27 Şubat 2013 Çarşamba

sabah erken.. kuyruk sıkışması.. ahkam.. ah canıtın.. ve diğerleri..

sabah erken uyandığımın fakında olarak uyandım..
ama o sağdan sola dönsem..
yatağairaz daha yayılsam uyanışlarından değil..
cin gibi bir uyanış..
saate baktım daha beş..

barınamadam yatakta..
çıktım.. kalktım yani..

kahvemi hazırladım..
çıplakayakladolandım evde biraz..
sesetmeden ışık açmadan yapılacak birşey bulamadım..
kitabımı aldım elime..
hüzünlü birlimonlu kek öyküsü anlatıyor..
ilginç bir kitap..
en azından yemeğin içindeki duyguları anlatan bir kitap olduğu için güzel..
ramenli filmi anımsatıyor bana..

hani kızın ilk başarılı ramen çorbasını içen herkes ağlamıştı ya..

yanından geçtiğimiz..aynı mekanda durduğumuz insanların bilinçaltı seslerini duyabilsek ne kadar yorucu olurdu..
ben mesela ne çok yorardım etrafımdakileri..

yemek yerken..
pişirenin her duygusunu anlasak..
ne kadar yorucu olurdu..
hele ben gibi..
içselleştirme şampiyonuysanız..

ama içselleştirmede seçiciyim son zamanlarda..
onu da söylemeden geçmeyim..

sonra..
kahvem elimde..
şalım omzumda..
ve ayaklarım hala çıplak olarak..
biraz redıra baktım..
beş altı gündür netle ancak..bir ilişki içindeyim..
epeyce yazı birikmiş..

birince..
bir pencere vardı..
dümdüz ağaçlardan oluşan bir koruya bakan..
içerinin dışarıdan daha sıcak olduğunu gösteren buğulu camlardan.. yeşile açılan bir fotoğraf..
içerde hemen camın önünde pas rengi örtüsüyle ufak bir masa..
kocaman bir fincan..
bir kitap..

hani bir otursan..sanki hiç kalkmazsın o masadan..


oysa..
ne kadar benzer..
yeşile açılan bir evi..
her fırsatta bırakıp gidiyorum..

başka yaşamlara açıldığı için güzel o fotoğraflardaki pencereler..

sonra herşeyi ertelediğini anlatan ve yazının sonunda..
ertelediklerine baş göz gönül koymadığından ertelediğini keşfeden.. bir kadının yazısını..

derken..
kendi stilini bul ve yapış diyen bir yazı..
bırak başkalarının süper düzenli..
mükemmel yaşam karelerine bakmayı.. karenin dışında inan hiçbirşey mükemmel değil..
diyen bir yazı..

ne çok ahkam yutturuluyor bize..
kraft bloğu okuyoruz alt tarafı..
herkesin sadece gönül koyduğu şeyleri yaptığı..
kendi stiline yapıştığı..
hiç bir yere gidilmeyen..
sorumluluk yükümlülük olmayan dünyaya kaçış özlemi ne kadar yaygın..

benimse derdim tek.. çözümüm tek..
canıtının kanadına yapışamamak..
ve canıtının kanadına yapışmak..



o istemeden okuduğum ahkamlar..
özellikle şahsıma uygun bedende benim için  kesilenler..
"tam elime zımbamı almıştım ..geldi..yapamadım istediğimi.. " dediğimde..
sen de yap.. bırak geleni..
reddet.. diyenleri..

yaşam koçlarını..
burdan bilgilendirmek istiyorum..
hepsini biliyorum..
dediğiniz ve diyeceklerinizin..
çözümlerinizin..

herkesin sadece gönül koyduğu şeyleri yaptığı..
kendi stiline yapıştığı..
istemediğin hiç bir yere gidilmeyen..
sorumluluk yükümlülük olmayan..
kendi istediğini yaptığın.. sadece kendi istediğini.. ve istediğin zamanda..
dünyaya kaçış özlemi ne kadar yaygın..
dinlemek bile istemiyoruz yapılamamışları ve diğerlerini..

benimse derdim tek.. çözümüm tek..
canıtının kanadına yapışamamak..
ve canıtının kanadına yapışmak..
çözümsüzüm o yüzden..
ahkamları vestiyere alayım..
bu da el yapımı.. vintıc ahkam emanetfişiniz.. çıkışta ahkamınızı alınız..
fişimi veriniz..

yazasım geldi.. bugün.. epeydir..
sözcük yormuyorum..
yazıyorum arada bişeyler.. şikayetten başka bir sözcük dizisioluşturamıyorum..
teselliyi de ş,kayet kadar..
uzak ve soğuk görürüm..
yazdıklarımın içinde ben yokum..
farkediyorum..

yorgunum..

bugün.. bu sabahın köründe..
kapısı açık..
hatta kapısı olmayan mutfağımda oturup..
sokak lambalarının sönmesine..
havanın aydınlanmasına..
bulutlu az gözü yaşlı bir sabahın başlamasına tanıklık ederken..
asla yanlış anlaşılmasın "enerjik" değil ama..
yazabilecek.. klavyeden doğru tonu çıkarabilecek durumda hissettim kendimi..
o yüzden açtım note pad'i..
derken.. leke geldi..
kafa attı gene ayağıma..
bir kafa.. bir kuyruk.. bir kafa bir kuyruk.. yine kuyruk..
kalkıp kapıyı açtım..
kuyruğunu sıkıştırmamayı başardım.. arkasından kapatırken.. yine..

bu eve geldiğinden beri ..
kapıyı arkasından her kapatışımda..
o kuyruğa dikkat etmedeyim..
sıkışmasın diye..

sıkışmasın kimse diye..
hep dikkat ediyorum..

pek yorgunum aslında..sabahın köründe..
pek sıkışığım ..
uzun zamandan beri..



