Anneciğim ve Cicianneciğim Seni Çok Seviyoruz bizz...Bu videoyu senin için yaptık..Anneler Günün Kutlu Olsun!
***********************************************************************
Anneler günü yazımı eklemek için gelince bu sürprizle karşılaştım. Bayıldımmm. Onlar gerçekten de Lalenin Kuzuları
********************************************************************************
ANNELER GÜNÜ BiLDiRiSi, 1870'de Julia Ward Howe tarafındanyazılmıştır.
--spoiler--
Kalkın öyleyse bugünün kadınları! Kalkın, kalbi olan tüm kadınlar, suyla da vaftiz edilmiş olsanız, korkuyla da Kesinlikle deyin ki ' Bırakmayız, büyük sorunlara ilgisiz aracılar karar versin.
Kocalarımız okşama ya da alkış için, katliamla leş gibi kokarak bize gelmeyecek.
Oğullarımız onlara hayırseverlik, insaf ve sabır hakkında öğrettiklerimizi unutturmak için bizden alınmayacak.
Biz, bir ülkenin kadınları, oğullarımızın onların oğullarını incitmek için eğitilmesine izin vermeyecek kadar şefkatle yaklaşacağız başka ülkelerininkilere.
Harap edilmiş toprağın bağrından bizimkiyle birlikte bir ses yükseliyor. "silahsızlan, Silahsızlan!" diyor.
Cinayetin kılıcı, adaletin dengesi değildir. Kan şerefsizliği silmez, şiddet de sahiplik göstermez.
Erkekler nasıl savaş çağrısıyla bıraktılarsa saban ve örsü, hadi şimdi kadınlar da büyük ve içten bir dayanışma günü için evden kalan her şeyi bıraksınlar.
Önce buluşsunlar, kadın olarak ölülere ağlamak ve onları anmak için.
Büyük insan ailesinin barış içinde yaşama yöntemi olarak, büyük bir ciddiyetle danışsınlar birbirlerine.
Ve her biri de kendi dönemince Sezar'ın değil, Tanrı'nın kutsal damgasını taşısın.
Lalenin Bahçesi
Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
10 Mayıs 2009 Pazar
9 Mayıs 2009 Cumartesi
Uyuuuşuuk , miskinnnn tipsiz bir cumartesi, kızlar kahvaltı sonrası dolaplarını alaşağı ettiler, ortalık darmaduman oldu. Şunlar artık birine ver diye koridora atılanlar mı?, bunun benim dolabımda ne işi var diyerek yeniden koridora saçılanlar mı??, sonra acıktık demeler mii, sonra da alıp başlarını gitmeler mi??. Seçin beğendiğinizi.
Bir kitabım var neyseki hevesle başlamayı beklediğim, Cancan getirmiş perşembe günü gelirken. Ay artık çok hızlı emekliyor, bay bay gel gel yapıyor , suratına bakıp hah diyor o ne demekse. Sokağa çıkarken ve eve girerken çığlıklar atıyor, biri sevinçten diğeri de içeri girmemek için.
Dün biraz okey oynadım arkadaşlarımla yemek yedim. Hiç tatmadığım bir yemek yedim. Arpa şehriye ile yapılmış pilavın üstüne tavuk butunun baget kısmı ayrılmış, yani sadece kalça kısmı kalmış . tavuklar baharatlanıp biraz kızartılmış, sonra domates ve biberle sotelenip, arpa şehriye pilavının üstüne yerleştirilmiş. Biraz böyle fırınlandıktan sonra üstlerine dilim kaşar koyulup tekrar fırınlanmış ve inanılmaz bir lezzet çıkmıştı ortaya.
Şimdi sıra kitabımda
Kitabımın adı Limon Ağacı. Alınacaklar listesindeki bir kitaptı , isabet oldu Cancan getirdi. . Biraz tanıtayım kitabı size

1967 yılının yaz aylarında, Altı Gün Savaşı'ndan uzak olmayan bir tarihte, genç bir Filistinli adam ve iki arkadaşı İsrail'in Ramla kasabasına giderler. Onlar kuzendir ve yaklaşık yirmi yıl önce ailelerinin terk etmek zorunda kaldığı, çocukluklarının geçtiği evi görmek isterler. Bir kuzenin yüzüne kapı kapanır, diğerinin ailesinin evi okula dönüştürülmüştür fakat öbür kuzen olan Bashir, kendisini içeri davet eden Dalia tarafından karşılanır.
