28 Şubat 2009 Cumartesi

..



konu mankeni ve her yere yakışan kadınım ben ya..
statü belirleyici..
taşındım işte bir arkadaş toplantısına..
çuval bezinden şarap kılıfının üzerine..
bir kat keten..
bir kat işlemeli ipek..
onun üzerine de bir kat dik kırmızı dantel..
sprey mauntla yapıştırdım..
bu kadar özensiz olabilirdi ancak..
içine de bir özel kav..
orman yollarından gittik..
bedenim gitti elbet..

oyuna katılmam için..
elime şarap..
tutuşturuldu..
sonu ..oşla biten sıfatlarla çağırıldım ama..
kuçu denince dönmüyor ruh....

uzun zamandır yeni bişi duymamıştım....
gerçi..
arkadaşlarından birinin..
lise sonda fransız okulunda kızları..
18likle aynı okulda..
fransızcadan da fransızlardan da nefret ediyormuş..
ne okumak istiyor dedim..
ilerde..

önoloji dediler.. anne baba..
ıhhhh dedim içimden..
ama hmmm dedim.. bilmiş bilmiş..
neyse ki masada anlamayanlar vardı da..
şarap bilimi.. diye açıkladılar..
onu da gidip fransada mı okuyacak dedim.. =D..
yok dediler..
güney afrika..??
ııh ..italya..
hatta sonra da besin mühendisliği okurum diyor dediler..
eh siz şimdiden bağ arazisi almaya toprağı işlemeye başlayın dedim..=)
amannn .. zorlamamak lazım dediler..

*****
ruhum nerde benim..
bedenim burdayken..
hayır ben bulamazken.. başkasına nasıl hayrı olcak..
erişkini kocaman iittiiir etsen de ergenler.. nolcak..

bi sürü sözcük var beynimde..
bence.. bitmemiş bir konuşma..
hayır uzatıp dırdır etmek için değil elbet..
hiç sevmem..

gitme erki elinden alınan kişiler..

hıı deyip ohh deyip durmaz ki..
düşmüşse o kafaya bi kere..
devam eder..

di mi..

27 Şubat 2009 Cuma

...



evden çıktığımda aklımda bişey vardı..
unuttum..

yokuşun başına geldiğimde olan bişey ..
bir çok çağrışım yaptı..
unutturdu..

park ederken yeni birşeye dalmıştım..
o bununla mı ilgili acaba yoksa bu mudur nedeni derken..

vizit sonrası..
başka birşey vardı aklımda..

koridorun başında bir..
sonunda bir oda..
ikisinde de birer genç xx..
ve xyleri ile olan ilişkileri..
ve birinin gözündeki gereksiz kendinden emin bakış..
diğerinin güzel yüzünde korku..
birinin..
alem buysa kraliçe benim tavrı..
diğerinin ..
karın tokluğuna cariyeyim çaresizliği..
üstelik biri refakatçi..
diğeri hasta iken..

ama burdan da başka bişeye geçti beynim..
yok pek bi önemi..

uçuş uçuşum bugün..
ekliyorum aşağıya aklıma gelen kadarını..
görünsün diye ne çöplük benim beyin
esas resme bakın siz..
idare edin....

* servet-i fünun.. fen dergisi imiş.. tevfik fikret.. gelince başına edebiyat dergisi olmuş.. sanırım dunyada adı fen olan tek edebiyat dergisi bizde..
*tevfik ileri derecede milliyetçi.. ama ne yazık.. promete şiirini yazıp da "yüklen getir ne varsa.. biraz meskenet fiken bir parça ruhu benliği idrakı besleyen esmarı bünye heyzini .. deyip..okumaya gönderdiği oğlu haluk bilirsiniz katolik papazı olmayı seçti..
*sahi tevfik fikretin karısı kimdi.. / nazmiye imiş.. hürmetker bir eşmiş..bir de aşiyanı satmış 1940 da.. tarihe geçerken karısını götürmmiş yanında vay ../
*mecelle yazarının kızı.. osmanlı ailesinin ahlak kumkuması kadını.. fatma aliyenin de.. kızı rahibe oldu da.. yıllarca aradılar bulamadılr..
*fransız ihtilalini bilirim sanırdım..
meğer hiç bilmezmişim..
bastil alındığında içerde 7 hükümlü 4 gardiyan varmış..bunların ikisi de aileleri tarafından oraya getirilmiş.. deliler imiş..
kral 4 yıl sonra giyotinlenmiş.. üstüne 6 yıl da birbirlerini öldürmüşler..
sonunda da.. mutlakiyetten meşrutiyete geçeceğiz derken..=P
diktatörlüğe geçmişler.. de hala da demokrasi o zaman kuruldu deriz..
dahası..
halk için yapıldı sanılan devrimden halk hiç nemalanamamış da.. ondan olsa gerek.
1810 1830 18bişibişi 1938 ve 1968 de yeniden halk ayaklanmaları olmuş..
doyamamışlar devrime..
paris sokakları 68 de asfaltlanmış..
öğrenciler yerden parke taşlarını söküp polislere atınca..
evde bir parke taşı görünümünde mumum var..
ben alırken delirince ne orijinal diye.. boş bakışlara sebep olan..

*sanat sanat için midir de son kararım..
sanat evet elbet sanat içindir.. sanatçı da tatmin olmalıdır..
ve evet halk da kendi sanatını yapar.. yapsın zaten onda bir naiflik var..
ve ayrıca.. sanat da halk için olmalı..
zira naiflik hoş da.. acık da incelik gerek..

*her mutlak yönetici yanına tanrıyı da almış..
padişah halife imiş.. rus çarı.. fransa kralı filan da hep ellerinde bir küre tepesinde bir haçla göstermişler bu durumu..
ama en şekeri bizans imparatoru imiş..
iki kişilik tören koltuğunda otururmuş..
bir popoluk yerde kendi..
sağdaki boş yerde.. pazar günleri tanrı oturuyomuş..
diğer günler kendisi sağa oturup..
tanrı gücüyle ülkeyi yönetiyormuş..

*wabisabi diye bişi var..
üzerinde biraz düşünmeye değer..

gibi şeylerdi..
işte..
önemsiz..
ve ne bana ne kimseye faydası olmayan..
=D.

söylesenize..
bana ne bütün bunlardan..
der ve ..
örtün evet ey haile ..örtün evet ey şehr.. örtün ve müebbed uyu ey hacire-i dehr.. derim fikret gibi..
**********
kumun isteği üzerine türkçeler..
ilki..
yüklen getir ne varsa..
biraz ruhu benliği ve kavrayışı arttıracak..
uyuşukluğu kıracak..
bünyeyi besleyecek meyveleri ..

promete şiiri..
tevfik fikret..

sondaki..istanbula yazdığı sis şiiri..

örtün ey felaket sahnesi.. örtün evet ey şehir..
örtün ve sonsuz uyu ey.. dünyanın koca kahpesi..



Image Hosted by ImageShack.us

26 Şubat 2009 Perşembe

......

eski bir öyküdür..

bir zamanlar kırlangıcın biri..
göç vaktini kaçırmış..

mevsim kışa doğru ilerleyip..
havalar iyice soğuduğunda..
kendi başına yola çıkmış..

ama hava yukarda..
onun uçtuğu yerlerde.. pek soğukmuş...

kanadının uç kısmındaki ince tüyler buz tutmuş...

düşmüş..
düşmüş..
öleceğim diye korkmuş..

sonunda..
bir çiftliğin.. ahırına yakın bi yere..
tam da taze inek pisliğinin içine çakılmış..
sıcak ve yumuşak pislik..
ölmesini engellediği gibi..
bi süre sonra..
kanadındaki buzu da eritmiş..

hayatı kurtulan kırlangıç..
pek mutlu olmuş..
başlamış şakımaya..
çörp çörp çip çip..

bu sesi duyan bir kedi..
hemen koşmuş gelmiş..
bakmış bir kuş..
pisliğin içinde ötüyor..

tek pati darbesiyle alıvermiş kuşu dışarı..
ve tek hamlede..
yutuvermiş kuşu..

kıssadan hisse..
bir...
her b.ka bulandığında.. başıma kötü bişi geldi sanma..

kıssadan hisse iki..
seni b.ktan çıkaran herkesi dostun zannetme..

kıssadan hisse üç ve en önemli..
eğer..
gırtlağına kadar b.kun içinde..
sıcacık ve mutlucuk oturuyorsan..
çeneni kapalı tut.....

Image Hosted by ImageShack.us

..........

birisi filmlerden kareler demiş..
filmlerden bazı sahnelerin resimlerini eklemiş..
baktım şööle..

kadınlar ..
her yaştan.. her güzellikten kadınlar..
ve bi sürü duygusal dağılma sahnesi..
ve onlara arkadan yandan önden sarılmış..
başlarını alıp göğüslerine..
kollarının arasına göbeklerine almış gömmüş sıkmış adamlar..
bir nevi kozalaşmış çiftler..

ordan bi kaç şey geldi aklıma..

kadınlar dürüst..
dağılınca her yerde herkese belli ediyorlar..
erkeklerin işi kolay..
alıp biraz beden teması..
ben burdayım dünyan sonlansa da..
şeklinde anlamlandırılabilecek beden dili ..
beden dili diyorum..
zira o sahnelerin bazılarını biliyorum..
konuşup da böyle bişi demiyolardı erkekler..
neyse.. sarılıp yatmalar filan..
kadını rahatlatıyor..
bonus puan..
kendi de rahatlıyordur..
heytt ne erkeğim nasıl da rahatlattım güven verdim diye..
ego cilası..

erkeklere gelince.. karelerde yok.. hayatta da..
.. ya asla dağılmıyor..
ya da yalnız.. yabancılarla..
içkiyle kavgayla dağılıyorlar..
sarılıp da şşşt ben burdayım denilecek bir durum olmuyor..
zira.. kadınlar beden diliyle yetinmez.. ille söyler..
o yüzden ..
en fazla yanına gidip.. elini sırtına koyarsın..
gerek varsa.. beni hisset gibisinden..bi de.. neyin var.. sorusunu sorarsın..
onda da ya ilgisiz bi bakış alırsın..karşılığında yok bişi der sesli..
ya da kalkıp gider.. erkek..

