21 Ocak 2015 Çarşamba

bir oyun .. bir seçim..bir endişe bir düşünememe hali ki canıtın..

dün aniden glişti kndimi son dakika biletiyle dot tiyatroda oyun izler buldum..
dot alternatif bir alternatif tiyatro..
son dakika girince..
 üç kişiydik biz..
her birimizi ayrı oturtabildiler..
karanlıkta yalnız..

oyun başlamadan elimize birer cihaz verdiler..
uzaktan kumanda gibi.. ve ..
her aşamada oylama yapmamızı istediler..
barkovizyonda seçenekler görünüyor..
ve secenekleri oyluyorsun..
birkaç seçeneğe kendini yakın buluyorsan..
 en yakın bulduğunu oyluyorsun..

önce cinsiyet ve yaş ve gelir düzeyi ve medeni halimizi oyladık..
salonda kadın sayısı fazla.. evli olanlar fazla.. 
ve ayrıca.. orta gelir düzeyi fazla ve 35 yaş civarı fazla imiş onu gördük..

sonra beş kişi çıktı ortaya..
iki kadın üç erkek..
onlar oyle durdu ortada..
bu kişilerden birini seçin dediler..
neye göre..
neye istiyosanız ona göre..

ben de birini seçtim herkes gibi 
ve benim seçtiğim aday ..
 en yüksek oyu almadı..
en yüksek oyu alanı görünce şaşırdım mı hayır.. belki de ben onu tam da ondan seçmemiştim..


adayım.. kadındı otuzlarındaydı hoştu..
sonra adaylar kendileriyle ilgili konuştular..
sırasıyla..
biri mağdur oldu biri genç ve hırslı..ve güven veren yenilikçi..
ben adayımın ilk tur sonunda yaptığı konuşmaları pek beğendim..
özgürlükçüydü..
sıradan değildi..

sonra başka sorular seçmeler oldu..
bizler neyi en uzak buluyorsak kendimize veya neyi yakın onu seçtik..
aynı sorular adaylara daha önce sorulmuş..
her aşamada adayları tekrar tekrar oyladık..
giden adayların bizim verdiğimiz cevaplara uyumunu gördük..

amalı sorular vardı..
güçlü ama öfkeli.. ve dürüst ama kibirli gibi ikili seçenekleri gördük..
ve amadan ne kadar nefret ettiğimi bir kez daha ..
paketlerde yutturulan kötülüklerden ne kadar bıktığımı..
 istediğim tek şeyin  düzgün dürüst güçlü insancıl vasıflara sahip bir kişi olamayıp..
ille yanında bir negatiflik dayatılmasının artık içimde isyan kabarttığını gördüm ..

bu arada ben..
gözü kapalı seçtiğim adayın ..
benim kendimi yakın bulduğum konulara yakın..
uzak bulduğum konulara uzak olduğunu izleyerek bir ego patlaması yaşadım..
heytt nasıl da biliyorum insan sarrafı filan mıyım diye..
sevindim..

bir aşamada koalisyon da yapılabildiğini anladık adayların aralarında ve bir anda..
az kalsın benim aday elenecekken elenmedi...
daha bir sahip çıkasım geldi adayıma..

bu aşamada ..
bir baktık az önce en çok oyu almış olan gidivermiş..
sonra genç adayın bir atağı oldu..
sorular diyaloglar seçimler derken..
sunucu rolündeki oyuncudan bir sürpriz atak yaşanınca..
değişti oyunun dengesi..

ve sonda ben o hala beğendiğim kendi adayıma karşı kalan..
ve baştan beri en hoşlanmadığım tarz tip davranış konuşma içindeki  adayın..
lütfen..
oy vermeyin.. 
ne bana ne kimseye 
çünkü oy vermek çarpık düzeni desteklemektir demesiyle 
bir tereddüt yaşadım..
yalvarıyordu..
oy vermeyin cihazları verin diye..
ben düşünüyordum..

adayım ise..
oy vermek bir haktır diyordu..

evet..
biri kaybedeceğini gördüğü için son anda ayak oyunu yapıyordu görüyordum..
ama tek adaya indirgemek..
 birinin seçimden çekilmesine rağmen seçimi devam ettirmek de benim adayıma yakışmıyordu ki..

