martın onunda düştü bu fotoğraf tibitıra..
bi dolu şey oldu sonra..
benim fikir akışımda da..
onları yazacağım..
akmadı.. bu sefer fena dalgalandı..
beynim sulandı..
sile sile bitiremediğim tabularım var..mış..
onları silince boş kalmışım mesela..
belki bulamam bişey boş kalır zihnim..
keşke..
fotoğrafı paylaşan bir kadın gazeteci idi..
buna ilk cevap edebiyatçılardan geldi..
"woolf kimdir sen kimsin..
bu nedir.. neye yuh çekilir"
dedi erkek yazarlardan biri..
ben zaten onun paylaşımında gördüm..
bir diğeri..
"cebine çakıl taşları doldurararak intihar eden bir kadına paranoyak demek"..
noktasının içine dokunmasından dem vurdu..
ben..
ne hissettim..
bir dolu şey..
sırasıyla yazayım..
bunu görünce..
içimde bir isyan ve öfke patlaması oluştu..
yazının içindeki ifadeler..
vircinya'yı ensesinden yakalayıp.. suratını..
kendine ait bir oda'nın sayfalarına bastıran..
kaba işkenceci eller varmış gibi canlandı zihnimde önce..
sen mi yazdın bunları.. söyle sen mi yazdın..
sesi yankılandı kulağımda..
neden..
çünkü bu yazı.. bir konuşma metnidir..
o dönem kadınlarının..
bir erkek yazar tarafından uğradığı bir hakarete cevaptır ..
"kadınlar yazabilseydi..
şekspir gibi bir şair çıkarmış olurlardı"..
diyen densize yanıttır..
en iç acıtıcı kurguyla verir cevabı..
"şekspirin kendisi kadar yetenekli bir kızkardeşi olsaydı..
şekspirin tiyatrosunun seyisi tarafından tecavüze uğrayıp..
hamile kaldığı bebeği düşürmeye ya da doğurmaya çalışırken ölmüş..
o tiyatronun ahırının bulunduğu yerde..
kimsesiz kemikleri yatmakta olurdu"..
ve en can alıcı yerinden vurur sonuçta..
der ki..
ekonomik özgürlüğün varsa.. hem insansın..
hem herşeyi yapabilirsin..
çalış.. kazan.. kur bir oda kendine ve yaz..
kızkardeş..
bu kadar aslında..
aile içi tacize uğramış..
kadın..
yazar..
üstelik majör depresif..
ama yılmaz bir iradesi var o kırılganlığın içinde..
o yüzden..
çağrışımımdaki o kaba eller ve fondaki ses..
o devre çok yakışır..
üstelik..
bu devre de yakışır..
fikir suçunun bile..
göz altında kadını kadınlığından cezalandıran erkek egemen devletler..
ve sistemler sürüyor yer yüzünde..
ve topraklarımızda..
sekiz martı iki geçe..
vircinya'ya bakire.. woolf'e de kurt saçmalaması..
ve paranoya yakıştırması..
6kırkbeş 7onbeş bana farketmez..
cizre'de duvarlarda yazan "kurdun dişine kan değdi"yi çağrıştırdı bana..
soyulup yola atılan işkence görmüş kadın cesetlerini..
o yüzden önce öfke ve isyan..
erkeklerin tepkileri gelmeye başladı sonra..
neden bu kadar alındığımızla ilgili..
başka yazarlara da yapılmış.. xy olanlara..
yapılsaymış bu kadar kızarmıymışız..
kızardım belki..
ama böyle gidip de..
başını kucağıma bastırıp teselli etme duygusu olur muydu içimde..
kızar mıydım..
insan haklarının ihlal edilmediği topraklarda yaşasam..
öyle bir yer kaldı mı..
suriyeli de ihlale uğramıyor mu.. tam avrupa'nın göbeğinde..
mesele muhtaçlık ..
en maddi olanından..
işte böyle başladı beynim karışmaya..
ama femen var..
kendi keyfi yerindeyken de başka yerlerdeki kadın haklarına sahip çıkan..
ve bir çok feminist olmayan kadın olduğu gibi..
femenist olmayan feminist var..
salladım başımı..
nasıl mazur görmeye çalışıyorsam..
hak ararken bana benzemeyen herkesi..
nasıl yerleştirdiysem beynime..
her eylemin onay makamı olmadığımı..
devam ettim okumaya ve yorumlamaya..
derken..
özür geldi..
yayın evinden..
eril dilden dolayı özür dilerlermiş..
