RSS
ÖZDEMİR ASAF etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÖZDEMİR ASAF etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mayıs 2010 Pazartesi

SAİT FAİK ABASIYANIK / ÖZDEMİR ASAF

SAİT FAİK’İN KİŞİLİĞİ VE SON GÜNLERİ


ÖZDEMIR ASAF
Milliyet Sanat / sayı :323



Beyoğlu, Anadolu Pasajı’nda Anadolu Birahanesi’ nde akşam üzerleri saat beş sularında üç-beş arkadaş buluşma alışkanlığı oluşmquştu aramızda. Tiyatrocusu matine suare arası olduğu için, dublaja gidenlerin o saatlerde işleri bittiğinden, sinema izleyicileri filmden çıktıkları için, akşamın saat beşi herkesin işine denk düşüyordu. O yılların, o günlerin sık-sık kullandığım deyimimle o rüzgârlı yılların yaşam düzeyi, bizleri Beyoğlu yörelerinde kümelendirdiği günlerdi. Şöyle birkaç isim çok şeyler anılandırır sanıyorum: Çiçek Pasajı, Degüstasyon, Elit, Hıristaki, Nektar, Orman, Lâmba, Nisuaz, Lebon, Tokatlıyan, Baylan, La Bohem, Rejans, Fişer, Bacı ve daha başka birkaç yerden sonra, Anadolu Birahanesi ...

7 Mayıs 1954 Cuma akşamı olacak; "yarın adaya gideceğim" demişti Sait Faik, Anadolu Birahanesi’nde. Ben 8 Mayıs Cumartesi gene akşam üzeri Beyoğlu’na çıkıyordum. Nerede olduğunu unuttum ama bir sinemadan çıkmış olduğunu iyice hatırlıyorum, Oktay Akbal’ı gördüm bir yerde. "Sait adaya gitti bugün" dedim, Oktay: "yok yahu, ben biraz önce onu gördüm, bir sinemadan çıkmıştı" dedi. Ben o kadar güvenle direttim ki, hayır yanılıyorsun falan-filan gibilerden. Oktay da direndi.

Nitekim Anadolu Birahanesi’ne geldi. İçinden gelmemiş adaya gitmek. Bu zamanlarda adaya gitmekten hep kaçamaklar yapıyordu. Bana anlattı da:

-Gece boğulacak gibi oluyorum iç sıkıntısından. Dört yanım deniz, kendimi karşıya (Suadiye, Caddebostan’a) atasım geliyor. Eskiden hiç duymazdım adada böylesine bir sıkıntı.

Barba derdik, biralarımızı getirirdi, tıpış-tıpış, karışlık adımlarla yürürdü, yaşı doksanın üstündeydi. Sait takılırdı ona:
- Barba, bu halin ne, tirit olmuşsun, beş damadın var, beşi de yüksek mühendis, beşi de zengin, sen burada ne oyalanıyorsun , her birinde birer-ikişer gün kalarak turlasan, yan gelip rahat eder yorulmazsın.

22 Nisan 2010 Perşembe

ÖZDEMİR ASAF

Özdemir Asaf / ADAM Yayınları / Beşinci Basım /1990

kitabının düzenleyicisi Doğan Hızlan’ın önsözünden



Kitaba girecek şiirleri tararken onun el yazısıyla bir çok defter bulduk. O, bunları ilerki şiirlerinin karalaması, alıştırması niteliğinde bulduğundan daktiloya çektirtmek gereğini bile duymamış. Bu defterlerdeki şiirler onun şiir oluşumunun çizelgesini sundukları oranda bizim için yararlı oldu. Ayrıca Özdemir Asaf'ın esin ve etki kaynaklarına da biraz olsun aydınlık tuttu.


Şiirimizin ustaları onun 1941-1942 şiirlerinde en az oranda rüzgârlarını hissettirmiştir. Etkilendiği değilse bile beğendiği kişilerin ince alayla portrelerini çizmiştir.Ahmet Haşim'in, Necip Fazıl'ın ve Nurullah Ataç'ın ...

1941-1942 arasında yazdığı şiirlerde bir Necip Fazıl sevgisi sezilir. Şiir gücünü sınamak için sanki nazireler yazmıştır bu dönemde.

Yahya Kemal ile Necip Fazıl onun ustalarıydı.

Özdemir Özden imzasıyla 1941-42 arasındaki şiirlerde şiirsel eksikliklere karşın belli bir düzeyi vardır. Arayışın şiirleridir bunlar. Aşk, duygusallık ve yaşama filozofça bakış.