Image Hosted by ImageShack.us

23 Şubat 2013 Cumartesi

şehzade çayı.. hibiscüs.. düğümlere üflesinler.. zemberek kuşu.. ve diğerleri..

çok fonksiyonlu..
runner.. tête à tête amerikan servis bir arada diye yazıyor yan sütunda..

geniş sütunda ise..
memleketimden insan manzaraları..
paylaşılan karikatür yoğunluğu arttı..
akıllı insanlar karikatüre mizaha sığınırlar ya böyle zamanlarda..

adamın beli ağrıyormuş..
istanbulda..
hem de daha yirmiyedi yaşında filan..
gitmediği kimse kalmamış geçirememişler..
kimlere mesela.. iki kez aynı bel çekici ye sonra bir de başkasına..
neyse şimdi iyiymiş..
kuyruk yağı ile kuru üzümü karıştırıp beline bağlaması söylenmiş yapmış onu..
süper gelmiş..
de idrar kaçırmaya başlamış..

bi telaş bende..
omur iliği baskını yedi yiyecek..
amanin diye..
hayır çünkü tüm bunları yapmış sekiz aydır ve sonunda gelmiş..
bana gelmiş..

top bende yani..
tetkiklerini yapıyorum..
bişey de çıkmıyor..
çıkanların da oturacak yeri yok fikir almıyor bilgi dahilinde.. 

diğeri mi..
o, sondayı çıkarmaya kalktığımda..
dört gün daha kalsın diyor..
neden diyorum..
birşeyi test edecekmiş..
neden kendine test yaptığını anlamıyorum..
zaten yapılmış testler var..
onbinlerce kişinin takiplerinden öğrenmişiz bunları..
hangi sonda ne kadar kalınca noluru biliyoruz yani..
hem bilen ben olmalıyım değil mi bu ilişkide..
hem bilim bu değil mi..
aynı ortamda aynı ortak özelliklere sahip öğelerden alınan dataların .. 
hesaplanması..
hem aynı hasta değil mi..
bana einsteinin anektodlarından bahseden..
atomu parçalamış da..
şimdi insanın içindeki 450 atom bombalık..
enerjiyi..
kullanmasını öğrenecek ve kendini iyileştirecekmiş..

karikatür vardı geçen..
bir kadın diğerine "bana ..... dedi amaaaaa"diyordu aşk dolu bir ifadeyle ..
diğeri de herif seni kekliyor özdemir asafı da alet ediyor diyordu..
o düşüyor aklıma..

selgin benden daha sabırsız evet..
eh ne olsa bir rahibe okulu terbiyesi var benim üzerimde..
ondandır fark ..
ve hem de on yıllık bir fark nerden baksan..
dünya üzerinde ..
değişiklikler yaratır düşünce inanç ve tahammül sistemlerinde..

ben ancak kaybettim sabrımı..
vah ki ne vah..

akşam..
telefonumdaki cipies kadın sesini dinleyerek istanbulun dağlarında varoş içi lüks villalarında..
ki en çok da bu güldürüyor beni..
kapılarındaki güvenlikler..
hani arkası sefilhane villaları..
yüksek duvarlar arkasındaki kendilerince yaşamı..
eğer bir topluca hezeyan olsa..
o güvenlikler..
ki çoğu da zaten alt mahallede oturuyorlar..
koruyacakmış gibi..

beyoğlu kaçtı??
5 yedi eylül müydü.. beş 6 mı hep karıştırırım..

işte o ormaniçi varoş ortası lüks yere bıraktım bir çekirdek grubunu..
yağmur altında az aydınlatılmış yerde..
cipies.. kadın sesi.. konuştu yol boyunca tuhaf tercüme edilmiş programdan anlatım bozukluğu dolu yol tariflerini..
onun da kadın sesi olmasını istemiyorlarmış duymuş muydunuz..
ama benim yüzümde artık bir gülümseme mi risus sardonicus mu ne var bilmiyorum ben..

düğüm düğümsün ey halkım..
belime kuyruk yağı saıp..
runner üzerinde  tete a tete yemek sefaları yapıyorsun..
şehzade çayınla çakralarını açarken..
guglanımdan ucuz avrupa tur biletleri alıyorsun..
tahtaya vurup aman maşallah ne kolay yer bulduk diyorsun..

düğüm düğümsün..
einsteinla enerjiyi aynı cümlede kullanıp..
bilgin olmadan bedeninle ilgili fikir üretiyorsun..
hiç anlamı olmayan..
iğne yapılma süresine kendince bir anlam yükleyip..
onu benim anlamamı bekliyorsun..

düğüm düğümsün halkım..
bir yanda.. penguenden uçan kuşa sahip çıkmaya çalışırken..
diğer yandan gedeolarla savaşırken..
anayasayla ilgili değişikleri tarışıp..
açık oturumlarda e mail ile soru atıp..
cevabı twitlerken..
ahmet kayadan şarkılar dinliyorsun..
ağrıyan başına..
çiğnenm,ş ekmek sarıyor..
olmadı anevrizmam patlamış olabilir diye ön tanıyla doktora koşuyorsun..
bazı resimler görüp modilyaninin kadınlarına benzetebiliyor..sekiz marta kadın eğitim programları düzenliyor.. 
ama aile denilen dinamiğim seni ezmesine izin veriyorsun..

düğüm düğümsün halkım..
üstelik şehzade çayı bile içmeden böyle olabiliyorsun..
ne diyeyim ben en iyisi..
hay düğümlerine üflesinler ..diyeyim..

