KUZEY AVRUPA RESMİ
Sanat tarihçileri ve kuramcıları Rönesans'la birlikte tarihsel bir boyut kazanan Batı Avrupa sanatının niteliklerini; Kuzey ve Güney karakteri ya da Alman ve İtalyan sanatları karşıtlığı kapsamı içinde incelemişlerdir. Önceleri yalnız Rönesans sanatı için kullanılan bu karşıt nitelikleri içeren deyimler, giderek, zamandan bağımsız bir boyut içinde yalnızca belli bir bölgenin sanatı için kullanılır duruma gelmiştir.
Genellikle Fransa, Hollanda, Almanya, Avusturya ve İskandinav sanatları için kullanılan “Kuzey Sanatı” deyimiyle anlatılmak istenen üslûpsal özellikler şunlardır:
1) Öznel ve duygusal anlatıma ağırlık verilmesi: Kuzey sanatının temelinde öznenin oluşum ya da yaşanan deney içindeki kendine özgü değer ve davranışları yatar. Bu nedenle, his, heyecan ve coşku ile beslenmiş bir dirimsellik sergilenir. Öznel değerler yüceltilir.
Gerçeğe bir iç derinlik kazandırmak kaygısı güdülür. Bu özellik Dürer'de duygusal bir arayış, Grünewald'de ise eşyaya insan canlılığı kazandırmak tutkusu olarak görülür.
Öteki bazı Kuzeyli sanatçılarda da nakış ve süsleme işçiliğinin tutkuyla izlenmesi olarak belirginlik kazanır. Tümünde biçimi aşan bir gerçek ya da ruhsallık arayışı egemendir.
2) Bireysel özelliklerin vurgulanması: "Kuzey Sanatı" olağan, alışılagelmiş genel biçimler yerine; özel olanın ve kişiliğin öncelliğinin vurgulandığı bir yapıya sahiptir.
Bu, ele alınan nesne, figür ya da doğa görüntüsünün kendine özgü yapısından gelen bireysel özelliklerin; olduğu gibi betimlenmesi anlamına gelir. Örneğin bir portrede yara / bere izleri kırışıklıklar ve bu gibi biçimsel özellikler ile; bireyin görünüşünü belirleyen özellikler; aslına bağlı kalınarak verilir.
Dolayısıyla "Kuzey Sanatı" gerçekçilik, doğruluk ve aslına uygunluk duygularının ağır bastığı bir anlayıştır.
3) Anlatımcılık: "Kuzey Sanatı"nda konunun, figürün ya da nesnenin ifadesel özelliklerinin verilmesi ve içeriğin bu yönde biçimlendirilmesi, salt biçimsel kaygılardan önce gelir.
Belli bir güzellik duygusu uyandırmak ya da biçimi idealize etmek gibi kaygılardan uzak kalınır. Anlatımı daha vurucu ve etkileyici kılmak için biçimin bu yönde bozulması sık sık başvurulan bir yoldur.
Sanatçı dışavurumcu (ekspresyonist) bir tutumla doğrudan doğruya kendini anlatmayı amaçlayabileceği gibi, konuyu da izleyicide belli duygular yaratacak ya da etkiler elde edecek biçimde işler.
Grünewald'in lsenheim Altar resmi ve Dürer'in Apolcalypse dizisi Alman anlatımcılığının en çarpıcı örneklerinin başında gelir.
4) İçgüdüsel ve sezgisel yaklaşım: Kuzeyli sanatçı denge, ölçü, uyum gibi Antik kökenli klâsikçi kavramlarla hareket etmez.
Zihnin dizgeleyiciliğinin sınırlayıcı etkisi altına girmek istemez. Biçimsel kuralları dikkate almaktan kaçınır.
Yeniliği, karmaşıklığı, düzensizliği yeğler. Bu yüzden Kuzey sanatı analitik çözümlemelere fazlaca olanak tanımayan bir yapıya sahiptir; dengesizlik, düzensizlik, orantıdan bağımsız bir devingenlik ve organik bir nitelik içerir.
5) Ayrıntının önemsenmesi: Kuzey resminde her nesneyi en ince ayrıntısına dek betimleme tutkusu temel bir rol oynar. Bu tutku bazen konunun daha iyi anlaşılmasını önleyecek, kuyumculuk benzeri bir işçilikle, bazen de katışıksız bir süslemeyle sonuçlanabilir.
