26 Kasım 2009 Perşembe

bayram münasebetiyle





sizinki de.. benimki kadar keyifli kutlansın..

resim odamdan..
ana okulu öğrencisi değil.. öğretmeni de olan birinden.. size kart yaptım diye geldi..
=)

aslında resimdekinin inek olması gerek.. ama biraz köpeğe benzemiş..
sanırım burnu yok diye =D...

Image Hosted by ImageShack.us

25 Kasım 2009 Çarşamba

özetleatalet…

 

hafta sonu kültür ve kerahat saati değerlendirme çıkartması halinde.. geçti.

özetle bir sinema filmi.. bir tiyatro.. bir sergi.. bir kahvaltı.. iki akşam yemeği ve içkisi sığdırdık.. =9 dım …

pazartesi uslu durdum.. işime baktım.. salı da niyetim öyleydi..

ama geç saatte gelen konsültan.. psikiatr.. psikolog da henüz gitmeden benim odaya uğrayınca.. konsültasyon muhabbete..

muhabbet keyife dönüştü.. eh biz buralarda durmayalım artık.. motivasyonuyla..nişantaşında son buldu..

gecenin tadı damadığımızda..çok güldüren mottoları aklımızda kaldı..

aşk konuşuldu..aşk ilişki.. ve faydalanma..

yan masaya aşk yazan bi gazeteköşeyazarı-yazar ve sevgilisi gelip oturdular..bi süre sonra bizi dinlemeye başladılar..

her iki “ruhumun uzmanları” aşkın bir psikoz hali olduğunda hem fikirdiler../burda iki ruh değil.. iki uzman tek ruh söz konusu /

yalnız onlar değil.. beyindeki oksijen ve şeker tüketimini ölçmeyi akıl eden .. cin fikirliklerine hayran olduğum .. bilim insanlarıda aynı fikirde..hatta çalışıp.. ..psikozda ve aşık durumda.. aynı olduğunu bulmuşlar..

psikoz ne dersen..

”Psikoz, bir kişinin psikolojik algılamalarını ve çevresinidoğru anlama ve yorumlama yetisini değiştiren bir hastalıktır.Psikoz durumunda, sık sık size tuhaf gelen ve tarif edilmesi zor şeyler duyabilir veya görebilirsiniz. Düşüncelerinizi toparlamakta ve açık bir şekilde düşünmekte zorlukçekebilirsiniz. Ayrıca kendinizi eziyet ediliyormuş veya dışarıdan kontrol ediliyormuº gibi de hissedebilirsiniz.”diyor.. bilenler..

..

bi de nöroz var.. karıştırmamak gerek .. o ne dersen.. “Hastaların genellikle bütün davranışlarında aşırılıklara kaçtığı ve bu davranışlar ın genellikle kalabalık yerlerde belirginleştiği durum. Hasta, bu aşırı davranışlarıyla adeta çevrenin ilgisini üstüne toplamak isteyen şımarık bir çocuk gibidir.Bu hastalar “id” düzeyindeki ilkel güdülerini yeterli bir “süperego” denetimine alamaz, bu nedenle dış dünyaya uyamaz ve güç olaylar ve psikolojik uyarılar karşısında onlarla sağlıklı bir savaşıma girmek yerine, geriye çekilip bir konversiyona (hasta olmadıkları halde hasta görünmek.. yürüyebildiği halde yürüyememek.. konuşabildiği halde konuşmamak.. ve bayılmalar gibi) sığınırlar.”

yani algılama bozukluğu aşk..

aşk kursundan konuşuldu.. evet yapmışlar ööle bi kurs.. vaka tartışmalı filan.. beni çağırmamışlar ama..not da almamışlar üstelik..=(..

öyküler konuşuldu ordan meslek etiği ve etikdışılık konuşuldu..  hepsi aşk kadın erkek ve ilişki bazında..

abede kökenli filmlerde.. psikanaliz  diye öğrendiğimiz şeyin aslında dinamik terapi olduğu.. ille de divandan başlanmadığı..onun bile bi girizgahı olduğu.. önce koltuk  aşaması var.. olduğu konuşuldu..

bir akıllı ve uzun zamandır sadece ilaç hastası olan hatunun.. birden terapilik hale geldiği..

“kaç keredir kendisine eş.. gelin.. çalışan kadın seni anladık da.. kadın kimliğinde sen neler istemektesin???” diye sorulunca aradığını bulduğunun  sonunda anlaşıldığı ..

bu yüzden ortalığın karışacağı..

üstelik bu işi bilen işin içinden ruh hastalıkları ekibinden yani vereceği zararın da gayet farkında olan biri tarafından.. “ sen özelsin” kafalamasına uğradığı.. zaten her kadının rüyası “özel kadın olma özlemi” içinde bulunan kadının bu işe kapıldığı.. ama kişilik  yapısı böyle bir ilişkiye hazır olmadığından.. kesin dağılacağı.. bu yüzden sadece.. o kişiyi ilişki öncesinde nasıl bulurdun diye sorulup.. “herkese boncuk dağıtan özel diyen bu yüzden güven vermeyen biri “ olarak tanımlandığı..

hem de yine de aşığım denebildiği..

o kişiyi arayıp..” silerim seni haritalardan diye tehdit” edilse doğru olup olmayacağı..

“bu nasıl yapılabilir.. adam nasıl yanlış okumuş psikolojiyi.. sadece nasıl faydalanırım kadınlardan dersi olarak algılamış” olduğu..

bu noktada.. “eğer ben her erkeği elde etmenin elli yöntemi dersini beş sene alsam beceremezdim bunca ruh bilgimle” diye psikiatrın altını çizdiği noktada..

benim hemen “aha” diyerek.. araya dalıp..

“ bi dakka ben o psikoloğun kadın versiyonundan istiyorum.. neyse bedeli ödeyeceğim.. şu elli yolu bilen ve kullanandan özel ders isterim “diye girişimin ciddiye alınmaması..

benim bu kez.. “insanların beni ciddiye almasını nasıl sağlarım” dersi için başvurmamı.. onu da.. ciddiye almayııp tatlı tatlı gülmelerini..

zaten bi başkasının da.. divanda danışanlarıyla teve izlediği.. o işin orda kesin kalmadığı.. bu noktada benim gene araya dalıp..

