sartre'ın lavabosu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sartre'ın lavabosu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2012 Cumartesi

mark ve silvia ve jeyn.. ve martılar.. ve diğerleri..

bazılarınız tanımazsınız..
Şafakk'ı ben çok severim..

sanırım o beni iyi tanıyor..
içinde bulunduğum ruh durumundan nasıl çıktığımı çikabildiğimi iyi biliyor..
ironiyi güzel sergiliyor..

bak ne demiş..

"aman neyse ne, bence çıldırmaya az kaldı seviyesini geçip bi kere
şöyle çıldırsan missler gibi : )
herşey çok daha güzel ve ferah olacak sonrasinda ama yapmiyosun işte : )"

hehe evet.. kolay değil tabii.. çıldıramadım daha..
ama en azından gülebilir hale geldim yazdıklarımdaki gibi değilim şu anda..

mark crick..
güzel olmuş..
isabel allende kıvamında bir bambu köklemesi yazmış..
ve evet bu adam bu işi güzel yapıyor..

okumadıysanız okuyun..
kafkanın çorbası..
sartre'ın lavabosu ve
son olarak da.. machiavellinin bahçesi..

"pek çok bahçıvan.. papatya ve mercanköşk gibi görünürde dostça tehditlerin belirmesi karşısında tepki vermekte yavaş kalır.. bunların her ikisi de hızla yayılıp.. nispeten kısa sürelerde büyük çimenlik alanları mahvedebilmektedir.."

"papatyaların ve karayosunların tanınması zor değildir.. ancak bir bahçıvanın farkında olması gerek daha az görünür tehditler de vardır... bazı yerli ve doğal ot türleri.. eğer toprak ilk ellerinden alındığında yeterince bastırılmazlarsa hiç arzu edilmezler.. kısa biçilmiş bir çimenlikte çirkin kümeler oluştururlar.. ve vatandaşlaı arasında bunları da sayan bahçıvan çimenliğin tümüyle kontrolü altında olduğundan hiç bir zaman emin olamaz.. çok uzun süre başına buyruk bırakılan çimenlik çimenlik olmaktan çıkar.. bunun yerine rakip hiziplerin toprak için mücadele ettikleri sonunda güçlünün zayıfı ezeceği bir vahşet beldesi olur..."


son zamanlardaki genel duygum.. " seninle ben uzaylı gibiyiz.. oksijen fazlalığından yemyeşil olmuş halimizde bile bizden.. bir de gülümseyip.. merhaba dünyalı biz dostuz dememiz bekleniyor".. duygusu..
barış demiş bıçakçı olan sürmeli olan değil..

bütün bu sessiz sedasız gerilemeler..
insanların mistisizme kayışı..
toplumların mistisizme kayışı..

ancak uzaylı gibi hissettiriyor..
farkım şu ki..
uzayım yok... gemim yok..

yıllar önce..
italyanca öğrenme sevdasına düşmüştüm..
italyan kültür merkezine gidiyordum..

neden nerden gerekti bilmem..
aklıma tarih dönemleri düştü..
ilk çay orta çağ.. yeni çağ.. yakın çağ..

ilk iki çağı ayıran şey..
bizi bir araya getiren şey..
yazının bulunması..
yazacak şeyleri olan insan biçiminin ortaya çıkması..
evrensel ortaklık..
orta çağa son veren çağ..
istanbulun fethi..
pardon..

şimdi insanlığın ana birleştiricilerinden biri..
empatiden .. sempatiden.. devletlerden önce geleni..
din..
bu durumda..
hristiyan aleminin.. yenilgisi.. dinden doğan devlet.. doğu roma imparatorluğunun sonu..
nasıl evrensel bir çağ geçişi olabilir ki..
diye bi soru düşmüştü aklıma..

şık bi soru değildi..
yav bu yabancılar bizi bu kadar yadırgar ve sevmezken evet evet sevmezken..
nasıl olur da bizim başarımızla çağ değiştirirler.. var bu işte bi numara demiştim..

ve bir italyana saf saf sormuştum..
napiim ayol.. gugl vardı da ben mi sormadım..
elimin altındaki ilk lise mezunu batı ülkelerinde okumuş insana sordum işte..

ortaçağın sonu yeni çağın başını belirleyen olay nedir dedim..

amerikanın keşfi.. dedi..

budur işte..
aramızdaki fark..
ben de amerikanın keşfinin bir fetihden daha önemli olduğuna inanıyorum üstelik..

gerçi her ikisi de kanlı olaylar..

ama zaten tarihi erkekler yazıyor..
erkeklerinse..
at avrat silah ve para.. dört sivri şey.. dört övünç kaynağı..
savaşların fetihlerin.. ve ölümlerin.. ve ..
ay ben ne yorucam kendimi.. bakınız jane austen ne demiş..
"fazla ciddidir tarih.. ilgilenmiyorum.. papaların krallarınkavgaları her sayfasında savaşlar.. kıranlar.. sözü edilen erkeklerin çoğu söze değmez.. kadınlardansa hiç söz edilmemiş"....


