uzak gözler, yakın aşklar, bulutlu
yazılar, hayal hanım, derin alıntı
UZAK GÖZLER
uzak gözler! Siz kuşlardınız
ve sanki hüzün hazineleri
sustunuz, en son ölümdenberi
durdunuz,
………………ve nedenleri
bir kabuk gibi taşıyaraktan
ilerleyen kehribar bir kurdun
içinden o derin sonuca doğru
bir gizemden daha yakut,
………………daha elmas
taşlarıyla ... uzak gözler!
ve acı sürüleri ...
HİLMİ YAVUZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HİLMİ YAVUZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Eylül 2012 Çarşamba
HİLMİ YAVUZ / GİZEMLİ ŞİİRLER
YAKIN AŞKLAR
yakın aşklar! sizi ve gizi
bir kıyıyla öteki
gibi bağlayan nedir?
aynalar ve bakışım!
sıra kime gelecekse gelsin
ordaki mi ben idim, bendeki
……………mi ordadır?
hangisi bana gizem
hangisi senin kışın
hangimizin daha derin yolları
kum ve harç ve karışım!
yakın aşklar! sizi ve gizi
bir kıyıyla öteki
gibi bağlayan nedir?
aynalar ve bakışım!
sıra kime gelecekse gelsin
ordaki mi ben idim, bendeki
……………mi ordadır?
hangisi bana gizem
hangisi senin kışın
hangimizin daha derin yolları
kum ve harç ve karışım!
HİLMİ YAVUZ /GİZEMLİ ŞİİRLER
BULUTLU YAZILAR
bulutlu yazılar! siz benim
sizi yazmamı bekliyordunuz
Dil’in gurbetindeydiniz
………………ve Söz’e tutsak
ne zaman okusak akşamdınız siz
ne zaman kurtarsak şimdi
……………… ve bugün
dili geçmiş sevdalar
………………anlatıyordunuz
bulutlu yazılar! siz benim
sizi yazmamı bekliyordunuz
Dil’in gurbetindeydiniz
………………ve Söz’e tutsak
ne zaman okusak akşamdınız siz
ne zaman kurtarsak şimdi
……………… ve bugün
dili geçmiş sevdalar
………………anlatıyordunuz
HİLMİ YAVUZ / GİZEMLİ ŞİİRLER
HAYAL HANIM
Yeşil imgeli kız! İlkyazım!
hangi harf gül, hangi dal dize?
Bu büyük ağaçtan her ikimize
kalan hangimizdik…
……………ey hayal hanım?
Yeşil imgeli kız! İlkyazım!
hangi harf gül, hangi dal dize?
Bu büyük ağaçtan her ikimize
kalan hangimizdik…
……………ey hayal hanım?
HİLMİ YAVUZ / GİZEMLİ ŞİİRLER
DERİN ALINTI
derin alıntı! kırlar
yazıdır dildeki goncada
kar ki öykünün beyazı
ve bir kitabın bahçesi
görünür güldeki tümcede
derin alıntı! kırlar
yazıdır dildeki goncada
kar ki öykünün beyazı
ve bir kitabın bahçesi
görünür güldeki tümcede
HİLMİ YAVUZ / GİZEMLİ ŞİİRLER
yazdan ev, rüzgârlı camlar, eylül,
size bakmanın tarihi
YAZDAN EV
yazdan ev! siz imgelemsiniz
ey kendinden sonrasının
tarihi olmayan yapı!
yazdan ev, hüzünler satrapı !
zamanı, yabanıl zamanlar
olan bir denizde sürdüğümüz
iz, bizi yazlara açılan
içleri arı sesi bir gülün
önüne çıkardı, yazdan ev,
……………siz gizemsiniz
size bakmanın tarihi
YAZDAN EV
yazdan ev! siz imgelemsiniz
ey kendinden sonrasının
tarihi olmayan yapı!
yazdan ev, hüzünler satrapı !