“eh dinlenmeyen anlaşılmayan kadının tek dileği bu.. onu verirsen en iyisi sen olursun “ demem üzerine cümle boyunca her ikisinin kafa sallamaları..

son zamanlarda istanbulda açık evliliklerin çok arttığı..nedenleri sonuçları çözümleri..

şeklinde aktif ve dinamik bir sohbetti..

spoilır vermeden buna..

mağara adam tiyatro oyunundan sık sık bahsettiğimizi de ekleyeyim..

istanbuldakiler.. gidin bekamede oynuyor..

hem eğlenin .. hem de beni anın..

mağara devrinde.. kadının “toplayıcı” dolayısıyla “sepetli” dolayısıyla.. bu özelliğini hala sürdürdüğü.. erkeğin avcı.. dolayısıyla hedefe kitlenen ve ulaşan .. kişilik yapısı.. ve bunu hala sürdürdüğü çok güzel işlenmiş..

bi tek spoilırı vermezsem olmaz..

o da..buranın ruhuna uyar..

“takvimi kadın bulur.. gözlemler ve kendi adet görmesi ile ayın döngüsünün benzerliğinden yola çıkar.. lır bir sopa ve 28 günlük 12 aya böler.. çizgilerle işaretler..

onunla geleceği görür ve planlar” /hala öyle/

“bu sopa daha sonra çizgisiz olarak.. büyücü asası olarak varlığını sürdürür.. geleceği planlamak ve görmek büyü gibidir.. zaten.. o yüzden doğru zamanlama ile çocuk yapar bakar diker işler pişirir.. kadın.. mağarayı süsler.. otlar toplar.. kurutur..tuhaf işler yapar..”

erkek de bakar bu işlerden anlamıyor.. avlıyor getiriryor oturuyor..

bari evi koruyayım der..

işte burda benim en sevdiğim yer..

sevecen bişi..

“kadın o erkeğin hiç anlamadığı tuhaf işlerini huzur içinde yapmayı sürdürsün diye.. mağaranın koruyucusu olur erkek..”

 

gerçek mi.. eh..

önce kendinden korusun diyorum elbet kara mizah duygu durumumla.. da..

sevecen dedim ya..

=D..

 

-------------

hala burda mısınız.. ay alemsiniz.. gidin kerahat saati yaklaşıyor onu planlayın hadi..

-------------

20 Kasım 2009 Cuma

cumaşapşalı…..

cuma şapşalı

şapşal bir durum var… resim seçimi ondan.. kapının dışında elde pantalon çizme kalmak kadar şapşal.. durumun dışında kaldım..zira.. hem de bi kaç yerde birden durum dışıyım şu anda.. o yüzden bişey hatırladım..ve  kafamda sürekli bu şey dolanıyor..

zamanında birinin bana söylediği bir şey..

“des réticences qui ne sont pas définitives” demişti..

daha doğrusu yazmıştı..

e .. tabii ki havalı bişi olacak şurda anlatacağımız.. tarzı öyle olacak en azından.. yoksa içeriği pek gariban..

cümleye baktığımda benim de sizden farkım yoktu..

anlamamıştım.. kibarca.. hatta çekingence teşekkür etmiştim.. yaaa… işte ben eskiden çekingendim de.. çocuktum daha hatta..

kalıcı bişeydir ya yazı.. altına da kocaman imzasını attığına göre kötü bişey değildir diye düşünerek..

eve varınca soluğu adı pöti kendisi beş kilo olan larusumun başında almıştım…

benim bizim laruslar öyle bir dilden diğerine değildi.. aynı dilden aynı dile sözcükleri tanımlayan cinsten.. tdk karşılığı..

söylemek istediğini tutan .. sözylemeyendi retisansın anlamı.. definitif de belirleyici kalıcı anlamına geliyordu..

KALICI OLMAYAN  TEREDDÜTLER.. gibi bişeydi.. bu cümlenin anlamı.. cümle de değil.. sıfat tamlaması..mı.. sanırım..

anlamamıştım pek açıkçası.. neden bana böyl bir şey yazdığını…

yıllar geçti o dilden.. diğerine çeviri yapan bi sözlüğü.. ve aklımı bir arada  bulup a.. sözcüğün tam dilimiz karşılığını bulmam…

“réticence:
retisañs / nf (söz) geçiştirme, kapalı geçme; tereddüt (sans réticence: tereddütsüz)
[la] (söz) geçiştirme, kapalı geçme; tereddüt

définitif:
, ive definitif, iv / adj kesin, son (en définitive sözün kısası, kısacası)”

evet..

anladım bu kez..

aslında eğer daha onsekizimde olmasaymışım.. ben ..

gidip de sormaya cesaret edebilse imişim..

o zamandan bana sanırım önemli bir ders vermş olacakmış..

belki de bugün bu düşünce ile ilgilenmeyecekmişim..

kızıyorum ben.. ve pek söylemiyorum..

tekrarlıyorum bana söyleneni.. böyle mi dedin diye soruyorum.. gerçekten doğru mu anladım diye..

cevap gelirken daha düşünüyorum bir yandan.. ben buna yol açacak.. bu davranışı sözü anlaşmazlığı oluşturacak ne yaptım..