Sanat tarihçileri ve kuramcıları Rönesans'la birlikte tarihsel bir boyut kazanan Batı Avrupa sanatının niteliklerini; Kuzey ve Güney karakteri ya da Alman ve İtalyan sanatları karşıtlığı kapsamı içinde incelemişlerdir. Önceleri yalnız Rönesans sanatı için kullanılan bu karşıt nitelikleri içeren deyimler, giderek, zamandan bağımsız bir boyut içinde yalnızca belli bir bölgenin sanatı için kullanılır duruma gelmiştir.
Genellikle Fransa, Hollanda, Almanya, Avusturya ve İskandinav sanatları için kullanılan “Kuzey Sanatı” deyimiyle anlatılmak istenen üslûpsal özellikler şunlardır:
1) Öznel ve duygusal anlatıma ağırlık verilmesi: Kuzey sanatının temelinde öznenin oluşum ya da yaşanan deney içindeki kendine özgü değer ve davranışları yatar. Bu nedenle, his, heyecan ve coşku ile beslenmiş bir dirimsellik sergilenir. Öznel değerler yüceltilir.
Gerçeğe bir iç derinlik kazandırmak kaygısı güdülür. Bu özellik Dürer'de duygusal bir arayış, Grünewald'de ise eşyaya insan canlılığı kazandırmak tutkusu olarak görülür.
Öteki bazı Kuzeyli sanatçılarda da nakış ve süsleme işçiliğinin tutkuyla izlenmesi olarak belirginlik kazanır. Tümünde biçimi aşan bir gerçek ya da ruhsallık arayışı egemendir.
2) Bireysel özelliklerin vurgulanması: "Kuzey Sanatı" olağan, alışılagelmiş genel biçimler yerine; özel olanın ve kişiliğin öncelliğinin vurgulandığı bir yapıya sahiptir.
Bu, ele alınan nesne, figür ya da doğa görüntüsünün kendine özgü yapısından gelen bireysel özelliklerin; olduğu gibi betimlenmesi anlamına gelir. Örneğin bir portrede yara / bere izleri kırışıklıklar ve bu gibi biçimsel özellikler ile; bireyin görünüşünü belirleyen özellikler; aslına bağlı kalınarak verilir.
Dolayısıyla "Kuzey Sanatı" gerçekçilik, doğruluk ve aslına uygunluk duygularının ağır bastığı bir anlayıştır.
3) Anlatımcılık: "Kuzey Sanatı"nda konunun, figürün ya da nesnenin ifadesel özelliklerinin verilmesi ve içeriğin bu yönde biçimlendirilmesi, salt biçimsel kaygılardan önce gelir.
Belli bir güzellik duygusu uyandırmak ya da biçimi idealize etmek gibi kaygılardan uzak kalınır. Anlatımı daha vurucu ve etkileyici kılmak için biçimin bu yönde bozulması sık sık başvurulan bir yoldur.
Sanatçı dışavurumcu (ekspresyonist) bir tutumla doğrudan doğruya kendini anlatmayı amaçlayabileceği gibi, konuyu da izleyicide belli duygular yaratacak ya da etkiler elde edecek biçimde işler.
Grünewald'in lsenheim Altar resmi ve Dürer'in Apolcalypse dizisi Alman anlatımcılığının en çarpıcı örneklerinin başında gelir.
4) İçgüdüsel ve sezgisel yaklaşım: Kuzeyli sanatçı denge, ölçü, uyum gibi Antik kökenli klâsikçi kavramlarla hareket etmez.
Zihnin dizgeleyiciliğinin sınırlayıcı etkisi altına girmek istemez. Biçimsel kuralları dikkate almaktan kaçınır.
Yeniliği, karmaşıklığı, düzensizliği yeğler. Bu yüzden Kuzey sanatı analitik çözümlemelere fazlaca olanak tanımayan bir yapıya sahiptir; dengesizlik, düzensizlik, orantıdan bağımsız bir devingenlik ve organik bir nitelik içerir.
5) Ayrıntının önemsenmesi: Kuzey resminde her nesneyi en ince ayrıntısına dek betimleme tutkusu temel bir rol oynar. Bu tutku bazen konunun daha iyi anlaşılmasını önleyecek, kuyumculuk benzeri bir işçilikle, bazen de katışıksız bir süslemeyle sonuçlanabilir.