atalet bildiriyor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
atalet bildiriyor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Nisan 2017 Pazar

Bazi performanslar aynalar bilinenler..

Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz derdi..
Saime hanım..
Biliyorum.. ziya paşa demiş ilk..

Biri..
"Geçen bi doktor arkadaşım bi laf etti..
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir dedi.."
Diye sözünü bağladı..
Sonra benim..
" tabii aslında bu lafı şey demiş kim demiş.."
Dememle bazı ulusalcı yazar adları .. peşinden fransız yazarları .. saydırdı..
O mu bu mu..
Ben hatırlayıp herakleitos diyene kadar.. sürdürdü..
Herakleitosu duyunca ilgisi söndü..

Onun gibi değilim yani..
Lafların peşinden gider sahibine bağışlarım onları..

Devamı pek söylenmez..
O mısranın..
"Şahsın görünür rütbe i aklı eserinde.."
Der ziya paşam..

Eh eylem fıkarasıyız..
Laf ustasıyız..
 doğaldır lafın birinci bölümünü yagınlaştırmamız..

Siz insanlar iyi diyerek onları doğru sıfatlandırdığımızı düsünüyor musunuz..
Tek vasfı iyi olmak olan..
Kendi şartları içinde..
Kediye köpeğe kuşa.. kapıya yem koyan.. ama köpek barınağında çalışmaya gitmeyen..
Ya da..
Evdeki çocuğunun torununun giysilerini birilerine veren..
 ama çocuk esirgemeye gitmeyen..
Ya da tacize dur de yürüyüşüne..
Ya da sokakta dayak yiyen çocuğun annesine dur demeyen..
Ya da şiddete uğrayan kadına müdahele etmeyen..

Ne bileyim.. hayatında ağaca zarar vermemiş..
Ama.. bir ağacı kurtarmak için ona kendini zincirlememiş..
Gözünü canını taşağını o uğurda kaybetmemiş...

Cesaret durduk yere sahip olunan bir şey değildir..
Başka seçeneğin kalmadıysa cesur olursun demiş..
Ünlü bir dizi büyüğü..

Siz şartlarını zorlamadan ..
Güvenli alanını terketmeden yaşayan..
Orda durup..
Hiç kötülük etmeyen birine iyi diyebiliyor musunuz..

Çünkü iyilik de.. cesarete dair..
Dünyanın en hızlı yapılan hesabı..
Bundan bana ne zarar gelir hesabı olabilir mi?..
Olabilir..
Yaptım..
Zarar gelebilir de ne ..
Canıma okunur dedim..
Okundu..
Geleceğim o gun değiştı..
İşin tuhafı bu işe yol açan kişiye hiç bişey olmadı..
Ben isimsiz kahraman..
Tarihimi yeniden yazdım..

Bazı durumlar insana ayna tutar.. 
Bazıları zaten bilip düşündüğün gerçeği ortaya koyar..
Sanatın performansın böylesini seviyorum..

Yatıyordu yerde kız.. elindeki koca taşı..
Tam kalbinin üzerine koydu..
Ben buyum dedi..
Fırlamak .. taşı alıvermek istedim..
Nhayıır diye bağırmak..
Kaderin bu değil değiştirelim demek..
Durdum bi an..

Hayır performans sonuçta..
Içine dalmayalım..

Böyle kalıcam dedi..
Hiç kimse yüreğindeki ağırlıkla yalnız kalmamalı..
Ha ağırlıktan kurtulmak için yol arıyorum..
Bi dakka bulucam..
İnime bi çekileyim diyenler ayrı..

Ama tam teslim yerde yapıp..
Böyle kalıcam fiyen biri..
Hele bir küçük kızkardeş..

Fırladım ben.. her zamanki işim..
Önce taşı aldım..
Sonra after effekti aldım..
Sonra baktım taş bende..
Ayh onu ben de bırakıverdim..
Sonra baktım sesi soluğu çıkmıyor..
Elini yanağını okşadım..
Sonunda canı geldi..
Tuttu elimi..
Doğruldu..
Sarıldı başını göğsüne koydu..
Ay başı boynumdaki kulaklığın şeysine mi geldi..
Yok dedi..
Performanstı interaktifti..
Süreleri tepkileri o yönetti..

Ha bir de kadın vardı..
Hayat çogzel deyip durduğu için..
Bizim buralardan olamaz dediğim..
Evetti yabancıydı..
Baktım gelmiş başımıza dikilmiş..
Bekliyor sırasını..
Bi kola da o yapışmamıß..
Çunkü avrupalılık..

Sonra bir erkek vardı..
Ellerini cebinden çıkarmamış ama..
Ama geride de durmamış..
O da dikilmiş yanımızda..

Tam da "üç kız bir ana.. demezler bana..
Ağlarlar yana yana.."

Ve diğerleri..
Yerlerindeler..
Üzüntü hatta endişe ile bakıyorlar..
Ama yerlerindeler..

Onlar iyi insanlar..
Ve çok seviyorum..

82 referandumu geldi aklıma..
Meğer zarflar şeffaf gibiymiş..
Meğer jandarma varmış..
Hiç ayırdında değildim..
Yapmam gereken hayır demekti..
Tek sorunum pazar pazar giyinip oy kullanmaya gitmekti..
Pijamalarımla vedalaşmak pek zor gelmişti..

Sonrasında ..
Ama yıllarca sonrasında..
Hayır dediğim anayasanın değişikliklerine hayır demeye giderken..
Aa ne cesurmuşsun dediler..
Zarflar şeffaf gibiydi..

İşte bak..
Ben de cesur filan değilmişim işte..
Çünkü şartlarımı zorlamamışım..

Yazının ucu kaçtı biraz..
Kimseye hayır deyin filan demiyorum..
Zaten evet ya da hayırın bişey değiştireceğine inanmıyorum..

Ilk düşenleri koşup yerden kaldırdığımız günlerde..
Buralar hep çiçekti..
O zamanlar koşmayıp..
Sadece izleyenlerdir bu gün bizi bu noktaya getirenler..
Ve daha ilerisine taşıyacak olanlar...
O yüzden..
Inan..
O değil derdim..

Derdim ne biliyor musun rebecca..
Ses olmak..
Nefesi içine kaçanın nefesi olmak..
Oralarda buralarda.. şlfacının eli nasıl hafifti demeden..
Kendin şifacı olmak..

Şifanı aramak yerine şifa dağıtırken..
Şifa bulmak..

Bak her şartta evet diyenler değil..
Hayır diyenler de değil..
Bu kişilerin sayısı artarsa ancak o zaman..
Ancak.. o zaman..
Kadının dediği gibi..
Hayat çok güzel bişey..
Yaşamak mükemmel olur..
 ve ayaklar.. yürekler sırtlar ağır ve ağrılı olmaz..

Diyeceksin oralar da güllük değil..
Gülistan değil..
Evet değil..
Şu anda değil..

Saime hanıma çok kızarken ben çocukluğumda..
Bu kadın hep olay çıkarıyor derken..
Ve uzak durup tanımazdan gelirken çocukluğum boyunca..
Saygıyla anıyorum onu..
Nisanın ikisinde.. 

Ruhi su diyorum..
Kuru kütük yanmayınca tüter mi..
Dinleyin evet..
Karacoğlan demiş..

Pese spoiler yoktur düşünmek vardır..
Pese Pera İstanbul'dadır..
Asla yalnız gitmeyinizdir..
Üc bölümdür..
Biri elçi resimleri koleksiyonuna..
Diğeri 
Ölçüler ağırlıklar sergisine..
Üçüncüsü.. 
Müzelik eserlerin sıradanlaştırılmasına ..
Ellenebilirleştirilmesine dairdir..
Genç sanatçılardır..
Harikadır.. ve..
PerformArt çalışmasıdır...

