altı çizili sayfalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
altı çizili sayfalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mayıs 2014 Salı

antabus.. kitaplar.. kadınlar.. öteki kadınlar.. ve aktivistlik ve feministlik.. canıtın diyemem dün soydaşlarından biri ördek yavrusu kaptı.. kızgınım az..




hatta dayanamamıştım da..
daha ilk sayfalarda yaptığı bir oda kadın pencere sokak tanımlamasını..
koşa koşa..
çekirdeğin odasına gitmiş..
misafirleri olan üç beş ergeni de esir alıp okumuştum..
onlara hiç birşey dememişti..
zira samatyanın arka sokaklarını hiç bilmiyorlardı..
ve sokaklarda oynayan çocukları ve mutfak masalarındaki fesleğenleri belki anneannelerinin evinde görmüşlerdi..
kitap bitince de.. çekirdeğe vermiştim.. mutlaka okumalısın diye..
neyse.. beni böyle etkiliyor seray şahiner'in anlatımı..
ilk satırlarda alıp götürüyor başka sokaklara evlere yaşamlara sokuyor..

sonra hemen ilk kitabı olan.. gelin başını aldım.. 
o da başka türlüydü.. 

yeni kitapta.. hastanelerde acil servislerden sahneler var.. 
bana evimdeyim duygusu verdi..
daha ilk satırlarda.
tüm karakterler etiyle kemiğiyle..
karşımda idiler..

neyse.. beni bırakalım ve kitaba dönelim..
ama dönmeden önce bir girdi daha yapalım.. 

21. yydayız ve sorunlarımızın başında hala kadının insan hakları geliyor..
değişmiyor..
öldürülen..
aile baskısı nedeniyle kararlarını özgür alamayan..
tecavüze uğrayınca kendi canı kadar.. ailesindeki erkeklerin ..
elini kana bulamasından.. hapislere düşmesinden de korkan.. 
dünyanın namusu eteğinin altında gizlenmiş olan..
geleceksiz.. ve kaderi ailelerinin ki dudağı arasında kadınlar var..
gerçekler ve canlılar..

ben bir feministim.. 17 yaşımdan beri..
kadının insan olması .. 
dolayısıyla sadece insan hakları ile korunmasının yeteceği günleri özleyen biriyim..

realistim.. 1976dan beri ileri değil geri giden.. sonuçta yerinde sayan..
dünyada ve türkiye'de..
kadına eğitimde.. sağlıkta düşen payı..
iş gücü ve karşılığında ücretlendirmesi hakedişinin altında olan ve..
dünyadaki üretenin yüzde altmışını oluşturan kadının emlakın yüzde birine sahip olabilen.. 
gelirin yüzde otuzunda sahip olabilen olmasından üzüntülüyüm..
duygularım ise gerçeklere rakamlara dayanıyor..

ben feminist değilim diyenlere kızıyorum..
bir çok nedenden..
korkulacak birşeymiş gibi davrandıkları için..
haklarının ne kadar yendiğinin farkında olmadıkları için..
böylece başka kadınların da hakları için savaşmalarını yabancılaştırdıkları için..

hayatımda bir tek tokat dahi yememiş olan ben..
evinden çıkarken kimsenin nereye gidiyorsun kiminle gidiyorsun.. kaçta gelirsin gibi soruları sormadığı bir annenin kızı olarak ve 
yine böyle bir yaşam süren bie kadın olarak.. 
zaten ben feminist olmasam da.. hayatı canımın istediği gibi yönlendirme haklarına sahip (engellerimi kendim koyduğum için.. bazı şeyleri yapmamayı seçmem benim haklarına ziyadesi ile sahip bir kadın olmam gerçeğini değiştirmez)..

kadın hakları dendiği anda..
erkek geyiğinin dönmesine..
kadın akıllı olsa gibi..
hakediyor bazısı gibi.. 
cümleleri kuranlara.. acaip kızıyorum..

dünya erkek egemen bir düzeni kurmuş..
ve bazı kadınlar tarafından da destek görüyor.
nokta.
gerçek.
inanmayanı ben inandırmak zorunda değilim.
gider haberlere istatistiklere bakar.
nokta.
sonra da yerini seçer..
feminist midir.. değil midir.. 
kadının hakkını savunan erkeğe bile gıcığım..
o derece.. 

