TEVFİK EL ZEYYAT
Filistin kavga şiirinin öncülerindendir. 1940 yılında doğdu. Halk şiir geleneklerinin benimsenmesi geliştirilmesi konusunda şairleri uyardı. Onun şiiri, halk şiir geleneğinin sesini ve anlatım biçimini sürdürür ve Filistin Arap söyleyişinin özelliklerini taşır. Politikayla çok yakından ilgili bir şairdir. Hristiyandır. Hikayeleri ve tiyatro eserleri de vardır. El Zeyyat birçok şiir kitabı yayımladı, bu kitaplar Suriye ve Lübnan’da da basıldı.
1958’de hapsedildi. Hapiste de şiir çalışmalarını sürdürdü. Bir süre Celile’den çıkması yasaklandı. Nezaret Belediye başkanlığı da yaptı.
Başlıca şiir kitapları:
Ellerini Sıkıyorum
Ölülerinizi Gömün
Ayağa Kalkın.
DİŞLERİMLE
Dişlerimle
savunacağım yurdumun her karış toprağını,
dişlerimle.
Başka yurt istemem onun yerine,
assalar damarlarımdan beni
istemem gene.
Burdayım hâlâ.
Aşkımın tutsağı .. Evimin çevresinde.
Yurdumun peşinde.
Burdayım hâlâ.
Yıkamazlar beni
ne kadar çarmıh yükleseler
omuzlarıma.
Burdayım hâlâ...
Tutarak sizi... tutarak ... tutarak
avuçlarımda.
TEVFİK EL ZEYYAT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TEVFİK EL ZEYYAT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
28 Mart 2010 Pazar
TEVFİK EL ZEYYAT / BİR ZEYTİN AĞACININ GÖVDESİNE
Yün dokumadığım için,
ha bugün ha yarın
tutuklanma buyruğunu beklediğim için
- evim her an hazır
baskınına polisin-,
kağıt bile satın alamadığım için,
kazacağım
bütün başıma gelenleri,
ve tüm sırlarımı
zeytin ağacının gövdesine,
evimin bahçesine dikili.
Kazacağım tüm
hayatımın öyküsünü,
kanlı günlerimi dilim dilim,
naralarımı, çığlıklarımı,
portakal ağacının gövdesine
ve mezar taşların.a ölülerimin.
Damla damla emdiğim
bütün acıları
silmeye yetecek
onda biri bile
gelecek tatlı günlerin.
Kazacağım bir bir
topraklarımızdan çalınan
her parçanın numarasını,
sınırını ve yerini köyümün,
köyümde eğleşenlerin yıkılmış evlerini,
kökünden sökülmüş ağaçları.
çiğnenmiş kır çiçeklerini.
ha bugün ha yarın
tutuklanma buyruğunu beklediğim için
- evim her an hazır
baskınına polisin-,
kağıt bile satın alamadığım için,
kazacağım
bütün başıma gelenleri,
ve tüm sırlarımı
zeytin ağacının gövdesine,
evimin bahçesine dikili.
Kazacağım tüm
hayatımın öyküsünü,
kanlı günlerimi dilim dilim,
naralarımı, çığlıklarımı,
portakal ağacının gövdesine
ve mezar taşların.a ölülerimin.
Damla damla emdiğim
bütün acıları
silmeye yetecek
onda biri bile
gelecek tatlı günlerin.
Kazacağım bir bir
topraklarımızdan çalınan
her parçanın numarasını,
sınırını ve yerini köyümün,
köyümde eğleşenlerin yıkılmış evlerini,
kökünden sökülmüş ağaçları.
çiğnenmiş kır çiçeklerini.
TEVFİK EL ZEYYAT / BİZİM ÂŞIK ÖLDÜ
Birinci Ses:
Bizim aşık öldü.
Devrildi asfalta,
elinde ekmek,
sırtında kazma,
vın diye geldi üç kurşun,
havalardan doğru üç kurşun
buldu onu,
göremedi bizim âşık
ak şimşeğini tabancanın.
Düşünüyordu yağmuru.
İkinci Ses:
Yürekliydi, efendiydi ve de namuslu.
Aç gözlü toprağı besledi durdu,
döktü alnının terini toprağa,
döktü olanca gücünü.
Üç kurşun
geldi çakıldı ona,
sendeledi, yere düştü.
