artık yılın amacı.. geçen yıl neler oldu ..
yapılacaklar listesi
ölmeden önce görmek istediklerim listelerim yok..
hatta kendimi bir şey için akit altına almanın bile tuhaf olduğu lüks zamanları yaşıyorum..
ama bir yandan da suyun akışıyla nazlı nazlı salınan bir yaprak gibi değil..
sıkıntıdan ölecek bir pencere insanı duygusu veriyor bu bana..
sanıyorum..
birşeyler konusunda hala gelişip değişirken.. çünkü durduramıyorum kendimi..
bir yandan da bunu yapmama lüksüm olduğunu hatırlamak güzel geliyor bana..
bişeycik istemiyor ve yapmıyorum..
depresif de değilim..
biraz soluklanacğım ki.. beni yakalasınlar diye bir duygu durum içindeyim…
egoda tavan noktasındayım anlayacağınız..
yapılacak herşeyi.. (yani benim yapmayı arzu edeceğim tarzda) herşeyi.. yaptım sanki..
iki noktaları bile ilk ben yaptım..
leyla erbil ancak geçen sene akıl etti.. =P
bir seyahat ve gitme arzusunun sonu yok..
bir onda sınır yok..
dahası yoruldum ay.. yılın son haftaları benim en sevdiklerimken..
bir sokağa çıkamadım..
iş ev bilgisayar..
bunaldım tabii..
herkeste merak uyandıran bir kursa gitmekteyim..
merak edecek bir şey yok..
mesleki bir yatırım artık benimki..
emekliliğimi planlıyorum.. =)..
iş yeri hekimliği kursuna yazıldım..
daha önce çukulata kursuna..
efenim.. yazı atölyelerine gitmişliğim var..
ama bildiğim.. kendinden kaçamadığın gibi.. diğerlerinden de kaçamadığın ortamlara girmenin..
beni bozduğu..
beni en iyi tanımlayan..
“sevdiğini bırak uzağa gitsin.. geri dönerse alıp götür daha uzağa bırak.. “..
yaptığım ve yapacağım her şey..
bugüne kadar olduğu gibi..
zamanından önce yapıldı.. ve zamanı geldiğinde benim de ustalık kazandığım noktada terk edildi tarafımdan..
sadece.. annelik.. blog yazarlığı ve hekimlik dışında..
kimbilir belki de yaşlanıyorum..
yaşlanmak.. bazı duyuların azalması ve keyiflerin de paralel olarak azalması demektir..
dokunma duyusu azalır okşa(n)maktan keyif almaz..
görü duyu tad azalır hepsi..
ama bence bunun dışında iyi yaşanmış bir hayatta..
bu bir doygunlukla da ilgilidir..
ben iyi yaşadım..
zira iyi okudum.. iyi dinledim.. iyi iletişim kurdum.. iyi gördüm.. izledim..
bir telaşsızlık halindeyim ..
okunabilecek en iyi kitapları okudum sanki..
sonuç olarak.. varolmanın dayanılmaz hafifliği ilk yazıldığında bir çıtır çerez okurdum..
bugünün saygı değer bir çok yazarının..elimdeki bir çok kitabı.. ilk basımı..
love story’yi çevrildiği yıl gördüm.. hem..
geçenlerde bir rak konsere gittim..
gençlerden biri .. beraber gittiğimiz genç dostun “yengemle” gidiyoruz demesi üzerine..
az bi şaşırmış.. onu anlattılar gülerek konseri beklerken..
ben rak severim dedim..
benim sorunum.. pink floyd ve ben ikimiz de gençtik.. ilk albümleri çıktığında..
gerçi roger walters yaşlandı.. ben hala gencim.. =P
lalemin “izlemezseniz küserim” kadrosuna atadığım..
english vinglish isimli bir film izledim...
bazen birbirini anlamadan dinlemekle ilgili dersler var..
anne olmakla ilgili sahneler var..
hayatın elden akıp gitmesiyle ilgili.. sahneler var..
ne çok içselleştirdim..
dinlemekle ilgili..
ve takdirle ilgili..