şiddet gören kadınlar..
hakları hayatlarının her zamanında her alanında ihlal edilen kadınlar..

antabus..  bu kadınlardan birinin öyküsü..
şiddet gören..
yalnız.. desteksiz  bir kadınla..
şiddet gören kadın.. yalnızdır zaten.. 
kokarca gibidir.. bir anda etrafındakileri uzaklaştırabilme becerisi vardır..
ama antabus'taki kadının ve öykünün  içinde hüzünden çok..
sarkazm var..

televizyon programlarından .. komşulara.. sağlıkçılara..
toplumun kural uygulayıcılarına..
polislere bekçilere.. patronlara babalara yasalara..göndermeler hep sarkastik..

anneliğin dalgalı halleri..
kabullenmişliğin mantıkla yürütülmesindeki mantıksızlık dahil her şey var..
şiddet görenlerin yalnızlığı..
şiddet görmeyenlerin körleşmeyi sağırlaşmayı tercih etmeleri....
şiddet görüp görmemiş gibi davrananların halleri..
şiddeti uygulayanların yetersizliği.. kompleksleri..

incecik küçücük kitapta kıvırsam her sayfayı kvırırdım..
ama antabusun prospektüsünü.. altyazılı olarak okuduğu bölümde..
kadın karakterin..
kıvırmak değil gene aynı şeyi yaptım..
bu sefer.. hastanede kahve molasında okuyordum..
aldığım gibi kitabı..
fırladım.. fizyoterapistlerimin odasını bastım.. ve onları esir alıp okudum bu sefer.. 

bendeki etki bu.
duramıyorum.. koşup gidip birilerine de duyuruyorum..
okuduğumu..
aslında eski alışkanlığım.. 
saime hanıma okurdum hep..

şimdilerde  genelde feysimin bukunu.. o da yetmeyince.. kendime okur olarak yakın bulduklarımı..
sevdiklerimi taciz ediyorum..
ama giderek azalıyor bu dürtüm.. çünkü..
içimden taşan satırlar.. çok sık çıkmıyor artık karşıma..

seray şahiner bunu başarıyor..
benim taşmamı.. sağlıyor.. 

yazdıklarımın etkisinde kalıp bu bir kadın hakları kitabı sanmayın..
bu bir anne kitabı bu bir tecavüz kitabı..
bu hayatta yabancı olduğumuz insanların.. 
bu hayatımıza yama yama kattığımız değerlerin..
eğreti kalıpların.. kitabı..

hepsini alıp.. 
medya aracılığı ile aktarılan yükselen değerlerden..
sözde pedagojik kurallara.. evlilik kalıplarına..
okul aile birliğinden..
bankalara reklamlara halkla ilişkilere varana kadar ..

uzayıp duruyor.. 
az dalgalı denizde..
kağıttan gemi gibi..
çaresiz ama umarsız.. 
her an yıkılabilecek gibi..
ama şaşırtacak düzeyde dayanıklı..

seray şahiner kahramanı olan kadınları ikiye ayırmış gibi görünüyor.. 
şiddet göreni.. ezileni kayırırken ..
'diğerleri' ne öfkeli gibi .. en azından küçümser görünüyor..
mu acaba..
öyle mi gerçekten..
bana sorarsan.. satırlarında yansıttığı..
kadınların da ikiye ayrıldığını fark etmenin verdiği rahatsızlık ..

demin yukarıya serpiştirdiğim feminizmle ilgili satırların nedeni bu..
ve bilinsin ki bu tuzu kuru kadınlara ben de sinir oluyorum..
dünyayı kendi yaşadığı gibi sanan..
kolayca akıl veren..
yaşamında salında başkalarının kurallarını evetleyerek..
hayatında pürüzsüz ilerleme sağlamış gibi görünen..
bu nedenle de.. 
aslında kendini kurtarırken diğerlerinin başına basarak daha derine soktuğunu farketmeyenlere..

seray şahiner aktivist bir kadın ve gazeteci.. 
tarafı ve prensipleri olduğuna inandırıyor beni köşe yazıları..

zamanında yine çok değer verdiğim bir kadın yazardan bir alıntı.. aklımda kaldığınca..
yaşlı kadının yirmili yaşlardakine verdiği bir öğüt..
prensiplerin olmalı hayatta..
elbet değişebilirler yaşamın boyu..
ama eğer başta prensiplerin yoksa neyi değiştirip geliştirebilirsin ki..

bu durumda..
elbette yazar olarak da dile getirdikleri .. 
hayatta ve ruhunda yaşadığı rahatsızlıkları yansıtmalı..

ben tanımlanmış yazar öykü kalıplarına filan da karşı çıkıyorum ..
biraz farklıyım sanki.. okur olarak..
hani bilgi için okuyanlar.. bilgiyi..
kurgu okuyanlar ise farkındalığını geliştirirmiş..