öyle hemen cırtlamıyorum.. sen ne demek istiyosun…diye..

tepki vermiyorum..

taş gibi sağlamım sanılıyor.. ya da tırstım.. ya da kabullendim.. ama arkada tıkır tıkır çalışıyorum aslında..olay örgüsü hakkında.. benim payım.. karşı tarafın kişilik özellikleri benzer davranışları olmuş muydu.. sıklığı..

sonra susmaya devam ediyorum..aha sustu..  derler..

her an bıdır bıdır bişiler söyleyen biri olarak susunca dikkati çekerim sanıyorum..kendime değil ayol.. durumda bir b..kluk olduğuna..nooldu ki derler sanıyorum..

ama .. devam ediyor elbet karşımdaki.. ben sustukça..

e ne demişler.. susmak kabulden gelirmiş..

itiraz ediyorum hakim bey.. susmak bazen de akıllı kişilerin.. burda akıl zeka anlamında kullanılmıyor..geçmişten ders alan.. olaylar ile pişerek gelişen kişi anlamında kullanılıyor..

baştan alayım.. susmak akıllı kişilerin durumu ayrıntılı değerlendirme durum bildirisidir..

burdan uzar bu konu.. tartışırsın.. kavga edersin.. fikrini söylersin.. söylemez.. çeker gidersin.. bi sürü sonuca ulaşır..

ama bendeki kesin olmayan suskunluklar cümlesi ile açıkça anlatıldığı gibi…sorunlu bi suskunluk..

ben susuyorum…

susuyorum.. karşı taraf.. bildiğini okumaya devam ediyor..

sonra iyileşiyorum… ve karşımdaki sanki bişey olmadı..

ya da ben hazmedilecek kadar na-hoş bulduğum halde söyleneni yapılanı..

/na-hoş da nasıl hoş bir sözcük di mi/

hiç hazım olayı yaşanmamı.ş. gerekmemiş gibi..

ya da dahası hazmettim yenisine yer açtım gibi algılıyor..

bunu ..hep bu yüzden ..başıma gelenler..

o yazı elime verildiği gün.. anlasaymışım.. iyi olurmuş…

çünkü hala öyleyim .. onyedimdeki gibi..

aksiyon.. suskunluk.. analiz.. hazım.. aksiyon…. şeklinde sürüyor bende silsile..

oysa.. aksiyon.. reaksiyon olmalıdır.. doğalı..

neden diye düşündüm..

sanırım ben çok şans’tan yanayım..insanların birden fazla şansı hakettiklerine inanıyorum..

bi de kişiyi nasıl biliyorum elbet.. kendim gibi.. bencileyin .. analiz yaparken hem empati hem de mantık ve adalet kullanacaklarına inanıyorum.. bi şey demeseler de.. kendilerini düzeltirler sanıyorum.. inanıyorum buna..

durmamdan susmamdan bişeylerin ters gitmekte olduğunu anlayıp.. bir daha değerlendireceklerine inanıyorum durumu..

ama olmuyor.. muş…

kesin olmayan suskunluk bu işte..

susuyor.. sonra bişey yokmuş gibi devam ediyor..

ama aptalım anlamına da gelmez değil mi..

ve yine aslında.. sapla samanı karıştırmamayı da bilirim..

ve yine aslında.. doz aşımı hele uzmanlık alanımdır…

neyse.. cuma cuma kafa şişti..

aslında gevezeyim evet..

aslında kendimi anlatmaya .. açık olmaya yatkınım evet.. benim uyarım sınır belirlemem.. kendimi anlatmamdan geçiyor..

hoşlanmadığım şeylerle ilgili uyarı yapmayı beceremeyip susuyorum..

ama bi süre sonra.. hazım mıdır affetme midir.. tamir becerisi midir..ne haltsa.. düzeliyorum..

e naapsın karşıdaki..

beni kararsız sanıyor.. olduğu yerden devam edecek sanıyor..

oysa değil..

şimdi acilen egzersiz bulmam gerek..

etkili bir ifade şekli çalışmam gerek….

hoşlanmadığımda..

ne yapmam gerek…. onu bulup öğrenmem gerek..

bu yanlış oldu dediğimde.. anlayacak biri de gerek elbet..

kendi yaptığı yanlış anlamayan.. ben deyince anlayacak mıdır.. sanmam..

 

bu durumda.. ben galiba susunca tam susmayı öğrenmeliyim..

sevdim mi tam severim.. sildim mi bir kalemde..  resim

öyle bi şarkı yok muydu..

bunun rak versiyonuna çalışayım en iyisi ben..

=P..

***********

şapşal durumdaki fotonun kasları güsel.. ne dersiniz????

19 Kasım 2009 Perşembe

masal saati...

uykum geldi.. hem de üç hasta yatırma beş kahve.. iki kenanlı bir konsültasyon seansı yapmama rağmen.. koşarken uykusu gelebilen nadir insanlardanım sanırım.. resimle bağlantılı girişim nasıl süperim evet biliyorum..=D.. devm edeyim.. bari e cızgı postalarıma bakayım dedim.. başlığı görünce dayanamadım buna tıkladım.. başlık "erkekler melektir"......=D... acaba iki gün önce eklediğim resim mi çıkacak ki.. derken.. bilinen ve büyük olasılıkla unutulan fıkra.. "Birgün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düsürür. 'Aman tanrım' diye bağırdığında melek belirir ve 'Ne diye bağırıyorsun?' der. Ormancı baltasinı suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler. melek suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. 'Baltan bu muydu?' diye sorar. ormancı'hayır' diye cevaplar. melek suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. 'Baltan bu muydu? 'ormancı yine 'hayır' diye cevaplar. melek suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. 'baltan bu muydu?' ormancı 'evet' der. Ormancının dürüstlüğü meleğin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir. Ormancı mutlu bir şekilde evine döner. Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düser. Ormancı 'aman tanrım' diye bağırır. melek yine belirir ve sorar. 'ne diye bağırıyorsun?' ormancı 'karım suya düştü der. melek suya dalar ve jennifer lopez le birlikte geri döner. 'Senin karın bu mu?' diye sorar. ormancı 'evet' der. melek sinirlenmiştir. 'yalan söylüyorsun. gerçek bu değil' der. Ormancı 'özür dilerim, ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri dönecektin, o na da hayır deseydim karımla dönecek ve her üçünü de bana verecektin. ben fakir bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim. Jennifer Lopez e evet dememin sebebi budur. Bu hikayeden alinacak ders : Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygın bir nedeni vardir ve bu başkalarının yararı içindir. (Kendileri için birşey istiyorsalarsa ekmek çarpsındır )" *************** saklambacıma not.. bi yukarı bi aşağı gidip yorulma diye.. başa ortaya sona ekledim resmi.. rahat rahat bakabilirsiniz.. herkese not... bugünkünün göğüs kaslarını çalışın.. yarın daha adonis birileriylerle geleceğim.. **************** alpere not... ;D.... **************** eceye not.. bunun da kesin vardır bi olimpik başarısı .. ama görünmüyor.. boşuna inceleme..=) **************** kendime not.. sıkıcı .. bi de.. ayna versek diyelim ortaya.. size değil.. bilecek artık o kendini.. burayı okumuyor olsa da.. benim içimden çıksın diye ekledim bunu.. ***************** köyden izinden geldi gene bizim bi personel. hani şu biri mor diğeri kırmızı mesir macununu getiren.. bu sefer de.. kuru üzüm getirmiş.. organik dedi.. masanın üzerine koydum mor kasede.. arada organik takılmaktayım.. yanına ceviz ve badem.. m de ekleyesim de var hatta.. **************** kendime not.. tam on yıl sürmüş gerçekten ... ağzından çıkana dikkat edeceksin gerçekten.. ne demiştim çünkü ben on yıl daha diye başlayan bir cümle kurmuştum.. 1999 ağustosunda.. ve evet.. sürmüş.. ve ne kadar indirgemiştim ilişkiyi.. budur.. yeter.. ****************