O şiirlerden bu yana değişmeyen bir eğilimi, şiirde “ikinci ben”i araması ve düşünceye ağırlık vermesidir.

O yıllarda gidilecek yeri ve yönü arayan şairin dizeleri bizim kanımızı destekler:

“Şair oldum baktım her şey yazılmış
Ressam oldum gördüm her yer çizilmiş
Seyyah oldum sordum dünya gezilmiş
Hiçbir yerde YENİ bulamadım ben.”


İki kez şiir tezgâhında dokuduğu bu ürünün birisinin altında Özdemir Özden diğerinin altında Özdemir Yasaman yazılı. O dönemin Özdemir Asaf'ı, yaşamın getirdiği her olaydan etkilenen ve hemen bunu şiire dönüştüren bir sanatçıdır.

“Servet-i Fünun - Uyanış”dergisinde yalnız şiirlerine rastlanmaz. Ayrıca şiir kuramı üzerine de düşünmekte, bu düşüncelerini de yayımlamaktadır.

23 Eylül 1943 tarihini taşıyan ve manifesto niteliği taşıyan kuramsal bir yazısından bir bölümü buraya aktarıyoruz:

ÖZDEMİR ASAF / YALNIZLIK PAYLAŞILMAZ

Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan...
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kaçtıkça kovalayan...
Paylaşılmaz.

Bir düşün'de seni bana ayıran
Yalnızlık
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.

ÖZDEMİR ASAF / KELEBEK

Son isteğin nedir?
Sorusu,
Çok, çok kolaydır,
İlk isteğin nedir?
Sorusundan.

Çünkü,
O soruyu
Kimse kimseye soramadı,
Korkusundan.

ÖZDEMİR ASAF / ARAYIŞ

En kısa ceza
Ömür-boyu olandır..
Kimse bilmediğinden.

Kim bilir;
Belki bir yalan’dır..
Kendiliğinden.

Bir korku’dur belki,
Saklanandır ..
Çirkinliğinden.

Bir soru olsa gerek;
Sorulmadığındandır ..
Birden.

ÖZDEMİR ASAF / SANKİ İKİ

I

Bir anahtar vardı,
Binlerce kapı.

Anahtarı istediler, aldılar;
Sandım, binlerce kapı.

Lâmba, yandı-söndü, söndü-yandı.




II

Binlerce anahtar vardı,
Bir kapalı kapı.

Lâmba, söndü-yandı, yandı-söndü.

Ne anahtar,
Ne kapı.

ÖZDEMİR ASAF / HER YENİ YAŞ İÇİNDİR

Beni bundan böyle
Beklese-beklese
Hüzün bekler,
Çağırsa-çağırsa
Hüzün.

Neden mi?
Neden olacak..
O kadar gezilip görüldü ki...
Hep ben bir şeyden,
Bir yer’den
Bir kimse’den uzaktaydım
Ve kendimden.

Ölüm beklemez beni..
Çünkü, ben gene de
Bir şeye,
Bir yer’e
Ya da bir kimseye giderken de
Kendimden uzakta olacağım.

İşte
Bunun adı hüzündür.

ÖZDEMİR ASAF / HORGÖRÜ

Senden korktuklarından
Yaptılar yeni bir çan..
Her çaldığında
Bir ürkü perdesi açan.

Oysa
Yapılan
En yeni çan;
En eskisinin sesiyle çağıran.

Ben bir çan tanıdım
Beni hep çağıran ..
Adı git çanıydı,
Hep bir yol açan.

Gide-gide
Geldim hep kendime.
Bendim hep ben, kendimi
Kovalayan ve kaçan.

ÖZDEMİR ASAF / SALINCAK

Çok önem veriyorum,
Bırak sonuna kadar gitmeyi..
Gözlerimden
Belli değil mi?

Yukarıda
İki anlamlı dört satır var.
Benimkisi
İkisinin ortasında duruyor.

Bir ona,
Bir öbürüne vuruyor.
Seninkisi
Benim yaralarımdan belli değil mi?

Var yoktur,
Yok vardır çelişkilerinin
İlişkisi,
Atışmalarından belli değil mi?

Salıncağın işi var,
Sıraya gireceksin..
Ötesi?
Unutmalarından belli değil mi?

ÖZDEMİR ASAF / ŞAİR

İnce’den
Birçok sözünü düşündü
Sizin için.

Ama önceden
Olmayan bir oyunu
Oynadı nice’ den.

Yeni bir biçim,
Yeni bir kuram,
Yeni bir konum adına.

Bir konu
Bir kent oldu
Bin yorum adına.

