çekirdek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çekirdek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Nisan 2016 Pazar

Rebeka kızkardeşim.. vircinya ablam oldukça.. dünya güzel olur.. gelecek var olur.. di mi canıtın..



iş yerimin karşısında bir pastane var..
kaldırim üzerinde masalar ve onlarin etrafında büyük saksılar içinde,,
taflanlar var..
bazen bir yerlere gitmek için o saksilarin yanindan geçerken ciyak ciyak bağırışan serçeleri duyuyorum..
şehrin en kalabalık ve trafik gürültulü semtinde benim dikkatimi çekebilecek kadar yüksek bir cıvıltı..
bir yek serçe yok görünürde.. ama talanlar hep kuş cıvıltısı..
durup dururken insanı gülumseten bir koro..
etrafima bakarım ..
koşturan kaygılı kalabalık içinde bencileyin..
bu sesi duyan ve içi kıpır kıpır olan var mı..
yoktur..
en azindan benim gibi tam o köşeye gelince duraksayan..
etrafa göz atan.. sesin kaynağını arayan kimseyi göremem..

Hey sen..
Sen ordaki..
Bu koşuşturan kalabalık içinde bizi farkeden kadın..
Sende hala ümit var..
Yaşamı sevme ve silinip gitmeme dürtün var senin..
diyorlar gibi geliyor bana..

gecen gün .. nefis ve aldatıcı kış güneşi altında yürürken o köşeden..
yine dikkatimi çekti..
ama bu kez sesin olmaması..
kimbilir güneşi görunce damlarda denizliklerde ısınmaya..
tüylerini kabartmaya mı gitmişlerdi..
ben hep soğuk havalarda mı geçiyordum ki ordan..
garsonlara sorayım dedim..
ama sesleri duyarken onlarla bu konuyu konuşmamıştım ki..
belki farkında bile değillerdi..

şu yukarda iki hatta üç ipucu var bu bloğun yazarının kimliği hakkında..
minicik şeylere önem verir.. sevinir..
minicik şeylerin verdiği mutluluğa alışmaz.. yokluğunu hemen kaybeder..
burda gevezedir ama gerçek hayatta pek rastgele iletişime girmez..

kaygiyi sevmem o yüzden yoluma devam ettim..
ama iki karar verdim..
işim ne olursa olsun.. kuşların sesini ilk yeniden duydugumda..
oturup bir kahve içecegim ve iki ..
garsonla konuşacağım.. neden oturduğumu söyleyeceğim..
kuşlar çağırdı diyeceğim..

Lalenin bir kac kez sözünü ettiği.. simonetta'nin bademleri kitabını alırken..
bazen böyle tuhaf kararlar verdiğim icin..
annesinin ağacının son ürünü olan kayısıları sonsuzlaştırırken bizi ordan oraya sürükleyeceği vadedilen kitabı da aldım..
badem ve kayısı.. ve iki kadın öyküsünün iyi bir çift olacağını düşündüm..
bir selçuk altun kitabını bitirince başlanacak kitabı ararken daha entelektüel gezinimler vadediyor diye..
yakındaki uzak'ı.. seçtim.. kayısılı kitabı seçtim..
bu da bu bloğun yazarının tuhaf taraflarından biri işte..
çağrışımlar ve rasgele yolculuklar..

kendine ait bir odayı okurken kendi iç sesimi.. ve bir kızkardeş bulduğum gibi..
bu kitabı okurken de.. annemle arada kalan son bir kaç çetrefili..
ve zor bir ergenlik sonrası oluşmakta olan çekirdekle aramdaki bazı çatışmaların kaynağını buldum..
ve yeni bir kızkardeş buldum..

sonra tabii şaşmaz şeyi yaptım..
yazarın peşine düştüm..
Feysimin bukunda arkadaş oldum..
saglam bir insan hakları ve kadinın insan haklari fikir insanı..
ümit veren biri..
dürten baştan çıkaran.. biri..