bazıları iade etti gerçekten cihazları..
gelin şöyle sahneye yerleşin dediler onlara..

hala şimdi ne olacak sorusu ve bir yandan da bir tedirginlik hali içindeydim..
derken hayretler içinde oyunun renginin değiştiğini hissettim bir sonraki aşamada..
ben de oy vermeyi reddettim..
 ve gidip sahneye dikildim..
böyle devam ettik.. ani değişi,kliklerle..
oyunun sonunu söylemiyorum..
bu anlattıklarımsa..
spoiler filan değil..
inanın..
çünkü oyun..
 tamamen seyircinin oyuna göre akıyor..
 yanı her gece aynı oyun sergilenebilemiyor..

sahneye dikilip sonra dışarı çıkıp en sonunda koltuğuma geri döndüğümde..
yanımda oturan yaşlı bir kadın bana..
cesaretiniz için tebrikler dedi..
gülümsedim..

dürüst olmak..
çok zor bir zanaat..
gerçekten cesaret istiyor...
bazen kendinden vazgeçiş de gerektiriyor..

ama oyundan bile olsa o sunulan seçeneklerden hiç birine razı olamazdım..
çünkü aslolan kendine dürüst olmak..
aslında yaptığım her seçimde..
kendime en uygun olanı seçtiğime göre..
benim de pek sütten çıkmış ak kaşık halim yok..

iyi de neye göre yaparız ki seçimlerimizi..
var olan hiç bir şeye zarar vermediği gibi..
 yararı da olacak bir süper durum kişi olay var mı..

varsa bile acaba bu benim seçtiğim mi..
amacım iyi.. niyetim iyi olunca..
 ben kendim ve herkesin yararına bir seçim mi yapmış oluyorum..
iyice karıştım ..
karmakarışık oldum..

yine de bazı şeyleri anladım..
ben birilerini işaret eden bir parmak belirince..
o parmaktan yana olamayacağımı anladım..
olabilecekleri engelleyemeyecek bile olsam en azından ..
 baskı ile bile ..
olacakları kolaylaştıracak hiç bir harekete katılmaya zorlanamayacaktım..

kurgusal olarak ..
bunu hep düşünürdüm..
yapmam gibi gelirdi bana..
özel hayatımda böyle bir karar vermeye iki kez zorlandım..
kendi çıkarım  ve yastığa koyunca uykuya dalabilecek başım arasında..
 seçim yapma zorunda kaldım.. 
oy verme.. fikir beyan etme zorunda bırakılmaya itiraz ettim her ikisinde de..
oy vermediğim yan seçmediğim için kaybettiklerim oldu..

kaybedenden yana tavır almamış olmak da kurtarmıyor bazen insanı..
en azından huzuru seçmiş oldum..

ağırıma gidense..
davranışını doğru bulmasam da.. 
hak görülen cezasını da doğru bulmadığımı beyan ettiğim için kaybettiklerim değildi..
hakkında fikrim sorulan kişilerin.. tam gaz ileri devam etmiş olmalarıydı hayatlarına.. 
çıkarlarına..
hedeflerine..
sanki cezalandırılmak istenen onlar değil benmişim gibi seyretmişti herşey..

oyunun hızlı  temposunda refleks olarak..
yine aynı  davranışı sergiliyor olmaktan hafif bir rahatlama duydum..
hem bir salaklık hali var üzerimde onu farkettim..

oyunun sonunda..
o akşamki seyirci profili yayınlanıyordu..
bizi bu noktaya..
kararları ve verdikleri desteklerle getiren..
orta üst gelir düzeyinde..
evli.. 35 yaş civarı kadınlardı..
beşinci özellikleri de kendileri gibi olmayanların gitmesini istemeleriydi..

