30 Aralık 2013 Pazartesi

telaşsızlık hali.. atalet ve yılın sonu ve başı ve filmler ve keyifler..



artık yılın amacı.. geçen yıl neler oldu ..
yapılacaklar listesi
ölmeden önce görmek istediklerim listelerim yok..

hatta kendimi bir şey için akit altına almanın bile tuhaf olduğu lüks zamanları yaşıyorum..
ama bir yandan da suyun akışıyla nazlı nazlı salınan bir yaprak gibi değil..
sıkıntıdan ölecek bir pencere insanı duygusu veriyor bu bana..

sanıyorum..
birşeyler konusunda hala gelişip değişirken.. çünkü durduramıyorum kendimi..
bir yandan da bunu yapmama lüksüm olduğunu hatırlamak güzel geliyor bana..

bişeycik istemiyor ve yapmıyorum..
depresif de değilim..
biraz soluklanacğım ki.. beni yakalasınlar diye bir duygu durum içindeyim…
egoda tavan noktasındayım anlayacağınız..
yapılacak herşeyi.. (yani benim yapmayı arzu edeceğim tarzda) herşeyi.. yaptım sanki..

iki noktaları bile ilk ben yaptım..
leyla erbil ancak geçen sene akıl etti.. =P

bir seyahat ve gitme arzusunun sonu yok..
bir onda sınır yok..
dahası yoruldum ay.. yılın son haftaları benim en sevdiklerimken..
bir sokağa çıkamadım..
iş ev bilgisayar..
bunaldım tabii..

herkeste merak uyandıran bir kursa gitmekteyim..
merak edecek bir şey yok..
mesleki bir yatırım artık benimki..
emekliliğimi planlıyorum.. =)..
iş yeri hekimliği kursuna yazıldım..

daha önce çukulata kursuna..
efenim.. yazı atölyelerine gitmişliğim var..
ama bildiğim.. kendinden kaçamadığın gibi.. diğerlerinden de kaçamadığın ortamlara girmenin..
beni bozduğu..

beni en iyi tanımlayan..
“sevdiğini bırak uzağa gitsin.. geri dönerse alıp götür daha uzağa bırak.. “..

yaptığım ve yapacağım her şey..
bugüne kadar olduğu gibi..
zamanından önce yapıldı.. ve zamanı geldiğinde benim de ustalık kazandığım noktada terk edildi tarafımdan..

sadece.. annelik.. blog yazarlığı ve hekimlik dışında..

kimbilir belki de yaşlanıyorum..
yaşlanmak.. bazı duyuların azalması ve keyiflerin de paralel olarak azalması demektir..
dokunma duyusu azalır okşa(n)maktan keyif almaz..
görü duyu tad azalır hepsi..

ama bence bunun dışında iyi yaşanmış bir hayatta..
bu bir doygunlukla da ilgilidir..

ben iyi yaşadım..
zira iyi okudum.. iyi dinledim.. iyi iletişim kurdum.. iyi gördüm.. izledim..
bir telaşsızlık halindeyim ..
okunabilecek en iyi kitapları okudum sanki..
sonuç olarak.. varolmanın dayanılmaz hafifliği ilk yazıldığında bir çıtır çerez okurdum..
bugünün saygı değer bir çok yazarının..elimdeki bir çok kitabı.. ilk basımı..
love story’yi çevrildiği yıl gördüm.. hem..

geçenlerde bir rak konsere gittim..
gençlerden biri .. beraber gittiğimiz genç dostun “yengemle” gidiyoruz demesi üzerine..
az bi şaşırmış.. onu anlattılar gülerek konseri beklerken..
ben rak severim dedim..
benim sorunum.. pink floyd ve ben ikimiz de gençtik.. ilk albümleri çıktığında..

gerçi roger walters yaşlandı.. ben hala gencim.. =P

lalemin “izlemezseniz küserim”  kadrosuna atadığım..
english vinglish isimli bir film izledim...
bazen birbirini anlamadan dinlemekle ilgili dersler var..
anne olmakla ilgili sahneler var..
hayatın elden akıp gitmesiyle ilgili.. sahneler var..
ne çok içselleştirdim..
dinlemekle ilgili..
ve takdirle ilgili..