bu sabah.. feysden eklediği mutfak masasından internet üzerinden yaptığı söyleşi linkinı tıkladım..
ben uyurken sınava gidip gelen ve kanapeyi işgal etmiş olan çekirdeği rahat bırakıp ben de mutfağa konuşlandım..
önce şu kare atladı gözüme sakin bir ses tonu ve sakin bir yüz ifad
Esi..
arkada açık mutfakta emayeler..
o mavi çaydanlıktan benim de var.. harika..
ve o kitap yığını.. daha güzel iki şeyi alamazdı arkasına bir kadın..
yaşamın kalbi.. mutfak.. ve ruhumuzun güzelleştiricisi kitaplar..

birkaç nokta dinleyince..
sessiz kızkardeş çığlıkları attım..
iyi terbiye edildim ben..
sessiz çığlıkları ve sessiz firça atmaları bilirim..

"ben bir fikir önderi.. bir amigo değilim".. diyordu..
"polyanna değilim ben..
ama bir duvar varsa.. bir kapi da olabilir mi diye bakalım derim"..
bana uyar.. pencere de olabilir.. hava girsin yeter..

"toplum kokuşmuş halde.. politikacilar bizden habersiz kötü şeyler yapıyorlar..
ve ana akım medya bundan söz etmiyor.."
ne kadar da biz..
"tamam.. ama başka şeyler de oluyor.. ve ayni ana akım medya bunlardan da söz etmiyor..
ırkçılıkla.. homofobiyle ilgili.. kadın hakları ile ilgili..savaşan ve birşeyler başaran insanlar var..
ve ana akım medya onlardan da söz etmiyor..
başarıları.. zaferleri.. yazmıyor..
o zaman ben neden bunlardan söz etmeyeyim..
çunkü kötü haberleri paylaşan haber veren yeterince alternatif kaynak var..
ben zaferlerin üzerinde durayım.."

biliyorum bu ruh halini..
incecik bir aydınlık olsa sevinen kaynağını arayan ruh hali..
aslinda karanlığı isteyenlerin en korktuğu tipler..
yıkilmaz ümitliler..
aktif ümitveren şey takipçileri..

"öksüz şimdi " diye bir kavramdan bahsedildi sonra..
geçmişe üzulmek ve gelecek için kaygılanmak yüzünden..
an'ı öksüz bırakmaktan..
anı sahiplenmek derken önüne bak kendi küçük hayatına bak demediğı için ilgimi çekti..
doğru carpe diem olabilir bu tanımlama..

insanların güclü hissetmektense.. güçsüzlüğü daha kolay benimsediklerini..
geleceğin kurulmasında bir katkımız olacağını düşünmediklerini..
"ne yapabiliriz ki.."
"bilinmezliklerin endişe doğurduğunu.. endişe dilinin insanlara yakın geldiğini..
bir liderin gücünden çok etrafında toplanan kişilerin enerjisinin daha etkileyici olduğunu..
bunun o kitle içinde olan bireylerce farkedilmediğini..
püritan.. yani ahlakçı olmanın insanı bağlayıcılığını..
çünkü o kadar ahlakçı olabilir ki insan yediği.. yaptığı düşundükleri ve yaptığı herşey onu bu saf halinden çıkarabilir diye..
hiç birşey yapamaz ahlakı yaymak için..
o yüzdem.. im_puritan yani saf olmayanın etkinliğini.. yani ahlaksızlıkla mücadele etmek için biraz kirlenmek gerektiğini..
buna ahlaki tembellik olarak kabul ettiğini..
yaşamak için ince hesaplar yapmamayı..
şefkat bizim yeni para birimimiz diyen posteri taşıyan genci..
her bireyin öteki degil önemli olduğu toplum için uğraşanların olduğunu..
2metreye 3 metrelik hücresinde tüm dunyayla bağlantıda kalabilen olunabileceğini..
gençlerin bu "tanımlama" ve "tanimlanmış olanı bozma/değiştirme" fikirlerini..
çok beğendiğini..
anlattı..

sabahımı aydınlattı..
endişeden arındırdı..
sesi belki saksıdaki taflanların şarkısı kadar güçlüydü..
ama ben duydum..
ve bu sefer pas geçmeyeyim..
sizi de haberdar edeyim dedim...

