blog açtığımda..
adımı.. kimliğimi..
özellikle ortaya koymamıştım..
anonim ve sıradan..
yaşsız başsız..
ama..
kadın..
anne..
hekim..
ve çok bilmişlik vasıflarımdan yeri geldikçe bahseden bir blog yazarı olmak istedim..
o zamanlar bloglardan kitap basılmamış..
bloglar aracılığıyla bazı kişiler kurumsal kimliklerini insanlara hoş ve kişisel bir yoldan ulaştırmamıştı..
aslında aç bi blog ve bir doktorun günlüğü de..
di mi..
hem sonradan kitap olsun hem de mesleğine bir prestij kat..
ama yok ben bunu istemedim..
bir zamanlar 24lüğün gizlilik ayarlarını maksimuma getirmesini isteyen babasına dediği gibi..
bu kadar saklanacaksan facebookta ne işin var..
ya benim blogda..
yani..
eh o zaman ...
neden blog..
çünkü..
pasaklıyım..
fikirler uçuşur aklımda tutamam.. deftere yazarım defteri bulamam..
sayısız defter içinde ikişer sayfa ..
sonra başka bir defter.. buna da seyahat anılarımı yazayım.. dileği var...
gerisi boş..
ama blog hep elimin altında..
kaybetmiyorum..
iş yerimde devamlı açık evde devamlı aramadan buluyorum..
iyi ki de tutmuşum.. sekiz senemi geriye gün gün olay olay gidebiliyorum..
ve çünkü..bişeyler oluyor.. yapıyorum hissediyorum..
ama bunları gerçek hayatta benimle eş düzeyde önemseyerek paylaşacak insanın yok..
ve saime hanım beni şımartmış..
ben bir kitabın bir paragrafını aktarmak için onu aramaya..
alışmışım ve bir kazağın arka yüzünün güzelliğini..
e o ölmüş artık bunları yapacak yerim kişim yok..
o yüzden blog..
sonra facebook..
o da bir çeşit not defterine dönüştü..
zaten diğer türlü gerçek adımla açtığım sayfayı kullanamadım..
koy bir fotoğraf altına milyon insan ay hiç değişmemişsin nefissin süpersin..
yalan külliyen yalan..
zaten eğer lisedeki gibiysem..
e yazık benim lisedeki halime..
ne fenaymış..
çocuklar bile komplimanı daha çok önemsiyor..
gerçekten beğenilecek bir şey bulun da beğenin diyorlar pedagoglar..
aman da ne kadar güzel resim harika bayıldım..
bu arada ne çizmiştin demeyin..
hiç bişey anlamadıysanız da..
buradaki kırmızı kullanışını beğendim deyin diyorlar..
demem o ki.. güzel mutlu ailemle şu kafede çekilmiş fotomu..
ya da.. harika bir mekandaki kongre merkezinin önünde en havalı halimi..
koymak istemiyorum..
benim kırmızı rujumdan..
mor jartiyerimden söz edeceğim bir yer lazım..
bilenler bilir pek insan da sevmem zaten..
öyle muck cuck değilimdir..
canım cicim yoktur..
olmadık yere kompliman filan da yapamam..
sevdiğime hasımdır o kadar..
sevdiğim beni incitene kadar..
incindiysem..
kırıldıysam da tamir olmam..
o zaman da bişi olmaz.. sadece sallamam artık..
benden uzak cehenneme direk olsun derler ya..
nereye istiyorsa oraya direk olsun derim..
bir beni kırmış olan aklıma gelince de..
kırdığından çok..
iyi zamanlarından dolayı gelir..
ve yazık etti derim..
kullanım kılavuzum gayet ortadadır..
pozitif motivasyon insanıyım..
kutsallarım da belli..
o yüzden blog için açtığım facebooku kullanmayı tercih ediyorum..
orası benim not defterim..
orada.. daha sonra blogda söz edebileceğim konuları makaleleri ya da atalet kimliğimle bağdaşan kareleri görebilirsiniz..
yakın bir dostum..
atalet zaten. xxx diyor israrla bana..
ama değil..
atalet.. günlük dertlerinden ari olan..