ötekileştirmenin ne kadar zararlı olabileceğini buncacık gördük işte..
önce koltuğumu sonra da salonu terk etmek zorunda kalırken ben..
güzel ve aydınlık bir adaya oy verip onu hep destekleyip..
sonunda yine onun tarafından bir soruda diskalifiye edilirken..
birilerine haksızlık  yapılabilme olasılığı var..
 ve buna alet olmak istemiyorum o yüzden protesto ediyorum..
 diye çıktığım noktadan uzaklaştırılırken..
içimin çok acımasının nedeni..
yaşadığımız hal ve gidişin kalıcı deformasyon etkisidir sanırım..
oyunken acıtması..
iç ezikliği ruh üşümesi..
geçmiş zaman travmaları..

dota gidin..
çaresiz olduğunuzu.. 
çare gibi görünenlerin ne kadar yanıltıcı olduğunu ..
seçim denilen şeylerin ne kadar iki yüzlü olduğunu..
her seçimin aslından insanı kendinden yabancılaştırdığını.. 
hem ne kadar önemli hem de etkisiz elemanlığı bir deneyimleyin 
sistemin aslında hep bireyin kaybetmesi üzerine kurulduğunu bir yaşayın derim..
 daha da demem birşey..

dünden beri verdiğim her cevap.. söylediğim her söz ve verdiğim her kararın..
dayanılmaz ağırlığını hissediyorum..
bir tarih ve toplumsal sorumluluk bükücü durumunda ruhum..

çok şey hissettim de pek bişey düşünemedim..
usum durdu sanki..
giden varsa yazışalım.. aydınlanalım..
yoksa gidin yazışalım..aydınlanalım..

pese.. atalet tarihinin yine zor zamanlarından birini yaşıyorum..
en sevdiğim ciğerparemlerden biriyle ilgili karar ve yetkisel değil..
 destek ve anlayışsal zorlanmalar..
kendini serinletme ile.. aman sakın serinleme uyanıkol..lar arasında 
bi yatsam da yorganı kafama çekip..
ölsem ile.. 
iki kirpiğim birbirine değmeden sabahlar oluyor durumu..
kafamın tepesinden..türkçemin her hecesine sinmiş bir korku endişe huzursuzluk..

hayat bazen ne kadar yoruyorsun..
ve hep aynı kişiye zor yerden soruyorsun...

8 Ocak 2015 Perşembe

can .. değer.. Charlie.. metin.. ceylan.. canıtın kanat altına al beni...



bahcedeydiler pazar gunu..
sarilmis .. ayakta uyuyorlardi..

dün uzun zamandır ilk defa bir haber progŕami izledim.. ancak 5 dakika sürdü siyasetçi ve gazetecilerimize katlanabilmem..
sonrasında yabanci kanallarda izledim..
charlie hebdo baskınını..
onlar da cok naif..

öldürülenlerden ikisi arkadaşıymış birisinin
-çok iyi çok düzgün insanlardi dedi..
icimden iyiliklerini yeterince vurgulamadı.. ayrica 2yi 12yi kim umursar ki diye geçtiğini farkettim..
kisi olarak hic değerimin olmadığı topraklarda yasamak
bu hale getirmiş..
değersizlestirmişim kendim gibi üreten.. çalışan.. kimseye karışmadan ihtiyacı olana yardıma koşturmaya çalışan .. aşırılığı elestiren.. yaşama değer veren basit insan olma halini.. başkasının gözünden görmeyi öğrenmişim..
çünkü bizi sayıyla vermemisler ki buraya.. zaten de azız..
ayrıca..
onbinlercemiz bir reza bir ebrugunds bebeği etmiyoruz..
berkin mesela.. milyonlarca kere soruldu uyarıldılar..ya berkin diye.. tınn..
alnına silah dayayıp üzül ulan denmez ki..
velev dedin.. ben gözlerinde en ufak bir hüzün oluşacağındsn şüpheliyim.. siz? korku belki ..
nadiren sık ulan meydan okuması..
cünkü bazılarına biz degersiziz de bir coğu kendini de değersiz görüyor..

insana kaçınılmaz ikincil kayip hatta ucuz sarf malzemesi muamelesi ve degeri verilen topraklar.. ve devlet politikalarının kişilerce benimsenmesi ..

ceylan cocugun devlet gözünde degeri 28bin küsur..
o ďa manevi degil..
yani evlat kaybetmenin acisi ..
sıfır..
bassagligina bile gerek yok ..
zaten orda ne işi vardı..
çobansan çobanlığını bil di mi..
koyununa bak.. ne işin var bomba dürtüyorsun..