zamanı, yabanıl zamanlar
olan bir denizde sürdüğümüz
iz, bizi yazlara açılan
içleri arı sesi bir gülün
önüne çıkardı, yazdan ev,
……………siz gizemsiniz
18 Eylül 2012 Salı
HİLMİ YAVUZ / GİZEMLİ ŞİİRLER
RÜZGÂRLI
CAMLAR
rüzgârlı camlar! sizden bakıyorken
atlardılar, ordaydılar, yağmalanmış
…………………ve defnelerden
yeşil güneşlere sarınmışlardı
derin sağrılarıyla kimbilir nerden
bir bahçe gibi görünüyordular
CAMLAR
rüzgârlı camlar! sizden bakıyorken
atlardılar, ordaydılar, yağmalanmış
…………………ve defnelerden
yeşil güneşlere sarınmışlardı
derin sağrılarıyla kimbilir nerden
bir bahçe gibi görünüyordular
HİLMİ YAVUZ / GİZEMLİ ŞİİRLER
EYLÜL
eylül! daha çocukluğumdan
beri size bakardım ben
bir yazın azalmakta olan
sözcüklerinden nasıl da
ansızın dökülürdünüz
………………bahçelerle ve kül
dolardı içim ... eylül!
eylül! daha çocukluğumdan
beri size bakardım ben
bir yazın azalmakta olan
sözcüklerinden nasıl da
ansızın dökülürdünüz
………………bahçelerle ve kül
dolardı içim ... eylül!
HİLMİ YAVUZ / GİZEMLİ ŞİİRLER
SİZE
BAKMANIN
TARİHİ
size bakmanın tarihi! siz
bir gonca kadar kendiliğinden
……………………yazılmış olmalısınız
derin, korkunç ve ergen
kalbim, sevdalara sığmayan kalbim
bir dağı içeriyor geçerken
siz o dağa sanki kış
ve sanki bıldır yağan karsınız
umarsız sözcüklere bulanmış
BAKMANIN
TARİHİ
size bakmanın tarihi! siz
bir gonca kadar kendiliğinden
……………………yazılmış olmalısınız
derin, korkunç ve ergen
kalbim, sevdalara sığmayan kalbim
bir dağı içeriyor geçerken
siz o dağa sanki kış
ve sanki bıldır yağan karsınız
umarsız sözcüklere bulanmış
HİLMİ YAVUZ / KONUŞMA
Radikal Kültür/ Berrin Karakaş
Hilmi Yavuz'a göre şiirlerini 'büyük hayatlar'da arayan şairlerin söylediklerine bakmamak gerek. Yavuz, 'Hayat ne kadar daraltılırsa, algı kasten sınırlı tutulursa, insanın imge yeteneği de o kertede gelişir. Hayatını belli bir tekdüzelikle yaşayan birisini düşün. İnsanın yeni algılarla kaybedeceği vakti olmaz. Bu yüzden ben hayatı kasten daraltanlardanım' diyor.
Hilmi Yavuz'la buluşmak üzere, 'hoca'nın gönlü şiire düşmüş gençleri ağırladığı The Marmara Cafe'nin yolunu tuttuğumda, bir avuç insan Deniz Gezmiş ve arkadaşları için yürüyor, arkalarından da bir küçük ordu çevik kuvvet yürüyordu. Tüm bunların başımıza, insan soyunun anadili şiiri unutması sebebiyle açıldığını düşündüm romantik romantik. Ve çiçeği burnunda bir genç yazardan çok, belki de şiirleri hiç gün ışığına çıkmayacak bir şair olarak, yazar, filozof ve şair Hilmi Yavuz'dan, şair olanın şiir kapısını çalmaya koyuldum. Yıllar önce şapkamı şiirle doldurup yine aynı kafede şiirlerimi gösterdiğim Hilmi Yavuz'un; 'Bunlar şiir değil destan' dediği an aklımda, masanın birine kuruldum. Hilmi Yavuz sayesinde, destandan şiire inceldiğim yolların izinde, muhabbete koyuldum.
Geçenlerde yayımlanan bir kitap; Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın 'İçimdeki Şiir Hayvanı' ile başlamak isterim. Her şairin içinde bir şiir hayvanı var galiba. Peki Hilmi Yavuz'un?
'İçimdeki şiir hayvanı' sözü çok şiirsel bir söz aslında. Herhalde bunu bir metafor olarak kullanıyor Dağlarca. Büyük bir olasılıkla şairlerin esinli olarak, bir başka deyişle, şiir yeteneğiyle donanmış olarak doğduklarını ve belki de şiirin doğuştan insana bağışlanmış bir yetenek olduğunu söylemek istiyor. Bu, kimilerine göre bu şiir hayvanı, kimilerine göre şiir cinidir. Tıpkı Alaaddin'in sihirli lambasındaki cin gibi. Ama işte Alaaddin'in cini ile şiir cini arasında bir fark var; şiir cini her çağırışımızda gelmiyor. Halbuki öbürü, lambayı şöyle bir ovalayınca geliyordu. Tabii, esini doğru saptamak gerekiyor. Bu, durup dururken gelen bir vahiy midir? Yani o şiir hayvanı insanın en beklemediği zamanda gelen, vahiy gibi bir göksel ses midir örneğin, yoksa başka bir şey mi? Ben doğrusu, böyle bir şiir hayvanına, eğer doğuştan yetenekli olmak anlamına gelmiyorsa, pek inanmıyorum. Doğuştan yetenekle donanmak anlamına geliyorsa, böyle bir şey var tabii. Çünkü müzik gibi, resim gibi bir yetenek işi şiir de.