ben mi ..
ben iyiyim süperim hatta..
elimde iriş crimim..
yanında amerikın kahvem..
fransız krepleri yutuşturuyorum..
ingiliz çestırfildimde oturmuş..
yüzümde..
domates maskem..
üzerimde.. eşortmanlarım.. ayağımda çetiklerim..
elimde bir türk yazardan orta doğu öyküleri okurken..
fonda..
mor ve ötesi çalıyor..
deli diye.. 
"bir yarım akıllı, bir yarım deli
dört yanım akıllı, bir yanım deli
herkes akıllı, bir ben deli
bir ben deli, bir ben deli..."
bağırıyorlar yumuşak ve hafif tarazlı.... ne de güzel..

onar bağırıyor.. bana iyi geliyor..
zira bildiğim bir kör kuyu yok ki..
içine bağırayım..
millet top yekun kafayı yedi imdat diyeyim..
bildiğim bir kör kuyu yok ki içine ineyim..
zemberek kuşundaki gibi..
iyi hissedene kadar bi başıma oturayım.....

biterken.
the bloggessden alıntıladım..
xanax daha iyidir çünkü  xanax beni daha iyi bir anne yapıyor hadi şimdi  ... gidin.. " 


Image Hosted by ImageShack.us

22 Şubat 2013 Cuma

kırmızı giyip kırmızı topu yuvarla açılsın çakran. ya da enerjini patlat.. olmadı kibelemin selamı üstüne olsun...

Daha iyiye gitmek için..
Koç olsam ne derdim.. ne komut verirdim.. komutan olsam..
Düşün..
Oku..
Sorgula.
Geliş...

lütfen..
Dünkünden bi kırıntı fazla ol bugün..
Öğren yani..

Bak bi tek bunları yap..
Nasıl tadından yenmeyecek insan olacaksın…
Derdim..

Koşuyorum..
Tema şu araziyi kurtar diyo.. oraya..
Şu gıda gdolu diyolar buraya..
Ay kutuplar erimesin penguenler üşümesin.. ayılar buz kütlesinde sürüklemesin.. hop oraya..
Şunlar serbest kalsın..
Bloglar ellenmesin..
İnternet kapanmasın..
Tuhaf yasalar çıkmasın..
Annem..ne çok işim var..
Tık tık..
dünyanın bana ne çok gereksinimi var..
benim ne çok..
Ne çok depresyon nedenim var..

Ama greenpeace’e hayranım.. kart da gönderdiler bana artık.. dayanışmacı olarak..
Yalnız sabah akşam aramasalar telefonla süper olcak.. mailleri güzel..
Sen olmasaydın yapamazdık filan da..
Telefonlar biraz zamansız oluyor akşamın yedisi sabahın sekizi..
O saatlerde ben pek çevreci olmayabiliyorum..

Bu hafta sonu ben..
Ben mutfak dekore edeceğim bu hafta sonu evdeyim bildiğin..
Sonra kitaplık kurdu için.. bir Kraft üreteceğim..
Sessizliği dinleyeceğim zira..
Ev boş olacak ve ben buna çok gereksinim duyuyorum..
Cebi filan kapatacağım..
Er saatte açacağım belki bir kadeh vişne likörü olmadı kızılcık likörümü..
Okuyacağım.. pek keyifli bir okuma köşesi ürettim kendime..
Buduarda..

Belki Pazar sabah biraz eskici gezerim kim bilir..
Belki de gezmem..
Kalkar sahaf gezesim geldi der dolanırım sağda solda..
Kitaplar var almak istediğim listelerime bakacağım sağda solda..
Fotoğraflar var skenırdan geçireceğim..

Ben çocukken yatağımın durduğu köşeye duvara bir gün bişey yapmışlardı kıvrılmış kartonlardan balıklar kabarcıklar..
Yapıştırmışlardı..
Daha ergen bile değildim..
Ama geceleri yatağıma yatıp o balıkların kabarcıklarına bakardım..
Da bana bişey demezlerdi..
Biri yapmış..
Diğeri de benim duvara yapıştırmıştı..
Bana hiç bişey dememişti bu iş..
De..
Şimdilerde çok moda yeniden..
Her gördüğümde..
O yatağımın duvarına..
O güvenli alanıma götürüyor beni..

Dün gerçek anlamda gözlerimin yuvasında döndüğünü hissettim..
Bana gelen.. hasta ve hasta yakınlarının söylemleri nedeniyle..
Aysbergin rehabilitasyona gerek duyan ucu..
Bunca sıyırmışsa.. kalan kütleden kitleden korkuyorum ben..

öyle korktum ki bloğa yazamadım bana söylenenleri..
ama bi ara burası böyleyse la paix nasıl diye düşündüm .. derin derin..

Banu avarın yaşadığı apartmana taşınasım var..
Kapıya rasyonel mantıksız girilmez diye yazasım var..




Image Hosted by ImageShack.us

19 Şubat 2013 Salı

kontrol kalemi ile sıkılan vidalar.. anlam bozuklukları.. anlatım bozuklukları.. çakralar valla bak çakralar var bu yazıda bi canıtın yok..

bilinen yedi çakra var diyolardı..
alternatif tıp da kendini geliştirmeye karar verdi..
eh tıp gelişir de..
çakracılar ay pardon alternatif tıpçılar  gelişmez mi..

gelişir..
efenim meğer göz ardı ettiğimiz  önemli bir çakramız daha varmış..
ayak çakrası..
bizi bugüne çakıyor.. gelecekle ilgili planlarımızı geliştirmemizi sağlıyor muş..
bağlanabilir hale geliyor..
bağlantı kurabiliyormuşuz ol çakramız açık olunca..
ee..
ben de diyorum..
son bir iki aydır.. topuklu ayakkabı giymediğim..
yumuşak tabana geçtiğim için..
ayaklarım tak tak diye yere vurmadan yumyumuşacık basınca olmuş meğer hepsi..
yani ben ööle karar verdim..
ayak benim karar benim verdim gitti..

kesin benim topuk seslerim..
çakramı açıyomuş da haberim yokmuş..
muş diyorum çünkü çakramı bilmiyodum az biraz önce..
yoksa kesin yani.. 