Bir Arap ve bir Yahudi ailesinin ilişkilerinin başlangıç noktası budur. Bashir babasının dikmiş olduğu limon ağacında bir sahipsizlik ve işgal duyguları içinde olur.1948 yılında küçük bir çocuk iken Bulgaristan'dan kaçak olarak gelmiş olan Dalia Soykırım tarafından yok edilen bir umut ışığı görür. Onlar kaçınılmaz olarak kendi yazgılarını yaşamışlardır ve bu İsrail-Filistin tarihinin bir küçükevrenini oluşturmaktadır.
İki genç insanın başlattığı diyalog bölgenin barış umudunu ortaya koymaktadır. Limon ağacı simgesel olarak bölgede huzurun mümkün olduğunu anlatmaktadır.
Ayyy öğünmek gibi olmasın da yine ne kaaa doyurucu bi yazı yazdım. Yemek tarifleri mi? dersinizi, kitap tanıtımları mı? dersiniz, evden haberler mi ? ne isterseniz var. Daha ne istiyosunuz bundan iyisi Şam da kayısı.Bu yıl rahat bir yaz geçirecekmişiz kocam müjdeledi, ayilemizim meteoroloji uzmanı olarak, bunalmayacakmışız. Aha hava raporu da verdik hem de gelecekten ooooo uçtuk biz uçtuk
İyi bir hafta sonu olsunnnn
Bir kitabım var neyseki hevesle başlamayı beklediğim, Cancan getirmiş perşembe günü gelirken. Ay artık çok hızlı emekliyor, bay bay gel gel yapıyor , suratına bakıp hah diyor o ne demekse. Sokağa çıkarken ve eve girerken çığlıklar atıyor, biri sevinçten diğeri de içeri girmemek için.
Dün biraz okey oynadım arkadaşlarımla yemek yedim. Hiç tatmadığım bir yemek yedim. Arpa şehriye ile yapılmış pilavın üstüne tavuk butunun baget kısmı ayrılmış, yani sadece kalça kısmı kalmış . tavuklar baharatlanıp biraz kızartılmış, sonra domates ve biberle sotelenip, arpa şehriye pilavının üstüne yerleştirilmiş. Biraz böyle fırınlandıktan sonra üstlerine dilim kaşar koyulup tekrar fırınlanmış ve inanılmaz bir lezzet çıkmıştı ortaya.
Şimdi sıra kitabımda
Kitabımın adı Limon Ağacı. Alınacaklar listesindeki bir kitaptı , isabet oldu Cancan getirdi. . Biraz tanıtayım kitabı size

1967 yılının yaz aylarında, Altı Gün Savaşı'ndan uzak olmayan bir tarihte, genç bir Filistinli adam ve iki arkadaşı İsrail'in Ramla kasabasına giderler. Onlar kuzendir ve yaklaşık yirmi yıl önce ailelerinin terk etmek zorunda kaldığı, çocukluklarının geçtiği evi görmek isterler. Bir kuzenin yüzüne kapı kapanır, diğerinin ailesinin evi okula dönüştürülmüştür fakat öbür kuzen olan Bashir, kendisini içeri davet eden Dalia tarafından karşılanır.
Bir Arap ve bir Yahudi ailesinin ilişkilerinin başlangıç noktası budur. Bashir babasının dikmiş olduğu limon ağacında bir sahipsizlik ve işgal duyguları içinde olur.1948 yılında küçük bir çocuk iken Bulgaristan'dan kaçak olarak gelmiş olan Dalia Soykırım tarafından yok edilen bir umut ışığı görür. Onlar kaçınılmaz olarak kendi yazgılarını yaşamışlardır ve bu İsrail-Filistin tarihinin bir küçükevrenini oluşturmaktadır.
İki genç insanın başlattığı diyalog bölgenin barış umudunu ortaya koymaktadır. Limon ağacı simgesel olarak bölgede huzurun mümkün olduğunu anlatmaktadır.