burdan iki sonuç..
erkekler..
ilişkide oldukları kadın yüzünden dağılınca..
vurup kırıp bağırıp..içine kapanıp....
içmeye gidiyor..
barmene yabancıya taksi şoförüne anlatıyor..
ya da başka bir kadına.. müsait davranan.. birine..
bunun için özel listeleri var..
dağılınca ara.. asla reddetmez.. listeleri..
iş icabı da tanışmış olsa..
azıcık sempatik baktıysa kadın.. onun numarasını kaydetmiştir..
özel zamanlar için..
zaten avcı kadın sayısı arttı toplumda..
sempati göstermek ne kelime.. direkt .. açık teklifler var..
hani abedeli filmlerde.. dedektifler.. aklınıza yeni bişey gelirse arayın deyip..
kartlarını veriyolar..
işte bu kadınların da.. daralınca.. hayatındaki kadının çanına ot tıkayasın gelince ara şekerim..
diye mesaj veriyolar..
itiraz istemem.. bişey biliyorum da söylüyorum..
ve eminim o kadınların daha eğlencelidir hayatı..
değeri bilinmeyen.. anlaşılamayan erkek gibisi yoktur hayatta..
yumuk yumuk.. en güzel tarafıyle gelir yanınıza gelirken..
kırıntısını evde yapsa..
ulu manitu denilecekken hem de..
tabi erkeklerin .. numaraları kaydederken niyeti bu olmayabilir..
ama acil durumda akıllarına gelir hemen..
sincabın yem saklaması gibi.. kış için..
hatta ararsın.. açık söyler bi arkadaşımlayım diye..
kim lan bu arkadaş ki biz hiç bilmiyoruz..
da demezsin..
aysbergin ucudur bu bi arkadaş..lafı..
eh biz titanik miyiz anam.. o bile battı..

ikincisi de..
erkekler dağılmıyor olabilir.. ki..
buna karşı çıkacaklar vardır..o yüzden açıklayayım..
dağılınması gereken durumlar yaşasalar bile..
bunu hemen bir güzelleşme bahanesine çeviriyolar doğaları gereğidir..
saygı duyarım.. itiraz etmem..
ne olsa soyun devamı söz konusu..

o yüzden buna dağılımsı diyelim..
işte erkek dağılımsı yaşıyor ve bundan keyif alıyor..
artı bonus puan..
heyt ben nasıl da duygulu herifim bak nası dağıldım diye..

egosentrik bi dağılımsı-kendini sevme oluyor..
ve.. gidip kendilerini ödüllendiriyorlar..
sarılıyolar.. birilerine...
ya da anlatıyorlar birilerine..
illa ki onlara haklısın abi diyecek birilerine..

kadının işi zor..
erkeğin dağılınca..
onu dağıttın diye hemen dışarı koşuyor..
erkeğin dağılınca bunu bonus puana çeviriveriyor..
sen erkeğim dağıldı ben de kötüyüm dediğinde bile..
biri çıkıp illa ki..
ay sen ne yaptın da dağıttın..
laf mı soktun..
kilo mu aldın..
beraber yağtığınız ama adı senin oğlun senin kızın olan çocuğun sorunlarına mı daldın..
diye soruveriyor..
durduk yerde bi de arkadaştan oluyosun..

hayatta da böyle bu.. filmlerde de..
aksi olan filmlerin yönetmenlerine bakın..
hepsi kadın..
kendi hayallerindeki erkeği oynatıyolar..
dağılan ve kadınına bunu belli eden ve teselliyi de gene kadınından alan erkek diye bişi yok...
sorunu konuşan bi erkek varsa.. yönetmeni kadındır..
illa ki..

erkekler en yakın arkadaşlarını da aramıyorlar.. dağılınca dağılımsı olunca..
anlatmıyorlar..
rekabetçi erkek dünyasında.. zayıflıklarını ancak tanımadıkları ve kendilerine hizmet veren sektördekilere anlatabiliyorlar..
garson barmen taksi şöförü gibi..
olmadı bi bankta yatan berduşun felsefesine ..
sığınıyorlar..

dönelim film karelerine..
bi de..
yanyana oturan ve birbirinden hoşlanan ama söylemeyen çiftler vardı
resimler arasında..
onlarda kadın.. dik oturmuş..
kendine sarılmış..
dizlerine kendi bedeninin etrafına dolamış kollarını..
ama başı ve gözleri erkekten yana dönük..
erkek gevşek karşıya bakıyor..

yani bu açılamama bile aynı etkiyi yapmıyor..
o sahnelerin çoğunun da sonrasını biliyorum..
erkekler sonunda kalkıp giden kadınların arkasından bakıyorlar..
ve yine demin verdiğim adreslere doğru gidiyorlar..
kadınlarsa..
kollarını kendi bedenlerinden çözüp..
kız arkadaşlarına annelerine kızkardeşlerine..
güvendikleri birine..
o da yoksa çevreden bi çocuk bi köpek filan bulup..
ona sarılıyorlar..

bundan çıkan sonuç..
aslında tamamen tesadüfen bi erkeğiniz oluyor hayatınızda..
ve onu yanınızda tutmak için..
asla dağılmamasını sağlamanız gerek..
saçını süpürge edip çenen kapalı tutup.. dalgakıranım ben diye.. kendine telkin edeceksin..

birden..
dedim ki..
kızım hata sende.. kocaman bi hatasın sen.. yeryüzünde..
rasyonel olcam diye tutturdun..
güçlü olucam diye.. vırvır etmek yerine çözümümü kendim bulucam diye..
habire zırt pırt.. üzdün beni.. dağıttın beni... yapmadın.. demedin..
dağılsan da aynı erkekler gibi yürüdün gittin olay yerinden..
kendine sardıysan da kollarını..
dağılan kadın yerine açılamayan kadın biçiminde..
kapadın karşındakine..
bi de kasaba minnet edeceğime dedin.. resti çektin...
eh..
daha ne istiyosun..
iğrençsin.. yu stink..
şimdi kalkıp bana sakın..
sakın amma da kolay dağılıyo deme..
bi aypoda..mı.. bakıyo bu iş.. deme..
bakar.. ha hatta motosiklet gibidir yaşanılanın hayatındaki etkisi..
hadi canım.. körün istediği bir.. yaradan vermiş iki deme..
hiç..
rasyonel oldum ama sofistike kaldım..
düz ve basit mantık.. sahibi olamadım diye..
üzüleceksen üzül..

şımartılıp da .. hakkın verilerek.. yaşamak istiyosan ..
illa ki zayıf olup tutuna asıla yaşamalısın bu dünyada..
yok ağaç oldum dikdurur otlarım diyosan..
buraya uygun sözüm yok..
buraya uygun bi el hareketi aliim sizden..

he bu durumda.. sen zayıf filan olamayacağına göre sooradan sooraya..
ne olsa katolik rahibe okulu.. saime hanım.. dilek hoca
sağ ve sol omuz başlarındaki iç seslerin..

tek seçeneğin var..yok iki seçeneğin var..
bir...dağılacaksan.. git..barmenler taksi şöförleri.. seni bekler dinlemek için...
şarap üstü şot seni paklar..
bi de.. daha yumuşak bi erkek.. varsa tabii öölesi..
benim bildiğim yok.. avcı erkekler olabilir..
sana gösterdiği ilginin kırıntısını evinde gösterde abad olacak erkek olabilir..

demek çivi çiviyi söker lafının kökeni.. kadınlar erkekler değil..
onlar çividen yumuşakçaya yatay geçiş yapıyor..

iki...ya da dağılmayacaksın anacım..
sakın sakın ama ben onun her zaman.. şeklinde başlayan cümleler kurmayacaksın..
kimseye de anlatmayacaksın neler yaşadığını..
sakın geri adım atmayacaksın..
salla deyip ..
geçeceksin..
öyle eh çanak açtıysa dolduralım filan yok..
elde boş çanak dolanacak..
he evet senin için elbet şişecek..
gözler donuk bakacak..
ama azıcık tuş ekla... yılın modası buğulu makyaj..
mucizeler yaratır..
hem sen uğraşırsan o donmuş maskeleşmiş suratın..
pek güzel bedrum feyse döner de..
talibin bile çıkar..
bulursun bi endorfin kaynağı..
yanık merhemi..
kilo da verirsin.. önümüz bahar ne olsa..
bonus puan..

hayat mı..
e sen hep söylemiyor musun..
yalnız doğar yalnız ölürüz..
arada bazı kuru kalabalıklar olur tabii..
hatta kimine de arkadaşım.. dostum .. ailem deriz.. diye..

bekleme ..
neyin var senin demez.. erkeğin.. için donmuş demez..
bugün kaloriferi kapamayın hava soğuk der en fazla.. doğal gaz kısıntısının en ateşli taraftarı olduğunu unutup..
bekleme..
hiç bişey..

sen sadece kızına..
güç iyi bişeydir de..
masaya yumruğu vurabilecek kadar güçlü olmalısın her zaman..
bu sana o yumruğu vurmamayı da sağlar.. hem..
de..

**********

bi yerde okudum..
oldukça memnunum diyodu..
ama memnuniyet sıkıcıdır..
şimdi gidip biraz macera arayacağım.. zira heyecan memnuniyet değildir..
ve heyecan sıkıcı değildir..

ingilizcesindeki ses uyumu süperdi..
excitement is not contentment ..

hehe ben bi adım ileri götüriim ingilizcedeki deyişi..
excitement is better than contentment..

bu sözü tutmaya karar verdim..............................

****
önemli not..
yaşadıklarım..
anlatılanlar..
gözlemlerimdir yazdıklarım..
gerçek kişilerle ilgisi yoktur..

Image Hosted by ImageShack.us

25 Şubat 2009 Çarşamba

...

gündüz.. pangaltıya gittim..
var olan ama renk kodunda yerleştirdiğimden beri hiç bişi bulamadığım kütüphanemin derinliklerinde kaybolan patasanayı almaya.. ve mor boncuklar ve kolye kapama aparatı ve ofis sandalyesi tekerleği.. gibi beş benzemezi yabyana 3 dükkanda hallettim..
iki arada bi derede karışman danışmanımla dertleşme ve akıl alma fırsatı buldum..
en özlü cümle..
lütfen bu yaşadığınızı..
bir nokta ya da ünlem olarak görmeyin..
bu bir üç nokta...
devamı gelecek..
dedi..
en sevdiğim şey.. üçnokta .. iki de olur..=)

endişem dedim..
tünelin ucundaki ışık sanırım ilk defa..
lokomotif gibi görünen çıkış deliği idi..
aslında aylardır yıllardır benim olmasını istediğim şeydi..
ama ben bunu kullanmadım..
yani oyunu.. anı.. olayı.. kazandım
ama aslında olmasını istediğimi engelledim ..... mi..
ondan tedirginim..

o da..
her doğru kararın bir uygulanması için doğru zaman vardır dedi..

ama dedim çok mu aciz oldum ben şimdi..
yani hep karşı çıktığım tarzda davranmış oldum doğru davranırken..

durumu kabullenmiş oldum
aslında seyir halindeki şeyi etkileyip değiştirirken..
asil ve kendime yakışan gibi davranırken..
basit ve sıradan bi sonuca varıverdim sanki..

yaşadıklarınız.. bugüne kadar biriktirdikleriniz..
o camda duran isyan eden kadın..
sıkışmış olan kadın.. ya da uçan kadın.. destek olan kollayan kadın.. yastık basmak isteyen kadın..sizsiniz..

sizin benimsediğiniz tutumu bunlar belirliyor..
kimse neden bu kararı verdin diyemez size.. kimse.. onları yaşayıp biriktirmedi..
dedi.. kalıpların dışında birisiniz..
hatamız.. dayatılan bazen de kendi yarattığımız kalıplar.. aslında..

hehe..
komplimanın ..
profesyoneli..
süpermişim gene..
aferim kendim..

gülüştük sonra..
kuşun yuva yaptığı gibi oayı örgüleyip geliştiren..
baraj dolsun da.. yan kanala akayım.. diye uğraşan kişinin..
bir tek cümle ile..
anında akarsu yatağına geri dönüşü.. ve bunun oluş hızı ile şaşkınlığına..
açık olmak gerekirse..
gene de.. ve hala da..
içimde bir tuhaf dürtü geçikmiş bir kafaya çanta geçirme..
sen ha!!.. bana ha !! hesaplaşması..
eh hayat bitmeden.. bitmiyor bu tepkiler..

sonra akşam..
şarap yok mu dedim bulunduğumuz yerde..
varmış.. dibi geliverdi..
o arada şrödingerin kedisinin acelesi var mı dedim..
yok dedi kim korkar şrödingerin kedisinden kitabını ödünç veren..