inancıma göre..
insanlara ilham verenlerin.. yükümlülükleri vardır..
sanatçılar duyarlı olmalıdır.. 
sorunları dürtmeden bırakmamalıdır..
yani duyuları duyguları bir sanatçı inceliğine ulaşan insanlar nasıl olur da.. 
duyarsız kalabilirler insan sorunlarına..
kadınsa kadın sorunlarına..
bunu hem duruşunla hem eserlerin arasına peri tozu gibi serpmeden olur mu..

hem toplumunda hakları kemirilip duran.. insan yerine bile konmayanların varlığını bilerek..
hem içinde bulunduğun çevre dolayısıyla..
şekerim bence.. kancbfuşrwyu9ptrwıkfmdc.. cümlesi kuran hemcinslerine tanık olup olup..
bundan söz etmemek bir karakter aracılığı ile bile olsa laf sokmamak mümkün mü..

benim var epeyce böyle kadın tanıdığım..
kendilerini güçlü hisseden ve bu gücün aslında tamamen onlara bağışlanmış olduğunu..
aslında bir tek erkeğin isterse..
erkek egemen dünya düzenini ..
 bu düzeni destekleyerek..
kendi yaşamışlıklarının ve yaşayamamışlıklarının intikamını alan.. ya da meşrulaştıran..
ya da içselleştirmesini kolaylaştıran kadın destekli erkek egemen düzeni arkasına alarak.. 
o gücü alıp tam da alnının çatına nasıl güzelce monte edebileceğini unutmuş olanlar..

atalet kadına inanır..
dünyayı kadınların güzelleştireceğine inanır..
sorunu çözmenin bir parçası olmuyorsan..
o zaman sorunun bir parçası olduğuna inanır..
bir tek deniz yıldızını kurtarmanın önemine inanır..
duyarsızlaşmanın tehlikesine inanır..
ironinin güce güç katan etkisine inanır..

eh bu durumda..
seray şahiner'i de.. sever..
duygu asenayı da sever..
vircinya'yı baş tacı eder..
zeynep oral'ı sever.. 
hipathia'yı sever..
kedi-kadını sever..
ve pala hayriye'yi sever.. 

yukardayım/aşağıdayım..
düşmüyorum/düşüyorum.. ama düşerken hem ayağa kalkmaya çabalıyorum.. 
hem başka düşenlerin düşüşünü hızlandırmamaya özen gösteriyorum..
hem de tüm düşmüş olanları görüyorum farkediyorum..
diyebilmek kadar güzeli var mıdır..





30 Ocak 2014 Perşembe

çocukluk kitaplarının arasında neler buldum biliyor musun canıtın.. hıhı evet hüzün tabii ne olsun başka..



bir karar aldım..
bundan sonra her gün minik bir yazı ekleyeceğim..
ille de lezzetinden parmak yedirtmesi gerekmiyor..
ama yazma disiplinini beslemek gerekiyor..

sanırım cep telefonunun akıllanması da biraz etkiledi..
kimi ün pisiyi hiç açmıyorum..
ama o zaman kalabalık bir toplantıya gitmiş de..
sadece dinleyen insanlara dönüşüyorum..
söyleyecek nice cümle var ama ancak cevap olup kalıyorlar..
oysa burası ve buduar benim mırıldanma yerim..

hayat hızlı..
ne zaman yavaş olduysa..
ortağım leylak dalımla açtığımız bloğu daha fazla işletemedik..
bunun da nedeni..
yine akıllılaşan teknoloji belki de..

insanlar zaten facebook da instagramda kendi kendilerine yayınlayıp birçok beğeniyi kabul ederken..
neden bir de mail yoluyla bir başka bloga yayınlansın diye göndersin ki.. bunun twitterı ve tumbler'ı da var üstelik..

hem ne demişler..
taşıma suyla değirmen dönmez..
takip edecek onca yazı ve blog ..
yazılacak en az iki blog hatta bibliyomanyaklarla birlikte 3 blog varken ..
neden beni hüzünlendirdi peki kapatmak..

bilmiyorum..

sabah iki sene mektep tatilini aradım..
tek kitap olarak olmadığını biliyordum da..
ciltli olanların içinde vardır sandım..

benim çocukluk kitaplarım..
masallar..
çocuk kitapları fareler ve insanlar sardalye sokağı..
batı cephesinde yeni birşey yok..
gibi bir kaç erişkin okumasına geçiş kitabım..
cemal bey tarafından ciltlettirilmiş.. üzerinde adı..
altında da benim adım yaldızlı harflerle basılmış..
kırmızı yeşil lacivert boncuk mavi ve kahverengi cilt kapakları..