Ayyy öğünmek gibi olmasın da yine ne kaaa doyurucu bi yazı yazdım. Yemek tarifleri mi? dersinizi, kitap tanıtımları mı? dersiniz, evden haberler mi ? ne isterseniz var. Daha ne istiyosunuz bundan iyisi Şam da kayısı.Bu yıl rahat bir yaz geçirecekmişiz kocam müjdeledi, ayilemizim meteoroloji uzmanı olarak, bunalmayacakmışız. Aha hava raporu da verdik hem de gelecekten ooooo uçtuk biz uçtuk
İyi bir hafta sonu olsunnnn
5 Mayıs 2009 Salı
Dün İstanbu'u neredeyse bir baştan bir başa geçtim desem. İstikamet Büyükçekmece idi. Kocamın işi varmış, hadi sen de gel dedi. Bi yatağımızın üstünü örttüm zıp dışardaydım. Çay ve simitle kahvaltı ettik, dışarda.
büyükçekmece
Çoktandır o tarafa geçmemiştim. Kumburgaz yıllarında yolumuzun üzeriydi. Deniz kıyısındaki yazlık evlerine bayılırdım. Şimdiki görünüşü ne kadar farklı geldi bana. O yılların yazlık kenti bir Anadolu kasabasına dönüşmüş. Kocam işini bitirdi, yemek falan yedik. Uzun yollar kat ederek:)) geri döndük. Boğazı görünce dedim ki, burayı görmediğim hiç bir yer İstanbul değil. Ben denizi görmeliyim.
Sabahın o saatinde evden çıkınca , bir gün önce de Caddebostan sahiline yayılınca evde yemek yoktu haliyle:)). Hemennn buzluktan haşlanmış kuru fasulyemi çıkardım. Şöle acılı macılı bir kurufasulye yanına da bir pilav çektim. Çilek kompostumuzda vardı daha ne olsun. Gamse de - anne bütün arkadaşlarım senin yemeklerini çok beğeniyo, ben de senin yemeklerini çok beğeniyorum dedi bu da cilası oldu.
Bu ara favori dizim Bir Bulut Olsam. Onu izleyip yattım, ama gece haberlerinde Mardin olayını duyunca yeniden kalktım .Olay beni çok rahatsız etti, ara ara uyanıp haberlere baktım.Sabahta keyifsiz kalktım o nedenle.
Bu gün Hıdırellez. Dün gül aldım balkona. Dibine dileklerimizi koyacağız bu akşam, yarında Gamse denize atacak okula giderken. Dilek paralarımızda cüzdanlarımızın içine yerleşecek. Annemle birlikte yapardık bir de bizim Orduda yapılan Mayıs yedisi şenliklerimiz var. 20 mayısta yapılıyor. Hicri takvime göre yedi mayıs oluyor. Onu da bu yazımda anlatmıştım.
Çoktandır o tarafa geçmemiştim. Kumburgaz yıllarında yolumuzun üzeriydi. Deniz kıyısındaki yazlık evlerine bayılırdım. Şimdiki görünüşü ne kadar farklı geldi bana. O yılların yazlık kenti bir Anadolu kasabasına dönüşmüş. Kocam işini bitirdi, yemek falan yedik. Uzun yollar kat ederek:)) geri döndük. Boğazı görünce dedim ki, burayı görmediğim hiç bir yer İstanbul değil. Ben denizi görmeliyim.
Sabahın o saatinde evden çıkınca , bir gün önce de Caddebostan sahiline yayılınca evde yemek yoktu haliyle:)). Hemennn buzluktan haşlanmış kuru fasulyemi çıkardım. Şöle acılı macılı bir kurufasulye yanına da bir pilav çektim. Çilek kompostumuzda vardı daha ne olsun. Gamse de - anne bütün arkadaşlarım senin yemeklerini çok beğeniyo, ben de senin yemeklerini çok beğeniyorum dedi bu da cilası oldu.
Bu ara favori dizim Bir Bulut Olsam. Onu izleyip yattım, ama gece haberlerinde Mardin olayını duyunca yeniden kalktım .Olay beni çok rahatsız etti, ara ara uyanıp haberlere baktım.Sabahta keyifsiz kalktım o nedenle.