öz takdirlerimiz ne çok yükseldi farkında mısınız..
self estiiiiiiim dediğimiz..

zira etraftan takdir alabilen yok.. bari kendimi takdir edeyim diyor herkes.. ya da kendini takdir etmekten..
başkasına vakit bulamıyor mu nedir..

yine bir dostumdan alıntı yapacağım..
milletin “bokuna cila yaptığı “ zamanları yaşıyoruz..

olsun diyorum..
ben son nefesime kadar..
sitasyon vereceğim..
her izlemezseniz küserim dediğimde.. laleyi anacağım..
her birisinden duyup öğrendiğimi.. o kişiye kredit vererek anacağım anlatacağım..

ayrıca..
severek yaptığım birşeyi bir başkası da yaptığında..
ben bunu zaten yapmıştım ki demeyeceğim..
benden gördüğü halde benden hiç bahsetmediğinde bile.. demeyeceğim..
bana zevk veren bir şeyin ona da zevk vermiş olmasından mutlu olacağım..

twitterda bazı köşe yazarı analistler var
sadece kendi yazılarının bağlantıları ve kendi teorilerinin adreslerini verip duruyorlar..
bir başlarına almanac ya da ev işleri ansiklopedisi gibiler..
almanac gibi kadınım ama  onlardan olmayacağım..

ben böyle saça saça..
yaşamaya devam edeceğim..

bu yıl bitiyor ya..
dilek dilemek gerek ya..
ben sadece..
bu yıl gençlerden güldür beni.. diyorum..
kibeleye evrene dilek ağacına ve kuyularına ve hatta trevi çeşmesine..

not… bu yazı birbiriyle çelişen bir çok deyiş içermektedir.. 
dokunursa eczacıdan bir dramamine tablet isteyin.. baş dönmeniz geçsin..

listem yok tek bir anı ekleyeceğim bence..
bana iyi gelecek çünkü…

“çocukken ehhhh ama yeter bi sus artık diye tepeleme arzusu duyuracak kadar şikayetlendiğinde....
vıyaklayıp sabrımı tükettiğinde yiyip bitirdiğnde..
iki parmağımı bacakmışlar gibi . elinin ucundan yürütmeye başlardım çekirdeğin..
o uçtan başlamayı.. tıptan öğrenmiştim..
ağrıyan noktadan en uzaktan başla derdi propedötik kitabı..
her adımda.. aynı şeyi söylerdim..
“empati sempati empati sempati empati sempati.. diye yürüyen parmaklarım ağrıyan ve çocuğu ciyaklattıran noktaya geldiğinde..
öperdim yumuşacık..

bu yavaş ve monoton davranış bana da iyi gelirdi.. çocuğa geldiği kadar..
ve ben ağrıyan noktaya geldiğimde ikimiz de sakinleşmiş olurduk…
bu yavaş ve teslim oldum tamamen seninle ilgiliyim davranışının iyi geldiğini..
deneme yanılmayla..
çocuklardan öğrendim..

dün akşam..
bu kendime attığım yılın son kazığı nedeniyle..
kurs yani.. çok sıkılıp bunalıp lanetleştiğimde..yanıma her geldiğinde söylendim çekirdeğe..
söylenesim var açılımı altında. şikayetlendim durdum..
çekirdek ..
(nasıl su gibi bir genç kadın artık o bilseniz..)
yerinden yavaşça doğruldu..
yanıma geldi..
bunu hatırlıyor musun dedi..
ve elimin üzerinden iki parmağıyla yürümeye başladı..
empati sempati diyene kadar..
bu çocukluk ritüelini unutmuştum ben..
ve nasıl iyi geldi..
nasıl keyiflendim..
bittiğinde gıdıma gömüldü öptü.. dur dedirtecek kadar çok sayıda..
ama demedim dur diye..

nasıl iyi geldi..
bu senenin son anısı olarak buraya nakledilmesi gereken bir duygu anı idi..
naklettim bitti…...


Image Hosted by ImageShack.us

25 Aralık 2013 Çarşamba

yazı odası.. hayalci.. illüzyonist.. atalet ..canıtın ve diğerleri..

aslında önüme bir boş kağıt bir kalem bırak.. konu bile verme..
ya da bir boş sayfa.. ver piside..
dedim ya konu verme..

biraz durur.. sonra büyülenmiş gibi.. başlarım ben yazmaya..
ben beni bilir beni yazarım..

ama benin içinde çok ben var..
üzeri insan benle kaplı bir mozaiğim ben..