18 Kasım 2009 Çarşamba

saçma sapan çarşambadan ancak böyle bi yazı çıkardı .. ama aslolan görselliktir ki zaten =9



geminin sana gelmesini bekleme.. sen gemiye yüz demişler..
=)
resme bakıyorum da doğru bir öneri.. yararlı bir uyarı..

ha bi de..

tuhaf bi hafta olmakta..bu hafta..
aynı karar kaç kere verilir bozulur.. gün hatta saat içinde..
rekor kırdım kendi çapımda..

kendine not..
bi daha iki kişilik kararlara takılma..
tek kişilik karar iyi karardır..
selfish yazılı mor trikonu giy.. ve öyle karar ver..
sen istiyo musun..
gerisini salla..
pos bıyık otel mihmandarımıyım ben..
değilim..
en azından pos bıyık bölümü için geçerli..

ha mihmandarlıkta sınır tanımam evet..
hatta buyrun tepeme de denebilir..
üff..

kendine not 2...

kendi yaşamını.. sadece düşünerek... bu kadar kısa sürede..
bu kadar karmaşıklaştırabilen biri var mıdır acaba.. araştır bunu.. sor soruştur..
sanırım cevap hayır..
sen eşsizsin..
o zaman bi de..
unique yazan bi triko bul al..
en taşlı ve dekoltesinden olsun..

kendine not 3...

mümkünse bi de..
kafana bi odun vur.. bak bakalım düşünmeden durabilecek misin..

baktın faydalı..
günde üç öğün dene..
odun taşımak zor olursa..

/haha mor odun desenli triko al diyeceğim sandınız değil mi.. yok delirdim biraz evet..
ama o kadar değil henüz../
duvara da kafa atılabilir.. diyecektim..
hatta dedim evet..
yumuşak sorumsuz .. hatta sorunsuz..
özgür ve..ve göründüğün gibi.. yani sarışınnn yaşarsın belki.. o zaman..

olmadı mor rende al .. yassı ve incesinden olsun .. çantada taşınabilsin.. boş kaldıkça rendele kendini.. daha az acı verebilir.. fikir ve dileklerini çatıştırmaktan..

evet kızgınım biraz kendime..

atabişibişide olanlar benim gibi düşünmeyenlerin icraatidir..
kardır yanlarına..
aya ister şapka tak ister serbest bırak ister.. türbana sok.. hatta siyah naylona koy..
kar eden sen olmadıktan sonra..
salla......

bu saçmalığı yazıya çevirebilmek.. ve ..

başlangıç noktasına dönebilmek .. okuru resme geri gönderebilmek için..
ata sözü özlü bişi düşün atalet...

tamam buldum.. top yuvarlaktırı yarına bırakalım.. bugün...
su yolunu bulur diyelim..

ve formülünü yazalım..

H2O.. iki ölçü hoşgörü.. bi ölçü olumluluk..
ya da iki ölçü.. hayal.. bir ölçü okşama..

başka????

Image Hosted by ImageShack.us

alper sen videoyukaldırsan da varlar..

kaldırmasan da.............


demek ki neymiş..
kendi görsel malzemeni kendin bulup asacakmışsın blouna....=P
intikam mış hıh...........
*********
resim feysbuktan =P
adresini hayatta vermem ...=D

Image Hosted by ImageShack.us

16 Kasım 2009 Pazartesi

haftanınsonubinakaratgibiiiiii

bardayım..
ya da en azından bir bar tezgahı başında..
o da değilse..
bar tezgahı gibi yüksek ve dar ve uzun bir masanın başında ayaktayım..

sınava giriyorum..
elimde bir çoktan seçmeli boşluk doldurmalı soru kağıdı..
botanik sınavı..
türler.. latince isimler..
bazılarının yanında çizimler..
çizgi film ağaçları gibiler..
yazılar da nesense comics sans ms formatında.. =)..

uğraşıyorum..
ama dikkatim dağılıyor..
bir ses var..
uğultu daha doğrusu..
homurdanma gibi bi ses..

