Uzun zamandır okuyorum okuyorum. Kendimi ancak okuduğumda bulabiliyorum. İnsanın yaşam içinde yerini bulabilmesi, maddiyattan uzaklaşarak maneviyat içinde kendi yerini bulması okumakla gerçekleşiyor.
Romanların içinde kaybolmak, kelimelerin kalbinizin derinine sızması, kalbinizle kocaman bir soluk almak ve hepsinden önemlisi de kalan ömrümüzün sakin geçmesini ummak...
Mandıra filozofu tarzı bir hayat sürmek yeni emelim. Bunu başarıp başaramayacağımı zaman gösterecek. Gelelim TOPRAK kitabına... SU romanı beni çok etkilemişti. Dört gözle yeni kitabın çıkmasını bekliyordum. Nihayet çıktı. Edindim ve okudum.
Ne mi kattı bana? Kalbim kitapta kaldı. Kaman kültüyle ilgili edindiğim yeni bilgilerle evrenden ne kadar uzaklaştığımı bir kere daha anladım. Bunu anlamak aslında düzenin içinde daha zor nefes almama neden oldu.
Kutlu günlerimizin bir bir, biz farkına bile varmadan geçmesi kalbimi çok daha fazla acıtıyor. Bir öğretmen arkadaşım var. Emrah Hoca. Kendisi edebiyat öğretmeni. Bu kış ikimizinde dersinin boş olduğu bir anda sohbet ederken bana bir soru sordu. "Yaşını ikiyle çarp hocam. Eğer elde edilen sayı seni korkutuyorsa hayatı önemsemek lazım." dedi. 15 yaşında birinin 30 yaşını görmesi ( kazasız belasız devam ederse) mümkün ve geriye daha yaşanacak yıllar var. Ben 38 yaşındayım. Elde edilen sayı kadar ya da bir bu kadar daha yaşayacağımın garantisi var mı?
Galiba herkes kendine bunu sormalı... Sonuçta hepimizin hayatı bir nefese bakıyor. Hayatı önemseyin ama alıp yanınızda götüremeyeceğinize göre misafir olduğunuzu da asla unutmayın.
Ne demiş Can YÜCEL:
Anne karnına sığarken, dünyaya neden sığamadığını ve sonunda bir metrekarelik yere sığmak zorunda kalacağını fark etmeli insan !
Kitabı anlatmayacağım sadece özünüzü anlamaya yardımcı olacağına eminim. Benim oldu mu ? Kesinlikle oldu. Hatta kana kana içtim. Okuyun dostlar okuyun aydınlığa ancak bu şekilde ulaşacağız. Ne okursak o olacağız.
SABIRSIZLIKLA DİĞERLERİNİ DE BEKLİYORUM. |