çok hayallerim var..
inanamazsın nasıl detaylandırırım..

misal dün de manisaya yerleştim..
bir ev kiraladım..
minik bir bahçesi olan..
güzel şeyler veya keyifli şeyler merkezi açıverdim ayak üstü..
binbirdirekli bir merkez hazırladım..
anlattığım çıtırların bile.. ağzı sulandı..
ne zaman gidiyoruz dediler..

ufak bedellerle kurulur güzel şeyler keyifli şeyler..
ayrıntılarda gizlidirler..
gerçekleşecek kadar elle tutulur ayrıntılar koyacaksın.. gıcırdayan parkeleri.. perdelerin arasından sızan gün ışığını..
mutfaktan gelen kektir kahvedir çaydır iç ısıtan kokuları.. dışarda yağan yağmurun pıtırtısını ihmal etmeyeceksin..

keyif kişiden kişiye değişir .. elbet..
ancak keyif çekicidir..  çekici gelir..
bir anda neden benim de böyle bir keyfim olmasın der insan kişi..

şaşırmayın..
diyelim hiç turşu sevmeyen birinin.. iştahla turşu yiyen birinin karşısında dururken aniden uzanıp bir turşu kaptığını görmediniz mi hiç..
atar ağzına..
bu sefer yanılmayı.. aniden turşudan tereyağlı pilav lezzeti almayı bekler gibidir..
sonra yüzünü buruşturur..
ağzı yanar.. dişi kamaşır bir telaş.. onu yutmaya.. çıkarmaya uğraşır.. göğsünü yumruklar.. öksürür..
su yetiştirirsin sofrayı sohbeti turşuyu bırakıp..
iyi misin dersin..
ama sen sevmezsin ki dersin..
“ne bileyim çok keyifle yiyordu” der..

sahi hiç yaşamamış olamazsınız değil mi..
çünkü benim çok başıma gelir..
bunun sadece bana mahsus bir eziyet olması beni öfkelendirir bak..

ortalık durulur..nihayet..
o arada turşuyu yiyen çoktan kalkıp köşeye geçmiş..
sofra dağılmış.. bitmiştir..
sana ortalığı temizlemek kalır..

ya da aksi vardır..
ille sen de tad.. benim keyfimi diyenler..
ben turunç sevmem..
evet bilebilecek kadar yaşadım yerin üzerinde..
net biliyorum ne bana keyif verir ne vermez..
hangi renk hangi koku..
hangi tarz..

yok ille bir dene.. uzatır .. yaşam durur sohbet durur.. herkes reddederek ortamı bozan sana bakar.. odaklanır..
anlarsın.. tatmadan koklamadan.. suratını buruşturup.. bööö demeden vazgeçiremeyeceksin..
kadere lanet okuyup..
denersin..
abartılı..
bana göre değil.. dersin demiştim dersin..
ama ağzının tadı.. burnunun direği.. ruhunun bir notası çıtlamıştır..

sen sonucu bildirene kadar durmuş olan hayat..
yeniden akmaya başlar..
sen çıtkırıldım vaziyette orda duruyorsundur..
artık odak değilsin ya.. gizlice gider.. yalnız bir yer bulur düşünürsün neden diye..
neden insanlar böyle..
sonra aniden farkedersin..
bu ille’ cilerle.. pıt diye turşuya dalanlar aynıları..
üstelik bir özellikleri daha var..
onlar aynı zamanda hep biz diye konuşanlar..
biz deyince.. bölüşme hakkı doğuyor diye mi..
ama bak ben de veriyorum işte biz diyorum diye düşündüklerinden mi..
yeter ki hayatta onların dahil olmadıkları bir an gerçekleşmesin..
mümkünse..
mümkünse.. elleri kolları kulakları aracılığıyla  ve şimdi de sanal alanlarda ulaşabildikleri heryere ulaşsınlar..

sen şaşkın.. tek kişi..
bir de hayal gücün.. onun hedefinden kaçamazsınız..

sen daha içinde hissetmeye..
ağzında tadı hayal etmeye çalışır ve anlatırsın..
inci gibi dizersin..
“şu odası daha bir karanlık ..
ahşap koyu renk kitaplıklar .. ortasında bir eski masa.. üzerinde banker lambası dedikleri lambadan..
etrafta loş masada net bir aydınlık..
orası yazı merkezi olur..
hatta kapısını bile ses geçirmez yaparız..
yazacak yerim yok diyen gelir orda yazar..”
“arkadaki büyük odaya .. hani bahçeye bakana.. kocaman bir masa.. orası üretim merkezi..
mutfağı da büyüteceksin..
çukulata kursu neden olmasın evet kurs vereceksi mesela..”
diye elini kolunu sallar ve bir dünya yaratırsın..
dinleyenin gözü önünde..