şrödinger bir kedi koymuş.. içi görünmeyen bir kutuya..
bir yemek kabı bir de zehir kabı..
rasgele parçalanma sonucu çalışan bi mekanizma açıyor bu kapların üzerine..
yani kutu kapalı dururken.. bilemiyoruz.. kedi zehiri yedi de ölü mü şu anda.. yoksa yemeği yedi ve canlı mı..
bu bilememezlik de kediyi.. aynı anda hem canlı hem de ölü.. yapıyor..
=)
şizo bi durum..
kapak açılınca da deney bitiyor..

hehe..
aslında bu kitap da.. kaos ve rasgele kaos teoerilerini anlatıyor..
kaos ve kuantum teorilerine giriş kitabı gibi bişi.
pratikte uygulama şöyle..
yemeğe çıkacağın adamdan.. hoşlanıp hoşlanmayacağını bilemezsin..
kedi..aynı anda hem canlı hem ölü..
ama yemeğe çıkmadan önce öpersen şiddetle derin ve uyarıcı bir şekilde adamı..
kedi canlı mı ölü mü anlarsın..
ve yemeğe bu bilgiyle donatılmış olarak çıkarsın...
yemeğin sonuna kadar merak etmekten iyidir..

en azından kedi ölüyse yemeğin tadını çıkarırsın..
kedi canlıysa.. flörtün..
eğer denemezsen..
yemekten bişey anlamazsın.. gece boyunca..
sonunda adamın nasıl olacağını merak etmekten..=P
bi de kedi ölü çıkarsa..
kaybolmuş bir gecedir bu..

da..
bana.. rasgele kaos dendiğinde itiraz ettim..
anlamadı.. nedenini..
itirazıma itiraz ediyorken durdurdum..
kaos benim göbek adım dedim..
ama rasgeleye inanmıyorum.. bence bilemediğimiz bir düzen içinde olan herşey..
güldü .. işte bak anlamışsın aslında dedi..
öp bakiim dedim..

parfümümü sevdi..
kitabın acelesi yokmuş..
sofra süper..
yemekler.. çeşitti..
ama ben ufak bir peynir tabağı edindim o kadar..
içesim vardı yemekle içilmez..

şaşkındı aslında içesimi getiren..
ama süper geldi bana..
hele dün iki gündür canıtın da takılmışken bana..

söz gene dünyanın tarihine geldi çok bilmiş bir xynin son beş karşılaşmamızda anlattığı..
dedim ben birini hatırlıyorum..
her kitap dediğimde.. k.tahirin narçekirdekleri de süperdir..
2 ay sonra.. k.tahirin nar çekirdekleri süperdir..
bir yıl sonra.. k.tahirin nar çekirdekleri süperdir..
anladım ki kadın başka kitap okumamış..
ama sen bi de b.k gibi okursun yeter artık bu dünyanın tarihi..
güldü isla tarihi okuyorum dedi..
almıyim dedim..
zamanında sıkı bir dinler tarihi okudum..
zaten hepimiz paganız..
oku oku dedi..
yok dedi zor ve ölüm korkusu ile muhtelif sureleri ezberlemek zorunda kalınca okurum onu da..
sen biliyo musun.. zerdüştlükten geldiğini islamın..
eh dedik ya.. hepimiz paganız..
zerdüşt dedi..
ailesi pagan dedim..
maksat..
kadını öldürmek ..
nası yani dediler..
dedim önce rhea vardı.. kronozsun karısı.. zeus onu görünce kalkıp yerini verirdi..
inanha vardı.. kibele vardı..
kadın vardı..
sonra..
baba geldi..
kadın ida dağında saklı..
din erkek..
bak dedim sonra ademin kaburgasını anlattım gülerek..
anlamadılar gene..
=)
aferim ben.. ilk duyduğumda anladığım için..
dedim bi kaburgaya biz geldik yavrucuğum..
sol kol da verileydi süper bişi olucaktı..
yani bi kusurumuz varsa.. biz değil adem sorumlu......

laf oraya gelince.. birden sinirlendim..
sinsisiniz zaten dedim..
kromozomlarınızı da saklamışınız..
hehe.. biri aa.. dedi.. hani tükeniyodular . kısalıyodu kromozomları kayboluyodu.. nası saklamışlar..
sinsiler ya dedim..
ayna görüntüsü şeklinde başka yere saklamışlar eksilenlerin kopyalarını..
amann.. tersi demek o zaman süper erkekler olacak gelecektekiler.. bunların tersi olacağına göre..
=D..

etrafım zeki ve çevik akıllı insanlarla dolu olunca..
çok eğleniyorum ben..
şarap bitti dediler..
dişimin kovuuna bile gitmemişti oysa.. 3. kadehte kaldım..
dolapları pek fakirdi.. içkiden yana...
cin istemem.. rakı olmaz..
şot..
evet..
üç de şot atarsın..
ve hayat süperleşir..
canıtın uçar..

sabah az bi baş ağrısı oldu evet.. ama iki parasetamolun halletmeyeceği bişey değil..

=D..

yazı çarpmasına uğradın mı ey okuyucu..
öpiim parasetamollüsünden geçsin....
bakalım kedi canlı mı hem.. parfümüm güzel mi..
ilişkimiz ne düzeyde..
kaosun saçakları güzel mi..parlak mı..

tünelde sadece lokomotif ve tünel ağzı mı var sanki ışık saçan =P....

Image Hosted by ImageShack.us

24 Şubat 2009 Salı

.....

şimdi geldim..
boğaz kenarından..

daha düşünmeye bile vaktim olmadı..
bana dedi ki..

neyse önemi yok ne dediğinin..
ben canıtının kuyruğunda idim..
kanadında..

yukardan baktım.. sahilde yürüyenlere..
ama orda olmasaydım da..
kanatta ya da kuyrukta..
gene öyle hissederdim..

kendi dışımda durmuş da bir vodvil izler gibi..

hani komedi olacakmış da replik oturmamış gibiydi..
güldürmedi ama güldüresi idi..
rol benim olmasa güler miydim ki..

ne filmler izledim ne kitaplar okudum ben..

hala güçlü olma çabası içinde ..
birini bari yönetesi ..
birine bari hükmedesi var..

talihsiz..
evet..

ben....
şaşırmadım dedim ya.. beni buna hazırlamada imiş yaradanım..

birden boş kalıverdi de kanadı kolu....
suçlayacak da yok ki dayanağı..

bi de..
hep bir gülümseme şu kadının dudağının köşesinde..

-çok şaşırmıştır dedim..
-evet dedi..
-eh bilemez benim gibilerin de olduğunu..
-evet dedi..
-sen de bilemezsin aslında..
-evet dedi..

-bilgeyim ben.. dedim sonra.. dünyada zamanımın dolmasını bekliyorum.....
-evet dedi.. ama hiç sevinmemişti..

üstelik alıverdim tek cümlede..
tüm planını..
meğer öğleden beri hazırlanırmış.. bu söyleve..
bir aksi bir nobran.....
haha.. olmadı..
dedim ya gülünesi idi..
ama bir dudak köşesi kıvrımı kadar..

peki...
sevindim mi..
sadece yapmalı idim..
çünkü o söylemeye hazırlandığı replik benim....
ama daha zamanım gelmedi..

evet gıcığım..
anlatmıyorum..
ama amaç sadece neler hissettiğimi hatırlamak..
zaten..
siz okuyanlar..
bazen bilmeden..
bir cümlemde ne çok.. hatta fazla doğru yakalıyorsunuz..

onun asla yakalayamadığı kadar......

özetle..
gitme erki elinden alınıveren insan..
üçüncü kat balkonundan dondurmasını düşürüp..
elde sadece külahıyla kalakalan 70li yıllar çocuğuna benzer...

bir sonraki dondurmacı geçene kadar....

*********
komik olan hala benimle konuşmadan.....
ne yapacağını planlayamıyor..

*********
bir de bülbül vardı..
ama sonra..
*********
ama gülüyorum gerçekten...
inanın..
bilse eğer..
ne kadar yakındı istediğine.. ve tamamen kendi hatasıyla kaybetti..
şimdilik bu yeter....


Image Hosted by ImageShack.us

22 Şubat 2009 Pazar

........

deli gibi film izliyorum..
dı redır..
tings yu ken tel jast bay luking et hör..
il iya lontam kö jö tem..
nayts at rodenta...
sonuncudan sonra..
sahil.. güzel söz.. deniz.. kum.. duygu çarpmasına uğradım..
daha izlerken bir yanımla..
prever gibi yazmak istedim..
önce ..aşık olmalısın ve bir aile olmalısın sonra...
aile olmanın gereğini yerine getirmelisin..
onlara gereken değeri vermek için..
değişmelisin...
fark bile etmeden..
demir olmalısın .. rüzgara kapılmasın diye gemi..
sürüklenmesin diye..
ancak o zaman anlarsın..

sonra bir gün değişimin senden uzaklaştırdığı herşeye bakmalısın..
hayallerin.. yapabileceklerin.. seçimlerin ve sen..
acı verse de..
ve keşke demezsen..... yapmasaydım.. demezsen.. doğru yerdesin..

prever gibi yazmaya gelmiyor hayat..
keşke demiyorsan da..
erişkinliğine verdiğin önemden..
keşke yerine..
öyle gerekmiş de öyle yapmışım ..
istemesem.. yapmazdım demek de var..
işte öyle dersin belki de..

ya da karşındaki sana..
yapma o zaman diyebilir..
değişimin gerektiği için .. yaptıklarını artık yapma..

bu karşındaki.. bunu söyleyen.. eğer yeni biriyse.. sevinirsin elbette..
şu basit şu saçma .. şu minicik kendini.. özel ve önemli hissedersin..

kaçımız bunun için neler vermeyiz..

ama eğer yüzünden.. uğruna değiştiğinse.. bunu söyleyen..
değişir anlamı..
yapmasaydın o zaman demek olur birden..
rest çekmektedir sana..
hata yapman.. bir cümlede yıllarını kağıt sepetine atıvermen için..
işte o anda gerçekten..
işte o zaman.. şu "keşke" kapıyı fena zorluyor demektir..
sıkı durmalısın.. senin yüzünden senin uğruna.. senin için değildi.. fedakarlıklarım..
değişimim..
kendi öz değerim daha azını kaldırmazdı da ondan.. diye kafa tutabilmelisin hatta..

karşındakini değil kendini ikna etmelisin..
sakin durmalısın.. çapa gibi bile değil..
kocaman bir kayalık gibi..
etraftaki dalgalar ..
suyun buğusu..
güneşin sıcaklığı.. günün güzelliği..
hissedilmeli.. kaya oluşunda..
hatta gıpta etmeli sana o yapmasaydın o zaman diyen..
kıskanmalı seni..