orada evdeki aksilikleri çok özel bir anlamı yoksa..
ya da benim şahsımın alışverişi filan yok..
blog türüm diğer..
zira alışıldığı gibi bir kategorim yok..
hatta kategorik gidersem..
bu işi gerçekten doğru yapanlara haksızlık etmiş olurum..
gerçek hayatta iddialı biriyim..
hatta inatçı..
ama inat ve iddiamın arkasında rasyonelliğim var..
yani bilmeden konuşmam..
ve fakat atalette bunu bulamazsınız mesela..
orda salla diyiveririm.. hiç iddiam yoktur..
kişiler üzerinden değil.. olaylar hatta fikirler üzerinden düşünmeyi..
ve bunu gerçek hayatta da yapmaya çalışıyorum..
ve hala öğreniyorum..
en azından sorguluyorum..
bazen bir aydınlanma geliyor..
ama birden bakıyorum gene eski.. "satın aldırıldığım "kalıba dönüvermişim..
hadi uğraşıyorum yeniden o aydınlanma noktasına ulaşmaya..
işim gücüm kimseyle değil..
tamamen kendimle ama bazen unutuyorum bunu..
aval aval izlemeye başlıyorum..
hem de neyi..
kişileri..
ve özeniyorum birden bazen..
hem de içinde bulunsam çok sıkılacağım şeylere..
aile mesela..
italyan aileleri gibi kalabalık ve mutlu birlikteliklere bakıp..
bazen çok başarısız buluyorum kendimi..
zaten çekirdek aile olup..
her parçası bir başka yere dağılmış olmaktan..
ama koy herkesi bi odaya..
beni de..
gitsinler de istediğimi yapmaya başlayayım diye fink atarım..
yok yani öyle börek yaptım oğlum geldi .. yedik içtik güldük durumum..
börek yaparım.. yapmayı sevdiğimden..
oğlumun gelmesini ummayı sevmekten..
gelemezse ihtimaline hüzünlenmekten..
ama geldi..
yedi.. mutluyum..
hadi artık gitsin gideceği yere diye bakarım mesela..
ciddiyim bak..
ya da gelmedi..
oturur afiyetle yerim de.. mis bir film de koyarım ..
ya da alırım kitabımı..
senelerdir akşam sofrası yok mesela bizim evde..
sofrada birbirimize tahammül edemediğimizden..
söyledim işte..
aslında bunun dramatik bir nedeni de yok..
24lüğe bakarsan..
hepimiz alfa karaktermişiz..
fedakarlık yapamadığımızdan oluyormuş böyle tahammülsüzlüğümüz..
kadın sekiz senedir kendini yazıyon..
ne diyon noldu deme blog..
biliyorum..
ama bu yazıyı kendime yazıyorum..
var oluş şeklimi sorguluyorum ben bu ara..
kendi içimde ters düştüğüm fikirlerim var..
fırsatçı değil akılcı bulduğum eleştiriler aldım..
çekirdekten..
düşünüyorum o konularda..
sorup duruyorum..
bak gene yapıyorsun diyor..
açıklayıp duruyorsun..
ama ben anlamaya çalışıyorum..
değiştirebilmem için neyi neden yaptığımı bilmem gerek..
ve belki de değiştiririm kimbilir..
dün biliyorsun..
ali ismaile odaklandım..
çünkü başka türlüsünü bilmem..
odaklanmaktan başkasını bilmem..
odak da ne..
kitlenirim resmen ve kimse ayıramaz beni.
o kitlendiğimden..
biteceği ana da kendim karar veririm..
yani veremediğim zaman da pek homur homur olurum filan..
benim çevremde .. neyse ki..
ali ismaile üzülmeyen kimse yok..
kimisi eskişehirdeki çocuk olarak biliyor gerçi..
ama ben genel üzülmenin..
yetmediğini düşünüyorum..
mesela..