Boyutlarınız küçülmesin diye
Evren buluşlarına karşı
İnsan buluşlarıydı.

Politika kızıştıkça
Sevi’den bilim,
Duruşlarıydı

Olaylar kalabalıktı;
Bir kişiydi, büyük ses:
Kalbinin vuruşlarıydı.

ÖZDEMİR ASAF / ISLIK

Sanatçı
Islık yaratandır.

Dillerde ezgisi kalır,
Adını aratandır.

Ülkesi, geçtiği sokak,
Giderek vatan’dır.

Kendi adına giden,
Senin adına kalandır.

ÖZDEMİR ASAF / KÜÇÜK EV

Hangi eve
Başımızı soktuysak ..
Yer yerinden oynadı
Aşkımızdan.

Büyük aşklar
Eve sığmaz diye
Bir şair sözü vardır da,
Ondan.

ÖZDEMİR ASAF / PERDE BAŞKALARIDIR

Bir yerde önce
Düşünürken biz
Yaşarken sen-ben
Sevdiğini sanarken
Biz
Başkaları bizi görmesin diye
Sonsuz bir perde
Düşünürdük
Kimse bizi görmesin deye.

Sonra
Düşünmez olduk
Onca, bunca
Perdeyi ve başkalarını
Niçin
Korktuğumca ..
Alışmak hazin.

Nerde ben şimdi
Nerde sen
Bir yerde ben bir yerde sen
Bir yere bir düşünceden giden
Kolay mı oldu
Gitmek bir yerden bir yere
Olmayan bir perdeden.

ÖZDEMİR ASAF / KARMAŞIK DOĞRU

Beni güldüremeyen
Acıklı değil
Gülünçtür

Ağlayışların çok çoğu
Düşündürücü değil
Gülünçtür

Acıklı
Düşündürür güldürür
Güldürür düşündürür

Solmuş bir gül, örneğin
Sabahları bir düğün
Akşamları ölümdür

Karmaşık, ellerimdeki çiçek
Sabahki akşamki o gerçek
Gülümdür

Bulgularım yere düşünce
Sözcüklerim üşüyünce
Ölüyümdür

ÖZDEMİR ASAF / BORDRO

Pencereyi
Gözlerinin kulağı bilen bilim
Kapatır perdelerini
Açılır kitaplarına, dalar kapanır

Perdeleri
Kulağının gözleri bilen sanat
Açar perdelerini
Kapanır yaşamlarına, dalar açılır

Bu ikilemden birindeki birikim
Öbürüne alacaklı gider hep
Boyuna ikisinden biri
Öbürüne borçlu kalır

Bir pencere’den, bir perde’den
Bilimle sanatın
Bu güzel alışverişinden
Bir o verir, bir o alır

ÖZDEMİR ASAF / ŞEYTAN ÜZERİNE...

Ey
Uyma bana
Dedim
Çoklarının
İnanıp kandığı
Şeytana.

Dedim ki ona
Korkaksın, korkma
Kör inançların ardına saklanma
Bana gel
Ama sakın bana uyma

Ben apaçık var’ım
Biliyorum şaşıyorsun
Biliyorum şaşıyorsun
Ve benim alnım açık
Sen yoksun, şaşıyorum
Ve yaşıyorsun.

ÖZDEMİR ASAF / SEVİ ANITI

Silinir sokaklardan her geçen bin adım
Adımlardan, biri, bir adım kazılıverir
Binlerce davranışın kargaşasında bir sus
Gürültülü bir başkaldırışla yazılıverir

Sevginin adına aranan sevgililer
Gürültüler arasında bir bir, kaçamak belirlenir
Hep kabadır kalabalıklar meydanlarda sokaklarda
Adı kalır, karınca eziliverir

ÖZDEMİR ASAF / BİLİYORDUM

Biliyorum
Yollarda bir S
Ni çiziyordum
Sanıyordum

Çizdiklerimde bir O
Nu tasarlıyordum
Sen’din O
Nu biliyordum

Sonra ABC’lerin,
Coğrafyaların, tarihlerin
Fizik, matematik ve ötesi
Ne gidiyordum

Dediklerim doğru değil, yalın

ÖZDEMİR ASAF / DAHA

Ben kendime
Yalanlar söyledim

Sonra ben o kendimden
Onları dinledim

Dinledim
Dinledim

ÖZDEMİR ASAF / BİR PERDE

Hepimiz ikinci perde’deyiz
İkinci perde bitmez

Birinci perdede umutlar vardı
Yetmez

Üçüncü perdeye
Kim-kalır/kim-kalmaz

Belli olmaz