18 Ocak 2017 Çarşamba

Beyaz yastik yüzleri ve nevresimler ve iventin 2. Günü..bu büyük harf g nerden çıktı bilmiyorum..

Kalbimi kazanmanin bes yolu..

Cok basit..
Güzel gözler...
Hayata muzur bakabilmek..
Hayata yapıcı bakabilmek..
Hayata sevgiyle bakabilmek..
Hayata ilgiyle bakabilmek..
Bir de sık sık kahve içmek istedigimi unutmamak..

Bunlara sahipse bir insan.. benim ilgimi ceker..
Ve üzerinde tutar..

Dün yazılmaya değer..
Ama yazmayacağım bir gündü..
Sonuç..
Ütülerimi yapamadım..
Evde eşleşmemiş bi dolu nevresim çarşaf ve yastık yüzü var..
Akşama bi çok domestik iş var.. ütü çamaşır yatak çarsafı değiştirmek gibi..
Bu blogda bir ilk...


19 Ağustos 2016 Cuma

kitap sayfalarının arasından başka sığınağı olmayan biri olarak.. canıtınla dertleşme..

bir an dikkatim başka yere kaydıysa demek..
önündeki suyu masaya döktüğünü farketmemişim..

öykü roman özyaşam konusunda konuşurken.. 
elindeki kağıt peçete ile..
masanın üzerini yavaş hareketlerle silen bir kadın görüyorum..
yavaşça .. 
daireler halinde..
içten dışa daireyi büyüterek siliyor..
gözleri yaptığı işte..

nasıl cern'e gittiğini..
gitmeden kitabını yayına bırakışını..
yayınlanmasının sürpriz etkisini..
anlatıyor..

masada sabit bir lekeyi çıkarmaya çalışır gibi..

depresif.. 
majör depresif diye düşünüyorum..
ama meğer suyu dökmüş..
obsesif bir silme değil bu durumda.. 
ama çok hüzünlü..

cern de geçirdiği günleri anlatıyor..
gün boyu çalıştığını..
sonra odasına dönüp.. 
yatağının üzerinde kitabını yazışını..
bir yıl başka hiç bir şey yapmayışını..
siliyor ve gözleri önüne dikili.. anlatıyor..
ta ki..
kendince o sildiği şey.. 
tamam olana kadar..

iki şey dikkatimi çekiyor..
biri silerken gösterdiği özen dikkat ve ..
içine sinene kadar.. 
yapmak için geçirdiği süreyi önemsememesi..
iki.. işi bittikten sonra bile..
dinleyenlerle göz temasını uzun süre kurmaması..
kendi kendine anlatır gibi..

ayrıca bedeninin artık hastalık nedeniyle..
onun ruh durumunu taşımadığını da söylüyor..

kırmızı pelerinli şehir'i anlatıyor ..
konuşmanın konusu o..
gerçeklerden yola çıkarak romanı tasarladığını..
şehrin gerçeğinin bu olduğunu..

başka eserlerini okumamışım..
ama aynı hafta..
önümüzdeki 50 yılın en başarılı yazarları arasına seçilmiş.. 
fransa'da..
o haberi okumuşum..
yapı kredi yayınları kültür merkezindeki söyleşiyi duymuşum.. 
gitmişim..

kaç yıl oldu..
vardır blogda..

bakacağım yazı bitince..

bugün halkı suça kışkırtmak ile suçlanan yazar bu.. 
gözümün önünde.. konuşma günü halleri..

masadaki suyu silmeye kendini öyle adayan..
bu arada konuşurken en doğru ifadeyi.. 
sözcüğü bulana kadar susup bekleyen biri..

kışkırtsa kışkırtsa..
insanı özenle üretmeye..
ağzının ölçüsünü bilmeye kışkırtır.. 
diye düşünüyorm haberi okuduğumdan beri..

insanlık için acı çekebilme kapasitesi var..
özyaşam öyküsünü anlatırken verdiği detaylardan belli..
ve insanın içindeki hüznü kışkırtır..
insanın acısını görebilen biri..
en çok o acı olmasın diye..
vicdanı kışkırtır..

sevdiğim her yazarı tanımam.. 
tanıdığım bazı yazarları kişi olarak sevememişliğim var..
aslı erdoğan..
koruma altına almak isteyebileceğim ..
kırılgan bir insan..

söyleşi boyunca bunu hissedebildim..

sözlerinden yazılarından alıntı filan yapmayacağım..
kitaplarını kitaplığımda .. sevip okşayacağım..

bir sitem yollayacağım ..
yüzsüzce karşımızda göbeğini kaşıyarak..
bir ay dört gündür..
"yaptık ama kandık da yaptık"..
"hem 45 sene kandık"..
diyenlerin her gün geçit yaptığı zamanlarda..

utanacağım bir de..

ve kızacağım tabii..
bu coğrafya olmak zorunda mıydı yaşayacağım yer diye..
rönesans döneminde topuzlu kadın resimleri üzerine çalışmalar yapabilecek..
doğal boyalarla ilgili makaleleri masa üstüne kaydedip..
belki de bir gün doğal dokumaları boyayıverecek..
gönül rahatlığı ile yaşanacak boş boş işlere takılacak nice yer varken..

tamam..
elbette yiyor .. içiyor.. 
doğum günü kutlamaları yapıyorum..
hatta birkaç kez..
arkadaşlarımla yemeğe bile çıktım..

ama ..
deyip içini boşaltayım.. 
bu dediklerimin..
çünkü boş içleri..
hergün patladığımız..
öldüğümüz..

dokuz aylık bebeklere.. küçücük çocuklara.. gencecik insanlara.. 
tecavüz edilen..
22 yaşında insanların öldürülüp yakıldığı..
göz altında kayıpların olduğu..

"türkiyede pedofili cezasız.. 
aman dikkat" diye vatandaşını uyaran avrupa ülkesine sinirlenip..
"isveç dünyanın en çok tecavüz suçu işlenen ülkesi" diye 
mahalle ağzı.. mahalle mantığı lafların..
edilmeyi bırak led'lerle havaalanlarına yazıldığı..

turistlerin sokaklarda..
"bunlar geliyor.. gavur ediyor milleti" diyenlerce kovaladığı..
"bas git.. bas git" diye takip edildiği..

dünyanın..
2016 yılına ait doğal kaynak rezervi tükeneli 15 gün olmuşken.. 
15 gündür 2017 rezervinden yerken bizler..
ve dünya çevre bilimciler.. 
2030 son tarihi bildiğimiz dünyanın derken..
yeraltı ve üstü sularının özelleştirilmeye çalışıldığı..
"çevreyi putlaştırmış" bunlar diye .. 
yeni bir yafta ile rekora koşan kafa yapısının..
tüm yeşil alanları imara sanayiye açtığı.. 
üstüne ormanı yok edecek olana teşvik vereceğini müjdelediği..

guglanımda "sihir namazı" araması yapmama neden olan..
tuhaf insanların yücelere danışman olduğu..

devlet fonlarının tek elden ve kimseye hesap vermeden ..
harcanmasını mümkün kılacak olan yasaların gündemde olduğu..

çakıcının ve 38 bin suçlunun ..
halka daha az zarar vereceği düşünülerek serbest bırakılırken.. 
aslı erdoğan'ın tutuklandığı yerde..
içi boş benim bu sosyal faaliyetlerimin..

daha ölmedim.. 
demeye çalışan bünyemin hezeyanları..

ama ruh durumumu sorarsan canıtın...
çal bre israfil.....
der geçerim..
çal ne olursun..
çal artık......





