saime hanım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
saime hanım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Haziran 2015 Perşembe

kitaplar.. anı ve duygu kapsülleri.. dirayetli bir kadın..



benim okullum oya baydar..
okul ecizgiposta grubundaydik ikimizde..
o aralar sık sık pusu baskın haberleri ile sarsılıyorduk..
elimizden bir şey gelmiyordu.. öfkeleniyor isyan ediyorduk..
ne zaman haddini aşan yazılar dökülse ortaya .. terörü değil.. etnik grubu hedefleyen bir şeyler paylaşılsa..
itiraz edendi oya hanım..
azarlardı..
bir o bir de maya arakon..
bize tahammül edemiyorlardı..

oya baydar.. dikkatimi çekip.. özgeçmişini inceledim hatta..
subay kızıymış..
ben de öyleyim.. her yazdığı cevap..
genellememek gerektiği..
dikkatli değerlendirmek gerektiği.. insan haklarını bilen.. ve okulumuzda nasıl da özenle ayrımcılıktan uzak bir davranış biçimi kazandırıldığı konusunda idi..
uslubu sert de olsa..
cevaplar.. zayıf kalıyordu..
belletilmiş kalıplarda idi.. ve hep ama ile başlıyordu..

okuyordum..
iki gruptan da değildim..
ben de subay kızıydım..
orduyla ilişkim.. babamla ilişkim..güven dolu olsa da..
eski zamanların ordusu değildi artık ..
80 darbesinde epeyce bozulmuştu..
yine de..
ben bu sorunu çözmeyen devlete kızıyordum..
cemal beyin..
çadırına eşkiyanın saldırdığı anısıni dinlediysem de..
teröristlerden her bahsedildiğinde..
o dağlar kayalıktır..
her kayanın arkasında mağara vardır..vher mağarada şaki dediğini duysam da..
masal niyetineydi.. bu söylemler..
çünkü cemal bey.. eski istanbul'lu..
cemal bey çok kadınlı..
romantik biriydi..
saime hanım.. cemal beyin.. ne zaman şark görevi çıksa..
ben asker olacak adam mıydım..
istifa edeceğim diye isyan ettiğini anlatırdı..
son seferinde.. elbet edebilirsiniz..
önce beni boşayınız .. diye cevap verdiğini..
cemal beyin..
araziye çıkıldığında tek porselen kahve fincanına sahip subay olduğu..
paşanın teftişe gelince cemal kahveyi sen ikram et dediği anlatılırdı..
benim orduyla ilişkim..
3 yaşımdan sonra sivil bir babanın eskiye dönük anlattıklarıydı..
siyah beyaz filmlerdi..
oysa 80 ordusubabamın anlattığı ordu değildi..
o zaman da..
orduda çok fazla sadist.. psikopat da vardır demişti.. misal..
kimseyi işaret etmeden..
durum saptaması olarak..

yazara dönersek..
sonunda bir gün ..
yettiniz artık dedi ve grubu terketti..

o aralar elimde bir romanı vardı..
doğu ya da g.doğuda bitki örnekleri toplayan botanik biliminsanı bir kadın kahraman..
ve yaşadıkları..
biraz ters köşeye yatırılmış hissettim..

beni rahatsız eden gruptaki yazdıkları değil uslubu idi..
biraz üstten.. biraz buyurgan..
merak tesvik etmek yerine azarlarcasına..
protesto ettim kendimce yazarı..
almamaya okumamaya başladım..

zaman içinde ben de epeyce bilgi edinip.. doģal olarak fikir sahibi oldum..
fikir sahibi oldum diyorum.. çünkü daha önce bilgim yoktu.. sadece işlenmiş bir algım vardı..

bu fikirle birlikte etrafimda kurulan her cümle biraz daha rahatsız etmeye başladi beni..
tatlı sert ..
kendimce yumuşak ya da flörtöz..
bildiklerimi bilince söylemleri değişir mi insanların diye çabalamaya başladım..
bir baktım ki..
bu zor bir iş.. bu konuda ilk kez birinin kafasına odunu ekleştirmeyi istediğim an..
oya baydar düştü aklıma..

tavşan dağa küsmüş misali küstüğüm.. yazarla barışasım geldi..
kendi küser kendi barışırlara da bir sözü vardı saime hanımın..

o muhteşem hayatınız.. barışma kitabımız oldu..