Üçüncü Ses:
Gülmeyi severdi ve çocukları,
bir de yerli tütünü,
düğünlerde dans etmesini bir de,
bir de demli çayı,
atı ve atlı hikayelerini bir de,
siyaseti, rakıyı,
bir de insanların anlattığı masalları,
kuşaktan kuşağa.
Bizim âşık, bir kaya gibi çöktü.
Bir öküzü haklayabilirdi bir yumrukta.
Ama okuması yazması yoktu.
Güzel şiirler bilirdi ama,
güzel ata sözleri.
Bir varmış bir yokmuş,
vakti zamanında ..
Vın diye geldi üç kurşun,
havalardan doğru.
Bizim aşık öldü.
Devrildi asfalta,
elinde ekmek,
sırtında kazma,
vın diye geldi üç kurşun,
havalardan doğru üç kurşun
buldu onu,
göremedi bizim âşık
ak şimşeğini tabancanın.
Düşünüyordu yağmuru.
İkinci Ses:
Yürekliydi, efendiydi ve de namuslu.
Aç gözlü toprağı besledi durdu,
döktü alnının terini toprağa,
döktü olanca gücünü.
Üç kurşun
geldi çakıldı ona,
sendeledi, yere düştü.
Üçüncü Ses:
Gülmeyi severdi ve çocukları,
bir de yerli tütünü,
düğünlerde dans etmesini bir de,
bir de demli çayı,
atı ve atlı hikayelerini bir de,
siyaseti, rakıyı,
bir de insanların anlattığı masalları,
kuşaktan kuşağa.
Bizim âşık, bir kaya gibi çöktü.
Bir öküzü haklayabilirdi bir yumrukta.
Ama okuması yazması yoktu.
Güzel şiirler bilirdi ama,
güzel ata sözleri.
Bir varmış bir yokmuş,
vakti zamanında ..
Vın diye geldi üç kurşun,
havalardan doğru.
TEVFİK EL ZEYYAT / GİTMEYECEĞİZ BURADAN
Bin kere daha kolay, daha olanaklı
geçirmek bir iğne deliğinden
bir kocaman fili,
balık avlamak göklerde,
toprak sürmek denizlerde sabanla, traktörle,
zır zır konuşturmak bir timsahı
bin kere daha kolay, daha olanaklı.
Ama zorbalığınıza, baskılarınıza güvenip
düşünme gücünün ışığını söndürmek
ve kendimize çizmiş olduğumuz yoldan
ayırmak halkımızı bir kıl payı,
işte bu olanaksız.
geçirmek bir iğne deliğinden
bir kocaman fili,
balık avlamak göklerde,
toprak sürmek denizlerde sabanla, traktörle,
zır zır konuşturmak bir timsahı
bin kere daha kolay, daha olanaklı.
Ama zorbalığınıza, baskılarınıza güvenip
düşünme gücünün ışığını söndürmek
ve kendimize çizmiş olduğumuz yoldan
ayırmak halkımızı bir kıl payı,
işte bu olanaksız.
TEVFİK EL ZEYYAT / GÖZYAŞLARI VE RÜZGÂR
1
Bu gözyaşları ne?
Doğudan esen bu rüzgâr ne?
Yakınmalarıyla yüklü
benim yitik insanlarımın
ve yurt özlemiyle boğazlanmış
ve kaskatı
bu rüzgâr ne?
Toprağı ve ufku doyuran
bu sesler ne?
Ovanın umutsuzluğunu döken,
çırılçıplak,
bu sesler ne?
Yüzüme, gözüme,
yüreğime, boğazıma
çiy gibi, kan gibi yayılan,
kölelik kokusunu boşaltan
bu sesler ne?
Bu gözyaşları ne?
Doğudan esen bu rüzgâr ne?
Bu gözyaşları ne?
Doğudan esen bu rüzgâr ne?
Yakınmalarıyla yüklü
benim yitik insanlarımın
ve yurt özlemiyle boğazlanmış
ve kaskatı
bu rüzgâr ne?
Toprağı ve ufku doyuran
bu sesler ne?
Ovanın umutsuzluğunu döken,
çırılçıplak,
bu sesler ne?
Yüzüme, gözüme,
yüreğime, boğazıma
çiy gibi, kan gibi yayılan,
kölelik kokusunu boşaltan
bu sesler ne?
Bu gözyaşları ne?
Doğudan esen bu rüzgâr ne?