Bu gün Hıdırellez. Dün gül aldım balkona. Dibine dileklerimizi koyacağız bu akşam, yarında Gamse denize atacak okula giderken. Dilek paralarımızda cüzdanlarımızın içine yerleşecek. Annemle birlikte yapardık bir de bizim Orduda yapılan Mayıs yedisi şenliklerimiz var. 20 mayısta yapılıyor. Hicri takvime göre yedi mayıs oluyor. Onu da bu yazımda anlatmıştım.
4 Mayıs 2009 Pazartesi
Caddebostan Sahiline yayılmaca
Benim bütün hayalim geç saatlere kadar yatmak, akşama kadar kitap , tv , gazete , bilgisardı. Naziş ve kocam çalışıyorlardı, Gamse kursa gidecekti. Ama telefonum saat 11 de çaldı.- Abla guş, bana kahvaltıya gelsenize diyen bir ses. Elbetteki bizim Zuz. Ben hemen çamura yattım, ben daha yataktayım, her tarafım ağrıyo, mırın kırın mırın kırın. 10 dk sonra Gamse geldi. Hadi gidelim sürpriz yapalım, öğleden sonra benim kendi programım var zaten dedi, doom günü ya.
İyi hadi dedim, Gamsegamse ile koyulduk yola. Üsküdar niree, Çifte Havuzlar memleketi nire. Trafik falan yoktu bi de güzel bir çiçek aldık, pembe bir de kovaya diktirdik onu amanın ne güzel oldu diye diye Zuz'a vasıl olduk. Kahvaltı hazırdı , sucuklu kaşarlı kanepeler mi desem, yumurta salatasımı desem , en sevdiğim tahıllı ekmek kızarmış anlayın gari gerisini.
Bundan sonraki programım kardeşle akşama kadar yayılmaktı. Ama kader de o sırada ağlarını örmekteydi. Zuz'un telefonu çaldı. Arayan Berfu'ydu. Cancan'ın annesi. - Ben Caddebostan'da sahildeyim. Çok güzel hava, Cancan^'la piknik yapıyoruz dedi. Gamse durumu hemen atladı, ben önce oraya uğrarım dedi. Kahvaltısını yaptı gitti. Sonra tekrar telefon bu sefer koroya Gamse ve arkadaşıda katılmış gelin gelin çok güzel demekteler. Çaresiz kalktık, termosa çayı koduk, örtü mörtü aldık gittik kii, orası bayram yeri. Bizimkiler nerede merde derken arkamızdan bir cayırtı koptu. Aynı anda döndük ki, Cancan arabada değil kucakta gezmek için cayırdamakta.

Size kalabalığı anlatmam mümkün değil, herkes çimlere yayılmış, öpüşen koklaşanlar mı? istersiniz, benim anam, ağustosda bunlar ne giyecek dememi gerektirenler mi? dersiniz, ellerindeki çeşitli aletler toplarla çeşitli hareketler yapıp bizi aval val seyrettirenler mi? isterseniz. Sonra bizimkilerin arkadaşı Nihan ve Eş'ide katıldı bize , tabii Gamseler kaçtı gittiler çoktan. Şimdi piknik malzemelerimizi sayıyorum.Çayımızın yanında, günkurusu kayısı, kuru incir, kuru dut, badem , ve kaju, simit. Oldukça organik bir piknikti yani. Can arabasında uyumamakta direndi ama Zuz , ayağımda sallayayım verin deyince yatar yatmaz sızdı. Bir saat öyle uyudu. Akşam sahilden Kalamış'a kadar yürüdük, sonra evli evine köylü köyüne.



şimdi sizi böyle bir manzaradan ve böyle bir pozdan nasıl mahrım ederdim heheheh

Gamse - Anne pastaya gerek yok, bir gün önce arkadaşlarımla yaptık, bu günde yapıyoruz demişti. Ama eve gelirken yok yav dedim , gelenek bozulmasın. hemen bir meyveli bir pasta attırdım aceleden. Gece saat 11 de pijamalı, eşofmanlı bir seromoni yaptık .