"bu roman bir dersim romanı değil.. geç kalmış bir farkındalığın.. dışarıdan bakışın ve anlamaya çalışmanın romanı.." öyle tanımlamış yazar ve öyle..
dersimin kayıp kızlarının romanı da değil..
aslında bir kadın romanı..
bir yalnızlık romanı..
bir yaşlılık romanı..

kurgu guzel.. biraz tahmin edilebilir bir ögesi olmasına karşın seyri de sonu da dengeli..

son zamanlarda..
"önce söz vardı".. ifadesini sık sık kullanır oldum..
ama karşılığı olan..
"önce ses vardı.. yaradan 'ol' diyene kadar.. " ı da cebimde saklıyorum..

önce söz.. yani sözcüğün olması..
önemli..
çünkü sözcüklerin içinin doluluğuna oldum olası inanırım..
"ilginç belli bir bakış açısını iyi anlatan sorunlu bir sözcük.. anlamak sevmek için değil.. kendi üstün kültürünle kıyaslamak için" tümceleri bir derinlik kazandı o yüzden..

sıfat ararsam bu kitap için.. duyarlık arttırıcı diyebilirim.. iç ağrıtıcı değil..
karakterleri çok beğendim.. hepsi nefes alıyor..
yaşıyor..
acıyı anlatmaya çalışma nedeninin de çok iyi işlendiği..
insan vicdan sevgi tutku görev ve ilişkiler özgürlüklerin bir güzel birbirine halledildiği..
nabzı atan bir roman..

yani demem o ki..
"bazen bilebilecekken bilmemek.. farkında olabilecrkken olmamak da günahtır" ..
yazar demiş..
sayfa 405de..
bize yıllarca anlatmaya çalıştığı buymuş lise grubunda..
algılarınızı açın.. değiştirin demeye çalışırmış...
hatta belki.. kahramanın bir diva.. bir uluslarasi ünlü.. bir kristal kalesinde yaşayan kadın olması bu nedenle olmuştur....

ps.. kitabı okurken hemen parmak hesabı ile..
cemal beyin h.okulunu 36da bitirdiği..
38de izmitte olduğunu hesapladım.. oh dedim..
ve o madalyanın bizde olmadığına sevindim..
ayrıca.. 2. şark görevini ..
orduevi müdürü olarak yapmasına da..
nerden nereye getiriyorsun insanı hayat..

posted from Bloggeroid

22 Haziran 2015 Pazartesi

postnarsisistik nostaljik canıtınsız ..



#defterdenbloga
nisan sonunda aldım defteri..
çekirdek 'sen bunu alırsın bence'dedi..
bir albümle beraber aldım..
beni onaylar gibi.. 'al tabii' diyor..
neyi göstersem..
kendi alışverişlerine zemin hazırlıyor gibi geliyor..

roma'da ilk akşam yol kenarında gördük bu dükkanı..
mor turuncu süet deri albümler..
defterler..
sen burayı seversin bence dedi..
evde üç albüm dururken bir albüm.. bir defterle çıktık..

defteri çekirdek çıkarmış torbasından..
ortaya koymuş..
'sen unutmuştun' dedi..
'değil mi bunları'
'yok'dedim.. 'kullanmayacaktim daha.. ondan..'

incecik eflatun pelür kağıtlarına sarılı idiler..
çantadan çıkarınca soyup atmış..
ben çıkarsam kesin o kâğıtları elimle düzeltip.. saklardım..
bir işe yarar diye..
zaten öyle öyle çöp eve dönüştürüyorum..
ortaya konulunca süet kaplı albüm..
ilk tepkim.. tozlanacak..