"maksadını aşan eril dilden"..
ama bu linci de haketmemişler..
linç derken..
bir çok bireyin.. eşzamanlı olarak sözel tepki vermesi mi..
oldu canım.. siz dördünüz ortanıza alıp vircinya'yı bunları yazarken..
yine geldi içime oturdu öfke..
bir erkek yazardan geldi cevapları..
"linç ali ismail'e yapılandır"..
derken..
"eril dilin maksadını aşması" totolojidir..
yazdı biri tibitırda..
nedir totoloji..
Totoloji, bir bileşik önermenin kendini oluşturan önermelerin her değili için daima doğru sonuç vermesi durumu.
e doğru..
eril dilin maksadı zaten kadını aşağılamaktır..
o zaman maksadını nasıl aşacak..
özrü kabahatinden büyük bunların..
üstüne bir de aptal yerine konuluyoruz..
totoloji okurken..
sakinleşen bünye.. yine kaydı öfkeye..
konuyu tartışırken ..
başka şeylere kaymasa olmazdı insanlar..
sekiz marttan vurdular hemen..
"neden sürtük denince kızan kadınlar..
lilith'in sürtükleriyiz diye bağırıyorlar..
ve feys'te bu görselleri beğeniyorlarmış.."
ve..
"ne alakası varmış emekçi kadının sorunlarının..
haftada üç orgazm..
ve meme ucu vardır.. pankartlarıyla.."
bölündük ey halkım..
kaydık vircinya'dan..
feminizmi anlamayanlara anlatmaya..
kolaysa anlat..
yürüyen kadınlık organı olarak yaşamanın getirdiği ..
her gün uğranılan..
taciz ve laf atmalara..
ahkam kesmelere..
sonunda bir aşırı duyarlık geliştirip..
öyleyim ulan..
sen beni her davranışımla bu niyetle göreceksen..
ben de öyle demeni kabul ederek umursamam seni o zaman..
canımın istediği gibi de davranırım tepkisi..
senden önce de ben bağırırım.. lilith'in sürtüğüyüm diye..
bağdat caddesinde genç bir kadının tecavüzü ardından..
20 yaşında kızımla evde konuşurken..
kadın cinayetleri politiktirin açılımını ve tecavüz sonrası beraatleri..
konuşmamıza katılan..
babasının "neden tayt giyiyorsun" güdümlü sorusuna cevabı geldi aklıma..
ilk önce babasının bu soruyu sorarken ..
nasihat etme konusu seçeceği..
giyim ve davranışın davetkarlığı bağlamında..
onun kendisini kendisini uyarmak isteyeceği seçeneği saydı..
dedi ki..
"belki.. herkes çok çekici bulsun..
p.poma baksın diye giymişimdir..
belki.. aceleyle hazırlanırken elime ilk tayt gelmiştir.. giymişimdir..
belki.. sadece taytla katılacağım bir organizasyona gidiyorumdur.."
dedi..
ama her ne nedenle giyiyorsam giyeyim..
bana dokunma hakkını vermiyorum sana..
ben de bazı erkekleri çekici buluyorum ama elle sarkıntılık etmiyorum..
yaşadığımız günlere feminizmin kız evlat üzerinden imtihanı diyorum ben..
zor oluyor..
dün çok yazıştık bir çok yerde..
vircinyadan yola çıkarak..
bize sosyalist hareket dersi veren de oldu..
bir yerlerde birine..
kolontay'a topal deselerdi de bu kadar öfkelenirdim dedim..
onu anımsıyorum..
bu yazışmalar.. konuşmalar sırasında hep aklımı yokladım ama..
onu biliyorum..
her verdiğim içsel tepkiye neden.. diye sordum..
neden böyle hissettiriyor..
vircinya'yı tabulaştırıyor muyum..
hayır..
tabusal değil karşı çıkışlarım..
yazısını çizisini eleştiren bir şey olsa kızar mıydım.
hayır..
ruh hallerinden.. ve kadın olmasından vuruyorlar..
ben de sarılıyorum yerdeki kızkardeşe..
bildiğimiz dayanışma..
ifade özgürlüğüne saygısızlık mı bu yaptığım..
hayır çünkü bu bir ifade değil..
vircinya'yla ilgili bir çalışma..
bir eleştiri değil..
bir panel tartışması değil..
derken bir yerlerde bir kadın..
boşanmaya çalıştığı kocası tarafından vurulmaya kalkıldı..
sokak ortasında..
bunu farkeden kadınlar..
pencere önü saksılarını atmışlar adama..
sonunda adam kaçmış..
kadıncağız da yaralı kurtulmuş..
işte aynen budur..
elinde silahıyla tehdit oluşturana üst kattan saksı atmaktır..
pencereyi perdeyi örtmekten evladır..