Sonra ben sızmışım valla
İyi hadi dedim, Gamsegamse ile koyulduk yola. Üsküdar niree, Çifte Havuzlar memleketi nire. Trafik falan yoktu bi de güzel bir çiçek aldık, pembe bir de kovaya diktirdik onu amanın ne güzel oldu diye diye Zuz'a vasıl olduk. Kahvaltı hazırdı , sucuklu kaşarlı kanepeler mi desem, yumurta salatasımı desem , en sevdiğim tahıllı ekmek kızarmış anlayın gari gerisini.
Bundan sonraki programım kardeşle akşama kadar yayılmaktı. Ama kader de o sırada ağlarını örmekteydi. Zuz'un telefonu çaldı. Arayan Berfu'ydu. Cancan'ın annesi. - Ben Caddebostan'da sahildeyim. Çok güzel hava, Cancan^'la piknik yapıyoruz dedi. Gamse durumu hemen atladı, ben önce oraya uğrarım dedi. Kahvaltısını yaptı gitti. Sonra tekrar telefon bu sefer koroya Gamse ve arkadaşıda katılmış gelin gelin çok güzel demekteler. Çaresiz kalktık, termosa çayı koduk, örtü mörtü aldık gittik kii, orası bayram yeri. Bizimkiler nerede merde derken arkamızdan bir cayırtı koptu. Aynı anda döndük ki, Cancan arabada değil kucakta gezmek için cayırdamakta.
Size kalabalığı anlatmam mümkün değil, herkes çimlere yayılmış, öpüşen koklaşanlar mı? istersiniz, benim anam, ağustosda bunlar ne giyecek dememi gerektirenler mi? dersiniz, ellerindeki çeşitli aletler toplarla çeşitli hareketler yapıp bizi aval val seyrettirenler mi? isterseniz. Sonra bizimkilerin arkadaşı Nihan ve Eş'ide katıldı bize , tabii Gamseler kaçtı gittiler çoktan. Şimdi piknik malzemelerimizi sayıyorum.Çayımızın yanında, günkurusu kayısı, kuru incir, kuru dut, badem , ve kaju, simit. Oldukça organik bir piknikti yani. Can arabasında uyumamakta direndi ama Zuz , ayağımda sallayayım verin deyince yatar yatmaz sızdı. Bir saat öyle uyudu. Akşam sahilden Kalamış'a kadar yürüdük, sonra evli evine köylü köyüne.


şimdi sizi böyle bir manzaradan ve böyle bir pozdan nasıl mahrım ederdim heheheh

Gamse - Anne pastaya gerek yok, bir gün önce arkadaşlarımla yaptık, bu günde yapıyoruz demişti. Ama eve gelirken yok yav dedim , gelenek bozulmasın. hemen bir meyveli bir pasta attırdım aceleden. Gece saat 11 de pijamalı, eşofmanlı bir seromoni yaptık .
Sonra ben sızmışım valla
2 Mayıs 2009 Cumartesi
-Lale kahvaltı etmeyeceğim
- Anne kahvaltı etmeden çıkacağım....................... iyi deeeeee niye bunu beni uyandırarak söylüyorsunuzkiiii. Birinci kişi Kocam , ikincisi Gamsegamse. . Neyse uyandık artık. Yatakta Fatma Girik'le Cüneyt Arkın'dan Satlık Koca Aranıyoru izledim. Yoksa James ile Dev Şeftaliyi izleyecektmi. Diğer kanallarda ya magazin ya da çizgi film vardı. Gözlüğüm salonda kalmıştı üşendim almaya yoksa gazetelerim ve kitabım da yanımdaydı. Bir sürahi de yeşil çay içtim.
Naziş evdeydi ama biraz önce çıktı. Bne de temizlik yaptım. Akşam için patlıcan musakka hazırlığı yaptım. Geçen yaz Kalkan' da yediğim patlıcan musakkayı unutamam meğer Kalkan'ında o yemeği meşhurmuş ne tuhaf.
Akşam peşpeşe iki dizimiz var Gamseyle , önce Melekler Korusun sonra Kavak yelleri. Özel hazırlıklarımız bile var o dizileri izlerken. Naziş bir tek Elveda Rumeli'yi izler onunda sonunda hep uyur .
