30 Eylül 2010 Perşembe

eiçineski



e için eski..

ve eskici..
kokusu dokusu görüntüsü için..
unutulmanın.. vazgeçilmenin buğusu için..
sonra birden birisi için yeniden değer kazanıp.. yenilenmek parlamak için..

el .. elimde kaldı demek için..
elele demek için..
eline sağlık.. e için..

elişi .. en sevdiğim için..
emek.. e için.. elişi için..

ekmek.. sıcak çıtır kabuklu..
bizim için.. hak için..
ama ekmek makinasına hayır.. protesto için..
ekmek.. eylem bildiren sözcük.. bakıp büyütüp koruyup.. yetiştirmek için..
bir de bekletmek.. haber vermeden gitmemek.. üzmek için..

ejderha.. korku için.. efsane için ..
elma sağlık için..
bir de elbet adem için =P..

tamam..
erotizm.. elbet..
edoni için..
ama yanında etik.. toplum için..
edep insanlar için..

ender.. tuhaflık için..
eleştiri..yıkmak için değil gelişmek geliştirmek için..

e için.. elmas..
demesem olmazdı.. eski bir yüzükte .. yadigar için..
saten eldiven üzerine takılmış.. cazibe için.. rüküşlük için..

emanet..
herkes için..
yaşam.. ülke.. çocuklar.. dünya için.. emanet..

eril.. biraz hoşluk için..
ergen.. çıldırtmak için..
erişkin sorumluluk için..e için..

esas.. elzem.. var olmak için..
esrar..
çekicilik için.. e için..

esir.. esaret.. kimse için..
ne kişiye.. ne de alışkanlığa ..
kimse için.. hiçbirşey için...

esef..
bazı çok özel kişiler için..

ehlikeyif.. ille de benim için..
hem durum bildiren hem isim olarak..
=D..

esenlik.. hepiniz için..
eşitlik.. herkes için..
etki.. e için.. tepki için..
etajer boyamak için.. üzerine bir vazo mor çiçek.. bir lamba.. iki kitap.. bir çalar saat koymak için ..

etraflı.. gözden hiç bir şeyi kaçırmamak için..
evlilik..
eceli gelen için..
eylül..
serinlemek.. renklenmek.. yağmurlanmak hüzünlenmek için..
eylül .. bir kız için..
eylül.. e için..

ezelden ebede..

********
bu sabah çekirdeğin çığlıyla uyandım..
anne kedi odamda bir papağan öldürmüş..
hayal mi dedim..
hayır..
yerde bir papağan var.. yeşil tepesi kırmızı minicik..
aldım mendille..
sakin kaldım..
cinayet mahallini temizledim..
çekirdek korktuğumdan sakin davrandı..
kediler yapar böyle armağan niyetine dedim..

sonra..
senin yüzünden dedi.. biri..
anlamadım?? dedim..
hani sen her yıl baharda papağanlar geliyor bu ağacın tohumlarını yiyor diyordun ya..
evet..
e işte ondan..
yani benim lafımı duyan kedi.. benim yüzümden papağan katili oldu diyorsun..
dedim..
evet.. dedi..

nasıl bir dialog ki bu..
nasıl bir yüzünden harcaması ki..
************

Image Hosted by ImageShack.us

29 Eylül 2010 Çarşamba

deiçindünya


d için dünya..
değer.. d için ve hepimiz için..
değişken.. d için..
hepimiz için..
gnin günü olsaydı..
gündem görece ve güya yazabilirdim..
ama devinim.. atalet için.. düzen.. diçin ve alfabe için..
dip.. kavanoz dipli dünya diyebilmek için..
densiz demek.. d için..
deniz.. evet elbet.. dalga.. derya damla.. d için..
dalgalanıp durulmak ve deniz dalgasız olmaz..
hatta denizler durulmaz dalgalanmadan.. düşün için..

ama düş de var..
düşünce de var dün de vardı de için..
ders var dert var destek var..
de için.. benim için..
herkes için..

d için.. devlet.. devir düzen var..

düzen varsa elbet.. düzenbaz da var..
dolaşmak dolanmak olduğu kadar dolandıran da var..

doğa var .. din var..
dikte var d için..
dil.. dilbaz.. dile getirmek var d için.. eh elbet dinlemek de var.. dinleti de..

d zengin..
************
fotoğraftaki kamera fotoğraf makinesi ne derseniz..
cemal beyin bana armağanı..
senesi lisedeydim sanırım.. okul gezisi için almıştı..o zamanlar ne çekiyordu isem gene aynı şeyleri çekiyorum..

dekor olarak kullanıyorum.. çalışıyor olsa da..
yanına bize dünya göresim olan.. görülesi olan..

yazının içinde birşey yok gibi..
ama serbest çağırışım deniyor buna..

günler sakin..
duvarkağıdı ilhamlı günler..
uykusu bol geceler..
delikdeşik uykulu geceler.. zor uyanmalı sabahlar..
uyanmaya gerek olmayan sabahlar..
yine de erken kalkmaya programlı çalar saatler..
hüzne uyanışlar..
gereksiz hissedişler..

bitiyormuş işte..
bak..lar..
ve bunun gereksiz bir söylem olduğunu farkedişler..
geçkaldın değil de hiç olmadınlar..

sonbahara uygun düşünceler..
duygular..
d için..


Image Hosted by ImageShack.us

28 Eylül 2010 Salı

çiçinçan



ç için..
çan..
çevre ..
çağrışım..
çağrı..
çabuk..
çile..
çekim..
çok..
çiğ.. çivi.. çakmak.. eylem bildireni.. ve isim olanı..
çökmek.. yıkım gibi..
çuvaldız.. başkasına değil kendine sokmalık..
çizgi.. düzey anlamında da kullanılabileninden..
çimen.. yayılmalık.. peynir.. çıtır .. ekmek için.. ve şarapla piknik yapmalık..
çit.. kokkolojide ahlaki sınır simgesi olanından
çitilemek.. leke çıkarmak için.. ya da bir davranışı silmek için birinden..
çivit.. nostalji olsun diyerek..
çözüm ve çare..
odak haline getirmek için yaşamda..
çözmek.. en genişinden ferak ferak kullanmak için..
çakaralmaz.. sevimlilik niyetine..

çaktırmadan..
bir yaşam mottosu olarak bazıları için..

çağrışımdan öykü..

kara tahta modası var..
evlerde pek moda.. kavanoza boya.. üzerine reçel yaz..
duvara boya.. sevgilim yaz..
kapıya boya hoş geldin yaz..
aynanın köşesine boya..
ellerini yıka yaz..
tuvaletin kapağını kapat şşt.. diye not düş..

kullan dur..
yabancı sitelerde..
karatahta boyası deyip duruyor..
mat su bazlı boya olmaz mı ki diye meraklandım..

bizde de var.. karatahta boyası ama en küçüğü beş on litrelik..
bana minik lazım..
deneme sürüşü yapıcam..

bi sordum gugla kırk yılın başında türkçemle..
açıldı bir iki sayfa..ben mat su bazlı boya olur sanmıştım da.. sentetik bazlı olması gerekliymiş..ama derken..
eğitimcilerinsitesine düştü yolum..

biri.. yumurta akı ve sobanın borusundan is kullanarak yapılabileceğini yazmıştı..
babasından öğrenmiş.. o da öğretmiş.. o da kendi öğretmeninden öğrenmiş..
çevreci bir çözüm demeyin sakın..
öyle olmasına öyle de..
öğretmenlerin notlarına da bakın bir..