ekranda..
kalemleriyle meydanlari dolduran insan kalabalıklari..
öylece duruyorlar..
korkmadık demisler.. pankartlarda..
not afraid..
aslinda bosuna öldürmeyin sindiremezsiniz demek o..
ben de kafamı ekrandan sokup.. ama anlatamazsiniz demek istedim..

istanbul kara teslim..
millet yarın okullar açık mı kapalı mı derdinde..
dünyanin bir cok ülkesınde insanlar sokaklara dokulup saygi duruşu gerceklestirdi..
bizde tık yok..
bir tek çağrı görmedim..
ama yabancılar geziden söz edince.. eoo superdi değil mi..
bu ruh halini anlamıyorum..
ben çok utanırım mesela..
bedenimle gidemediğim acı ve kayıp desteklerine..
yardımlara..

fransa bir diplomatik pot kırdığında ama..
hemen fransız malı beyaz ev aletlerini..
bayrağını filan yakmaya koşan bir hazır kalabalık vardır..
fransa sasima sabrımızı taşîrma demrye..

dün uzun zamandir yeniden demokrasinin tanımını duydum..
demokrası coğunluğun ülkeyi yönetmesi değildir dedi konuşmacı..
var olan anayasa çerçevesinde..
çogunluğun seçtiği siyasetçilerin toplumu yönetmesidir..





sorun bizim anayasamızda..
200 yıl once yazılan abede ve fransa anayasaları 12 14 maddelik..
bir kaç sayfa kağıt..

her ikisinin başında ..
Biz Halk diyor..
Halk ...

bizimki delik deşik igdiş edilmis kalın kalın kitaplar..
halkı değil devletin bekasına bakıyor..

galiba işin sırrı bu..
az òz..
insansın
vatandaşsın..
bu topraklar içinde senin her türlü hakkını korumak zorunda seni yöneten.. diyor mu anayasan.. şerhsiz ama'sız zaten'siz
budur özü..



bunu gencecik yaşında dövülerek öldürülen gazeteci metin'e veya annesine söylemek isteyen var mi?

can değersizleşince..
diyorum.. ve cümleyi bağliyamıyorum..



o yüzden şu kedilere bakıyorum
daracık tünekte ayakta.uyurken sarılan..
Kedi sıcağına ihtiyaç duyuyorum..

posted from Bloggeroid

2 Ocak 2015 Cuma

ummak beklemek düşünmek hatırlamak



uyumlu davranınca bir ritüel oturtmak zor oluyor hayata..
karakter çok..
huylar farklı..
hayat inişli çıkışlı..

3yıl önce xyler programlarını söylemez..
çekirdek gece programına hazırlanırken ..
erken bir saatte 18 gibi..
arkadaşları aileleriyle yemek yiyip de buluşmaya geleceğini söyleyince oluştu bizim kural..
koşarak sofra kurup erkenden..
yemekleri ısınmaya koyup..
xyleri aramıştım..
"derhal eve..
yemek yarım saate" diye..

bu yıl bir sürprizim vardı yemek dışında..
eski bant kayıtlarını dvd'ye kaydettirdim..
2004 2002 1999..

saat 6 da soframı hazır ettim
dvd dönüyordu..
ben dahil herkes şaşkın..

ne çok unutulmuş ne çok..
kamera ne tarafsız..
başkasının gözünden kendini görmek gibisi yok..

aslında bugün okuduğum bir cümle için geldim bu sayfaya..
'yılın ilk günü odalarda dolaştık nerede bozuk kırık ne var diye baktık tamir edilecekler listesi yaptık..
oysa hangi odanın nesi güzel ve onu daha dikkat çekici hale getirmek için ne yapmalıyız diye bakmak da mümkün .. ve daha keyifli olur..
demiş Elisabeth Goodman..

kimdir bilmiyorum..
ama ne güzel bir bakış açısı..

2014'ün son günü..
pozitif düşün.. diye bir nasihat verildi bana..
tutmaya çalışmayı düşünmek bile zor..
iyiye odaklanmaya çalışırım da genelde..
katkım ve önlemlerim olmadan sonucun iyi olmasını ummak da bana uymuyor..

kimdi 'umut' ile beklentiyi karıştırmamak gerek diyen..
en iyi o özetlemiş sanki..

posted from Bloggeroid

Follow my blog with Bloglovin