benden başlamıyor bizim ailenin kitap ve ayrıntı merakı..
bir kez alışırsan hep yaparsın ben de kitaplarıma çok dşkünüm işte..

hepsine baktım..
bir tanesi ben çevirirken fırrt dedi köşelerini düşürdü sayfanın..
sabahtı .. işe gidiyordum acelem vardı..
inceleyemedim.. neden oldu..

yoksa kitaplık kurtlarının kapanış fotosunda..
kitap kurtları iş başında mı olmak istedi..
bilemedim..
ama o ciltlerin arasından sızan koku nefisti..
benim kendime özgü kokum..

zira her eski kitap aynı kokmaz..
kağıdın yapımında kullanılan..
 mürekkebin yapımında kullanılan..
 ciltteki boya ve yapıştırıcılarda kullanan bir çok maddeyle birlikte..
saklandıkları evin ve ortamın kokusu da siner yıllar içinde..

on yaşımdan beri benimleler..
o zamandan beri farklı evlerde odalarda..
farklı insanlar da olsa da çevrelerinde..
aslolan hep ben..
 blogdan.. evlilikten.. çocuklardan önceki ben..
benim kahvem..
benim mutfağımdan sızan buğular..
benim içtiğim sigaralar ve benim parfümüm..
parfümlerim hatta sayısız .. 

aynı tiyatro günündeki gibi..
o günde okunan şu meşhur tirad gibi..
perdelerin kıvrımı arasına sığınan replikler gibi..
benim koku notalarım bu kez sözcüklerin arasına sığınmış..
ne fena ki çocukken köşe kıvırmaz.. araya birşey sıkıştırmaz ve..
altını çizmezmişim.. kitaplarımın..
bakıyorum ve sadece anılarım.. onları okurken geri planda duyduğum malum ev sesleri..
yediğim kurabiyeler.. 
elmalar ve şekerler..
oturduğum koltuklar .. 
ama hepsi beynimin kıvrımları arasından..

tam bir saklambaç sarmalı.. 
anılar kokular sözcükler arasında oynanan bir saklambaç.. 

son not.. bibliyomanyaklar'da kitap armağanları bu haftadan itibaren başlıyor..
kaçırmayınız.. ayrıntıları görmek için..
şu.. yazımıza bakabilrsiniz..

bizler kendi bloglarımızda duyuracağız.. ama siz akıllı teknoloji kullanıyorsanız bence bibliyomanyakların sayfasını..
facebook sayfasını..
twitter hesabını takibe alın..

30 Aralık 2013 Pazartesi

telaşsızlık hali.. atalet ve yılın sonu ve başı ve filmler ve keyifler..



artık yılın amacı.. geçen yıl neler oldu ..
yapılacaklar listesi
ölmeden önce görmek istediklerim listelerim yok..

hatta kendimi bir şey için akit altına almanın bile tuhaf olduğu lüks zamanları yaşıyorum..
ama bir yandan da suyun akışıyla nazlı nazlı salınan bir yaprak gibi değil..
sıkıntıdan ölecek bir pencere insanı duygusu veriyor bu bana..

sanıyorum..
birşeyler konusunda hala gelişip değişirken.. çünkü durduramıyorum kendimi..
bir yandan da bunu yapmama lüksüm olduğunu hatırlamak güzel geliyor bana..

bişeycik istemiyor ve yapmıyorum..
depresif de değilim..
biraz soluklanacğım ki.. beni yakalasınlar diye bir duygu durum içindeyim…
egoda tavan noktasındayım anlayacağınız..
yapılacak herşeyi.. (yani benim yapmayı arzu edeceğim tarzda) herşeyi.. yaptım sanki..

iki noktaları bile ilk ben yaptım..
leyla erbil ancak geçen sene akıl etti.. =P

bir seyahat ve gitme arzusunun sonu yok..
bir onda sınır yok..
dahası yoruldum ay.. yılın son haftaları benim en sevdiklerimken..
bir sokağa çıkamadım..
iş ev bilgisayar..
bunaldım tabii..

herkeste merak uyandıran bir kursa gitmekteyim..
merak edecek bir şey yok..
mesleki bir yatırım artık benimki..
emekliliğimi planlıyorum.. =)..
iş yeri hekimliği kursuna yazıldım..

daha önce çukulata kursuna..
efenim.. yazı atölyelerine gitmişliğim var..
ama bildiğim.. kendinden kaçamadığın gibi.. diğerlerinden de kaçamadığın ortamlara girmenin..
beni bozduğu..

beni en iyi tanımlayan..
“sevdiğini bırak uzağa gitsin.. geri dönerse alıp götür daha uzağa bırak.. “..