TEVFİK EL ZEYYAT / İSTERDİM ELİMDEN GELSE
İsterdim, elimden gelse, bir çırpıda
ters yüz etmek bütün dünyayı,
kazımak kökünü zalimlerin, zorbaların,
yakmak bütün saldırganları diri diri,
isterdim körüklemek
bu köhne, bu yaşlanmış dünyanın altında
homur homur yanan cehennemi.
Altın tabaklarda yemesini isterdim
yoksul insanların en yoksulunun,
isterdim yemesini pırlantalı tabaklarda.
Kuşansın isterdim ipekli, sırmalı giysiler.
İsterdim yerle bir etmek kulübesini onun
bir saray kurabilmek için bulutların üstünde ona.
ters yüz etmek bütün dünyayı,
kazımak kökünü zalimlerin, zorbaların,
yakmak bütün saldırganları diri diri,
isterdim körüklemek
bu köhne, bu yaşlanmış dünyanın altında
homur homur yanan cehennemi.
Altın tabaklarda yemesini isterdim
yoksul insanların en yoksulunun,
isterdim yemesini pırlantalı tabaklarda.
Kuşansın isterdim ipekli, sırmalı giysiler.
İsterdim yerle bir etmek kulübesini onun
bir saray kurabilmek için bulutların üstünde ona.
TEVFİK EL ZEYYAT / HAPİSHANEDE GECE SOHBETLERİ
Hatırlamadan olur mu,
hatırlamadan Damon'u, (*)
o zehir zıkkım geceleri,
o dikenli telleri,
duvara asılan adaleti,
çarmıha gerilen ayı,
parmaklığın demirinde?
Hatırlamadan olur mu,
hatırlamadan Damon'u,
hücrede sohbetimizi,
vururken yüzümüze
karanlığın soluğu?
İç çekerdik hani,
hatırlamadan olur mu,
yitik Damon'da
aşktan konuşuldu mu!
Nasıl kalkardık ayağa,
nasıl isyan ederdik
dinlerken soygunları
ve yağmaları.
Sığmazdık kabımıza
halk başkaldırdığı vakit
ve kurtulduğu vakit.
hatırlamadan Damon'u, (*)
o zehir zıkkım geceleri,
o dikenli telleri,
duvara asılan adaleti,
çarmıha gerilen ayı,
parmaklığın demirinde?
Hatırlamadan olur mu,
hatırlamadan Damon'u,
hücrede sohbetimizi,
vururken yüzümüze
karanlığın soluğu?
İç çekerdik hani,
hatırlamadan olur mu,
yitik Damon'da
aşktan konuşuldu mu!
Nasıl kalkardık ayağa,
nasıl isyan ederdik
dinlerken soygunları
ve yağmaları.
Sığmazdık kabımıza
halk başkaldırdığı vakit
ve kurtulduğu vakit.
TEVFİK EL ZEYYAT / ACI ŞEKER
Senin yaranı çağırıyorum yardıma, senin ülser yaranı,
üstüne tuz serpilmiş yaranı,
ey benim Filistin'im,
cevap versene!
Yardıma çağırıyorum, bağırıyorum avaz avaz,
erit beni, erit beni yaranın içinde,
dök beni, serp beni!
Oğlunum ben senin,
bıçak altındaki boyun!
Tatlı esintisi altında yaşıyorum,
ereğin, gelecek günlerin.
Yaşıyorum
zeytinliklerimde, ormanlarda.
Yazıyorum eşkiyalar için
şiirlerin en şekerini.
Yazıyorum mutsuzlar için,
yoksullar için .
Batırıyorum kalemimi
nişan tahtasına yüreğimin,
batırıyorum damarlarıma.
Çelik duvarları kemiriyor,
ekim rüzgârlarını içiyorum,
yudum yudum.
Parçalıyorum şiirlerle,
bıçak gibi keskin,
parçalıyorum suratlarını
beni ezenlerin.
Sırtımdaki bu yük
bir gün çökertirse omuzlarımı,
atacağım sırtıma
kayalardan koparılmış
bir yüklük.
Ey Filistin!
Ağzına kadar
yeşil soluğumla dolu,
durmadan çalan
zurnam benim!
Şarkılarım,
çöllerde dikilmiş
kara çadırların
direği.
Ve raksımın tatlı iniltisi,
duyduğu özlem
kendi insanlarına
toprağın.
Orada.
Karşı kıyıda.
(Çev. A. Kadir - Süleyman Salom)
üstüne tuz serpilmiş yaranı,
ey benim Filistin'im,
cevap versene!