neyse giydim topukları artık durduğum yerde sağlam..
ileriye dönük duracağım..

bak yazarken bile kendilerinden bahsettiğimi anladılar da..
ayak tabanlarımda bööle biri içten dışa (saat yönü) diğeri dıştan içe (saat yönünün tersinde) bir akım  oluştu sanki..
dönüyolar öle..

inanmıyor musun okur..
senin çakraların kapalıdır ondan  hissetmiyorsun.. kesin yani..
bak senin pankreasın da kirlidir şimdi..
onu açtırman lazım..
yok kuru temizleme efenim..
lağundride temizlenmez o pankreas..
kirlenir..
seni şeker hastası yapar..
(çamaşır makinesinin kalgonsuz halini düşün okur .. ne fecidir )
sonra sen uygun birini bulup da açtırmazsan temizletmezsen..
aman aman..
şekerin kalıcı olur da..
sen şimdi önce pankreasını temizlettirecek  birini bul..
sonra..
şeker ilaçlarını kes.. ki kolayca giresin komaya..
düşesin yollarda..
neyse..
ben  pankreasımı kibeleye emanet ettim..
yüksek yerlerde inandıklarım var benim organlarım tertemiz..
bi tek ayak çakralarımı unutmuşuz..
eh o kadar kusur olur..
onu da keşfettik zaten..
vurucaz ayakları yere..
patapatapata.. hani 
avemelerde.. bişey isteyip de alınmayan çocukların kendini karın üstü yere atmasından bir önceki tepinme hareketlerini yapıcaz...

kapı açık dursun diye taktı..
gerçekten taktı..

beş gün önce.. laf arasında söyledi..
üç gün önce..
elinde mor bir sümbülle söyledi..
bugün.. beş kişinin önünde..

takar ya patron..
neymiş aksaklıkları görürmüşüm..
ne gözse benimki.. 
kapının kenarından dışarı 90ar derece.. kuzey doğu- güney batı yönlerinde görüş açısı var..
ayrıca koridordaki on küsur odanın kapılarından içeri alt kattaki tedavi odalarından içeri de bakıcak sanki ..
oda kapısı açık olunca..
bilmiyor..
ayak çakralarım kapalı benim..

yok haksız demiyorum aslında..
zaten ben de..
tepinip.. ayak çakralarımı açmıştım..
yapılan hata nedeniyle..
hata dediysem.  tedavide uygulamada filan değil ha..
sadece zamanlamayla ilgili bişey..
haksız demiyorum..
hatta terör estiriyorum ama..
açık kapının..
etkili olamayacağı bir konu..
o yüzden taktı diyorum..

neyse kapı açık şimdi..
ama ben odada yokum tabii..
zira onbeş dakikada.. pes ettim..
hayır fıstık atcaklar nerdeyse.. 
kafeste maymun gibiyim..

bir de bizim insanımız..
telefonda konuşanın aynı anda kendisini 
dinleyip cevaplayabileceğini sanır..
yazı yazmanın..
tedavi düzenlemenin..
kaşınmak gibi otomatik bişey olduğunu o arada beynin hiç kullanılmadığını..
dolayısıyla..
akıllarına gelen abi gubi her türlü soruya cevap verebileceğinizi sanır..

o yüzden..
kapıyı açıp arkasına dayayıp çıkıyorum..
ayak çakralarımın açılması gerek..
bunun da en  iyi yürümekle açıldığı biliniyor..

ne var.. ben biliyorum işte siz niye bilmiyosunuz da..

gerçi çıplak ayak çimende ya da toprakta  diyor ama..
çimeni kim bulcak..
ben de ayakkabı tabanıma koyarım birer avuç toprak..
avrupa gezisine çıkan osmanlı sultanı gibi..
yürürüm..

işte yürürken ..
ortak odaya düştü yolum..

baktım teve açık..
kimse yok..
kapatayım derken gözüm bir iliştiyse..
programda birileri birilerinin evini restore ediyor..
en sevdiğim..
azcık baktım..

eh odadan çıkarmayacaklardı beni.
sorumluluk onların..

çokucuk da bakardım..
ama azcık baktım..
çünkü spiker..
anlatıyordu..
"matkapla delindi"..
görüntüde usta matkapla delik açıyo..
"şarjlı tornavida ile vidalandı"..
görüntüde.. usta vida sıkıyor..
ama en son ..
"duş başlığı yerine kontrol kalemi ile vidalandı"..
deyince..
bi durdum şööle..
baktım gerçekten usta..
tornavida yerine kontrol kalemi kullanıyor..

ben de yaparım..
mutfak çekmecesinde bir kontrol kalemi bulundururum..
ucunun kalınlığı pek yarayışlıdır..
bir çok vidaya hatta nerdeyse yıldız tornavida gerektiren vidalara bile uyar..
hem de  elektriği kontrol eder..
şimdi desem ki.. 
usta elektrikli alet monte ediyor da ondan kontrol kalemi kullanıyor..
hani elektrik çarpmasın filan diye.
yok..
duş başlığı takıyor..
yani aslında o kontrol kaleminin ağzını uygun bulmuş.. ince başlı tornavida aramaya zahmet etmemiş..
onu kullanmış..
yani istersen bıçak kenarıyla da yapabilirsin aynı işi..

yani demem o ki..
kontrol kaleminin ustayı çarpma olasılığını teşhis eden.. sistemdeki kaçak  elektriği algılama işlevi.. 
o vidanın yarığına oturtulup çevrilme işine ayrıca bir özellik katmıyor..

yani demem o ki..
vidanın kontrol marifetiyle  çevrildiğinin bilinmesi gerekmiyor..

program devam etmiş olabilir..
ama ben izlemedim..
zira..
salaklık hanem zaten dolmuştu..
depom tamdı..
ayak çakralarımı vura vura yürüdüm gittim..

ve düşündüm.
odadaki toplantıyı da düşündüm evet..
aynı şeydi..
sadece itiraz edecek bir cümle bulmuş olmak onu kullanmayı gerektirmiyor..
yani..
aynen yapabildiğin her şeyi ille de yapman gerekmediği gibi..
her teze bir antitez..
her yürütmeye bir itiraz kararı çıkartman gerekmiyor..

hiç durmadan cümle kurup..
havayı hareket ettirmeye gerek yok.
aslında..
ille de kuracaksan ..
bir cümle anlamı olsun..

dahası eminim bir sürü insan oturup bunu  izliyordur..
ve eminim hiç kimse o cümleye takılmamıştır..