12 Ağustos 2016 Cuma

kafamda deli sorular.. canıtın.. cevap istemiyorum.. sadece soruları bırakıp gidicem..

can yücel'i anma günü..
mezarına anmaya gidenler şarap rakı dökenler ve ailesi ve datçada yaşayanlar filan ..
ne hoş tartışmalarıymış yurdumun..
ama tabii adamcağızın mezarına zarar veren aptalları bu söylemden uzak bırakıyorum..

hiç böyle tartışılmayan zamanlar var mıydı..

yokmuş..
düşündüm bulamadım..

yıldızlar kayıyor her yıl aynı zamanlarda..
eskiden kayar mıydı..
bilmiyorum..
iki yıldır aynı günlere denk geldiğini biliyorum ama..

horasan usulü.. bağdat usulü.. duvarı..
samanla sazla kağıt ya da kumaşla kaplama gibi yapısal incelikleri merak edenler..
eskiden bilgiye nasıl ulaşırdı..
ben pdf dosyalarla ulaştım..
şu an duvarı yapıp..
hemen sıvayabilirim.. o derece..

bir resme bakmak ve çerçeveyi hayal etmek de sanata dair midir..
sanat hayata dahil midir..
doğa hayata dahil midir..
doğa şehirde olunca doğa değil midir..
şehrin ortasında ağaç kesince .. doğa katliamı yapmış olur musun..
insan ilişkileri pat diye yaşanıp gidince daha mı kolay yoksa..
önden düşüne nefes çalışa mı yapılsa..
kavramlar..
bilinmeden yaşamak insan olmaya dahil midir..
ya da..
kavramlar bilinmeden hiç mi doğru soruları soramaz insan..

ya da ille şart mıdır insanlarla olmak ve görüşmek..
besler mi gerçekten..
herhangi bir duyguyu..
yoksa.. ??..

tığ ile her gün bir kare yapabilen insanların da var olduğunu bilmek..
yağmur ormanları ağacından yapılmış hiç bir şeyin satışına izin vermeyeceğini açıklayan bir sosyal demokrat ülke aynı zamanda..
ormanlarında izci kampı niyetine nazi kampı da barındırdığına göre..
kafam karışmasın mı..
insanı yoruyor.. mu..
böyle bilgilerin bir araya geliverişleri..

orta çağdan kalma çamaşırhanesinin hala kullanılır halde olması mı..
yoksa orta çağda bile çamaşırhanelerinin olması mı ..
bazı toplumları farklı kılan..

o toplumların arasında / ülkesinde yaşamaya başlayıp da..
onları taciz etmeye başlayanlar ötekiler midir..
yoksa..
taciz olanlar mı öteki.. zamanında.. bugün kendilerini taciz edenlerin ülkesine el koymuş olanlar olarak..

çoğunluğun dayatmasına karşı çıkanlar mı demokrattır..
çoğunluğa dayatılanı hoş görenler mi..
  
evlilik insanın poligam doğasına aykırı birşeydir..
ve sanırım..
bir arada yaşamak da öyle..

hoşça bakmalıyız mı kendimize..
yoksa toptan bi yok olsak duası mı daha ehven..

her iki kadın da..
cep telefonlarının şifreleri yüzünden dövülerek öldürüldüğüne göre..
cep telefon şifreleri..
kadın sağlığına zararlıdır diyebilir miyiz..

kitap.. doris lessing .. dokuz numaralı oda..
orhan pamuk.. kırmızı saçlı kadın..
leyla erbil.. tezer özlü mektupları..
müzik.. mümkünse sessizlik..
içecek..
karpuz suyu olsun.. depresyon ve anksiyeteyi engelliyormuş..
yer.. mümkünse dağ başı..

geçirdiğimiz on beş günün özeti..

pese..
bir de dayı yeğen ilişkisinin bizim ailede yeniden yorumlaması yaşandı..
kişisel tarihime not olsun diye.. ekliyorum buraya..

bir "istintak ettiniz beni" ile süren altı ay küslük ile..
bir "beni eve sokmuyor .. dişli çıktı aferin" .. arasında git geller..

kuramadığım diyaloglar .. geçmiş
söylemediğim doğrular.. geçmiş
doğru sandığım yanlış çıkarımlarımı temize çekmeler.. geçmiş..


4 Ağustos 2016 Perşembe

bloğun boşluğuna sesleniş.. sana ne'ler.. ekolar..

yaklaşık iki ay kadar önceydi..
iletişim kurarken çok yıpranmam..
kendimi açıklamaya çalışırken anlaşılamamam ve..
sorunların bir yana bırakılıp bu açıklama anlarından yeni sorunların oluşturulması..

"sizi üzmek istemiyorum ama .. nedenle" dediğim anda..
nedenimin çürütülmeye çalışılması konusunun..
yapılması gereken konuşmanın yerini alması..

tuhaf sorularla..
duruşumun zayıflatılma girişimi..

daima tufaya gelmem..
içimde kalanlar..
ve değiştiremediklerim..

çevremde..
benden istediklerini elde etmek için..
demagojiye tavanda yuva yaptıranlar var..
baskının pasifi de böyle oluyor..

bunlarla ilgi konuşurken..
terapistim bi tanem..
"sizin ergenler gibi sana ne ve bana ne kalıplarını kullanmanız lazım" dedi..

bir kez kullandım..
"atalet hep ... yapar"..
cümlesine tepki olarak..
neden hep "..." yaptığımı açıklamaya kalkmak yerine..
sana ne.. dedim..

yanımızda başkaları da vardı..
o "sana ne" düştü ortaya..
kaldı ağırlığınca..
ve ağırlığı..
ne kadar çoktu..

konuşmaya tanık olan birinin..
tokat yemiş gibi irkildiğini gördüm..
kendi irkilmemin gölgesi gibiydi..
kendi irkilmemin..
çünkü "sana ne" .. eko yaptı..
geri dönüp misliyle beni çarptı..

sonra gün boyu "sana ne"nin muhatabı olduğu halde..
hiç sallamayanı bir yana bırakıp..
tanık olup irkilene..
bunun ev ödevim olduğunu anlatmaya çalışmak ..
ona konfor kazandırmakla geçti..

sabah..
biri bana "sana ne" dedi..
yıllar önce..
de..
bana durum..
 vaziyet..
 siper..
 ve ne yapacağımı bildiren ve..
bundan en küçük bir rahatsızlık duymayan biri..

eril diktatörlerden biri..
hep çevresinden dolanılmış..
hiç kündeye getirilmemiş biri..
benim ..
sadece uzak durduğum..
sonra kıyamayıp geri aldığım biri..
canım ve kanım biri..

tokat gibi çarptı suratıma..
iki kere şiddetinde..
çünkü sorduğum soruyla..
hakettiğimi düşündüm..


belki terapist de bunu kastediyordu..
"sana ne"yi duyunca insan bir an durup..
gerçekten bana ne işin bu bölümünden diyor..

neyse..
ülke birbirine girmiş ben neyle uğraşıyorum..

da..
napiim..
üzerimde öküz oturuyor..

ha ..
"sana ne" diyen..
dönüp wassaptan "kusura bakma 'sana ne' dedim sana..
daha kibar olmalıydım" yazdı..

yazdı  bunu..

keşke yıllar önce wassap olsa mıymış..
olmasa mıymış..
ben gidip bunu düşüneyip..

ey bu bloğun ..
zaten bi elin parmacıkları kadar olan okurları..
hatta son zamanlarda..
ey bu bloğun boşluğu..
beni lütfen tekmeleyebilir misiniz...