Bir de haber var paylaşmam gereken..
Gerekcem net.. karanlığı despotizmi destekleyenlerin çok cahil olduklarından..
Her seçim sonrası.. çok cahiller analizi yapmaktan..
Üstten konuşan çok biliş analizlerden.. cehaletin baskıyı kabullendirici etkisini kabul etsem de çok sıkılan biriyim..
Felaketlerden sonra gelen ama onlar da veya peki sen şuna tepkı verdin mi önerge ve sorgulamarından da..

Bize gereken bilgi ve empati..

Ne yapabilirimin minik bir cevabıni buldum..
Ve insanların kapısını çalıp çok cahilsin seni eğitmeye geldim diyemeyeceğimize göre..
Okuma alışkanlığı olmadıgına inandığımiz..
Ya da maddi durumu kitap almaya elverişli olmayan ailelerin çocuklarından başlamamız gerektiğine inandim..

Onları değiştirmek değil amacım..
Onların gören gözünü açmak.. empatisini arttırmak..
Bunlar  olunca zaten iyiyi doğruyu goreceklerini biliyorum..
Küçük dünyevı çıkar hesaplarına düsmeden önceki yaşamlarına değerli dokunuşlar ancak kitaplar aracılığıyla olur..
Masallar ve öyküler..
O zaman ne yapıyoruz..

Yanımında çocuk kitapları taşıyoruz..
Çantada.. torpido gözünde.. iş yerinde çekmecede..
Ve o kitaplarla karşılaştığımız çocuklara dokunuyoruz..

Konuyu yaymak ve birbirimizi motive etmek için..
Bir sayfa açtım..
Oraya bununla ilgili paylaşımları ekleyebiliriz..
Herkese açık..
https://m.facebook.com/CantamizdaCocukKitaplari/

Beklerim.
İşığımızı kesen duvara bir çatlak olun derim..
Bugün kitap vermemin an'ına sevinirsiniz..
Gelecek için minik bir yatirim yapmış olursunuz..


22 Haziran 2015 Pazartesi

postnarsisistik nostaljik canıtınsız ..



#defterdenbloga
nisan sonunda aldım defteri..
çekirdek 'sen bunu alırsın bence'dedi..
bir albümle beraber aldım..
beni onaylar gibi.. 'al tabii' diyor..
neyi göstersem..
kendi alışverişlerine zemin hazırlıyor gibi geliyor..

roma'da ilk akşam yol kenarında gördük bu dükkanı..
mor turuncu süet deri albümler..
defterler..
sen burayı seversin bence dedi..
evde üç albüm dururken bir albüm.. bir defterle çıktık..

defteri çekirdek çıkarmış torbasından..
ortaya koymuş..
'sen unutmuştun' dedi..
'değil mi bunları'
'yok'dedim.. 'kullanmayacaktim daha.. ondan..'

incecik eflatun pelür kağıtlarına sarılı idiler..
çantadan çıkarınca soyup atmış..
ben çıkarsam kesin o kâğıtları elimle düzeltip.. saklardım..
bir işe yarar diye..
zaten öyle öyle çöp eve dönüştürüyorum..
ortaya konulunca süet kaplı albüm..
ilk tepkim.. tozlanacak..

saime hanımın şifoniyerinde ne çok 'kirlenmesin' ne 'tozlanmasın' ve ne 'bir gün gerekir'ler vardı oysa.. ağlaya ağlaya boşalttığım..
ve söz vermistim asla ben böyle bir temizliğe mecbur bırakmayacağım çocuk..larımı demistim..