zamanı kadınlar bulmuş.. adetlerine bakmışlar.. aya bakmışlar.. sopaya çentikler atmışlar..
koşup erkeklere göstermişler..
bak zamanı buldum.. 28 günlük bir devrimi var demişler..
erkekler de almış zamanı..
tarihi yazmış..

tarih kadınların üzerinden yazılır..

yine yazasıları geldi..
zamanı geriye çeviresileri geldi..

eğitimde sınır yok.. yeter ki evde olsun..
yasası..
tarihi geri çevirme yasası..

ben yemyeşilim ve ama ağzımı sıkı sıkı yumdum..
dost filan olasım da yok bu dünyalı ile..
ne derler..

bana dostunu söyle ..
sana kim olduğunu söyleyeyim..

kaçıl silvia kenara.. fanusunda bana da yer aç....


Image Hosted by ImageShack.us

23 Şubat 2012 Perşembe

ondan bundan şundan alternatifsiz kalasıcalardan ve martılardan ve diğerlerinden ve bu kadar mı gelinir birinin mantığının üzerine..

sanki biliyormuşsu gibi cevabı.. soruyorum bilog..

bu kadar yabancı kalabilir mi insanlar kendi çoluğuna çocuğuna da.. motive edici cümle yerine.. yapmayacağım işte tepkisi uyandıracak gerekçeler söyler birbirine..

aklımdan geçenlerin beni korumayacağını yarı öbür gün yüzlenince de utanacağımı bilir.. çok işim vardı'nın nekadar çok işim olduğunu asla yansıtamayacağını bilip de..
neden o yolda belde aklıma gelen ben iyiyim işim çok sizi de merak ediyorum.. aramalarını ve meyllerini atmam ki ben..

yaş gelmiş tavanı zorluyor da blog.. neden hala krizin çıkacağını görür ve belki bana değmez bu sefer diye uykuya yatasım gelir ki benim.. daha bi kere bile delmeden geçmediği halde..

aklıma bin tane güzel yazacak şey ve konu geldiğinde bilog.. neden hayat çığrından çıkar da benim beynim ılık su yumuşakçasına döner hı??

32bin yıllık tohumu yeniden çimlendirebilen doğa..
beni neden eğitmez..

günler kısa..
yetmiyor..
iş yoğun nefes aldırmıyor..
işin de hakkını vererek yapamayacağım kadar karışık.. zaman yeyici ve gereksizliklerle dolu..

durum vahim blog..
gece rüyamda.. bir hastanedeyim.. güya eskiden çalıştığım bi hastaneymiş..
iştekilerden ve evdekilerden bunalmış..
oraya saklanmışım.. uyuyakalmışım bi de..
bi odada uyanmışım..yatağın ayak ucunda kocaman bir fok.. yanaklar tombul fıskiye gibi bıyıklar.. simsiyoh parlak deri..
ben onu ezmeden kalkıp tuvalete gidiyorum gelip patisini paletini omzuma atıp pıtpıtlıyor..
hehe ben de onun sırtını pıtpıtlıyorum.. mutluyuz.. fok ve ben..
derken..

nedense ingiliz bir başhemşire geliyor odaya .. peşinde bi sürü başka hemşireler....
neden benim odamda uyuduğunuzu sorabilir miyim.. sorusuna bir de yalan bir mazeret uydurup cevap veriyorum..
sıkılıyorum sıkılıyorum..
yetmezmiş gibi.. bir de başhekime çağırılıyorum..
derken uyandım..
terlemişim sıkılmışım öyle sıkılmışım ki.. ve etkisinde kalmışım ki..
önce yerde fok var mı diye baktım .. kalkmadan..

sonra bi sinirlendim kendime..
heyt len uyuduysam uyudum..
al odanı çal kafana.. geceliği ne ise vereyim ücretini çıkışını.. rüyada bile yapamadığım için bir kızdım bi sinirlendim kendime..

oysa yaşamımı deliklyen kişi kurum ve olaylarda hiç bir özür durumu yok..
ya pardon ya bile demiyorlar..

evet..

okuyorum..
yazamıyorum..
söyleniyorum..
fotoğraf çekemiyorum..
gene birsürü yerden fire var..
paranoya tavanda..

dağa gitsem..

diyorum blog..

söyle bana.. neden rahatsız edici tüm bu sınırını bilmezler.. hastalar personel patron ve çocuklar ve ev çalışanı ve diğerleri..
hiç soluk aldırmamayı başarıyorlar..
doktorötker çocuğu gibi sorasım var..
onlar bunu nerden öğrendiler..
peki ben neden hiç öğrenmedim....