16 Haziran 2016 Perşembe

limanı yakmak.. gemiyi beklemek.. canıtın rebeka prévert ve vircinya da kızardı.. kavram ve bağlamında..


liseler ses çıkarıp dururken ..
söz etmeden duramayacağım şeyler yaşıyorum.. canıtın ..
mordan ikrah ettirecekler..
bil yani..

yüz60 yıllık çınarımız..
notre dame de sion lisesi..
aslında bir demet menekşedir..

menekşeden yola çıkıp..
dayatma politikasına veryansın edesim var..

okulun ilk zamanlarında üniformalarda bele takılan kumaş kuşaklar..


kimin hangi sınıfta olduğunun anlaşılması için her sınıfa bir renk..
son sınıfa gelenlere de mor olsun denmiş..

mor rengin fransızcası violet..
sıfat olarak dişi  çekim hallerinden mor kemerli kızlar.. violette..
çoğul ekinden bir s ekle violettes..
mezunlar da violettes..

aynı renk bir çiçekte var..
hani kışın açan sade yapraklı menekşe..
işte o da bir simgedir..
mezunlar günlerinde..
onun da adı violette..
hepimiz menekşeyiz..
yakalara mor menekşeler takılır..


buraya kadar bişey yok..
ilerlenir.. 
mor menekşe broş yapılır..



e bu bir violette değil.. 
6 taç yapraklı bir çiçek..
mor bir çiçek..
ama hadi takılmayalım ayrıntıya..
ki ayrıntı benim işim..
çünkü ayrıntı ile yapılır hekimlik ve çünkü.. mavi yerine siyah kalemle yazana sınavda sıfır veren okul zihniyetiyle büyümüşüm..
sınavda kullanılan özel kağıt yerine başka kağıt kullanırsan sıfır..o mavi kalem hep evde kalırdı sınav günlerinde..
ve çok çektim ayrıntıya takılmamanın acısını..
ama demedik bir şey..

bu yıl plaket töreni vardı..
davetiye geldi üzerinde bir demet hercai..
sinirlendim..
çünkü..ayrıntı hatalar yüzünden nice sıkıntılar yaşamışım..
ama 160 yıllık violette menekşe olmuş sana hercai menekşe..

çok takıldım.. çok homurdandım..
mezunlar derneği ile iletişimi benden daha fazla olan bir can..
iletmiş sıkıntımı..
gelen cevap ile kan beynime sıçradı.. 
meğer ne zorluklar çekmişler..
meğer.. 
aramışlar aramışlar bulamamışlar hercai olmayan bir menekşe görseli..
hatta londrada bir kitapçıda bulmuşlar ta oralardan getirmişler.. hercaiyi..

diyorum ki..
tamam kabul edeceğim ama bari..
biz rengarenk rengahenk yaşamı simgelesin diye yaptık desinler..
başımın üzerinde..

sehven yapılmış .. diye bir açıklama versinler..
kanadımın ucunda..

ama yok..
bir dayatma bir diretme..
bir aman nolucak..
hayır aksilenicem..
çıkıp söyleneceğim de..
can'larım da var aynı törende plaket alan..
plaketi reddettim ama dostlarımı reddecek halim olamazdı..
törene gittim..
pek de eğlendim..
ama içimden atamadım ..

benim içim çok geniş..
en miniğinden en kocaman ve derinine her şeyi alıyor..

bu hafta bir haber gördüm..
biz de karanlığa arkamızı dönüyoruz.. diye..
bir gururlandım..
derken.. 
aynı haber lise mezunlar mail grubuna düştü..
"dilerim doğru değildir".. ön yazısıyla..
ne doğru olmasınmış lütfen?.
kadın öğrenci ifadesi..
esnaf baskısı ne demek..
öğrencilere giysileri yüzünden uyarılar..

laf aramızda esnaf meselesi beni de biraz şaşırttıysa da..
ben başlıkta "iel'e destekveriyoruz biz de karanlığa arkamızı dönüyoruz' sözlerinden uçuş uçuş olduğumdan..
bu sefer.. biraz ayrıntıyı kenara doğru ittirmiştim evet..

o yüzden safça..
neden dertleniyorsunuz ki..
bu durumda ses veren çocuklarımızla gurur duymamız gerekirken..
dedim..
gitmedi..
 dedim.. gitmedi.. 
bir daha dedim gitti.. ama bir cevap gelmedi..

derken okul yönetimi aracılığı ile.. 
öğrenci başkanından açıklama geldi yine mail grubuna....
bizim okulumuzda böyle şeyler yaşanmıyor..
açıklamaya tepkiler..
oh süper aman bizde olmasın da..
emindik zaten ama.... 

okul içinde böyle şeyler yaşanmaması sevindirici elbet..
ama okulun ses vermesi sevindirici hatta gurur verici olmaz mıydı.. 
ben mi gene konu dışı kaldım..

bu  yazışmalarda benim ..
//siz ve bazı whatsup grubu dostlar şaşıracaksınız ama// iki kısa  itirazım dışında..
kendilerini benden daha iyi ifade eden..
 iki kişi daha çıktı..
"okulda yaşanmayanlar sevindirici olsa da..
bizde yok diye sessiz kalmak veya yazılmış olana itiraz etmek sevindirici değil"..
diyen..

uzatmayayım..
bugün üsküdar amerikan mezunları bir açıklama yapmış..

düşündüm..
düşündüm..
o altı yapraklı çiçeği..
o davetiyedeki hercai menekşeyi kabul etmeyecektik.. dedim..

sonuç olarak..
canım cocuklarımız..
anılarımızda..
 nostaljimizde..
 şehirli modern kadınların en hasını yetiştiren bi tanecik okulumuz..
 zeval görmesin..
başka bişey istemem..
zihniyetinden uzağım ben..

 isterim..
çünkü ne demiş şair..
un seul oiseau en cage..
la liberté est en deuil..

// tek bir kuş kafeste ise..
özgürlük yas tutar//
*********
pese:
yine mahalle için için yanarken..
saç tarayan modunda gibi görünebilirim..
değilim..
ama kavram ve bağlam olarak yazının içeriği..
yangını körükleyenler hatta ihmalden yangın oluşumuna yol açan zihniyettir..
o yüzden yazıldı..

pese 2: şair prévert

peseüç..
nostalji çekici değildir..
söylenecek tek şey varsa
" hayatınızı şimdide yaşayın" dır..
bu da marylinciğimden...

pesebilmem kaç..
bizi öldüren felaketler.. cinayetler..
ölüm vehastalıklar değildir..
bizi öldüren insanların nasıl bakıp güldükleri..
ve otobüsün basamaklarına koşturduklarıdır..
demiş vircinyam woolf'um..
ya da okulların..
diye ekliyorum ben..

pese son:
kendin olma özgürlüğün var..
gerçek kendin..
şimdi ve burada..
hiçbirşey sana engel olmamalı.. der canıtın.. 

yalanmış bu pese son..
"mükemmelliyetçilik.. "idare etmez mi" zihniyetini dövmek için kullandığımız bir sopadır..
rebekam solnit'im..