bob marley 'başkalarını üzüntüden korumakla uğraşma.. senin katlanabildiğine onlar da katlanır' demiş..

ne zaman annemize dönüşüyoruz?
ne zaman içimizden geleni değil de..
çip çip diye bizden isteneni yapmaya başlıyoruz..

kaç tane defter var biliyor musun?
yazmaya başlayıp.. öylece bıraktığım..
bıraktığım bile diyemem aslinda..
bulamadığım icin bir diğerine geçtiğim..
yaşam iplikleri gibi..
her birinde o günlere ait notlar..
zamanında birkaç kitapta okuduktan sonra özenmiştim..
özel bir defterim olsun istemiştim..
arasına sıkıştırılmış resimler.. biletler.. eklemeler ile..
belki kızım.. oğlum.. torunum bulacaktı.. sevecekti..
ileriye dönük bir köprü .. bir iletişim huzmesi..
oysa kimsenin kendinden başka kimseyle iletişmediği zamanlardayız..
.....
yapmam gereken bir şey olduğu fikri beni rahat bırakmıyor..
sanırsın kulağıma fısıldanmış bir amaç var..
güzel anlamlı değerli mosmor bir amaç..
ama gündelik yaşam uğultusu içinde..
net duyamıyor..
ne yapacağımı bulamıyorum..

#notdefterlerimden birinin icine yazdığım bu yazıyı alıntıladım..
çünkü son günlerde aklımda olan bir fikir var buraya yazmak istediğim..
saime hanımın evindeki hoşuma giden herşeyi aşırırdım..
kendi odama.. sonrasında evime..
o da bazen güler bazen sinirlenirdi..
almak istediğim eşya ile saime hanımın gönül bağını hiç düşünmezdim..
sehpa sehpa idi.. halı halı..
şimdilerde çok benzerini çekirdek yapıyor..
leke için orijinal bir yatma oturma sistemi gördüm pinterestte.. yaptırdım..
ama leke hiç oralı olmadı..
ben de dün yeniden amaçlandırdım..
boyadım..
armutluya götürmek için..
çekirdek.. anında.. 'ben alabilir miyim odama' dedi..
evdeki hoşuna giden herşeyi odasına topluyor..
birgün kapıya bir kamyon dayayıp taşınıverecekmiş de..
koli hazırlar gibi..

dün birden saime hanımı düşünmem bu yüzden..
'biz de dermeçatmalarda mı yaşayalım..' diye itiraz etmişti sonunda..
dün ben de tam itiraz edecekken.. anımsadım kendi yaptıklarımı..

defterde bulduğum notlar da bu düşündüklerimle örtüştü..
ne zaman annemize dönüşürüz..
belki de kızımız bize dönüştüğü zaman..

bir diğer neden de..
blogda bir yazımda çekirdeği ve arkadaşını anlatmışım bir zaman..
bağlantıyı attım.. bak iki sene önce ne olmuş diyerek..
'ağladım..'
yazmış cevap olarak..

akşam da..
ben asla senin bloğunu okumayacağım..
çok etkileniyorum..
dedi..
bir de defter hazırlama niyetimi duysa..

aslında bu köprü..
bu iletişim merakı..
bir iz bırakma çabası..
bir narsisizm göstergesi..
biliyorum..
da ne gam..

posted from Bloggeroid

postnarsisistik nostaljik canıtınsız ..