üzülüyorsam eğer..
taş gibiyim o konuda..
taş dediysem devasa bir buda heykeli düşün sen..
susar acıkır yer içerim belki..
ama yediğim şu olsun arasında da bundan koy filan demem.. o ruh durumunda iken..
kahve gelir biter gider..
sütü az olmuş tek bi şeker mi atsaydık demem..
fizyolojik ihtiyaç gideririm sadece..
fotograf bakmam..
ev dergisi okumam mesela..
büyük küçük böyle kitlenme anlarında..
en çok insanların gerçek yaşamı nasıl olup da sürdürebildiklerine şaşırırım..
yargılama yok..
sadece şaşırırım..
bugün alain de botton'un face book sayfasından ulaştığım bir makale okudum..
psikolojiyle ilgili bir yazı idi..
başlığı "afet haberlerinden etkilenmiyorum.. yoksa ben kötü biri miyim" olan bu yazıda..
"uzakta ise ve sizin yaşam hedefinizi birebir etkilemiyorsa..
etkilenmemeniz doğal" diyordu..
mesela kievde de birşeyler oluyor..
genel kültür adına nasıl oldu ne olduyu biliyorum..
ama oturup saatlerce takip etmem..
ve bundan suçluluk duyuyordum..
artık duymayacağım..
çünkü başka türlü yaşayamazmışız..
güzel yazmış alain..
ben o kadar iyi yazamam..
ama not defterim face bookuma yazıyı ekledim..
bahsetmeyi unutmayayım diye..
siz de dilerseniz gidip ordan ulaşın..
bizim ülke yakın çevremiz zaten günlük olaylardan pek zengin..
uzak kalamayacağımız hayatımızı etkileyen olaylardan yana zengin..
iyi ve kötü şeyler..
kötüler.. ani acıtıcı ve isyan ettirici..
kaptırıp gidersen.. gidersem ..
yaşayamam..
çalışamam..
yer yüzüne her ne saçma amaçla geldiysem onu sürdüremem..
amacımın önemli olması da gerekmez..
sadece çekirdeğe annelik etmek veya güzel gülmek veya..
atıyorum.. güzel ve ilginç kadın haberleri bulup paylaşmak olabilir..
goygoyu da sevmem zaten..
ama metanetli bir yas duygusunu da es geçemem..
dün..
ali ismailin şahsında..
annesinin babasının acısında..
ülkemin vatandaşı olarak anne olarak kadın olarak bir çok can yakan hadiseye tanıklık ettik..
sonra mail yazdım ben lise grubuma..
neden ve nasıl bu kadar ruhsuzsunuz demedim..
bir gün güvenilir kurutemizlemeci fransada daire ve ya vodafonda bizden kim var demeseydiniz..
ölür müydünüz demedim..
aslında demeyi çok istedim..
ama demedim..
onun yerine şunu yazdım..
Bugun
Gezi parki nedeniyle cikan olaylar sirasinda karanlik bir sokakta dovulerek oldurulen 19 yasindaki Ali Ismail Korkmaz'in davasi Kayseri'de gorulmeye basladi.
Annesi Emel Korkmaz keske vursalardi da evladim bu kadar aci cekmeseydi dedi.
Saniklardan biri.. o gun ayagim agriyordu cok kuvvetli tekmelemis olamam dedi.
Digeri esas ben magdurum.. isimi kapatmak zorunda kaldim dedi..
Bugun.. Ali ismail'den soz etmeden gecmesin istedim..
Bugun artik bir durusumuzun olmasi ve onu belli etmemiz gereken bir gun..
Bugun bu haberden bahsetmeseydim.. Ali Ismail cocuk huzurla uyuyamazdi..
Yekta Kopan fotografinin paylasmis bugun twitter'da ve.. oyle bir yuzun fotografi ki.. yuzsuzleri ifsa ediyor demis..
Yuzsuzlerden olmak istemedim..