çare olmak için yapılması gerekli..
yapamayana kınama..

neler düşündüm.. atalete yakıştıramayacaklarınız da vardı işin içinde..
sağlık ocağında badana yaptırışımız..
hemşirelerin değil de sağlık memurlarının ve benim temizliğe yardımcı oluşumuz..
sonra köydeki ilkokula tayin olan iki gencecik öğretmenin.. xxin.. çamur yarı bellerine gelen köyde.. kaymakama hoş geldiniz demeye çalışırlarken..
ayakkabınızı temizlemeden nasıl öğretmen oldunuz diye fırça yemelerini..

onüçünde olanaksızlığı yerinde görsün de vatanınayabancı olmasın diye hakkariyegönderdiğim yirmiliğin gittiği geziden tam tersine ikna olup gelmesini..

neyse..
ne demiştik..
ç için .. çan..

çanlar kimin için çalar ki..
zaten..
Image Hosted by ImageShack.us

27 Eylül 2010 Pazartesi

cıvıltıceiçin..



cam.. c için..
can çıkmayınca huy çıkmaz.. c için can..

cinayet demiş sedenim ayrık otum..
yastık basalım demekten öteye gidemeyen atalete ..
ama cinayet çözümlerini severim bak..
akla mantığa kurban..

cıvıltı iki minik cam kuş için c için..
cilve.. c için.. cam bakışlardaki pııltı için..
bakışlarda mı bakanda mı bu cilve algısının nedeni..

cebir.. c için.. güç kullanarak zorla anlamında..
cevher c için..
cendere.. c için.. sıkıntı için soldaki kafes için tepedeki yuva için..

cevap c için.. her suale verilecek cevabım var diyen için..
cinnet c için..
bastırılabildiği için..

cilt .. c için bu aralar sardığım ve yarım bıraktığım şeylerden biri..
kitap cildi.. için..

cezaevi.. c için..
cımbız.. dünya için.. akılsılar sürüsü için.. kendine odaklılar için cımbız.. c için..
cüret.. cesaretten farkı için..
cüret.. c için..

cinsiyet.. en sevdiğim.. kızkardeşi ayrımla yan yana gelmiş hali için..
cins c için..

***********

özdemir asaf okuyorum..
şiir değil..
"sana mektuplar"ı.. çok titiz bir çalışma yapmış kızı..
hayran kaldım..

ama en çok..
bu mektupların bir gün basılacağını düşünmüş olmasına takıldım..
bir de bölümlerine..
üç dönemde mektuplaşmışlar eşiyle..
birincisi..
sana beni anlatmak.. tanışma zamanı evlilik öncesi..
ikincisi..
sana beni ve ikinci beni anlatmak.. askerlik zamanı ayrı olduklarında..
üçüncüsü..
sana seni anlatmak.. boşanma döneminde..

eh AŞK şairimiz olsa da..
erkek nihayetinde..
=p

"bir kadını sevsem tüm kadınlar üzülür..
bütün kadınları sevsem.. bir kadın çok üzülür.." demiş..
onun gibi bişey demiş.. işte..
=)
Image Hosted by ImageShack.us

25 Eylül 2010 Cumartesi

bebulutiçin..


b bulut için.. bulut..
geçici..
karamsarlık..
alacakaranlık..
doğrudan çağrışım ışık .. ışın..
bulut..
parlak ışık kaynağını bir süreliğine karartan..
bakılabilir hale getiren.. ayrıca.. ışınların seçilmesini sağlayan..
arkasında kalanın ..aslında.. özünde ne olduğunu..
anlaşılır hale getiren..

güzeldir de.. güzellik de katar..
yağmur müjdecisi..
yıkanma arınmadan bir önceki an..
kararlıysa.. sonrasında bir gökkuşağı bile verebilen..
beklenmedik anlar yaşatabilen..


Image Hosted by ImageShack.us

24 Eylül 2010 Cuma

aiçinahenk


a.. ahenk.. uzun yaşanmışlıklar ve yıpranmalardan sonra bile olsa.. tesadüfen bir araya gelişlerin uyumu.. yıpranmışlıkların uyumumudur.. yaranın ahengi midir.. yoksa yeşil bir yaprak kıpkırmızı bir balık ağı ve cırt mavi ip yine de uyumlu mudur..??
***********************
sonbahar gelince hüzün renkleri..
hazan mevsiminde hüzün..
daha belirgin..

derken düşündüm..
hüznün yatıştırıcı iyi edici bir yanı var..
yumuşak ılık bir pansuman gibi.. hatta içinde kaybolabilir insan..
melankoli bir hastalık zaten..
hüznün büyüsüne kapılanların hastalığı.. bir gereksiz şarkıcı şarkısı değil..


iletişesim de yok ..
ama iletişimsiz kaldığım zamanların ne kadar acıtıcı olduğunu bildiğimden..
özen gösteriyorum..

araba kullanırken düşünebiliyorum..
delinmeden fikrim..
eğer sağdan soldan bir trafik canavarı ya da mağara adamını saldırısıyla karşılaşmıyorsam..

hüzün güzel .. diyor içimdeki ses..
ama eğer gerekçesizse güzel..
nerdeyse huzur gibi..
koyver kendini.. renklere ışık azalmasına ve renginin güzelleşmesine.. yavaşla yavaşlat..
al ayaklarını sabahlığın etekleri altına.. yanında fındık kokulu kahven.. portakal kokulu konyağın.. fonda bir buğulu müzik..
anlatsın..

ama.. dedim ya hüznün nedensiz gerekçesiz olanı..
öylesine hüzün..
güzel olan..

yine araba kullanırken bu hüzün konusuna bir de ek yaptı fikir akışım.. tam yirmi ay önce bir dost demişti ki..
hep güzeldi gözlerin bakışın..
ama bu hüzünle başkaldırı yerleşince içine..
daha bir çözülmez oldu bakışın.. merak uyandırıyor..
dur bir daha bakayım dedirtiyor..
farklı bir çekici oldun..
gülmüştüm..

ama hüznün nedensiz olanı güzel..

başkalarının yaptıkları sonucu nefesin sıkışıp.. gözbebeklerin küçüldüğünde değil..
düşüncelerin yelkeninde olmayıp yaşananarın sonucunda ise..
değil..

huzur dedim..
içten geleni ile..
hüzün de.. içten geleni ile.. güzel duygular..
başlatılmış.. kışkırtılmış olmayanlar..

bir aktivite var biloglar arasında..
eh bunca çektiğim fotoğraf .. aslında içimden her seferinde resim demek geliyor ve düzeltiyorum..
neyse bu kadar fotoğraf boşa gitmesin diyerek kendi kendime bireysel aktivite sergiliyorum..
alfabe..
dilediğince ve çağrışımlarınca..
bugün a ile başladım..
a için ahenk..