Hilmi Yavuz'a göre şiirlerini 'büyük hayatlar'da arayan şairlerin söylediklerine bakmamak gerek. Yavuz, 'Hayat ne kadar daraltılırsa, algı kasten sınırlı tutulursa, insanın imge yeteneği de o kertede gelişir. Hayatını belli bir tekdüzelikle yaşayan birisini düşün. İnsanın yeni algılarla kaybedeceği vakti olmaz. Bu yüzden ben hayatı kasten daraltanlardanım' diyor.
Hilmi Yavuz'la buluşmak üzere, 'hoca'nın gönlü şiire düşmüş gençleri ağırladığı The Marmara Cafe'nin yolunu tuttuğumda, bir avuç insan Deniz Gezmiş ve arkadaşları için yürüyor, arkalarından da bir küçük ordu çevik kuvvet yürüyordu. Tüm bunların başımıza, insan soyunun anadili şiiri unutması sebebiyle açıldığını düşündüm romantik romantik. Ve çiçeği burnunda bir genç yazardan çok, belki de şiirleri hiç gün ışığına çıkmayacak bir şair olarak, yazar, filozof ve şair Hilmi Yavuz'dan, şair olanın şiir kapısını çalmaya koyuldum. Yıllar önce şapkamı şiirle doldurup yine aynı kafede şiirlerimi gösterdiğim Hilmi Yavuz'un; 'Bunlar şiir değil destan' dediği an aklımda, masanın birine kuruldum. Hilmi Yavuz sayesinde, destandan şiire inceldiğim yolların izinde, muhabbete koyuldum.
Geçenlerde yayımlanan bir kitap; Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın 'İçimdeki Şiir Hayvanı' ile başlamak isterim. Her şairin içinde bir şiir hayvanı var galiba. Peki Hilmi Yavuz'un?
'İçimdeki şiir hayvanı' sözü çok şiirsel bir söz aslında. Herhalde bunu bir metafor olarak kullanıyor Dağlarca. Büyük bir olasılıkla şairlerin esinli olarak, bir başka deyişle, şiir yeteneğiyle donanmış olarak doğduklarını ve belki de şiirin doğuştan insana bağışlanmış bir yetenek olduğunu söylemek istiyor. Bu, kimilerine göre bu şiir hayvanı, kimilerine göre şiir cinidir. Tıpkı Alaaddin'in sihirli lambasındaki cin gibi. Ama işte Alaaddin'in cini ile şiir cini arasında bir fark var; şiir cini her çağırışımızda gelmiyor. Halbuki öbürü, lambayı şöyle bir ovalayınca geliyordu. Tabii, esini doğru saptamak gerekiyor. Bu, durup dururken gelen bir vahiy midir? Yani o şiir hayvanı insanın en beklemediği zamanda gelen, vahiy gibi bir göksel ses midir örneğin, yoksa başka bir şey mi? Ben doğrusu, böyle bir şiir hayvanına, eğer doğuştan yetenekli olmak anlamına gelmiyorsa, pek inanmıyorum. Doğuştan yetenekle donanmak anlamına geliyorsa, böyle bir şey var tabii. Çünkü müzik gibi, resim gibi bir yetenek işi şiir de.
