bir hafta olmuş blog..
bir haftadır aklımda minik minik baloncuklar..
bunu bloğa söylemeliyim .. duygusu..
ama olmadı bir türlü..
sözcükler bir araya gelmedi burada..
ama başka bir yerde..
bir sözcük dizisi birleşerek bir öykü oluşturdu..
biraz kurgu biraz anı..
biraz bir dönemde yaşamış olmanın getirdiği görgü..
derken..
bu öykünün benzerleri oluşmaya başladı kafamda..
(bir kere fırça yemiştim dilek hocamdan.. kafa sözcüğünü kullandığım için..
akıl diyecekmişim..
misal aklımdan çıkmış diyecekmişim..
aklım da kafamda olsa bile..
elitliğim azalmıştı hocamın gözünde kafa sözcüğü nedeniyle..
belki ondan aklımdaki.. öyküleri sözcüğe dökemeyişim..
dili her rengiyle kullanamayışım..
viktoria dönemi gibi süslü yazılar çıkıyor klavyeden ama onlar..
anlattığım öykülere uymuyor..
işte bu yüzden öyküyü yazdım..
sonra tamamen bozup nerdeyse yeniden yazdım..
yediye tamamlarsam..
süper olacak..)
kehanet gecesini okuyorum.. auster okuyorum.. dilinin zenginliği girdiği ayrıntılar..
yazdıklarımı yok etmemi sağlayacak neredeyse..
neyse aklımdaki baloncukları doğurayım buraya..
genlerle dolu bir yerde bulundum..
yaşları 16 ile 21 arasıydı..
2-3 sapta benim gibiler..
çıtırlar fotoğraf çektiriyorlar..
ne kadar güzeller bir kere onu farkettim..
genel olarak fazla benzerler gerçi..
değişmeyen şeyler var..
erkekler bir arada kızlar bir arada gruplaşıyorlar..
homojen bir karışım olmuyor .. hala..
çiftler bu gruplardan ayrı takılıyor.. gölge gibi birbirini takip ediyor..
erkekler hala gözkapaklarının altından kızları süzüp..
bence.. seçim yapıyorlar..
kızlar da hala.. seçilecek olmanın bilincinde.. süzülüyorlar.. asla erkeklerle göz teması kurmadan..
üstelik bunlar arkadaş..
fotoğraf çektirilirken..
bugün ne giysemin etkileri seziliyor..
tüm sağ ayaklar..
sol ayağın önünden çaprazlanıp..
bacaklar ayak bileği hizasında bir x harfi şeklinde bitiriliyor duruş..
düzgün bacak yamuk bacak hepsi öyle..
birkaç yıl önce..
besbelli orta yaşlı elbisesinin armağanı pahalı ..
boyundan askılı elbise giymiş kızı anımsadım..
orta yaşlı sevgilinin boynuna sarılıp onun omzu üzerinden..
hey kimler beni bu sevgili ile görüp kıskanıyor ifadesiyle bakınıyordu etrafa..
ve adam da.. hey kimler beni bu çıtır sevgili ile görüyor diye izliyordu etrafı..
kızın arkası bana dönüktü..
sütyeni normal sütyendi iki askılı..
üstelik o pahalı elbisenin sırt bölümü aşağı doğru kaymış.. sütyenin.. elbiseye tamamen uyumsuz renkteki sütyenin..
kopçaları.. etiketi.. görünüyordu açılan yerden..
hadi annesi görmedi de.. elbiseyi sevgiliyi ve saire..
iyi bir kız arkadaşı da mı yok.. uyaracak..
diye düşündüğümü anımsıyorum..
bugün ne giysem bence..
bugünün genç kızlarının şekillenmesine katkıda bulunuyor..
bu da bişey..
ve hala tuvaletler..
ilişkilerdeki krizlerin deşarj yeri olarak egemenliklerini sürdürüyorlar..
ergen oğlunu anlatan bir blogcuyu okudum..
oğul onüçünde..
hiç durmadan saçlarını hele de perçemini düzeltiyormuş..
perçemi sağ kaşının üzerine yatırıp..bir baş hareketi ile onu gözünün önünden çekiyormuş..
ergenlerin biliyo musun ne oldu ..
cümlesine artık bağışıklık kazandığını söyleyen blog sultanı kadın..
bir yandan yeni süslerini yaparken bir yandan ne olduğunu dinlemiş..
o gün oğluna bir kız .. çıkma teklif etmiş..
zor bir durum diye yanıtlamış anne..
üstelik daha ne oldu biliyor musun..
artık elindekini bırakıp tamamen oğlunu dinleyen anne kıvamında..
ne diye sormuş..
tam servise binerken başka bir kız daha senden çok hoşlanıyorum.. demiş..
-bir günde bu kadar yük ağır gelmiş olmalı demiş anne..
-evet diye onaylamış oğlu..
-peki ne cevap verdin..
-hiç bişey.. ne diyeceğimi bilmediğim için öylece yürüdüm..
-peki hoşlandığın biri var mı aralarında..
-hayır kızları anlamıyorum..
hep kız arkadaşlarıyla beraberler..
sürekli kıkırdıyorlar..
ama bişey öğrendim.
-nedir..
-bu perçemim.. yıkıyor ortalığı..
ne kadar erkekçe diye düşündüm..
demek testosteron böyle etki yapıyor..
özgüven..
cevap verilmeden ortalıkta kalan kızın annesinin de ..
onun nasıl anlattığını dinleyemi istedim..
cumartesi kırmızı bi lale.. kırmızı kokinalar getirdi bana..
onları kırmızı bir vazoya koydum..
kalanını.. eve götürdüm..
ortalıkta ne kadar vazo.. sütlük.. çanak varsa.. kokinalanıp.. yerleşiyorlar ortalığa..
daha süslerimi çıkarmadım evde..
sadece jane austene bir şömine ekledim.. ona da yılbaşı gelsin diye..
buna rağmen sadece mumlar..
ve kokinalarla ev bir yılbaşı havasına giriverdi..
eve vardığımda..
mumları yakıp ışıkları södürdüğümde..
vanilya ve karamel kokuları dolduruyor odayı.. ve titreşen kırmızı pırıltılar sarıyor..
pazartesi.. yağmurlu bir güne uyandı istanbul..
yolda.. it is a good day for the blues çaldı tesadüfen..
gökten kediler köpekler yağıyor diyordu şarkıcı..
aklıma sabah..
yağmura sevinen biri geldi..
şemsiyesi vardı..
o zaman beğendiğini şemsiye altına atma olasılığı da vardı..
mutluydu..
iki yağmur öncesini düşündüm..
saçı bozulacak diye sinirleniyordu..
hayat dedim..
.....