Image Hosted by ImageShack.us

22 Eylül 2010 Çarşamba

oooo satıraralarındayokyokdabakarsansaçmalıksanki..

sabah sevgi gibiyi haber verdi.. redır.. laleyi .. üçümü temmuzumu.. bi de pillipedroyu..

inikas öğrendim.. akis.. yansı yankı.. ve bunun bir felsefe olduğunu da..
ve hatta evrene dilek göndermek gibi olduğunu da bu kavramın..
dilersin ve karşına çıkar..

aslında retiküler formasyoyla açıklarım ilgi alanlarımıza girenin hemen gözümüze çarpmasını .. bunu dileğin hemen gerçekleşmesini.. pozitif bilimci biri olarak..
iki kez yaşadım..

her ikisinde de.. kötü dileklerim olmadığı halde..
demesemiydimki.. noktasına geldim..

aslında hüzün ve huzur.. taşıma su.. bağlantılı bişey dolanıyor aklımda onu acaba derleyip toplayıp blog yazısı olarak yutturabilir miyim diye gelmiştim..

olamadı..
inikas.. ile.. beynim rafine düşüncelere kayıverdi.. burdan nerelere yelken açabilir ve blog gündemini değiştirebilirdi..
sonra üçüm temmuzumun yazısında.. okyanus deniz.. bahsinde..
bir şüphe düştü içime..
yeterince büyüksen.. daha büyük olanla aranda fark olduğu fark edilmeyebilir mi ki??..
sonra.. 20liğin minicikken söylediği bir şey geldi aklıma..
minicik bir çiçek göstermiştim kır minesi..
3 dört milimlik bişey ama herşeyi var rengi.. petalipoleni pistül mü pistil mi osu..
büyüklüğü önemli değildir ki.. dedi.. yeterince büyük olup olmadığı önemlidir..
şaşırtmıştı beni..

o geldi.. yeterince nedir.. dedim.. diyemedim..
lale gene anlatmış.. bir yaşam kesitinin özetini..
hep diyorum..
lale beni özetle.. diyorum..
bunu.. kitabeye kalmadan yap ben de okuyayım diyorum..
şaka tabii..
ama lale.. tam filmatik bir kadın..

kalabalıkların arkasındaki güç.. idareci.. sevecen.. hoş insan..
hani italyan aileleri gibi yaşamayı beceren.. biri.. ve o kalabalıkta herkese ufacık dokunabilen biri..

sonra pilliye gittim..
pilli ve bazı başka éçıtır" blogcular.. xx ve xy cinsinden ..
bana çok katkıda bulunuyorlar..
farkında olmadan..
tarzıma etkileri oluyor..
çocuksla olan diyaloglarımı etkiliyorlar..
bak şu utanmaza.. duyarsıza.. bilgisize dememi engelliyorlar..

yine yirmilikten bişi geldi aklıma..
çekirdek ayağıma çivi battııııı diye ağlayarak gelmişti..
çivi paslı.. mekan kırsal..
doktorunu aradık.. tetanoz aşısı rapeli yapılacak dedi..
sağlık ocağına gittik.. yapıldı aşı..
suya girmeyecek dediler..
tatildeyiz.. kırsaldayız elli derece sıcaktayız.. denize yatıp akşam olmadan içinden çıkamıyoruz ve su yasak..
gerildim.. sinirlendim homurdandım.. nasıl bu kadar beceriksiz olabilirsin dedim..
perdeyi düşürüp bi de üzerine basıp bi de ordaki tek çiviye denk getiremeyi başardın..

yirmilik.. ki olaya ben gibi o da tanık değildi..
perde düşünce korkmuştur.. kaçmaya çalışırken de bastığı yere bakmamıştır dedi sakince..


geçti hırçınlığım..
öyle mi oluyo bu salak kazalar dedim..
hıhı dedi..

işte .. yaşamı onların başkalarının penceresinden.. görebilmeyi seviyorum..
işime de yansıyor..
kişiliğime de..
hadi çekirdeğin hatalarını yirmilik bi nebze anlaşılabilir hale getiriyor.. onunkileri de.. bu çıtır xx xy blogcular ..

aslında geyik.. şaşkınlık gibi görünen "şeyler"in arkasında..bir düşünce zinciri.. mantık.. birikim.. bir yansıma yakalayabiliyor insan..
hem seviyorum.. hem hafifliyorum.

ortalıkta şaşkın tavuk gibi dolanan çekirdek kaldı en son.. kaygılarım öyle çok oluyor ki bazen..
onun manipülatif özelliği de eklenince.. kaygan zeminde gibiyim..
güya yol göstermem gerek de.. yol nerde ben kimim etkisi yapıyor üzerimde..

çocuks arasındaki isimlerim.. "kontrol manyağı" "paranoyak".. ama bunları gülerek söyleyebiliyorlar ya yüzüme..

pukkanın adresini verdim çekirdeğe..
yol haritası niyetine..
daha doğru bir el kitabı tanımam .. bu devrin yaşam biçimi içinde..
kim olduğun nasıl yetiştiğin değil.. ne yaşadığın .. sana ne yaşatabilecekleri önemli çevrendekilerin..

sabaha karşı çekirdek geniiiiş yatağımda koynuma geldi..
kaşık gibi yattı yanıma..
elimi de alıp karnına koydu..
uzun zamandır yapmadığı gibi..
okulda bi hareket yok dedi.. daha tadilat bitmemiş..
gitme o zaman dedim..
uyuduk..
dün akşam bana arkadaşının doğum günü partisi olduğunu söylemişti..
beşten dokuza..
cumartesi.. içki yok dedim.. bir bira içerim dedi.. bir.. tamam..
sabah.. koynumda çekirdeğim uyuyup kalmışız..
kabus gördüm.. bişiler oluyordu doğum günü partisinde.. uyandım..
kimindi doğum günü.. dedim.. söyledi.. rüyamda şöyle oldu dedim.. ne psikopat rüyalar görüyosun sen dedi.. güldük..
üniversiteli saati kurmayı unutmuş.. ders kaçırdı sabah..
bari şu programını ver.. ya da ben her sabak kaldırayım seni dedim..
dün de.. gidip geri geldi.. laboratuar dersiymiş gitmeye çalıştığı.. onlar da daha başlamamış meğer ve bunu biliyormuş zaten..
alışamadın daha demem o yüzden..

alışamadığım üniversite ya da programım değil.. saat kurmak dedi..
telefonunu kurardı eskiden.. kaybetti telefonu..uzun süre telefonsuz gezdi.. ve yedek telefonda bir haftadır..telefonun varlığına alışamamış.. bi de.. =)

doğrudur..
kusur bulucu muyum ben..
değilim..

ama olabilirdim..
kusur bulucu yani..

doktorasının tezini teslim etmeye gittiği gün.. doktora hocasının adını hatırlayamadığını anlatan bir blog yazısı okumamış olsaydım..
yeryüzündeki tek kusurlu çocukların bende olduklarını sanabilirdim..

yine de zor hayatım..
yine de sinüsoidaller içinde endişe ve hafifleme dönemlerim..

olay şu ki..
ben kayar gibi uçan martıları seviyorum galiba canıtın gibi hırs yapıp en tepeye gidenlerden çok..
rüzgarı kanat altına alıp.. hiç çırpmadan..
akımla kayan.. planörlük yapan..
yukarı aşağı.. en doğal şekilde gidenleri..
o yüzden kaygıdan gurura hızlıca kayabiliyorum..
tüyümü teleğimi dağıtmadan..

pese.. demesemiydimki.. özellikle böyle yazılmıştır..
peseiki.. laleyi anlatırken bi ara ekşi sözlükteki gibi.. yapan kişi eden kişi terminolojisini nasıl sevdiğimi anımsadım.. ama üşendim değiştirmeye.. siz.. öyle okuyun..=)..
pese üç.. sahi bir de.. sinüsoidaller var kafamda bu ara..
pese dört.. tüyümü teleğimi dağıtmadan derken..
o da zaman zaman.. o da sinüsoidalli..