şu bana yapılanların onda birini.. birisine yapsam.. anında beni yaşamından çıkarmakla kalmaz.. kelebek koleksiyoncusu gibi alnımın çatından çiviler panoya..

bi de..
ispanyolcayı seviyorum..
=)..

allende apartman dairesi derken başka.. llosa başka.. marquez başka sözcük yazacak.. onu öğrendim bugün =D..
kurstan insan izlenimi..

dili öğrenmek değil..
dilin neden türkçeden farklı olduğu ve bunun mantıksizliği üzerine kurulan cümlelere bakarak..
insanların emek.. çalışma konusundaki acınası halleri bir kez daha atladı gözüme..
kursa gelerek dili öğrenmek istiyorlar..
sözcük fiil kurak çekim kalıp düzensiz kural ön ek filan öğrenmek istemiyorlar..
sadece ispanyolca piş.. beynime düş derdindeler..
sordukları "neden böyle" sorularında anlayıp öğrenmeyi kolaylaştırmak amacı yok.. dille ya da öğretenle bir kavga ya da en azından hesap sorma o da olmadı arkasından dalga geçme amacı var..
ispanyolca kursuna gittim aman ne saçma sapan bi dil o öyle... diyecekler sanırım ileride..


sanırım tek tutarlı durum bu...

--------
ay bu da çok şikayet ediyo deme..
mesela bu günden cümleler.. sana..
- doktorlara güvenmem.. inanmam.. sevmem.. insanların yararına düşündüklerine inanmıyorum.....
hah..
peki bende ne işi var bu kişinin.. tam karşımda.. durup bunları suratıma suratıma fırlatması neden...
söylüyorum..
saçma sapan alternatif tedavi yöntemine zorla onay almak istiyor benden..

------------

okuyorum dedim de..
şu kafkanın çorbası ve sartre'ın lavabosunun yazarı.. makiavellinin bahçesi diye bir deneme yazmış yine..
brecht'in patatesi.. inanılmaz...........
ve 300 milyon yıl öncesinden kalma bir orman bulmuşlar.. volkanik kül altında kalmış taşlaşmış pompeii gibi..
peki hani insanlık 6000 yıllık bu araştırmaları yapan bilim adamlarının dini inançlarına göre..
dünya altıbinyıllık... ama orman üçyüzmilyon.. bunu söyle sonra pazara kiliseye.. ya da cuma camiye..


kibelem sana diyorum..
nolcak bu iki dünya arasında halimiz.. tıptan korkan doktor onaylylı çinçunçay tedavisi isteyenler.. arkasından ekenomistim ben.. mühendisim rakamlarla işim de.. ama kaderciyimdir de.. diyenler..

ay.. tamam ya gidiyorum..
sen çalış blog bul cevapları bana söyle..

çıldırmaya az kaldı... çin çayım nerdeeeee.....nırınım.................

Image Hosted by ImageShack.us

5 Eylül 2011 Pazartesi

orijinal kopya ya da kavır.. =)




farkında mısınız söz bitti sanırım..

yazılan yeni roman öykü kitaplarından artık yalanarak ayrılmıyorum uzun zamandır..
sanki tüm öyküler anlatıldı..
filmler de öyle.. alışmışım bakıyorum..
nerde o hayalin içinde kaybettiren çekimler filmler..
fantastiğin tırmanışı ondan mı ki..
yeryüzünde yaşanabilecek herşeyi çektik.. şimdi hayal gücümüzü kurgulayalım.. preşııııslarla sarışın prensesleri bir yüzük peşine koşturalım.. meğersem yerin altında da hayat varmış diyelim.. demeleri ondan mı ki..
artık figüran kalabalıklığı.. piksel sayısı.. üç boyut.. animasyonların ne kadar doğal hareket ettiği..
ve harcanan paralar önem kazandı.. sinema sektöründe..

"sartre'ın lavabosu"nu okuyorum..

pek güzel..
yaşlı adam ve duvar kağıdı..
sartre'ın lavabosu..
uğultulu tepeler yazarının .. kaloriferden hava boşaltma..
fayans değiştirme..

kafkanın çorbası yazarından bu da..

Edebiyatın “usta” yazarlarından, evdeki her türlü tamiratı kendiniz yapabilmeniz için yararlı bir kitap!
Eğer büyük yazarlar, kalemlerini “kendi işini kendin yap” kılavuzu yazmakta konuştursalardı, sonuç nasıl olurdu? Örneğin Sartre, “bulantı” yaratacak kadar tıkanmış lavaboları açma metodu, Hemingway ise “yaşlı adam” için duvar kâğıdı yapıştırma yöntemi yazsaydı?