6 Şubat 2016 Cumartesi

anarcho simone.. gelecek kadın madame.. trendler de böyle söylüyor.. ben de..

simone büyük kadın..
ama o bile olsa yazamadığım üç günde yazamazdı..
yoğun ve uzun günler ..
geceye dolanan günler..

ama aslolan bloğu düşünmeden bir gün bile geçirmedim..
çok şey birikti..
toplumsal ve kişisel..

kibar bi hatunum ben..
insan incitmemeye özen gösteren.. 
o yüzden de kadınların kadın oldukları için incitilmelerine karşıyım..
sen kızsın sen kadınsız cümlelerinin cam ve can kırıkları nedeniyle..
bana karşı hiç kullanılmamış olsalar bile..
feminist oldum..
sonra baktım kibar feminist olmuyor..
bu bakışım malesef yeni gençlerin her ilişkiyi kırıp döküp..
gerekirse yeniden yaptıklarını izlerken oluştu..
geç oldu yani..
yeniden ayağa dikilmiyorsa senin değildir kavramını gözleyip ..
hoşuma da gidince..
anarko feminist oldum..

aslında çok atarım var çevreye verilmiş..
elimde bayrak olmadan..
kadınlar için normal kabul edilen sınırları hep kibarca zorladım geçtim..
ama artık adımı biliyorum..
anarkofeministim ben artık..
bize dayatılan eril eski sistemi düzeltmeyelim..
yıkıp gönlümüze göre yeniden yapalım..

bugün de çevrenin zarar görmemesi ile ilgili bir haberi okurken benzer bir terim gördüm..
anarko-çevrecilik..
gerilla-gardening terimine aşina olduğumdan bunu da aldım kabullendim..
gelecek kadın bu benim mottom..

iki günlük özet olacaksa..
schroedingerin bodrumundan söz etmeden olmaz..
üstelik hele bir de ikinci bodrum vakası yaşanırken..
sağlık acil yardımında bir çığır açıldı..
akut.. göçük altında kalanlara 1999da..
sesimi duyan var mı diye sesleniyordu..
biz ilk kez duymuştuk..
büyük sessizlik içinde bekliyorduk..
onlar orada biz ekran başında..
sesimi duyan var mıııı...
bazen minicik bir tıkırtı geliyordu.. birisi yanındaki su borusuna vuruyordu..
canlar kurtarılıyordu..
bugün 2000lerin seslenişi duydu türkiye..
ambülansından megafonla seslenen kadının sesinden..
yararlılar.. bulunduğunuz enkazın altından çıkın gelin.. 
güvenli bir şekilde geleceksiniz..
sonra bir tarraka..
biz insanlığımızı göçükler altında kaybettik..

kadınlar türkiyenin dört bir yanından bindiler ve cizreye gittiler..
otobüsleri yollarda durduruldu arandılar.. gbtlendiler.. ama..
gittiler..
zılgıtlarla kucaklaştılar..
orada bekleyen kızkardeşlerle..
kadınlar.. çok yol aldılar..
kadınlar cizrede gönüllü kadın gazetecilere..
biz hendeği yalnız devlete karşı değil..
babalarımıza abilerimize karşı da kazıyoruz..
bizim üzerimizde hayatımızda söz hakları yok bunu bilsinler istiyoruz..
bunu böyle yaz dediler..

ekvadorda kadınlar.. 
susmadılar işte..
üç beş.. ama biraraya geldiler ve ses verdiler.. buradaki kızkardeşlerine..

kadınlardan korkulacak artık..

nazan öncelin doğum günüymüş bugün..
kendisi doksanlarda ergen olan bugünün kadınlarının üzerinde..
şarkı sözleriyle etkili olmuş..
ece temelkuran seray şahiner gonca vuslateri..
elif key.. ceylan ertem..sinem dönmez.. 
birer mektup yazmışlar..
ve ergenlikleri boyunca onları nasıl etkilediğini yazmışlar..
okudum da anımsadım..
nazan öncel..
evli çocuklu beni de..
ben sokak kızıyım diye inceden duygulandıran kadın çünkü..
her şarkısını çok severim dinlerim..

içimde atar..
doksanlar aslında..
oynanmış algımızla..
bugün pişmanlık duyduğumuz bilmediklerimizle..
hepimizin bireyselliğini ön plana koyabildiği tek yıllar..
her ne kadar..
gece yarısı yollarında seksenlerde bir başıma yürüdüysem de..
çok yalnızdım..
nazan sayesinde arttı yol.. daşlarım..
sezen gerçi gi.. me dur ne olursun dedi ama..
esas doksanlarda dedi..
dört günlük bir şey işte..
ve ancak ikibinlerde diyebildi..
konuşmayalım görüşmeyelim diye..
oysa nazan dedi..
hepsini dedi..

mektup yazan kadınların tümü şu anda kişiliğini..
seçim ve yaklaşımlarını.. söylem ve eylemlerini çok takdir ettiklerimden..
ortak paydamız nazan öncelmiş..
sevindim..
benim bir ses bulduğum..
onlarda bir iz bulmuş.. 

beş benzemez mi dediniz yazıma..
yanıldınız..
gizli özneler hiç değişmiyor ki..
jin jiyan azadî..
kadın yaşam özgürlük..

pese:
zılgıt..
aslında annemin konuşmasında..
zılgıtı yemek diye bir ifade vardı..
azarlanmak anlamında kullanılırdı..
tehditkârdı..
yersin şimdi zılgıtı derdi mesela..

oysa nasıl da hoşgeldin dünyama demekmiş..
nasılda kızkardeşçeymiş..
üzüldüm şimdi saime hanımın bunu öğrenememesine..
tanıdığım en sağlam kadın hakları insan hakları savunucusu olup da..
asla feminizmi kabul etmeyene..




29 Temmuz 2015 Çarşamba

canıtınsız günce: gün 2

8 yaşında filandım..
yazdı..
öğlen uykularına yatırilıp..
kitap okuduğum günler..
afrikada kurtarıp büyütüp annesinin zoruyla doğaya saldığı..
ama her gün gizlice buluşup koklaştığı aslanı
öldürülür kahramanın..
10lu yaşlarda kız çocuğudur..
ne ağlamıştım..
ağlarken göğsüm ağrıya ağrıya..

erkenden kitap okutmalı insanlara..
algısı artar..
diye düşündüm dün..

bakıyorum..
doğuya batıya sokaktaki susuz köpeğe.. görmediği yerdeki ağaca üzülenlerin..
bir çözüm bulma çabası içine girenlerin çoğu.. kitap paylaşımları da yapıyor fırsat buldukça..
iyi insan olmak zor zaten nerde olursan ol..
bir yetmezlik hissi gelip dayanır üzerine..
ama işte en azından bir şeyler birilerine uzanırsın..
hepsine olmasa da..
kendime hep bunu hatırlatıyorum..

suruçtaki gençlere..
ve diğerlerine .. tutuklananlara.. balkonda dururken..
evinin önünde annesi kapıyı açsın diye beklerken yaralanan ölenlere çok üzülüp.. asla kızmıyorum..
ne işi varmış orda çatışma varken .. diye..
insanmış..
yardım etme.. merak.. kendini güvende hissetme..
bana bişey olmaza kurban gitmiş..

askerlere üzülmüyor muyum?
sanırım biraz da kızıyorum..
bunca gerilimin olduğu yerde..
arabaya doluşup gezmeye çıkanlara kızıyorum mesela..
ben burdan görüyorum üzerinize geleni.. azcık daha dikkat noolur..
çatışma ya da arazi görevi gibi degil ki..
gitme o ev oturmasına..
gitme o bankamatiğe tek başina..
mahal verme derdi annem..
boş durma noolur..
ölme..
çünkü sen biliyorsun görevinin risklerini..

hdp üzerinde oynanan oyunu görüyor ve izliyorum..
tam düşündüğüm gibi gidiyor seyir..
aynı bordo doğan arabayı bulup getirirler mi meclisin önüne..