Yardıma çağırıyorum, bağırıyorum avaz avaz,
erit beni, erit beni yaranın içinde,
dök beni, serp beni!
Oğlunum ben senin,
bıçak altındaki boyun!
Tatlı esintisi altında yaşıyorum,
ereğin, gelecek günlerin.
Yaşıyorum
zeytinliklerimde, ormanlarda.
Yazıyorum eşkiyalar için
şiirlerin en şekerini.
Yazıyorum mutsuzlar için,
yoksullar için .
Batırıyorum kalemimi
nişan tahtasına yüreğimin,
batırıyorum damarlarıma.
Çelik duvarları kemiriyor,
ekim rüzgârlarını içiyorum,
yudum yudum.
Parçalıyorum şiirlerle,
bıçak gibi keskin,
parçalıyorum suratlarını
beni ezenlerin.
Sırtımdaki bu yük
bir gün çökertirse omuzlarımı,
atacağım sırtıma
kayalardan koparılmış
bir yüklük.
Ey Filistin!
Ağzına kadar
yeşil soluğumla dolu,
durmadan çalan
zurnam benim!
Şarkılarım,
çöllerde dikilmiş
kara çadırların
direği.
Ve raksımın tatlı iniltisi,
duyduğu özlem
kendi insanlarına
toprağın.
Orada.
Karşı kıyıda.
(Çev. A. Kadir - Süleyman Salom)
TEVFİK EL ZEYYAT / BÜYÜCÜLERİN ALEVLERİ
Ağır ağır.
Çekiyorum ışığı
sislerinden gecenin, karanlıklarından,
çekiyorum
ince iplikler gibi.
Sabır veriyorum düş limonluklarına,
sellerin fışkırdığı.
Kurutuyorum
bir göz yaşı mendiliyle
kardeşlerimin çığlığını.
Dikiyorum
en seçkinlerini bitkilerin
kızgın kumların ortasında,
dikiyorum
berduşlar için,
evsiz barksızlar için,
yurtsuzlar için,
mutluluğun, özgürlüğün ağacını
ve eşitliğin.
Bir gün eğer
yürüdüğüm yollarda gelirsem
kayalarla, dikenlerle burun buruna,
belki başım düşer,
ama yankım
devam eder yoluna.
Çekiyorum ışığı
sislerinden gecenin, karanlıklarından,
çekiyorum
ince iplikler gibi.
Sabır veriyorum düş limonluklarına,
sellerin fışkırdığı.
Kurutuyorum
bir göz yaşı mendiliyle
kardeşlerimin çığlığını.
Dikiyorum
en seçkinlerini bitkilerin
kızgın kumların ortasında,
dikiyorum
berduşlar için,
evsiz barksızlar için,
yurtsuzlar için,
mutluluğun, özgürlüğün ağacını
ve eşitliğin.
Bir gün eğer
yürüdüğüm yollarda gelirsem
kayalarla, dikenlerle burun buruna,
belki başım düşer,
ama yankım
devam eder yoluna.
TEVFİK EL ZEYYAT / ÇARMIHA GERİLMİŞ
Kardeşlerim benim!
Kardeşlerim benim!
Güller ve çiçeklerle, şekerler ve tatlılarla,
eksiksiz tüm aşkımla
bekliyorum.
Ben toprak, ben ay ışığı.
Ben çeşme, ben lâle, ben zeytin.
Susamış tarlalarla, yollarla
ve bağlarla.
Kardeşlerim benim!
Güller ve çiçeklerle, şekerler ve tatlılarla,
eksiksiz tüm aşkımla
bekliyorum.
Ben toprak, ben ay ışığı.
Ben çeşme, ben lâle, ben zeytin.
Susamış tarlalarla, yollarla
ve bağlarla.
TEVFİK EL ZEYYAT / DÖNÜŞ KÖPRÜSÜ
Kardeşlerim benim!
Kardeşlerim benim!
Kaşlarımla
döşeyeceğim dönüş yolunuzu.
Kaşlarımla.
Basacağım yaranızı yüreğime
bir damga gibi,
bağlayacağım dikenlerini yolunuzun
kirpiklerimle,
kirpiklerimle.
Kardeşlerim benim!
Kaşlarımla
döşeyeceğim dönüş yolunuzu.
Kaşlarımla.
Basacağım yaranızı yüreğime
bir damga gibi,
bağlayacağım dikenlerini yolunuzun
kirpiklerimle,
kirpiklerimle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)