HİLMİ YAVUZ / KEMAL TAHİR VE MARKSİZM
KEMAL TAHİR
VE
MARKSİZM
Toplum ve Bilim, Üç Aylık Dergi, Yaz, 1977
Kemal Tahir’in tarih görüşüne bir yaklaşım denemesi sayılabilecek bu yazıda, önce, önemli bir noktayı vurgulamam gerekiyor. Bu da, Kemal Tahir’in, tarihe, özellikle Osmanlı-Türk toplumunun tarihine hem kuramsal ve soyut, hem de pratik ve somut bir perspektiften baktığı gerçeğidir. Kemal Tahir, ne tarih teorisini somut gerçekliklerden bağımsız, saf bir teori olarak; ne de somut tarihsel olguları teoriden yalıtılmış ampirik gerçeklikler dizisi olarak algılamaktadır. Osmanlı - Türk tarihinin somut olgularına bakışı, bu bakımdan, hem temellendirici hem de bütünsel bir bakıştır. Kemal Tahir’de teorik, yani soyut olanla, tarihsel ve somut olan, birlikte ve karşılıklı etkileşim bağlamında ele alınır. Bir başka deyişle Kemal Tahir, somut tarihsel gerçekliklerin, somut tarihsel olguların soyut ve teorik şemalara zoraki ve yapay bir tarzda uyarlanmasından yana değildir. Bu anlamda Kemal Tahir tarihsel olguların anlamlandırılmasında, yorumlanmasında kalıplaştırılmış, dondurulmuş şemalara karşıdır. Burada onun, teori ile şema arasında önemli bir ayırım gözettiğini görüyoruz. Kemal Tahir’e göre şema (ya da model), teoriye, somut gerçekliklerden bağımsız bir geçerlik kazandırmak demektir. Şöyle de diyebiliriz: Kemal Tahir için teoriyi şema ya da modellere indirgemek, teoriyi olumsuzlamak anlamına gelir. Ona göre “şemalarla ya da modellerle yetinmek, bir anlamda kendi gerçekliklerinden kaçmak, teoriden kaçmak” demektir.
VE
MARKSİZM
Toplum ve Bilim, Üç Aylık Dergi, Yaz, 1977
Kemal Tahir’in tarih görüşüne bir yaklaşım denemesi sayılabilecek bu yazıda, önce, önemli bir noktayı vurgulamam gerekiyor. Bu da, Kemal Tahir’in, tarihe, özellikle Osmanlı-Türk toplumunun tarihine hem kuramsal ve soyut, hem de pratik ve somut bir perspektiften baktığı gerçeğidir. Kemal Tahir, ne tarih teorisini somut gerçekliklerden bağımsız, saf bir teori olarak; ne de somut tarihsel olguları teoriden yalıtılmış ampirik gerçeklikler dizisi olarak algılamaktadır. Osmanlı - Türk tarihinin somut olgularına bakışı, bu bakımdan, hem temellendirici hem de bütünsel bir bakıştır. Kemal Tahir’de teorik, yani soyut olanla, tarihsel ve somut olan, birlikte ve karşılıklı etkileşim bağlamında ele alınır. Bir başka deyişle Kemal Tahir, somut tarihsel gerçekliklerin, somut tarihsel olguların soyut ve teorik şemalara zoraki ve yapay bir tarzda uyarlanmasından yana değildir. Bu anlamda Kemal Tahir tarihsel olguların anlamlandırılmasında, yorumlanmasında kalıplaştırılmış, dondurulmuş şemalara karşıdır. Burada onun, teori ile şema arasında önemli bir ayırım gözettiğini görüyoruz. Kemal Tahir’e göre şema (ya da model), teoriye, somut gerçekliklerden bağımsız bir geçerlik kazandırmak demektir. Şöyle de diyebiliriz: Kemal Tahir için teoriyi şema ya da modellere indirgemek, teoriyi olumsuzlamak anlamına gelir. Ona göre “şemalarla ya da modellerle yetinmek, bir anlamda kendi gerçekliklerinden kaçmak, teoriden kaçmak” demektir.
16 Eylül 2012 Pazar
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
İlk Basım:1981 / Cem Yayınları
geçen yaz
KAZI
sarı yaz! kat kat şafaklar
gördün dizelerde, sevdalar
gördün göçük bir dağ
……………gibi üstüste geldikçe
ben şairim: bir yeraltıyım ben
……………acıyım
kazdıkça
……………ve derine indikçe
geçen yaz
KAZI
sarı yaz! kat kat şafaklar
gördün dizelerde, sevdalar
gördün göçük bir dağ
……………gibi üstüste geldikçe
ben şairim: bir yeraltıyım ben
……………acıyım
kazdıkça
……………ve derine indikçe
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
USANDIK
yaz günü! sen yine kendini anlat
sense kendini yinele ey gök!
sanki akıp gitmeyen bir su
………………bendini
zorlar gibidir ... yararsız!
kalbimse üstüste nice sevdalar
görmüş bir höyüktü ki usandık
yaz günü! sen yine kendini anlat
sense kendini yinele ey gök!
sanki akıp gitmeyen bir su
………………bendini
zorlar gibidir ... yararsız!