insanoğlu aciz yaratık..
sevmeden tutunamıyor biyere..
tutunduğu için de seviyor olabilir..
bilmiyorum..
öğrenir miyim bu yaştan sonra..

bir anestezist arkadaşımız vardı yıllar önce..
uyuşturucu bağımlısı olmuş meğer..
gece nöbette tuvalette kendine uyuşturucu vermiş..
sabah tuvalette ölü bulmuşlar..
kullandığı anestezik maddelermiş..
birisi de solunumu durduruyormuş bilinci kapamadan..
ondan ölmüş zaten..
soluğu durduğu an ne düşündü acaba demişti çb.
b.ku yedik demiş olabilir..
ne der ki insan eli ayağı tutmazken göğsü de çalısmayınca..

işte öyle bakıyorum olanlara..
durduramazsın..
üstelik her söylenen yapılanın aslını gerçeğini eskisini bilirken..
tarihin nasıl bu kadar salakça tekrar edebildiğine şaşarak..

her olay icin suçlayacağı tek bir hedef..
özenle ezber ettirilmiş bir düşmanı varken..
hep aynı belletilmiş lafları söyleyen..
sonra gerçek yaşamına.. mutfağına tatiline işine dönenlerden başka kimse yok..
oyunu görmeyenlerden.
oyundan benim kadar etkilenmeyenlerden başka..
yani bencileyin etkisiz elemanlardan başka kimse yok etrafimda..
doğal olarak..
sıradan vatandaşım ben.

etkisiz eleman olarak..
diğer etkisiz elemanlara saldırmak istediğimi farkettim..
saldırmak derken..
sözle tabii..
yapıyorum da..
mitralyöz gibi saydırdım geçen gün.. sözlerimin arasında geçen
beyaz şahinin anlam ve içeriğini bilmediğini farkettim..
bunun nasıl bir lüks olduğunun farkında olup olmadığını sordum sonra..
anladı bak o beni..

hbç anne frank'ın hatıra defterini okuyup pek de önemsemediğinde..
onu da taramıştım..
ağlatana kadar..
gerçek bu biliyor musun..
kaç kişi öldü biliyor musun diye..

insanların acılarına duyarsız kalınmasına dayanamıyorum..
insanın bitkinin hayvanın..
aptal yerine konulmaya dayanamıyorum..
bir de ezberini bozamayana..
hatta bir soru işareti bile barındırmayana..

ateşli konusmalarımın nedeni o aslında..
içimden dışıma taşan..
nasıl bu kadar aciz kalabilirim/z
dün şu filmlerdeki sahne geldi gözümün önüne..
hani bir odaya kapatılan insanın çıkma çabaları sonuç vermez de..
kendini kapılara duvarlara vurur ya haykırarak..
aynen öyle hissediyorum..
tombul bedenimin.. zayıf kollarımın .. aciz benin
her hücresi .. açın.. rukların üzerini diye haykırıyor..

dün mecidiyeköyde trafik ışıklarında..
iki yanda duran aracın camını zorla silmeye çalışıp.. itiraz edilince bulaştırdığı sabunu yalapşap silen çocuk..
dokuz on yaşlarında gibi..
para isteyince kadın şöför vermeden ilerlemek istedi..
bir anda on oniki çocuk kuşattı arabayı..
iki tanesi kaportanın üzerine tırmandı..
kadın şoke oldu..
ben de..
dursam insem.. ne yapsam..
bir kaç dakika sürdü bu..
sonra yavaş yavas dur kalk ilerledi kadın..
ayrildılar..
arabaya birkaç tekme atarak..
neyle nasıl yorumlayayım..

dün..
bir kac gün önce marketten çıkanlara açım diye yalvaran dilenen ..
içeri geri girip domatesli peynirli kocaman bir sandöviç aldığım..
yine on yaşlarındaki oğlanı yine gördüm..
arkadaşına bağırıyordu..
ben marketin önündeyim diye..
diğeri de karşıdaki kebapçının önündeydi..

ben devletin bekasi icin değil..
devlet benim bekam için var..
bu çocukların..
bu erlerin.. subayların..
ormanların.. denizlerin..
sınırların bekası için..

hayat zor..
henüz öğlen..

posted from Bloggeroid

28 Temmuz 2015 Salı

canıtınsız günce 1.gün

ne güzeldi..
yaşamışlıklarım ..tamamlanmışlık duygusu niyetine bir atalet vermişti..
ben yolu belli izi belli bir insandım..
işim aile yapım.. besbelli..
sıkılınca canıtının kanadında.. ordan oraya fikir uçuşmalarımı yazdığım bloğum da vardı..

her şey hayatım boyunca öğrendiklerim kadar öğrenmediklerim olduğunu anlamaya başladığımda başladı..
ögrenme hırsıyla öyle çok katı gerçek.. yakın tarih degisti ki..
ben değiştim..
yaşamın artık elime tırpanı verdiği yaşlardayım..
çocuklarımı büyüttüm..
mesleğimi daha ne kadar uygulayacağıma karar verdim..
planlarımı yaptim..
topluyorum hasadımı..

ama rahat yok insan olana bu coğrafyada..
orta okulda 'au nom de tous les miens'
isimli bir kitap okumustum..
'benimkiler adına'
babamla gittiğimiz hachette kitabevinin raflarından seçip aldığım..
yanında da 'bir bekçi bekler şafağı'
kaybettiklerini..
ve onlar can.. aile.. hayat güvencesi gelecek kaybederken ..
yanlarında olan.. terkeden.. ihbar edenlerle.. alkış tutan .. kesesini dolduran.. korkusundan susup izleyici kalanları anlatır..
savaş romanları..
masalların sırf çocuklukta dinlenmediğini anlatan ..

en çok kendime şaşarım ben..
bazen nasıl da didikler bazen nasıl da gözüm kapalı es geçerim ..

iyi olan..
didikledikçe es geçtiklerimi de telafi ederim..
kötü olan felaket acı çekerim..

kitaplar filmler hep bunu anlatırlar..
birilrine birşeyler olurken..
diğerleri ne yaparı..

işte bugün..
birilerinin birşeyler yaptığı ..
birilerine bir şeyler olacağı zamanlar..
ben ne aushwitz kasabasinda yaşayanlar gibi..
ne gare de Bobigny'nin karşısındakiler gibi olmak istemiyorum..
tarihe engel olamayacak kadar küçüğüm..
tarihin de beni umursadığı yok.. zaten..
pek zavallı hissediyorum bugün..
aciz daha doğru..

vur dizine atalet..
bugün bir partinin daha kapatılması icin cekildi fiş..
bir de asker öldürülmüş çocuğunun gözü önünde..
iki gün önce de gencecik bir kadın öldürüldü evinde 15 kurşunla..
ateş etti dendi.. aranıyordu dendi..
hepsi yalanlandı sonrasında..

ben ölüme hic yabancı değilim..
benim tanımımda ölüm.. artık yapamamak anlamında..
artık çocuğuna sarılamamak..
sıcaktan şikayet edememek..
şeftaliyi ısıramamak..
yeni bir tığ örneği.. kek deneyememek..
kitabın arasina koyduğun ayracın orda kalması demek..
neden bunu saklamış ki dedirtecek bir sürü şeyin anlamını asla bulamayacak olması demek..