öz takdirlerimiz ne çok yükseldi farkında mısınız..
self estiiiiiiim dediğimiz..
zira etraftan takdir alabilen yok.. bari kendimi takdir edeyim diyor herkes.. ya da kendini takdir etmekten..
başkasına vakit bulamıyor mu nedir..
yine bir dostumdan alıntı yapacağım..
milletin “bokuna cila yaptığı “ zamanları yaşıyoruz..
olsun diyorum..
ben son nefesime kadar..
sitasyon vereceğim..
her izlemezseniz küserim dediğimde.. laleyi anacağım..
her birisinden duyup öğrendiğimi.. o kişiye kredit vererek anacağım anlatacağım..
ayrıca..
severek yaptığım birşeyi bir başkası da yaptığında..
ben bunu zaten yapmıştım ki demeyeceğim..
benden gördüğü halde benden hiç bahsetmediğinde bile.. demeyeceğim..
bana zevk veren bir şeyin ona da zevk vermiş olmasından mutlu olacağım..
twitterda bazı köşe yazarı analistler var
sadece kendi yazılarının bağlantıları ve kendi teorilerinin adreslerini verip duruyorlar..
bir başlarına almanac ya da ev işleri ansiklopedisi gibiler..
almanac gibi kadınım ama onlardan olmayacağım..
ben böyle saça saça..
yaşamaya devam edeceğim..
bu yıl bitiyor ya..
dilek dilemek gerek ya..
ben sadece..
bu yıl gençlerden güldür beni.. diyorum..
kibeleye evrene dilek ağacına ve kuyularına ve hatta trevi çeşmesine..
not… bu yazı birbiriyle çelişen bir çok deyiş içermektedir..
dokunursa eczacıdan bir dramamine tablet isteyin.. baş dönmeniz geçsin..
listem yok tek bir anı ekleyeceğim bence..
bana iyi gelecek çünkü…
“çocukken ehhhh ama yeter bi sus artık diye tepeleme arzusu duyuracak kadar şikayetlendiğinde....
vıyaklayıp sabrımı tükettiğinde yiyip bitirdiğnde..
iki parmağımı bacakmışlar gibi . elinin ucundan yürütmeye başlardım çekirdeğin..
o uçtan başlamayı.. tıptan öğrenmiştim..
ağrıyan noktadan en uzaktan başla derdi propedötik kitabı..
her adımda.. aynı şeyi söylerdim..
“empati sempati empati sempati empati sempati.. diye yürüyen parmaklarım ağrıyan ve çocuğu ciyaklattıran noktaya geldiğinde..
öperdim yumuşacık..
bu yavaş ve monoton davranış bana da iyi gelirdi.. çocuğa geldiği kadar..
ve ben ağrıyan noktaya geldiğimde ikimiz de sakinleşmiş olurduk…
bu yavaş ve teslim oldum tamamen seninle ilgiliyim davranışının iyi geldiğini..
deneme yanılmayla..
çocuklardan öğrendim..
dün akşam..
bu kendime attığım yılın son kazığı nedeniyle..
kurs yani.. çok sıkılıp bunalıp lanetleştiğimde..yanıma her geldiğinde söylendim çekirdeğe..
söylenesim var açılımı altında. şikayetlendim durdum..
çekirdek ..
(nasıl su gibi bir genç kadın artık o bilseniz..)
yerinden yavaşça doğruldu..
yanıma geldi..
bunu hatırlıyor musun dedi..
ve elimin üzerinden iki parmağıyla yürümeye başladı..
empati sempati diyene kadar..
bu çocukluk ritüelini unutmuştum ben..
ve nasıl iyi geldi..
nasıl keyiflendim..
bittiğinde gıdıma gömüldü öptü.. dur dedirtecek kadar çok sayıda..
ama demedim dur diye..
nasıl iyi geldi..
bu senenin son anısı olarak buraya nakledilmesi gereken bir duygu anı idi..
naklettim bitti…...