benim okullum oya baydar..
okul ecizgiposta grubundaydik ikimizde..
o aralar sık sık pusu baskın haberleri ile sarsılıyorduk..
elimizden bir şey gelmiyordu.. öfkeleniyor isyan ediyorduk..
ne zaman haddini aşan yazılar dökülse ortaya .. terörü değil.. etnik grubu hedefleyen bir şeyler paylaşılsa..
itiraz edendi oya hanım..
azarlardı..
bir o bir de maya arakon..
bize tahammül edemiyorlardı..
oya baydar.. dikkatimi çekip.. özgeçmişini inceledim hatta..
subay kızıymış..
ben de öyleyim.. her yazdığı cevap..
genellememek gerektiği..
dikkatli değerlendirmek gerektiği.. insan haklarını bilen.. ve okulumuzda nasıl da özenle ayrımcılıktan uzak bir davranış biçimi kazandırıldığı konusunda idi..
uslubu sert de olsa..
cevaplar.. zayıf kalıyordu..
belletilmiş kalıplarda idi.. ve hep ama ile başlıyordu..
okuyordum..
iki gruptan da değildim..
ben de subay kızıydım..
orduyla ilişkim.. babamla ilişkim..güven dolu olsa da..
eski zamanların ordusu değildi artık ..
80 darbesinde epeyce bozulmuştu..
yine de..
ben bu sorunu çözmeyen devlete kızıyordum..
cemal beyin..
çadırına eşkiyanın saldırdığı anısıni dinlediysem de..
teröristlerden her bahsedildiğinde..
o dağlar kayalıktır..
her kayanın arkasında mağara vardır..vher mağarada şaki dediğini duysam da..
masal niyetineydi.. bu söylemler..
çünkü cemal bey.. eski istanbul'lu..
cemal bey çok kadınlı..
romantik biriydi..
saime hanım.. cemal beyin.. ne zaman şark görevi çıksa..
ben asker olacak adam mıydım..
istifa edeceğim diye isyan ettiğini anlatırdı..
son seferinde.. elbet edebilirsiniz..
önce beni boşayınız .. diye cevap verdiğini..
cemal beyin..
araziye çıkıldığında tek porselen kahve fincanına sahip subay olduğu..
paşanın teftişe gelince cemal kahveyi sen ikram et dediği anlatılırdı..
benim orduyla ilişkim..
3 yaşımdan sonra sivil bir babanın eskiye dönük anlattıklarıydı..
siyah beyaz filmlerdi..
oysa 80 ordusubabamın anlattığı ordu değildi..
o zaman da..
orduda çok fazla sadist.. psikopat da vardır demişti.. misal..
kimseyi işaret etmeden..
durum saptaması olarak..
yazara dönersek..
sonunda bir gün ..
yettiniz artık dedi ve grubu terketti..
o aralar elimde bir romanı vardı..
doğu ya da g.doğuda bitki örnekleri toplayan botanik biliminsanı bir kadın kahraman..
ve yaşadıkları..
biraz ters köşeye yatırılmış hissettim..
beni rahatsız eden gruptaki yazdıkları değil uslubu idi..
biraz üstten.. biraz buyurgan..
merak tesvik etmek yerine azarlarcasına..
protesto ettim kendimce yazarı..
almamaya okumamaya başladım..
zaman içinde ben de epeyce bilgi edinip.. doģal olarak fikir sahibi oldum..
fikir sahibi oldum diyorum.. çünkü daha önce bilgim yoktu.. sadece işlenmiş bir algım vardı..
bu fikirle birlikte etrafimda kurulan her cümle biraz daha rahatsız etmeye başladi beni..
tatlı sert ..
kendimce yumuşak ya da flörtöz..
bildiklerimi bilince söylemleri değişir mi insanların diye çabalamaya başladım..
bir baktım ki..
bu zor bir iş.. bu konuda ilk kez birinin kafasına odunu ekleştirmeyi istediğim an..
oya baydar düştü aklıma..
tavşan dağa küsmüş misali küstüğüm.. yazarla barışasım geldi..
kendi küser kendi barışırlara da bir sözü vardı saime hanımın..
o muhteşem hayatınız.. barışma kitabımız oldu..
"bu roman bir dersim romanı değil.. geç kalmış bir farkındalığın.. dışarıdan bakışın ve anlamaya çalışmanın romanı.." öyle tanımlamış yazar ve öyle..
dersimin kayıp kızlarının romanı da değil..
aslında bir kadın romanı..
bir yalnızlık romanı..
bir yaşlılık romanı..
kurgu guzel.. biraz tahmin edilebilir bir ögesi olmasına karşın seyri de sonu da dengeli..
son zamanlarda..
"önce söz vardı".. ifadesini sık sık kullanır oldum..
ama karşılığı olan..
"önce ses vardı.. yaradan 'ol' diyene kadar.. " ı da cebimde saklıyorum..
önce söz.. yani sözcüğün olması..
önemli..
çünkü sözcüklerin içinin doluluğuna oldum olası inanırım..
"ilginç belli bir bakış açısını iyi anlatan sorunlu bir sözcük.. anlamak sevmek için değil.. kendi üstün kültürünle kıyaslamak için" tümceleri bir derinlik kazandı o yüzden..
sıfat ararsam bu kitap için.. duyarlık arttırıcı diyebilirim.. iç ağrıtıcı değil..
karakterleri çok beğendim.. hepsi nefes alıyor..
yaşıyor..
acıyı anlatmaya çalışma nedeninin de çok iyi işlendiği..
insan vicdan sevgi tutku görev ve ilişkiler özgürlüklerin bir güzel birbirine halledildiği..
nabzı atan bir roman..
yani demem o ki..
"bazen bilebilecekken bilmemek.. farkında olabilecrkken olmamak da günahtır" ..
yazar demiş..
sayfa 405de..
bize yıllarca anlatmaya çalıştığı buymuş lise grubunda..
algılarınızı açın.. değiştirin demeye çalışırmış...
hatta belki.. kahramanın bir diva.. bir uluslarasi ünlü.. bir kristal kalesinde yaşayan kadın olması bu nedenle olmuştur....
ps.. kitabı okurken hemen parmak hesabı ile..
cemal beyin h.okulunu 36da bitirdiği..
38de izmitte olduğunu hesapladım.. oh dedim..
ve o madalyanın bizde olmadığına sevindim..
ayrıca.. 2. şark görevini ..
orduevi müdürü olarak yapmasına da..
nerden nereye getiriyorsun insanı hayat..
posted from Bloggeroid