ölüm senin anlamsızlaşman aslında..

bugün verilen politik karar..
bu ülke için çok yanlış..
insanların ha gayret .. belki bir değişim yaratabiliriz..
belki bir arada daha güzel ..
ingilteredeki podima taşı..
fransadaki kuşlar kadar değerle yaşarız umutlarının elinden alınmasıdır..
en azindan benim bu yöndeki umudum bitmiştir..
eğer başarılı olurlarsa..
her gün.. gözlerim yürek gibi açık..
izleyeceğim..
olanları..
andım olsun farkında değildim demeyeceğim..
ahkâm kesmeyeceğim..
acı çekeceğim efendi gibi..
korkacağım başkaları adına..
tamamen yabancı insanların başına gelebilecekler için..

20 yıl sonra olmayacak günah çıkarmam..

posted from Bloggeroid

23 Temmuz 2015 Perşembe

direniyorum..


bu yil tuhaf bir yil.. kapimin hemen yanina ektigim açelyalar bu yil solmadi.. yemyesil.. dipdiri duruyorlardi.. bu sabah bir baktim.. bir tomurcuk var.. iyi degilim biliyorsunuz.. iyi olmayacagim.. iyi olmayin zaten.. rehavete kapilmayin..
ama yasam umudu veren seyleri de gozden kacirmayin..
son bir kac gundur cok zor zamanlardayiz..
bizim yas grubunun iyi bildigi bir tedirginlik.. isyan.. aci duygusu icindeyiz..
sair umut icin.. "umut tuylu kucuk bir seydir.. sarki soylemekten asla vazgecmez" demis.. biraz kaderci bulur kizarim bu dizelere.. ama iste umut japonyada patlayan nukleer reaktorun cevresinde acan deforme papatyalar.. ya da temmuz sicaginda acan acelya tomurcugu..
ben olmasam da surecek yasamin umudu..
adiyamanda yuzyirmi aile cocuklarinin evden kactigini soylemis..
bir durup kendimize bakmaliyuz..
cocuklarimiza hangi umudu verdik yasamla ilgili..
ne hedef gosterdik.. komsumuzun kapisina sefkat ve yardim icin gittik mi.. giderken elinden tutup onu da goturduk mu.. etrafimiza neler oluyor diye alici gozle baktik mi.. bir uzuntumuzu gidermek icin onu da yanimiza alip care aradik mi..
bizler iyi insanlar iyiliklerimizi gostererek yapmaliyiz.. cocuklarimiza tabii.. ogrencilerimize.. yegenlere.. komsu cocuklarina..
biz iyi insanlar yardimederken yardim isteyip hedef vermeliyiz genclere..
tanidik tanimadik..
ahkam kesmiyorum burda..
duygusal romantik filan da degil dedigim..
oldukca savasci bir sey bu..
zor da ustelik..
gercekten kadinin gucune inaniyorum ben.. bir kadinin cuvalinda unu.. kemerinde kibriti oldugu surece her yaraya merhem olabilecegini bilenleriz biz..
bir dal yesilin hayat oldugunu..
kendi tanimizi koyuyoruz bak çağlaya.. koyuyoruz da bir de dile getirip karar bildiriyoruz..
bak biz yasa basa bakmadan agaclara sarilip kesilmelerini engelliyoruz.. biz kesilmis yollarin yanina.. tas tasiyip yol yapip geciyoruz.. cozum odakliyiz biz..
bizi olduruyorlar ama azaltamiyorlar.. biz tabutlarimizi tasiyip.. yikilmiyoruz..
kezzap atiyorlar sarki soylemeye asik olmaya devam edebiliyoruz..
gozumuzun yasini silip yine kolumuzu siviyoruz ise girisiyoruz..
su fasist etnik grupcular var ya.. cok komikler..
bu cografyada oyle bir nesil var ki.. izi orta asyadan izi lidyalidan frigden.. ve spartakusun ulkesi trakyadan .. gelip gecerken dol birakmis olan romadan .. iskenderden .. finikeliden.. yunan filozoflarindan.. persten etiden..
izi medeniyetin basladigi topraktan surulebilir..
biz demeter gibiyiz aileye..topraga bagliyiz.. biz kibele gibiyiz buyur demisiz oglumuza ama idadan ne zaman kalkip gelsek.. o tahtin bize ait oldigunu kavramis baba tanri.. biz zamani es yapmisiz ayol kendimize..
dusunuyorum.. 11 eylulde pek uzulmustum.. bunlar saf teror de bilmez yazik bu amerikalilara diye..
ateslerden gecmis de gelmisiz biz.. celikliyiz..
dag basinda olabimiz dagla sehirdeki yasamla ugrasir dururuz..
komik ama kendimize koydugumuz citayi yukseltip dururuz..
evde ekmek yapip yonetici oldugumuz sirketlere goturur ikram ederiz ayol..
gece onda toplantidan gelip cocuguna yogurt mayalayan var aramizda.. deliyiz..

baska yeri bilmem ben..
bizim gen havuzumuz ozel.
su an evde hipnotize olmus olabilir..
politikalara bolunmus olabiliriz de..
bizim kendi kutsalimiz yasamdir.. evlatlarimizdir.. ve topraktir..
he bak acelyamin tomurcuguna..
saime hanim geldi aklima..
sokakta birileri yolunu kesmisti beraber yururken..
dokuz yasimdaydim..
sen bizim kiz kardesimize ... diye ..
kadin gozumun onunde devlesmisti de..
tirsip kacmisti adamlar..

bana bi bak..
giymisim ustumu basimi sari boyali sacim.. bi halta yaramaz gorunurum ya.. kork benden..
ben hamile halimle akusu bitmis arabami yokus asagi itip kosup dusup kalkip arabayi yakalayip sofor mahalline binip calistirmis kadinim..

bosuna degil onca el isi ile ugrasmam..
donustururum.. yenilerim.. tamir ederim..
hepimiz yapariz.. yapabiliriz..

ben yasama inanirim..
buyucuyum.. şamanim.. şifaciyim..
pasifistim.. savaşçiyim..
ben ve tum dostlarim..
ne yapabiliriz ki deyisleri acizlik mi sandin..
degil..
yol arayisidir o..
bir niyet etmeyeyim..
nasil sag ciktimsa tum yikimlardan..
yine cikarim..
ama ben olmam da sag cikan..
benden daha celiklenmisi cikar..
daha guzeli..
posted from Bloggeroid

4 Temmuz 2015 Cumartesi

zeki hissettiren avizeler.. ben yaptım..

lamba.. avize apkik abajur seçme konusunda hep bir karmaşa yaşarım..
yalnız beğenmem yetmez..
temaya da uymalı..
zeki de hissettirmeli..

biz eşya nasıl zeki hissettirir..
istenen fahis fiyati vermeyerek..
bunu mudo'da gördüm..



sonra kendi versiyonumu yaptım..








temaya uygun.. el yapımı..
ve zeki hissettiriyor..
plastik avize zımbırtısı koçtaş'tan.. onar lira..
sepetler.. sepet ariyorum..
dediğimde ..
ay ben iki tane aldım.. evde durutor kullanacak yerim yok deyip bana armağan eden yeni iş arkadaşımdan..

zeki hissediyorum.. 😊



mükemmel..

posted from Bloggeroid

15 Haziran 2015 Pazartesi

kısa ama canıtın..

sene bilmemkaçyüzdoksan kaç..
kadının biri doğal kağıt yapımı anlatıyor bir yabancı dergide..
atık kağıtlardan kağıtözü yapıyor üzerine yapraklar tohumlar anılar atıyor..
bir kuzenim himalayalardan doğal kağıt getirmiş kenarları pıyrınmpıyrım onları çerçeveleyip duvara asıyorum..
her gelen dümdüz kağıtlara bakıyor .. anlatıyorum..
Himalayalarda bir köyde yapılıyor..
dokusunun güzelligine vuruldum..
hıhı diyorlar..