Image Hosted by ImageShack.usdı kontrol kalemi.. 

18 Şubat 2013 Pazartesi

yeni benır.. efenim yolculuk varış.. emek.. başarı.. ve diğerleri illaki canıtın eşliğinde servis edilerek..


blog benırım değişti..

bannırımı..
sağolsun pandoranın güncesi
hazırladı...
hazırlamış gönderdi sağolsun..
pek de beğendim..
beni ben yapanlar ve sarışın entel dantel halim bile var..
=)

sırf onu anons etmek için..
açmışken blou bi de yazı ekleyeyim dedim..

uzun olmayacak yazı..
türk insanının ingilizce sorunsalı konulu olcak..

yüzyıllardır süregelen sorunsal..

bende bir defter var..
cemal beyin ingilizce çalıştığı defter..
deyişler..
cümleler..
okunuşlar..
listeler halinde sözcükler sözcükler..

kurmay sınavına hazırlanırkençalışmış..
aslında iyiydi ingilizcesi de..

ama defteri benim öğrendiğim hiç bir dili öğrenme sistemine uymuyordu..

yakınlarda çb'nin babası veft etti..
evinde bulduğu bütün evrak-ı metrukeyi alıp getirmiş..
kendi mektupları..
babasının defterleri..
kayıtları ve arada bir ingilizce çalışma defteri çıktı..
listeler..
okunuşlar..
aynı sistemle.. cemal beyinkinin  nasıl da benzeri..

o değil de..
ilk sayfada..
bir deyiş yazmış..
ingilizce..
"the  joy of travel is better then arrival"..
yolculuk keyfi.. varışınkinden daha fazladır 


başaramasan da.. gitmeye uğraşmak güzeldir diye de açılımlarım ben bunu..

paravan boyuyorum ben..
gittim 13 yıl öncesine..
hatta onbeş de olabilir..
buduarda yazacağım ya..

en  resmi giyimli nalbur ve eskici müşterisi bendim yav..
demek istiyorum burda da..

bu kadar..



Image Hosted by ImageShack.us

14 Şubat 2013 Perşembe

erbiller.. temelkuranlar.. kalanlar.. üfleyenler.. ve adsızlığa savaş açanlar....ve canıtın gel sen de ol..

kalan'ın üzerine neyi okuyabilirim diye dert etmiş..
düğümlere üfleyen kadınları seçmiştim..

ne kadar haklıymışım..
birbirini tamamlar..

kalan / leyla erbil..
neden arenada
altta hep siz yoksullar
tribünde oturanların
başparmakları hep aşağıda
başka kardeşlerin de var
eril taassubun uysal tiryakileri
yaradan'ın yarattığı gövdeden
utandırılmış kadınlar ordusu
ataerkilin
erkin başparmağı
tepesinde kadıncıkların
kendi doğasının tarihini öğrenememiş kardeşlerim benim
kendi zebellahlarına boyun eğmiş
engizisyonlardan kalma
romantik ve sömürgen bir hayal gücünü kutsallaştırıp
tapan
eril taassubun şehvetlileri
söz etmeyecektim aslında hiç bu metinde sizden
tutamadım kendimi
her biriniz başka çaresizliksiniz biliyorum
yoksa acıyor muyum size hala
koyun sürüleri
size mi yoksa
hiçheves uğruna zamanını sizinle yitirmiş olan
kendi kalbimin macerasına mı acımaktayım..

/düğümlere üfleyen kadınlar..ece temelkuran

erkeklerin , izlemesi iç gıcıklayıcı, sevince sadece acı veren o şımarıklığı.. nasıl da seviyor kendini.. nasıl da bu dünyaya bir hediye.. ah! nasıl da hak ediyor herşeyi.. bir insan yeterince sevilirse böyle bir şey oluyor demek ki.. gövdesinin her bir parçasının ayrı ve doyulmaz bir tadı var gibi.. hareket ederken sanki tadıyor kendi etini..acaba kendini kime bahşedecek..
ya da lütfedecek mi acaba.. biliyor.. ömrü boyunca sevilecek.. hiç terk edilmeyecek.. hiç haddi bildirilmeyecek.. hep affedilecek. hep beklenecek.. bir parça sevgi talep edilirse.. hemen sıkılıp boğulduğunu söyleyecek.. gidecek.. bunun ödülü olarak.. onun daha iyisini hakettiğini düşünen başka kadınlarca sevilecek.. ne zalim diyecek bu canım kızlar.. onun için.. şımarık bencil alçağın teki.. ve sonunda "bir oğlan çocuğu" diyecek ve affedecekler.. yine sevecekler.. her şeylerini alacak.. ve yerine hiç birşey vermeyecek.. bu yüzden işte gülümsüyor .. kalbi hiç sıtma görmemiş.. orta doğulu erkek gülümsemesi.. gücünü yumuşak kalpli.. sevilmek için hep daha fazlasını yapması gerektiğine inandırılmış kızlarda deneyecek erkeğin gülümsemesi.........pp 130
anlayacaksınız ki hayat sizin nefesinizde.. başka hiç biryerde.. hiçbirşeyde değil.. hayatı siz kuracaksınız.. nefesinizi üfleyeceksiniz.. hayat nefesinizin yettiği kadar.. erkekler biteviye alemi hırpalar.. yıkar.. kadınlar yeniden üfleyerek var ederler.. kadınlar erkekleri de üfleyerek var ederler.. bir erkek bir kadının nefesi kadardır.. başka hiç bir şey değildir..pp 126
erkekler sadece kadınların dünyasına hürmet ve hayret etseler yeter.. o da işte erkeklerin kadınlara üflediği nefes olur.. kadınlar sürekli yıkılan dünyalarını o hürmet ve hayreti gördüklerinde yeniden kurmaya kudret bulurlar. kadınların bu kudreti korkutur erkekleri.. pp131