çıkıyorum olduğum yerden..
mor halılar üzerinde yürüyorum..
tuhaf ses daha yakın gibi..
ya da şiddeti artmiş..

organik sebze meyve bişeyler alacağım.. daha..
ama ses aklımdaki tüm işleri listeleri unutturuyor..
dava açmak lazım diyorum..
avukatımı aramak için cep telefonu arıyorum çantamda..
bi de bu fikirleri yazmam lazım diyorum..

derken .. uyandım..
horlama sesi evin biyerlerinden gelen..
uyanmışım .. tam uyanamadan..
aldırmak lazım.. dava açmak lazım diye söylenmeye de başlamışım..

herbişi var..
kabuk altımdaki her bişi..
bar var.. botanik nerden çıktı derseniz..
=P ben biliyorum.. o da var..
e yazmak var.. buraya.. günceye biyerlere..
hmm.. başka.. horlama var evet ..

diğerleri de var..
***********

çekirdekle alışverişe gittik..
kapüşonlu.. kenarı kürklü anorak yelek ..
görmüş beğenmiş..
mağazada bişi daha gördüm ben..
bak bu da güzel dedim..

hızlıca yakından bakmaya giderken..
toslayıvermiş.. satış görevlisine..
ben farketmedim..
ama pek bazılarının pek yakışıklı..
birinin de çekirdek gibi gözlerinin üzerine inen siyah perçemleri olduğunu farketmiştim..

neyse uzatmayayım.. aldık .. geldik..
evde.. bir giymek istemiş bizim hanım..
bir kahkaha.. boğulur gibi.. nefessiz..
ve anneeeeee bağırtısı ile..
ve kuğurdayarak.. karışık bi şekilde..
hani ben çarpışmıştım ya biriyle mağazada..
bak ne buldum.. ne yazmış.. bırbırbır.. anlatıyor..

ben biraz zor çözdüm..
size çözülmüşünü yazayım..
giymiş aldığımızı..
elini cebine atmış..
bi kağıt..
çıkarmış bi not..
"keşke bana her çarpan senin kadar güzel olsa"..
altında isim ve tel no.."

çok hoş.. =) ee arayacak mısın dedim..
yoo manyak mısın dedi..

özenle tel no'sunun üzerini sildi..
notun resmini çekti.. feyse koydu.. =P..
zamane kızı...

************

aynı mağazadan bana da..
yakası derin dekolte..
kolları satenli filan çok dişi ve ..
üzerinde kristallerle
"selfish"
yazan bir mor triko aldık..
daha öncekileri söylemiş miydim..
birinde blondie..
diğerinde de.. always perfect gibi bişi yazıyordu..

hepsi doğru yani..
********

çekirdek pek komik bu aralar..
bir kocaman sivilce bulmuş..
alnında bi yerde..
buz aldı buzluktan..
üzerinde gezdiriyor..
bana "nasıl iyi geliyor ki buz sivilcelere" dedi..
enflamasyonu alıyor dedim.. dalgınca..
"dünya diliyle lütfen" dedi.. =p
*********

bir armağan geldi bu hafta sonu..
inanılmaz..
uçan bir martı sürüsü..
yaka iğnesi.. doğrudan derime pirsing ettiresim geldi.. bayıldım... =)
***********

lekede bi tuhaflık var..
bir içeri bir dışarı..
kapı açmaktan kapamaktan hal oldum.. olduk ailece..
bi kapıda bi camda..

hıhı evet.. muayyen zamanı sanırım..
ama tuhaf olan bu değil de..
içerdeyken yüz vermezsem..
gelip kafa atıyor.. bacağıma..

bu köpekçe bişi diye bilirdim..
hani pati tırnak miyav neyse de..
kafa atan kedi de görmemiştim.. =P..
*************

başka mı..
haha rüya görme dışında ..
leke çekirdek ve alışveriş dışında bişiler yaptım canım..

ne olsa istanbul burası..
heyecanlı şehir.. faydalanmak gerek..

gerçi izmir gibi..
iç sızlatan bi yer değil..
defalarca ziyaret edilesi.. ağıt yazdırası değil..
ama ..
keyifli işte.. yaşanası =P
*************

19luk.. bu aralar..
üretemiyor bişey..
test çözme derdinde..

aklınıza geldikçe.. şans dileyin...
sınava girecek.. bu yıl..
büyüdü mü ne ??
*************

hadi keyifli bi hafta olsun..

11 Kasım 2009 Çarşamba

canımsın.. herşeyleri de düşünmüş =D

osmanlıca diye korkmayın..
parantez aralarına ekledim.. bugünkü dilimizde karşılığını..
ayrıntı meraklısı benden..
sevmediğim ayrıntılara meraklı bir yerde görüp..
bilgi nerden gelirse gelsin diyerek..
daha güvenilir gibi görünen bir kaynağa ulaşınca..

ekledim dayanamayıp..

Pek güzel, o kadar ciddî ve yorucu meşagilden (meşguliyetten)sonra, son asır terakki ve medeniyetin şuaatiyle (çağdaş ilericilik ve uygarlığın ışığıyla) ve dimağı tenevvür etmiş (zihni aydınlanmış) bir erkek, işinden doğru evine gelüp, kapanmak suretiyle yarın için icab eden zevk ve kuvvet-i mesaiyi iktisab edebilir mi(gereken zevk ve kuvveti edinebilir mi??) ?
Biraz hava, biraz musikî, biraz tiyatro, hülasa (özetle) bir hayat arzu etmezmi?
Bu icabat'ı tabiiye ve medeniyeyi tatbik ederken (bu doğal ve uygar gereksinimi giderirken) yanında karısı bulunmazsa, bu noksanı telâfi etmek ( bu eksiği gidermek) lâzım gelmiyecek mi?
Çünkü bir erkek için kadın huzurundan, kadın sözünden, kadın refakatinden mahrum bulunmak bir noksandır. Bu behemehal (mutlaka) tatmin olunur.
Fakat evde erkeksiz kalacak kadın için erkek ihtiyacı aynıdır.
***********

Fakat zannediyorum, artık bugün kadınları büyük babalarımızın müthiş nazarları (bakışları) altında sinmiş olduğu gibi bulunduramayacağız.

Velhasıl netice: Bu kadın meselesinde cesur olalım.
Vesveseyi bırakalım.
Açılsınlar, onların dimağlarını (zihinlerini) ciddi ulûm (düşünce) ve fünûn (fen) ile tezyin edelim (donatalım), iffeti, fenni sıhhî surette izah edelim(bilimsel sağlıklı biçimde açıklayalım ).
Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede ehemmiyet (önem) verelim.
Sonra şahsi irtibata gelince( kişisel ilişkilere ), tabiat ve ahlakımıza muvafık (yapımıza ve ahlakımıza uygun ) karı arayalım ve onunla şurût-i izdivaciyemizi (evlilik şartlarımızı) açık ve kat'i (kesin) kararlaştıralım.
Ona riayette (uymakta) kusur edince onun icabatını (gereğini) yapalım. Kadın da böyle hareket etsin.