Image Hosted by ImageShack.us

20 Eylül 2010 Pazartesi

birordanburdanşurdanyazısıyladaha..

karşınızdayım..

sevinin..
dört gün internet molası..
ne mi yaptım..
eylül gevşekliği..

aynı yün yumağını.. dördüncü kez söktüm ördüm dün..
kırmızı siyah kırçıllı..
şimdilerde bilinmez..
eskiden yıkanmaktan eskiyen veya küçülen kazakları söker..
yıkar..
başka yünle karıştırır ve yeniden örerdiler..
başka yünün nedeni.. yıkanmaktan havı dökülen yünün yeniden yumuş olması..
örülünce ağ gibi geniş delikli kalmaması..
ev ekonomisi diye bi ders de vardı o zamanlar şimdi var mı bilmem..
gerçi benim de olmadı saime hanımdan biliyorum..

bi de benim kırçıllı örgü bişeyim de olmadı..
ondan mu çok severim..
bilmem.. ama severim tüvid kumaşı da sevdiğim gibi..

aha laf nasıl dolandırılır.. unutmamışım bak dört günde =D..
evet kırçıllı yün..
gerçi yün değil elbet bol akrilik.. ama zaten ben de çanta yapıyorum.. çekirdek hanıma..
içini siyah astarlayacağım..
siyah kemik sapları olacak..
pek sevmişti bir yerde görüp..
zaten çanta için almadığımdan ..
birkaç yıl önce.. yılbaşı armağanı olarak sıcak su torbalarına kılıf örmüştüm.. bu tip yünlerden.. dik yakalı kazak giymiş gibi olmuşlardı..
boyunlarına da yaka iğnesi gibi süsler yapmıştım..
sonbaharlarına keyif katmak içi bazı sevdiğim kişilere..
işte o zamandan arttı bu da..

niye mi söktüm..
hesapsız kitapsız yaptım da ondan ..
ilk yaptığım .. rahat asker kirli torbası kadar olurdu.. eğer devam etseydim.. ikinci kuryelere layık..
sonrakinde boy iyiydi de modeli karıştırmışım..
klozır izlerken..
=)
şimdi akşam dizileriyle beraber..
diziler dediysem..

henüz siesay ve koldkeyz dışında bişey bulamadım.. hala..
zaten evde durma gecelerinin sayısını da yedi bölü yedi..
yapmaya gönlüm elvermez..
özler beni istanbul..

okullar ve üniversiteler açıldı.. bu sabah
ilk vardiyayı yaşadık..
çekirdek hanımın ilk yılı.. güzel sanatlar lisesinde..

kocaman bir bahçesi varmış..
öğretmen ona tek başına şarkı söyletmeye çalışmış bugün..
söylememiş..
yarın söylersin demiş..
yarın da söylemeyecekmiş..
-neden ?? dedim..
-ben kimsenin önünde söylemem dedi..
-sen sakın şaşırmış olmayasın dedim.. şan ve müzik bölümüne gidiyorsun..
seyirci önünde şarkı söylemeyeceksen ne işin var ki orda.. perde arkasından mı okuyacaksın ilerde de..

sahi okumak diyen kaldı mı ki??
okumak deyince çekirdek beni anladı mı ki??

bir de sevinçli...
-herşey serbest okulda.. dedi.. herşey...
-herşey derken ?? diye endişelendim..
-hahah diye güldü..

arada aklınıza düşersem de.. çekirdeğe akıl fikir dileği bırakmadan başka düşünceye geçerseniz..
iki işaret parmağım iki sanal yakanızdadır.. ona göre..

aha bir de yirmilik var.. o da başladı..
ama oryantasyon günleri cumaya imiş..
anlaşılan önce bir sizi karıştıralım bozalım.. sonra toplarız diye düşündiler.. dedi..
=P..

o da spor bölümüne bayılmış.. havuzu spor salonu..

-okulun ilk günü gözlükle gidiyorum dedi..
lensleri daha gelmemişti de..
-ama farketmez zaten mühendislik fakültesi.. zaten herkes gözlüklüdür.. diye düşündü yüksek sesle..

aha bir de.. geçenlerde bir kızla çıkmış..
eski okulundan..
-artık .... istemiyorum.. artık beni seven bir kızla.. düzgün bi ilişki istiyorum dedi..
güldürdü beni..

ilk sinüsoidal dalgaya başladık..
erkeğin birinci ağırbaşlı hali..
bu geçecek bir kere daha gelecek.. sonra gene geçecek ve o halde kalacak.. o halde ya da ohal'de..

bri kadın sen nasılsın dedikten sonra..
ben boşanma davası açtım dedi bana aniden..
şaşırmamış olmama şaşırdı..
iyi dedim..
sevindim..
sevinme kötüyüm dedi..cevap olarak..
nasılsın dedim..
benim hiç suçum günahım yokken ile başladı cümlesine..
anladım muhasebe dönemindesin..
can yakasım var ile devam etti..
geçecek dedim..
ve yakamayacaksın.. yakmayacaksın..

en çok da bıoşamak istediğinin tepkisine kızmış..
saçmalıyorsun demiş..
hayat arkadaşı sandığı kişi..

başka ne yaptım..
bir de en sevdiğim işi.. yazlık kışlık gardrop işi..
kocaman torbalar ayırdım..
verilecek..
ve bir çok iş de çıkardım kendime..
bunun yakasını deş..
dost sıcaklığıyla gelen bir sürfile makasını kullan.. dekolteyi arttır..
bunun orasına dantel diye..
birkaçını yaptım..
birtek tanesinin yakasının vesini azıcık kapatasım gerekti..
yaptım bir süsleme.. bugün prömiyeri vardı..
bilin bakalım.. nolmamış..
yaka hiç umursamamış kapatılma girişimini..
niyet olmayınca kısmet olmaz demişler.. ne olsa..
almamış beni ciddiye..
ben de onu almadım ciddiye.. dolandım öyle bugün..

birşey daha yapmadayım..
çekirdek ben ne giyeceğimi bilmiyorum buyurdu..
giyecek bişeyim yok anlamında değil.. ne ne zaman hangi mevsimde giyilir diye..
aha desem keten ve pamuk yazın yünlüler kışın.. bakacak suratıma..
parçalar kesiyorum ona.. değişik kumaşlardan..
bir yaz bir kış kartelası yapacağım.. dokunacak bakacak öğrenecek şekilde..
ahah diye güldü ben söyleyince.. hoşuna gitti..
bir dost da.. oğlak burcu işte dedi.. =P..
köküne kadar inecek ille..

bordolar altın renkleri.. nefti yeşiller konyak sarıları gibi olsun günleriniz haftanız..
ışığı biraz emsin ısıtsın..
biraz yansıtsın ışıldasın =)..

pese..bir.. bir önceki yazıda.. sözcük gövdesinden ayrılmamış olan "miydiniz"..
gözümü oydu.. az önce yorumlara bakarken..
özür diler.. gözlerinizden mucuklarım..
pese iki..geçen sene ağustosun otuzunda ne güzel bir kuru yaprağın masmavi denizde yüzer ve yansırkenki halini fotoğraflamıştım.. o resim yakışırdı bu yazıya ama.. hayalleyin..arayamayacağım.. bir de.. gri - mavi havacı rengi ile.. kiremit rengi ne güzel yakışır araya biraz inci grisi eklenince.. onu düşünün..=D..

pese üç.. iyi ki türkçede hi ve şi.. il ve el ayrımı yapmıyoruz konuşurken diye düşündürdü bu yazının bir yeri bir noktada bana.. ama bilmiyorum neden..
siz de seviniyor musunuz buna..