yaptığım ve yapacağım her şey..
bugüne kadar olduğu gibi..
zamanından önce yapıldı.. ve zamanı geldiğinde benim de ustalık kazandığım noktada terk edildi tarafımdan..

sadece.. annelik.. blog yazarlığı ve hekimlik dışında..

kimbilir belki de yaşlanıyorum..
yaşlanmak.. bazı duyuların azalması ve keyiflerin de paralel olarak azalması demektir..
dokunma duyusu azalır okşa(n)maktan keyif almaz..
görü duyu tad azalır hepsi..

ama bence bunun dışında iyi yaşanmış bir hayatta..
bu bir doygunlukla da ilgilidir..

ben iyi yaşadım..
zira iyi okudum.. iyi dinledim.. iyi iletişim kurdum.. iyi gördüm.. izledim..
bir telaşsızlık halindeyim ..
okunabilecek en iyi kitapları okudum sanki..
sonuç olarak.. varolmanın dayanılmaz hafifliği ilk yazıldığında bir çıtır çerez okurdum..
bugünün saygı değer bir çok yazarının..elimdeki bir çok kitabı.. ilk basımı..
love story’yi çevrildiği yıl gördüm.. hem..

geçenlerde bir rak konsere gittim..
gençlerden biri .. beraber gittiğimiz genç dostun “yengemle” gidiyoruz demesi üzerine..
az bi şaşırmış.. onu anlattılar gülerek konseri beklerken..
ben rak severim dedim..
benim sorunum.. pink floyd ve ben ikimiz de gençtik.. ilk albümleri çıktığında..

gerçi roger walters yaşlandı.. ben hala gencim.. =P

lalemin “izlemezseniz küserim”  kadrosuna atadığım..
english vinglish isimli bir film izledim...
bazen birbirini anlamadan dinlemekle ilgili dersler var..
anne olmakla ilgili sahneler var..
hayatın elden akıp gitmesiyle ilgili.. sahneler var..
ne çok içselleştirdim..
dinlemekle ilgili..
ve takdirle ilgili..

öz takdirlerimiz ne çok yükseldi farkında mısınız..
self estiiiiiiim dediğimiz..

zira etraftan takdir alabilen yok.. bari kendimi takdir edeyim diyor herkes.. ya da kendini takdir etmekten..
başkasına vakit bulamıyor mu nedir..

yine bir dostumdan alıntı yapacağım..
milletin “bokuna cila yaptığı “ zamanları yaşıyoruz..

olsun diyorum..
ben son nefesime kadar..
sitasyon vereceğim..
her izlemezseniz küserim dediğimde.. laleyi anacağım..
her birisinden duyup öğrendiğimi.. o kişiye kredit vererek anacağım anlatacağım..

ayrıca..
severek yaptığım birşeyi bir başkası da yaptığında..
ben bunu zaten yapmıştım ki demeyeceğim..
benden gördüğü halde benden hiç bahsetmediğinde bile.. demeyeceğim..
bana zevk veren bir şeyin ona da zevk vermiş olmasından mutlu olacağım..

twitterda bazı köşe yazarı analistler var
sadece kendi yazılarının bağlantıları ve kendi teorilerinin adreslerini verip duruyorlar..
bir başlarına almanac ya da ev işleri ansiklopedisi gibiler..
almanac gibi kadınım ama  onlardan olmayacağım..

ben böyle saça saça..
yaşamaya devam edeceğim..

bu yıl bitiyor ya..
dilek dilemek gerek ya..
ben sadece..
bu yıl gençlerden güldür beni.. diyorum..
kibeleye evrene dilek ağacına ve kuyularına ve hatta trevi çeşmesine..

not… bu yazı birbiriyle çelişen bir çok deyiş içermektedir.. 
dokunursa eczacıdan bir dramamine tablet isteyin.. baş dönmeniz geçsin..

listem yok tek bir anı ekleyeceğim bence..
bana iyi gelecek çünkü…

“çocukken ehhhh ama yeter bi sus artık diye tepeleme arzusu duyuracak kadar şikayetlendiğinde....
vıyaklayıp sabrımı tükettiğinde yiyip bitirdiğnde..
iki parmağımı bacakmışlar gibi . elinin ucundan yürütmeye başlardım çekirdeğin..
o uçtan başlamayı.. tıptan öğrenmiştim..
ağrıyan noktadan en uzaktan başla derdi propedötik kitabı..
her adımda.. aynı şeyi söylerdim..
“empati sempati empati sempati empati sempati.. diye yürüyen parmaklarım ağrıyan ve çocuğu ciyaklattıran noktaya geldiğinde..
öperdim yumuşacık..