kalbimse üstüste nice sevdalar
görmüş bir höyüktü ki usandık
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
NEY
yaz yıkıldı, sen artık
kalk ve buralardan git
göçen sevdalar ki sorar:
yokluk nerede, küller ne vakit?
soluk ve kırılmış içkilerde
bir bozgun tadı varsa
düşer akşam ve cemşid
güz bir ney'dir, bir gül üfler
……………………ve akik
işler kalbine, dinle!
hangi hüzünler evidir
ve hangi sazlıkta gurbet
gösterir bir kuş şimdi
mesnevî ve ahd-i atik?
yaz yıkıldı, sen artık
kalk ve buralardan git
göçen sevdalar ki sorar:
yokluk nerede, küller ne vakit?
soluk ve kırılmış içkilerde
bir bozgun tadı varsa
düşer akşam ve cemşid
güz bir ney'dir, bir gül üfler
……………………ve akik
işler kalbine, dinle!
hangi hüzünler evidir
ve hangi sazlıkta gurbet
gösterir bir kuş şimdi
mesnevî ve ahd-i atik?
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
A. RIZA ENAN 'A
AĞIT
sen ki acıdan sözcükler
dövdün güllerin örsünde
solar tarçının sesinde
şiire su veren filiz
deriz, giderek şiirimiz
büyür yazların dizinde
AĞIT
sen ki acıdan sözcükler
dövdün güllerin örsünde
solar tarçının sesinde
şiire su veren filiz
deriz, giderek şiirimiz
büyür yazların dizinde
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
YAZ AĞIDI
Lorca’ya
onu görmüş olmalısınız
caminando entre fusiles
bir dağdır o, altın tüyler
………………ve canfes
yollarla örülü
bir yazdır o, kalbi safran
ve enfes
………………bir gurbet sesi
Lorca’ya
onu görmüş olmalısınız
caminando entre fusiles
bir dağdır o, altın tüyler
………………ve canfes
yollarla örülü
bir yazdır o, kalbi safran
ve enfes
………………bir gurbet sesi
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
KORUGANLAR
nerde şiirler? nerde o dili yorgun koruganlar?
ben şimdi karartılmış bir bulutun
rastgele yoldan çevirdiği bir şairim:
dilimde ay ağardı ve acılar çıktı
diye üzerimden
kimbilir nerde aranan.
ben şimdi ve daima kalbine
hüzünler ihbar edilen bir şairim:
söyle nerde, haydi söyle o kanayan sözlerle
sedefli güzeller?
kimbilir nerde saklanan
nerde şiirler? nerde o dili yorgun koruganlar?
ben şimdi karartılmış bir bulutun
rastgele yoldan çevirdiği bir şairim:
dilimde ay ağardı ve acılar çıktı
diye üzerimden
kimbilir nerde aranan.
ben şimdi ve daima kalbine
hüzünler ihbar edilen bir şairim:
söyle nerde, haydi söyle o kanayan sözlerle
sedefli güzeller?
kimbilir nerde saklanan
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
MÜHÜR
b. necatigil'e
uzun etme artık, şiirinden çık
acı ve düzyazıyla lânetlenmiş
olmadan önceki günlerine dön
……………………hilmi yavuz
b. necatigil'e
uzun etme artık, şiirinden çık
acı ve düzyazıyla lânetlenmiş
olmadan önceki günlerine dön
……………………hilmi yavuz
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
FEYYAZ
yaz, bir önceki yazın
………………kalbidir
………………feyyaz!
hüznünü süsleme sakın
dilin aynasından şiirin
ipek sürüleri geçerken
………………feyyaz!
yaz, bir önceki yazın
………………kalbidir
………………feyyaz!
hüznünü süsleme sakın
dilin aynasından şiirin
ipek sürüleri geçerken
………………feyyaz!
HİLMİ YAVUZ / YAZ ŞİİRLERİ
YAZMAK
ben bu şiiri yazdım da
…………………belki
yazmadım da
yazmak, dirliğimdir benim
ki o büyük karla
…………………tarla
ları deriiin………… larla
örtmektir ‘yazmak’ dediğim
şiirden gök ekin biçtiğim
geçtiğim bağlardan bellidir
ben bu şiiri yazdım da
…………………belki
yazmadım da
yazmak, dirliğimdir benim
ki o büyük karla
…………………tarla
ları deriiin………… larla
örtmektir ‘yazmak’ dediğim
şiirden gök ekin biçtiğim
geçtiğim bağlardan bellidir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)