Image Hosted by ImageShack.us

16 Eylül 2010 Perşembe

esonbaharkokuyor..

 

sabah uyandığımda yerler ıslaktı..

okuduğum bloglar başladı bile kabak oymaya kuru yaprak fotoğraflarına..

artık..

ışık..

o akşam ışığı hani..

hani altın suyu gibi olan..

şimdi artık günün en güzel zamanına kaydı..

üç dedi mi.. güzelleşiyor ışık..

sonbahar seviyorum..

ilkbaharı da..

 

haha bak şimdi keşfettim.. ben geçişleri seviyorum..=9

****

sonbahar ..

itirafım var..

izlememiştim evet..

seli heri ile karşılaşıncayı izledim sonunda..

sonbahar filmi..

“o kadının yediğinden istiyorum” sahnesinde dağıldım..

neyse.. artık eksiksiz bir kadınım..

bu filmi de izlediğime göre..

********

gündem..

evi ısıtmak..

iş yeri fazla sıcak bu ara..

kişi medeni olup..

“…sam başka yere geçebilirim”dense de.. hıhıevetsüperolurlanamadığından..

üfffffffffff durumundayım..

gün bitmiyor..

bişi üremiyor.. yanda inşaat sürüyor.. başağrısı zamanı..

akşam..

konyak zamanı..

********

migren gündemi..

zomig 2 kutu bitirdim.. 4 günde. yeni rekorum..

*******

saime hanıma sitemim var..

tolerans sınavım var..

********

mantar.. şişe mantarı..

bir soyu tükeniyor.. plastik olanlar kullanılsın daha iyi dediler..

sonra ir de plastikler yüzünden şişe mantarının soyu tükeniyor dediler..

şarap mantarı topluyorum soyu tükenirse diye..

mantar meşesiymiş.. meğer.. ağaçta yetişirmiş..

bilirmiydiniz..

11 Eylül 2010 Cumartesi

ordanburdanpisiden

evdeyim..

öykülerimi toparlıyorum..

bir de..

teve izliyorum..

sabah bah.ede yapılmış olan zararları gidermeye çalıştım yoruldum..

tevede bir kadın bir dizide söyleniyor..

ben kurabiye bilirim.. topkek yapmayı bilmem diye söyleniyordu az önce..

sonra kızına nasihat vermeye başladı..

“abc sennin liman ilişkin” dedi..

anlmayan kızına şöyle açıkladı..

“abc hep vardı oysa efg yeni bilinmeyen.. eğer iyi gitmezse nasılsa abc var diyebileceksin.. bırak gitsin ..

aynı kurabiyelerle topkekler gibi..

kurabiyeler geçmişte.. topkekler ise gelecek..”

o sırada topkekler yandı..

fırında..

“geleceğiniz yanıyor” dedi

o esnada mutfağa giren kocası..

aaalarken uuularken kadın.. kocası belki gelecek dunatlardadır dedi..

kadın.. öfkeyle

“gelecek.. ben sana geleceğin ne olduğunu söyleyeyim..

gelecek 22 yaşında düz karınlı topkek uzmanı kadınlarda otuzbeşyaşından büyük herkesin ölmüş olmasını istiyorlar” diye söylenerek çıkıp gitti mutfaktan..

 

konu mutfak ve kadınların mutfak “düşünme sistemlerinden” açılmışken..

şarap ve peynir tabağı dışında hiç birşey hazırlamayı sevmeyen benden bir öykü size..

mutfak öyküleri dosyamdan.. bayram armağanı..

*********************

“domatesli şehriye çorbası..

bayram tatilinin üçüncü günü..

yardımcısı bayram boyunca izinli..

dolapta hiç.yemek kalmamış..

bir yandan yemek pişirirken bir yandan o gün yapacağı diğer işleri planlıyor..

yılların deneyimi ile hızlı bir aşçı.o..

mutfakta işi çabuk bitiyor..

yemek piştiğinde acıkan var mı diye sesleniyor..

ben tokum cevabı geliyor oğlunun odasından..

kızı zaten evde değil..

o sırada çocuklarının babası uğruyor ve hemen çıkıyor..

yemekleri soğumaları için plastik kaplara boşaltıyor..

ve birden hatırlıyor..

o akşam üzerini hatırlıyor..

kadın iş çıkışı nadiren program yapabiliyor o zamanlar..

oğlu henüz çok küçük..

evde bakıcı var..

ve tüm bakıcılar gibi o da işten çıkış saati konusunda çok hassas..

kadının kendi işten çıkış saati için hiç olamadığı kadar hassas..

ama kadın da bakıcıyı önemsiyordu..

oğluna iyi bakıyor ..oğlu kadını seviyor..

o yüzden bakıcıyı küstürmemek için..

eve geliş saatlerine çok dikkat ediyor..

kadın o gün işten biraz erken çıkabildiğine sevinerek..

bakıcının surat asmasını göze alıp

iş yerine çok yakın oturan arkadaşına uğramıştı..

arkadaşı da çalışıyordu

ama onun bakıcısı zaten kendi apartmanının kapıcısının karısı olduğundan..

eve dönüş saatleri konusunda kadın kadar sıkıntı çekmiyordu..

yakın arkadaştılar..

her ikisi de otuzların başında idi..

ve benzer işlere sahiptiler..

birer koca.. birer oğul.. çekirdek aileydiler..

kadının eşi yakın bir kentte askerliğini yapıyordu..

arkadaşının eşi ise yine yakın bir kentte bir işletmeyi yönetiyordu..

ikisi de sadece hafta sonları eve geliyorlardı

kadınlar hafta içi bekar anne gibi yaşıyorlardı..

arkadaşının oğlu çizgi film izlerken..

sohbeti koyultmuşlardı..

o sırada arkadaşının kocası..

ertesi gün bir iş toplantısı olduğunu

ve eve gelmek için yola çıkmk üzere olduğunu söylemek için telefon etti..

arkadaşı kocasından gelen telefonu kapattıktan sonra..

hızla mutfağa yönelirken ..

o da sehpanın üzerindeki kahve fincanlarını ve kül tablasını alıp peşinden mutfağa gitti..

buzdolabını açıp hazırda ne yemeği olduğunu kontrol eden arkadaşı ..

bir çorba bir salata eklerse yeterli olacağına karar verdi..