Dün bir arkadaşa yemeğe gittik. Amanın koccca bir tencere güveç yapmıştı ama ne güveç. Güveç tencerem kırıldığından beri hiç pişirmedim. Üsküdar'da gördüm hemde içi çok güzel sırlanmıştı, alayım bari.
Şimdiii biraz daha evle ilgili rötuş yapayım , sonra da ne gele gele. Belki dışarı çıkarım. Yarın Gamse'nin doğum günü. Kocam onun için hala 10 yaşında olduğunu söyleyip Gamse'yi kazıklamaya çalışıyor :)))
- Anne kahvaltı etmeden çıkacağım....................... iyi deeeeee niye bunu beni uyandırarak söylüyorsunuzkiiii. Birinci kişi Kocam , ikincisi Gamsegamse. . Neyse uyandık artık. Yatakta Fatma Girik'le Cüneyt Arkın'dan Satlık Koca Aranıyoru izledim. Yoksa James ile Dev Şeftaliyi izleyecektmi. Diğer kanallarda ya magazin ya da çizgi film vardı. Gözlüğüm salonda kalmıştı üşendim almaya yoksa gazetelerim ve kitabım da yanımdaydı. Bir sürahi de yeşil çay içtim.
Naziş evdeydi ama biraz önce çıktı. Bne de temizlik yaptım. Akşam için patlıcan musakka hazırlığı yaptım. Geçen yaz Kalkan' da yediğim patlıcan musakkayı unutamam meğer Kalkan'ında o yemeği meşhurmuş ne tuhaf.
Akşam peşpeşe iki dizimiz var Gamseyle , önce Melekler Korusun sonra Kavak yelleri. Özel hazırlıklarımız bile var o dizileri izlerken. Naziş bir tek Elveda Rumeli'yi izler onunda sonunda hep uyur .
Dün bir arkadaşa yemeğe gittik. Amanın koccca bir tencere güveç yapmıştı ama ne güveç. Güveç tencerem kırıldığından beri hiç pişirmedim. Üsküdar'da gördüm hemde içi çok güzel sırlanmıştı, alayım bari.
Şimdiii biraz daha evle ilgili rötuş yapayım , sonra da ne gele gele. Belki dışarı çıkarım. Yarın Gamse'nin doğum günü. Kocam onun için hala 10 yaşında olduğunu söyleyip Gamse'yi kazıklamaya çalışıyor :)))
30 Nisan 2009 Perşembe
Hırgız varrrrrr ve bu gün.
Çok eski arkadaşlarım bilir , biz 14 yıldan beri her 30 Nisanı teyzeler günü olarak kutlarız. Bu Gasme'nin herkesin günü var da neden teyzemin günü yok diye teyzesine yani Zuz'a armağan ettiği bir gündür ve hiç aksatmadan her 30 nisan da kutlanır ve ben de bunu her yıl blogda yazarım. Duyduk duymayın demeyin 29 Nisan teyzeler günü olmuş. Kutlu olsun teyzelere de keşke patentini alsaymışız ayol. Bi de arkadaşlar şu Adios reklamı da benden çalıntı heheheheh. Yav isterseniz eski yazılarıma bakın Adis hadi gidiyos lafı Naziş'e aittir isterseniz bakın şu yazıya. Hem de yazılı belge :)))))
Ben size her zaman demiyormuyum , görümcelerle aynı mahalle de oturmak süper diye. Alın işte iki görümcem tarafından bu gün süper ağırlandım. Okey partisimi yapmadık, gerçi hep benim kazanmam biraz ayıp oldu ama hehehehe, çayın yanında bi sürü lezzetli şeyler mi yemedik. Ama en güzeli ebegümeci kavurmasdıydı . Breh berh di yani. Ben de meraklıyımdır bu ot taifesine , çok makbule geçti yani.