sevgili duygu asenaya sevgiler gönderiyorum buradan bir kez daha..
o çok hırpaladığımız..
yabancılaştırdığımız..
kendi hemcinslerini iyi ve doğru şeylere layık gördüğü..
onlar da kendilerini bunlara layık görsünler istediği halde..
rahat yüzü görsünler hayatta diye uğraştığı halde..
dışlayıp..
reddettiğimiz..

feminist diye..
damgaladığımız asena..
bu kitapları okusa çok severdi bence..

düşünüyorum..
taşınıyorum..
aslında onunla eş zamanlı..
bu konulara değinen ne çok insan oldu da..
neden o bu kadar yıldırımı çekti üzerine diye..
en çok da kadınlar.
hele de kadınlardan..

bulamadım nedenini..
hem de hiç bulamadım..
huzurla yatsın..

Image Hosted by ImageShack.us

12 Şubat 2013 Salı

atalet ne yapar ne işler.. neden sıkılır da bloğa kaçar da duramaz bitiremez yazıyı.. ve diğerleri..

bbc praym da  iki program vardı sevdiğim..
biri changing rooms diğeri de bahçe programı idi..
ben de yeni taşınmıştım bahçeli bir eve..
cemal beyin bahçesi gibi 
bir bahçe oluşturmaya uğraşıp didiniyordum..

gölge.. duvar dibi ve killi toprak kabusu..
üstelik senelerce bahçeli evde yaşayıp arada bir sulamak dışında tek işim..
elmaları dalından koparıp yemek olmuş..

yani kabus bahçe..
bilgisiz tecrübesiz bahçıvan ben..

tam zamanlı iş..
tam zamanlı 6 ve 2.5 yaşında velets.

o program benim için rüya idi..
elın tiçmark ..
bahçe tanrısı gibiydi..
her bir şeyi..
anlata açıklaya göstere yapıyordu..
yıkıntıları alıp bahçeye dönüştürüyordu..

işte o programları 20 dakika boyunca izlemeye çalışma nedenim buydu..
öğrenmek..

ama daha cingılı başlarken.
çocuklar da koşarak yanıma gelip..
tüm ilgi ve alakayı isterlerdi..

ben..
onların omuzları üzerinden görmeye..
sesleri üzerinden duymaya çalışırdım..
aynı şu aralar gördüğüm reklam gibi..
tam dizi başlar .. diyor da.. bebek çığlığı basıyor ya hani..

neyse..
sonuç olarak ben de..
ben anneyim herşeyden önce dedim.
ve bir gün..
kapat düğmesine bastım..
tevenin..

bir şaşırdılar..
nooldu dediler..
dedim siz daha önemlisiniz..
kapadım teveyi.. ne yapmak istersiniz benimle..

bi süre suratıma bakıp..
arkalarını dönüp gittiler..

tuhaf ..
günde sadece onbeş yirmi dakika için..
verdiğimiz savaşmış..
annem bakalım programı mı bizi mi..
sorgulamasıymış..

ya da eminim bunda da yanlış çıkarsama yapıyorumdur..

ama o anı hiç unutmam..
yani yaşasın .. filan demediler..
ilgilerini çeken..
başka birşeyle ilgilenmek isteyen anne halleri miymiş..
bilmiyorum gerçekten..

ama hayat hep böyle seyreder..
tam çocuğu uyutursun..
sokaktan yüksek sesler gelir..
tam  bişeye başlarsın telefon çalar..

ben de..
bir konuya yoğunlaşmaya çalışıyorum bu günlerde..
ama nerde..
canıtın bile gelip bizim evde balık tutacak nerdeyse gagasını musluğa değdire değdire..

ben de ne yaptım..
bıraktım bütün  merakları..
yoğunlaşma gerektiren halleri..
bunu yaptım..


mulli.. saime hanımın bir becerikli dostu idi.. mualla teyze değil.. mulli dediğim..
zira kayınvaldesinin dili muallaya dönmez.. mulli derdi kadına..

tarif okunuyor gayet net..
birkaç gün önce..
bir hastamızın gönderdiği organik portakalların kokusunun pek latif olduğunu farkedince..
aklıma gelmişti..
her soyulan portakalın kabuklarını biriktir(dim)..ttim..

sonra mutfak makasıyla kestim kabaca..
haşladım yumuşayana kadar..
kevgirim filan yok benim.. ama şu el blendırlarından bir adet var çekmecemde..
suyu süzüp onunla çekiverdim..
pek de güzel kevgir rolü oynadı..
içine de bir kilo şeker koymadım..
az ekleyip az tadarak uygun tada ulaşınca kestim şeker eklemeyi..
üç ufak kaba koydum attım buzluğa..
o arada saime hanım usulü.. dereotlu karabiberli düdüklü tencere eti pişirdim.. bir adı yok o yemeğin..
sadece tencerenin dinine.. maydanoz ya da dere otu saplarını koyuyorsun..
üzerine kuşbaşını ortasına bir bütün soğanı..
bir kaç top karabiber..
et kokusunu yok etmek için..
düdük ötünce..
yirmi dakika..
heen de  açma kapağını..
az demlensin. etler diş diş olsun ufalansın..