eldeki malzemeye göre..

domatesli şehriye çorbası yapacaktı ..

dört yaşındaki oğlu ve kendisi için

gerekli olmayan ek yemekler yapılıp

mönü aile mönüsüne dönüştürülecekti..

bir yandan sohbet etmeye devam ettiler..

domatesler rendelenip..

biraz zeytinyağı ile tencerede öldürülürken..

kadın çaydanlıkta çorba için kaynatılan su ile bir kahve daha yaptı kendine..

bir sigara yakarak mutfak masasına yerleşti..

sohbete devam ettiler ama..

kadının aklı domateslerden çıkan kokuda idi..

kocasını öyle yana yakıla özlemiyordu..

ama köfte pilav yoğurt yaşındaki sekiz aylık oğlu ile geçirdiği hafta boyunca

akşamları sofra kurmasına..

yemek yapmasına gerek olmuyordu..

kocası cuma akşamı geç saatte geldiğinde tok oluyor..

cumartesileri de dışarıda olmak istiyordu..

uzun zamandır evde kahvaltı dışında aile mönüsü hazırlamamış..

yemek yapmamıştı..

bunu ne kadar özlediğini fark etti o domates kokusu sayesinde..

eve gelecek eş için yemek pişirmeyi özlemek..

hiç ev işi sevmeyen biri için tuhaftı bunu söylemek..

bunu hissetmek..

çorbanın suyu ve şehriyeleri eklenip kaynamaya başlarken

o da evine gitmek üzere vedalaşıyordu kapıda..

o hafta sonu kocası geldiğinde..

şehriyeli domates çorbası hazırdı..

oğlunu mama sandalyesine oturtmuş..

özenle ..

domatesleri sıcak sudan geçirip

kabuklarını soymuş.. rendelemiş..

maydanozları ince ince kıymıştı..

..

aslında yemek yapmamış..

aile olmak konulu bir kompozisyon yazmıştı sanki..

kocası gelir gelmez..

ne yemek var dediğinde..

domatesli şehriye çorbası diye cevap verdikten sonra..

o hafta arkadaşını ziyaret ederken hissettiklerini anlattı yavaş yavaş..

nasıl olmuş diye sordu sonra çorbayı kaşıklayan kocasına..

domatesli şehriye çorbası işte.. diye cevap verdi kocası..

evet sonuçta ..

bir tencere domatesli şehriye çorbası idi..

hazırlanan..

kendisinden başka kimsenin onun simgelerini anlamadığını düşündü..

bunun bir hata olup olmadığını..

hataysa da kimin hatası olduğunu..

düşünmek bile istemiyordu artık..

ne yemek yapmıştın.. diye sordu artık kocaman olan oğlu..

aynı anda kapı çaldı ve kızı geldi..

açım açım diyerek..

..

**********************************

trademark::


Image Hosted by ImageShack.us

7 Eylül 2010 Salı

bayramtebrikifilanolmayanyazı

 

eva_herzigova_dom_perignon_rose

birkaç not.. öylesine..

bir zamanlar bayram “konsepti” vardı gerçekten..

tatil olması dışında..

insanların tanıdıkları yakınlarıyla..günlük hallerden sıyrılmış.. daha şık daha kibar daha keyifli şartlar altında görüşmesi..

yalnızca misafirin değil ev sahibinin de.. sokaklık giysilerini giymesi vardı..

belirli sabit  programlar vardı yapılan..

biz halama giderdik..

nadide hanıma.. ailenin en büyüğü oydu..

saime hanımınkiler zaten istanbul dışında idi..

sabah babam namaza giderdi.. sessizce..

yılda iki adet bayram namazı..

saime hanım bizi o dönmeden uyandırırdı..

yıkanır giyinir beklerdik ben ve saime hanımın oğlu..

eve gelirken börekçiden üzerine pudra şekeri dökülerek yenilen “bayram böreği” getirirdi cemal bey..

önce hemen elini öperdik .. harçlık kapardık.. sonra kahvaltı keyfi.. börek soğumadan.. ılık ve tatlı.. sonra bayram için alınmış ama o sezonun “yeni” olan giysilerini giyerdik..

sonra nadide halamlara doğru yola çıkardık..

öğlen yemeği için..

babam hep aynı goldenin bitter çukulatasını alırdı..

hilal hanım ve eşi ve çocukları da gelirdi.. naci bey hep aynı şamfıstıklı açık yeşil kağıtlı çukulatayı alırdı..

nadide hanımın eşi.. hep.. aynı yuvarlak parlak kağıtlı çukulatayı ve badem şekerini alırdı..

aynı şekerliğe konulur bizi beklerlerdi..

her yıl..

her zaman evin en küçüğü olarak bana tut bakalım bayram şekerimizi derlerdi..

en büyük hanımdan en gence.. en büyük erkekten en gence.. tutardım..öğretildiği gibi.. bu diziyi sürdürmek için.. salonu birkaç defa çaprazlama geçerek..en son kendime..

on kişi bir sofranın başında.. sohbetli keyifli.. mönü her yıl hep aynı..

öğleden sonra ailenin daha uzak akrabaları gelirdi nadide hanımlara..

çay.. pasta börek.. sohbet.. uyum.. sabit şeylerin verdiği emniyet duygusu.. güven..sonra eve dönüş..

tren.. vapur.. çok yorulduysam ve yeterince küçükken.. babamvay ..

ikinci gün biz çocuklar özgürdük..

saime hanımlar kendi dost ziyaretlerinde..

üçüncü gün.. nadide hanımlarla hilal hanımlar karşı ziyarete gelirdi..

evler daha aydınlık daha parlak sanki..

tabaklar.. bardaklar.. yemekler hem yeni hem bilindik ..

bir oyun gibi.. tiyatro sahnesi..

her zamanki ziyaretlerden farklı sanki..

öyle pudralı kalmış anılarımın damağında tad olarak..

büyüdük sonra..

evlenenler oldu kuzenlerden abilerden..

 

aile ele karıştı..

kuzanlar evleri ayrılınca.. öğlenleri gelmemeye başladı.. nadide hanımlara.. kayınailelerine gitmeye başladılar birinci günlerde.. ve kendi ailelerine..

sonra..

saime hanımın oğlu evlendi.. torunlar katıldı çevreye..

bayram sabahları kahvaltıya.. saime hanımlara gelmeye başladılar..

öğlenleri kayınaileye gidiyorlar akşam üzerleri.. halalara..

hatta..

bazen biz birine gidince.. ay şimdi çıktılar.. denilebiliyordu..

saime hanımın abisi pötisi fetisi istanbula taşındı sonra..

onu da ziyaret etmeler başladı..

sırayı ilk bozan..

bayramda tatile giden ilk giden kimdi bilemedim.. saime hanımın oğlu mu.. hilal hanımın kızı mı..

torunlar tutuyordu artık bayram şekerini..

şekerlik ve alınan çukulatalar değişmese de..