#defterdenbloga
nisan sonunda aldim defteri..
çekirdek 'sen bunu alırsın bence'dedi..
bir albumle beraber aldım..
beni onaylar gibi.. 'al tabii' diyor..
neyi göstersem..
kendi alışverişlerine zaman hazırlıyor gibi geliyor..

roma'da ilk akşam yol kenarında gördük bu dükkanı..
mor turuncu süet deri albümler..
defterler..
sen burayı seversin bence dedi..
evde üç albüm dururken bir albüm.. bir defterle çıktık..

defteri çekirdek çıkarmış torbasından..
ortaya koymuş..
'sen unutmuştun' dedi..
'değil mi bunları'
'yok'dedim.. 'kullanmayacaktim daha.. ondan..

incecik eflatun pelür kağıtlarına sarılı idiler..
çantadan çıkarınca soyup atmış..
ben çıkarsam kesin o kâğıtları elimle düzeltip.. saklardım..
bir işe yarar diye..
zaten öyle öyle çöp eve dönüştürüyorum..
ortaya konulunca süet kaplı albüm..
ilk tepkim.. tozlanacak..

saime hanımın şifoniyerinde ne çok 'kirlenmesin' ne 'tozlanmasın' ve ne 'bir gün gerekir'ler vardı oysa.. ağlaya ağlaya boşalttığım..
ve söz vermistim asla ben böyle bir temizliğe mecbur bırakmayacağım çocuk..larımı demistim..

bob marley 'başkalarını üzüntüden korumakla uğraşma.. senin katlanabildiğine onlar da katlanır' demiş..

ne zaman annemize dönüşüyoruz?
ne zaman içimizden geleni değil de..
çip çip diye bizden isteneni yapmaya başlıyoruz..

kaç tane defter var biliyor musun?
yazmaya başlayıp.. öylece bıraktığım..
bıraktığım bile diyemem aslinda..
bulamadığım icin bir doğerine geçtiğim..
yaşam iplikleri gibi..
her birinde o günlere ait notlar..
zamanında birkaç kitapta okuduktan sonra özenmiştim..
özel bir defterim olsun istemiştim..
arasına sıkıştırılmış resimler.. biletler.. eklemeler ile..
belki kızım.. oğlum.. torunum bulacaktı.. sevecekti..
ileriye dönük bir köprü .. bir iletişim huzmesi..
oysa kimsenin kendinden başka kimseyle iletişmediği zamanlardayız..
.....
yapmam gereken bir şey olduğu fikri beni rahat bırakmıyor..
sanırsın kulağıma fısıldanmış bir amaç var..
güzel anlamlı değerli mosmor bir amaç..
ama gündelik yaşam uğultusu içinde..
net duyamıyor..
ne yapacağımı bulamıyorum..

#notdefterlerimden birinin icine yazdığım bu yazıyı alıntıladım..
çünkü son günlerde aklımda olan bir fikir var buraya yazmsk istediğim..
saime hanımın evindeki hoşuma giden herşeyi aşırırdım..
kendi odama.. sonrasında evime..
o da bazen güler bazen sinirlenirdi..
almak istediğim eşya ile saime hanımın gönül bağını hiç düşünmezdim..
sehpa sehpa idi.. halı halı..
şimdilerde çok benzerini çekirdek yapıyor..
leke içon orijinal bir yatma oturma sistemi gördüm pinterestte yaptırdım..
ama leke hiç oralı olmadı..
ben de dün yeniden amaçlandırdım..
boyadım..
armutluya götürmek için..
çekirdek.. anında.. 'ben alabilir miyim odama' dedi..
evdeki hoşuna giden herşeyi odasına topluyor..
birgün kapıya bir kamyon dayayıp taşınıverecekmiş de..
koli hazırlar gibi..

dün birden saime hanımı düşünmem bu yüzden..
'biz de dermeçatmalarda mı yaşayalım..' diye itiraz etmişti sonunda..
dün ben de tam itiraz edecekken.. anımsadım kendi yaptıklarımı..

defterde bulduğum notlar da bu düşündüklerimle örtüştü..
ne zaman annemize dönüşürüz..
belki de kızımız bize dönüştüğü zaman..