MustafaKemal ...

canımsın....

karsbad günlüklerinden... dileyen BURAYA tıklasın baksın...

9 Kasım 2009 Pazartesi

jartiyer.. koko.. şarap

çekirdekle sabah sohbeti..
anne bzim okulda.. kışın siyah kilotlu çorap giymek zorunlu..
çorabım kalmamıştı.. senin jartiyerli çoraplarından birini aldım giydim..
kızım düşer o kesin bugün..
hem niye yok çorabın daha yeni aldım bi tomar..
o arada çekirdek eteği sıyırır.. nasıl güzel görünmektedir..
atalet.. anlar.. bu bahanedir.. yaşansındır bu heves..
yarım gülümseme ile.. bi daha olmasın der..
çekirdek servise doğru uçar.. çekirdekle akşam sohbeti.. anne bugün beden eğitimi vardı.. gördüler çorapları.. şaşırdı millet.. nası bi annen var senin dediler.. hem annen kime giyiyo bu çorapları dediler.. ne bileyim dedim.. =D.. heralde babama değildir.. di mi ??
=D..

*************
coco.. şanelden önce.. izleyin.. kaçırmayın.. tam dozunda.. öyle moda dünyası filan değil.. bir kadının dünya görüşü.. hem de kadınların böyle görüşlere gerek duymadıkları devirde.. filmde söylenmedi ama bir cümlesi var.. elbisenin içinde kadın olmalıdır.. eğer elbisede kadın yoksa.. şıklık da.. moda da .. elbise de olmaz.. demiş.. mesela.. haha bi de bişi daha demiş..
erkeklerin çocuk olduğunu biliyorsanız.. zaten herşeyi biliyorsunuz demektir.. =D..
*************
güzel bir hafta sonu idi.. ama içkisiz di.. şarap içmeyi özledim.. ben..
yazın rakı bira iyi de.. şarapla konyakla keyiflenmeyi özledim.. onların çakırkeyifliği farklı.. rakı bira .. serin duş gibiyse..
şarap konyak.. kaşmir şala sarınmak gibi.. =)

hadi süper hafta olsun

6 Kasım 2009 Cuma

ve döngü kapandı.. çemberler.. kapandılar..

bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti..
diyordu kitabın ilk cümlesi.. ve benzetmelerde pek kullanılan bir cümle oldu..

bir kitapla bir hayat değişmez çünkü..
değişirse de vardır büyük eksik gedikler o kişide.. o kitaptan önce..

ama bugün bir kitap okudum ve hayatım normal seyrine döndü.. yine..

itiraf etmeliyim ki.. ayda dokuz on kitaptan azını okursa depresyona girdiğini iddia eden ben..
sanırım..yaşamı yaşamak yerine okuduğuna karar verip bilinç altından..

daha öncesine döneyim az öncesine..

sanırım bir seneye yaklaştı..
aslında bloğu okusam bulurum tam olarak ne zaman ama.. önemi de yok..
okuyamamaya başladım..
keyif almamaya..
sonrasını merak etmemeye..
yazmayı da aksatmaya başladım..
bir iki kapat git de geldi..bloğu..
kenara köşeye notlar almaz oldum..
ama almayı sürdürdüm..
devere ve remzi ve sanal kitapçılar..
herzamanki gibi..beş benemez seçkiler..
yığınlar..

yükseldi... hiç yükselmediği kadar..
okuyamadım..
yazı atölyesine katıldım ..
hem yazamadım.. hem de okumam gerekenleri okuyamadım..
öykü yazarlarının konuşmalarına gittim..
anlattıkları ilginç geldi..
kitaplarını edindim.. ama okuyamadım..
bugüne kadar.. vicdan azabi çektim.. bazen geceleri aklıma da geldi ama yine de okuyamadım..
elime aldım..
birkaç sayfa sonra..
kıvrıldı kondu kenara..

bugün tuhaf bir nedenle.. klinikte olmamam gerekiyordu..
o yüzden önce kendimi tuhaf işler dükkanlarına attım.. elimi oyalayacak.. bişeyler edindim..oralarda.. payet taş parlak..
saksağan günümdeydim..
sonra hala dönmemem gerekiyordu .. işe..
bari sinemaya gideyim dedim..
ama seans başlamıştı..
sonra..
ayaklarımın sancıdığını hissettim.. topuklu çizmelerin tepesinde durmaktan..
ve ben de.. devereye girip bir dergi almaya karar verdim.. iki kitap ekledim.. sonra bir de sidi..
kitaplardan biri hakkında.. türkiyeden bir küçük prens öyküsü diye söz etmişti bana biri..
okuyun ilginç..
başka dilde yazılmış..
40 dile çevrilmiş.. sonunda da türkçeye..

deverenin karşısında starbaksa yerleştim..
tombul mor koltuklardan birine..
kahvemi aldım.. atıştırmalık bişeyler..
ve bir göz atayım dedim kitaba...

bitirdim kitabı.. orada.. öyle kalktım..
kaç sayfa.. yüzkırktan fazla.. en son baktığım sayfa yüzkırktı.. ama daha bitmemişti..

ha neden bi solukta okudum..
bazıları çok etkilenmiş.. ben etkilenmedim..

kapakta.. martıyı.. küçükprensi ve simyacıyı sevenler.. bu kitabı.. sevecektirler.. diyor..

içinde martı seven bir ressam.. güller.. metaforlar.. ve artemiş ile meryem var..
tam da atalete göre..

martıyı yirmili yaşlarımda okumuştum..
küçük prensi defalarca..
simyacıyı.. basıldığı yıl .. sanırım doksanlı yıllarda..

bu kapaktaki söz.. yanlış.. eksik ya da.. anlatım bozukluğu var bence..
"o kitapları sevenler" tümcesinde..
bu tür kitaplar sadece edebiyat olarak kabul edilemez..edilmemeli..
o kitapları sevenler .. o kitapların anltmaya çalıştığı prensipleri benimseyerek..
sonunda o kitapları yazacak hale getirebilmeliler kendilerini..