önce.. nadide sonra hilal hanımın kocasını kaybetti aile..

ama sürdü ziyaretler.. değişse de..

nadide hanımın artık çukulataları yıl boyu bitemiyordu.. her yeğen elinde bir paketle geliyordu.. divanınpelitinderken hatta lindtin çukulataları eklendi .. goldene ve mabele..

zaman aktı beklemedi.. ne zaman televizyon sesi doldurmaya başladı edilmeyen sohbetlerin yerini..bilmiyorum şimdi..

yirmiliğin ilk bayramında..

babası askerde idi yakın bir ilde.. onu g.. de  ziyarete gidebilme fırsatım vardı..

ama bayram ritüeli sürmeliydi..

sabah kahvaltısına saime hanıma gidilmeliydi.. şehirdışına gidişi öğleden sonraya erteledim..

anne oğul..

burdaki anne atalet öncesi halinde.. halim selim.. pek kibar.. bir xx modelidir..

aldık elimize şekerimizi..

sabah kahvaltı saatinde çaldık zillerini..

şok..

sofra iki kişilik..

noluyor dediğimi biliyorum..

a sizi g..’ye gitti sanıyorduk .. dedi saime hanım acele iki tabak daha eklerken..

bu yıl saime hanımın oğlu..

bayram kahvaltısını.. eşinin kayın.. dıdısının dıdısında edecekmiş.

nadide hanım ölmüştü zaten..

bayram böreğinin.. k.rt böreği adıyla yıl boyu satılıyor olduğunu öğrenmiştim..

ama benim için bayramı bitiren o kahvaltı olmuştur..

bizim evde.. yeni giysi miysi yok..

zaten habire alıp duruyoruz.. eski kavramı kalmadı ki.. “yeni” olsun..

bayram tebriki yok..

ruhu yok..

bir iki şeker ve telefon servis sağlayıcısının verdiği gazla.. bukadar olur dercesine..bayram “kavramı” içi boş..

ya da deliye hergün bayram  ..

biz bu kadar meraklı iken

kendi geleneklerimizden kurtulmaya..

yok ki gereksinim..

yabancıya düşmana farklı diyalektiğe..

içiboşyaşamlar yaşıyoruz..

***********

culive culyayı izledim.. geçenlerde..

okuduğum romanların filmleşmiş halini nasıl sevmiyorsam onu da sevmedim..

***********

anneler ve kızları diye bir fransız filmi izledim en katrin dönövlüsünden..

yakında bir başka filmini daha izlemiştim..

yaşlandı da artık filmlerini getirmiyorlar sokmuyorlar vizyona.. eskiden gündüz güzeli yaşındayken .. pek bi favorisiydi tecemin sinemalarının magazininin..

dmeme o ki… katrindönöv zarif bir kadın.. ama rol filan yapamıyor.. ve her iki filmde de… çalışan kadın yaşamı ile kızıyla pek de geçinemeyen kadın rolleri içinde.. pek yapaydı..

***********

şu benim tavana uç ordan bak.. yetmezse daha yüksel mahalleye bak.. daha yüksel şehire ülkeye hatta dünyaya bak..

bak da gör..

o içinde olduğunu sandığın sorun sorun muymuş..

diye kendimi avutmalarım vardı ya..

yandaki platon birgün.. kitabının bir bölümünde..

bunun.. “tanrılaşma” olduğunu yazıyordu..

sorunun ortasında iken.. sorundan yabancılaşarak daha iyi çözüm bulunabildiğini söyleyen psikolojimin danışmanları..

duydular mı bilmem..

ama ancak tanrı sorunların dışında kalabilir ve onlara uzaktan ya da yukardan bakabilirmiş..

şimdi bu pencereden bakarak yeniden incelemekteyim kendimi..

ve yaptığım hataları..

acımadı ki.. acıtamadın ki..leri de yanına koyarsam..

epeyi bir.. incelenmeye değer.. saçmalık yaşamışım yaşatmışım meğer..

ha bir de ekzistansiyalistmişim meğer ben onu anladım..

****************

resim mi..

güzel kadın ve güzel içecek ..

ve güzel iç çamaşırları bir arada olunca..

bayram niyetine dedim..

bir de sevgi gibiye.. bir gönderme olsun dedim..

3 Eylül 2010 Cuma

vircinyaya ek yaptım envircinyasızından..

termometreler kırılınca ne sevinirdik hatırlayın..
birparça cıva saçılırdı yerlere..
yakalamaya çalıştıkça kaçışırlardı..
anneler hayıflanırdı.. “ah temometre kırıldı” diye.. biz mutlu oyun çıktı diye..
gerçi artık cıvalı termometre kırılınca ohal ilan ediliyor..
cıva sağlığa zararlı.. imiş..
yani biliyorduk da..
bir termometre dolusu cıva için eldiven giyip maske takınca bizim teknik ekip yadırgadım doğrusu..
serviste nükleerfüzebaşlığı bulmuş gibi davranıyorlardı..

evet.. cıva diyorum.. hareketli ele avuca sığmaz.. ve kontrol edilmesi güç..
şimdi..
kıralım birden fazla cıvayı..
gözardı edelim zehiri..
toplanacak bunlar diyelim birine ve aynı anda da yazı yazacaksın.. kitap öykü blog.. yazacaksın diyelim..
işte yaşam böyle..
cıva gibiler benimkiler.. biri biterken öbürü başlamıyor.. genellikle aynı anda farklı yer ve konumlarda farklı şeylerle başlarını belaya sokuyorlar..
tamam artık sen bittin düştüm seni demirbaştan dediğim dediklerim bile.. becerip başarıp.. hala listede olanla bağlantılı bişi çıkarıyor ki..
atalet beyinsiz kalsın..
oysa yol ayrımları ve keşke düşüncelerim vardı güzel güzel yazılacak.. unuttum kaçtı zincir..
*********
bittin artık oldun.. dediklerimden biri bu sabah tamamen tesadüfen yabancı dil sınavına girdi..
önce unuttu uyudu saatin dokuzuna kadar.. bir arkadaşı arayınca hayatımı kurtardın dedi hazırlanırken ağırdan aldı da aldı.. yakın diye sınav yeri.. dalgalar geçti benimle..
bir kaza filan olsa yol tıkansa demelerime paranoyak muamelesi yaparak..
sonra başka yerdeymiş meğer sınav şehrin daha kalabalık daha uzak yerlerinden birinde..
telaşlandı biraz bin taksiye git dedim ben de..
yetişmese arardı diyerek sıktım dişimi..
yetişmiş..
sonra da paranoyaksın anne!!!..
beni siz delirttiniz diyorum gülüyorlar..
gençlik kıtıkıtına ve adrenalinle yaşamayı hem kaldırır hem sever..
aslolan yetişmiş olmaktır..  sorun yoktur..
bir gün.. biliyorum.. gecikmemek için önceden plan yapıp paranoyaklaşacaklarını..
hayat kimseyi o kadar rahat bırakmıyor..
yoksa bırakıyor mu??
**********
pese1..mutfakta düşünülen.. ya da içinden mutfak geçen notlar yazmışım sağa sola..
onların üçünü topladım.. biraraya..
kararlıyım ben bu kitaplaşma işinde..
blogtan ya da defterden..
hepsibirarada..kimi de henüz beyinden..
hatta seri mi olacak ki..
şehirde..
koridorda ve mutfakta geçenler..
=)
*****
peseiki..
yazı tarzıma karar veremedim ..
hiçbir editör benim bu ille de iki noktalı yazımımı kabul etmez..
ben de düzgün cümleleştirmeyi denedim daha önce bir öykümü..
öykü olarak güzel oldu ama “ben” olmadı.. yabancılaştı..
gerçi yaratıcı yazarlık atölyesinde yazıdan yaancılaşmamız gerektiği söyleniyordu..
ama ..o zaman da içim ısınmadı..
içi ısınmayınca..
bir yazar..
yazdığını kabullenip bağrına basar mı..
ne dersiniz diye bir sorayım dedim..zıplamadan hoplamadan konuyu koparıp da kırk bir düğüm atmadan.. ama yine her soluk alma cümle bağlama yerinde iki adet noktası olan.. başı sonu ancak paragraflarla belirlenmiş bir yazı.. basılmaya ve okumaya değer mi??..
**********
başlıkta vircinyayaek yapma nerde derseniz.. eh orda.. termometrede işte.. cıvada..
kendine ait bir odan olduğu gibi..
cıvan da olmayacak etrafta onu dedim..
**********
“yaşam bir bozuk para gibidir..
neye harcadığının önemi yoktur..
ama sadece bir defa harcayabilirsin” demiş..
tişbankasından olmayan hatta teceden de olmayan biri.. bir kadın..lilyan diksın