yanına da geçenlerde çekirdek hastayım deyip ben evdeki çorbayı bulamayıp..
domatesli şehriye çorbası yapayım bari diyerek rendelediğim .. ama tam rendeleme bitince mevcut çorbayı bulduğum için..
buzluğa attığın hazır rendelenmiş  domatesleri  kullanarak şehriye çorbası yaptım..
hmmm..

ama içlerine en öneml,i şeyi..
özen ve sevgiyi kattım..
benim bu evdeki yemeklerimi farklı kılan bunlar..
tadına bakınca hemen bunu sen yapmışsın dedikleri bu baharatlar..
yaparken o refleks olarak yaptığım birbirine yakışan hareketler dizisinin getirdiği..
rahatlama ve huzuru hissettiğimden bir fiske de huzur katmış oluyorum anne ..

demem o ki.. aslında şu anda bu ucu başı kaçık yazıyı yazma nedenim de bu portakal ezmeyi ve eş zamanlı et ve çorbayı yapmama benzer bir neden.
bildiğim ve yapmayı sevdiğim.. hatta reflekslerimin.. beyin kabuğumdan daha çok çalıştığı..
dikkatimi de pek yormayan bir eylem olmasından.. 
 bloğa yazı ekleme işi..
yazma işi..
bir sözcükle başlayıp..
sonu nereye gideceği belli olmayan bir kompozisyona dönüşmesini izleme eylemi..
bu da huzur.. emek ve sevgiden oluşuyor..
o yüzden bana has.. ve benzersiz..

işim çok..
üstelik yapmam gereken bu işlerin büyük bir kısmını hiç yapasım yok..
o yüzden daha da çok yoruyorlar beni..
ruhumu..
özümü..

son derece saçma bulurken sadece..
tecavüz kaçınılmazsa.. kıpraşma da bari çabucak bitsin kavramına sadakatten..
yapmayı sürdürdüğüm..
yapılmasına izin verdiğim hal ve gidiş ve konuşma ve bildirim ve iletişimler..

işte bu işler arasında bir lahza huzur.. bir tutam sevgi ve göz kararı emekle..
bir yerlere notlar kondurmak..

leyla erbilin kalan'ını çok sevdim.. ama elli yaş altı kişilere ne ifade eder bilemedim..
yazı stilini..
üç virgüllerini..
başsız büyük harfsiz  sonsuz paragrafları cümleleri..
kendime benzettim..
başkasından kendi tarzımı okuyunca da sevdim..
haha evet bu tarzımı seviyorum ben..
tanısanız bilirsiniz..
konuşmam da böyledir..
başı sonu arası .. nefes almalarla bölünen.. uzayıp giden.. 
leyla erbilde.. bir de bazı sözcüklere.. takıldım..
 örnekse.. "kafkaiyen"i.. 
çok sevdim ..
aldım..
içselleştirdim..

koca kitaptaki tep tapaj hatasını..
kitabı satın almadan önce elime alıp.. açtığımda.. 
görmüştüm..
zıplamıştı gözüme..
sırf o nedenle..
bırakıp yerine yürüyüp gidiyordum..
ama leyla erbil bu dedim..
benim kadınlarımdan biri..
döndüm aldım..
hatta bu hadiseyi de unuttum..
okurken o sayfaya gelince..
aha bu kitap o kitap.. oldum..
şaşırdım..
öyle bir özel güzel kalabalık ama kuru olmayaynından ..
bereketli..
birikimli bir kitap olmuş ki..
dersin..
borges'in lafına gönderme..
" tüm okuduğum kitapları anımsayamam.. tüm yediğim yemekleri anımsayamayacağım gibi..
ancak onlar birleşerek beni oluşturdular.. "

işte leyla erbil de sanki kendisini o biricik leyla yapan bütün unsurları davet etmişti kitabına..
yemek olsaydı "kalan" sanırım her lokmasında mmmmmm der.. ağız şapırdatırdım...

ece temelkuranın bu son kitabına bittim..
muz seslerine pek ısınamamıştım ama..
düğüme üfleyecek olan kadınlardan biri gibi hissettim kendimi.. dudaklarım üff pozunda ..
okuyorum soluksuz..
ve ayrıca..
orada gördüğüm gül şarabının tarifinin peşindeyim ki.. yapar yapmaz.. bulur bulmaz deneyeceğim..

düzensiz blogcu olarak..
düzenli şekilde yaptığım tek aktiviteyi..
kitaplık kurdunun pazar kraft etkinliğini sürdürebilmek bir nebze rahatlatsa da..
yapmak istediğim onca şey var..
ve ben bir çoğunu yapamazken..
gül şarabı iyi gelecektir..
eminim..

hala okuyor musun okur..
sabırlı mısın..

bir yerlerde bir anlam oluşacak diye umuyorsan yok öyle bir durum sadece duramıyorum..
yazmayı kesemiyorum..
biri bana dur desin..


dur.......

Image Hosted by ImageShack.us

4 Şubat 2013 Pazartesi

bir yığın anlamsız.. bir adet hüzünlü.. bir sürü sözcük eziyeti bu canıtın..

şimdi ben kızıyorum ya.. bazen.. bişeylere..

karşı taraf atağa geçip özür dilemeyince..
düşüne düşüne ben illa affedecek bişeyler buluyorum sonunda..

karşı taraf dediğim.. ergen tayfamdan söz ediyorum..

hep aklımda..
delikanlım iyi bak yıldızlara..
çünkü yıldızlar ve sen..