hiç durmadan bu tür mesaj içeren kitaplar okuma gereksinimi duyanlar bence..
yerinde sayanlar..olabilir..

vardır öyle insanlar..
tanıdığın en pragmatik egoist hırslı ve egosu parlak kişidir .. mesela..
ama elinden tanrıyla sohbet.. bir çift güvercin.. yüreğinin götürdüğü yere git filan ..
düşürmez bunları.. sonra da..
kitabı kapatır..
onu yargılar.. diğerini kısıtlar.. ötekini cezalandırır.. birini harcayıverir..
çıkarır sonra ayracı kitabın arasından devam eder okumaya bilgelik patikasındaki yolculuğu..

küçük prensi ilk okuduğumda.. ehlileşmeyi ve sorumluluk taşımayı..
o saf naif adanmışlığı..
martıda hedefe kitlenmeyi.. defalarca çabalamayı.. alıp benimsedim..
simyacıda da.. hayatın çeşitli hallerini ve kabullenmeleri...

yaşamın verdiğinden daha kolay alıverdiğini..
kendinden başka yarışacak.. güvenecek.. bezeyecek eleştirecek kimse olmadığını.. bilirim .. insanoğlunun..

bu yüzden arada bilgece laflar edebilirdim..
açıktı kanallarım herkese..

ne kadar da dar bir tabana oturtmuşum..
meğer..
bir davranışla nasılda çöküvermiş..
benim oturdu sandığım öğretiler..

kitabı okurken..
ben bunları biliyordum.. dahası yaşamımdı.. kişiliğimdi.. diye hayıflandım..

bitince koydum kitabı.. düşündüm..

basit bir kitap..
okurken birkaç kez..
yirmibirinci yüzyılın öğretisi.. kendine dön.. başkaları gibi olarak ilginleşmeye çalışma diyor..
hedef koy.. sorumluluk al filan demiyor..
kendi sorumluluğunu al diyor..
=)

özelleş biraz.. ayrıl güruhtan diyor..
durum düşündüğümüzden de kötü olsa gerek..
ferrarisini satan bilgeden bile daha basit şeylere işaret etmek zorunda kalıyor..
yirmibirinci yüzyılda bir yazar..
ne öğrendim..
hiç..

ama hatırladım..
daha önce bir kez zaten kendimi hücrelerime ayırıp yeniden birleştirdiğimi..
yıllarca çabalayarak.. bir ben yarattığımı..
sınırları kaldırıp.. yükseldiğimi..
sonra.. hangi şaşkınlık anı beni bunca sırada bir yere..aşağıya çekiverdi..
onu düşündüm..

uzun zamandır empatisizliğime..
hatta etkiler altında kalışıma..
öfkeme.. tepkime.. sıradanlığıma..
üzüldüğüm zamanlara..
kaçırdığım zamanlara..
başkasının gözüyle değil.. kendi gözümle yeniden bakmaya kendime..
kuyruğuma..
yanına taktığım yana ve çana..
baktım ve yükseldimmmmmmmm...

ben bu değildim..
hiç olmamıştım..
nereye saklamıştım kendimi..
bilmiyorum.. ama buldum birden...

ağır adımlarla ilerledim .. yüksek topuklarımın tepesinde.. dinlenmiş adımlarımla..

iki kişiye teşekkür ve özür borçluyum.. ben bugün....
onları edeceğim hemen şimdi..

ama önce şu minicik alıntı..burda dursun..

"okyanusta bir dalga.. keyifle ilerliyormuş.. güneşli güzel bir günde..
bir bakmış.. kıyıdaki kayalara vurup paramparça oluyor önündekiler..
panikle daha yaşlı daha büyük bir dalgayla paylaşmış korkusunu..
şaşkın demiş yaşlı dalga.. sen okyanussun.. dalga değilsin..."

bizi biz yapan davranışlarımız..
onları herkese göre değiştiremeyiz..
herkesin anladığı dil farklı da olsa..
biz bu kadar şekil şekil olamayız..
ben ne isem oyum..
oysa bir süredir.. beni yanlış anlayacaklar diye susmaktan..
durmaktan daraldım..
ümitlenip yeşillenecekler diye davranmamaktan.. bunaldım..
yaşamda bunları düşünmekten.. hesaplamaktan..daha güzel şeyler var..
hatırladım..........

bu sancılı süreç boyunca.. yanımda olanlara kocaman bir teşekkür daha..
ettim aslında sık sık..
ama bu defa farklı bir nedenle..
daha önce.. üzülen bunalan kadına tahammülleri için.. onları bu kadar üzdüğüm içindi..
bu kez..
kendini olduğu ve tanıttığından bu kadar farklı bir konuma biçime getiren birine katlandıkları için teşekkür etmeliyim..
ve onlarda eğer.. bir.. yanılma/yanıltma duygusu yarattıysam.. inanç güven eksikliği oluşturduysam..
bir de teoride söylediklerimi.. eğer şüpheli bir şekilde hayata geçiremediysem..
özür dilerim...

Image Hosted by ImageShack.us

4 Kasım 2009 Çarşamba

mina.. kaplan.. ankora.. taş mor ve saire..