bu yavaş ve monoton davranış bana da iyi gelirdi.. çocuğa geldiği kadar..
ve ben ağrıyan noktaya geldiğimde ikimiz de sakinleşmiş olurduk…
bu yavaş ve teslim oldum tamamen seninle ilgiliyim davranışının iyi geldiğini..
deneme yanılmayla..
çocuklardan öğrendim..

dün akşam..
bu kendime attığım yılın son kazığı nedeniyle..
kurs yani.. çok sıkılıp bunalıp lanetleştiğimde..yanıma her geldiğinde söylendim çekirdeğe..
söylenesim var açılımı altında. şikayetlendim durdum..
çekirdek ..
(nasıl su gibi bir genç kadın artık o bilseniz..)
yerinden yavaşça doğruldu..
yanıma geldi..
bunu hatırlıyor musun dedi..
ve elimin üzerinden iki parmağıyla yürümeye başladı..
empati sempati diyene kadar..
bu çocukluk ritüelini unutmuştum ben..
ve nasıl iyi geldi..
nasıl keyiflendim..
bittiğinde gıdıma gömüldü öptü.. dur dedirtecek kadar çok sayıda..
ama demedim dur diye..

nasıl iyi geldi..
bu senenin son anısı olarak buraya nakledilmesi gereken bir duygu anı idi..
naklettim bitti…...


Image Hosted by ImageShack.us

21 Ekim 2012 Pazar

kitaplar sözler şiirler kertenkeleler hakkında...

bazen çok iyi çok güzel birşeyle kesişir yolun..
tesadüftür.. sağduyudur.. öngörüdür onu seçip almanın nedeni..

işte şebnem işigüzel'in hanene ay doğacak'ını.. basılır basılmaz almıştım..
çok beğenmiş etkilenmiştim..
o zamanlar daha gençtim.. kitabın konusu ön planda geliyordu benim için..
sözcük cevherciliğini farkedemiyordum..
kadının insan olma hakları ve insanın insan olma haklarının sevdalısı ..
neferi..ateşli yandaşı olarak.. çok beğenmiştim..
o zaman gugıl'anım yoktu.. hemen sorup öğrenemiyorduk..herşeyi..

bilmiyordum böyle bir yazar yok sanarak neredeyse takma isim niyetine kabullendiklerini.. editörün aklına telefon rehberine bakmak gelmese öyle sanmaya devam edim gazete haeri basacaklarına.. 

kitabı öyle beğenmiştim ki.. başlık unutkanı isim unutkanı ben.. yazar adı soyadı kitabın adı olarak kaydetmiştim onu beynimin kabuğuna..

sonra aramıza neler girdi..
ben neden diğer aşık olduğum yazarlarda olduğu gibi.. peşine takılmadım.. bilmiyorum..
ama bu yıl işte benim şebnem işigüzelle arayı kapatma senem oldu..

eski dostum kertenkele.. kapağında yere düşen melekler tablosuyla elimdeydi bugün..
sıra sıra kıvırdım..hızla bitirip yeniden okudum o sayfaları..

bugün burjuvaziyle ilgili bir tepkisini yazan ..
kimbilir bencileyin tepesini attıran bişeye tanık olmakla..   yazan selgingb'yi andım bir sayfada.. 

"saçlarını dümdüz omuzlarına dökmüş,,kamerayakorkarak gözlerini açarak bakıyor.. yoksulluktan çıkmış.. düşlerini ufalamış..
bu yüzden çok yorgun.. parlak makyajı güzel birmaske yüzünde.. bu maske yüzünden çocukken oyuncakları olmuş..kitapları.. boya kalemleri olmuş .. dayak yememiş.. aç kalmamış gibi.. büyüklerle verdiği savaşın tahrip ettiği yüzünde her maske şeffaflaşıyor.. sudan çıkmış bir balık gibi gövdesini yere çarpıyor.. gövdesini çarptığı toprağa güvenle ayak basanlar başka türlü yemek yiyor.. başka başka düşünüyor.. onun yeni yeni öğrendiği ressamları.. şairleri çoktan biliyorlar.. kendisini eksik sanıyor.. oysa sadece genç.. "

kitaptaki kertenkelenin.. televizyonda çalışmaya başlayan teyze kızını izlerken yaptığı sevecen yorumlar.. içinden geçenler..

ama tabii gerçek bu değil..
çünkü o genç kız..eksikliğinin farkında ve peşinde..
eksikliğini bir arsızca kahkahayla bir bilmişlikle örtesi yok..

bu kez sözcükleri birer değerli taş gibi  seçmesi dizmesi de etkiledi beni..
konuyu basmadan boğmadan akıtıvermesi de.. 