çünkü erişkinsindir.. keşkeler için vaktin yoktur..
yapabileceklerini yapmanın tam da zamanıdır şimdi..

zayıf hissediyorsan eğer..
tam vaktidir iyi bir müzik koymanın.. iki şotun..
ve dolapları açıp içinde ne varsa fırlatıp atmanın..
sonra tekrar alıp geri yerleştirecek olsan da..

denizin tam kıyısında durmak istedim.. izlerken..
tek bir yuvarlanmış taş.. 150 yılda oluştuğuna göre.. bir kum tanesi kaç yılda oluşuyor diye düşünmek istedim..
denizlerde yuvarlanmış beyazlamış kabuğu soyulmuş ağaç parçalarına bakmak istedim..

onlardan bir koleksiyonum var benim..
ufak.. büyük.. uzun kısa..

izlediğimde..
hatta onlardan bir kutu yapılmıştı..
bir inanışa göre öyle bir kutuda.. korumak istediklerini saklayabilirmişsin..
her kötülükten...

neyi koyardım ben olsam diye düşünsem..
gene dönüp senin kurduğun ailenden olanların en azından bir kısmını koymak istediğini farkederim..
bir de.. seninle aile olmuş olanları.. annemi belki .. babamı kesinlikle.. bana bu kadar benzediği için..
zayıflıklarıyla bana kendimden güçlü bir ben yapabilme yolunu açtığı için..
..burda hiç söz etmediğin abimi..
bir başka yürek sızısı evet..
ben hep yürek sızılarımı korumak isterdim..

"kendim"den neyi korumak isterdim..
duygulu anlarda empati kurabilen tarafımı mı..
kolayca gözlerinden akabilen yaşlarımı mı..
kavgalara çekilmeyişimi mi..
yoksa.. ne zaman kesip atmayı bilişimi mi..
biliyor muyum gerçekten..
etrafta illa ki sevilecek güzel birşeyler bulmamı sağlayan tarafımı mı.. saklardım kutuya..
yaratmak doğurmak anlamak ve güç vermek için olan özelliklerimi mi..
bunların da korunması gerek evet..

kutuya .. beni ben yapan şeyleri koyardım ben..
engel olmaya çalışarak .. ya da el vererek..
her şekilde.. hayatımda beni ilerlemeye odaklayanları koyardım..

söyle bakalım..
sen ne verirdin..
öğüt olarak kızına..
seni yukarı taşıyacak.. daha iyi olmanı sağlayacak sevgiler için var olan..
seni daha küçük.. daha basit.. sıradan yapmak isteyecek sevgiler için değil..

der miydin..

var mı öyle bir kutun..
korumak istediklerin..
sana değer veren ve senin değer verdiğin şeyler kutusu..
neler koyardın içine..
kendinden..

............
ımmm hayır bu bir test değil..
ıssız ada ve üç şey değil..
sadece dur ve olduğun yeri.. geçmişi.. ve geleceği bir gözden geçir diye..
benim az önce yaptığım gibi..

yeri gelmişken o testlere prust testi deniyormuş.. nedense..
yazar prustla ilgisi var mı bilmem....

Image Hosted by ImageShack.us

..

yaradan mutlu bir sesle ..
ademmmm demiş.. sol kolun ve bir kaburgan karşılığında.. sana mükemmel bir eş yaptım..
adem düşünmüş...
kaburgaya karşılık ne verirsin demiş....
=)
biliyorum uymadı ama....

eh bazen de bööle olur..
pazarlık niyetine..
belki haftalık..
bakcaz bakalım =D...................
ne olsa kar atıştırıyor..
ve ben,m uykum var.........

Image Hosted by ImageShack.us

19 Şubat 2009 Perşembe

.."eski sabahlığımla ilgilli pişmanlık ya da zevkten çok varsıllığı olanlara öğütler'

"neden saklamadım ki ?
tam bana göreydi.. ben de ona göreydim ;
vücudumun tüm kıvrımlarına rahatsız etmeden otururdu ;
onunla güzel ve çekici idim..
diğeri, dik ve kolalı beni bir terzi mankenine benzetiyor.
uyum göstermediği hiç bir durum yoktu ;
zira fakir.. yardımseverdir..
bir kitap tozlanmışsa .. yeniyle siliverirdim..
mürekkep katılaşmış ve tüykalemime akmaya direniyorsa..
yanına siliverirdim..
üzerinde uzun siyah yardım izlerini taşırdı..
bu uzun çizgiler.. edebiyatçıyı.. yazarı.. çalışan adamı yansıtırdı..
şimdi. zengin bir boştagezere benziyorum..
kim olduğumu yansıtmıyor..

onunlayken ne uşağın ne kendimin beceriksizliğinden..ne ateşin kıvılcımlarından ..
ne de su dökülmesinden çekinirdim..
eski sabahlığımın efendsi idim..
yenisinin kölesi oldum..

altın postu koruyan ejderha bile benden daha rahattı..
tedirginlik kuşattı beni..
genç çılgının kaprisine eli ayağı bağlı kendini teslim eden tutkulu yaşlı ..
sabahtan akşama kadar :nerde benim iyi yaşlı kahyam ..
bunun uğruna onu kovduğum gün hangi şeytanın aklına uydum.. diyor .. ve sonra ağlıyor.. iç çekiyor..
ağlamıyorum ..iç çekmiyorum ama .. her an ..
bildiğin kumaşı mora boyayıp onu paha biçilmez yapan sanatı bulan kahrolsun..
saygı göstermek zorunda kaldığım pahalı giysi kahrolsun..
nerde benim eski alçakgönüllü rahat lime lime giysim..

dostlarım..
eski dostlarınıza sahip çıkın..
dostlarım zenginliğin zararından korkun..
ben size ders olayım..

fakirliğin kendi açıksözlülüğü ..
refahın rahatsızlığı vardır..

ey diyojen .. müridini aritipenin şatafatlı mantosunu giyerken görsen nasıl gülerdin..
ey aristipe bu şatafatlı manto sana alçaklıkların karşılığında gelen paralarla alındı..
senin gevşek..sürüngen hayatınla.. özgür ve katı çulsuz yaşamı karşılaştırılabilir mi??
hüküm sürüğüm fıçıyı terkettim.. bir tiranın hizmetine girdim..

bu kadar da değil.. aziz dostum..
lüksün getirdiği hasarları dinleyin..

eski sabahlığım.. etrafımdaki diğer çul çaputla uyum içindeydi.. hasır sandalyem.. basit tahta masam..
bir iki kitapla yüklü çam rafım..
duvar halısı .. üzerinde köşelerinde çiviyle tutturulmuş bir kaç taş baskı..
bunların arasında asılı üç ya da dört alçı kalıp ..
eski sabahlığımla birlikte en uyumlu yoksulluğu sergilerdi..

artık herşey uyumsuz..
birlik yok..
bütünlük yok..
güzellik yok.."


"eski sabahlığımla ilgilli pişmanlık ya da zevkten çok varsıllığı olanlara öğütler'den alınma...
Diderot.. 1772

gereksiz bi şekilde takıldım buna..
yukardakine..
oturup bi de çevirdim iyi mi..
eve gittim..
18lik sınava hazırlanıyor..
didero.. dekart.. monteskiö .. iki daha aklıma gelmeyen filozof..
hepsinden birden sınav..
anladım neden bu çocuklar klasiklerden nefret ediyor..
mesela denecek ki..
eğer tanrı olmasaydı.. insan onu yaratırdı..
bu konuda alıntılarla filan karşılaştırmalı bir yazı yazılacak..

bu yazıyı okurken ben bile..
blog yazısı gibi demiştim basit sade.. ama ..
verdiği tavsiyeler.. her devre uysa da.. fazla sade kalıyor bu devirde..

*****
sonra biri aradı bişey söyledi..
birden diderosuna da volterine de..
ha evet volter diğeri.. bi tane daha var ama du bakalım kimdi..

nerdeydim..
dideroya da voltere de..
noktasına geldim..
oysa ben çok şekerim ya..
renkli canlı ..
yaşama düşkün..
keyifli ve keyifçiyim..
ama tam gömdüm derken .. anksiyete belasını..
çıkarmayın kardeşim..
deşmeyin gene ..
ne haliniz varsa ne işiniz görülecekse..
ne hevesiniz kaldıysa..
ne aklınıza düştüyse...
halledin..

diye kızdım..



şunu gördüm sonra..
beğendim çok..
kedi kumandası.. miyavla .. kendini sevdir.. mırıldan.. filan diyo..düğmelerde..
derhal bunun xy modelini istiyorum.. diyordum ki..
kullanma talimatını gördüm..
21 düğmeli uzaktan kumanda..
pilsizdir..
dilek gücüyle çalışır..

üffff...
işe yaramaz ki..
kedide yarasa..
xyde yaramaz..

oturdum bu yazıyı ekledim ben de..
dilek niyetine..




Image Hosted by ImageShack.us

18 Şubat 2009 Çarşamba

...





"en önemli şeyler .. söylenmesi en zor olanlardır
söylemeye utanırsınız.. çünkü sözcükler onları küçültür..
aklınızda iken sonsuz sandığınız şeyleri ..
dile gitirdiğinizde..
sözcükler onları sadece gerçek boyutuna indirmekle kalmaz..
bundan bile beterdir olan..
değil mi..

en önemli şeyler..
kalbinizin gizli köşelerini gömdüğünüz yere en yakın olanlardır..
düşmanlarınızın çalmayı isteyeceği gizli hazinelerinizin işaret taşları gibidir..

size çok zor gelen açıklamalar yaptığınızda..
ne anlatmaya çalıştığınızı..
ya da söylediğiniz şeyi neden gözleriniz dolacak kadar önemli sandığınızı hiç anlamayan insanlardan ..
tek elde edeceğiniz tepki..
tuhaf bakışlardır..

sanırım bu olabilecek en kötü şeydir..

sır kilit altında iken..
anlatıcının zenginliğidir..
dinleyicinin değil.."

stefın king....
********

bazen çok konuştuğumu düşünüyorum..
bazen de çok düşündüğümü.. sanıyorum..

********
Image Hosted by ImageShack.us

..

kurallar değişmek içindir..
atalet de delirmek için...

güya burda özgür yazılar olmalıydı..
ama sevgiler özgürlüğü kısıtlıyor..
sevgi saçmalatıyor..

darvin ne demiş.. uyum sağlayan türler devam eder..
demek biz de uyum sağlayacağız.....