o kağıtlardan kartvizit filan yapıyor kadın dergide..
bir çerçeve biraz sinek teli ile evde kendi kalıbını yapmayı tarif ediyor..
sinekteli almaya gidecek Zamanım yok..
bir plastik saksıyı kağıt hamuru ile kaplıyorum..
yeşile boyuyorum..
ancak papier maché'ye geçebilmiş oluyorum..

kadın .. atölye kurmuş.. kağitları için.. mektup kağıdı zarfı tarif ediyor.. yazılınca mürekkebin dağılmaması için.. nasıl astarlanacağını anlatıyor..
ben bir kalıba kat kat kağıt yapıştırarak..
üzerine deniz kabukları serpiştirip.. onun üzerine de pölür kaplayıp.. çanak yapıyorum.. hala papier machédeyim..

artan mumlari eritip yeniden mum yapabilirsiniz diyor kadın..
vardır bi on sene..
kendi mumumu yapıp içine kara biber topları.. kahve taneleri ekleyip.. yapıyorum.. burda artıya geçmişim..

defterler dolusu.. klasörler dolusu yapılacaklar..

böyle densin arkamdan..
yapılamamış yapılacaklar listelerinden ibaretti...
posted from Bloggeroid

27 Haziran 2014 Cuma

her martı canıtın olmadığı gibi her bahçede de piknik yapılmaz.. bazıları tekinsizdir.-

geçen gene böyle konuşuyoruz..
aykırı kız kardeşlerle..
dedik ki ayar verenlerden daraldık..
hatasız olan (mış gibi)..
çok bilen en uzağa
işeyenlerden (aslında ağır prostat üzerine işemekte .. olsun ne gam..
dünya dev aynaları ile dolu..
ve Tagor'un kolu uzun..)
ve ayar verenlerden..

bazen gözünüze aykırı yazılar fotolar yayınlayan..
duruşu bir ünlem gibi edalı kadınlar itişmiyor mu sizin de..
evet genelde kadınsa dikkat çekiyor ünlemsel duruş..
erkeklerin hayatı ünlem..
onların ilgi çekici hali soru işareti hali..
aha düşünen erkek ..
ah canım felsefe de yapıyordur bu şimdi..

tamam topladım..
ünlemsel duruşlu kadına geri sardım ..
bak o kadın..
sille sonrası Kadındır..
yıkılmadım ayaktayım diyordur..
bak ben onları demiyorum..
geçici aykırı durma çabasından söz etmiyorum..

gerçekten ruhu farklı..
günlük yaşam onlara değmese de anlamlı yaşayabilecek olanlar..
ama değiyor diye.. yaşam ve diğer yaşayanlar incinmesinler diye sivrilerini gizleyenler..
verdikleri kararları sessizce taşırken..
bir ayakları sürçmeyegörsün.. tüm yaşam hamlelerini savunmak zorunda bırakılanlar..
onları diyorum..

atalet normal sayılan bir yerlerden kaçtı geldi..
kötü kız hallerini yazmaya geldi..
kötü kız büyüdükçe bilge kadına dönüştü..
kader karma quantum..
yaşamı anlamak filan değil..
ol'duğu gibi yaşamakta zorlanan..
ve buna isyan edesi küfredesi olan dostlara bir kategori bir sayfa açmasının vakti geldi..
tekinsiz bahçe olsun adı..
farklı şakıyan kuşlar olsun konuk yazarlar dendi..
gerçekte tüm açıklığı ile yazmaktan kaçındıklarınızı gelip burda..
şakıyabilin diye..
kafese yuvaya kuluçkaya dair olmayanlar için olsun bu bahçe..
posted from Bloggeroid

17 Haziran 2014 Salı

güzellikleri.. sardunyalar..kitaplar..teşekkür ve diğerşeyler


güzeli görmekten daha önemlisi..
güzelliği bulmak bence..
ısrarcı olmak..

hastanenin bir penceresi tatil beldesi fotoğrafı gibiydi ctesi.

işten çıkarken sıcağa aceleye ve yorgunluğa.
hatta yandaki klimaya üstteki çirkin lekeye karşın..

Sonrası hep kitap..

|
kesin tavsiye edilir ..
ironik ve teatral bir dille..
insanların egosu işlenmiş..
dostların nasıl kendi aralarında yarıştıkları..
ailelerin bizlerle ilgili fikirleri..
birlikte çalıştığımız insanlar..
bizi ödüllendirenler..
nasıl olup da seçildiğimiz..
ödül zamanlaması..
muhtelif teşekkürler..
ödüllendirenlerin nasıl beklentileriyle bağladıkları..
ödülü alanı..
geçmişimizde iz bırakan kötücül deneyimleri..
nasıl içselleştirmemizin istendiği.
bu minicik kitapta hepsi var..


bu kitabı her yere ekledim.. etkilendim..

yazarla ilk tanışmam..
bu bir polisiye.. değil..
bir aşk hikayesi..
değil..
yine algısı yüksek bir kadın yazar..
bu çok keyifli dil ile..
alıp gözlem .. yorum..
biçem..
üçlemesinde bize hayatı anlatıyor..
bir cadılık öyküsünü günlük yaşamımızın ortasına yerleştirip..
yadırgamadan okumamızı sağlıyor..

kitap sayfalarının kulaklarını kıvıra kıvıra okudum..
aşık olduklarım arasına yerleşti..

külliyatı sipariş ettim..

bu kadar şimdilik... 





14 Haziran 2014 Cumartesi

bir cumartesi farkındalığı.. ve kitaplar .. ve mesajlar.. ve diğerleri hakkında..

zayıflıyorum ha bire..
işe giderken giyinmek sorun oluyor..
bu hafta 2 kez niyet ettim alışverişe ..
anahtar unutanlar Ve kendi alışverişini öne çekenler nedeniyle halledemedim..
bugün bir denedim ..
başım kaldırmadı kalabalığı..
birinde giyinme kabininin önünde ..
diğerinde ise kasada bırakıp yürüdüm..
seçmiş olduklarımı.. derken devere 'ye girdim..

beni can yayınları yığını karşıladı..
geleneksel yaz indiriminde..

yığından tanımadığım bir kadın yazar çekti dikkatimi.
üstelik polisiye .. aldım hemen..
sonra yanyana iki kitap..
semih gümüş'ün ..
eleştirinin sis çanı isimli kitabı atladı gözüme..
gülümsetti..

yanı başında bir 'teşekkür' kitabı..
arka kapakta..
ödül alan bir yazarın..
yapması gereken..
45 dak.lık ödül töreni konuşması..
ve ödüllerin ne kadar yanlış verildikleri ile ilgili bir kitap olduğu ..
yazıyordu..
sırıtarak aldım onu -.

retikuler formasyo..
dedim..
sonra bu atladı gözüme..



Tong fu..
sözle dövüş sanatı..
Dil Dayağı da denebilir..
almadım..

en son da bu atladı..
hazır cevaplık hakkında..
almadım..



çıkarken birisi bana çarptı..
ben de bir kitap yığınına..
devrildiler..
alıp yerine koydum..


Jean Rhys' in..
şu kitabını gördüm..
ama evde olabilir dedim..
değerli yazarların..
külliyatını bulundurmazsam..
huzur bulmam..



bir gerilim kitabı daha aldım..
pantalonlarımı tadilata vereceğim..

ama tam çıkarken turunculu siyahlı topuklu bir ayakkabı atladı gözüme..

dost başa düşman ayağa bakar dedim ..
onu aldım..

eve döndüm..


posted from Bloggeroid
Follow my blog with Bloglovin