şiiri ile dolaşıyorum anlayacağın canıtın..
o yüzden klasik anneler gibi küsemiyorum..
o yüzden  yine klasik anneler gibi..
bastırıp özür mü diletsem ki??..

bazen arkadaşlarıyla tanışıyorum benim ergen tayfasının..
varlığını bildiğim..
ama nesnesini yeni gördüğüm kişiler..
anında sorgulanıyorum..
nası buldun..

aslında insanlarla ilgili fikir çok kısa sürede oluşur..
biliyorum..
biliyorsunuz..

ama belki de hemen analize hazır değildir bu ..
üstelik interaktif oluyor tabii..
söz konuşu kişi.. benim ergen ve ben..
ayaküstü..

beynim bi sürü tik atıyor.. otomatik olarak..

ama her ikimize yani ergenle bana yabancı biri için..
gördün mü nasıl bakıyordu..
ya da nasıl da bıdı bıdı..
konuşmaları hemen yapılabilirken..
bu ee nasıl buldun sorusu kitliyor beni..
ne diyim yani..

o sarışın saçlar çok çiğ ve ucuz duruyor.. biri onu daha iyi bir renge geçirmeli..
o saça o kıpkırmızı kaban olmamış..
"kırmızı zaten kendisi çok çarpıcı bir renk anlyo musuuun.. bir de bele kadar sarı saçlar fazla oluyo.. " 
hadi oldu..
diyelim ama..
bari o saç kuyruk yapılsa.. (ivanadan öğrendim evet ne var..).. o yaka arkada şöyle bir dikilse..
o düğmeler iliklenip.. kemer de kendi tokasına takılacağına..
hafif üstüste getirilip düğmelenmeden o kemer o beli vurgulayacak şekilde sıkılsa..

ve o tırnaklar bir kesilse kardeşim beş metre..
ve frech ya da annem kırmızısı dışında bi renge boyansa..

dik dursa bi kere..
bi de rahat konuşsa.. 
gibi..
aslında görgü deneyim aktarımı içeren ve fakat söyleyince..
giyim kuşam duruş konuşma bir bütün bir özyaşam öyküsü oluşturduğundan..
dilek hocamın dediği gibi..
kart vizit olduğundan..
ben okuduğum öz yaşam öyküsünü beğenmedim arkadaş.. 
şeklinde eleştiri gibi duracak cümleleri kuramıyorum..

dün bi dedim..
biraz görgüsüz..
insan kendi ayağına gelinsin diye beklemez..
kadının yanına kendi gelir .. dedim..
resmen dışlandım..
 benim gördüğüm en nazik en kibar insadır o denilip..
laf ağzıma tıkılıverdi..
haklıymışım..

yuvarlak konuşmayı becermem gerek..
ben bunu öğrenmeliyim..
ivana gibi..
önce söyleyecek iyi bir şey bulmalıyım...

ama esas.. 

şu garibim..
hayatında bir kuş olası kedi olup fare tutası  gelen amerikalı kadıncağızdan söz etmeliyim..
galata köprüsü ile sur dibi arasında en uzun .. geri dönülmez yolculuğa çıkan..
kadıncağıza.. 
huzur içinde yatsın.. yeryüzündeki son saatleri pek azaplı oldu sanırım.. çok üzgünüm bu nedenle..
yaşamın bu şekilde sonlanmasının .. ırku .. cinsi.. yeri yurdu olmaz..
çok acıdır.. çok acıtır.. demek istiyorum önce.
yazık ona..
ve benzer sonları yaşayanlara..

ayrıca.. onun hakkında insanların dediklerine karşı duyduğum nefretten..
söz etmeliyim..
bu nedenle, bu ölümle bağlantılı olarak..
"biz zaten.." le başlayıp.. türkiye halkını aşağılayan sözleri edenlere..
yani "ulusal aşağılık duygusu"ndan dertli kişilere..
"kesin ajandır.. du bakalım altından ne çıkıcak" diyen paranoyaklara..
"bizde her gün kaç kişi kayboluyor ölüyor.. bu kadar haber olmuyor" diyen.. yağ gibi üste çıkma saplantılılarına..
yaradanım kibelemden acil şifalar dilediğimi burdan tepkili bir şekilde duyurmalıyım..

..

zira bu zihinler iyileşmezse..
biz ezik.. aykırı.. güvenilmez ve tutarsız olmayı sürdüreceğiz.. besbelli..

huzur içinde yatsın kadıncağız..

ha bir de dün buduara inerken aklıma gelen pek hoş bişey vardı. ama..
onu unuttum.. işte..Image Hosted by ImageShack.us

2 Şubat 2013 Cumartesi

kız evlat... ve sadece o..


kız evlat sahibi olmanın güzel yanı..

"kendimi kötü hissediyorum..
gel.. bana iyi gel" 
diyebilme halidir..


Image Hosted by ImageShack.us

1 Şubat 2013 Cuma

bağlanmak bağlanmamak ölmek sarmaşık otel ve ay nasıl olmasın canıtın elbet.. ve diğerleri..

belki yüz kere elime aldım..
otellerde emanete  bırakılan valizlere bağlamak için yapılmış etiket..
yüzyıl başından kalma.. (yirminci yüzyıl yani)..
satın alırken de üzerindeki o güzel yazıya vurulmuştum..
bağlanmazsam ölürüm..

her seferinde..
bağlanmazsam ölürüm (ou) diye okudum..

bloğun yan tarafına ekledim ..
üzerine tıklanınca biyerlere götürsün diye..
bugün...sayfama bakarken beynim birden algıladı..


bağlandığım yerde ölürüm (où) diyormuş..

alırken ..
"bağlanmazsam ölürüm"ü arkadaşıma tercüme edip..
canııııım bak bu da benim gibi..
diye seve okşaya almıştım..
meğer bağlılıktan ölürmüş..
ölürmüşüz..

bir aksan gravın (où) nasıl bir sembolik.. metaforik.. felsefi anlam değişikliği yapabildiğine hayretler içinde kaldım..



Image Hosted by ImageShack.us
Follow my blog with Bloglovin