özetle bloumu okuyan gerçek yaşam dostum..
elleşmeyin iyileşip geleceğim yazımı okuyunca..
kendisi buradayım ne zaman istersen demiş avaz avaz.

da..
sonra telefona yapışıp..
bloumu bilen bilmeyen herkesi aramış..
ataleti arayın .. ilgi gösterin iyi değil diye..
bir dostum yüzüme söyledi.. iyi değilmişsin.. merak ediyormuş.. diye..
sonra..
bugün bir arkadaşım aradı.. en son.. ben daha okumadım seni..
/zaten adresimi filan bilmiyo da/.. ama hemen gidip okuyacağız kocamla..
dediğinde..
delirdim...
genel kurultay olacak sanki burası..

arkadaşıma..
daha kaç kişiyi alarm haline geçirmeyi düşünüyorsun.. sadece sessizlik istemiştim diye bir mesaj gönderdim..
sonra da oturup bu saçmalığı yapmam gerekti.........

sevgi gerçekten böyle kontrol dışına kaçabiliyor bazen..
ben yaptım mı hiç...
çocuks için bir iki kez içgüdülerim oldu ama bastırdım.. inanın bastırdım..
hiç bir erişkine de böyle birşey yapmadım..
ellemeyin derlerse.. sadece.. ben burdayım derim..
kullan beni..
budur..

yaniii... sonuçta davetle gelinebilen bi yer oldu burası...
sevildiğinizi bilin..
şımarmayın =p..

en azından bi süre bööleyiz.. davetiyelere sürmeli bakıcak kapıda gösterip de girin..
..
en kötüsü kendim de ancak davetiye gösterip girebiliyorum ..
bir göz atabilmek için...pasavan mı yaptırsam??..

bu saçmalıkla uğraşırken baktım..
eh fena değilim sanki..

çivi neyi söker bilmem de..
öfke bana iyi geliyor..

ha bi de..
şu dün 17 meselesi.. elbette olmadı..
bekledimse de gelmedi..
.........
benim için günün mottosu........
ben ölmesinden korktuğum kişinin başka bişeyinden korkabilir miyim ki...
........
dün bir ilkler günüydü..
ilk meyl..
ilk telefon..
yok ya romantikleri bana düşmez..
biri.. nedir bilemediğim altında yatan......
diğeri........
çaresizlik.. kokan fesatlık araması..

ikisi de ıskaaaa...

hah....
bi kargaşa daha..
davet etmeyi beceremediklerim olmuştur kesin...
onları da yavaş yavaş eklerim elbet..

yarın mı..
ha yarın biraz diderot konuşabilecek hale gelebilirim belki..
zaten beni sanırım.. ancak felsefe paklar..
bunca zamandan sonra..
...............



Image Hosted by ImageShack.us

17 Şubat 2009 Salı

...

perşembe itibari ile....

bir süredir bir şeylerin farkında olmak
ama rutinin aynılığından..
ama sen giden bir lunapark treninde gibi olduğundan..
ama aynı anda ve günde bin tane işi ayarlama gerektiğinden..
dikkat dağınıklığından..
farkındalığa..sorgulamaya hatta rahatsız olmaya bile fırsat bulamamak..

yorgun olmak..isteksiz olmak..
her sabah kalkıp kendi poponu tekmelemek.. günü sürdür diye..
alınmış dersleri hatırlamaya çalışmak..
kazanılmış tecrübeleri..
önemli önemsiz sırasını bilmek tüm bunları yaparken..
kendini sıraların arkalarına bırakmak..
geçici bir süre için...

sonra tuhaf gereksiz bi olay sonucu..
birden abarmak abartmak.. çığırdan çıkmak...
birden çok hakkı yenmiş gibi hissetmek..
birden ...

sonra.. hatırlamak..
en önemli konuyu.......

sinirleri alınmış hale gelmek..
ben merkezciliğin.. empatisizliğin.. kalkanın.. inadın.. böylesine ..
donup kalmak..
hatta yukarı daha yukarı gidemeyip.. rasyonel filan olamayıp..
o basit olayın içinde kalmak..
sudaki taşın ilk düştüğü yerde..
karın ağrısı gibi..
ne geri ne ileri adım atamamak..

içimde bir mekanizma var sanki.. ruh yerine..
o çalışıyor.. araba kullanıyor.. çocuklarla evle ilgileniyor..
ve ne tuhaf sanki bunları benden iyi yapıyor diye bağırmak istemek her yere bloa da yazmak istemek..

hala taşın düştüğü yerde kalmak..
bir xy ile konuşmak..
ve onunla bile rasyonalize olamamak..
taşın düştüğü yeri değil geneli konuşmak..
aslına içinin istediğini..
hayalini.. diyebilir miyiz.. yok
kaçışını diyelim..
yirmi yıllık kaçışını..

yine de.. onun önerilerini sıralarkenki..
sükunetinden etkilenip..
olduğun yerde kalmak..
tepkisiz noktada..
güvenli orası.
senin için değilse de diğerleri için..
ve ayrıca yaşam felsefene uygun...
sadece yorgubsun.. felsefeyi unuttun..
canıtını unuttun...

içinde kurbağa büyürken..
uyumak..
yatıp kalkıp işini yapmak..
uyuyup kalkıp.. komut vermek..
uyuyup kalkıp.. çekirdeği bi yerlerden bi yerlere taşımak..
yatıp uyuyup.. kalkıp çekirdeği almak..
zaman geçirmek..
sakin olmak..
sormamak..
aslında etrafta dalgalanmalar olurken..
o taşın düştüğü yerde durmak..

bana da olur..
arada olur.. demek.. herşeyin herzamanki gibi olduğunu hissetmeye uğraşmak..
başaramamak.. ama bundan da rahatsız olmamak..
les fer.. les passe..
aslında onun kullandığı senaryo beni yıllardır dilediğim yere götürür mü ki..
o zaman bırak yazsın..
zira benim yazacak konsantrasyonum yok.. diye karar vermek..
tek bir diyaloğa bile karışmamaya kararlı olmak...

yakamaz canımı demek.. hiç bir senaryo.....
ve evet gerçekten yakamayacağını bilmek..
sadece süreci çok sıkıcı bulamk..
devlet dairesinde iş kovalamak kadar.. gibi..
daha fazla değil..
kendine kızmak..
az ama..
perşembe pazartesi arasındaki.. duygu durum için..

sonra.. bir telefon..
hatta..
bir kaç telefon ile..
seni üzmek istemeyen ... telefonlar ile..
dalgaların aniden salınıverir gibi olması..
ama her zaman olan diz titremesi.. ses titremesini yaşamamak..
aniden canıtının.. dönerek yukarı yukarı yukarı ...oooo dünya ne küçük ..
ya sen ne küçüksün..
hatta senden daha küçükleri var....minicikler...

oturmak.. sakin..
ekranda sendra bullokun manasız kurtarma çabalarını izlemek..

papazın..
imandan söz ettiği sahne..
iman .. sevgi gibi.. ümit gibidir tarif edilemez.. hisseidlir demesi..
ben sanırım hepsini kaybettim .. demesi sendranın..
sonra gene de koşturması..
boşuna..
gereksiz ümidin faydası yok..
sevgi ümide imana bakmaz..
kendi halinde bi duygu biçimidir..
demek...

sonra o mekanizmanın aslında seni korumak için gelip içine önceden konuşlandığını farketmek..

gereksizdi demek yukarıya manevi dünyaya..
bak tek emin olduğum konu bu..
tek hatırladığım nokta bu...
tüm dersler içinde...

taşın düştüğü nokta..
fırtınanın gözü..
çok soğuktu.. ve tatsız.. gereksiz vakit kaybı....

şimdi dalgaları serbest bırakabilirim..
mekanizma..
benim duygusal dalgakıranımmış...
sanırım..
yani..

yıkalım mı..
ama du bakalım..
vardır bi bildii gene de..
bakalım gelen dalga tsunami mi..
bildiğin lodos mu..
sonra yıkarız..
.....

hatırla..
yatağın kenarında oturup..
atmaca gibi .. dikkat kesildiğin zamanı hatırlamak..
sonra nasıl amannnnn...
deyip yatıp huzurla uyuduğunu..
tam dalarken..
ben artık oldumm.. erdim.. dediğini....

ama o zaman eğleniyordun..
olsun..
gene eğlenirsin..
şu sınavlar bi bitsin...

**********
şimdi saat 17yi bekliyoruz....
galiba..

13 Şubat 2009 Cuma

....

sağlığım iyi..
daha yeni yaptırdım çekabımı...

geçen bi film izledim..
dik..
robotun biri kadının birinden çocuk yapmaya karar vermişti..
hücre filan alıyo kadından.. esir aldı bağladı da..
bir sahnede şakak kemiğinin hemen üzerinden bir iğne ile girdi.. beynine..
aha dedim demek şu beynimi m.ktin dedikleri buymuş..
temporal kemikten.. yapılıyomuş..
en ince kemiktir.. temporal..
girilir ööyle
hele iğnenin arkasında bi robot gücü olursa..

mümkün yani..
işte bende de bu ara bu var..
temporalden çalışmakta yaşam bana..

güçlü kadınım ben..
biliyorum..
yaşadıklarımı da yazarım bi ara kesin..
sindireyim.. anlamlandırayım..
deneyim haline getirebileyim de o zaman..

uzatılmış.. sürdürülmüş.. süründürülmüşlerim..lüklerim var..

depresyon filan değil.. tepki etki de değil.. hüzün filan hiç değil..
yoğunlaşıp artık bi uygulamaya geçmem..kontrolüme almam gereken birşey..
yaşamın tam içi..
şimdi hareket zamanı..
olmalı...
o yüzden bir süre.......

gelirim gelmem okurum okumam.. yorum ederim etmem..
bilmiyorum..
gerçek yaşamda da dostum olan sanal dostlarım..
endişeye mahal yok..
sizsiz halletmem gerek..
gerçek yaşamdaki burayı okuyanlar.. sizsiz de halletmem gerekiyor..

gereğinde imdat.. yardım.. akıl da diyebilirim..
o zamana kadar verdiğim tün sözlerden randevulardan alışkanlıklardan.. beni uzak tutunuz lütfen..
dolfin kitap mesela.. okuyorum ama şu ara pek onu yazacak gibi değilim..
algılamıyorum..
her cümlede bende olan bişey.. olmayan bişey buluyorum..

sağlık konularında burdayım..
o ayrı..sakın çekinmeyin...
meylim de köşede...

ama burası ayrı bişi..
yazmaya başlayınca..
görüldüğü gibi duramıyorum...

biliyorum hepiniz ordasınız..
beni de seviyorsunuz..
ben de sizin eksikliğinizi hissediyorum..
okumayınca.. uğramayınca..
yine de.. aklım burda kalsın istemiyorum..
o yüzden öpiim..
siz beni finlandiyaya gitti farzedin..
bilenler bilmeyenlere anlatsın......

o zamana kadar ben şarkıdaki gibi tam ortasındayım.. bişilerin.......

***************
sevgililer günü yazısı bekleyenler varmıştır..
eli boş göndermeyelim kimseyi..

okan karısıyla sevgililer günü yemeğine çıkmış..
yanında karısının kız arkadaşı.. ve onun da kocası..
bi ara.. veceye gitmişler.. xyler..
ne sıkıcı demişler..
okan boşansam mı acaba demiş..
öbür xy de evet abi demiş..
ve kısa bir süre sonra iki çift de boşanmış...