bir diğer neden de..
blogda bir yazımda çekirdeği ve arkadaşını anlatmışım bir zaman..
bağlantıyı aytım.. bak iki sene önce ne olmuş diyerek..
ağladım..
yazmış cevap olarak..
akşam da..
ben asla senin bloğunu okumayacağım..
çok etkileniyorum..
dedi..
bir de defter haxırlama niyetimi duysa..

aslında bu köprü..
bu iletişim merakı..
bir iz bırakma çabası..
bir narsisizm göstergesi..
biliyorum..
da ne gam..

posted from Bloggeroid

20 Kasım 2013 Çarşamba

unutmamak.. ve canlar.. ve uzaktakiler.. ve içimizdekiler ve çekirdek ve canıtın ve diğerleri..

bazı sergiler..
konserler..
oley bak çok havalıyım nefis vernisaj.. sergi..
şarap .. peynir.. dedikoduu ..
şeklinde anons edilir..

bazısının adı sergiyse de..
bir ağırlığı vardır..
bir hüznü.. bir anı havuzu vardır..

unutmamak....
öyle bir sergi..

dün akşam sakin ve ağır gittim..
giriş siyah.. 
geniş ama siyah..


sağ duvara ölenlerin fotoğraflarını asmışlar bir tanesi.. siyah bir tuvaldi..
belki de hiç .
çektirmemiş mi..
fotoğrafını saklayıp da verecek yakını mı kalmamış..
.neden yoktu bilemedim.. 

giriş siyah..
karanlık mat siyah..



sol duvarda  unutmadık yazısı..
ortamda olmasa da bir is kokusu algılıyor gibisiniz..
mat siyah is karası gibi zaten..
sergi girişi.. yangın yeri gibi..

sağ duvarda fotoğraflar..
neden yaseminle asumanı ayrı asmışlar bilemedim.. 
ama aralarında yakın arkadaşları duruyordu..
aynı odada saklanıp..



aynı merdiven basamaklarında olanlar..
hani biri diğerinin dizin yatıp saçlarını ördürmüştü ince ince.. 

sonra eserler var ve insanlar..
eserler bazıları çılgın renklerine rağmen..
kenarlarında yanıklarla .. bir an durduryor uzunca hüzünlendiriyor..

kalabalıktı açılış..
gençler yaşlılar..
ve fotoğraf çekenler.. 
sadece fotoğraf çekenler ve esere alıcı gözle bakmayanlar..
beden burası karanlık diyenler..

bir de sessizce dolaşanlar..
parmak ucunda dolaşanlar..
her resmin içinde.. 
mamaktakileri arayanlar..
ben ara güler ustanın fotoğrafında buldum onları..
köşeyi yanık fotoğraftakiler gibi ölenlerin çocğu çocuktular ..
umutluydular..





bu eserde buldum birde..
elele gittikleri ölümü simgeleyen mezar taşında yazılıydılar..


fazla durmadım..
her eserde çocuklarımızı aradım.. sanatçılarımızı..
sonra gene ağırağır..
ve parmaklarımın ucuna basarak ayrıldım..

yine çocuklarıma tek tek bakarak.. her biri ile vedalaşarak.. çıktım..

































o holandalı öğrenci kızımız..
yazık..
diğer kara gözlü kara kaşlıların arasında azıcık şaşkın..


çekirdeğe gündüz gider miyiz demiştim.. provası vardı ..
gelemedi..
neden ki dedi sonra..
o olay temmuzda değil miydi..