Sabah Gamse ile öğlene kadar yattık. Dün Cancan beni silindir gibi ezdi geçti. Evde ikimiz yalnızdık. Attım yere koca bir battaniye , aldık önümüze emekleme oyuncağı koca totolu tırtılı. O önde müzik çala çala giderken bizde arkadan gittik hatta CANCAN beni geçti. . Bir de yeni bir sistem geliştirmiş karnı doyunca kaşığa bir vuruyor, içindeki kafana geçince anlıyorsun ki doymuş.
Bu gece kızların ikiside firari. Eve geldiğimde Naziş okuldan gelmiş ve Zuz'a konuşlanmıştı bile. Gamse de saç kestirmek için çıktı ve Tuçe'lerden telefon açtı biz kareoke oynuyoruz gece burada kalacağım dedi.
Ben şimdi biraz kitap okuyacağım. Yarın için programım dolu çoook eski arkadaşlarla yemek yiyeceğim çook eskileri konuşacağım. Geçen gün canım şekerimpembem bana bir yorum yazmış aynen şöyle ''.geçen günde sende ne var beni böyel canımı çektiren diye düşündüm ve buldum, hep bir sürü programın var yada her an olabilir, ama yataktan kalkıp kalkmamak tamamen kendi lüksün.işte ben bu durumuna bayılıyorum.'' .Okuyunca çok hoşuma gitti, he valla dedim aynen öyle ammmmmaaaaaaa bunun böyle olması içinde ben de çok çalıştım naberrrr. Yani atalarımızdan bir kamyoncunun dediği gibi , nazar etme ne olur, çalış seninde olur heheheheh.
Bu günlük de bu kadar, sanırım haftanın son yazısı olacaktır. Ama hiç belli olmaz bir gece ansızın gelebilitrimmm
Sanem yani çatlakkiremit, kıvırcıksaçlıkızdananotlar, yıldızlıfırça ve yorum formu onlar gibi olanlara ne yapsam etsem de yorum yazamıyorum yorumlarım uçuyor bir kaç gündür. Ne yapmalıyım anlamadım. Profil seçtim, yeniden giriş yaptım yok yok
Ben size her zaman demiyormuyum , görümcelerle aynı mahalle de oturmak süper diye. Alın işte iki görümcem tarafından bu gün süper ağırlandım. Okey partisimi yapmadık, gerçi hep benim kazanmam biraz ayıp oldu ama hehehehe, çayın yanında bi sürü lezzetli şeyler mi yemedik. Ama en güzeli ebegümeci kavurmasdıydı . Breh berh di yani. Ben de meraklıyımdır bu ot taifesine , çok makbule geçti yani.
Sabah Gamse ile öğlene kadar yattık. Dün Cancan beni silindir gibi ezdi geçti. Evde ikimiz yalnızdık. Attım yere koca bir battaniye , aldık önümüze emekleme oyuncağı koca totolu tırtılı. O önde müzik çala çala giderken bizde arkadan gittik hatta CANCAN beni geçti. . Bir de yeni bir sistem geliştirmiş karnı doyunca kaşığa bir vuruyor, içindeki kafana geçince anlıyorsun ki doymuş.
Bu gece kızların ikiside firari. Eve geldiğimde Naziş okuldan gelmiş ve Zuz'a konuşlanmıştı bile. Gamse de saç kestirmek için çıktı ve Tuçe'lerden telefon açtı biz kareoke oynuyoruz gece burada kalacağım dedi.
Ben şimdi biraz kitap okuyacağım. Yarın için programım dolu çoook eski arkadaşlarla yemek yiyeceğim çook eskileri konuşacağım. Geçen gün canım şekerimpembem bana bir yorum yazmış aynen şöyle ''.geçen günde sende ne var beni böyel canımı çektiren diye düşündüm ve buldum, hep bir sürü programın var yada her an olabilir, ama yataktan kalkıp kalkmamak tamamen kendi lüksün.işte ben bu durumuna bayılıyorum.'' .Okuyunca çok hoşuma gitti, he valla dedim aynen öyle ammmmmaaaaaaa bunun böyle olması içinde ben de çok çalıştım naberrrr. Yani atalarımızdan bir kamyoncunun dediği gibi , nazar etme ne olur, çalış seninde olur heheheheh.