******
konuğu da.. xx hem..
dedi ki..
ben de derim ki.. aman abi..
bugün sevgililer günü.. yarın karma.. öbürgün ilk uçuç böceği görme günü..
uzar gider.. kasmasınlar.. hiç bulaşmasınşar bööle şeylere..
sakın ha..
dedi..
******



Image Hosted by ImageShack.us

12 Şubat 2009 Perşembe

..


patron telefon açtı..
-sana bi kazık atayım mı?? dedi en öpücüklü.. en kandırıcı sesiyle..
-at dedim.. sen ol atan...kendimden emin...
-tüm uzun yol .. ee şey otobüssürücüleriiçin ..

bunu duyar duymaz koptum ben...
yok artık dedim içimden.. ne çabuk.. hem okudular.. hem ipfilan bulundu.. izsürüldü.. şikayet edildim.. meslek odası üyelerininmeslekonurunu korumaya soyundu.. aha..
acep tevelerde miyim.. haberlerde..
burnuma dondurma gibimikrofon uzanır mı ki.. kapıdan çıkarken.
.
yakamı kaldırıp siyah göslüklerimle "nokoment" derken yara yara medya denizini..
ilerler miyim ki.. şohret yolunda.. raportörşemsiyeliyerek..

özel yaşantım diye savunabilirmiyim buduarı..
kamerayı eğer .. pisimi kolumun altına saklarken..

sonunda benim 15 dakikam geldi mi ki?? >ı<

devam etti patron..
-yolculuk sırasında dikkat edecekleri konular ve işte korunmalarla ilgili bi yazı hazırlar mısın..
güldüm..
-uçak yolculuklarındaki damar tıkanma riskini engelleyen şey gibi mi..
onu da be hazırlamıştım da.. hemde 24 saatte..
-evet dedi.. ama sürücüleriçin de..
-e süre ne kadar..
-24 saat..
şaşmaz tabi..
-ne kadarlık bişi..
-bir ya da iki sayfa..
broşür olcakmış....

diyorum..
benim son gelişim bu ..
ince zımpara cila zamanım..
pırıl pırıl ve hatasız hale gelip gideceğim..
bi daha yok...

ilginçmiş bu konu da..
bak bu insan bedeni rezonansı sıklığı 3-5 Hzmiş..
aracın salınım titreşimi de ööleymiş..
bi tek oturmak değilmiş.. bu da etkiliymiş..
bakiim başka............

Image Hosted by ImageShack.us

11 Şubat 2009 Çarşamba

..


hayat sanat kadar çılgın.. demiş.. madam viji löbrön..
********
şarap içiyoruz.. sevdiğim gibi kocaman bardakta.. incecik sapı var..
rengi kokusu kıvamı süper..
güney afrika şarabı.. fonda müzik.. ortamda loşluk.. az insan.. sakin..
eski günlerden konuşuyoruz..
bi zamandır görmemişim..
hoşuz... iyiyiz...

kadınlar evli erkeklerle beraber olmayı severler dedi bana.. karşımdaki xy..
başını da hafif öne kadehine eğmiş..
öyle kaşların altından gözünü yukarı çevirip bakarak..
neden dedim..
eh .. olay çıkaramaz..
rezillik yapamaz..
önce kendi kaybedecekleri olduğundan..
kadını rahatsız edemez..
temiz iştir..
ondan..

öyle şaşırmıştım ki..
hemcinslerime toz kondurmam ya..
aşk duygu diyeceğim ama..
bilir de bu işleri..
hayır olmaz diyecek halim yok ama.. böyle tercih yaparak..
düşündüm sonra..
erkeğin çöpsüz üzüm hali evli hali midir diye..
olabilir.. niyete bakar..

bir de başka anısını anlattı ben kadınları savundukça..savunmaya çalıştıkça..
daha lise öğrencisi iken..
otobüste bir genç kadınla karşılaşmış ..
kadın buna yaslanmış.. dayanmış..
ineceği durağa gelince..
kaş göz etmiş sen de in diye..
bizim saftirik de inmiş..
kadın önde.. bu arkada ..
bir eve gelmişler..

kadın önde bu arkada..
içeri girmişler evden..
kadın hiç konuşmadan..
elinden tutup yatak odasına götürmüş..
beraber olmuşlar..
hiç konuşmadan..
ama bir noktada.. kadın ağlamaya başlamış sessiz sessiz..
ee dedim..
ne yaptın??..
ne yapıcam dedi.. gülerek..
o yaşta..
durmak gibi bi şansım yoktu ki..
devam ettim sevişmeye..

ama sonra..
sordum.. neden ağladın diye..
/kesin senden çok etkilendim ondan ağladım cevabını duymak için sormuştur gerçi.../
kocam beni aldatıyomuş.. bugün öğrendim .. dedi..
o yüzden seni getirdim..
o yüzden yattım seninle..
ama..
kendimi intikam almış gibi hissetmiyorum..

o zaman etrafıma baktım ..
baş ucunda bir çerçevede.. adamın resmi..
yatak odasının önündeki balkonda.. asılı çamaşırlar.. diye devam etti..

sonra ..
kalkıp çıkmış arkadaş..
dedim ya.. felsefe yapacak yaşta değilmiş.. daha.. seks yapacak yaşta olsa da..

yazık kadına..
demek kadınlığını hissetmeye çalıştı filan deyip konuyu empatilemeye / var mı böyle bir sözcük ??/ çalıştım ama.. oralı olmadı xy ..
güldü yandan..
nedense hem sevmedim hem ...... ilginç buldum o gülümsemeyi
uzman gülüş.. /mastır's smayl da diyorlar buna...içinde bir tolerans da var alay da../


bu deneyime rağmen ..ıssız adam filan olmamış..
kadınlara güvenilmez geyiği yaptığını da duymadım..

kadını da bi daha ziyaret etmemiş..
öyle dedi..

düşündüm sonradan..
kadını..
acaba kocasına söylemiş midir..
sen birsen.. ben de bir oldum.. demiş midir..
eşitiz diye düşünebilmek kocasını affetmesini sağlamış mıdır..
yoksa..
"adam senin yüzünden ben de ne işler tuttum" diye düşünüp de ..
kocasını boşamış mıdır..
"çocuk bizi birbirimize bağlar" cinfikrine ulaşop..
ve hemen hamile bırakmış mıdır kendini..
yoksa dememiş midir.. hiç bişey...

noolmuştur kadına..

Image Hosted by ImageShack.us

10 Şubat 2009 Salı

..


aralık dursun yağmur kokusu alalım içeri..

bi de..

kimdi..
dileklerimiz hep zor ulaşılacak nerdeyse ümitsiz konulardadır..
basit ve kolay olanları dilemeyiz.. onların olacağını biliriz..
zor olanları dilerken aslında ümidimizi korumak isteriz..
diyen..
ne güzel demiş-miş...

resim..ki muhteşem buldum.. kurcalayın siteyi.. http://www.williamwaldron.com/
******
saat 10.18 ekleme..
Bir anne 8 yasindaki kiziyla otobuste gidiyorlar. Duraklarin birinde bikac
tane hayat kadini, musteri bekliyorlar.
Kiz annesine;
-"bunlar kim? ne diye bekliyorlar?" diye soruyor.
Anne de;
-"Bunlar kocalarini bekleyen kadinlardir" der.
Bunu duyan otobus soforu donup,
-"Cocuga boyle sacma sapan sey anlatmayin,
Bunlar oruspudur ve para icin erkeklerle yatiyorlar" der.
Cocuk da;
-"Anne bunlar erkeklerle yatarlarsa, o zaman da cocuklari olur, bu cocuklar
sonra ne oluyo?
Annenin yaniti:
-"Otobus soforu"!...

yok kızgın
asabi
sinirli
hüzünlü
mutsuz
keyifsiz değilim

ama keyifli
neşeli
de değilim

niye oliim ki..
atalet hali işte..
bi deee...
fkra
bilindik de..
bu ara habire düzeltenler varken gerçek yaşamda..
pek bi o anne gibi hissettim ..
bak ne güzel bi slogan olur bana..
gene böööle olursa.. ..
pardon otobüs şöförü diyebilirim di mi..
derim evet..


Image Hosted by ImageShack.us

9 Şubat 2009 Pazartesi

..

burda dursun.. anlamayacaksınız ya.. ben anlıyorum..
kendi bilounun eski yazılarını kurcalamayı seven bir atalet olarak..
kendime hayatı.. bakış açılarının farklılığını anımsatma niyetine..

benzer yollardan.. benzer tedavilerden yıl farkıyla geçen iki kadın arası diyalog..
bir kadından diğerine..
her ikisi de balık eti..
her ikisi de.. kolsuz birer elbise giymiş..
biri esmer diğeri çok beyaz tenli..
hangi nedenle bilmem.. beyaz kollu diğerinin yanına koydu kolunu..
esmer olan baktı ve benim kolum seninkini döber dedi..
sonra birden gülümsedi..
ama sol kolum daha iyi döver..
beyaz tenli olan.. bi an durakladı..
haha.. ona bakarsan benim sol bacağım da tümünüzünkini döver..

*********
alıntı..
döve tehdit ede..
paralayıp sanıktan bilgi alamayan polise..
ümitsizce dikilirlerken..
yanlarına gelen bir tanık..
bütün öğrenmek istediklerini anlatınca..
diğer polis...
"bak.. sakin sakin durunca.. bilgi akıyor.."

keşke....
böyle akıverse.. her bilgi herkese de..
bilgisi olmayandan fikir dinleyeceğimize..
bilgi akışı dinlesek..
*******
bu kadar..

yok başka bişi..

dağılın..

Image Hosted by ImageShack.us

5 Şubat 2009 Perşembe

..




eğer üçden fazla ise koleksiyondur... derler..
bu durumda..
benim birden fazla koleksiyonum var ..

daha önce da anlattığım kitap okuma serüvenleri..
bana alına çocuk kitaplarının yetişmediği..
okumaz da yer gibi kitaplarla haşır neşir olduğum zamanlarda..
annemle babamın kitaplıklarını talan ettiğim zamanlarda..
alışkanlıklarım oluştu

alışkanlıkların .. güven veren bir yanı vardır..
eğer yaşantımızı kısıtlamaz.. yöneltmezlerse.. keyif katarlar..
bunu ilk.. 18liğe gebe iken farkettim..
bir yerlere gidiyorduk.. yanımdakine.. ben ocukken biz.. her hafta.. her ctesi. diye yürüdüğümüz yoldaki.. kitapçıyı.. sinemayı.. lokantayı gösterirken.. birden o zamanlarda düzenli olarak yapılan şeylerin..
çocuk ben'e herşey yolunda.. bir sorun yok.. yaşam normal akışında.. mesajı verdiğini ve güven verdiğini..
ondan böyle coşku ile bahsettiğimi farkettim..
ve böyle cümleler kurabilsinler diye.. uğraştım benim velets..
ha başarabildim mi hayır..=D..
özgür ruhlu ve maceracı benimkiler.. belki her çocuk böyle.. şimdi..
yine de dönem deönem değişen kısa ya da uzun süren bişilerimiz oldu..
her pazar sosis patates film gibi..
her akşam birliktekitap okumak gibi..her ay kitapçı ziyareti gibi..
her ay tek çocukla anne kız günü.. anne oğul günü gibi..