saime hanımın şifoniyerinde ne çok 'kirlenmesin' ne 'tozlanmasın' ve ne 'bir gün gerekir'ler vardı oysa.. ağlaya ağlaya boşalttığım..
ve söz vermistim asla ben böyle bir temizliğe mecbur bırakmayacağım çocuk..larımı demistim..

bob marley 'başkalarını üzüntüden korumakla uğraşma.. senin katlanabildiğine onlar da katlanır' demiş..

ne zaman annemize dönüşüyoruz?
ne zaman içimizden geleni değil de..
çip çip diye bizden isteneni yapmaya başlıyoruz..

kaç tane defter var biliyor musun?
yazmaya başlayıp.. öylece bıraktığım..
bıraktığım bile diyemem aslinda..
bulamadığım icin bir diğerine geçtiğim..
yaşam iplikleri gibi..
her birinde o günlere ait notlar..
zamanında birkaç kitapta okuduktan sonra özenmiştim..
özel bir defterim olsun istemiştim..
arasına sıkıştırılmış resimler.. biletler.. eklemeler ile..
belki kızım.. oğlum.. torunum bulacaktı.. sevecekti..
ileriye dönük bir köprü .. bir iletişim huzmesi..
oysa kimsenin kendinden başka kimseyle iletişmediği zamanlardayız..
.....
yapmam gereken bir şey olduğu fikri beni rahat bırakmıyor..
sanırsın kulağıma fısıldanmış bir amaç var..
güzel anlamlı değerli mosmor bir amaç..
ama gündelik yaşam uğultusu içinde..
net duyamıyor..
ne yapacağımı bulamıyorum..

#notdefterlerimden birinin icine yazdığım bu yazıyı alıntıladım..
çünkü son günlerde aklımda olan bir fikir var buraya yazmak istediğim..
saime hanımın evindeki hoşuma giden herşeyi aşırırdım..
kendi odama.. sonrasında evime..
o da bazen güler bazen sinirlenirdi..
almak istediğim eşya ile saime hanımın gönül bağını hiç düşünmezdim..
sehpa sehpa idi.. halı halı..
şimdilerde çok benzerini çekirdek yapıyor..
leke için orijinal bir yatma oturma sistemi gördüm pinterestte.. yaptırdım..
ama leke hiç oralı olmadı..
ben de dün yeniden amaçlandırdım..
boyadım..
armutluya götürmek için..
çekirdek.. anında.. 'ben alabilir miyim odama' dedi..
evdeki hoşuna giden herşeyi odasına topluyor..
birgün kapıya bir kamyon dayayıp taşınıverecekmiş de..
koli hazırlar gibi..

dün birden saime hanımı düşünmem bu yüzden..
'biz de dermeçatmalarda mı yaşayalım..' diye itiraz etmişti sonunda..
dün ben de tam itiraz edecekken.. anımsadım kendi yaptıklarımı..

defterde bulduğum notlar da bu düşündüklerimle örtüştü..
ne zaman annemize dönüşürüz..
belki de kızımız bize dönüştüğü zaman..

bir diğer neden de..
blogda bir yazımda çekirdeği ve arkadaşını anlatmışım bir zaman..
bağlantıyı attım.. bak iki sene önce ne olmuş diyerek..
'ağladım..'
yazmış cevap olarak..

akşam da..
ben asla senin bloğunu okumayacağım..
çok etkileniyorum..
dedi..
bir de defter hazırlama niyetimi duysa..

aslında bu köprü..
bu iletişim merakı..
bir iz bırakma çabası..
bir narsisizm göstergesi..
biliyorum..
da ne gam..

posted from Bloggeroid

postnarsisistik nostaljik canıtınsız ..