Bir Milan Kundera kahramanının, dikizlenmeyi cama macun çekerken tecrübe ettiğini düşünün ya da erotik edebiyatın başyapıtlarını vermiş Anaïs Nin’in, bu kez marifetlerini panel kapı boyamada konuşturduğunu, hem de aynı cüretkârlık, aynı hassasiyetle…


diyor arka kapak yazısı..

aslında ilk üç öyküde ne yapılmak istendiğini tam anlamadım..
ama margerite duras ve emily bronte'yi okurken aydınlandı zihnim..

o yazarların dil farkı çok vurucu idi.. duras benim gibi kısa cümleler.. ve tekrarlamalarıyla.. bronte ise betimlemeleri ve uzun ağdalı cümleleriyle birden çarptı..

bu ünlü yazarlar.. tadilat tamirat işlerini evde kendileri yapıyor olsalar ve bu konuda blog yazsalardı..
böyle olurdu..

ama öykü olarak.. bilemiyorum..

sonra düşündüm..
ilginç..
söz bitti sanırım dedim...

sonuçta sadece söylenebilecek şeyleri en güzel söylemiş olanların uslubunu .. başka şeyler anlattırmada uygulayalım bakalım noktasına kadar gelindi..
açıkçası buna edebiyat diyemem..
kurgu yok..
uyarlama var..
ama kesin olan..
bu işlerden anlıyor bu kitabın yazarı..
tadilattan tamirattan..
kendinden bahsettirmekten..

hani ünlü ressamların kopyaları çıkar arada sırada.. a orijinal değilmiş denir..
ama o kpyaları yapanlar da iyi ressam olmalı aslında yoksa mesela ben öldür kibele.. yapamam öyle bir kopya.. çöp adamdan ötesi yok zaten benim için..
yani o da bi sanat..
hani şu orijinallikle ilgili filmde dendiği gibi.. kopya ne orijinal ne artık bilmiyoruz..

demek bunun edebiyata sıçramış hali..
bu kitap ve benzerleri..
yoksa oturup da bunu yazamaz.. edebi yeteneği olmayan biri..

bir fotoğraf sergisine gitmiştik simurgumla..
orda da uzaktan bakınca eski çin resimleri gibi görünen şeyin aslında büyük inşaat alanları ya da şehir çöplükleri olduğunu..
üzerine pagodalar şelalelerin fotoşopla yapıştırıldığını görmüştük..
ben nefret etmiştim..
brugel gibi..
ne güzel ne neşeli dersin de hani.. aslında herkes kötücül işler peşindedir.. biri yankesicidir..
biri kediye işkence yapıyordur.. biri ırza geçiyordur.. kalabalık neşeli panayır tablosu aslında danteesk bir tablodur..
bu da öyle uzaktan gözlerini kısınca güzel bişi.. bir bakıyorsun ya yıkıntı ya çöplük..
ben düşünürken ne gibi bir gereksiz gerekçe ile böyle bir şey denedi ki.. diye.. fotoğrafçı için..
simurg kestirmeden karar bildirmişti.. "dijital" sanat olmasın.. demişti..



şimdi aynı duyguyla..
bunlar.. edebiyat olmasın demek istiyorum..
ayrı bi kategori açılsın..

ha ama keyif aldım tabii..
yeni bişey.. adam aklını kullanmış..
nasıl ki eski liste başı müziklere kavır yapıyorlar..
o da kavırlamış..
dün yemek tarifi.. bugün kendi tamiratını kendin yap..
yarın da.. ev doktorluğu olur.. ya da bahçe bakımı.. neden olmasın =)..

ben en iyisi eski neşeli hoppa zamanlarımdaki gibi.. güleyim bir..
bir de..
kavırlayın beni de .. anacım diyeyim.. gene..
ha bir de şunu yapasım var..
orijinal öykülerle eş zamanlı okuyasım var.. bu öyküleri.. onu da yazar mıyım bi ara .. bilem.. belki..

budur..
ha bi de diz üstü edebiyat dedikleri bişey çıktı ya..
çok okunan bloglardan kitaba dönüşenler..
merak ediyorum.. tanımadıkları bir genç kadının ya da iki çılgın erkeğin anılarını kitap olarak alıp okuyan kişiler.. herhangi bir büyük adam düşünür ya da yazarın.. memoires'ını okumuş mudur diye..
ben mesela sıkılırım güncelerden..
ama blog okuyabiliyorum..
ama kitap halinde girerler miydi hayatıma bilmiyorum..
mesela şey gibi.. hani bazı insanlar herhangi bir konuda.. konuşur da..
bazıları amcam bi seferinde.. eniştem bi yaz. diye anlatır..
ben o tek kişiyle sınırlı tecrübeleri pek dinlemeyi de sevmem.. =)

çin resmini şurdan buldum..
bahsettiğim dijital sanatçının fotoğrafı ise .. burdan..
Image Hosted by ImageShack.us

Follow my blog with Bloglovin