romanlar kitaplar .. gerçek hayatın yavanlığından kaçanlar için zaten..
sabah okuduğum bir makalede öyle diyordu..
hayatındakilere.. yaşamındaki olaylara sıkıcılığa bakar..
kitapların arasına saklanırsın..
şort giyip kemer takan erkekler yoktur o kitaplarda diyordu..
en önemlisi..
"ingilizler zümrüt körfezine çıktılar ve iyi olan herşeye el koydular diğerlerini de yaktılar yok ettiler..
irlandalılara sadece sözcükler kaldı diyordu..
o yüzden tuaregler için doğalortam çöl olduğu kadar.. irlandalılar için de doğal ortam kitaplarla dolu evlerdir.." diyordu...

romanlar gerçek hayatın yavanlığından kaçanlar için..
o yüzden romanlardaki olduğundan yukarı tırmananlar hafif utangaçtır..
gerçek yaşamdakilerse arsız.. ve geldikleri yerdekileri küçümser..

bu kertenkele pek okumuş bir oğlandı..
şiirler vardı zihnine kazıdığı..
ve ben de..
eksiklik hissettim.. şiir sevmememin getirdiği..
konuşurken arada.. ya da yaşarken arada..
bir şiiri hatırlayacak kadar..içselleştirmediğim için..
elbette beni cahil sanma okur..
epeyce şiir bilirim..
ama gene de bazen bu duyguya tutuluyorum ökse gibi..
ne olsa bilmek yarı sevmek ayrı..

bu sefer 
"kertenkele hüngür hüngür ağlar.. eşi hüngür hüngür..
bay ve bayan kertenkele küçücük beyaz önlüklü..
yüzüklerini yitirdiler dalgınlıkla çünkü..
kurşun yüzüklerini ah..
canım nişan yüzüklerini".. 
lorca'nın bu dizelerine borçluyum bu duygumu..

hele de ilerleyen satırlarda.. 

"ona kertenkelelerin de nişan yüzüklerinin olabileceği gibi.. 
benim de kitap okuyabileceğimi.. bunu sadece kendim için yapabileceğimi..
kimsenin karşısında bıçkın delikanlı maskemi indirip kertenkeleli şiirin devamını okumaya kalkışmayacağımı anlatmak isterdim" diye yazdığında..

hele hele..
"havlu terlikleri hep ayağındaydı.. 
ona bu alışkanlığı kazandıran teyzemdi..aslında çoplak ayakla gezmek istiyordu.. 
çocukluğundan beri bunu çok seviyordu.. nişan yüzüğü takan kertenkelelerin bir de terliklerinin olması düşünülemezdi".. cümleleri işte..
beni dağarcığında daha çok şiir olan biri olmamaktan dolayı kendime eksik hissettirdi..

ama geçer..oturup beklerim geçer..

ordan king crimson'ın o güzel kertenkele albümüne götürdü beni.. 
sonra kendi yolumdan aktım.. epitaph'a gittim..
I talk to the wind'e geçtim..
o nasıl sözler..

ben bir çok şarkı sözünü ezbere bilirim blog..
o da şiir sayılmaz mı..

üstelik kertenkele şiirinin sadece başı vardı kitapta..
bir ispanyolca sever bilir olarak kalanını da ben çevirdim sizin için..

erkek kertenkele ağlıyordu..
dişi kertenkele ağlıyordu..
beyaz önlükleriyle..
erkek ve dişi kertenkeleler..
yanlışlıkla kaybetmişler
nişan yüzüklerini..
ah o kurşun yüzüklerini..
ah o kurşun yüzüklerini..

üzerlerinde büyük ve bulutsuz gökyüzü kuşlu balonuna biniyor..
güneş.. yuvarlak kaptan.. saten bir yelek giyiyor..
onlara bak ne kadar yaşlılar..
ne kadar yaşlılar kertenkeleler..
ay nasıl ağlıyorlar.. ağlıyorlar..
ay ay nasıl ağlıyorlar...