Bu günlük de bu kadar, sanırım haftanın son yazısı olacaktır. Ama hiç belli olmaz bir gece ansızın gelebilitrimmm
Sanem yani çatlakkiremit, kıvırcıksaçlıkızdananotlar, yıldızlıfırça ve yorum formu onlar gibi olanlara ne yapsam etsem de yorum yazamıyorum yorumlarım uçuyor bir kaç gündür. Ne yapmalıyım anlamadım. Profil seçtim, yeniden giriş yaptım yok yok
29 Nisan 2009 Çarşamba
ben ve buruk çoraplarım dün altını üstüne getirdik Beyoğlu'nun. Geceleri bir başka ama gündüzleri bambaşkadır Beyoğlun'da. Pasajlar, kitapçılar, çiçekçiler, lavantacılar, antikacılar hepsi hepsi bir başkaydı dün yine. Miss gibiydi her taraf.
Hava çok güzeldi, ne güzel de giyinmiştim, güneş gözlüklerimi takmış, kirazlı çantamı almıştım hatta ammmaaaa o hain buruk çoraplar, tüm gün ama tüm gün benimleydi. Ne yapsam ne etsem, çıkarıp yeniden giysem de hep buruk hep buruk. Önce düzeliyor , iki adım sonra bakıyorum bileklerimde buruk buruk durmaktalar. Iyyyyyyyyy çok iğrençtiiiiii. Bir de o çoraplarımla heheheheheh Çelik'e rastladım.. Finüküler girişinde yürüyen merdivenler de yanımda iniyordu. Ama bunlar ne olsalar da beni kimse tanıdı mı?, bana bakan var mı? duygusundan kurtulamıyorlar valla. Gamse hadi ya, o kadar da değildir dedi. Bilmem yani, bana öyle geldi nokta.
( Taksim'e çıktığımda Kazancı yokuşunun başında eylem vardı. Kanlı 1MAYIS. 1978 için. Ben ve arkadaşlarımın da orada olduğu hatta kıl payı kurtulduğumuz 1Mayıs için. Beynimin her kıvrımı o günü unutsun istedim hep, şimdilerde ise hiç unutmasın istiyorum.)
Bu gün Cancan geliyor. Cancan cozuttu valla, perşembe günlerini ona tahsis etmiştik ama O yok Babaannemin işi var, yok Annem dişciye gidicek ayağına habire bizim eve yerleşiyor. Geçen gün kocamın dolabından yedek bez torbası çıkmış. Bu herif benim dolabıma varana kadar girdimi dedi.
Bu günlük de bu kadar. İyi bir gün olsunn
Hava çok güzeldi, ne güzel de giyinmiştim, güneş gözlüklerimi takmış, kirazlı çantamı almıştım hatta ammmaaaa o hain buruk çoraplar, tüm gün ama tüm gün benimleydi. Ne yapsam ne etsem, çıkarıp yeniden giysem de hep buruk hep buruk. Önce düzeliyor , iki adım sonra bakıyorum bileklerimde buruk buruk durmaktalar. Iyyyyyyyyy çok iğrençtiiiiii. Bir de o çoraplarımla heheheheheh Çelik'e rastladım.. Finüküler girişinde yürüyen merdivenler de yanımda iniyordu. Ama bunlar ne olsalar da beni kimse tanıdı mı?, bana bakan var mı? duygusundan kurtulamıyorlar valla. Gamse hadi ya, o kadar da değildir dedi. Bilmem yani, bana öyle geldi nokta.
( Taksim'e çıktığımda Kazancı yokuşunun başında eylem vardı. Kanlı 1MAYIS. 1978 için. Ben ve arkadaşlarımın da orada olduğu hatta kıl payı kurtulduğumuz 1Mayıs için. Beynimin her kıvrımı o günü unutsun istedim hep, şimdilerde ise hiç unutmasın istiyorum.)
Bu gün Cancan geliyor. Cancan cozuttu valla, perşembe günlerini ona tahsis etmiştik ama O yok Babaannemin işi var, yok Annem dişciye gidicek ayağına habire bizim eve yerleşiyor. Geçen gün kocamın dolabından yedek bez torbası çıkmış. Bu herif benim dolabıma varana kadar girdimi dedi.
Bu günlük de bu kadar. İyi bir gün olsunn
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)