#defterdenbloga
nisan sonunda aldim defteri..
çekirdek 'sen bunu alırsın bence'dedi..
bir albumle beraber aldım..
beni onaylar gibi.. 'al tabii' diyor..
neyi göstersem..
kendi alışverişlerine zaman hazırlıyor gibi geliyor..

roma'da ilk akşam yol kenarında gördük bu dükkanı..
mor turuncu süet deri albümler..
defterler..
sen burayı seversin bence dedi..
evde üç albüm dururken bir albüm.. bir defterle çıktık..

defteri çekirdek çıkarmış torbasından..
ortaya koymuş..
'sen unutmuştun' dedi..
'değil mi bunları'
'yok'dedim.. 'kullanmayacaktim daha.. ondan..

incecik eflatun pelür kağıtlarına sarılı idiler..
çantadan çıkarınca soyup atmış..
ben çıkarsam kesin o kâğıtları elimle düzeltip.. saklardım..
bir işe yarar diye..
zaten öyle öyle çöp eve dönüştürüyorum..
ortaya konulunca süet kaplı albüm..
ilk tepkim.. tozlanacak..

saime hanımın şifoniyerinde ne çok 'kirlenmesin' ne 'tozlanmasın' ve ne 'bir gün gerekir'ler vardı oysa.. ağlaya ağlaya boşalttığım..
ve söz vermistim asla ben böyle bir temizliğe mecbur bırakmayacağım çocuk..larımı demistim..

bob marley 'başkalarını üzüntüden korumakla uğraşma.. senin katlanabildiğine onlar da katlanır' demiş..

ne zaman annemize dönüşüyoruz?
ne zaman içimizden geleni değil de..
çip çip diye bizden isteneni yapmaya başlıyoruz..

kaç tane defter var biliyor musun?
yazmaya başlayıp.. öylece bıraktığım..
bıraktığım bile diyemem aslinda..
bulamadığım icin bir doğerine geçtiğim..
yaşam iplikleri gibi..
her birinde o günlere ait notlar..
zamanında birkaç kitapta okuduktan sonra özenmiştim..
özel bir defterim olsun istemiştim..
arasına sıkıştırılmış resimler.. biletler.. eklemeler ile..
belki kızım.. oğlum.. torunum bulacaktı.. sevecekti..
ileriye dönük bir köprü .. bir iletişim huzmesi..
oysa kimsenin kendinden başka kimseyle iletişmediği zamanlardayız..
.....
yapmam gereken bir şey olduğu fikri beni rahat bırakmıyor..
sanırsın kulağıma fısıldanmış bir amaç var..
güzel anlamlı değerli mosmor bir amaç..
ama gündelik yaşam uğultusu içinde..
net duyamıyor..
ne yapacağımı bulamıyorum..

#notdefterlerimden birinin icine yazdığım bu yazıyı alıntıladım..
çünkü son günlerde aklımda olan bir fikir var buraya yazmsk istediğim..
saime hanımın evindeki hoşuma giden herşeyi aşırırdım..
kendi odama.. sonrasında evime..
o da bazen güler bazen sinirlenirdi..
almak istediğim eşya ile saime hanımın gönül bağını hiç düşünmezdim..
sehpa sehpa idi.. halı halı..
şimdilerde çok benzerini çekirdek yapıyor..
leke içon orijinal bir yatma oturma sistemi gördüm pinterestte yaptırdım..
ama leke hiç oralı olmadı..
ben de dün yeniden amaçlandırdım..
boyadım..
armutluya götürmek için..
çekirdek.. anında.. 'ben alabilir miyim odama' dedi..
evdeki hoşuna giden herşeyi odasına topluyor..
birgün kapıya bir kamyon dayayıp taşınıverecekmiş de..
koli hazırlar gibi..

dün birden saime hanımı düşünmem bu yüzden..
'biz de dermeçatmalarda mı yaşayalım..' diye itiraz etmişti sonunda..
dün ben de tam itiraz edecekken.. anımsadım kendi yaptıklarımı..

defterde bulduğum notlar da bu düşündüklerimle örtüştü..
ne zaman annemize dönüşürüz..
belki de kızımız bize dönüştüğü zaman..

