzel kadınlardan biri..
peki ben niye hep üzülüyorum.. diye sormuş..
bugün.. dizime yatırıp onu da sevesim geldi..
pese bişi: beşharfliler diye bi site var..
mutlaka bilinmeli okumalı..
bi ucundan yakalamalı..
pese bişiden sonra.. palmyrayı da yıkmışlar..
bir daha yani..
palmyraya kaç defa ne kadar çok üzüldük.. 
bebeklerin ve şempanzelerin doğru düşünceleri ayırdedebildiği..
ama erişkin insanın hiç durmadan kötülük yaptığı bir yaşam diliminde hapisiz..
yazıktır..




18 Şubat 2016 Perşembe

avogadro.. bebeler.. bedenler.. ptsb durumları tarlabaşı çocukları.. ve diğerleri..







beş altı yıl önce..
sabahları erken kalkıp..
çocuksu uyandırıp ..
onların hazırlanmasını beklerken..
mutfakta kahvemi içip..
bloğa yazı yazdığım erken sonbahar günleri..
soğuk kış günleri..
lepitopu toplayıp..
bahçede kahvemi içerken feysimin bukunu okuduğum..
çok da sevmediğim..
yine bloğa dönüp dedikodusunu yaptığım günleri andım..
tek derdimin kişisel dertlerim olduğu günleri..

andım geçtim..
çünkü artık travma sonrası sendromunu yaşıyorum ..
ve bu kişisel hiç bir şeyimden bahsetmemem...
düşünmenin..
üzülmeyi sevinmeyi kişiselleştirmenin lüks..
hatta ihanetmiş gibi hissettiğim bir zaman diliminde olmamdan..

zaman zaman..
hepimiz öleceğiz o zaman dans o zaman renk..
noktasına gelmem..
mumları yakıp ..
şarapları koyup..
kendime zamanlar ayırmam bu ruh haliyle..

kimi zaman..
ölüyorsak bile bir sebebi olsun..
bir yolum olsun duygusuna kapılıp..
sağa sola saldırıp..
ait olmak istediğim bir grup bir organizasyon eylem bulmaya çalışmam..
bu travma sonrası ruh durumdan..

e bir eyleme dönüşemeyen tepki ve isyanlar içimde..
bak şimdi adını unuttum.. bir ‘kapalı sistem içinde asal gazlar yasası katsayısı’ etkisiyle..
ordan oraya düzensizce uçuşup.. çarpıp cidarlara.. yeni ve artmış bir ivme ile..
içten dışa patlayacak hale getiriyor beni..

yetersizlik ve dağılma hissi..
ben bunlara alışık değilim..
sorun varsa..
çözesim..
yara varsa sarasım var..

geçelim hay..
herkes aynı ruh halinde..
merdiven altına sığınmış  birbirinin eline tutunmuş çocuklar gibiyiz..
göz gözü görmüyor..
bak merdiven altı dedim aklıma bodrum geldi.. schroedingerin bodrumları bir bitmediler..
birdi iki.. ikiydi üç oldular..
158 bedendi.. bugün son baktığımda ikinciden 7 beden daha çıkmıştı..
kimdiler..
annelerinden beden olarak doğmuş olsalar gerek..

ankarada dün yaşananlar..
sayılar.. insanlar.. panik.. kan verin.. vermeyin.. 10 kişi beş kişi.. 81 yaralı 28 ölü..
bedenler..

aklıma kucağımda otopsi ettiğim bebecik düştü..
ölü bebelerin gözleri tam kapanmaz da..
kirpiklerinin arasından bakar gibidir..
ölü bebeler uyur gibidir de kıyamazsın..
göz demişken bir bebe de her iki gözünü kaybetmiş.. dün..

sabahları erken kalkmaktan kurtulduğum ilk yaz tatili günlerindeki..
sabah uyanıp.. kalkmaya gerek olmadığını farkedip yastığa yeniden sarılıp uyuma keyfi..
pek uzakta değil mi..
uzakta..
bir daha gelir mi..
gelmez..

suskunlar..
tutunamayanlar..
ve uyuyamayanlarız artık biz..

faik dedi ki..
boş ver kim olduğunu faiğin.. dedi ki..
bundan önceki yönetenler de havuza gerek duydular ve kolaylıklar sağladılar..
sistemler böyle yürür..
tükettiler..
o yüzden yeni sermayenin doyması havuza akışın sürmesi için..
daha önce kullanılmayanlar devreye sokuluyor..
tüm özelleştirmeler o yüzdendi.. ama bitiverdi..
şimdi doğal tarihi ve milli dediğimiz alanlar verilecek..
yani onlar her şekilde verilecek..
hatta bu konuşmanın bir noktasında ben kimim diye çığlıklanmıştım ben de..
esin de evet dedi kimiz biz..
tanımla bizi..
siz iyi niyetli halksınız..

ben halkım..
niyetim iyi..
yaşadıklarım.. tanık olduklarım..
acı..

eminanım haklı mı..
niyet olmazsa kısmet olmaz mı..
o zaman benim iyi niyetim kısmet olmuyorsa kötü niyetlininki mi oluyor..
o zaman ben tarlabaşı çocukları gibi..
umudu bir ipe.. bir sandığa mı benzeteyim..
sandık daha mı iyi..
içine girip saklanayım mı..

saklandım şimdilik..
sandığın kapacığını aralık bıraktım..
çünkü bana gerek olur da ben duymazsam..
olmaz..
çünkü ben iyi niyetli halkım..
politik tanımım bu..
duruşum da bu..

yorgun iyi niyetli non organize halk olarak..
kapağı aralık bir umut sandığında saklandım..
seslenirseniz duyarım..

sayılarla gelmeyin ama..
hızar sesleriyle gelmeyin..
çocuk seslerinden su inlemeleriyle gelmeyin..
kalk..
çıkışı bulduk.. yol uzun ve zor.. ama çıkış var derseniz..
geleceğim..
her şekilde..
o yola gelebilirim..
ama artık..
aciz hissetmek istemiyorum..

sözelde sandığımda el fenerimle kitap okuyor olacağım..
ki..
gerçekte çalışabiliyor.. üretebiliyor.. şifa ve sevgi verebiliyor olayım..

sandıkta uzun zamanlarım olacak..
o yüzden bu sayfalara yazacağım..
anne frankın dediği gibi..
yazıyorum çünkü insanlara anlatmaktan daha kolay….

ps: N Avogadro katsayısı.. hatırladım..
kimin ne işine yararsa..
düzensiz gazların çarpa çarpa duvarlar bir düzen içinde güçlü şekilde hareket edip bir manyetik alan da oluşturabildikleri..
etkin güce dönüşebildikleri sistemin katsayısı mıydı bu.. yoksa tüm gazları eşitleyen bir katsayı mı..
yoksa hepsinin basıncının kontrol edilmesiyle mi ilgiliydi.. yoksa heryere uygulanabilmesi miydi onu önemli yapan..
yoksa ben hayal görüyorum ve olmuyor mu böyle şeyler..
ona da guglda bakın..
n.. avogadro katsayısı..
delirilmeden geçecek günler diler..
diğer iyi niyetli halk bireylere..
pese 2.
"p is the pressure of the gas
T is the temperature of the gas
has the same value for all gases, independent of the size or mass of the gas molecules."


Follow my blog with Bloglovin