şuna da bak..
bilirmiş de .. dedim içimden..
sonra..
unutmamak için zaman yoktur dedim..
hatırlamak zamana bağlı değildir..
olmamalıdır..

ben ayrıca her birini tek tek de bilmek anmak istiyorum.. dedim..
bence yanlış dedi..
kişiye yönelik yapılmamaış..
kişileri anarsak olayın insana karşı olduğunu anlatamayız..
böyle bir şeyin yapılmış olmasını..
insanın insana yaptığını.. unutmamak lazım..


sonra birden benim küçük çekirdeğim oldu ..ben çok ayrıntılı bilmiyorum dedi..
neden olmuş ki yani..

anlatamadım desem..
tutulur bir ucu yok ki bunun..
dedim semah dönmüşler..
dedim.. dümbelek çalmışlar..
dedim kışkırtılmışlar..
dedim asker polisi polis askeri hepsi itfaiyeyi vali milletvekilini..
o desen 
başbakan yardımcısını beklemiş..
sonra hep beraber aa demişler..

sonra şu üstte odadaki bekleme sahnesini gösterdim..
bu nasıl kurtulmuş dedi..
eh ne olsa çocuk ki daha..
dedim herkes ölmedi..
bu da kurtulabilenlerden birinin çektiği..

kişilere baktı tektek..
bu dedi.. kız çocuğu gösterip..
anlamış kimsenin gelmeyeceğini.. 
bu dedi pencere kenarındakini gösterip..
hadi artık gelsinler.. a... hadi artık gelsinler... diyor dedi..

ayakta duranın birini gösterip..
bu kimsenin gelemeyeceğinden azıcık şüphelenmiş.. ama yok canım deyip kendini rahatlatıyor sanki dedi..

her birinin beden dilinden
okudu..
biraz..

doğru olmasa da. 
onca vakit ayırıp bir bir bir gözlerinin içine
baktı..
semah konuştuk sonra ona kuru kütüğü söyledim..
bozuk düzen mi ki bu hızlanan yavaşlayan ve birbirine benzemeyen ritm..
başka bir adı varmış onu söyledi..
sonra birden..
durdu ve semah çalan klarnetçi bir arkadaşını anımsadı ben de nerden biliyorum diyordum dedi..

sonra..
işte yaşam yaşayanlar için aktı gitti..
ve ben buzdolabında aşure buldum tam yatacakken..
aşure ayı niyetine..
canların ruhuna değsin diye diye..
yedim ve uyudum erken..
en azından benim için erken sayılacak bir saatte...

2 Şubat 2013 Cumartesi

kız evlat... ve sadece o..


kız evlat sahibi olmanın güzel yanı..

"kendimi kötü hissediyorum..
gel.. bana iyi gel" 
diyebilme halidir..


Image Hosted by ImageShack.us

30 Ocak 2013 Çarşamba

yer değişikliği.. ve uçuşmalar.. saime hanımlar.. pırıltılar.. ve diğerleri..

"mutsuz kadınlar sık sık eşyalarını yerlerini değiştirir " derdi..
her dekor değişikliğinde..
sık sık değişirdi dekor bizim evde..

nerden duymuş..
kim demiş..
metafor mudur..
epifani midir..
alıntı mıdır..

o zamanlar özlü sözlerin altına vir vintıc fotoğraf..
yerleştirip..
onu yayınlayacak sosyal paylaşım ağları yoktu..
kulaktan kulağa..
kişiden net karşıdakine aktarım..

hiç sormadım ne açılımını..
ne de nerden çıktığını bu deyişin..
arkası sanki aysberg gibi dolu bir laf bu..
sorarsan ne çıkar bilinmez..

üstelik bunu söylerken gözlerinde..
o soğuk gri gözlerinde.. minicik altın pırıltılar olurdu..

kendiyle dalga geçme becerisi midir..
başkasının içinden düşüneceğini bildiğin eleştiriyi..
kendi kendine yapıverip..
milletin ağzına laf vermemek midir..

bildiğim evini çok severdi.

ben de gülerdim.. 
karşılığında ve yeni dekoru. 
eşyaların yeni yerleşim biçimini..
çay içip ıslatırdık...

ben de devam ettirmekteyim bunu..
üstelik..
çekirek ve 21lik de.. =)..
atadan toruna..
hiç durmadan  yeri değişen eşyalar dünyasında huzur buluyoruz biz..


Image Hosted by ImageShack.us
Follow my blog with Bloglovin