şimdi her an tartış.. çatış.. kim daha zeki ve laf sokucu onu bul..
günleri düzenliyoruz..52x7x24...=D..

ben kuşesi bozulur kuverini çıkartmadan okunduğu..
sayfa işaretlemek için.. kuverin sayfanın arasına sokulduğu.. ya da kapağa takılı ipek ayracın kullanıldığı..
not almak için kitabın yanına arasına bir de ufak defterin konduğu.. her okuduğum kitabın.. ana fikrinin sorulduğu.. ara ara kitapta anlatılanların tartışıldığı..bir evde edindim alışkanlıklarımı..
bir de.. gizlice vaktinden evvel okumalarım vardı..
çocuk kitabının arasına sakladığım..
pol ile virjini..
dezire.. jozefin..
fareler ve insanlar.. genç kızlar =p...
ya da ders kitabının arasına sakladığım..romanlar..

yatağın yanına yere yatıp.. içeri giren birinin birden göremeyeceği bir köşede..
o zaman okurken birden odaya biri girince.. kıvırıvermeler kitabı yatağın arasına atıvermeler başladı..
hor kullandım kitapları..üzerlerine yazdım.. kocaman ünlemler çizdim..

sonra cep kitapları geldi..
maliyeti düşük.. dolayısıyla daha çok kişiye ulaşabilen kitaplar devri..
gerçi eskiden de karton kapaklı kitaplar vardı ama cemal bey titiz adam .. üçünü beşini birlikte ciltletirdi..

kitap ayracı da edinmeye başladım.. işte tepede söz ettiğim.. koleksiyon da o..
şimdilerde karton kapaklı kitapların arka kapağının içine kıvrılan ve koparılıp ayraç olarak kullanılabilecek bir bölümü var..
ve geçen yıldan beri.. ufak bir fiyat farkı ödersen... ciltli kitaplar da basıyor bazı yayın evleri..
hani kendimi şımartayım dersen..=)..

okuduklarımı en çok annemle paylaşırdım..
önceleri onun benim okuduğumla ilgilenme ve beni denetleme niyetine başlattığı bu alışkanlık..
sonradan bir keyfe dönüştü..
onunla paylaşamadığım ilk kitabı bitirdiğimde.. ... geçelim bunu..zamanla da özleme dönüştü diyeyim..

yabancı ülkelerde kitap okuma grupları var..
aynı dönemde aynı kitabı sonra bir araya gelip.. tartışıyorlar..
yazarı.. öyküyü.. belirli paragraları .. hatta yazarın bir sözcüğün yerine neden bir başkasını tercih etmiş olduğunu .. böylece aslında neyi vurguladığını.. kitabın geçtiği dönemde.. doğal olan bir davranışın şimdi nasıl kaybolduğunu..
bir kalıbı var mutlaka bu konuşmaların ama tam da bilmiyorum..

bize.. bir kitap adı ve özetini çıkarmak ödevi verilirdi okuldan..
şimdi bakıyorum.. özel bir sayfa veriyolar..
kitabın adı.. yazarı.. yayın evi.. kaçıncı basım olduğu.. ilk basım tarihi..yeri..
kitabın özeti dışında.. karakterler.. hengisini sevip sevmediği nedeni..ı beğenip beğenmediği.. nedeni..
de isteniyor çocuktan..

18lik minikken.. oliver tvist hazırladı.. en sevmediği oliver.. en sevdiği faginin köpeği imiş..=P
ne anlatılıyomuş.. salak bi çocuğun ağlak serüveni..
çekirdek de.. şeker portakalı için..
öö bunalım.. çok ağladım demişti..=)
geçen sene.. yanda bağlantısı olan şelfariyi bulduğumda ve tüm tanıdıklarımı davet ettiğimde.. belki oradakiler gibi bir grup kurar biz de paylaşırız diye düşünmüştüm.. fikirlerimizi..
ama olamadı.. ben de unuttum gitti..
aslında bir kitaptaki olaylara verdiği tepkilerle ..tanıdığımızı sandığımız kişilerin..farklı yönlerini de tanırız.. diye düşünüyorum her zaman..
ama konuşurken dostlarla.. okumamış oluyorlar o belirli kitabı beğendiğini duyunca alıp okusalar da..
yaşam öyle hızlandı ki.. kitapla ilgili konuşma.. bir daha karşılaştığında unutulup gidiyor..
günlük yaşamdan dostlarımdan biri ile ilgili..kitap sohbeti olarak...
bir tek anım var.. inci asenanın kitabını okuyup bayıldığımda..
seyahat kitabı olarak önerdim ..
soran bir xx dostuma..
ben şair kimliğinin.. duyguları dile getirme becerisini..
nasıl düz yazıda bir ayrıcalık getirdiğini düşünmüştüm..
o ise olaylara öyküye bakıp..
"senin son zamanlarda sıkılman .. kaçıp gitme duygun var ya.. ondan bu yaşamını yeniden kuran kadın öyküsünü sevdin sanırım" demişti.. dile hiç takılmadan..
doğru muydu .. kısmen .. ama tek neden o değildi..
muhtemelen gitmek için..
seçilen tarzın da önemi vardı... gittiği yerler yaptığı çılgınlıklar.. seçtiği hobiler..
gibi.. ama bunları konuşmaya bile fırsat olmadan konu değişti..

dolfinim hadi okuma etkinlik grubu kuralım dediğinde işte bundan sevindim..
eş zamanlı okuyup..
konuşacağız..
herkes kitabın bir ucundan etkilense dile getirse..
didik didik ederiz kitapları =P...gerekirse yeniden yazabiliriz..=D..

teşekkürler dolfinim.. yengecim..

azız pek azz..
ama bloumuz var..
okunan kitaplarımız var..
katılanlara açığız..
yan tarafa tıklayınca okuma blouna gidilebilen bir benır ekledim.. dileyen benırı eklesin duyurmuş olur .. dileyen katılsın.. seviniriz.. dileyen okuduğu bir kitapla ilgili görüşlerini göndersin.. biz ordayız okuyoruz..paylaşıyoruz....


Image Hosted by ImageShack.us

...

bunu eklemezsem çatlarım... burda dursun..
tevebeş..
film..
ya da dizi..
iki dedektif konuşuyor..
biri .. genç olan bir rahibeye aşık.. rahibe afrikaya misyona gitmiş.. pek üzgün..
diğeri evli.. ve karısının çantasında.. tesbih bulduğunu.. eve geldiğinde dua ederken yakaladığını.. ayrıca gene ortada bir manastıra katılma daveti bulduğundan dertleniyor..
genç olan .. ben tanrıya aşık kadına aşık olmayı biliyorum diyor.. dertli dertli..
diğeri..
peki ama bütün bu kadınların tanrıya tutkunluğu da ne??.. diyor..
onun bizden fazla nesi var .....

orda koptum..

sonra..
rahibe/dedektif..çözdüğü olaydaki.. açıklamadığı bir ufak ayrıntı sorulunca..
adsl diyor..
nası yani.. diyorlar..
Aujourdhui Dieu Seul Le Sait../ bugün sadece tanrı biliyor..

sevdim..

***********
vudi sevenlere haber..
bir sonraki filmini parisde çekecekmiş..
barselonadan da süper olabilir mi ki =)

Image Hosted by ImageShack.us

4 Şubat 2009 Çarşamba

...

sk .. veterinere.. kısırlaştırma ameliyatıyla ilgili telefon açtı.. rahmi ve yumurtalıkları alıyolarmış toptan .. hayır dedi.. ben tüpler bağlansın istiyorum.. karşı taraf biz öyle yapmıyoruz deyince.. ben kedimin cinselliğini doya doya yaşamasını istiyorum diye cevapladı.. ablası bi adım önde.. o bi kere doğursun.. anneliği tatsın sonra ameliyat olur diyor =)... çok düşüncelidir.. çok...
****
sk bugün mesaj atmış.. dilek önderi oku diye.. xyden arkadaş olur mu diye bi yazısı vardı bugün.. ben onu hergün okurum diye cevapladım..=9 da.. sk ne demeye ben kaçırmayayım istedi bilemedim =P
****
arkadaşım.. yemeğe konuk ağırlıyordu.. sabah gülerek aradı.. kedisi tertibin tabağını da her akşamki gibi sofraya koyunca.. konuğun girdiği halleri anlattı.. *****
aynı arkadaşım kapıya dadanan kediye de isim takmış.. tombul-su.. erkek olsaydı tombul-can olucaktı dedi.. ***** vanminıt oyun olmuş.. internette gezermiş.. bir tarih artık böyle yazılıyor.. oyununyeni versiyonları değişikresmigörevliler yer alabilir ..
******
ayakkabı eylemleri yayılıyormuş.. globalleşme bu demek.. olsa gerek.. bu arada eskiden güne giden kadınlar gezmelik ayakkabı taşırlardı torbada.. bu akım yaygınlaşırsa .. birer tane "atmalık ayakkabı" edinmek gerekecek...
******
osmanlı motifleri geri geliyor.. nostalji tutkunlarına müjde.. ****** benim tarihyazılarımın değerini bilin.. politikayaatılırsanız.. kimkimdir karıştırmazsınız..
******

..


uzun yazı..okuyamam diyene..
1-ayrıntılar birikip saklanırlar kenara köşeye..
sıkıldıkça ararsın yeni birini unutursun sıkıntını..
büyütürsen ayrıntıyı koca bir ana konu olur…
2-mor benim
*********

depresyon belirtileri.. surat asma isteği..
huysuzlanma arzusu..
pasif agresiflik?
olur..
nedeni çok..
büyükten küçüğe..
çevre/ekoloji.. dünya/soykırımlar savaşlar iç savaşlar..ülke.. /iç dış politika..madde/ekonomi..
zaten yeterli..

hele biraz gönül gözün açıksa.. dışardan gelen her türlü kötücül dürtüye açık oluyorsun..
bir dostum demişti..duyarlı insanlar için kötü bir zamanda yaşıyoruz diye..
korunamıyoruz ..
bir şekilde haberimiz oluyor..
ağır geliyor bünyeye.... çok yıpranıyoruz..
daha özel hayat var.. eş dost sevgili koca.. kaim anne.. çocuk..=p
demem o ki..
yukardaki duygu durum .. doğal sonuç..
ama çekilir şey değil..
kurtulmak için.. ya aşık olacaksın..
bööle bin çukulata düzeyinde serotonin ile fentolaminle..
yarı uçar yarı kaçar yaşayacaksın..
ya da.. oyalanacaksın.. bir şekilde..

dün zıplarken ordan oraya ..
gözüme takılanlar..
mor..
depresiflerin seçtiği renktir derler..psikologlar.. ergen rengiymiş.. ve erişkinler için pek seçilen renk değilmiş.. bakmayın son zamanlardaki mor patlamasına.. o geçer.. geçecek.. modada akım oldu ya.. göre göre etkileniyor insankızı =).. yoksa mor benim rengim..



mor deyip geçmemeli..mor/pörpl/la mor/vayolet/ karıştırmalı..
indigo var.. ki mavinin en son perdesi.. ve renk skalasında yer alıyor..
macenta var.. pembelik bordoluk hakim..krimsın var..
scarlet/kızıl/ var..

insan denize dönmüş yüzünü.. uygarlıklar kurarken..
birçok şeyini denizden elde ettiği gibi.. moru da denizden bulmuş..

mor bitkisel boyası bulunmayan bir renk..
antik zamanlarda akdenizde yaşayan bir kabuklu.. deniz sümsümünden elde ediliyor.. müreksten..

kabuklu ailenin farklı bireylerinden farklı tonlar elde ediliyor.. gölgede kurutursan başka.. güneşte başka..