adam kaçar..
kadın kurtulur..
derken yeni bir haber düştü..
kadınlar..
yayınevinin bulunduğu apartmana gitmişler..
dış kapıdaki plakasına sprey mor boyayla..
bir çarpı atmışlar..
içerde de.. kapısına bir vircinya fotoğrafı takıp kırmızı boya dökmüşler..
ve duvara yine morla..
vircinya uyandı.. yazmışlar..
fotoğrafı çekip.. mor yazılamalarını paylaşmışlar..
feminizm.. çiçek böcek değildir..
rüzgar eken fırtına biçer..
e o zaman sokaklarda isyandakilere de..
fırtına gibi müdahele ettiklerini iddia edenler..
haklı mıdır..
değildir..
çünkü zaten uyguladıkları baskıcı güç yüzünden çıkmıştır sokakta isyana çıkan.. ona ezmek denir..
diyorlar da zaten..
tamam yine resetledik fikir akışımızı..
peki bu yazılama beni mutlu etti mi..
etmedi..
neden..
çünkü.. aynı çağrışım geldi aklıma..
başka yerlerdeki duvar yazılamaları..
jöhpöhböhgeldi.. diyen..
şiddetin psikolojik hali de delirtiyor beni..
ama eski bir fransız sözü de der ki..
etki.. tepki doğurur..
dürtmeyecektin..
hem de..
sokak ortasında öldürülen hiç sayılan ..
bedeninin her santimi takip altındaki kadınları..
hiç dürtmeyeceksin..
hassas güne filan gerek yok..
biz artık hep hassasız..
bunu bilin bunla yaşayın..
içerdeki çalışanların korkuları diyen bile oldu.. buna güldüm..
kapıda durup slogan atsalardı .. diyenler..
onlara koşullu onaycılar diyorum..
herşeyin yargıcı olanlar..
tam olmaktan kaçındığım şey..
devam ediyorum..
hala rahatsızım.. neden..
sonra kapıdaki çarpı meselesi..
biz bu işaretleri biliriz..
ikinci dünya savaşındaki.. yıldızlardan biliriz..
alevi evlerin kapılarındaki çarpılardan biliriz..bizde bir çarpı..
hemen kırım ve kıyam algısı uyandırır..
ki uyandırdı..
kendimi keşke..
tamamen spreyleselerdi de.. okunamasaydı tabela..
derken buldum..
bak şimdi eleştirilecekler..
savunacağız..
keşke boyamasalardı değil de çarpılamasalardı..
sonra..
ayrıntıda boğulmayayım dedim..
yordun ithaki.. yordun..
durup dururken..
dürttün içimizdeki narı.. yordun..
gün boyu çok mecrada kısa kısa takip ettim..
bu yazılamadan sonra ya da önce bilemiyorum..
yayınevi diğer serilerdeki de dahil..
tüm biyografileri kaldıracağını ilan etmiş..
peki bu temizledi mi onları benim gözümde..
hayır..
çünkü diğer yazarlara erkek olanlara..
sivri bulduğu için zayıf gördüğü yerinden vurmamıştı..
tam da ifade edemedim yaklaşımımı..
vircinya sadece deniz fenerini yazsa..
evli mutlu çocuklu yaşasaydı..
bu önsöz yazılmazdı..
ama herşeyi aykırıydı..
kocasıyla ilişkisi bile..
o yüzden hakediyordu bunu..
aa.. bak simone..
mesele kafamda daha net artık..
bu adamların vircinya ile meseleleri var..
ve hala özür dilerken bile bunu örtbas ediyorlar..
yazıyı geri çekerken bile diğerlerini de çekiyorlar ki..
vircinya'ya ve kadınlara aman ola bir üstünlük sağlanmasın..
aslında gün boyu kafamda vircinya'nın "mutfak masası" dolandı durdu..
deniz fenerinde..örneğin..
bir mutfak masasından söz eder ki..
evin hanımı gelip baktığında mutfak masası..
fırçalanmış silinmiş bile olsa çatlakların arasında..
kıymıkların arasında .. takılıp kalmış olan..
yemek hazırlığı sırasında..
sebzeler doğranırken yapılan dedikoduları..
yapılan şakaları görür duyar gibidir..
ailenin günlük yaşamı mutfak masasındadır..
ama işte aynı "fırçalanmış mutfak masası”..
başka birinin bir erkeğin gözünde ise "tabula raza"dır..
tüm duygu ve duyulardan.. kişisel çıkar ve gereksinimlerden temizlenebilir.".
bir başka kadın tarafından dile getirilen..
ama benim de hissettiklerimi okurken..
farkettim ki masa konusu önemli..
ensesinden tutup kitaba suratını bastıranlar da..
bir masa başında canlanmıştı gözümde..