Bugun Kayseri'de gelecegi olmayan bir cocuk uzerinden ulkemizin gelecegi yaziliyor..
nooldu peki..
söylüyorum..
akşam yazdım..
toplam 10 geri dönüş aldım..
sadece teşekkürler diyen..
farkındalık ve empatiniz için teşekkürler diyen..
ve bir paragraf..
bu günü es geçirtmediğim için teşekkür edenlerden..
diğerleri komik bir şekilde bir kaç saat bişey yazmadılar..
inanılmaz..
sanki saygı duruşuna davet etmişim..
sonra başladı pıt pıt..
elektronik güvenlik..
fransızca pratik için..abla..
olsun zaten ne ummuştum ki..
ummuyorum ki bişey kimseden..
kimisi de susar elbet..
ama sussunlar o zaman..
dün bloga yazamadım..
nefrettir küfürdür.. yazıya dökmeyi sevmem..
o yüzden..yazsaydım.. mail grubunda olduğum kadar terbiyeli olamayacaktım ..
ama..
dileklerim sezgin kaymaz ile aynı...
bu konuda..
dün bloga yazamadım ama
kapsamlı bir çalışma ile..
mesela twitterda.. takip ettiğim tüm edebiyatçılar ne demiş..
baktım..
kimler dememişe de baktım ..
demeyenleri mimledim evet..
çünkü sen sözelci isen ve sanatçı dışa vurumun da olmalı..
olmalı yani..
twitter facebookda ne yazacaksın ki.. böyle bir olay ve günde..
sen sözcük kullanarak dünya halleri anlatıyorsan..
ve sanatınla benim duygularımı etkileyebiliyorsan duyarlığını görmek isterim böyle günlerde..
herkese ihtiyacım var duruşum olursa okurum olmaz dersen..
o zaman ben almıyim..
murat menteş bile yazdı..
ben kötü biri değilim.. değilmişim..
oysa bazen öyle hissediyordum..
şu anda kievde neler olup bitiyor bilmiyorum..diye..
olimpiyat oyunlarının çerkes soykırımının yapıldığı yerde yapılıyor olduğunu biliyorum..
onlara neler hissettirmiş olabileceğini tahmin edebiliyorum..
ama onu da gün be gün takip etmiyorum... diye..yalan yok ..
ama şehirlerimden birinde..
bir çocuk dövülüp öldürülür..
ve ben bunu takip edemezsem..
etmezsem..
sinirlerim dayanmıyor dersem
o zaman da ben olamam..
zaten blog yazmaya başlayınca farkettim ne kadar zor bişey günlük yayınlarda çalışmak..
ben bir dolap boyayıp..
bir kitap okuyup..
gelip bloga ekleyip sonra bir duyuyorum ki.. ay neler olmuş..
ne trajediler..
kendi suratıma tüküresim geliyor..
bir de düşün benim tık sayım maksimum kırk filan ..
çünkü ilgi çekici değilim ben..
insanların bakıp iç geçirip hayallenecekleri şeyler yazmam..
ergenlerle dalga geçer..
aile ortamlarının bögg hallerinden dem vurur..
dekorasyonda bile nasıl yapacaksınız diye işi zora koşarım..
beni okuyanlara da o yüzden şaşarım..
şaşarım zira beni oku sonra kolunu sıva..
ya bir olayla.. ya bir grupla ya bir işle uğraşma zorunluluğu gibiyim..
balayının bittiği nokta gibiyim..
hani damadın yüzüne gülmeyi bırakıp..
ensesinde boza pişirmeye başladığında bitermiş ya..
işte o noktayım..
güzel güzel yazarken sağdan bir karaciğere çalışırım hep..
o yüzden tıkım azdır..
ay sen hala okuyor musun..
hem tıkladın hem de okuyor musun..
dedim işte diyeceğimi..
ali ismail katledildi ve benim içim acıyor ve ateş yapışsın canlarına buna neden olanların..
ve ben yeniden değişip gelişiyorum bi daha..
bende aile yemek içki yok.. komşum yok iki yanım iş yeri ve
ben nerdeyse eve girmiyorum diyecek kadar geç varıyorum eve..
mesela fırınım kırıldı daha hala almadım bir fırın bu yazıyı girince..
gidip alacağım ne kadar oldu..
sanırım 8 hafta kadar..
çünkü evde de pek öyle fırında bişeyler pişsin de yiyeyim diyen yok..
=)
anlayacağın burda pek bişey yok....
bir kuru atalet var...
proje o..
proje bir yaşamı anne kadın ve hekimi paralamak başarmak değil..
proje sadece atalet ve çaktırmadan canıtın olma halleri..
tamam mı atalet.. anladın mı..
proje yok yok proje...