*************
gitmek istersen.. seni anlarım..
eğer terkedersen aldatırım.. evet
ama eğer göğsünde uyursam
seni sevmekten vazgeçemem.. hayır..
aşkta muhteşemsin..
kalbimin üzerinde şehvetlisin.. evet
ve bir damla gözyaşı döksen..
o an önemli.. çünkü.....

sana soruyorum yine
bedenin yine..
kolların yine..
ellerin yine..
bana yine sarılacaklar mı...
beni yine alacaklar mı...
beni yine sevecekler mi..
beni öldürecek misin yine
çünkü seni seviyorum
hala hala hala

senin aklındaki karışıklık
tamamen sevdiğin zaman, evet
senin algıların..
benim eğilimlerimi belirler.. çünkü
sana soruyorum yine

ağzın yine
ellerin yine
boynumda yine..
kalacaklar mı yine..
beni yakacaklar mı.. yine
çünkü seni seviyorum
hala hala hala
***********

italyanca da bilirim evet.. davvero.. eh en azından üç dilde.. ana avrat dümdüz gideceksin demiş şair.. ama dört de göz çıkarmaz değil mi.. yok çıkarmıyo..

biraz yardım aldım.. evet.. davvero.. bi kaç sözcüğe bakmam gerekti.. pigliare gibi..=) olsun birkaç sözcük daha kattım dağarcığa..
italyan şiirsel ifadelerini çok iyi anlamam..
aslında şiiri anlamam..
hanı ayı gördün mü?? deseler..
=)..
yok.. o kadar da değil elbet ama..
sözcüklerin gücüne inanan biri olarak..
aşkta ve sevgide..
davranışlarını gücünü öğrenmiş olacak kadar .. deneyim kazandım..
ondan..
söylenene değil.. söylenişe bakarım.. dile değil gözlerin içine..
gerçi gözümün içine baka baka yalan söyleyenlere de inanmışlığım oldu..=D..
ama çıkarcıyım evet.. işime geldi inanmak da ondan..

uzattım zaten uzatacağım kadar.. bi de uzatmayalım demeden devam edeyim ben..
yine de..

türkçeleştirmeye çalıştım..
şarkıda denilenleri..

türkçede o kadar tutkulu ve çekici olmadı sanki..
belki ses'lerden dolayı.. belki de kadının okurkenki mimiklerindeki köşnüllükten..
belki.. benim beceriksizliğim..

ama zaten mesele bu değil..
ben şarkıyı söyleyenle ilgilendim daha çok..
kadın..
mina..
eskiden gözleri aşağı aşağı çekik.. ağzı dikdörtgen..
sinir ve itici bi kadın diye görürdüm biliyor musun bilog..

ama bugün bi yerde tesadüfen izleyince..
üff alev alevmiş..
=9

zaten kim gözlerin şekline baktı dediniz mi???

bi de..
ekranım parlak ve güsel..
çünkü gözlüklerim güzel..
miyopastiğmatve hipermetrop olmuşum meğer ben..
ne biliyim ben de kitapları flu.. basıyolar ekran da kirlendi sanmaktaydım..
değilmiş..
ekran parladı ama ben daha çok..
=)
gözlük çerçevemde.. iç dış pürnakıl taş.. ve leopar deseni ve mor var ..
=9


daha sadesi olabilemedi.. olamayacaktı ..
denedim evet.. yine mor ama daha sadesini denedim elbette..
ama....onu gördüğüm anda.. işte ben dedim.. ben gözlük çerçevesi olarak geleydim dünyaya.. yaratılaydım..
bu çerçeve olurdum inan bilog..



haha.. hatta gözlüğün sapının iç tarafa yanağa doğru gelen kısmı bile taşlı.. dikkatini çekerim..
hani eline alıp da.. böyle zarif hareketlerle sallayarak konuşursan.. birine doğru.. kesin hipnotize edersin..
ne dersen olurlatabilirsin.. =D..
o kadar parıldıyor..
"içi dışı" demem o yüzden..

ve bütün bunları.. yarım saatte hallettim..
adliyeye verilecek dilekçem vardı..
onu vereyim diye çıktım..
poyrazoğlunun tiyatrosuna bilet de alıverdim yan yana idiler gittiğim adliye ile..ordan da.. göz muayenesine koşturdum..
doğru gözlükçüye.. üçüncü çerçevede bitmişti karar verme aşaması.. orta şekerli çifte kavrulmuş kahvemi bitiremeden hazırladılar gözlüğümü..

alır almaz koşarak geldim kliniğe..
bi kaç yeşil reçete yazdım..
baktım mini mini yazılar ..güzel güzel görünüyor..
pisimi açtım.. baktım o da pırıl pırıl görünmeye başlamış..
bi de bloğa yazı ekleyesim geldi o arada.. eh mina da vesile oldu bunları anlatmama..
=)..

şimdi bi de taşlı süslü pisi kılıfı lazım bana.. ne o öyle dümdüz mat ve siyah..
ve taşlı morlu kitap kuverleri...ayıraçları..
tüylü kalemler filan..

hahaha bu yıl barok yılım olacak.. karar verdim..
deli saraylı ruhum ayaklandı gene... =)

**********
yok bilog daha değil..
boşanma dilekçesi değildi verdiğim..

o .. belki bir başka bilogpostuna konu olacak..

**********
dip not..
çok seksi dediler gözlüklerim için..
haha ilerde bastonum da seksi olacak dedim..
amtist sapı olacak.. ol sapı gövdeye bağlayan yeri de taş işlemeli olacak..
gövdesi de abanoz ve sedef olacak..
bulamazsam tasarlar yaptırırım.. o kadar..

*********
derin not....sulh hukuğun merdiven basamaklarının yepyeni durması ve ceza hukuğun aynı yaşlardaki basamaklarının o derece yıpranmış olmasının nedeni..
sulh değil de.. ceza sever millet oluşumuzdan kaynaklanıyor olabilir mi????

**********
son not..
italyancası şarkının..

se vuoi andare, ti capisco
se mi lasci ti tradisco.. sì
ma se dormo sul tuo petto
di amarti io non smetto.. no.
tu stupendo sei in amore
sensuale sul mio cuore.. sì
se poi strappo un tuo lamento
è importante questo mio momento perché

io ti chiedo ancora il tuo corpo ancora
le tue braccia ancora
di abbracciarmi ancora di amarmi ancora
di pigliarmi ancora
farmi morire ancora
perché ti amo ancora.

Confusione la tua mente
quando ama completamente.. sì
con le sue percezioni
mette a punto le mie inclinazioni perché

io ti chiedo ancora
la tua bocca ancora
le tue mani ancora
sul mio collo ancora
di restare ancora
consumarmi ancora
perchè ti amo ancora..ancora..ancora..ancora
Follow my blog with Bloglovin