üstten aydınlatmalı bir şiddet odasının kaba masası..
bakın bu aktaracaklarımda da bir masa var..
biyografinin nasıl yazıldığını hayal etmiş kızkardeş..
bir masa düşünmüş..
masanın etrafında dört tane erkek entelektüel editör..
yazıyı kaleme almadan önce kendi aralarında..
feminist kadınların..
vircinyaya ne kadar hayran oldukları hakkında geyik çeviriyorlar..
kimisi sevgilisiden dem vuruyor..
kimisi bir bar masasında tartıştığı..
çok sevdiği erkek yazarlardan birisine b.k atarken..
vircinya'ya atıf yapan uyuz bir feministten..
bir tanesi eski sevgilisinin gözünü boyamak için..
kendine ait bir odayı okuma zahmetine girdiğini anlatıyor...
oysa o kitabı okuyana kadar..
xxxden bir kaç film izleyebilirdi..
neyse ki işe yarıyor kendine ait bir odayı okuması..
şekspir'in kız kardeşinin neden yazar olamadığını anlatan bölümü okuduğundan.. hemen biyografiye eklenecek malzemeyi buluyor..
malum şekspir'in bir kardeşi bile olmadığından..
ve editör erkekler..
kadın yazarlardan hiç korkmadıklarını ima etmek isterler..
bu da içten içe korktuklarını gösterir illa..
bu nedenle kim korkar bakire kurttan diye sorar ve bitirirler biyografiyi..
böyle anlatmış..
benim de düşünüp dile getiremediklerimi..
mizojini var bu biyografide.. ilk tepkimdi hatta..
derken bu sabah bir haber okudum..
manbook ödülünü alan kadın yazar..
demiş ki..
kadın yazarlar zaten azınlık..
eserleri yabancı dile çevrilenler daha da azınlıkta..
azınlık içinde azınlık olmasınlar.. demiş..
zaten müzelerin depolarında da kadın sanatçıların eserleri yüzde altmış..
ama sergilenen eserler arasında sadece yüzde on..
zaten kadın olmak demek doğunca belirli bir bilince sahip değilsen..
isimsiz olman demek..
bir soy adın bile yok..
çünkü soy'suzsun demek..
yeryüzü üretiminin yüzde altmışını yapıp..
kazancın yüzde onuna sahip olmak..
dünya emlaklarının binde biriyle yetinmek demek..
şiddet görüp sorgulanan taraf olman demek..
tepkilerini bile kılı kırk yarıp da vermelisin ki..
yeni eleştirilerle uğraşmayasın demek..
yarlığın sorun demek..
hesabını tutan sadece baban kocan değil..
mahallelin değil..
şimdi artık sanalda bile izdüştüğün her xy birey demek..
derken sırtına bağladığı çocuğu ile ameliyat yapan kadın cerrah fotosu düşüyor aklıma..
hepimiz insanız diye bağırmak istiyorum..
ama..
onun yerine şu dizelerle bitireceğim..
gelsin baba gelsin koca gelsin gelsin..
polisiniz coplarıyla gelsin..
biz ki..
her ilerlemeye çalıştığımızda dilinizin ..
bedenininizin delici hedefi haline gelenleriz..
burdayız.. çokuz..
düşünüp yazıyoruz..
herşeyi yapıyoruz..
her şekilde eleştirilmenin verdiği bir arsızlıkla..
matematik teoremleri yazarken.. haftada üç orgazm diye bağırabilirz..
alışın..
bizi siz delirttiniz..
artık arsız olduk..
aşırılaşabiliriz..
öyle derseniz de..
suratınıza güleceğiz..
mükemmel olmak zorunda da değiliz..
zaten siz de mükemmel değilken..
kadının harekete geçmiş tayfasını mükemmel olmamakla suçlayamazsınız..
biz siz olmayı biz seçmedik..
insan olmak istedik..
yargılanacaksak..
suçumuz belli ve hepsini kapsıyor..
kadınız..
kızkardeşler..
'tek bir kirpiğiniz bile zarar görmesin..
kıyamam'..
evet.. geldiğim son budur..
iyi ki kadınım..
ve iyi ki bir kızım var..
iyi ki..
kızkardeşlik ruhuna sahibim..
ve iyi ki güçlüyüm..
güçlüyüm diye bağırabilirim de..
ama esas gücüm..
dayanma ve dayanıklılığı sürdürebilmemdedir..
****************************
vircinyamdan sık sık bahsettiğim..