o karanlık odadaki masaya kurulur.. koltuğa iyice bir yaslanır ..
şöyle kedinin yerleştiği gibi.. kımıldanıp inceden.. koltukla beden arasında hiç yer kalmayacak gibi.. yerleşir.. dinleyen..
bir diğeri kapıyı çekip çıkan olur..
yerleşmiş olanı yalnız bırakıp yazı odasını kullanmasına izin veren olur..
paralel zamanda hayat akmaya başlar..

illüzyonistler.. bir hareket..
gaz toz ve gürültülü bir müzikle ve tek hareketle bir dünyayı yok ederler..
sen mırıl mırıl yaratırsın..

sonra biri senin hayalini duyar dinler..
aslında hiç işi yoktur yazmakla ..
ya da ilk kez duyuyordur..

ama bir bakarsın..
kuruvermiş yazıvermiş yapıvermiş..
üstelik hiç bir keyif de almamış..
hatta neden bunu yapıyorum ki diye soruyor kendine..
hayal arakçısı..

misal birileri senin için bir şey hayaller.. bir güzellik düşünür..
bir bakarsın.. biri daha ortak olmuş..
aynısından.. ucundan..

böylesi de var..
bakarsın senin için hayallenene..
ııh o sen ya da senin değil artık..

ver bana bir beyaz kağıt ya da boş sayfa sana insanları anlatayım..
nasıl severken öldürürler..
hırpalarlar..
sonra da sen kapris yapıyormuşsun gibi üste çıkarlar..
egoistmişsin gibi.. davranırlar sana..
kendi manipülasyonlarını es geçip.. insanları ite ite..
acındırarak.. nasıl istedikleri kıvama getirdiklerini göz ardı ederek..
birden “insanları yönetemezsin.. kontrol edemezsin şekerim.. “ diye ders verirler sana..
ben net biriyim aslında..
karmaşık ama net..

güzel ve keyifli şeyler avcısı biriyim..
oturup onların yaptıklarının çetelesini tutmak bana uymaz..
o gereksiz şeyler avclarının işi..
o yüzden asla haklı çıkamam böyle gündelik tartışmalarda..
umurumda değildir zaten haklı olmak aslında..

ben güzel ve keyifli şeyler avcısıyım. avlanacak güzellik yoksa.. hayalcisiyim..
ama net olduğumdan..
o keyifler bana özel olmalı..
ya da ben dağıtmalıyım.. bak bu keyif bana geldi ama düşündüm bu senin de keyfin.. o zaman hadi bölüşelim demeliyim..

yoksa..
“a güzelmiş.. hoşmuş” deyip keyfin ucundan ortak olmaya
hani kedinin sıkı sıkı sürtündüğü gibi sürtünmeye başlarlarsa..
“aa al şekerim” der bütün keyfi veririm..
bir hareketle bir dünya kurarım ben..
tek parmak hareketiyle bağışlar arkamı dönerim o yarattığıma..
kolaydır çünkü yeniden yaratabilirim..
hiç ellenmemiş bir alan..

içim soğur benim..
çok çabuk olmaz..
toleranslıyımdır..
hele dosttur candır samimidir diye ..
yaftaladıysam..
alttan gelen sinyalleri de okumam ben..
gözlerimi yumarım sıkı sıkı..

ama sonra..
tek hareketle bir adım öteye giderim ben..
sana bir adım görünen benim için dünyanın ucudur..
hayalciyim çünkü ben..

ama hayallerimi .. ne kadar etkili anlattığımı bilecek kadar..
onun yaptığı etkiye verilen doğru ve yanlış..
iyi ve haset.. şımarık ve kıskanç  tepkileri görecek kadar..
deneyimliyim de..
hayallerim nesneler hakkında..
insanlardan çoktan vazgeçtim..

*************

bu yazıda turşu turunç ve yazı odası tamamen öylesine..
söylememe gerek yok değil mi..

ve bu yazı.. belki herkese belki kimseye dokunmuyor..
dedim ya bana bir boş sayfa ver.. bir de kalem….
yazarım ben..





Image Hosted by ImageShack.us
Follow my blog with Bloglovin