Image Hosted by ImageShack.us

22 Mayıs 2012 Salı

kitaplar.. erendiz.. kadınlar.. çocuklar.. ve martılar da uçsalarmış keşke o zamanlar..

bak nasıl gönlüme göre oldu..
leylak dalı bir mim başlatmış..

kitaplığımın önüne geçtim..
saydım yaşıma kadar..
malum benim kitaplar kaplı..
hemen bilemedim hangisi..
"erendiz atasü.. kadınlar da vardır" kitabım...

yaşımın sayfasına geldim..
ilk paragrafı alıntılamam gerek..
bir de ne göreyim..
kocaman üç tane ünlem kondurmuşum..ilk cümlenin yanına..
 =)..
"Gülşen zaman kıtlığı içinde yaşıyordu.. hep acelesi vardı.. ir yere ya da ir şeye yetişecekti.. koşardı hep..yavaş yürümeyi unutmuştu.. hep aynı anda en az iki işi irden yapma zorunluğu .. hiçir şeyde tat bırakmıyor..ertesi sabah sekizde ameliyata gireceksen ..gece üçte türlü maskaralıklar yapan bebeğini bağrına basabilir misin.."
yorgunmuşum demek..
içselleştirmişim..
vakitsiz kadını.. iki elde iki sorumlulukla uğraşan kadını..

aslında şu anda da içselleştirmiş durumdayım.. =)..

erendiz atasü.. benim çok sevdiğim biryazar.. bu bir öykü kitabı.. ama benim favori  atasü kitabım..bir roman.."dağın öteki yüzü"dür..

merak ettim başka nereleri işaretlediğimi..
bir derleme yapayım..

"analığın evlatlardan başkasını dışlayan içine kapanıklığı her zaman biraz ürkütmüştü Gülşen'i..derin mavi suların .. dalgıcı vurguna çağıran çekiciliği giiydi analık.. evlatlar uzaklaştıktan sonra insanı hırpalanmış.. uyumsuz.. sakat bırakan..kendini kaptırdın mı.. kurtuluşu yoktur bu işin.. "

"ne aç bir canavardır o çamaşır.. ya da ulaşık leğeni.. kıvılcım gii bir yanıp bir sönen sevinçleri nasıl yalar yutar.. yutar da gene doymaz.. ilk yılların ir erkekle birlikte olma mutluluğu.. sonraları analığın sıcaklığı yorgun kollarından süzülüğr ..kirli sulara karışıp akar gider.."

"yaşam .. bir yığın çabucak bozuluverecek dengelerden oluşan bir tahteravalli sanki..."

" onların yazgısını aylık gelirleri belirliyor.. bizimkini ise aylık gelirimizle kadınlığımız.. eskiden epey kitap okurdum.. yani bebek doğmadan.. daha doğrusu evlenmeden önce.. Simone de Beauvoir ..filan.. Nemide hanım Simone de Beauvoir'ı duymamıştır bile.. ve ben ve nemide hanım şimdi hepimiz aynı çizgideyiz... "

kitabı kızına adamış yazar..
ilk baskısı 1983 ikincisi 1984 yılında yapılmış.. ben o zamanlar zorunlu hizmette.. ömer seyfettin ve kemalettin kamu dışında yazar.. kaşağı dışında romanın bulunmdağı tek kitapçının olduğu kasabada idim.. kaçırmışım..
neyse ki 1997de bu baskıyı yakalamışım..
97 çekirdek iki yaşında..
97 .. 21lik ilkokul birde.. fiş cümle yazıyoruz.. mutfakta.. bir yanda çorbayı karıştırıp.. diğer yandan.. atatürkü..çoook se.. vi.. yo.. ruz.. diye yardımcı olmaya çalışıyorum..
arkasından atatürk.. bi..zeeee... çok çalışın .. de.. diii...
akşam hastane dönüşü yorgun  eve geldikten sonra..
birbirimizi yiyoruz..
yemek hazırlandığında.. tokuz aslında.. bıraksalar uyuyacağız.. 21likle beni..

onbeş yıl sonra yapılan bir yeniden basımın önsözünde..
yine çok içselleştirdiğim bir cümle var ..

yazar kendi eski öykülerindeki acemiliği fark ediyor ve düzeltmek istiyor..
ama sonra vazgeçiyor..
sadece bir öykü ekliyor.. işte bu konuda..
"istedim ki okur diğer kitaplarımı okumuşsa, bu yapıtlarda yazarın olgunluk çağına doğru kendi yazma yeteneğini şalkınlıkla keşfeden henüz genç bir kadındn.. başlıca yaşam amacı , şenliği ve kaygısı edebiyat olan bir insana dönüşüm serüvenini izlesin..."

nesini içselleştirdim.. elbet.. " yaşam amacı şenliği ve kaygısı edebiyat olan.. bölümünü..


teşekkür ederim leylak dalım..
yaşamın geride kalan bir bölümüne götürdün beni..
kitaplığın rafından alıp..
uçurdun..
minik yanaklı..uykulu gözlü..
pijamalı çocukların olduğu bir zamana..
erendizin tairiyle..
tadını çıkaramadığım zamanlara..
ama o halleriyle bile tatlıydılar.......

Image Hosted by ImageShack.us
Follow my blog with Bloglovin