bir diğer neden de..
blogda bir yazımda çekirdeği ve arkadaşını anlatmışım bir zaman..
bağlantıyı aytım.. bak iki sene önce ne olmuş diyerek..
ağladım..
yazmış cevap olarak..
akşam da..
ben asla senin bloğunu okumayacağım..
çok etkileniyorum..
dedi..
bir de defter haxırlama niyetimi duysa..

aslında bu köprü..
bu iletişim merakı..
bir iz bırakma çabası..
bir narsisizm göstergesi..
biliyorum..
da ne gam..

posted from Bloggeroid

16 Mayıs 2015 Cumartesi

saime hanim.. leman hanim.. emayeler hakkinda



bir sekilde elime gecen 3-4 kenari lacivert kendisi beyaz emaye tabak..
ille de köy mutfağı olacak dediğimde suratını buruşturan..
çb'nin annesi Leman anneye rağmen..
tahtakaleden alınıp boyanan terekle yerini alıverdi
kolayca armutluda..
yadırgamadılar birbirlerini eski tanış onlar..

işlerin zor olduğu yıllardan anıları var Leman annenin..
o yüzden buruştu suratı..

benimse mutlu çocukluk yıllarımı anımsatıyor..
ondan israrım..

emaye tabağımız yoktu bizim..
ama bir yuvarlak tepsi.. kenarı kırmızı.. ortasında da kocaman bir kırmızı elma..
sofra kurup toplarken kullanılırdı..

bir pazar sabah..
nedense geç uyandığımda bana kahvaltı vermişlerdi o tepside..
ben de düşürmüştüm..
ufak bir kristal şekerlik dolusu toz şeker..
bomba gibi evin her yanına yayılmıştı..
ben mahcup..
Saime hanım öfkeli.. bastırılmışından..

şekerlik deyince aklıma o gelir.. hemen..

bir de lacivert kenarlı beyaz emaye bulaşık leğeni vardı..
temis su icine konur ocağın üzerinde ısıtılırdı..
emaye ile ilişkim bu kadar..

ama meyvadır.. çerezdir..
pek güzel görünür yaz sofrasında bu emayelerimde..
mavi beyaz keten örtümü serince..
hele de arkada mavi ortancalar çiçekteyken..
hoş şimdi ortancalarım yok..
ıtır ve rosssmarilerimin olmadığı gibi..
bahçeyi ekimde düzenleyecegim..

emayeden hızla melamine geçiş yapan anneler..
emayenin köşesinin pınçlamasından bıkmışlardı..
şu fotodaki cezvelerim datçada benim Saime hanıma armağanım..
sapları pınçlamış..
melamin düşer düşer ağlamazdı..
palaksın incecik su bardaklarının yerini alması..
masif mutfak masalarının yerini de dayanıklı formika masaların alması gibi..

emaye yükselişe geçmiş bu aralar..
toplayanlar var.. üretenler var..



bu yıl bir tepsi geldi bana armağan.. kenarı kırmızı üstelik..
çaydanlık kahvedanlık..
ufak bir koleksiyon da bende var..
çaydanlık migrenli bir cumartesi günü..
aklıma düşüp beni tahtakalelere koşturmuştu da bulamamıştım..
sonra hakkâriden gelmisti..
arama telaşımı duyan biri de..
cezayirden kahvedanlığı kapıp gelmişti..
kadın böyle..
toplayıcı..

hatta bir çocuk oturağı bile var..
tabii o terekte değil..
panik yok..

yeni jenerasyon emayeler üretiliyor
yeni çıtır ev sahibeleri bayılıyor..
onlara yenilik..
Leman annelere zor günler
bize çocukluk günlerimizin sorumsuz hafifliği..

söylüyorum burdan..
emaye beladır
pınç eder sağı solu..
çaydanlıksa içinin kirecini arıtamazsın..
sapları kızar el yakar
bakımı zordur..
doldurmayin evi onlarla ..

hem marilin ne demisti ..
nostalcia iznt glem..
hem ferhanım şensoyum ne demişti..
o tranvaydan cahide sonku inmeyecek..
bu kadar.
bitti..
posted from Bloggeroid
Follow my blog with Bloglovin