Kürk Mantolu Madonna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kürk Mantolu Madonna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2014 Pazartesi

“İşte Bu Beni Anlar!” diyordum.

299. Gün ( “İşte Bu Beni Anlar!” diyordum.)

Nasıl beğendim nasıl okurken kendimi kaybettim anlatamam size dostlar. Sakın okumayı ertelemeyin. Okumak için bir dakika bile düşünmeyin. Alın ve kana kana okuyun.





... Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbirleriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu. Bütün çekingenliklerim yok olmuştu. Bu kadının karşısında her şeyimi ortaya dökmek, bütün iyi ve fena, kuvvetli ve zayıf taraflarımla, en küçük bir noktayı bile saklamadan, çırçıplak ruhumu onun önüne sermek için sabırsızlanıyordum. Ona söyleyecek ne kadar çok şeylerim vardı... Bunların, bütün ömrünce konuşsam bitmeyeceğini sanıyordum. Çünkü bütün ömrümce susmuş, zihnimden geçen her şey için: “Adam sen de, söyleyip de ne olacak sanki?” demiştim. Eskiden her insan hakkında, hiçbir esasa dayanmadan, fakat o yanılmaz ilk hisse tabi olarak: “İşte bu beni anlar!” diyordum.

...Onun birçok hislerinin, düşüncelerinin benimkilere ne kadar benzediğini gördükçe, aramızdaki yakınlığı daha kuvvetle hissederek seviniyor; fakat onun bir noktada benden ayrıldığını, hakikatleri kendi kendisinden saklamayı, ne pahasına olursa olsun, kendisini aldatmayı asla istemediğini anladığım için korkuyordum. Çünkü müphem bir his bana, kim olursa olsun bir insanı tamamen gördükten ve gördüklerini kendinden saklamadıktan sonra, ona hiçbir zaman büsbütün yaklaşılamayacağını fısıldıyordu.


Hâlbuki ben bu kadar hakikat sever olmak istemiyordum. Hiçbir hakikatin beni ondan uzaklaştırmasına tahammül edemeyeceğimi anlıyordum. Ruhlarımız için en lüzumlu, en kıymetli olan şeyleri birbirimizde bulduktan sonra diğer teferruatı görmemezlikten gelmek, daha doğrusu büyük bir hakikat için küçük hakikatleri feda etmek, daha insanca ve daha insaflı olmaz mıydı?

Sabahattin Ali
Kürk Mantolu Madonna


Formun Üstü
Formun Altı
Formun ÜstüFormun AltıRenk Kodu: C: 0 M: 100 Y: 100 K: 25

14 Şubat 2014 Cuma

Paris’te Aşk

296. Gün (Paris’te Aşk)

Sevgili dostlar anlayamadığım bir duygusallık içindeyim. Duyguların o naiflik yaratan huzuru beni mutlu ediyor. “Aşık mı oldun?” diyeceğinizi duyar gibiyim ama “HAYIR aşık falan olmadım.” Galiba biraz fazla insanı mutlu eden romantik filmler izledim. Bir de bugün kendime kitap almaya gittiğim de kitapçı da çalan müzikler beni oldukça etkiledi. “Paris’te Aşk” adlı bir albümden çalan Fransızca şarkılar tüm ruhumu ele geçirdi. Evime geldiğimden beri bu şarkıları dinliyorum.

Bugün kitap aldım. “Kamelyalı Kadın” inanın bana okumak için sabırsızlanıyorum. Nedenini bilemediğim bir şekilde Paris’te olmak istiyorum. Uçağa binmekten korktuğum halde gidebilirim gibi geldi bir anda bana… Neyse bakarsınız bir gün atlar giderim korkumu yenip. (Uzun süre kapalı yerde kalmaktan korkuyorum, inmek istediğiniz halde asla inemeyeceğimi bilmek düşüncesi beni çok ürkütüyor, bir saatliğine dayanabiliyorum ama daha uzun saatlerde ne yaparım bilmiyorum.) En büyük hayali Japonya’ya gitmek olan biri için ne korkutucu bir korkuya sahibim.

Bunun dışında bir yılı tamamlamama oldukça az bir zaman kaldı. Bu süre zarfında güzel güzel paylaşımlarda bulunurum inşallah… 365 gün bittikten sonra “Acaba blogu kapatsam mı?” diye düşünüyorum ya da “Haftada birkaç gün paylaşım da bulunsam mı?” diye düşünüyorum. Bunun için galiba düşünmeye devam etmeliyim.

Geçenlerde sürekli ertelediğim için kendime oldukça kızdığım bir kitabı bitirdim. “Kürk Mantolu Madonna”. Okumayanlar ve erteleyenler için mutlaka okumalısınız diyorum. İçime nasıl işledi size anlatamam. Aslında bir günde bitecek kitabı inanın bana erteledim. İstedim ki gece ne olacak merakı ile uyuyayım istedim. Gerçekten de muhteşem bir dile sahip olduğunu söylemeliyim.


Bu şekilde ertelediğim ve yine kendime geç okuduğum için kızdığım ikinci kitap ise 
Bir Dinazorun Anıları”. Yıllarda defalarca elime aldığım ama sonra yerine koyduğum bu kitabı okumadığım içinde kızdım kendime… Ruhuma nasıl iyi geldiğini size anlatamam. İçim, beynim doya doya okudum diyebilirim. Siz de ertelemeyin ve mutlaka gençlere okutun.


Buna ek olarak İstanbul’da bulunduğum zamanlar içinde elbette kitapçı kitapçı gezdim. Kitaplar arasında bol bol kahve içtim. Dostlarla sohbet ettim. Tabi ki durmadım uzun zamandır almayı planladığım 3 kitabı da aldım.

  • Bir Dinazorun Gezileri ( Mina Urgan )
  • Alexis Ya Da Beyhude Mücadelenin Kitabı (Marguerite Yourcena)
  • Beyaz Geceler (Fyodor Dostoyevski) 
En kısa zamanda hepsini okumayı amaçlıyorum. Sizinle bugün dinlediğim şarkıyı paylaşmanın yanı sıra biraz da Paris ve Aşk temalı güzel fotolar paylaşayım. Müziği dinlerken bu güzel fotolara da bakarsınız.

Yves Montand ( A Paris):
http://www.youtube.com/watch?v=BZkVH-YcS-s

Renk Kodu: C: 11 M: 33 Y: 100 K: 0