öyle her dilediğin zamanda değil.. üreme zamanında toplanırmış.. bu kabuklular..
yani mart ve haziran aylarında.. ve dolunay zamanında geceleri..
garipler büyük sayılarda toplanırlarmış..
kabuk toplayıcılar da.. özel yuvarlak hasır sepetleriyle gelirlermiş avlanmaya..
kuzey afrika.. güney avrupa..
ve orta doğunun deniz kenarı antik yerleşim alanları yakınlarında..
şimdi bazıları doğal tepecikler sanılan..
ama aslında bu boya atölyelerinden geriye kalan..
devasa kabuk yığınları var..
en eskisi isadanönce 1900 yıllarına dayanıyor..
giritte.. minoa yerleşim merkezlerinde..
adı phoenicia.. mor ülkesi anlamında..
phoenix .. nerden tanıdık geliyo..
mor/mavi tüylü efsanevi anka kuşu...=9
heraklese borçluyuz rengi ..daha doğrusu köpeğine..
o kim demeyin herkülün yunancadaki adı..romalılar herkül demiş..
lübnanda.. sur şehrinde / phoenicia'da Thyrea şehrinde o.d.b/ bildiğin fenikeliler işte..

herkül..
sahilde gezerken.. köpeği kıyıya vurmuş sümsümlerden yemiş..
ağzı mora boyanmış..
o da bu boyayla bir giysi boyamış..
kral phoenixe vermiş..
işte ööle başlamış mor boya itibarı..
bu renkte boyayı salgılayan bez..
sümsümün.. barsağına yakın bi yerde..ve bütün olarak çıkarılması gerekiyor..
bu nedenle kabuk dikkatle kırılıyor..
hayvanı ezmeden..
boyalı salgı bezleri.. devasa toprak küplere basılırmış..
deniz tuzu eklenerek.. sonra üç gün bekletilirmiş..
sonra.. yarısı kadar tatlı su katılırmış..
sonra hafif ateşte on gün tıkırdatılırmış..
sürekli ısı kontrolü için..
ocakta bir ateş yakılır..yatay döşenmiş künklerle bu ocaktan çıkan ısı..
içi kiremit döşeli bir çukura aktarılır..
işte bizim salgı bezi ve su karışımı.. bu çukurun içine oturtulurmuş.. kurşun kazanlarla..
bir yandan kaynarken bir yandan süzülürmüş..
tamamen sıvı hale gelene kadar..
bu mora thyria moru denirmiş. .isadanönce binaltıyüzlerden kalma bu isim..
onikibin kabukludan birbuçuk gram saf boya çıkarmış..

bir de..
kabuklunun karnına basılıp sağılarak..
elde ediliyormuş bu boya..ama çok zahmetli imiş..

bu kadar zor elde edilen bu renk elbet çok pahalı imiş...
mor elbisenin ağırlığı kadar altına satıldığı söyleniyor..
sadece çok zengin ve asiller kullanabilirmiş...
hatta imparator aurelyus karısının bu mordan bi elbise almasına engel olmuş bu nedenle =P
bu nedenle antik romada sadece imparator mor giyermiş.. /cimri değilse/
jupiterin/ zeus o.d.b/ sembolü diye..

mor renk sadede imparatora.. ailesine ve yüksek rütbeli suylara izin verilen bir renkmiş..
mor bulundurmak bile ağır ceza gerektiren bir durummuş..
/ben de bu yasağı koycam sonunda..=P/

bizans imparatorları.. öyle sahip çıkmış ki mora..
imparatorun oğluna.. porfirogennetos denirmiş..
mor odada doğan demek..düşünün..asalette son nokta..
giysi olarak öyle pahalı iken .. mor döşeli odada doğmak..



peruda.. meksikada.. hep asil hep kralla..bağlantılı.. hep dine ait..
gerçi orada.. halen de yapılmakta.. sağma yöntemi..

yanlış anlamadıysam bir çile yünü boyamak için 40.000 hayvanın sağılması gerekiyor.. sonra güneşe bırakılıyor.. güneşin etkisi ile morarıyor ilk sağıldığında kirli sarı olan bu renk..

sormadınız neden hayvanda bööle bi boya var diye..=P..
yumurtalarının üzerine fışkırtıyor.. antimikrobial bi etkisi var..
ne insan ne hayvan koruyamıyor çocuklarını saldırıdan ..

kiliselerde mor..kutsallığı ifade edermiş..
saflık ve güzel ahlakın simgesi olarak isaya adanırmış..
mor.. tövbenin rengi imiş.. hristiyanlıkta..
hindu dininde.. baş şakrasının rengi..
bitkisel olarak elde edilemediği için uzun zaman zenginlere kalmış..
asillere..
sonra likenlerden elde edilmeye başlanmış farklı bir tonda..
fakir insanların moru =P..
isadansonra bindokuzyüzlere kadar.. mor bu yöntemle elde edilmiş..
sonra meksikada bir deniz bitkisinden elde edilmeye başlanmış..indigo mavisi olarak..
maalesef
/burda kabuklular adına sevinmesine rağmen rengin kullanımının artmasına üzülen bi duygu durum var /
sonra kitle halinde üretilebilmeye başlamış.. kimyacılar sayesinde..
imparatoru olmayan ama imparatorsal düşünceye yatkın abedede bu renk.. binyediyüzseksen iki de.. voşingtının mor kalp ödülünü ortaya koyması ile önem kazanmış..

********
aldık minicik bi sözü..
ne öyküler efsaneler çıktı..
bu da size.. faydam olsun..
daha devamı çok..
ama bana yetti ..
sıkıldınız bunaldınız mı..
seç,n bişi..=P
inceleyin derinine..sıkıntıya karşı bildiğim en etkili ikinci yöntem.
*************
dip not.. phoenices..lübnan.. bizim finike ile ilgisi yok..
thyreanın bizim tire ile ilgisi olmadığı gibi..
gerçi bizim finike de Fenikeliler tarafından kurulmuş..
ama gene de.. mor.. lübnandan çıkma..
**********
dip not2.. king crimsın
dip pörpl
morveotesi
mor.. rakta da var.. =P

************
dip not 3..
bu sümsümler bööle asilmiş eskiden şimdilerde..
meclise girmeye
uğraşıyolar..=P

Image Hosted by ImageShack.us

2 Şubat 2009 Pazartesi

..

 000008 

ertelemenin bir sanat değil bir hastalık olduğunu öğrendim..

kişilikle ilişkili farklı ertelemeler varmış..

krizciler.. yumurta kapıya gelmeden.. hatta popodan çıkıp havada ilerlemeye başlamadan .. kriz yaşanmadan.. olay çıkmadan çalışmaya başlayamazlar..

mükemmelliyetçiler o.b. /hahah bu da ingilazca a.k.a.nın kısaltması olsun dedim.. ama.. tampon reklamı gibi oldu.. o zaman o.d.b. diyelim…açılımı.. olarak da bilinen../perfeksiyonistler.. her şey kusursuz olsun diye olağanüstü hedefler koyarlar ve kendi yarattıkları bu stresle baş edemeyip ertelerlerken..
hayalperestler,. her şey  iyi olacak.. olur..illa ki.diye iyimser davranıp..son dakikaya kadar harekete geçmezlermiş..

endişeliler.. felaket senaryoları ve başarısızlık olasılıklarını düşünmekten  iş üretemezler.. isyankârlar.. yapacakları işi  baştan sevmezlermiş ve görevi zamanında yerine getirmeyerek ya da hiç yapmayarak.. akılları sıra  hayatlarının kontrolünü tekrar kazandıklarını düşünürlermiş..
bi de hayır diyemeyenler varmış.. aslında hiç yapamayacakları birşeyi reddedemedikleri için.. altından kalkamayacaklarını bildikleri işi üstlenirlermiş..

neden böyle olduğumuz da önemliymiş..

çünkü  ertelemekle başı derde giren insanların..

yani prokrastineyşın ya da.. zaman kullanımı eğitimi görmelerinin..hiçbir işe yaramadığı ortaya çıkmış.

aslında ben gibi tüm erteleyenler.. son dakikacılar.. bilirmiş de.. zamanın nasıl kullanılıp..işin nasıl yapılması gerektiğini.. sadece “o şekilde” yapmak istemiyolarmış..

o nedenle.. örneklerse perfeksiyonistlerin.. mükemmel yoktur.. zamanında bitmesi mükemmelliktir.. diye kendilerini inandırarak işe başlamaları ..kendilerini kandırmaları gerekiyomuş…

bu arada son dakikaya bırakıp da kendini affedenlerin daha az stres yaşadığı saptanmış..

bunun nedenini söylememişler.. bulamamışlar..

ben söyliyeyim..

son dakkada yaptım ama nasıl da süper yaptım diye kendilerini beğendikleri içindir o stressizlik..=P..

 

neyse.. diyelim verockanın kulakları çınlasın..

hatta bi de janti bi gülümseme ile çekicileşelim..

devam edelim..

bi sürü işim var..

eksik malzeme.. ot püsür.. diye bekleyen..

işte şu sknın albümü de dahil..

hatta “yaşlı görünmeyi” hatta kaim valide olmama durumuna sığınarak alperin diline dolanma şansını zorlayarak.. yılbaşında armağan niyetine ördüğüm buyot kılıflarına iki istek.. sknın yeni fantezisi ipekli kadifeli uyku  gözlüğü.. fıstırık..iş sayılmaz elbet.. de.. kendince bir liste işte..

ben napıyorum boş zamanımda peki..

hiç.. HİÇ..

erteliyorum.. mükemmel kumaşın.. modelin rengin.. oluşmasını bekliyorum.. karadelik fiziği ya yapacağım iş..

tabii sadece bunlar değil.. bunlar buraya yazabildiklerim..

bana özel  listede.. neler yok ki.. =P….

 

bu perfeksiyonizm.. başa bela..

hem bi iş yapmaya başlayamıyorsun..

hem bir işe yarar diye biriktirip duruyorsun malzeme olabilecek herşeyi..

üffff..

1 Şubat 2009 Pazar

..








fotoroman..

şu kuşun ters ve omuz üstü bakışına bittim yalnız..
=P


Image Hosted by ImageShack.us

Follow my blog with Bloglovin