1 Eylül 2010 Çarşamba

mehtaplıbirgecedeyaşananbiryanmasaöyküsü

önce ayakkabılarının topuklarını mı..
yoksa masada otururken dimdik sırtını.. narin inci kolyesi ve güzel dekoltesini mi..
ya da sesinin yumuşaklığını mı farkettim bilmiyorum..


ama topuklar nedeniyle dile getirdim.. kadını yanıbaşımda oturan dostuma..
lokantaya gelip.. mehtabı görecek şekilde oturup.. hızlıca siparişleri verdikten sonra..

biraz önce oturdukları masadan bir kaç adım uzakta ayakta telefon görüşmesi yapıyordu..
bir ayağının üzerine bütün beden ağırlığını vermiş.. diğerini gevşekçe önde çprazlamıştı..
topukları parlak gümüş rengiydi.. beyaz terliklerinin.. ince ve uzun bir bedeni vardı..

az önce karşımda oturuyordu..
yanında sekiz dokuz yaşlarında bir kız çocuğu..
karşısında bir erkek.. onun da yanında bir başka kadın..

"topukların güzelliğini gördün mü" deyince..
dostum "ben öyküsünü yazdım bile" dedi bana..

"eşinden ayrılmış.. kızı ile birlikte..
yeniden evlenmiş olabilir..
ama yalnız..
nasıl bir tevekkül var yüzünde.."


o arada kadın masasına yöneldi..
yeniden yerine oturmadan gelip karşısında oturan adama.. yavrum dedi..omzuna sarılarak..

bakıştık dostumla..
aha dedik.. adam eşi..
yanıldık..
ama belki de kardeşidir dedim..
o adamla yanındaki kadında bir "çift" durumu vardı sanki..
uyumsuz da olsalar..

derken çocuk adama baba dedi..
sonra annesinden bahsetti..
sonra çocuk bizim ilgilendiğimiz kadına sarılarak "biz halamla " diye başlayan bir cümle kurdu..
gizem çözüldü..
bizim yalnız ruhlu çocuklu kadın..
meğer kendisine konuk gelen erkek kardeşi.. karısı ve kızını yemeğe davet etmiş..

ama bir kez odaklanmış mıydık ne..
sohbetimize rağmen arada o masanın sohbetleri de kulağımıza atlamaya devam etti..

"biz s.. ile sizden bir şey istiyoruz şimdi" dedi kadın.. oyuncu bir sesle..
bir güzel sarılın öpüşün ve barışın..

aha.. küsmüşler.. dedim ya bir şekilde çift ama uyumsuz çift..
oturuşlarını farkettin mi dedim dostuma.. kadının karşısındaki çift saçmalamayın diye itiraz eder..
adı s.. olan küçük kız çocuğu.. heyecanla ve hatta biraz şımarıkça evet.. istiyoruz.. diye bağırırken..
"kızdaki tedirginliği korkuyu farkettin mi " dedim..
az önce kendi kızımın oturduğu.. şimdi boş olan sandalyenin üzerinden karşı masaya bakarak..
"evet" dedi..

evet sırt sırta dönecekler neredeyse..
her ikisi de bedenleri birbirlerinden uzağa dönük.. sadece yüzlerini karşılarındakine doğrultmuş..
aralarında en az bir karış aralık bırakmaya dikkat ederek oturmuşlardı..

sonunda yerlerinden kalkıp arkalarına gelen kız çocuğu ve kadının israrında kurtulmak için.. birbirlerine hiç değmeyerek ruhsuz bir öpücük kondurdular birbirlerinin dudağına..

kız el çırptı hala da onu yalnız bırakmadı..
çift bu dikkatten rahatsız..
ben size nazar değdiğine inanıyorum dedi hala kadın..
sen işinde ilerliyorsun.. güzel bir evliliğiniz.. güzel bir çocuğunuz var dedi..

o arada çiftin kadın olanı..
yer değişti çiftin erkek olanıyla..
itiraz eden kızını da..
e napayım ille içecek o puroyu kokusuna dayanamadığım halde .. diye tersledi..

daha önce de..
sen zırt pırt oynarsan tabii bozulur o telefondaki kameranın özellikleri.. diye azarlamıştı adamı..

hala kadın..
oh keyif bizim deyip rakısını kaldırdı şerefe..
bana ne sen ... atanmışsın sen amerikaya gidiyormuşsun ..
ben bunlara değil.. sizin güzelliğinize bakarım dedi..

üzme ama artık bu kadını hamile zaten diye çıkıştı kardeşine..

ama o bedenler birbirine hiç dönmedi..
gözler gözlere değmedi..

"gidip omuzbaşında durup kulağına.. boşuna uğraşma demek istiyorum dedim.."
"aynen" dedi..
"farketmiyor olamaz.. neden devam ediyor"..
"ne yapsın.. sizden bişey olmaz mı desin.. ona düştüğünü inandığını yapıyor işte" dedi..

gece ilerlerken..
"ben de ne yapayım..
çok iyiyim burda..
sabahları kalkıp bahçemle ilgileniyorum..
sonra denize iniyorum..
akşamları bir kadeh şarabımı koyuyorum bir zeytinyağlı.. veya bir börek..
biraz yalnızlık oluyor akşamlar.. zor.. ama yakında diziler başlar..
dönmeyeceğim..
niye döneyim..
öyle yorgunum kii hala..
ne çok pişirdim ne çok hizmet ettim..
dönmeyeceğim.. dedi.."

o kadın.. internete girsin.. blog yazsın istedim.. istedik..
masadakileri kaldırıp biz otursak istedik..

ilk tahmin doğruydu.. sanki..
bir ayrılış.. bir hüzün.. bir yorgunluk vardı o kadında hücre hücre..
bir tevekkül.. aydınlanma vardı..

kendi derdini bırakıp..
ümitsizce de olsa bir çiftle..
bir kız çocuğunun endişeli gözleriyle ilgilenmektense..
bize.. kendini anlatsın istedik..

sadece.. müzik uymadı o kadına..
=P..



Image Hosted by ImageShack.us
Follow my blog with Bloglovin